Erkan Baş: AKP Bir Düyun-u Umumiye İktidarıdır

TBMM’de yaptığı haftalık basın toplantısında, ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erken Baş, “AKP bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığını savunan Baş, “TÜİK’e göre bile rakamlar ürkütücü boyutlarda ve TÜİK’in bile indiremediğini gösterdiği için önemli yoksa gerçekte TÜİK’in açıkladığının çok üstünde olduğunu bu ülkede yaşayan herkes biliyor” dedi.

Erdoğan’ın önceki gün sarf ettiği “Milletimize aşığız” sözlerini hatırlatan TİP Lideri Baş şöyle konuştu:

“Elektriğe, doğal gaza, benzine, mazota, sigara ve içkiye, buğdaya arpaya, ulaşıma olağanüstü zamlar geldi. Üstüne, dün TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamı yine gerçeği yansıtmasa da son 20 yılın en yüksek enflasyonuyla karşılaştık.TÜİK’e göre bile rakamlar ürkütücü boyutlarda ve TÜİK’in bile indiremediğini gösterdiği için önemli yoksa gerçekte TÜİK’in açıkladığının çok üstünde olduğunu bu ülkede yaşayan herkes biliyor

AKP seçmeninin yarısı enflasyonun yüzde 100 olduğunu düşünüyor. Kimseyi inandıramazlar bu rakamlara çünkü halk lafa değil, cebine bakıyor. Ancak işçiye memura emekliye daha az vermek için sayılarla oynuyorlar. Zamlar, enflasyon yetmemiş olacak ki dün akşam saatlerinde AKP’li Cumhurbaşkanı da yaptığı açıklamayla milyonlarca emekliyi, memuru hayat pahalılığına ezdireceğini, insanlarımızı açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edeceğini ilan etti.

Bir de utanmadan “Milletimize aşığız” diyor. Aşk gibi güzel bir sözcüğü bile kirletiyor. Tayyip Erdoğan aşkı bilmez, sevgiyi bilmez… Bunlar sadece parayı bilir, koltukları bilir. Onlar millet diyorlar ya, aslında açlık sınırında yaşama mahkum ettiği halktan toplayacakları vergiden başka hiçbir şey düşünmüyorlar. Bizden zorla toplayıp, soyup cebine attıklarına, yandaşlarına aktardıklarını, patronlara dağıttıklarını ve dağıtacaklarını düşünüyorlar.

Milyonlarca insan, biz hepimiz, elektriğe gelen zamlardan sonra ödeyeceğimiz paraları hesaplıyoruz, nasıl ödeyeceğiz bunları diye dertleniyoruz mesela… Bu iktidarın elektrik işlerini verdiği şirketlere her ay 34 milyar lirayı boş vere biz ödüyoruz. *Yeni bütçeye göre, her ay yalnızca sağlık ve karayollarında 4 milyar liraya yakın bir kaynağı yandaş müteahhitlerine aktarıyorlar. Biz çalışıyoruz, didiniyoruz çocuğumuza karşı yüzümüz kızarıyor, en temel ihtiyaçlarını alamayacağız diye öfkeden gözlerimiz yaşarıyor ama 4 milyar lira haybeye bir avuç yandaşa gidiyor!

Tarihe büyük soygun olarak geçecek 20 Aralık gecesi, önceden haber verdikleri patronlara döviz satışları üzerinden milyarlarca lira kazandırdılar. İspat da edeceğiz. Halk ise bugün çok daha fakir. Herkes yoksulluk konuşuyor, bu yoksulluğun nedeni Saraydır, bu iktidardır. Bu yoksulluğun nedeni iktidarın bir avuç azgın azınlığı zengin eden ekonomi politikalarıdır!

“AKP iktidarı basbayağı bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır”

Yüzde 50 zam yaptık dediğin asgari ücretteki artış, 1 Şubat günü ilk zamlı maaşlarını alacak insanlar ve 3 Şubat bilemedin, 5 Şubat günü elimizde beş kuruş kalmayacak zam tamamen erimiş olacak. İşgalciler, emperyalistler, sarayla bir olup bu ülkenin kasasına Düyun-u Umumiye diye bir hortum bağlamışlardı. Bu iktidar da vatandaşın, bizim ceplerimize yeni bir hortum bağladın. AKP iktidarı basbayağı bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır.

Halktan aldığını ya cebine atıyorsun ya yandaşına veriyorsun. Sen bu halka savaş açmış bir iktidarsın. Seni devireceğiz. Halktan çaldığın her şeyi, halka iade edeceğiz. Kamu Özel İşbirliği projelerini, halkın parasını çarçur ettiğin tüm projeleri kamuya iade edeceğiz. Elektrik, doğalgaz, su, internet gibi işlerdeki aracılıkları kaldıracağız. ÖTV’leri kaldıracağız. Özelleştirdiğin tüm değerlerimizi halka geri vereceğiz.

Türkiye İşçi Partisi olarak ilan ediyoruz: Yarından itibaren sokaklardayız. Halkın hemen seçim talebini gerçek yapmak için var gücümüzle çalışacağız. Buradan tüm parti üyelerimize, dostlarımıza, yurttaşlarımıza çağrı yapıyorum: Tüm TİP üyeleri, dostları, gönüllüleri, sokak sokak, mahalle mahalle, halktan erken seçim talebini alacak.

Göreceğiz bakalım, halk ne istiyor. Emekliler ne istiyor, emekçiler ne istiyor, kadınlar ne istiyor, gençler ne istiyor, işçiler ne istiyor. Göreceğiz… Bunlar o kadar üç kağıtçı bir iktidar ki büyük marifetmiş gibi elektrik faturalarından TRT vergisini kaldırdılar. Sonra gittiler tarihin en büyük zammını yaptılar. Toplumu fakirleştirdikleri yetmiyor, bir de sırtlarına fatura yükü vuruyorlar. Yine söylüyoruz, Türkiye toplumu artık çalışan köleliğe mahkum ediliyor, yoksulluk döngüsüne sokuluyor.

Saray Rejimi göz göre göre toplumun insan hakkı olan elektriğe, suya, doğalgaza erişimini kısıtlıyor. Bu iş böyle gitmez! Bakın bizim çözümümüz açık, net: Yandaşlarınıza, beşli çetelerinize, akrabalarınıza dağıttığınız bütün elektrik, su, doğalgaz hizmetlerini kamulaştıracağız. İnsan hakkı olan kullanımın değil, israf, çarçur edilen elektriğin peşine düşüp, faturayı yurttaşlarımıza değil, memleketimizin havasına suyuna toprağına zarar veren şirketlere, büyük servet sahiplerine ödeteceğiz.

2022 yılında Türkiye’de hiçbir hane elektrik, su, doğalgaz derdine düşmemeli. Bu zulmü yaşattığınız nice yurttaşımız için bu korkunç düzenin mimarlarından hesap soracağız. Tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz, en temel ihtiyaçlarınız için patronlara haybeye milyarlarca lira para ödenmesini isteyen bu sisteme son verebiliriz. Bunların kurduğu düzen yıkılmalıdır. Hep birlikte mücadele edersek yıkılabilir, insanca hakça yaşayacağımız bir düzeni hep birlikte kurabiliriz.

Türkiye’de asgari ücretle çalışmak, adeta fakirliğe mahkum edilme haline geldi. Bugün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 400 lira iken, iki kişinin asgari maaşı bu sınırın altında kalıyor. AKP kendi karakterine uygun olarak, bir elle verdiği zammı, diğer eliyle toplumun cebinden kaşla göz arasında kepçeyle çekmektedir. Bu zam yetersizdir ve enflasyonun çıldırdığı Türkiye’de vitrin süsü olmaktan öteye geçemez. Artık Türkiye’de yaşayan her vatandaş, her mühendis, öğretmen, işçi, doktor, öğrenci, hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

Toplumda belli standartları korumak için, herkes en azından insanca hayatını sürdürsün diye olması gereken asgari ücret, devlet eliyle herkesi güvencesiz hale getirmiş, Türkiye’yi yoksullukta birleştirmiştir. Yine yurttaşlarımıza sesleniyoruz: Biraz dikkatli baktığımızda AKP’nin tüm ekonomik tercihlerinin ülkenin tepesine çökmüş, toplumun yüzde 1’i bile etmeyen azgın azınlıktan yana olduğunu görüyoruz. O azgın azınlık rahat yaşasın diye bu ülkenin yüzde 99’undan fazlası sürekli yoksullaşıyor ve onların zenginliğinin bedelini biz, halk ödüyor. AKP’nin yoksulluğa mahkum ettiği bizler, bu ülkenin yüzde 99’unu oluşturan emeği ile geçinmeye çalışanlar birleşmeli ve bu düzenin kaderimiz olmadığını göstermeliyiz.

Paylaşın

Kamu Çalışanlarının Yoksulluğuna Dair Çarpıcı Rapor

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), kamu çalışanlarının yoksulluğuna dair bir rapor hazırladı. Rapor 18 Kasım-23 Aralık arasında elektronik anket yöntemiyle 3 bin 225 kişinin katıldığı araştırmanın sonuçlarını içerirken, KESK bunu bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyurdu.

Toplantıda KESK Eş Genel Başkanları Şükran Kablan Yeşil ve Mehmet Bozgeyik bir sunum gerçekleştirdi. Araştırma kamu çalışanlarının yüzde 59’unun hane gelirinin yoksulluk sınırının (13 bin TL’den fazla) altında kaldığını ortaya koyuyor.

