Deniz Poyraz Davası 24 Ocak’a Ertelendi

Deniz Poyraz’ın öldürüldüğü HDP İzmir İl Başkanlığı’na saldırı davasında ilk duruşma görüldü. Sanık ve izleyiciler arasında yaşayan gerilimin ardından duruşma 24 Ocak’a erteledi. Böylece müdahillik talepleri ve sanığın savunmasının alınması da 24 Ocak’a kaldı. Karara tepki gösteren avukatlar, mahkeme heyetini tarafsız olmamakla suçladı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl binasına 17 Haziran’da silahlı saldırı düzenleyen ve Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer hakkında açılan davanın ilk duruşması İzmir Bayraklı Adliyesi 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı. Sabah saat 10.00’da başlaması gereken duruşma katılımcı sayısının çok fazla olması nedeniyle 13. Ağır Ceza Mahkemesi Konferans salonuna alındı.

Saldırgan güldü, salon gerildi

Saat 12.00 sıralarında başlayan duruşmada kimlik tespitleri saat 13.30’a kadar uzadı. Bu sırada saldırgan duruşma salonundan çıkarıldı. Gencer, Poyraz ailesinin önünden geçerken aileye dönerek güldü, bunun üzerine salonda gerilim yaşandı.

Salonda, “Siz katili yargılamaya değil şov yapmaya getirdiniz” denilerek tepki gösterildi ve uzun bir süre “Katiller halka hesap verecek” sloganları atıldı.

Kolluk hakkında suç duyurusu

Gerilimin ardından müdahil avukatlar, mahkeme başkanına “Bu karar sizin tarafınızdan verilmediyse ve kolluk kendi iradesiyle sanığı götürdüyse, kolluk hakkında suç duyurusunda bulunacağız. Şayet kararı siz verdiyseniz bu salona beyan edilmeliydi” dedi. Mahkeme başkanı da “Sanığın tuvalet ihtiyacı gereğiyle izin talep edildi ben de verdim” yanıtını verdi.

Beştaş: Kime meydan okuyor

Saldırgan Gencer, bir saat sonra yeniden duruşma salona getirildi. Gencer, salona girerken salondakilere dönerek dik bir şekilde yürümesi salonda yeniden salonda tepkilere neden oldu.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “Dimdik yürüyor, bize meydan okuyor. Milleekillerinin başı eğilerek gözaltına alınırken bir katil meydan bizlere salona meydan okuyor. Kime meydan okuyor, göğsünü gererek gözümüzün içine bakarak salona giriyor” dedi.

Aslan: Aileye bakarak gülüyor

Ardından Avukat Türkan Aslan mahkeme başkanına “Aileye bakarak gülümsüyor, tahrik etmeye çalışıyor. Katil olması sebebiyle aşağı bakacak. Sizin bu uyarıyı yapmanız gerekiyor” diye konuştu.

Mahkeme başkanı da bunun üzerine saldırgan Gencer’e “Tahrik edici hareketler yapma, aileye ve salondaki katılımcılara bakma” uyarısında bulundu.

Buldan: Minbiç’te eğitim alan bir katil

Daha sonra Gencer’in kimlik tespitine geçildi, mahkeme başkanı “lise eğitimi” aldı dediği sırada HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “Eğitimini Minbiç’te aldı, Minbiç’te eğitim alan bir katildir. Bu kadar sakin soru soramazsın, katile katil gibi davranın. Bu adam IŞİD’den eğitim aldı” diyerek tepki gösterdi.

Salonda silahlı kişiler var

Bu sırada salonda yer alan bir kısım avukat, izleyiciler arasında polis kıyafetli ve silahlı üç kişinin bulunduğunu salondan çıkarılmaları ve tutanak tutulmasını talep ettiler.

Polis kıyafetli kişiler salondan kaçarak çıkarken, salon yeniden karıştı. Avukatlar, kaçan kişilerin geri getirilmesi ve kimliklerine bakılarak tutağa geçirilmesini istediler. Polisler, haklarında tutanak tutulduktan sonra salondan çıkarıldılar.

Dava Avukatı Türkan Aslan, jandarmanın da uzun namlulu silahlarla salonda bulunduğunu ve bunun tutanağa geçilmesini istedi. Mahkeme heyeti, durumu tutanağa aldı.

Daha sonra avukat Aslan iddianamenin okunmasını ve iddianameye ilişkin değerlendirme yapmak istediklerini talep etti. İddianamenin okunması talebi mahkeme heyeti tarafından reddedildi.

“Bahçelievler saldırısı selamlamaydı”

Ardından Aslan, iddianamedeki eksikliklere ilişkin değerlendirmesine geçti. Aslan, dün (28 Aralık) HDP Bahçelievle İl Örgütüne yapılan saldırı giriişimi hatırlattı ve bunun davadan bir gün önce yapılmasının tesadüf olmadığını “Onur Gencer’i selamlamak” olduğunu söyledi.

Bahçelievler saldırısı ile birlikte ele alındığında İzmir Katliamının “örgütlü ve planlı” olduğunun çok daha net anlaşılacağını söyleyen Aslan, “Bugün sanık sandalyesinde Onur Gencer tek başına oturuyorsa bu saldırının ve cinayetin arka planının aydınlatılması konusundaki siyasi iradenin eksiliğinden ve aynı zamanda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının ve ona bağlı kolluğun maddi gerçekliği tüm detayları ile ortaya çıkarılması konusundaki irade eksikliğinden kaynaklanmaktadır” dedi.

“Deliller titizlikle toplanmadı”

İddianamenin özensiz ve tek bir fail üzerine hazırlandığını vurgulayan Aslan, şöyle devam etti: “Bu irade eksiliği delillerin gereken özen, titizlilik ve hassasiyetle toplanmamasına ve delillerin karartılmasına neden olmuştur. Savcılığın elindeki yasal imkan ve olanaklar saldırının arka planın ortaya çıkarılması için kullanılmamıştır. Aksine, maddi gerçekliğin tüm yönleriyle açığa çıkarılmasını manipüle etmek üzere kullanılmıştır.

