2018’de Rafa Kalkan Plan, Dolar 18 TL’yi Geçince Devreye Girdi

Hazine Bakanlığı’na yakın kaynaklar, ‘iddialı ama riskli’ olarak nitelendirdikleri bir planının dövizdeki hızlı yükselişe karşı önceden düşünüldüğünü ve Dolar’ın Türk lirası karşısında 18’lik ‘kırmızı çizgiyi’ geçmesi üzerine uygulamaya konduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan dört kaynak, Lira’nın bu seviyenin üzerindeki değer kaybının ekonomiye “tamir edilmesi zor” zararlar vereceğine karar verildiğini aktardı.

Tartışılan planlar arasında dövize karşı TL mevduatlardaki kayıplara devlet garantisi sağlama fikri vardı. Ancak aynı kaynaklara göre bu fikir 2018’deki son para krizinin ortasında da gündeme gelmiş ve riskler nedeniyle rafa kaldırılmıştı.

Hükümet, pazartesi günü TL’nin değerinin ABD Doları karşısında rekor düşük seviyeye inmesi üzerine son planı hayata geçirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “dövize endeksli TL mevduat” kararını duyurması sonrası da Dolar hızla 12 seviyelerine kadar geriledi.

“Dolar/TL kurunun 9 olması hedefleniyor”

Plandan haberdar olan dördüncü kaynak, Dolar alış 18 Lira, Euro alış fiyatının 20 Lira olmasının müdahale gerektiren “balon” boyutlara ulaştığını söyledi. Bu durumun sürdürülebilir olmadığını, rakamın sorunlu ve absürt düzeylerde olduğunu ifade eden kaynak, “Dolar 9 civarına düşerse, bu iyi bir seviye” dedi.

Diğer kaynak, hükümetin Dolar/TL değerlemesinin 9 aralığında konsolide olmasını umduğunu; ancak birkaç ay boyunca dolar karşısında 12 ila 14 arasında kalacağını beklediklerini ifade etti.

“Berat Albayrak plana karşı çıkmıştı”

Hazine Bakanlığı ekibinin çeşitli seçenekleri değerlendirdiğini ve 2018’de üzerinde durulmuş olan kur korumalı mevduat planına karar verdiğini kaydeden kaynak, o dönemde eski Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın bu plana karşı oy kullandığını söyledi.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili de “Önlemler enflasyon riskini artırsa da, bu önümüzdeki yıllarda telafi edilebilir” dedi. Ona göre, “Devlet için bu tercih edilebilirdi, çünkü harekete geçmemek çok daha ciddi ve onarılamaz riskler doğurabilirdi.”

Başka bir kaynak da kabinenin geçen hafta ‘Hazine, ilgili bürokratlar ve cumhurbaşkanlığının yapılan çalışmalara imza atması gerektiğine dikkat çekti.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Fenerbahçe’nin Ligdeki Galibiyet Hasreti 3 Maça Çıktı

Süper Lig’in 18. haftasında Fenerbahçe ile Fatih Karagümrük ile Atatürk Olimpiyat Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hakem Erkan Özdamar’ın yönettiği karşılaşma 1 – 1 sona ererken, Fenerbahçe’nin ligdeki galibiyet hasreti de 3 maça çıktı.

Haber Merkezi / Fenerbahçe’nin golünü Mesut Özil (P) kaydederken, ev sahibi takımın golünü Pesic attı. Fenerbahçe, bu sonuçla puanını 29’a yükseltirken, Fatih Karagümrük 26 puana ulaştı.

Müsabakanın 37. dakikasında ceza sahası içinde elle müdahale gerekçesiyle hakem Erkan Özdamar penaltı noktasını gösterirken, Karagümrük’ten Burak Bekaroğlu kırmızı kart gördü ve itirazları sonucunda da 38. dakikada Caner Erkin kırmızı kartla cezalandırıldı.

Karşılaşmadan dakikalar;

1. dakikada sağ kanatta topla buluşan Ahmed Musa, ceza sahası yayına girip yerden vurdu, Berke için kolay top. 12. dakikada Sosa’nın sağ kanattan korneri kullandı, top ön direkte sekti, arka tarafta Valencia kafayı vurdu fakat top yandan auta gitti.

29. dakikada sağ kanattan Nazım Sangare’nin ortasında ceza sahası içinde Adnan Uğur’dan seken topu alan Mesut Özil’in penaltı noktası üzerinde vuruşunda kaleci Viviano meşin yuvarlağı çeldi.

30. dakikada Ahmed Musa’nın pasıyla savunmanın arkasına sarkan Pesic, kaleci Berke’yle karşı karşıya kaldı. 9 golle krallık yarışında zirvede yer alan Sırp futbolcu, Berke’nin yanından topu ağlara gönderdi, 10. golünü kaydetti.

37. dakikada ceza sahası içinde Pelkas’ın vuruşunda Burak Bekaroğlu’nun eline çarpan topta hakem Erkan Özdamar penaltı noktasını gösterdi. Bu pozisyonda Burak direkt kırmızı kartla oyun dışında kaldı. 38. dakikada penaltı pozisyonuna itiraz eden Caner Erkin kırmızı kartla oyundan ihraç edildi.

39. dakikada Mesut Özil hata yapmadı, penaltıdan golü attı, skora dengeyi getirdi: 1-1. Bu golle Mesut kariyerinde ilk kez üst üste 3 maçta da ağları sarstı.

49. dakikada İrfan Can Kahveci’nin ceza sahası dışı sol çaprazından vuruşunda Viviano meşin yuvarlağı kornere çeldi. 56. dakikada ceza sahası dışı sol tarafında bulunan Pelkas’ın ara pasında sol taraftan ceza sahası içine hareketlenen Mert Hakan Yandaş’ın çaprazdan vuruşunda meşin yuvarlak uzak direğin yanından dışarı gitti.