Çalışanlarının yüzde 85’i 7 bin 500 TL altında kazanıyor

Rapora göre kamu emekçilerinin maaş ortalaması 6 bin 614 lira (Bugün itibariyle 492 dolar) ve erkekler kadınlardan ortalama 419 lira daha fazla kazanıyor.

Kamuda çalışanların yüzde 16’sı 5 bin 500 TL’nin altında ücret alırken yüzde 23’ü 5 bin 501 ile 6 bin TL arasında, yüzde 22’si 6 bin 1 ile 6 bin 500 TL arasında, yüzde 21’i 6 bin 501 ile 7 bin TL arasında, yüzde 6’sı ise 7 bin 1 ile 7 bin 500 TL arasında ücret alıyor.

7 bin 500 TL altında maaş alanlar toplam kamu emekçilerinin yüzde 85’ini oluşturuyor. Bu oran kadınlarda yüzde 90’a çıkıyor. Ücret düzeyi yükseldikçe de kadın oranı azalıyor.

Ayrıca kamu emekçilerinin yüzde 75’inin kira ve barınma gideri mevcut. Bu oran kadınlarda yüzde 79’a çıkıyor. Kamu emekçilerinin yüzde 58’i aylık kira ve barınma giderinin 1.000 TL’den fazla olduğu söylüyor.

Kira ve barınma gideri 2.000 TL üzeri olan kamu emekçileri oranı Eskişehir’de yüzde 45, İstanbul’da yüzde 44, Gaziantep, Diyarbakır ve Adana’da yüzde 42, Urfa ve İzmir’de yüzde 39.

Kamu emekçilerinin yüzde 86’sının aylık fatura gideri 501 TL’nin üzerinde. Araştırmaya katılanların yüzde 54’ü 501 TL ila 1000 TL arasında olduğunu, yüzde 24’ü 1.001 TL ile 1.500 TL arasında aylık fatura ödediğini söylüyor.

Her 10 kişiden 8’i borç ödüyor

Her 10 kamu çalışanından 8’inin 10 yılda ödemek zorunda olduğu borcu var. Her iki kişiden biri, 10 yılda 50 bin lira ve üzerinde borç ödeyecek.

Kamu emekçilerinin yüzde 22’si de geçinmek amacıyla ek iş yaptığını söylüyor. Bu oran erkeklerde yüzde 25 iken kadınlarda yüzde 16. Yüzde 34’lük bir kısım da geçinmek için yakınlarından maddi destek aldığını ifade ediyor.

Yüzde 94’lük kesim de satın alma gücü düştüğü için kaliteli ürün alamıyor.

Çalışanların yüzde 67’si, 12 ay içinde sinema-tiyatro ve benzeri bir etkinliğe gitmediğini söylerken, son beş yılda tatile çıkmayanların oranı yüzde 47.

Buna ek olarak çalışanların yüzde 63’ünün kendisine ait bir otomobili yok.  Kamu emekçilerinin yüzde 98,4’ü, kamu çalışanlarının son 10 yılda yoksullaştığını düşünüyor.

En temel sorun ‘geçim sıkıntısı’

Kamu emekçilerinin yüzde 90’nı en temel sorunun “ekonomik geçim sıkıntısı” olduğunu ifade ederken yüzde 82’si “liyakatsizliğin” yüzde 73’ü “mülakat/kayırma sisteminin” yüzde 71’i “mobbing-baskı-sindirmeyi”, yüzde 60’ı güvencesizlik ve işten atılma korkusunun, yüzde 46’sı ise toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en temel sorun olduğunu ifade ediyor.

Paylaşın

2021 Yılında 280 Kadın Erkekler Tarafından Katledildi

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2021 yılına dair raporunu açıkladı. Buna göre 2021’de 280 kadın erkekler tarafından öldürüldü. 217 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. 2021 yılında işlenen kadın cinayetlerine ilişkin geniş değerlendirmelerin yer aldığı raporda şüpheli kadın ölümlerindeki artışa dikkat çekildi.

Kadın cinayetlerini artık meşrulaştıramayacağının farkında olan faillerin kadın cinayetlerinin üstünü kapatmaya çalıştığı belirtilen değerlendirmede, “Şüpheli bırakılan kadın cinayetleriyle ilgili etkin bir soruşturma ve kovuşturma süreci yürütülmüyor. Yetkililerin görevlerini yerine getirmediğinin farkında olan failler, kadın cinayetlerini şüpheli hale getirmeye başvuruyor” denildi. Şüpheli ölümlerin aydınlatılmamasının kabul edilemeyeceğinin altı çizilen değerlendirmede bu konuda yetkililere düşen sorumluluğa vurgu yapıldı.

Raporda ele alınan bir başka dikkat çekici kısım, bu yıl işlenen 280 kadın cinayetinde, öldürülen kadınların 33’ünün daha önceden polis ya da savcılığa şikayette bulunduğu ya da koruma kararı olduğunun ortaya çıkması oldu. “33 kadın yetkililere başvurduğu halde, yetkililerin görevini yerine getirmemesi sonucu erkek şiddetiyle öldürüldü. Peki bu yetkililerden kaçı hakkında işlem başlatıldı, bunu dahi bilmiyoruz. Yetkililer kendisine başvuran kadınları korumuyorken, 6284’ü uygulamazken, İçişleri Bakanı kadın cinayetlerinin azaldığını iddia ediyor” denildi.

İstanbul Sözleşmesinin feshi, 6284 sayılı yasadaki durum, siyasi iktidarın kadın cinayetleri ve kadına şiddete dair tutumu gibi konulara ilişkin geniş değerlendirmelerin ve hatırlatmaların da yer aldığı raporda 2021’de işlenen kadın cinayetlerine dair şu bilgiler paylaşıldı:

“2021 yılında öldürülen 280 kadının 124’ü evli olduğu erkek, 37’si birlikte olduğu erkek, 24’ü tanıdık birisi, 21’i eskiden evli olduğu erkek, 16’sı akrabası, 13’ü eskiden birlikte olduğu erkek, 13’ü babası, 11’i oğlu, 6’sı kardeşi, 3’ü tanımadığı birisi, 1’i kendisini bir süredir takip eden erkek tarafından öldürülmüştür. 11 kadının ölümüne sebep olan kişilerin yakınlık durumu tespit edilememiştir.

Çoğu kadın evinde öldürüldü

Kadınların 178’i evinde, 33’ü sokak ortasında, 12’si arazide, 10’u iş yeri, 9’u arabada, 8’i ıssız yerde, 6’sı otelde, 2’si apartman girişinde, 2’si parkta, 1’i kömürlükte, 1’i barakada, 1’i okul önünde, 1’i minibüste, 1’i evinin dışındaki tuvalette, 1’i avukatlık bürosunda, 1’i fabrikada, 1’i otoparkta, 1’i evinin önünde, 1’i sağlık ocağı bahçesinde öldürülmüştür. 10’unun öldürüldüğü yer tespit edilememiştir. Bu yıl öldürülen kadınların yüzde 64’ü evlerinde öldürüldü.

134’ü ateşli silahlarla, 93’ü kesici aletle, 31’i boğularak, 8’i darp edilerek, 3’ü yakılarak, 2’si yüksekten atılarak, 4’ü sert bir cisimle vurularak, 3’ü aracın altında kalarak öldürüldü. 2 kadının hangi silahla öldürüldüğü tespit edilemedi.

2021’de kadınların çalışma durumları hala tespit edilemiyor

Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 38’i bir işyerinde çalışıyor, 2’si emekli, 7’si bir yerde çalışmıyor ve 233 kadının ise çalışma durumu bilinememektedir.”

2021 yılı kadın cinayetleri raporu için TIKLAYIN

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 55 Bin Sınırında

Kovid 19’da son 24 saatte 54 bin 724 yeni vaka tespit edilirken, 137 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Omicron varyantı, İstanbul’daki vaka sayılarının toplam vaka sayısının yarısını aşmasına neden oldu.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 382 bin 888 test yapılırken, 54 bin 724 yeni vaka tespit edildi. 137 kişi hayatını kaybederken, 26 bin 561 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron varyantı, İstanbul’daki vaka sayılarının toplam vaka sayısının yarısını aşmasına neden oldu. Yeni varyanta bağlı vaka artışları şimdilik büyük şehirlerde dikkat çekse de aynı durum diğer illerde de kolayca yaşanabilir. Tedbirlere her yerde aynı ciddiyetle uyulmalıdır.

18 yaş ve üzeri nüfusun aşılanması verilerinde 1’inci doz Türkiye ortalaması yüzde 91.81, 2’nci doz ortalaması yüzde 83.32 olarak ölçüldü. Ayrıca, 1’inci dozda 56 milyon 984 bin 778, 2’nci dozda 51 milyon 716 bin 550 ve 3’üncü dozda 20 milyon 12 bin 24 olmak üzere toplam 133 milyon 551 bin 202 aşı uygulandı.

En az 2 doz aşı olan kişi sayısının en yüksek olduğu iller; Osmaniye, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın olurken, 2 doz aşı yapılan kişi sayısının en az olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ oldu.