Soruşturma kapsamında fiili olarak savcılık adına delilleri toplayan, muhafaza eden, ifadeleri alan, delil analizleri yapan, delilleri yorumlayan, kendisine göre delilleri ayıklayan birim olan İzmir Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nin bu saldırı kapsamında mağdur tarafın HDP olması nedeniyle ne kadar tarafsız ve bağımsız hareket ettiği büyük bir tartışma konusudur.

“İsmin ne abicim diyerek karşıladılar”

Kolluğun sanığın çanta ile yukarı çıktığını bilmeleri nedeniyle olsa gerek sanıkla ilk karşılaştıklarında kolluğun hemen ‘çanta nerede’ diye sorması, sanık aşağı indiğinde ‘ismin ne abiciğim’ diyerek sanığı karşılamaları, olay yeri incelemesinin özensiz yapılması nedeniyle delillerin bütünlüklü olarak toplanmaması, telsiz konuşmalarına göre sanığın iş merkezi içinde olay sonrası katlar arasında dolaştığı bilinmesine rağmen iş merkezinde gerekli önlemler ve tedbirler alınarak delil toplama işleminin yapılmaması, kolluğun ifade alım aşamasında sanığı soruları ile yönlendirme çabası, sanık ile bağlantılı olabilecek kişi yada siyasi grupların ortaya çıkarılması konusunda soru sormaktan imtina etmesi, deliller toplanmadan yakalama, gözaltına alma işleminden yaklaşık 20 saat gibi kısa bir sürede gözaltı süresinin sonlandırılması gibi işlemler bir bütün olarak değerlendirildiğinde kolluğun bağımsız ve tarafsızlığını dosyada koruyarak soruşturmayı etkin yürüttükleri söylenemez.”

“Savcılık katilin kimliğini örtüyor”

Aslan’ın ardından konuşan Avukat İmdat Ataş ise, iddianameye ilişkin değerlenmesinde şunları söyledi: “Karşımızdaki kişi tasarlayarak ve yurtdışında eğitimini alarak bir katliam gerçekleştirdi. Bu saldırgan eylemi tek başına gerçekletirmedi, kontrgerilla faaliyeti olarak gerçekleştirdi. Savcılık bu kapsamda soruşturma yürütmeliydi. Elimizde yeterli veri var. Örgütlü faaliyeti sadece biz söylemiyoruz.

Sanık tek başına hareket ettiğini söyleyebilir ama ifade tutanağı incelendiğinde aksi olduğu fark edilecektir. Katilin aslında kim olduğunun savcılık tarafından adeta üstünü örtmüştür. Bu ilişkiler ağı ve çete yapılmasının ortaya çıkarılmasını talep ediyoruz. Türkiye’de politik olmayan bir cinayet işlense sanık en az 24 saat gözaltında tutulur.

Oysa sanık 20 saat tutulmuş, Savcı tek başına bir süreç yürütmüştür. Bu sebeple yürütülen soruşturma eksik bir soruşturmadır” diye konuştu. Daha sonra tekrar devam eden Türkan Aslan Ağaç, soruşturmanın eksik yürütüldüğünü belirterek bu süreci tamamlamak istediklerini ifade etti.

“SADAT ilişkisi araştırılmadı”

Ataş, savcılığı “örgütlü suçlar yönünde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini ancak yargılama sürecinde suçun örgütlü suçlar kapsamında tamamlanabileceğini” vurguladı ve ekledi: “Sanığın SADAT ile ilişkilerinin araştırılmadı delil toplama aşaması yüzeysel yürütüldü.

Sadece FETÖ/PDY ile sınırlı tutulmuştur. Bu dahi soruşturma makamının, siyasi cinayetin tüm yönleriyle ortaya çıkarılması konusundaki irade eksiliğini göstermesi açısından oldukça çarpıcıdır. Sanığın, örneğin terörist cihatçı selefi gruplar ile ilişkilenme olasılığı hiç düşünülmemiştir.

“Örgütlerle ilişkisini savcılık yok saydı”

“Sanığın kendisini hareketleriyle, fotoğraflarıyla, el işaretleriyle ifade ettiği siyasi hareketin geçmiş pratikleri de dikkate alındığında organize suç örgütleri ile ilişkili olabileceği gerçekliği savcılık tarafından tamamen yok sayılarak hiçbir araştırma yapılmadı.

“Bu kişilerin en azından sosyal medya hesapları incelendiğinde ezici bir çoğunluğun aynı siyasal zeminden beslendiği ve örgütlendiği görülecektir. Yine bu kişilerin sosyal medya hesapları incelendiğinde ortak noktalarının Kürtlere ve HDP’ye karşı olan nefret söylemlerinde birleştiklerini görüyoruz.”

Ataç, katilin üzerinde çıkan çantanın tutanak altına alınmadığını ve çantada ne olduğu henüz bilmediklerini, savcılığın ve kolluğun sanığı ruh hastası olarak gösterecek sorularla yönlendirdiğini dile getirdi. Ataç, “Kolluk da savcılık da bu suçun ortağıdır” dedi.

Duruşma salonunda kavga

Duruşmaya ara verilirken saldırgan Onur Gencer, Deniz Poyraz’ın kardeşine küfretti ve Jandarmaların arasından sıyrılarak ailenin üstüne yürüdü. Ardından salondakiler Gencer’e saldırdı, mahkeme salonunda kavga çıktı. Avukatlar, “asker katilin başını okşuyor. 20 askerin arasından nasıl kurtulup aileye saldırıyor” diye tepki gösterdi.