71. dakikada Nazım Sangare’nin ceza sahasına girerken kaleyi cepheden gören noktadan çektiği sert şutta, kaleci Viviano topu kornere tokatladı. 83. dakikada Nazım’ın sağ kanattan ceza sahasına yaptığı ortada Valencia’nın kafa vuruşunda, kaleci Viviano üzerine gelen topu kontrol etti.

86. dakikada Valencia sağ kanatta topla buluştu, gerilerden gelen Zajc’ı gördü. Zajc müsait pozisyonda vuruşunu yaptı fakat top üstten auta gitti. 90+2. dakikada ceza sahasının sağ tarafından Mesut Özil’in ortasında arka direkte topla buluşan Enner Valencia’nın kafa vuruşunda kaleci Viviano meşin yuvarlağı kontrol etti.

Stat: Atatürk Olimpiyat

Hakemler: Erkan Özdamar, Bahattin Duran, İbrahim Çağlar Uyarcan

Fatih Karagümrük: Emiliano Viviano, Hedenstad, Burak Bekaroğlu, Zukanovic, Caner Erkin, Lucas Biglia, Adnan Uğur (Erhun Öztümer dk. 74), Andrea Bertolacci (Luckassen dk. 46), Ahmed Musa (Salibur dk. 82), Yann Karamoh (Balkovec dk. 46), Aleksandar Pesic (Jimmy Durmaz dk. 61)

Fenerbahçe: Berke Özer, Nazım Sangare, Kim Min-jae, Attila Szalai, Filip Novak, Jose Sosa (Miha Zajc dk. 78), Mert Hakan Yandaş, İrfan can Kahveci (Diego Rossi dk. 86), Dimitrios Pelkas (Serdar Dursun dk. 63), Mesut Özil, Enner Valencia

Goller: Aleksandar Pesic (dk. 31) (Fatih Karagümrük), Mesut Özil (dk. 40 pen.) (Fenerbahçe)

Kırmızı kartlar: Burak Bekaroğlu (dk. 37), Caner Erkin (dk. 38) (Fatih Karagümrük)

 

Paylaşın

Türkiye Komutasındaki NATO Kuvveti Rusya’ya Karşı Harekete Geçiyor

Rus birliklerinin Ukrayna sınırına konuşlanması nedeniyle NATO ve Rusya arasındaki gerginlik tırmanıyor. Alman Welt gazetesine göre NATO, Rusya’ya karşı ilk somut askeri adımını attı ve hızlı müdahale kuvvetini operasyona hazır duruma getirmeye başladı.

Gazetenin haberinde NATO bünyesindeki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti (VJTF) adlı birimin beş gün içinde kriz bölgesinde konuşlanmaya hazır duruma getirileceği belirtiliyor.

NATO’nun en hızlı birimi olan VJTF’nın komutası ise şu anda Türkiye’de. Haberde, Türk birliklerinin de öncü kuvvet olarak hazırolda beklediği ve iki ila yedi gün içinde operasyona hazır duruma geleceği aktarılıyor. Türkiye’nin geçen yıl Polonya’dan devraldığı VJTF’nin komutası önümüzdeki yılın başında Fransa’ya geçecek. Fransız birliklerinin de 45 gün içinde operasyona hazır durumda olacağı ifade ediliyor.

VJTF, yaklaşık 40 bin askerden oluşan çok uluslu NATO Mukabele Kuvveti’nin (NRF) en hızlı hareket eden birimi. İttifakın savunmasında ve dünya çapındaki krizlerde harekete geçen NRF, son olarak Afganistan’daki tahliye operasyonlarında görev almıştı. Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra caydırıcılık amaçlı kurulan VJTF ise yaklaşık 20 bin askerini kısa süre içinde mobilize edebiliyor ve belirlenen kriz bölgesine konuşlandırabiliyor.

Almanya Dışişleri Bakanı: Endişe büyük

Avrupa Birliği’nde de Rusya ile yaşanan gerginlik endişe yaratıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bugün Lüksemburglu mevkidaşı Jean Asselborn’la gerçekleştirdiği görüşme sonrası yaptığı açıklamada, endişesinin “büyük” olduğunu belirterek Rusya’nın talepleri ve önerilerinin temelsiz olduğunu söyledi. Baerbock, sözlerini “Bu büyük krizi sadece diyalogla çözebileceğimiz aşikar” şeklinde sürdürdü.

Asselborn da ekonomik yapırımları ve askeri operasyonu kimsenin istemediğini belirterek yapısal diyalog kurulması için çabaların güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Rusya geçen hafta sınırdaki gerilimin azaltılması için NATO’nun doğuya doğru genişlemesini resmi olarak durdurmasını ve ABD’nin de eski Sovyet cumhuriyetlerine askeri üsler kurmaktan vazgeçmesini istemişti. Ancak NATO ve Washington, Moskava’nın taleplerini geri çeviriyor. Rusya, bu hamlesiyle Ukrayna’nın NATO üyesi olmasını engellemeye çalışıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan’ın Faizi İndirerek Enflasyonu Düşürme Politikası Neden İşe Yaramıyor?

İngiltere merkezli uluslararası ekonomi gazetesi Financial Times, bugünkü sayısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz politikası ile ilgili bir haber ve yorum yer alıyor.

Chris Giles imzalı haberde, “Daha bu hafta sonu, Türkiye Cumhurbaşkanı, daha düşük faiz oranlarının ‘yeni bir ekonomik model’ oluşturacağı teorisini yineledi. Recep Tayyip Erdoğan, faizleri indirmenin enflasyonu düşüreceğini ve yatırım, istihdam ve ihracatı artırarak Türkiye’nin bağımsızlığını artıracağını söyledi” sözleriyle başlıyor ve şöyle devam ediyor:

“Ne var ki enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme deneyi, çöken bir para birimi, yükselen fiyatlar ve girdi maliyetleri, özellikle de en yoksullar için ağır sonuçlu bir kriz yarattı.