Paylaşın

Pervin Buldan: 31 Mart Başlangıçtı, Devamı Gelecek

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin Meclis’teki grup toplantısında yaptığı konuşmada, “İktidar 2021 yılını kendi lehine dönüştüremedi; demokrasi mücadelesini, demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti çökertemedi, kendi siyaseti çöktü” dedi.

Haber Merkezi / Pervin Buldan, konuşmasının devamında, “Nefret siyasetiyle kamplaşma ve kutuplaşmayı büyütmek istediler ama halklarımız bu oyuna gelmedi, toplumsal dayanışmayı ve mücadele ortaklığını büyüttü. Bu iktidar 2021’de başaramadı, 2022’de de başaramayacak ve çok büyük kaybedecektir.” ifadelerini kullandı.

“En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden bir kumpas başlattılar. 31 Mart’ın intikamını almaya çalışıyorlar ve bunun için büyük bir çaba sarf ediyorlar. İstanbul üzerinden tüm demokrasiyi ve demokrasi güçlerini tehdit ediyorlar.” diyen Buldan ayrıca cezaevlerindeki ölümlere de değinerek sadece Aralık ayında 6 tutuklunun yaşamını yitirdiğini söyledi ve Adalet Bakanlığına “başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm hasta tutsakları acilen tahliye edin” çağrısı yaptı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, konuşmasında şunları söyledi:

Hun bi xêr hatine serseran serçavan hatine. 2022 yılının ilk grup toplantısını gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle başta cezaevlerindeki arkadaşlarımız olmak üzere sizlerin ve tüm Türkiye halklarının yeni mücadele yılını kutluyor, 2022’nin demokrasi, barış, özgürlük ve adalete vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.

Eski bir siyasetçimiz, mücadele arkadaşımız Sevgili Murat Bozlak’ın 7’inci ölüm yıl dönümü. Kendisini saygıyla ve minnetle anıyorum. Ömrünü demokrasi ve barış mücadelesine adayan Murat Bozlak’ın bizlere bıraktığı büyük mücadele mirası yolumuzu aydınlatmaya her daim devam edecektir. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Ailesine, yakınlarına ve halkımıza bir kez daha başsağlığı diliyorum.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Krizi Sisteminin yaşattığı kara bir yılı geride bıraktık. 2021, iktidarın politikaları nedeniyle siyasal, toplumsal, ekonomik ve sosyal yıkımların peş peşe yaşandığı bir yıl oldu. Hukuksuzluğun, keyfiyetin, yalanın, talanın, soygunun, yolsuzluğun, kumpasların yılı oldu. Kadınların, gençlerin, emekçilerin, tüm toplumsal kesimlerin, inançların ve kimliklerin ağır saldırı altında olduğu bir yıl oldu. Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin temel sorunlarına çözüm üreten değil toplumla mücadele eden, sorun üreten, eşitsizliği büyüten bir iktidar gördük.

Gözaltı-tutuklamalar, cezaevlerinde işlenen insanlık suçları, kumpas davaları, demokratik siyaseti engelleme çabaları, tecrit, Kürtçeye yönelik tahammülsüzlükler, göçmenlere kadar uzanan ırkçı linç saldırıları ve Kürt düşmanlığı iktidarın 2021 yılı karnesi oldu.

“Tutsaklara fiili idam cezası uygulanıyor”

Bugün tutuklu aileleri de seslerini duyurmak için burada, aramızdalar. Kendilerine hoş geldiniz diyorum. Xêr hatine serseran serçavan hatine. Evet, cezaevleri güncel ve yakıcı bir gündem olmaya devam etmektedir. Özellikle ağır hasta tutsaklar, ağır hastalıkları ve cezaevinde kalamaz raporlarına rağmen işkenceli bir ölüm sürecine terk edilmektedir. Bu yüzden sadece Aralık ayı içerisinde 6 tutsak yaşamını yitirdi. Cezaevine sağ giren tutukluların ne yazık ki cezaevlerinden tabutları çıkıyor. Bugün tutsaklara adeta fiili bir idam cezası dayatılmaktadır. Yine cezaevlerinde keyfi aramalar, görüş yasakları, darp, işkence, taciz ve tahliyelerin keyfi disiplin cezalarıyla engellenmesi yaygın bir uygulama halini geldi.

İnfaz yakmalar tam bir hukuk dışılıktır, rehine politikasıdır. Elbette bu yaşananlar İmralı’da sürdürülen ağır tecrit politikasından bağımsız değildir. Cezaevlerini ve tüm ülkeyi, toplumu, kurumları, siyaseti ve yaşamın her alanını kuşatma altına almak isteyen kapsamlı bir tecrit politikasıyla bugün Türkiye karşı karşıyadır. Cezaevlerini bir toplama kampına çeviren bu iktidar, haksız ve hukuksuz tutuklamalarla ülkeyi de yarı açık cezaevine dönüştürmüştür.

Cezaevlerinde asıl mahkûm edilen vicdanlardır, adalet duygusudur. Elbette biz bu hukuksuzlukların peşini asla bırakmayacağız. İntihar adı altında işlenen cinayetlerin de ölüme terk edilen hasta tutukluların da infaz yakmaların da takipçisi olmaya devam edeceğiz. Adalet mücadelesini devam ettireceğiz. Buradan ailelerimize ve halkımıza sözümüz olsun. Bugünkü iktidarın gücüne güvenen tüm bürokratlara ve yöneticilere tekrar sesleniyorum: Cezasızlık zırhına güvenerek sürdürdüğünüz hukuk dışı, insanlık dışı uygulamalardan biran önce vazgeçin! Bu iktidar mutlaka gidecektir. İşte o zaman cezasızlık zırhınız da ortadan kalkacak ve işlediğiniz bütün hukuksuzluklar adalet önünde bir bir karşınıza çıkacaktır. İnsanlık suçlarında zaman aşımı yoktur. Bunu böyle bilin!

“Başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm hasta tutukluları tahliye edin”

Ailelerimiz asla yalnız değildir. HDP olarak sizin yanınızdayız. Sizin sesiniz bizim sesimizdir bundan hiçbir kuşkunuz olmasın. Buradan Adalet Bakanlığına tekrar çağrı yapıyorum: Ailelerin feryadına kulak verin, cezaevlerindeki insanlık dışı uygulamalara derhal son verin, fiili idam cezasını durdurun. Yarın çok geç olmadan başta Aysel Tuğluk olmak üzere tüm hasta tutsakları acilen tahliye edin. Çünkü onların dışarıda olmaya ihtiyaçları var, son günlerini ailelerinin yanında geçirmeye ihtiyaçları var. Bu bir insanlık ve vicdan sorunudur. Düşmanlık hukuku Türkiye’ye bir şey kazandırmaz. Bundan vazgeçin! İktidarın cezaevlerindeki tabut siyasetine karşı yaşam siyasetini güçlü bir biçimde yürütmeye devam edeceğiz. Demokratik kamuoyunu ve siyasal muhalefeti yaşam siyasetini sahiplenmeye buradan davet ediyor ve çağrımı yineliyorum.

AKP-MHP iktidarının yaratmak istediği karanlık Türkiye tablosunun karşısında umudu ayakta tutan, cesareti örgütleyen bir de başka bir fotoğraf vardır. O da, 2021 yılına damgasını vuran büyük demokrasi mücadelesidir. Evet, AKP-MHP iktidarı akla gelebilecek her zulmü, her hukuksuzluğu yaptı, yapmaya da devam ediyor. Ama Türkiye halkları ne barış talebinden vazgeçti ne de demokratik bir gelecek özleminden. Ne adalet mücadelesinden vazgeçtik ne de özgürlüklerden. İktidar ülkenin her santimine yaymaya çalıştığı faşizm karşısında, büyük demokrasi direnişini gördü, adalet mücadelesini gördü; korkutamadığı, diz çöktüremediği halkları ve bizleri gördü. Kadınların eşitlik talebini yok sayan erkek düzen, karşısında kadınların tüm zamanların en büyük eşitlik ve özgürlük mücadelesini gördü.

Savaş politikasını her yere yaymaya çalışan savaş makinesi, karşısında Türkiye halklarının büyük barış iradesini gördü, savaş ve tezkere karşıtı bloku gördü. Rant uğruna doğayı talan eden beton zihniyeti, Karadeniz halkı başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir tarafında büyüyen ekoloji mücadelesini gördü. Gençlerin umudunu çalarak onları geleceksiz bırakmak isteyen iktidar, gençlerin özgürlük ısrarını gördü. Alın terini sömüren yolsuzluk sistemi karşısında işçinin ve emekçinin emek mücadelesini gördü. Ülkeyi adaletsizlik karanlığına boğmak isteyen vicdansız zihniyet, karşısında Emine Şenyaşarların, Çorlu, Soma ve Roboski ailelerinin, Cumartesi Annelerinin, Barış Annelerinin ve toplumun her kesiminin büyük adalet ve hakikat mücadelesini gördü. Bu hakikat mücadelesi elbette devam edecek ta ki sonuç alıncaya kadar. Başta Emine Şenyaşar olmak üzere bütün annelerimizi sevgiyle, saygıyla anıyoruz ve yanlarındayız.