Duruşma 24 Ocak’a erteledi

Duruşma 20 dakika verilen aranın ardından yeniden başladı. Mahkeme heyeti duruşmayı bitirmek istedi. Diyarbakır Baro Başkanı Nahit Eren, duruşmanın usule aykırı bir şekilde devam ettiğini söyledi. Savunmadan görüş alınmadan, davanın ertelenemeyeceğini belirtti.

Mahkeme başkanı savcının ara mütaalasını almadan Gencer’in tutukluğuna devamına karar vererek duruşmayı ertelemek istedi. Avukatların itirazı üzerine “Mahkeme salonda saldırı oluyor” dedi. Dava avukatları “siz kimi koruyorsunuz” diyerek mahkeme başkanına tepki gösterdi.

Mahkeme başkanı duruşmayı ilk önce 4 Ocak’a erteledi, avukatların itirazı üzerine duruşma 24 Ocak’a alındı.

“Örgütlü gücün olduğu siyasi bir cinayet”

Duruşma sonunda avukatlar adliye önünde açıklama yaptı. İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel, “Bu cinayet arkasında büyük bir örgütün olduğu siyasi bir cinayettir” dedi.

Meral Danış Beştaş ise; “Apar topar davanın kapatılmak istenmesi hazırlanan iddianamede bize saldırganın arkasındaki gücü gösteriyor. Ama biz cinayetin arkasındaki karanlık ellerin ortaya çıkması için mücadele edeceğiz” diye konuştu.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu, KPSS Mülakat Mağdurlarıyla Görüştü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, KPSS’de yüksek puan almasına rağmen mülakatta elenen öğretmen adaylarıyla birlikte basın toplantısı düzenledi. CHP Lideri Kılıçdaroğlu mülakatları kaldıracaklarına dair söz verdi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “TBMM’nin aldığı, Milli Eğitim Komisyonu’nun aldığı karara uymayacaksınız, Danıştay kararına uymayacaksınız, keyfinize göre hareket edeceksiniz, çalışan, dereceye giren öğrencilerin hakkını yiyeceksiniz, sonra da bana adaletten, demokrasiden söz edeceksiniz.” dedi. Kendisinden önce konuşan gençlerin Türkiye’nin bugünü ve geleceği olduğunu belirterek, “Onlara yapılan bu işlemler dolayısıyla özür borcumuz var.” diyen Kılıçdaroğlu, şunları söyledi;

“Değerli basın mensupları, az önce konuşan dört arkadaşımız bizim evlatlarımız yani Türkiye’nin bugünü ve geleceği. Onlara özür borcumuz var yapılan bu işlemler dolayısıyla. Fakat bırakın özür dilemeyi yetkililere sabahtan beri ulaşamıyoruz. Bakan Beye sabahtan beri ulaşamıyoruz. Bu haksızlığı o nedenle 84 milyonun duymasını istedim.

Vicdan sahibi herkesin elini vicdanına koyması lazım. Dün akşam, yüksek puan alan fakat sözlüde elenen Sahra adlı kızımızla görüştüm. Önce kendisini yüksek puan aldığı için kutladım. Bana şunu söyledi, Çok üzgünüm keşke bu puanı almasaydım. En azından bir gerekçem olurdu. En azından ben yüksek puan alamadığım için mülakata da çağırmadılar derdim” diyor.

Halkımıza seslenmek isteriz. Adaletin olmadığı bir yerde huzur olur mu? Adaletin olmadığı bir yerde bereket olur mu? Bu çocukların hayatını çalmak kimin hakkıdır, kim böyle bir hakkı kendi üstüne alıyor? Bu çocukların geleceğini nasıl çalıyorlar? Adaletsizce nasıl alıyorlar, nasıl gasp ediyorlar? Buna hepimizin itiraz etmesi lazım. Doğudan, batıdan, güneyden, kuzeyden 84 milyonun da itiraz etmesi lazım; yazıktır, günahtır. Babaların, annelerin çocuklarını, evlatlarını nasıl yetiştirdiklerini, hangi fedakarlıklara katlandığını herhalde hepimiz biliriz. Her anne, baba bilir bunu. Her anne babanın emeğini çalmak, bu çocukların hakkını çalmak kimin hakkıdır, kime böyle bir yetki verilir?

Daha önce bu konuda benzer olaylar çıktığında olay Danıştay’a yansıdı. Danıştay’ın verdiği bir karar var, “Mülakatta artı 3, eksi 3 puan verebilirsiniz” diyor. Bir puan aralığı belirliyor. KPSS’de aldığı puanla mülakatta verilecek puan aralığını belirliyor. Buna uymuyorlar. Yani Danıştay kararına uymuyorlar. Danıştay kararına uymayan bir yönetim olabilir mi, yargı kararına uymayan bir yönetim olabilir mi? Aklımızın almadığı, düşünemediğimiz olaylar Türkiye’de gerçekleşiyor. Bu karar çıktıktan sonra Milli Eğitim Komisyonunda bütün siyasi partilerin temsilcileri hep beraber Danıştay’ın bu kararına uyulması konusunda görüş birliği sağladılar. Grubu olan bütün siyasi partilerin temsilcileri oradaydı. AK Parti de, CHP de, İYİ Parti de, HDP de oradaydı ve bu konuda görüş birliği sağladılar. Görüş birliğine dahi uyulmuyor. Yazık günah değil mi bu çocuklara?

TBMM’nin aldığı, Milli Eğitim Komisyonunun aldığı karara uymayacaksınız, Danıştay kararına uymayacaksınız, keyfinize göre hareket edeceksiniz, birilerinin, çalışkan öğrencilerin, dereceye giren öğrencilerin hakkını yiyeceksiniz; sonra da bana adaletten söz edeceksiniz, demokrasiden söz edeceksiniz.