“Bu, Erdoğan’ın yaklaşımının, bir para biriminin değerini korumak için sermaye çıkışlarını caydıracak, iç tüketimi düşürecek daha yüksek faiz oranlarına ve ve enflasyonist sarmalı önleme kararlılığı gösterilmesine ihtiyaç olduğunu öngören yerleşik standart ekonomi teorisinin de işaret ettiği gibi, derinden kusurlu olduğunu gösteriyor.

“Erdoğan’ın ‘daha fazla değer kaybı olursa, bankalarda Türk lirası mevduatı olanların zararlarını tazmin edecek önlemler’ açıklamasından sonra, pazartesi günü geç saatlerde TL yeniden değerlendi. Ancak Türk lirasının ABD doları karşısında bu sonbaharda değerinin yarısından fazlasını yitirmesiyle birlikte enflasyon yüzde 30’lara çıkmış durumda.”

Financial Times yazarına göre Türkiye, ithalatı düzenli olarak ihracatından büyük olduğu için sürekli cari açık veren bir ülke ve bir türlü düşürülemeyen yüksek enflasyon sorunu var.

“Son beş yılın hemen tamamında yıllık enflasyon oranı yüzde 10’un üzerinde oldu. Bu da, sorunun altında sistemsel bir fiyat artışı probleminin yattığına ve izlenen politikaların bunu ortadan kaldırmakta pek etkili olmadığına işaret ediyor.”

“Yıllarca sıcak para akışı teşvik edildi”

FT’nin yazısında görüşlerine yer verilen ABD’deki Harvard Kennedy Fakültesi’nden Profesör Dani Rodrik, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllarca ekonomiyi biraz yüksek bir faiz oranı sayesinde Türkiye’ye sıcak para girişiyle yürüttüğünü söylüyor.

“Finansal küreselleşmeyle ilgili efsanelerden biri, bunun makro ekonomik disiplini güçlendirdiğidir” diyen Rodrik, böylece ülkelerin yabancı parayı çekmek için sürdürülebilir ve makul politikalar izleyeceğinin varsayıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Türkiye’de bu tam tersi oldu. Türkiye’nin ekonomik deneyi, daha esnek finans kaynakları sayesinde olması gerekenden çok daha uzun sürdü. Bunun sonucu olarak ekonomiye maliyeti daha büyük olacak.”

FT’ye göre Rodrik ve IMF, yüksek faiz limitlerinin sıcak para çekmeye katkısı olsa da harcamaları artırdığını ve iç piyasada enflasyonu yükselttiğini savunuyor ve Türkiye’nin son haftalarda yaşadığı güven krizine girmesini önleyecek doğru politikanın, daha yavaş bir büyüme karşılığında uzun vadeli istikrarı sağlayacak daha kontrollü bir çizgi izlenmesi olduğunu söylüyor.

‘Bedeli ağır oldu’

Financial Times “Erdoğan özel olarak seçtiği Merkez Bankası Başkanı ile birlikte bunun tam tersini yaptı. Eylül ayında yüzde 19 olan kısa vadeli politika faizini, para arzını genişletici bir dizi hareketle 16 Aralık itibariyle yüzde 14’e kadar düşürdü” diyerek sözü yine son aylarda yaşanan ekonomik gelişmelere getiriyor.

“Amaç liranın değerini yavaş yavaş düşürerek ihracatı teşvik etmek ve küçük imalatçıları rekabette güçlendirmek, aynı zamanda ithal hizmet ve mallar yerine yerli üretim ve hizmetlere yapılan harcamaları artırmaktı. Cari açık Ağustos’tan bu yana artıya geçse de bunun, Ankara’nın ekonomi politikalarının itibarı ve Türkiye halkının geçim koşulları bakımından bedeli çok ağır oldu.

“Resmi enflasyon oranı, fiyatların sadece o ay içinde yüzde 3,5 arttığı Kasım’da yüzde 20’yi buldu. Birçok gözlemci bunun gerçek rakamın altında olduğunu düşünüyor. Ama öyle bile olsa ithal ürünlerin fiyatlarında meydana gelen artışların etkisinin görüleceği Aralık ayında yine sıçraması bekleniyor.”

“Daha kötüsü; liranın değerindeki düşüş, dövizle borçlarını artıran özel şirketler ve devletin borçlarının kabarmasına sebep oldu. Türkiye’nin, finans dışı özel sektör borçları pandemi döneminin başından bu yana gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 20’si düzeyinde arttı. Bu OECD’nin tahminlerine göre gelişmekte olan ekonomiler içinde en yüksek oran.

“Faiz indirimleri artık şirketleri mali olarak rahatlatmaya yaramıyor çünkü piyasalar risk için artık daha büyük bir bedel talep ediyor. Yatırımcılar liraya güveni kaybettikçe ve güçlü paraların güvenine sığınmaya başladıkça devlet tahvillerinin getirisi yükseliyor.”

İthal ürünlerinin fiyatlarının arttığı, iç talepte bir çöküş tehdidi olduğu belirtilen makalede, Yatırım danışmanlık şirketi BlueBay Asset Management’tan Tim Ash’in görüşlerine de yer veriyor. Buna göre, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik zam, “liranın ucuzlamasının yarattığı avantajları silip süpürecek.”

Financial Times’ın görüşünü aktardığı Ash, “Eğer (Erdoğan) Türk lirasını dolar karşısında 10 lira düzeyinde tutabilseydi bir şansları olabilirdi. Ama şimdi enflasyon bir kere çantadan çıktı ve rekabette kazanılan avantaj da camdan uçup gitti. Şimdi bir devalüasyon – enflasyon sarmalındayız” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Sancar, Buldan Ve Karamollaoğlu’ndan Ortak Basın Açıklaması: Seçim Çağrısı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, muhalefet turları kapsamında ilk ziyareti Saadet Partisi’ne gerçekleştirdi. HDP heyeti Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve heyetiyle görüştü.