“2021’de iktidar kaybetti, 2022’de çok büyük kaybedecektir”

Partimizi yargı kumpaslarıyla, gözaltı ve tutuklamalarla, katliamlarla durdurabileceğini sanan korkak zihniyet, karşısında büyüyen ve yükselen, siyasetin kilit gücü haline gelen, umudu dimdik ayakta tutmayı başaran HDP’yi gördü. Görmeye de devam edecektir. Evet, iktidar 2021’i kazanamadı, 2021 yılında iktidar kaybetti kaybetmeye de devam edecek bundan kimsenin şüphesi olmasın. İktidar 2021 yılını kendi lehine dönüştüremedi; demokrasi mücadelesini, demokratik siyaseti ve toplumsal muhalefeti çökertemedi, kendi siyaseti çöktü.  Halklarımızın iradesini ve umudunu kıramadı, kendi politikaları kırılma yaşadı. Bunu her gün görüyoruz. Her türlü kumpası sahnelediler ama tutmadı. Kumpasları bir bir boşa çıkarıldı. Nefret siyasetiyle kamplaşma ve kutuplaşmayı büyütmek istediler ama halklarımız bu oyuna gelmedi, toplumsal dayanışmayı ve mücadele ortaklığını büyüttü. Bu iktidar 2021’de başaramadı. 2022’de de başaramayacak ve çok büyük kaybedecektir.

Saldırıların artması başaramayacaklarının en açık kanıtıdır. Biliyorsunuz, 28 Aralık’ta partimizin Bahçelievler ilçe binasında İzmir’deki katliamın bir benzeri yaşatmaya çalışıldı. Bu saldırıların bir ayağında Saray’dan yönetilen yargı kumpasları var. Kobanî ve kapatma kumpas davaları gibi. Diğer ayağında ise İzmir ve Bahçelievler’de olduğu gibi fiziki saldırılar var. Bütün bunlar örgütlüdür, planlıdır, organizedir. Birbiriyle bağlantılıdır. Elinde silah, belinde bıçakla ilçe binamıza katliam yapmaya gelen tetikçi, bu iktidarın nefret siyasetinden ve Kürt düşmanlığından cesaret alarak hareket etmiştir. Dün bu saldırganı serbest bıraktılar, bizim için şaşırtıcı olmadı tabii. Ağzını açan vekilimiz hakkında fezleke yollayarak dokunulmazlığının kaldırılması için uğraşan AKP yargısı, katillere, tetikçilere dokunulmazlık ve cezasızlık zırhı kazandırmaktadır.

“Katil ve tetikçilerinizle HDP’yi durduramayacaksınız!”

Bu saldırganı serbest bırakmak “sen HDP ‘ye saldırmaya devam et biz arkanda durmaya devam edeceğiz” mesajından başka bir şey değildir. Bir kez daha vurguluyorum; bu tür saldırı ve tehditlerle HDP’yi ve halkımızı korkutacaklarını sanan korkaklar ve arkasındaki ağababaları asla amaçlarına ulaşamayacaktır! HDP’nin mücadele geleneğine bakanlar cesareti ve kararlılığı görür. Katil ve tetikçilerinizle HDP’yi durduramayacaksınız, susturamayacaksınız, yıldırmayacaksınız!

Biliyorsunuz 29 Aralık’ta Deniz Poyraz davası görüldü. Bizler de o salondaydık. Katilin mahkemede kolluk güçleriyle rahat diyaloğu, rahatlığı tıpkı Hrant Dink’i öldüren tetikçinin rahatlığıydı. Katilin bağlantılarıyla ilgili birçok delil orta yerde dururken siz hala katilleri, azmettiricileri koruyorsunuz ve katile katil gibi davranın dediğimiz için bizi yargılamaya çalışıyorsunuz ve hakkımızda soruşturma başlatıyorsunuz. İstedikleri soruşturmayı başlatsınlar, susmayacağımızı, katile katil demekten asla vazgeçmeyeciğimizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Katil, katildir. Eline silah alan ve insanlarımızı katledenlere katil demekten asla geri adım atmayacağız.

Bir söz var: “Suçu açığa çıkarmak suç olarak kabul ediliyorsa, suçlular tarafından yönetiliyorsunuz demektir.” Evet, bu sözler tam da bugünkü Türkiye için söylenmiştir .Kobanî Kumpas Davasında, olaylarla hiçbir ilgisinin olmadığı defalarca kanıtlanmasına rağmen 14 yaşındaki Mazlum’a kumpas kurarak 124 yıl ceza veren zihniyet, Deniz Poyraz’ın ailesine duruşma salonunda hakaretler yağdıran katile iltimas geçmekte ve suç bağlantılarının açığa çıkarılmasını tamamıyla engellemektedir. İşte bu iki örnek bile Türkiye’nin suçlular ittifakı tarafından yönetildiğinin bariz bir kanıtıdır. Bu ittifak İzmir katliamında suçüstü yakalanmıştır. Bu suçlular ittifakı biliyorsunuz bugünlerde başka bir kumpas peşinde; siyaseten yenemedikleri, baş edemedikleri siyasi rakiplerini yalan ve iftiralarla, kumpaslarla, kayyım tehdidiyle engelleme gayreti içerisindedir.

“İstanbul üzerinden tüm demokrasiyi ve demokrasi güçlerini tehdit ediyorlar”

En son İstanbul Büyükşehir Belediyesi üzerinden bir kumpas başlattılar. 31 Mart’ın intikamını almaya çalışıyorlar ve bunun için büyük bir çaba sarf ediyorlar. İstanbul üzerinden tüm demokrasiyi ve demokrasi güçlerini tehdit ediyorlar. Yandaşları İstanbul’dan geçiniyordu bunu biliyoruz. Bu belediyeyi kaybedince rant muslukları da kapandığı için bu kadar saldırgan oldular. Yaralarının çok büyük olduğunu biliyoruz. 12 yıldır faaliyette olan İstanbul’da 9 mescidi bulunan DİAYDER üyesi 3 din görevlisinin, yasal prosedürden geçerek belediyede işe girmesi suçmuş gibi toplumun önüne koydular. Bakın şimdi neredeyse bütün kumpas davalarında boy gösteren bir hâkimin önüne içinde sadece ramazan kolisi, namaz kılma fotoğrafları ve Kürtçe kelimelerin suç sayıldığı bir iddianame düzenleyip göndermişler.

Saray’ın yargısı, Kürtçe barış olan Aşitî’yi, eşitlik olan Wekhevî’yi, yaşam anlamına gelen Jîyan’ı ve onur manasına gelen Rûmet kelimesini suç olarak iddianameye yazmıştır. Bunlar çukurun da çukurudur, kKendilerinde olmayan ne varsa suç saymışlar! Kendi zinhiyetlerinde barış, eşitlik, onur yok. Bunlar Kürtçe yazıldığı için bu iddianame içine koymayı önlerine bir görev koymuşlar. Bu kelimeleri suç olarak görenlere sesleniyoruz: Bu kavramlardan mahrum olduğunuzu, bu kelimelerden korktuğunuzu çok iyi biliyoruz. Onun için o kelimelerin yanına bir kelime daha ekleyin diyoruz: “Qedîya” yani bitti. Bitti bitiyor, gitti gidiyorsunuz. Bunu da ekleyin!

“31 Mart başlangıçtı, devamı gelecek”

Yolsuzluk, hırsızlık, yalan, talan döneminizi tümden bitirecek bir halk var karşınızda. 31 Mart bir başlangıçtı arkası daha büyük gelecek. Hiç merak etmeyin! Çifte yenilgi aldığınız İstanbul halkları, büyük demokrasi ittifakıyla sizi tarihin çöplüğüne gönderecektir. İstanbul, faşizminize de demokrasiye kumpaslarınıza da asla geçit vermeyecektir. Bir de tavsiyede bulunmak istiyorum: Suçlu arıyorsanız uzağa gitmenize gerek yoktur. Suçlularla fotoğraf albümünüze ve aynaya bakarsanız asıl suçluları orada göreceksiniz, kendinizi göreceksiniz.

Bu suçlular koalisyonunun en büyük suçlarından biri de ekonomik suçlardır. Bunlar halkın ekonomisine de kumpas kurdular. 20 Aralık akşamı yurttaşa büyük bir tuzak kurdular, büyük bir dolar vurgunu yaptılar. Merkez Bankası bir gecede yaklaşık 8 Milyar dolar sattı. Bir de utanmadan, sıkılmadan halkın dövizlerini bozdurduğunu söylediler. Bir kez daha yalan söylediler. Doları yüksekten satan ve düşük fiyattan toplayan yine kendi vurguncuları oldu. Bunların dertleri doları, enflasyonu düşürmek değildir; tek dertleri iktidarlarının düşmesini engellemektir. Bunun için de kamu kaynaklarını hukuksuzca kullanarak suç işlemekten geri durmuyorlar. Zaten halktan umudunu kesen bir iktidar var. Tek umutları Merkez Bankası olarak kaldı!