Bu evlatlarımızın hakkını, hukukunu korumak benim boynumun borcudur. Her türlü hukuki desteği vereceğiz. Haklarını alıncaya kadar da mücadele edeceğiz. Saray da bunu çok iyi bilsin, sarayın şürekâları da çok iyi bilsin. Birilerinin hakkını birilerine yetirmeyeceğiz. Herkesin hakkı kendisine ait olmalıdır. Birilerinin hakkını birilerine yedirirseniz, torpili getirirseniz, adam kayırmacılığı getirirseniz bu işler düzelmez.

O nedenle ben bu arkadaşların huzurunda da milletime açık ve net söz veriyorum: Allah’ın izniyle iktidar olduğumuzda bu mülakat belasını kaldıracağım. Ne mülakatı kardeşim, KPSS’ye giriyor, kim kaç puan alıyorsa puanına göre yerleştireceksiniz, bitti bu kadar! Benim adamım olsun, onun adamı olsun, onun dayısı olsun, onun akrabası olsun. Dayısı olmayan ne yapacak, akrabası olmayan ne yapacak, yakını olmayan ne yapacak? Bu ülkenin garibi ne yapacak, fukarası ne yapacak, boğazından kesip evladını yetiştiren anne ne yapacak, baba ne yapacak?

Sözüm söz, bu mülakat belasını kaldıracağız, böyle bir rezalete asla izin vermeyeceğiz. Bu arkadaşlarımızın hakkını da, hukukunu da sonuna kadar destekleyeceğiz ve her türlü hukuki desteği de vereceğiz.”

Salih Can Büyükaydın: Bu sene KPSS sınavından 79,72 alarak İngilizce Öğretmenliği alanında 303’üncü oldum. Ardından sözleşmeli öğretmenlik için yapılan sözlü sınavlara girdim. İki gün öncesinde de bu sözlü sınav sonucumun 56’ya düşürüldüğünü gördüm, tercih dışı bırakıldım. Bunun sonucunda da iki gündür uyku uyuyamıyorum. İki gündür yollardayım, kurum kurum geziyorum, çalmadık kapı bırakmadık deyim yerindeyse. İki gündür sadece 4 saat uyudum. Büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. İnşallah bizim emeğimizin, hakkımızın bize tekrar geri verilmesini umuyorum. Söyleyeceklerim bu kadar. Diğer arkadaşlarıma da söz hakkı vermek istiyorum.

Fuat Korkmaz: Lise matematikte Türkiye 68’incisi oldum 733 kontenjan arasından. Günlerimi ailemden, çocuğumdan feragat ederek, çalışarak geçirerek bu dereceyi, bu başarıyı elde ettim. Ama sözlü mülakatımın da çok iyi geçmesine rağmen, mülakattaki hocalarımın beni tebriklerle uğurlamasına rağmen ben şu anda 55 puan aldım ve benim gibi bir, on, yüz değil bin kişiye yakın böyle arkadaşımız var ve çok mağduruz. Adalet istiyoruz, hakkımızın teslim edilmesini istiyoruz. Teşekkür ederim.

Hatice Ulubay: Felsefe grubu öğretmeniyim. Felsefede kontenjan sadece 149 kişi. Ben ilk 100’ün içindeydim. Puanım 87.75. Ben de elendim. Bu benim ikinci mülakatımdı. İlk mülakata girdiğimdeki puanımla -3 ay önce girdim- puan aynı verildi. 81,5’tu 82’ye yuvarlandı fakat şimdiki mülakat puanım 54. Ben hala neden elendiğimi bilmiyorum. Bunu öğrenmek istiyorum sadece.

Ahmet Yılmaz: Özel eğitim öğretmeniyim. Ankara’ya Aksaray’dan geliyorum. Benim babam beni okutmak için bel fıtığı oldu, yıllarca emek verdi. Şu anda hareket ederken bile zorlanıyor. Ama benim hakkım gasp edildi ve 55 verilerek benim atama hakkım elimden alındı. Şu anda kontenjana dahilim ama atanamıyorum. Diyeceklerim bu kadar.

Paylaşın

‘Ortalama Ücretle İle Asgari Ücret’ Arasındaki Makas Kapanıyor

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi DİSK-AR’ın araştırmasına göre 2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıyken, 2020’de bu oran 1,4 kata geriledi.

DİSK-AR, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayınladığı 2020 İşgücü Maliyeti İstatistikleri’ni değerlendirdi.

2012-2020 arasındaki 8 yılda tüketici fiyatlarının (TÜFE) yüzde 221 arttığını belirten DİSK-AR buna karşılık aylık ortalama brüt ücretteki artışın yüzde 197’de kaldığını aktardı.

Üstelik 2021’deki döviz krizi, temel yaşamsal ihtiyaçlardaki artış ve yüksek enflasyon henüz bu ortalamaya dahil edilmemiş durumda.

Asgari ücret ortalama ücret haline geliyor

Ortalama ücretlerin asgari ücrete giderek yaklaştığının bir kez daha doğrulandığını belirten DİSK-AR, şu verileri paylaştı:

“2012’de aylık ortalama 2 bin 53 TL olan brüt ücret 2016’da 3 bin 106 TL ve 2020’de 4 bin 50 TL oldu. 2012’de 887 TL olan brüt asgari ücret ise 2016’da 1.647 TL ve 2020’de 2 bin 943 TL oldu.

2012’de ortalama aylık brüt ücretler asgari ücretin 2,3 katıydı. 2016’da 1,9’a, 2020’de ise 1,4 kata geriledi. Başka bir deyişle asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki fark azaldı.

2012 ile 2020 arasındaki 8 yıllık dönemde ortalama aylık brüt ücret yüzde 197 ve brüt asgari ücret ise yüzde 332 oranında arttı. Ortalama ücret artışları asgari ücret artışının oldukça altında kaldı. Diğer ücretlerin asgari ücretten daha az artırılması asgari ücret ile diğer ücretler arasındaki makasın daralmasına sebep oluyor. Böylece asgari ücret en az ücret değil, ortalama ücret haline geliyor.”