Haber Merkezi / Görüşme sonrası Buldan, Sancar ve Karamollaoğlu ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz günlerde muhalefete, “Meclis’e ortak erken seçim teklifi verelim” çağrısı yapan HDP Eş Genel Başkanları, ziyaretlerinin amacının da buna dönük olduğunu vurguladı. Buldan, bu kapsamda ilk ziyareti gerçekleştirdikleri SP’nin yanı sıra CHP, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’ni de ziyaret edeceklerini bildirdi. Ancak daha önceki ziyaret turlarında olduğu gibi İYİ Parti’nin mesafeli olması nedeniyle bu partiden randevu talep edilmedi.

Pervin Buldan, Türkiye’nin yönetilemediğini, AKP-MHP ittifakının Türkiye’yi yoksulluğa mahkum ettiğini, bunun çıkış yolunun da erken seçim olacağına inandıklarını belirterek, “Türkiye’nin erken seçime, acil bir seçime ihtiyacı var” dedi.

Karamollaoğlu’na erken seçim talebini içeren öneriyi sunduklarını belirten Buldan, “TBMM’de muhalefet partilerinin ortak bir önergeyle seçim talebinde bulunmasının faydalı olacağına inanıyoruz. Bunu, eğer diğer siyasi partilerle de ortaklaşırsak, yılbaşından sonra bir seçim önergesiyle Meclis’in gündemine getirmeyi de hedefliyoruz” diye konuştu.

Basın açıklamasın özetle şunlar ifade edildi;

Pervin Buldan: Krizden çıkış yolu muhalefet partilerinden bekleniyor

Bugün Saadet Partisi’ni ziyarete geldik. Son MYK’mızda 4 siyasi partiyi ziyaret etme kararı aldık. Bugün Saadet Partisi’ni, önümüzdeki hafta pazartesi ve salı günleri CHP, Deva ve Gelecek Partisi’ni ziyaret edeceğiz. Bugün Türkiye toplumu büyük bir ekonomik kriz yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin mevcut durum karşısında Türkiye halklarının ve toplumunun bir çıkışa ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu çıkış elbette ki muhalefet partilerinden bekleniyor. Biz de bu sorumluluk çerçevesinde siyasi partilerle görüşüp Türkiye halklarının geleceği açısından çıkış bulma yollarını istişare etmek üzere bu görüşmeleri gerçekleştiriyoruz. Öncelikle Saadet Partisi’ne teşekkür ediyoruz bugün burada bizi konuk edip ağırladıkları için.

Şunun bilinmesini isteriz ki , bugün Türkiye’nin acil bir erken seçime ihtiyacı var çünkü artık Türkiye yönetilemiyor. AKP ve MHP’nin koalisyonunun Türkiye’yi ne hale getirdiğini hepimiz görüyoruz. Çok derin bir yoksulluk yaşanıyor, insanlar aç ve perişan. Buradan çıkışın erken seçim ile olabileceğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde yapacağımız görüşmelerin erken seçim olasılığına katkı sunacağına inanıyoruz.

Şöyle bir teklif sunduk Sayın Genel Başkana. Muhalefet partilerinin erken seçim önergesi vermesinin faydalı olabileceğine inanıyoruz. Bunu eğer diğer siyasi partilerle de ortaklaştırırsak önümüzdeki günlerde bir seçim önergesi ile Meclis’in önüne getirmeyi de hedefliyoruz. Bir kez daha teşekkür ediyoruz. Şunu da merak ediyorsunuzdur. İyi Parti ile randevu talebinde bulunmadık, şu anda İyi Parti ile görüşme hedefimiz yok. Diğer partilerle görüşmelerimiz devam edecek.

Mithat Sancar: Çözüm için neler yapılabileceği arayışındayız

Ben de Saadet Partisine bizi ağırladıkları için teşekkür ederim. Türkiye’nin içinde geçtiği koşulları burada uzun uzun konuşmaya gerek yok ama içeride bunları etraflıca konuştuk. Gerçekten çok zor bir dönemden geçiliyor. Bu zor dönemin faturasının halkın büyük bir kesimine çıkarılmakta olduğunu görüyoruz. Bundan önceki politikaların faturası da yoksulluk, açlık, işsizlik ve sefalet olarak halkın büyük bir bölümüne çıkarıldı. Çözüm için neler yapılabileceği arayışındayız. Muhalefet partilerine burada sorumluluk düştüğünü toplumun geniş bir kesimi görüyor ve dile getiriyor. HDP bu sorumluluk gereği olarak bu görüşme turunu başlattı. Bizim başka görüşmelerimiz var. Emek ve meslek örgütleriyle görüşmelerimiz var ama bu görüşme turuna da özel önem veriyoruz.

Biraz önce Pervin başkanın da ifade ettiği gibi bu krizin bir siyasi kriz, bir yönetememe krizi olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle çözümün de öncelikle siyasi olduğunu düşünüyoruz. Siyasi çözümün ilk adımının da en önemli adımının da halkın hakemliğine başvurmak olduğu kanısını taşıyoruz. Bunun dışında erken seçim önerimizin dışında, halkın bu enkazın altında kalmasını önleyecek, ortak çalışmaları nasıl yapacağımızı gündeme getirdik. Muhalefet partileri halkı bu yıkımdan koruma konusunda da ortak hareket etmenin yollarını aramalıdırlar.