Yurttaşlara yönelik ikinci büyük pusuyu da 31 Aralık gecesi kurdular. AKP’nin 17-25 Aralık geleneğinin yeni adı artık 20-31 Aralık vurgunları olmuştur. Türkiye halkları bunu görmelidir. “Bir gece ansızın geliriz” diye savaş naraları atan iktidar, evet 31 Aralık gecesi ansızın yaptığı büyük zamlarla halkın geçimine, cebine ve sofrasına en büyük darbeyi vurmuştur. Elektriğe yüzde 52 ile yüzde 130 arası zam, doğalgaza yüzde 25 zam, vergilere, harçlara, ulaşım bedellerine yüzde 36 zam, köprü, otoyol geçişlerine zam, akaryakıta zam. Her şeye zam, zam, zam…

“AKP’nin ampulü sebeptir, elektrik zammı sonuçtur”

Bir yıl içerisinde iğneden ipliğe her şeye yüzde 100 zam yapıldı. AKP’nin ampulü sebeptir, elektrik zammı sonuçtur. Bu iktidar halkın ekonomisine çöken, sadece vergi ve zam üreten bir canavara dönüşmüştür. Saray’ın yalan makinesi olan TÜİK, dün yıllık enflasyonu yüzde 36,08 olarak açıkladı. Bu rakam tabii ki gerçek enflasyonu yansıtmamaktadır. TÜİK, rakamlarda sahtecilik suçunu işlemeye devam etmektedir.

ENAG yıllık gerçek enflasyonu açıkladı; yüzde 82. Mutfaktaki gerçek enflasyon işte budur. Yüzde 82’lik enflasyon 84 milyonu vurmaktadır. AKP Genel Başkanı dün müjde veriyor, en düşük emekli maaşını 2 bin 500 lira olarak açıkladı. 4 kişilik ailenin açlık sınırı 4 bin lira, yoksulluk sınırı ise 13 bin lira. Açlık sınırının altında bir emekli maaşıyla emekliler nasıl yaşayacak? Buradan iktidara bunu hatırlatmak isteriz. Emekliye, dar gelirliye ölümü dayatıyorlar. En düşük emekli maaşı asgari ücretle eşitlensin, 4 bin 250 TL olsun dedik ama AKP-MHP koalisyonu bunu Genel Kurul’da reddetti.

“Çözüm üretmesi gereken Meclis’i sorun üreten bir yere çevirdiler”

Yine sağlıkçıların ücretlerinde artış getiren bir düzenleme vardı. Meclis’e getirdiler aynı gün geri çektiler, ellerine yüzlerine bulaştırdılar. HDP’nin, muhalefetin önerilerini dikkate almadılar. Sorunlara çözüm üretmesi gereken Meclis’i sorun üreten bir yere çevirdiler. 3 Y ile mücadele etmek için geldiklerini söyleyenler, bugün tek bir Y ile Türkiye’yi yoklukla baş başa bıraktılar. Daha geçtiğimiz günlerde acı olaylar yaşandı. 6 çocuk doğal gazları kesik evlerinde ısınmak için kullandıkları sobadan dolayı hayatını kaybetti. 2 yaşındaki bronşit hastası bir çocuk elektrikler kesik olduğu için oksijen alamadığından hayatını kaybetti. Son 10 günde 7 çocuk yaşamını yitirdi. Çocukları öldüren bu zam ve zulüm, yolsuzluk ve yoksulluk düzenidir.

Bu kötülük düzeni Türkiye’yi bir çukura dönüştürmekle kalmadı, şimdi o çukurdan sadece kendisinin canlı çıkması için her şeyi yapmaktadır. 5’li çetesine rant garantisi sağlayan bu iktidar düzeni, halka ise yoksulluğu garanti etmektedir. Kur garantili sistem getiriyoruz diyerek Hazine’yi, AKP-MHP’nin para kasasına çevirdiler. Rant ekonomilerini garanti altına aldılar. “Bizden önce Türkiye’de buzdolabı yoktu” diyorlardı. Bugün o buzdolabı var da onu çalıştırabilecek elektrik yok, buzluğunda et yok, yiyecek peynir yok, zeytin yok, tereyağı yok.

“AKP-MHP’nin iktidarda kaldığı her bir gün bu ülkeye zarar ve ziyandır!”

İddia ettikleri gibi ekonomi büyümüyor, Türkiye tüketiliyor! Çoklu maaşlarla, sermayeye verilen teşviklerle, devasa borçlarla, faiz ödemeleriyle, rekor kıracak enflasyonla, işsizlikle, yoksullukla, açlıkla Türkiye AKP-MHP eliyle yok edilmektedir. Hep söylüyorum: AKP-MHP’nin iktidarda kaldığı her bir gün bu ülkeye zarar ve ziyandır! Halkın da siyasetin de en büyük felaketi bu iktidardır. Tek adamın iktidarda kalabilmesi için halka ağır bir maliyet ödeten bu iktidar bilmelidir ki, halk artık isyan etmektedir ve tek adam için bedel ödemeyecektir. Evet, elbirliğiyle bu siyasal felaketten kurtulmanın zamanı gelmiştir. Bıçak artık kemiğe dayanmıştır.

Zamları durdurmanın tek bir yolu vardır, o da bu iktidarı ülkenin başından def etmektir. Küçük ortak bugün yine açıklamasında HDP’yi hedef aldı, HDP’nin Türkiye’nin yüz karası olduğunu ifade eden sözler sarf etti. Türkiye’nin yüz akı olan HDP’ye kimsenin laf söylemeye hakkı da haddi de yoktur. HDP, bu ülkenin halklarının da demokrasinin de yüz akıdır. Bu ülkede yüz karası varsa o da sizin zihniyetiniz ve bakış açınızdır. O çok korktukları, kaçtıkları sandık yakında kurulacaktır. Bu seçimler, kendilerine iktidar garantili bir seçim asla olmayacaktır. Buradan söylüyoruz: Bu seçimler AKP ve ortağı için kaybetme garantili bir seçim olacaktır. Yüksek elektrik ve doğalgaz faturasının AKP’ye faturası çok büyük olacaktır. O zam yağmurlarınızın, yolsuzluklarınızın, ekmek kuyruklarının, ülke kaynaklarını babanızın çiftliği gibi kullanma döneminizin sona ereceği günler çok yakındır. Gidiyorsunuz, gitmekten kurtulamayacaksınız. Türkiye halkları sizi göndermek için sandıkları ve seçimleri bekliyor. Bunu biz başaracağız, geçinemiyoruz diyen milyonlarca emekçi yoksul halk başaracak,. Demokrasi güçleri başaracak. Kadınlar ve gençler başaracaktır. Edi bese diyen analarımız halkımız başaracaktır.

“2021’ye damgasını vuran kadınların mücadelesi olmuştur”

Sevgili kadınlar, kadın yoldaşlarım. Hepinizin mücadele ve kazanım yılı olan yeni yılınızı kutluyorum! Sevgili kadınlar, 2021 yılının kadınlar açısından nasıl geçtiğini uzun uzun anlatmaya elbette gerek yoktur. Kadınların mücadelesi büyüdükçe İstanbul Sözleşmesinden çekilme başta olmak üzere kadınların tüm kazanımlarına yönelik saldırıların da erkek şiddetinin de eşitsizliğin de arttığı bir yılı geride bıraktık. Ancak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, 2021 yılına asıl damgasını vuran kadınların giderek büyüttüğü hak ve eşitlik mücadelesi olmuştur. Erkek düzeni, kadınların mücadelesi ve direnişi karşısında başaramamıştır.

Milyonlarca kadın “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diyerek alanlarda sözleşmeyi savundu, savunmaya da devam edecek. Kadınlar yılmadan mücadele ederek eşit temsiliyeti siyasetin ve siyasal muhalefetin gündemine sokmayı başarmıştır. Bütün saldırılara karşı Türkiye kadın hareketi son yıllarda hiç olmadığı kadar kitlesel bir örgütlülükle cevap verdi, vermeye devam edecek. Rize İkizdere başta olmak üzere maden ocakları ve HES’lere karşı her yerde yükselen direniş ve mücadelede tabii ki kadınlar en ön saflarda yer aldılar.

“Her yerde kadınlarla birlikte olup adaletsizlik ve yoksulluğa karşı haykırdık”

HDP Kadın Meclisi olarak bizler de 2021 yılında “Kadınlar İçin Adalet” ve “Kadın Yoksulluğuna Hayır” diyerek çok güçlü kampanyalar yürüttük. Bu kampanyalarımızla meydanlarda, adliyelerde, cezaevleri önünde, fabrikalarda, tarlalarda, her yerde kadınlarla birlikte olduk. Hem adaletsizliğe hem de yoksulluğa karşı hep birlikte haykırdık. Meydanları erkek iktidara bırakmadık. Kadınların en güçlü sesi olduk, olmaya da devam edeceğiz. AKP-MHP erkek ittifakının hazırladığı erkek bütçeye karşı kadınlar nasıl bir bütçe istiyor diyerek, farklı kadın yapıları ile buluştuk. Meclis’te grup toplantılarımızda, sunduğumuz araştırma ve soru önergelerimizde, Genel Kurul konuşmalarımızda kadınların sesini her yerde duyurmaya çalıştık.

Tüm bu buluşmalar bizlere bir kez daha gösterdi ki; kadınlar, üretim alanlarının tamamında yer almak ve kendi üretim alanlarını oluşturmak için mücadele etmekte kararlıdır. Geçtiğimiz hafta İstanbul Beşiktaş’ta kadınlar yoksulluğa karşı bir araya geldi ve “yoksulluğa karşı feminist isyan” dedi. “Bu sistemin krizlerinin faturasını ödemek zorunda bırakılmaya isyanımız var” dedi. Milyonlarca kadının sesini Beşiktaş’ta haykıran kadınları buradan selamlıyorum. Kadınların mücadelesi HDP’ye güç veriyor. Bu ülkeye refahı da demokratik bir iktidarı da kadınlar getirecektir, 2022 yılı kadınların yılı olacaktır. Kadınların büyük başaracağı bir yıl olacaktır. Bir kadın partisi olan HDP’nin ülkemize sözüdür; bu ülkede cinsiyetçiliğe son vereceğiz. Erkek rejime biz kadınlar son vereceğiz! Demokratik, eşitlikçi ve kadın özgürlükçü bir yaşamı halklarımıza armağan edeceğiz!