Ortalama ücret bazı sektörlerde asgari ücretin altında

Bazı sektörlerde ortalama brüt ücretlerin brüt asgari ücretin altında kaldığını da belirten DİSK-AR bunları şöyle sıraladı:

“2020 verilerine göre finans ve sigorta sektörü çalışanlarının ortalama aylık brüt ücreti 10 bin 164 TL iken konaklama ve yiyecek hizmeti faaliyetlerinde çalışan işçilerin aylık ortalama brüt ücreti 2 bin 109 TL’de kalıyor. Böylece konaklama ve yiyecek hizmeti işçilerinin aylık ortalama brüt ücreti asgari ücretin 834 TL altına geriliyor.

Bu fark inşaatta 623 TL, gayrimenkul faaliyetlerinde 71 TL ve diğer hizmet faaliyetlerinde 13 TL’dir. Toptan ve perakende sektöründeki ortalama brüt ücretler asgari ücretten sadece 286 TL daha fazladır.”

Sendikalı ve toplu sözleşmeli işçi ücretleri daha yüksek

TÜİK’in paylaştığı verilere göre toplu iş sözleşmesi (TİS) kapsamında olanların aylık ortalama brüt kazançlarının diğer işçilere göre daha yüksek olduğunu belirten DİSK-AR, “Toplu iş sözleşmesi olmayan işçilerin aylık ortalama brüt kazancı 4 bin 412 TL iken TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazançları 7 bin 124 TL’yi bulmaktadır” dedi.

TİS kapsamında çalışan işçilerin aylık ortalama brüt kazancının TİS kapsamında olmayan işçilerinkinden yüzde 61,5 fazla olduğuna vurgu yapan DİSK AR, “Bu durum sendikalaşmanın yararını açık biçimde ortaya koymaktadır” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

RTÜK, 2021’de Muhalif Kanallara Ceza Yağdırdı

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), bu yıl iktidarın eleştirildiği yayınlar nedeniyle Halk TV, Tele 1, Fox TV, KRT ve Habertürk’e 21,5 milyon lira ceza kesti. RTÜK’ten iktidara yakın kanallara ise 100 bin şikayete rağmen ceza çıkmadı.

RTÜK 2021 karnesini geçtiğimiz günlerde kamuoyuna duyuran İlhan Taşcı, Evrensel gazetesine söyleşi verdi. 2021’de iktidarı eleştiren kanallara 21 milyon 500 bin lira tutan 71 ceza verildiğini söyleyen Taşçı, 100 bin şikayete rağmen iktidara yakınlığıyla bilinen kanalların hiç ceza almadığını aktardı.

Taşçı, “Ebubekir Şahin RTÜK’ün başkanı değil de, sanki bu televizyon kanallarının temsilcisi, hamisi, koruyucusu gibi davranıyor” dedi. Taşçı’nın açıklamalarından satır başları şöyle:

1 Ocak ile 24 Aralık tarihleri arasında RTÜK toplam 50 Üst Kurul toplantısı yaptı. Bu toplantılarda iktidarı sorgulayan, yeri geldiğinde eleştiren ve öznel yayıncılık, özgür yayıncılık yapmaya çalışan kanallara toplamda 71 ceza kesildi. Bu da 21 milyon 500 bin lira demek. Öbür tarafta iktidar lehine yayın yapan, iktidarı öven televizyon kanallarına ise RTÜK sıfır ceza verdi.

Daha vahim, bir yıl boyunca bu televizyon kanallarıyla ilgili tek bir rapor yazılıp, Üst Kurula getirilmedi. Bazen bir yayıncı ile ilgili rapor yazılır, ama Üst Kurul ceza vermeyebilir. Biz bunun tek bir raporunu da okumadık, görüşmedik bile.

Belli televizyon kanalları RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin’in koruması altında. Ebubekir Şahin RTÜK’ün başkanı değil de, sanki bu televizyon kanallarının temsilcisi, hamisi, koruyucusu gibi davranıyor. RTÜK’te toplam 800 personel var. Yani 800 personel hepi topu 4 televizyon kanallını izlemek için mi istihdam edilmiş.

Hükümeti eleştiren yayın yapan televizyonlara verilen 71 ceza, ‘hükümete yakın televizyon kanallarına verilsin’ diye bir bakış açısı yok, benim de yok. Ama el insaf!

“Yarın bunun mutlaka hukuki bir sonucu olacaktır”

Eğer bu televizyon kanalları yayın ilkelerine uydularsa ve haklarında işlem yapılmıyorsa o zaman RTÜK Başkanının kamuoyuna en çok şikayet edilen ve haklarında on binlerce şikayet olan televizyon kanalları sıralamasında bu televizyon kanalları neden ilk üç sırada, açıklaması gerekir. Bunu ben söylemiyorum: RTÜK’e gelen şikayetler, RTÜK’ün istatistikleri ve kayıtları söylüyor. Çıksın bunu açıklasın. On binlerce şikayet varken, nasıl olur da yayıncılarla ilgili bir tek rapor dahi düzenlemez.

Bu RTÜK’teki adaletsizliği, liyakatsizliği, keyfiliğin, ayrımcılığın, görevi kötüye kullanma tablosudur. Belki bugün için bunun bir hukuki sonucu yok gibi gelebilir birilerine. Ama yarın bunun mutlaka hukuki sonucu olacaktır.

Paylaşın

Dijital Bankalar 2022’den İtibaren Faaliyete Giriyor!

Şubesiz faaliyet gösterecek dijital bankalara yönelik yeni düzenleme Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı. Söz konusu bankaların faaliyet izni alabilmesi için asgari 1 milyar lira ödenmiş sermayeye sahip olması gerekecek. 