Bu konuda da istişarede bulunduk. Bize göre en önemlisi toplumsal barıştır. İktidar ayrıştırma, kutuplaştırma ve düşmanlaştırma politikalarıyla, varlığını sürdürme stratejisini koruyor. Hatta daha da derinleştirecek gibi görünüyor. Biz de diyoruz ki siyasi çıkışın ön şartı büyük barış ve toplumsal barıştır. Bu büyük barış, toplumsal barış iktidarın dayandığı temelleri, zemini de büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Bu görüşmelerin toplumsal barış arayışına ciddi katkılar sunacağına inancım tamdır. Bu krizden siyasi çözümlerle çıkma konusundaki umudumuzu koruduğumuzu görüşmelerde de güçlü bir şekilde dile getirdik. Halkımıza bu mesajı vermeyi görev biliyoruz.

Karamollaoğlu: Demokrasinin temeli farklı görüşlerin meseleleri mütalaa etmesidir

HDP Başkanlık Divanı ile bir görüşme yaptık. Son zamanlarda gelişmeleri ve ekonomik sahadaki derinleşen krize ilişkin fikirlerini dile getirdiler. Biz de kendi görüşlerimizi dile getirdik. Ülkemiz demokratik bir ülke. Demokrasinin temeli de farklı görüşlerin bir araya gelerek meseleleri mütalaa edebilmelidir. Eğer bu mütalaa yapılamıyorsa o ülkeye demokratik bir ülke demek mümkün olmaz.

Bizi ziyaretlerinden dolayı duyduğumuz memnuniyeti kendilerine ifade ettim. Parlamento mutlaka aktif olmalıdır. Demokrasinin gereği yerine getirilmelidir. Biz bir araya gelip meseleleri mütalaa etme ortamını her zaman oluşturmalıyız. Seçime yaklaşıyoruz, 1,5 seneden az aldı. Kararı iktidar, sayın Cumhurbaşkanı verecek. Ama bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmanın yolu da bu istişarelerde bulunmak siyasilerin görevidir. Bu çalışmaların ileride bütün siyasi partilerle yapılmasının bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Bakan Koca’dan Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 19 bin 095 yeni vaka tespit edilirken, 179 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Bize düşen bir an evvel hatırlatma dozunu olmak ve tedbirlere uymak. Birlikte salgını gündem olmaktan çıkaracağız.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 352 bin 438 test yapılırken, 19 bin 095 yeni vaka tespit edildi. 179 kişi hayatını kaybederken, 22 bin 816 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan açıklama

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Salgının seyrini aşı değiştirdi. Artık kendi aşımız kendi gücümüz var. Tukovac milletimize hayırlı uğurlu olsun. Bize düşen bir an evvel hatırlatma dozunu olmak ve tedbirlere uymak. Birlikte salgını gündem olmaktan çıkaracağız.

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Bu Yolun Sonu Hiper Enflasyondur

Hükümetin hayata geçirdiği ‘Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat’ düzenlemesini eleştiren DEVA Lideri Babacan, “1967’de DÇM uygulaması başladığında kur 9 lira. Enflasyonu azdırıcı bir sürü yanlış uygulamalar var. 2002’de kur 1 milyon 700 bin liraya dayanıyor. Bu yolun sonu o. Bu yolun sonu hiper enflasyon ve döviz kurunu tutamamak. Yeni model diye getirdikleri bundan ibarettir.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, “Önceki gün, akşam akşam başımıza, sözüm ona yeni bir icat çıkardılar. Adına da ‘Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat’ dediler. Önce adını doğru koyalım. Bu yeni uygulamanın adı, ‘bu milleti torunlarına kadar borca batırma’ planıdır. Peki bu plan ne anlama geliyor? Şu anda iktidar, mevduat sahibi olan, servet sahibi olan bir kesime diyor ki ‘Gidip dolar almayın, parayı Türk lirasında tutun, dolar ne kadar artarsa o farkı size vereceğiz’. Peki, o farkı nereden verecekler? Hazine’nin veya Merkez Bankası’nın kasasından. Yani bu milletin vergilerinden. Diyor ki ‘Aynı döviz almışsınız gibi olacak. Hiçbir şey değişmeyecek. Kur ne kadar artarsa artsın, aradaki farkı size aktaracağız’. Türk lirasının, artık bir güven unsuru olmadığını itiraf eden bir yönetimle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası tarafında inatla faiz indirimi yapıldığını söyleyen Babacan, “Biz faizlerin düşmesinden yanayız ama faizlerin topyekun düşmesinden yanayız. Merkez Bankası’nın faizini düşürüp diğer faizleri zıplatmak ekonomiyi yönetmek değil bu işi bilmemek. Hep söylüyoruz; bu faiz talimatla düşmez, güvenle düşer. Piyasaya siz güvenle hukukla rota çizmek yerine hiçbir gerçekliği olmayan tezinizi dayattığınız için ülke batıyor. 1960’larda 70’lerde uygulanmış, fiyasko ve hezimetlerle sonuçlanmış modelleri yeni bir model getirdiğiniz için bu ülkenin ekonomisi düzelmiyor” diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Dövize endeksli mevduata ilişkin konuşan Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Pazartesi günkü kabine toplantısı ardından yapılan açıklama ile kurda belli bir miktarda düşüş sağlasa da, şu anda yaşanan ve gösterilmeye çalışılan tam bir yalancı bahardır. Yapısal ve kalıcı adımlar atılmadıktan, güven sağlanmadıktan sonra ekonominin iyiye gitmesi, enflasyonun düşmesi, Türk liramızın istikrara kavuşması mümkün değil. Türk lirasına güvenceyi Amerikan dolarıyla vermek ülke ekonomisine güveni sağlamaz. Tencereler, buzdolapları boşken yalancı bahara aldanmak, Allah korusun, daha büyük felaketlere sebep olabilir.”