“Şimdi başarma zamanıdır, şimdi HDP zamanıdır!”

Yaşadığımız bu kaotik ortam hiç kimseyi asla karamsarlığa sürüklememelidir. Bu ceberut düzen karşısında mücadele üstünlüğü demokrasiden, barıştan, adaletten ve halklardan yanadır. Değişim rüzgârı bizden, milyonlardan yanadır. Karanlığın karşısında umudu en fazla büyüten tabii ki HDP oldu, olmaya da devam edecektir. Evet, geride bıraktığımız yıl özellikle HDP açısından önemli bir mücadele ve direniş yılı oldu. Şimdi başarma zamanıdır, şimdi HDP zamanıdır. Bu coşku ve heyecanı Türkiye toplumuna, halklarına yaymanın mücadelesi içinde olacağımıza bir kez daha söz veriyoruz.

Siyasette kurucu seçenekler yaratmaya, Türkiye halklarını zamlardan, hukuksuzluklardan ve zulümlerden kurtaracak denklemleri var etmeye HDP olarak devam edeceğiz. Sofrasında yokluk, kesesinde yangın olan herkesin beklediği huzur ve adil paylaşım döneminin kapılarının açılması için mücadele edeceğiz ve bu kapıyı mutlaka açacağız. 2022 yılını AKP-MHP zulüm ittifakından kurtulmanın yılı haline getireceğiz. AKP sonrasının hazırlıklarının hızlandığı büyük değişimi mutlaka başaracağız. Sırf iktidarda kalabilmek için Türkiye halklarına çok ağır bedel ödettiren bu iktidar düzenine mutlaka son vereceğiz.

“Büyük hikâyeyi hep birlikte hayata geçireceğiz”

Mücadele ortaklığımızı daha da büyüterek, demokrasi blokunu daha genişleterek 2022 yılını birlikte üretip birlikte eşitçe paylaştığımız, demokrasi ve barış içerisinde yaşadığımız bir yıla mutlaka dönüştüreceğiz. Ekmeğin de adaletin de barışın da ortak yaşamın da eşitliğin de güvence altında olduğu büyük hikâyeyi hep birlikte hayata geçireceğiz! 2002 yılında hepinize başarılar diliyorum. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Hızır yardımcımız olsun. Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Fahiş Fiyatın Bilinen Tek Aktörü Erdoğan’dır

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Fahiş fiyat oyunlarıyla mücadelemizi kesintisiz sürdüreceğiz” yönündeki sözlerine tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Bu fahiş fiyatları milletin önüne koyan sarayda oturan zat. Fahiş fiyatın bilinen tek aktörü vardır, ağzından çıkanı Resmî Gazete’de görürüz. Onun adı da Recep Tayyip Erdoğan’dır.” dedi.

Seçim çağrısı yapan CHP Lideri Kılıçdaroğlu: “Elektriğe zam ne demek? Nasıl ödeyecek vatandaşlar bunu? Elektriğe zam iğneden ipliğe her şeye zam demektir. Herkes elektrik kullanıyor.” dedi.

Gübre, yem ve mazota yapılan zamlara değinen Kılıçdaroğlu, “Son bir yılda yapılan zamlar; amonyumsülfat yüzde 475 zam. Amonyum nitrat yüzde 410 zam; üre gübresi yüzde 450 zam. Tarlaya gübre atamadı çiftçi. Çiftçi ürün elde edemezse gıda kriziyle karşı karşıya kalacağız” ifadelerini kullandı.

ABD Doları kurundaki değişikliklerle ilgili de konuşan Kılıçdaroğlu, “Dolar kurundaki oynamalardan Türkiye tarihinin en büyük soygunları gerçekleşti. Dolar kurunu yükseltenler 18’den sattılar daha sonra 13’ten geri aldılar. Dünyanın parasını kazandılar. Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu gerçekleşti.” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin Meclis’teki grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle;

“O kadar kin o kadar öfke duyuyorlar ki belediye başkanlarımızın çalışmalarını hazmedemiyorlar. Üzerlerinde baskı kurmaya çalışıyorlar. Her türlü iftirayı rahatlıkla atabiliyorlar. Bunların inançları bizim inançlarımıza benzemiyor.

Ekrem İmamoğlu’ndan intikam alacaklarmış. Neymiş efendim orada teröristler çalışıyormuş. Senin görevin ne? Senin görevin teröristi yakalamak değil mi kardeşim? Niye bağırıyorsun? Varsa terörist yakasından yakala, götür savcıya teslim et. Ama yapmıyor, yapamıyor. Çünkü yok böyle bir şey. İstanbul’un rantını o kadar çok yediler ki doymuyorlar, o rantı yedirmeyeceğiz size.

16 milyonun hakkını size yedirtmeyeceğiz. Hakkını hukukunu koruyacağız! Kul hakkı yiyenin burnundan fitil fitil getireceğiz. Sizin feriştahınız gelse, belediye başkanlarımıza bir şey yapamaz. Sizin değeriniz bizim belediye başkanlarımızın tırnağı kadar değil!

Doları 18’den sattılar, 13’ten geri aldılar. Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu gerçekleşti! Bu soygunun tüm ayrıntılarını ortaya çıkarmak istiyoruz. CHP Grubumuz önerge verdi. Bugün önergemiz görüşülecek. Kim hayır derse yolsuzluğun ortağıdır!

Saray’da oturan zat millete yalan söylüyor. Yeri geliyor dış güçler diyor, stokçular diyor… Ama bir şey yapmıyor… Dolar kurundaki oynamalardan kaynaklı Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu gerçekleşti. Dünyanın parasını kazandılar.

“Bu zammı dış güçler mi yaptı?”

Fahiş fiyatlar mücadele edeceğiz diyor. Evlerdeki doğalgaza yüzde 25, ticari kuruluşlara yüzde 50 zam yaptı. Elektriğe yüzde 52 ile yüzde 127 oranında zam yapıldı. Bu zammı dış güçler mi yaptı? Cumhuriyet tarihinin en büyük zammını yapan kim?

Erdoğan zam yapmadığı bir şeyi açıklasın. Açıklayamaz. Ben söyleyeyim, soluduğumuz havaya zam yapmadı. Bunların temel görevi kul hakkıyla beslenmektir. Erdoğan korkudan bu sözüme dava açamaz. Bunlar alın teriyle, emekle, hukukla değil, kul hakkıyla beslenir.

Son bir yılda gübreye yüzde 275 ile 475 arasında zamlar yapıldı. Çiftçi üretemiyor, tarlaya gübre atamıyor. Son bir yılda; yemlere yüzde 100’ü geçen zamlar yapıldı. Mazota yüzde 60 zam yapıldı. Bu fahiş fiyatları halkın önüne koyan kim?

Fahiş fiyatın tek sorumlusu Erdoğan’dır. Evlerde huzur bırakmadı. Ben ekonominin kitabını yazdım dedi, o kitapta zam dışında bir şey yok. Tencerelerde yangın var. Bunlar başka bir dünyada yaşıyor. Zam üstüne zam yaptılar. 84 milyon insan freni patlamış bir kamyonda yokuş aşağı gidiyor.

“Nasıl bir milliyetçilik bu?”

Bahçeli’ye de söylüyorum: Senin milliyetçilik diyerek ortalarda gezmenden hoşlanmıyorum. Çünkü hiçbir milliyetçi Türk Lirası’nın değer kaybetmesine göz yummaz. Hiçbir milliyetçi haramzadelere hizmet etmez! Türkiye’nin bütün mal varlıkları Katarlılara peşkeş çekiliyor. Memleketi katar katar satarsınız, sonra ortalığa çıkıp “Ben milliyetçiyim” diye gezersiniz! Nasıl bir milliyetçilik bu?

Faizler gerçekten düştü mü? Merkez Bankası’nın politika faizi düştü. Peki diğer faizler? Devletin 5 yıllık borçlanma faizi Eylül ayından bu yana % 17’den % 25’e çıktı. Hani sen faize karşıydın? Türkiye Cumhuriyeti tarihinde faizcilere, tefecilere en büyük hizmeti yapan kişi Saray’da oturan zattır. Adı da Recep Tayyip Erdoğan’dır.

Devleti yönetmeyi değil devleti soymayı amaçlamışlar. Bunlar bir avuç insan kene gibi milletin sırtına yapışmış kanlarını emiyorlar. Batan geminin malları felsefesiyle hareket ediyor, sonra da filikalara binip gitmek istiyorlar. Ama biz göndermeyeceğiz

Milli Eğitim Bakanlığı’na Ankara’da dayısı olmayanların sesi olmak için gittim. Genç arkadaşlarımıza söylüyorum: Ankara’da amcanız, dayınız, dedeniz var. Gençlerimize sözümüz: Fitil fitil burunlarından getireceğiz. Sizin hakkınızı savunacağız. İllerde Hukuktan Sorumlu İl Başkan Yardımcıları var. İsteyen evladımız başvurabilecek, kendilerine destek sağlanacak. Online başvuru için de çalışmalar başladı.”