Haber Merkezi / Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK), şubesiz faaliyet gösterecek dijital bankalara yönelik yeni düzenlemesi “Dijital Bankaların Faaliyet Esasları ile Servis Modeli Bankacılığı Hakkında Yönetmelik”, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlandı.

Yönetmeliğe göre, dijital bankalar, mevduat ya da katılım bankası olmalarına göre kredi kuruluşlarının gerçekleştirebileceği tüm faaliyetleri yerine getirebilecek. Dijital bankaların kredi müşterileri, yalnızca finansal tüketicilerden ve KOBİ’lerden oluşabilecek.

Dijital bankalar genel müdürlük ile genel müdürlüğe bağlı hizmet birimleri dışında muhabirlik, acentelik, temsilcilik gibi her ne ad altında olursa olsun teşkilatlanmaya gidemeyecek, fiziksel şube açamayacak ve genel müdürlüğe bağlı hizmet birimlerini amacı dışında fiziksel şube gibi kullandıramayacak.

Söz konusu bankaların faaliyet izni alabilmesi için asgari 1 milyar lira ödenmiş sermayeye sahip olması gerekecek.

Müşteri şikayetlerini ele almak üzere en az bir fiziksel büro kurması zorunlu kılınan dijital bankalar, kendi kuracakları ATM ağları ya da diğer ATM ağları üzerinden müşterilerine hizmet verebilecek.

Paylaşın

DSÖ’den ‘Omicron’ Uyarısı: Çok Yüksek Risk Taşıyor

DSÖ Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, Omicron’un yarattığı riski “çok yüksek” olarak nitelendirdi. Ghebreyesus, ABD, Büyük Britanya, Fransa ve İtalya gibi çok sayıda ülkede insidans değerlerinde hızlı bir artış gözlemlendiğini ifade etti.

Bulaşıcılığı yüksek Omicron varyantının ortaya çıkmasının ardından dünya genelinde koronavirüs vakaları yeniden tırmanışa geçti. “Önümüzde çok zor bir kış var” uyarısında bulunan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Başkanı Tedros Adhanom Ghebreyesus, Omicron’un yarattığı riski “çok yüksek” olarak nitelendirdi.

Elde edilen güvenilir bulguların “Omicron varyantının iki ila üç gün içinde artış gösterme potansiyelinin Delta varyantından iki kat fazla olduğuna işaret ettiğini” söyleyen Ghebreyesus, ABD, Büyük Britanya, Fransa ve İtalya gibi çok sayıda ülkede insidans değerlerinde hızlı bir artış gözlemlendiğini ifade etti. İnsidans değeri, bir hafta içinde 100 bin kişide görülen vaka sayısını yansıtıyor.

Vaka sayıları yeniden tırmanışta

Yeni vaka sayılarında en hızlı artış gösteren ülkelerden biri Fransa oldu. Fransa’da dün akşam itibarıyla bir gün içinde 179 bin 807 yeni vaka tespit edildi. Fransa’da artış nedeniyle yeni korona önlemlerinin 3 Ocak’tan itibaren devreye girmesi planlanıyor.

İngiltere ve Galler’de de Salı akşamı açıklanan son verilere göre bir gün içindeki yeni vaka sayısı 129 bini geçti, 18 can kaybıyla birlikte salgında hayatını kaybedenlerin sayısı toplamda 148 binin üzerine çıktı. Britanya makamları, Kuzey İrlanda ve İskoçya’dan aktarılan bilgilerde Noel tatili nedeniyle gecikmeler olduğunu belirterek yeni vaka sayısının bu iki bölgenin verilerini kapsamadığını vurguladı.

Yunanistan’da da vaka sayılarında artış yaşanıyor. Yunan makamları, Salı günü itibarıyla 24 saat içinde 21 bin 657 yeni vaka tespit edildiğini duyurdu. Yetkililer, bu sayının bir önceki güne kıyasla iki kat fazla olduğuna dikkat çekti. Yunanistan’da da kabinenin bugün toplanması yeni korona önlemlerini kararlaştırması bekleniyor.

ABD’de de Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) Pazartesi günü 24 saat içinde 440 binden fazla yeni vakanın kayıtlara geçtiğini açıkladı. Ancak ABD’deki vakaların ne kadarının Omicron varyantı kaynaklı olduğuna ilişkin kuşkular var. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), antijen testlerinin muhtemelen Omicron varyantını önceki varyantlar kadar iyi tespit edemediğini açıkladı. FDA, ilk verilerin antijen testlerinin Omicron’a karşı daha düşük bir duyarlılık gösterdiğine dikkat çekti.

FDA, yeni verilerin ise hastalardan doğrudan aldıkları örneklere dayandığını, bu verilerin daha gerçekçi bir tabloyu yansıtacağını, ancak çalışmaların henüz tamamlanmadığını kaydetti. FDA, daha önce varyant incelemesini test örnekleri üzerinden yapıyordu.

“Elimizde pandemiyi sonlandıracak araçlar var”

Öte yandan sağlık uzmanları, vaka sayılarındaki artışa rağmen dünyanın korona pandemisi karşısında çaresiz olmadığına dikkat çekiyor. “Pandemiyi diz çökmeye zorlayacak araçlara sahibiz” diyen DSÖ’nün koronadan sorumlu uzmanlarından Maria Van Kerkhove, bu araçların doğru şekilde kullanılması durumunda insanlığın salgını 2022’de sonlandırabileceğini söyledi.

Salgının sona erdirilmesinde aşılama önemli rol oynuyor. Uzmanlar klinik çalışmaların da aşının Delta ve Omicron varyantlarına karşı da koruma sağladığını gösterdiğine dikkat çekiyor. Dünya genelinde bir yıl içinde 8,5 milyon doz korona aşısı yapıldı, önümüzdeki yılın ortalarına kadar da aşı üretiminin 24 milyon doza ulaşması hedefleniyor. Bu miktarın da tüm dünya nüfusunun aşılanmasına yeteceği belirtiliyor.