“Şapkadan 1970 model bir tavşan çıkarttılar” diyen Babacan, dövize çevrilebilir mevduat (DÇM) dönemini hatırlattı. Turgut Özal’ın ifadelerinin yer aldığı bir gazete küpurunu gösteren Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Millet uzaya gidiyor, marsa uzay aracı gönderiyor teknoloji, iktisat ilmi ilerliyor, bizimki 1970’e gidiyor. Sayın Erdoğan, rahmetli Özal’ın şikâyet ettiği, ‘Bu ülkeyi batırdı’ dediği uygulamaları 2021 yılında bu ülkeye tekrar getiriyor. Allah’ın verdiği aklı kullanmıyorlar. 1967’de DÇM uygulaması başladığında kur 9 lira. Enflasyonu azdırıcı bir sürü yanlış uygulamalar var. 2002’de kur 1 milyon 700 bin liraya dayanıyor. Bu yolun sonu o. Bu yolun sonu hiper enflasyon ve döviz kurunu tutamamak. Yeni model diye getirdikleri bundan ibarettir.

Son birkaç gündür olanların günü geldiğinde detaylı şekilde bir denetimden geçirilmesi gerekiyor. Bankalar arası döviz kurunda bir rakam görünüyor. Fakat döviz bürolarının alış satış fiyatlarına bakıyoruz, bambaşka fiyatlar görünüyor. Piyasa ekranlarıyla sokaktaki döviz bürolarındaki kur arasında büyük farklar oluşmaya başladı. Ekrandaki döviz kurları neye göre, nasıl oluşuyor? Döviz bürolarından düşük bir şekilde dövizi satan kim, alan kim?

Bir kamu bankası yeni alınan kararlarla ilgili reklam filmi yayınlıyor. Reklam filminin yayınlanması herhalde yarım günlük iş değil, hazırlığı gerekir. Hazırlığı bir süredir yapılıyormuş. Bu hazırlığı kim biliyordu? Bilenler bu sürede döviz aldılar mı, sattılar mı? Hisse senedi, tahvil piyasasında ne aldılar, ne sattılar? Hepsi karanlık. Şu anki iktidar zaten karanlıkta iş yapmayı seviyor. Bu büyük aldatmacayı kim, nasıl yapıyor, zamanı geldiğinde incelenecek.

“Sayın Erdoğan, siz gelip geçicisiniz ama bu ülke kalıcı”

Sayın Erdoğan’ın çevresinde doğru ile yanlışı ayırt edebilecek kimsenin kalmadığını görüyorum. Kendisinin doğru ile yanlış arasında muhakeme yapamadığını da ülkem adına üzülerek gözlemliyorum. Sayın Erdoğan, bu girdiğiniz yol, yol değil. Sizler gelip geçicisiniz ama bu ülke kalıcı. Siz ve ortaklarınız zaten yolun sonuna geldiniz diye ‘Bizden sonra tufan” diyerek sorumsuzca hareket edemezsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2022 yılının asgari ücretini açıklarken kullandığı “Siz geçmişte insanları dolarla mı çalıştırıyordunuz?” ve dövize endeksli mevduat planını açıklarken kullandığı “Kur getirisi mevduat kazancın üstündeyse aradaki fark ödenecek” ifadelerini yayınlayan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

Asgari ücretliye gelince ‘Doları karıştırma’ diyor, bankadaki milyonluk Türk lirası mevduatına gelince, ‘Ben sana dolara göre faiz vereceğim’ diyor. Bu mu yerlilik, millîlik? Bu mu adalet? İnsanları kandırmaya gelince nass diyor, ‘Faize karşıyım’ diyor. Varlıklı insanlara ‘Dolar ne kadar artarsa o kadar faizini vereceğim’ diyor. Bugünkü iktidarın planı, projesi, ekonomik modeli, sonuçları itibarıyla, yoksulu daha yoksul; varlıklıyı daha varlıklı yapmaktan ibaret. Bu ekonomik model, dar gelirliye ‘Aç kalın, açlığa razı olun”, varlıklıya dönüp ‘Kaygılanmayın. Sizin servetinizi döviz olarak koruyacağız’ demek.

Faizle mücadele ediyormuş. Bu nasıl mücadele ya? Mücadele, Hazinenin borçlanma faizini %17’den %25’e fırlatmak mı? KOBİ’lerin piyasadan kullandıkları kredinin faizini %30’lara, %35’lere çıktı. TL mevduat hesaplarını Amerikan dolarına bağlayıp, kur farkını üstleniyorsunuz. Allah aşkına siz mücadele falan etmeyin. Her ‘faizle mücadele ediyorum’ dediğinizde daha da fazla faizci oluyorsunuz. Halkın ödediği vergilerden, 2022 yılında tam 240 milyar TL faiz ödeyeceğim diye bütçe yapın, ondan sonra halka dönüp ‘Faizle mücadele ediyorum, nass var’ diye anlatmaya çalışın. Siz bunu ancak külahımıza anlatırsınız.”

Paylaşın

Akıl Sağlığı, Sağlık Sorunları Arasında İlk 3’te

Merkezi Fransa’da bulunan çok uluslu pazar araştırma ve danışmanlık şirketi olan Ipsos’un yaptığı araştırmaya göre; dünyanın en çok endişelendiği sağlık sorunu Kovid 19, akıl sağlığı ise endişe duyulan sağlık sorunları arasında ilk 3’de yer alıyor.

bianet’te yer alan habere göre; Ipsos Araştırma Şirketi’nin en çok endişelenilen sağlık sorunları ve sağlık hizmetlerine yönelik tutumları analiz ettiği  “Sağlık Monitörü” araştırmasının sonucu paylaştı.

Araştırma , 20 Agustos – 3 Eylül 2021 tarihleri arasında ABD, Kanada, İsrail, Malezya, Güney Afrika, Singapur, Avustralya, Belçika, Brezilya, Çin, Fransa, Almanya, İngiltere, İtalya, Japonya, İspanya, Arjantin, Kolombiya, Macaristan, Hindistan, Meksika, Hollanda, Peru, Polonya, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Kore, İsveç, İsviçre ve Türkiye’de 21 bin 353 kişiyle online olarak yapıldı.