 

Paylaşın

Halkın Gündemi Ekonomi Ve Erken Seçim

Kadir Has Üniversitesi Türkiye Araştırmaları Grubu ile Global Akademi ortaklığında geliştirilen “Türkiye Eğilimleri Araştırması”nın 2021 yılı saha çalışmaları 23 Ekim-5 Kasım 2021 tarihleri arasında Akademetre Araştırma ve Stratejik Planlama tarafından gerçekleştirildi.

Araştırma kapsamında Türkiye temsiliyetine sahip 26 ilde (İstanbul, Ankara, Konya, Bursa, Kocaeli, İzmir, Aydın, Manisa, Tekirdağ, Balıkesir, Adana, Antalya, Hatay, Zonguldak, Samsun, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Trabzon, Gaziantep, Diyarbakır, Mardin, Malatya, Bitlis, Erzurum, Ağrı), kent merkezlerinde ikamet eden 18 yaş ve üzeri 1.000 kişi ile görüşüldü.

“Türkiye Eğilimleri 2021” araştırmasının sonuçları 4 Ocak 2022 Salı günü Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Mitat Çelikpala, Prof. Dr. Erinç Yeldan, Prof. Dr. Murat Güvenç, Prof. Dr. Osman Z. Zaim, Prof. Dr. Banu Baybars Hawks, Dr. Öğr. Üyesi Kerem Yıldırım, Dr. Öğr. Üyesi Berkay Ayhan, Dr. Öğr. Üyesi M. Kerem Çoban ve Sezen Kaya’dan oluşan araştırma ekibinin düzenlediği toplantıda kamuoyuyla paylaşıldı.

Ekonomi

Türkiye Eğilimleri araştırmasının, 11 yıldır topladığı data ile Türkiye’nin dönüşümünü anlamak ve takip etmek için çok değerli bir kaynak sunduğunu ifade eden Kadir Has Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Global Akademi Genel Koordinatörü Prof. Dr. Mustafa Aydın, “Bu çalışma ile Türkiye’nin sosyal, ekonomik, siyasi, kültürel değişimleri ve halkın yaşam alışkanlıkları objektif bir şekilde ölçülüyor; Türkiye’nin toplumsal değişiminin takibi ve öngörülmesi mümkün oluyor. Kadir Has Üniversitesi ve Global Akademi olarak böyle bir araştırmayı gerçekleştirmekten büyük mutluluk duyuyoruz,” dedi.

Araştırma sonuçlarına göre Türkiye halkının gündemindeki en önemli mesele yüzde yüzde 22,7 ile “ekonomide yaşanan sorunlar” olarak tespit edildi.

Sıralamada ikinci sırayı, oranı geçen yılki yüzde 6’dan yüzde 17,9’a yükselen “mülteciler” alıyor. Geçtiğimiz yıl ilk sırada yer alan “Koronavirüs salgını” ise bu yıl yüzde15,8’lik oranıyla üçüncü sıraya gerilemiş gözüküyor. Dördüncü sırada yer alan “hak ve özgürlüklerin sınırlanması” yüzde 12,3’ten yüzde 7,3’e; beşinci sıradaki “terörle mücadele” ise yüzde 8’den yüzde 7,2’ye düşmüş. Bu maddeleri yüzde 0,1 ile “eğitim” takip ediyor.

Sonuçları coğrafi bölgeler bazında incelediğimizde, Akdeniz ve İç Anadolu’da ekonomik sorunlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da mülteciler, Marmara ve Ege’de Koronavirüs salgını, Karadeniz’de ise terör önplana çıkıyor.

Geçim sıkıntısı çekenlerin oranı yükseliyor

Geçen yıl ile bu yılın araştırma sonuçlarını karşılaştırdığımızda, “Kendimi/ailemi geçindiremiyorum” diyenlerin oranı yüzde 51,1’den yüzde 57,2’ye ve “Ekonomik olarak daha kötü durumdayım” diyenlerin oranı yüzde 51,8’den yüzde 55,4’e yükselmiş gözüküyor. Borçlarının seviyesinden endişe duyanların oranı yüzde 48,9’dan yüzde 45,8’e düşerken, gelirinin aylık tüketim harcamalarını karşılamaya yeterli olduğunu düşünenlerin oranı yüzde 33,4’ten yüzde 40’a çıkıyor.

Türkiye ekonomisi açısından önemli görülen konular arasında ise faizlerin yüksekliği (yüzde 85,6), enflasyonun yüksekliği (yüzde 84,7), gıda ürünleri fiyatlarında artış (yüzde 82,3), Türk lirasının değer kaybetmesi (yüzde 81,9), kira/ev fiyatlarında artışlar (yüzde 80,4), işsizlik (yüzde 79,6), vergi oranlarının yüksekliği (yüzde 79,3), dış politikada yaşanan sıkıntılar (yüzde 79,1), dış borçların yüksekliği (yüzde 78,9) ve gelir dağılımındaki eşitsizlik (yüzde 78,7) gibi unsurlar dikkat çekiyor.

Halkın sadece yüzde 5,4’ü “Aylık ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra tasarruf yapma imkânı” olduğunu belirtirken, tasarruf yapma yöntemi olarak açık ara “Altın alırım” (yüzde 54,6) ve “Döviz alırım” (yüzde 38) ilk iki sırayı paylaşıyor. Buna karşılık “TL olarak bankada faiz hesabında değerlendiririm” diyenler yüzde 14,5’te, “Borsada değerlendiririm” diyenler yüzde 10,3’te kalıyor.

Türkiye halkının siyasi yelpazedeki yerini de ortaya koyan araştırmada, “Kendinizi siyasi görüşünüz açısından nasıl tanımlarsınız?” sorusuna en çok “muhafazakâr” yanıtı veriliyor (yüzde 27,5). Bu tanımı “milliyetçi” (yüzde 19,9) ve “Kemalist” (yüzde 19,2) takip ediyor. Kendisini “Siyasal İslamcı” olarak tanımlayanların oranı (yüzde 9) geçen yıla göre önemli bir değişiklik göstermezken, “sosyal demokrat” diyenlerin oranı yüzde 13,9’dan yüzde 8,3’e düşmüş; buna karşılık “Kemalist” olarak tanımlayanlar yüzde 10,3’ten yüzde 19,9’a yükselmiş gözüküyor.

Kendini “muhafazakâr” veya “siyasal İslamcı” olarak tanımlayanlar özellikle 41-55 yaş arasında; “milliyetçi” veya “Kemalist” olarak tanımlayanlar ise 18-20 yaş arasında öne çıkıyor. “Muhafazakâr” veya “siyasal İslamcı” olduğunu belirtenlerin toplamında yıllar içinde yaşanan değişime baktığımızda ise en yüksek oranı yakaladığı 2017’de yüzde 47,4 olarak kaydedilirken geçtiğimiz yıl yüzde 34,6’ya kadar düştüğünü, bu yıl ise hafif bir yükseliş yakaladığını (yüzde 36,5) görüyoruz.

Ülkenin yönetim tarzı olarak katılımcıların yüzde 55,7’si Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni tercih ederken, yüzde 44,3’ü Parlamenter Sistem’i benimsediğini belirmiyor. Bu oranların geçen yıla göre önemli bir değişiklik geçirmediği görülüyor.

Öte yandan, kendilerine sunulan yönetimsel ifadeleri değerlendirmeleri istenen katılımcıların yüzde 55,3’ü (2020’de yüzde 60,8) “Demokratik siyasal sistem ile yönetim” tercihini çok iyi ve iyi olarak değerlendirirken, yüzde 51,2’si (2020’de 46,6) “Parlamento ve seçimlerle uğraşmak zorunda kalmayan güçlü bir lidere sahip olmak” tercihine olumlu yaklaşıyor. Bunları yüzde 38,2 ile “Hükümet yerine uzmanların, ülke için en iyi olduğuna inandıkları şeyi yapmaları”, yüzde 28,1 ile “Ülkeyi dini liderlerin yönetmesi” ve yüzde 25,2 ile “Ülkeyi ordunun yönetmesi” şıklarını olumlayanlar takip ediyor.

Benzer şekilde, katılımcıların yüzde 58,4’ünün “Gençlere Türk milletinin manevi değerlerine sahip çıkmayı öğretmenin demokrasi eğitimi vermekten daha önemli” olduğunu belirttiği görülüyor. Diğer taraftan katılımcıların yüzde 50,3’ü (2019’da yüzde 35,5) “Türkiye demokratik bir ülkedir” önermesine katıldıklarını belirtiyor.

Erken seçim tercihleri

Katılımcılar “Haziran 2023’te yapılması öngörülen cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin öne alınmasına gerek var mıdır?” sorusuna yüzde 64,5 oranında “Hayır” yanıtını veriyor. Erken seçimin yapılmasını gerekli görüp “Evet” diyenler (yüzde 16,9) arasında, yönetimin değişmesi, ekonomi, sistemin kötü olması, genel durumunun kötü olması ve adalet olmaması gibi gerekçeler öne çıkıyor.