Ancak bunun için de aşı adaletsizliğinin giderilmesi gerekiyor. Birçok ülkede çocukların aşılanmasına başlanırken, yoksul ülkelerde sağlık çalışanları ve riskli grupların aşılanması hâlâ tamamlanabilmiş değil. DSÖ Başkanı Ghebreyesus, zengin ülkelerde nüfusun yüzde 67’sinin aşılandığını, yoksul ülkelerdeki aşılamanın ise yüzde 10’un altında olduğunu, bunun da pandeminin sona ermesinin önündeki en büyük engel olduğunu ifade etti.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Merkez Bankası’nın 2022 Enflasyon Hedefi Yüzde 5

Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) 2022’nin Para ve Kur Politikası’nı açıkladı. 2022’de enflasyon için yüzde 5 hedefini koruyan Merkez Bankası temel amacının fiyat istikrarını sağlamak ve sürdürmek olduğunu ifade etti.

Para politikasının da enflasyonu bu hedefe kademeli olarak yaklaştıracak şekilde oluşturulacağını kaydetti. Merkez Bankası ayrıca temel politika aracının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranı olduğunu hatırlatarak bunun fiyat ve finansal istikrar amaçları doğrultusunda destekleyici bir araç olarak kullanacağını kaydetti.

Bunun için de Merkez Bankası  2022’de, Rezerv Opsiyon Mekanizması’nın tamamen sonlandırılacağını, yabancı para yükümlülüklerin maliyetleri artırılırken, Türk lirası mevduat gelişimini destekleyecek mekanizmaların önceliklendirileceğini duyurdu.

Piyasa koşullarının uygun olması durumunda rezervlerini artırmaya devam edeceğini bildiren Merkez Bankası yine 2022’de dalgalı döviz kuru rejiminin sürdürüleceğini ve döviz kurlarının serbest piyasa koşullarında, arz ve talep dengesine göre oluşacağını aktardı. Merkez Bankası enflasyonda olduğu gibi kurlar için bir tahminde bulunmadı.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre resmi enflasyon Kasım 2021 itibariyle aylık yüzde 3,51, yıllık da yüzde 21,31. Fakat TÜİK’e alternatif hesaplama yapan Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAG) göre ise aylık yüzde 9,9, yıllık da yüzde 58,65. 2021 için resmi yıllık enflasyon 3 Ocak’ta açıklanacak.

TCMB tarafından yayınlanan raporun tamamına BURADAN ULAŞABİLRSİNİZ

Paylaşın

HDP’li Sancar: Bu Zihniyeti Mutlaka Yeneceğiz

Partisinin Bahçelievler İlçe Örgütünü ziyaret eden HDP Eş Genel Başkanı Sancar, “Irkçı politikalara, nefret söylemine ve bizleri demokrasi güçlerini bizleri hedef gösteren, sindirmek için her türlü çabayı harcayan bu iktidara karşı ortak mücadeleyi büyüterek mutlaka bu iktidarı durduracağız. Bu zihniyeti mutlaka yeneceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, bugün öğlen saatlerinde saldırıya uğrayan partisinin Bahçelievler İlçe Örgütünü ziyaret etti. Ziyarette konuşan Sancar, özetle şunları söyledi:

“Hergün HDP’yi hedef gösteren iktidar ve iktidarın temsilcileri, iktidar ortakları ve onların yaydığı nefret dili bu saldırıların asıl sorumlusudur. Saldırıları hazırlayan zemin nefret, hedef gösterme politikalarıdır. Korkularıdır. HDP’den korkuyorlar. Her gün yeni bir söylemlerle hedef göstermeye devam ediyorlar. Bu politikaları da boşa çıkaracağız, bundan şüpheniz olmasın. Her gün televizyonlarda bizi hedef gösteren iktidar temsilcileri, en başta İçişleri Bakanı bu saldırıların siyasi sorumlusudur ve bunun da hesabını mutlaka verecektir. İktidar da verecektir.

“Bu iktidarı durduracağız”

Bir daha böyle bir saldırıyı önlemenin yolu nereden geçiyor bunu biliyoruz. Kararlı mücadeleden ve büyüyen dayanışmadan geçiyor. Daha da güçlü bir dayanışma ile bütün demokrasi güçlerini biraraya getirerek, ırkçı politikalara, nefret söylemine ve bizleri demokrasi güçlerini bizleri hedef gösteren, sindirmek için her türlü çabayı harcayan bu iktidara karşı ortak mücadeleyi büyüterek mutlaka bu iktidarı durduracağız. Bu zihniyeti mutlaka yeneceğiz, bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Bu iktidar daha geçtiğimiz günlerde Umut Kitapevi davasının cezasızlıkla sonuçlanmasını sağlamıştır. Bu iktidar JİTEM davalarında cezasızlığın sağlanmasını sağlamıştır. Ayrıca yeni katliam planları yapanların yararlanabileceği her türlü siyasi zemini yürütmektedir. Bunun temelinde gitme kaybetme korkusu yatıyor. Kaybedeceğini gördükçe korkusu artıyor. İktidara kaybettirecek asıl gücün HDP ve HDP ile birlikte hareket ettiği geniş demokrasi ittifakı olduğunu da biliyor. Bu iktidar kaybetme korkusu ile her türlü kaos planına zemin hazırlayacak oyunlara da girişecektir. Bunu da biliyoruz. Deniz Poyraz yoldaşımız katlettiğinde bunu söylemiştik. O zaman ortaya konan dayanışma bu planların durmasını sağlamıştı. Şimdi yeni bir denemeye girişmeye çalışıyorlar.