Kovid 19 en önemli sağlık sorunu

Araştırmaya göre; Kovid 19 dünyanın karşı karşya olduğu en önemli sağlık problem olarak görülüyor. 2020’ye kıyasla 2 puanlık düşüş olsa da katılımcıların 70’i Covid-19’u “en önemli” sağlık sorunu olarak görüyor.

30 ülkenin 25’inde koronavirüs en büyük sağlık sorunu olarak belirtiliyor. Endişe en çok Malezya (yüzde 93) ve Peru (yüzde 90)’da görülüyor.

Araştırmaya Türkiye’den katılanların yüzde 78’i de koronavirüsü “en önemli sağlık sorunu” olduğunu söylüyor. En büyük artış ise; Güney Afrika (+19), Japonya (+11) ve Avustralya (+10)’da görüldü, en büyük düşüşler de Şili (-18), Polonya (-16) ve Macaristan(-14)’da yaşandı.

Akıl sağlığından endişe duyanlar artıyor

Sağlık problemleri içerisinde en büyük değişim 5 puanlık artışla “Akıl Sağlığı” konusunda yaşandı. Geçtiğimiz yıla göre;  dünya halkları en çok “akıl sağlığından” endişe ediyor.

Araştırmaya katılan  her 10 kişiden 3’ü (yüzde 31), ülkelerindeki insanların karşı karşıya olduğu en önemli sağlık sorunları arasında akıl sağlığını gösteriyor.

Araştırmaya Türkiye’den katılan bireylerin yüzde 19’u da akıl sağlığının en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu belirtiyor.

Akıl sağlığı, Şili ve İsveç’te de en önemli sağlık sorunu olarak dile getiriliyor.  Bu konudaki endişede 2020’ye kıyasla en çok artış gösteren ülkeler ise İspanya (+19), Belçika (+13) ve Brezilya (+13) akıl sağlığı konusunda kadınlar erkeklere göre daha çok endişeliler. (+36 vs %26)

Kanser ikinci sırada

Araştırmaya katılanların üçte biri kanserin en önemli sağlık sorunlarından biri olduğunu söylüyor.  Bu oran 2021’de yüzde 34 iken 2020’de yüzde 37 idi. Pandemi öncesinde ise yüzde 52’lik kesim kanseri en önemli sağlık sorunlarından biri olarak gösteriyordu. Pandemiyle birlikte bu algıda 18 puanlık düşüş görüldü.

Daha yaşlı kesimin kanserin neden olacağı sağlık risklerinden daha ensişeli olduğu görüldü.. 50-74 yaş aralığının bu konudaki endişesi yüzde 39 iken 35 yaş altında bu oran yüzde 28’e geriliyor.  Araştırmaya Türkiye’den katılan bireylerin de yüzde 37’si kanseri endişe verici sağlık sorunları arasında gösteriyor.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron Varyantı’ Uyarısı

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) koronavirüsün diğer mutantlara kıyasla daha bulaşıcı olduğu saptanan Omicron varyantının Avrupa’da  hızla yayıldığına dikkat çekti.

DSÖ Avrupa bölge sorumlusu Dr. Hans Kluge, varlığı yaklaşık bir ay önce Güney Afrika’da tespit edilen Omicron varyantının şimdiye dek DSÖ üyesi 53 Avrupa ülkesinin 38’inde görüldüğünü açıkladı. Kluge, Avrupa’da AB üyesi ülkelerin yanı sıra Türkiye, Rusya ve Ukrayna’da da Omicnon’un baskın varyanta dönüşmesine karşı hazırlıklı olunması gerektiğine vurgu yaptı.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da Avusturya Sağlık Bakanı Wolfgang Mückstein ile görüştükten sonra açıklamalarda bulunan Kluge, Omicron varyantı ile ilgili pek çok sorunun yanıtının henüz verilemediğini ifade etti.

Omicron varyantı Delta’dan tehlikeli mi?

Yeni varyantın Danimarka, Portekiz ve İngiltere gibi ülkelerde hızla yayıldığını, hatta bu ülkelerde şimdiden baskın hale geldiğinin de söylenebileceğini kaydeden Kluge, “Üzerimize başka bir fırtınanın geldiğini görebiliriz” dedi. Kluge, önümüzde hafta içinde yeni varyantın Avrupa’da baskın hale geleceğini, bu durumun halihazırda sorunlu olan sağlık hizmetlerini daha da zorlayacağını söyledi.

Koronavirüsün Omicron varyantının hızla yayılması nedeniyle İsrail’de  60 yaş üzerindekilere dördüncü doz aşı uygulanması kararlaştırıldı. Başbakan Naftali Bennet halkı tazeleme aşılarını olmaları konusunda uyardı. İsrail hükümetinin oluşturduğu uzmanlar kurulu daha önce dördüncü doz aşıların yaptırılması tavsiyesinde bulunmuştu. İsrail’de bugüne kadar en az 340 Omicron enfeksiyonu tespit edildi.