“Korku bizim semtimize uğramaz”

Hiçbir provokasyon ve kaos planı HDP’nin demokratik siyasetteki ısrarını bozamayacaktır. HDP’nin demokrasi ittifakını en geniş şekilde oluşturma çabalarını engelleyemeyecektir. HDP’nin bu ülkeye her kesimi kapsayan adil büyük barışı mücadelesine engel olmayacaktır. Bunu bir kez daha bu çirkin ve kirli saldırı dolayısıyla bütün halkımıza haykırmak istiyoruz. En ufak bir karamsarlığın ve korkuya, kaygıya, umutsuzluğa asla yer yoktur. Korku asıl iktidar sarmıştır, korku bizim semtimize uğramaz. Biz cesaretle mücadelemize, umut için çabamızı halkımızın geleceği için bu ülkede barış demokrasi ve adalet için yürüyüşümüzü sürdüreceğiz. Sözümüzdür, yarın da Deniz Poyraz davasının ilk duruşması yapılacaktır. Orada da hep birlikte en geniş dayanışmayı, en geniş katılımı göreceğiz. İşte bu kirli oyunları bu planları durduracak asıl büyük güç bu dayanışmadır. Demokrasi güçlerinin bütün çevrelerle birlikte bu dayanışmayı ve ortak mücadeleyi büyütmesidir. Bunu da yapacağız, sözümüz olsun. Tekrar hepimize geçmiş olsun. yolumuz açık olsun.”

Paylaşın

Fransa’da Kapatılan Cami Sayısı 22’ye Yükseldi

Fransa’nın Beauvais kentindeki Bilal Camisi için “radikal vaazlar” verildiği gerekçesiyle 6 aylığına kapatma kararı alındı. Son dönemde sıkılaştırılan denetimler sonucu kapatılan cami sayısı 22’ye yükseldi.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Fransa’nın kuzeyindeki Beauvais kentinde faaliyet gösteren Bilal Camisi “radikal içerikli vaazlar verildiği” gerekçesiyle altı ay süreyle kapatılacak.

Kentin bağlı bulunduğu Oise bölgesi yetkilileri, vaazlarda “nefret ve şiddetin teşvik edildiğinin, cihatın savunulduğunun” tespit edildiğini açıkladı.

Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin 14 Aralık’ta yaptığı açıklamada, vaazlarda “Hristiyanların, eşcinsellerin ve Yahudilerin” hedef alındığı gerekçesiyle caminin kapatılması için yasal süreç başlatıldığını açıklamıştı. Bakan, bunun “kabul edilemez” olduğunu söylemişti.

Yetkililer, 400 kişilik cemaati bulunan caminin kapatılması hakkındaki kararın iki gün içinde yürürlüğe konulacağını açıkladı. Fransız yerel basınında, radikal içerikli vaaz vermekle suçlanan imamın kısa bir süre önce Müslümanlığa geçtiği öne sürüldü.

Yürütmenin durdurulması için başvuru

Öte yandan caminin avukatlığını yapan Samim Bolaky AFP’ye açıklamasında yürütmenin durdurulması için başvuruda bulunduklarını ve 48 saat içinde karar verilmesini beklediklerini söyledi.

Fransız hükümeti bu senenin başında radikal İslamcı propaganda yapıldığından şüphe edilen yerler ve dernekler üzerindeki kontrollerin sıkılaştırılacağını açıklamıştı. Fransa İçişleri Bakanı’nın bu ay başında verdiği bilgiye göre, “ayrılıkçı ideolojiyi” yaydıkları gerekçesiyle 99 camide yapılan denetimler sonucunda 21’i kapatıldı, 6’sı hakkında da kapatılması için süreç başlatıldı. Fransa’da toplam 2 bin 620 cami bulunuyor.

Fransa’da meydana gelen saldırılar sonrasında hükümet radikal İslamcılıkla mücadeleyi sertleştirme kararı almış ve bunun akabinde Temmuz ayında camilerde sıkılaştırılmış denetimleri de içeren “Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler” yasası yürürlüğe girmişti.

Paylaşın

Reuters: Türkiye’de Aralık Ayı Enflasyonu Yüzde 30.6 Olacak

Reuters haber ajansının yaptığı bir ankete göre, Türkiye’nin aralık ayında yıllık enflasyon oranı yüzde 30,6’ya ulaşarak 2003’ten bu yana ilk kez yüzde 30 seviyesini aşacak.

Ankete katılan 13 ekonomistin yaptığı tahminlerin ortalaması yüzde 30,6 çıktı. Ekonomistlerin tahmini yüzde 26.4 ile 37.3 arasında değişti.

Son aylarda yüzde 20 civarında seyreden enflasyon, Merkez Bankası’nın eylül ayından bu yana politika faizinde yaptığı 500 baz puanlık indirim sonrası lirada yaşanan rekor düşüşle birlikte yukarı yönlü hareketlendi.

Fiyatların ‘geçici faktörlerin’ etkisiyle yükseldiğini açıklayan Merkez Bankası, kısa vadede enflasyonun dalgalı bir seyir izleyeceği tahmininde bulunmuştu.

20 Aralık’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın lira mevduatlarını kur oynaklığına karşı koruma planını duyurmasıyla liradaki düşüş tersine döndü ve TL’de yaklaşık yüzde 40 civarında bir değer artışı görüldü.

Merkez Bankası’nın ekim ayı sonunda yayınladığı raporda yıl sonu enflasyon tahmini yüzde 18,4 olarak gerçekleşti. Hükümet 2021 sonunda yıllık enflasyonun yüzde 16,2 olacağını tahmin etmişti.

Ekonomist Atilla Yeşilada, Youtube kanalında yaptığı değerlendirmede Türkiye’de enflasyonun önümüzdeki aylarda da yüksek seviyelerde gerçekleşeceğini söyledi.

Reuters’a konuşan dört ekonomist, Türkiye’de gelecek yıl sonu enflasyonu için yüzde 24,85 olacağı tahmininde bulundu.

Paylaşın