Omicron’a karşı aşı çalışmaları başladı

Öte yandan AstraZeneca ve Oxford Üniversitesi’nin Omicron aşısı üzerinde çalışmaya başladığı bildirildi. Oxford Üniversitesi bünyesinde oluşturulan araştırma heyetinin yöneticisi Sandy Douglas Financial Times gazetesine verdiği demeçte bu konuda ilk adımın “tedbir mahiyetinde” atıldığını söyledi. AstraZeneca ve üniversiteden ise yeni çalışma hakkında henüz bir açıklama yapılmadı.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Fakirlik Kader Değildir

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “İnsanın onuru, insanın şerefi korunmalı. Fakirlik kader değildir… İnşallah göreceksiniz Millet İttifakının 13. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin bütün sorunlarını azimle, kararlılıkla, hoşgörüyle çözecektir.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Milli paramızı bile dolara mahkum ettiler. Emin olun hepinizin huzurunda söz veriyoruz, Millet İttifakı olarak söz veriyoruz, Türk lirasını yeniden itibarlı bir para haline getirmek bizim boynumuzun borcu olacaktır” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Elmadağ Belediyesi’ni ziyaret ederek Belediye Başkanı Adem Barış Aşkın ile görüştü. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, daha sonra Kültür Merkezi’nde düzenlenen Elmadağ Belediyesi Toplu Açılış Töreni’nde konuştu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Toplu Açılış Töreninde yaptığı konuşmada öne çıkan bölümler şöyle:

“Bayrağımız ve vatanımız birse, bayrağımız ve vatanımız bizim kırmızı çizgimizse biz 84 milyon insan kucaklaşmak zorundayız, beraber olmak zorundayız, birlikte olmak zorundayız. Aynı havayı teneffüs ediyoruz, dolayısıyla beraberlikten güç doğar. Ayrımcılıktan ise herkes kaybeder. Belediye Başkanı arkadaşlarıma şu talimatı vermiştim. Kesinlikle oy versin veya vermesin herkese eşit davranacaksınız.

Fakir mahalleler varsa oraya pozitif ayrımcılık yapacaksınız. Dolayısıyla Belediye Başkanımız da bu felsefeden yola çıkarak size hizmet ediyor. Bizim Belediye Başkanlarımız sadece Cumhuriyet Halk Partisinin Belediye Başkanları değil Millet İttifakının Belediye Başkanlarıdır. Dolayısıyla daha kucaklarını açmak ve toplumun her kesimini kucaklamak zorundadırlar.

Efendim zor günlerden geçiyoruz biliyorum, hayat pahalılığını biliyorum, yatağa aç giren çocukların olduğunu biliyorum, pazar artıklarından bir şeyler toplamaya çalışan aileleri, kadınları biliyorum. Ama sizden sadece bir şey istiyorum. Hiçbir umutsuzluğa kapılmayacaksınız, umutsuzluk bize yakışmaz.

Az önce ifade ettim umutsuzluk bize yakışmaz. Güzel ülkede huzur içinde yaşamak istiyoruz, beraber yaşamak istiyoruz, birlikte ve beraber yaşarsak aşamayacağımız hiçbir sorun yoktur. Belediye Başkanınız genç bir arkadaşımız, yetenekli bir arkadaşımız, taşı sıksa suyunu çıkaracak. Birlikte çalışıyorlar, Büyükşehir Belediye Başkanımızla ve diğer Belediye Başkanlarımızla birlikte çalışıyorlar. Birlikten kuvvetin doğduğunu en iyi Elmadağlılar görüyor ve şahit oluyor. Demek ki beraber çalışmanın, birlikte çalışmanın, gücü ortaklaştırmanın kendisine göre artıları var. Biz böyle yapmak istiyoruz, böyle yapmaya da devam edeceğiz.

“Attığımız her adımın hesabını bu millete vereceğiz”

Zor durumdayız biliyorum, ekonomi zor durumda biliyorum, bütün bu sorunları biliyorum ama bütün bu sorunların hepsi aşılacak. Getirdiler bizim milli paramızı bile dolara mahkum ettiler. Emin olun hepinizin huzurunda söz veriyoruz, Millet İttifakı olarak söz veriyoruz, Türk lirasını yeniden itibarlı bir para haline getirmek bizim boynumuzun borcu olacaktır. Elin oğlunun parası değerli de bizim paramız niye yerlerde sürünüyor, neden böyle bir ortam yaratılıyor? Bütün bunların hepsini aşacağız, birlikte aşacağız, beraber aşacağız ve attığımız her adımın hesabını bu millete vereceğiz.

Size hesap vermek bir siyasetçi için, namuslu bir siyasetçi için boynumuzun borcudur ve o siyasetçinin görevidir böyle bakmamız lazım. Harcanan her kuruşun hesabını Belediye Başkanlarımız veriyorlar. Niye veriyorlar? Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim. Harcadığınız para sizin paranız değil, harcadığınız para milletin parası. Milletin parasıysa millete hesabını vereceksiniz. Milleti hesabını vermek ne demek? Belediye Başkanıyla millet arasındaki, vatandaş arasındaki güveni pekiştirmek demektir. Yatırım mı yapılıyor evet, kaça yapılıyor evet bunların tamamının hesabı veriliyor.

Tabi bu güzel toplantının şöyle bir artısı da oldu. Belediye Başkanımız bir spor salonu istedi, böylece bu işi de bağladık burada, Mansur Başkan işi biraz daha büyüttü. “sadece spor salonu değil Elmadağlılar ne istiyorsa tamamını yapacağız” dediler.

“Fakirlik kader değildir”

Efendim hepinize teşekkür ederim. Özellikle hepinizin huzurunda Belediye Başkanı arkadaşlarımı teşekkür ederim. Onlar günün 24 saati çalışıyorlar, onlar sizin için çalışıyorlar. Onlar sizin için çalışırken hiçbir ayrımcılık yapmıyorlar ve Belediye Başkanlarım gayet iyi çalışıyorlar. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek, o nedenle Mansur Başkan diyor “Ankara kartını çıkardık” diye. Kimsenin fakirliği kamuoyuna teşhir edilmemeli. İnsanın onuru, insanın şerefi korunmalı. Fakirlik kader değildir. Eğer bir kişi açsa açlığını gidermek de herkesin görevidir. Dolayısıyla bu çerçevede hareket ediyorlar.

İnşallah göreceksiniz Millet İttifakının 13. Cumhurbaşkanı Türkiye’nin bütün sorunlarını azimle, kararlılıkla, hoşgörüyle çözecektir.”

Paylaşın