“İdeal bir Cumhurbaşkanının sahip olması gerektiği düşünülen özellikler” sıralamasında bu yıl “Başarılı bir siyasi geçmişi olmalı” önermesi 5 sıra yükselerek yüzde 70 ile 1. sıraya yerleşirken, onu sırasıyla “Yönetim tecrübesi olması” (yüzde 68,8), “Dürüst ve ahlaklı olması” (68,7), “Yüksek değerlendirme becerisine sahip olması” (67,9) ve “Halk ile iç içe olması” (67,5) ve takip ediyor.

“Bugün bir seçim olsa hangi partiye oy verirsiniz?” sorusuna ise katılımcılar sırasıyla AKP (yüzde 35,9), CHP (yüzde 24,6), MHP (yüzde 9,7), İYİ Parti (yüzde 9,4) ve HDP (yüzde 9) yanıtını verirken oy vermeyeceğini belirtenlerin oranı yüzde 5,3’te, kararsızların oranı ise yüzde 3,6’da kalıyor.

Polis

Araştırma sonuçlarına göre, Türk halkının en güvendiği kurumlar sıralamasında son yıllarda ilk üç kendi arasında yer değiştiriyor: 2021’de Polis yüzde 65,4 ile ilk sıraya yükselirken, onu ikinci sırada Jandarma (yüzde 65,4) ve üçüncü sırada Türk Silahlı Kuvvetleri (yüzde 62,4) takip ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi (yüzde 57) dördüncü, Cumhurbaşkanlığı (yüzde 56,9) da beşinci sırayı alıyor.

Geçen yıl ilk kez ölçülen Türk Tabibleri Birliği bu yıl oranını yükselterek altıncı sıraya yerleşirken (yüzde 56,7), listenin devamındaki Milli İstihbarat Teşkilatı, Anayasa Mahkemesi, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Türkiye İstatistik Kurumu, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Barolar gibi kurumlara güven geçen yıla oranla hafif artış gösteriyor.

Dış politika

Hükümetin dış politikasını başarılı bulma oranı 2019’da yüzde 28,5, 2020’de ise yüzde 46,5 olarak kaydedilmişti. Bu yıl yükseliş devam ediyor ve katılımcıların yüzde 50,6’sı hükümetin dış politikalarından memnun olduğunu dile getiriyor.

Bununla birlikte hükümetin Suriye politikalarındaki memnuniyetsizlik giderek artıyor. Suriye konusunda izlenen politikaları başarılı bulanların oranı 2019’da yüzde 36, 2020’de yüzde 32,1 olarak kaydedilirken 2021 araştırmasında bu oran yüzde 27,4’te kalıyor. Başarısız bulanların oranı ise bu yıl yüzde 23,6’dan yüzde 38,1’e yükseliyor.

Türkiye halkının tehdit olarak algıladığı ülkeler sıralamasında uzun zamandır ilk sırayı bırakmayan ABD, bu yıl sıralamada üçüncülüğe (yüzde 56,1) geriliyor ve yerini Ermenistan’a veriyor (yüzde 60,9). İkinci sıradaki İsrail (yüzde 60,5) ve dördüncü sıradaki Irak (yüzde 49,6) halen önemli tehditler olarak görülmekle birlikte, 2021 tehdit algısında esas çıkışı yüzde 36,4’ten yüzde 44,6’ya yükselen oranı ile Güney Kıbrıs Rum Yönetimi kaydediyor.

Öte yandan, “Türkiye’nin yabancı ülkelerde asker bulundurmasına destek, yüzde 29,1 ile bugüne kadarki en düşük oranı yakalarken, “Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarına destek” de yüzde33,7 ile yine bugüne kadarki en düşük oranında tespit ediliyor.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Mercedes, ‘Tek Şarjla 1000 Km’ Giden Elektrikli Aracını Tanıttı

Alman otomobil üreticisi Mercedes-Benz tek şarjla 1000 kilometre yol kat eden yeni elektrikli aracını tanıttı. ‘Şimdiye kadar yapılmış en verimli Mercedes-Benz’ olarak nitelendirilen VISION EQXX, 100 km’de 10 kilowat saatten (kWh) daha az enerji tüketimine sahip.

Tesla’nın Model S 60’ının aynı mesafede 18,1 kWh tükettiği biliniyor. Mercedes-Benz CEO’su Ola Kaellenius, “Mercedes-Benz VISION EQXX, elektrikli otomobillerin geleceğini nasıl hayal ettiğimizdir” dedi.

Elektrikli araç piyasasında Tesla’yı geride bırakmak isteyen Mercedes, 2021’de, sekiz pil tesisi inşa etti ve 2030 yılına kadar 40 milyar eurodan fazla yatırım yapmayı planladığını duyurdu. Şirket ayrıca 2025’ten itibaren tüm yeni araç platformlarının yalnızca elektrikli otomobil üreteceğini kaydetti.

Fiyatı ne olacak?

Şirketin Teknoloji Sorumlusu Markus Schaefer, prototipi yıl ortasından önce çeşitli arazi türlerinde test edeceğini söyledi. Bataryanın ne zaman piyasaya sunulacağını belirtmeyen Schaefer, “Bu kadar küçük bir bataryaya sahip 1000 km menzilli bir otomobili gerçek hayatta ilk gösteren biz olacağız” dedi.

Schaefer ayrıca aracın fiyatına, müşterilerle ilgili yapılacak araştırmadan sonra karar verileceğini kaydetti. Menzil kaygısı, elektrikli araçların yüksek talep görmemesinin önündeki en önemli engellerden biri olarak görülüyor. Mercedes, 18 ay içinde üretilen prototipin “menzil kaygısına son verdiğini” duyurdu.

Elektrikli araca geçişe hazırlık

Almanya’da elektrikli araçlar için devlet tarafından sağlanan teşviklerin değeri 2021’de bir önceki yıla göre yaklaşık 4,7 kat artarak 3 milyar euroyu aştı.

Emisyon salımı hedeflerine ulaşmak için 2030’a kadar trafikte 15 milyon elektrikli otomobilin olmasının amaçlandığı ülkede, liste fiyatı 40 bin euronun altında olan elektrikli otomobiller için 9 bin euro devlet ve üretici teşviki bulunuyor. Almanya’da kamuya açık elektrikli otomobil şarj istasyonu sayısı 1 Aralık 2021 itibariyle 11 bin 600 artarak 50 bin 901 oldu.

Paylaşın

Çin’den Nükleer Silahlarını Modernleştirme Kararı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde beş daimi üyenin nükleer silahların yayılımının önlenmesi için onay vermesinin ardından Pekin Yönetimi, “güvenlik ve güvenilirlik” adına nükleer silahlarını modernleştirmeyi sürdüreceğini açıkladı.

Pekin ayrıca dünyanın en büyük nükleer silah stoğuna sahip ülkeleri Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’dan bu kapasitelerini düşürmelerini istedi.

Pazartesi günü ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa’dan oluşan güvenlik konseyinin beş daimi üyesi, “nükleer bir savaşın kazanılamayacağını” açıklamış ve nükleer silahların “istemsiz ve yasak halde kullanımının engellenmesi” için gereken tedbirleri güçlendirecekleri vaadinde bulunmuştu.

Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü’ne (Sipri) göre, ABD Ocak 2021’de 5 bin 500, Rusya 6 bin 255, Çin ise 350 adet nükleer başlıklı silaha sahipti.

Washington Pekin’i nükleer silahlarını düzenli şekilde güçlendirmekle suçlarken, Çin Dışişleri Bakanlığı bu iddiaları yalanladı. Çin’in her zaman nükleer silah yoluna ilk aşamada başvurmama politikasını güttüğünün altını çizen bakanlık, “Nükleer kapasitemizi ulusal güvenliğimizin gerektirdiği en düşük seviyede tutuyoruz” açıklamasında bulundu.

Nükleer silahların azaltımı konusunda Washington’un Moskova ile yaptığı görüşmelere katılmayı Çin düzenli şekilde reddediyor. Zira Pekin kendi nükleer silah stoğunun ABD ve Rusya’dan çok daha düşük olduğunun altını çiziyor.

ABD ve Rusya dünyadaki nükleer başlıklı silahların yüzde 90’ını elinde bulunduruyor. Çin ise bu silahların sayısının “geriye döndürülemez” şekilde ve “yasal” çerçevede azaltılmasını talep ediyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan ‘Erken Seçim’ Çağrısı

“Halkın olup biteni anlamadığını zannedip halkı küçümseyenler siyaset sahnesinden silinip gidecekler” diyen Selahattin Demirtaş, “Zam var, zulüm var ama umut da var, çözüm de var. Hemen seçim derhal seçim” dedi.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından Fox TV’de yayınlanan Çalar Saat programı sunucusu İsmail Küçükkaya’yı etiketleyerek bir paylaşımda bulundu.

Selahattin Demirtaş, yaptığı paylaşımda, “Günaydın değerli İsmail Küçükkaya. Fox ailesine ve tüm izleyicilere selamlar. Halkın olup biteni anlamadığını zannedip halkı küçümseyenler siyaset sahnesinden silinip gidecekler. Hele ki bir halk, aydınlık yarınları için el ele vermeyi başarmışsa o halkı kimse durduramaz. Zam var, zulüm var ama umut da var, çözüm de var. Hemen seçim derhal seçim” dedi.

HDP eski Eş Genel Başkanı Demirtaş’ın bu mesajı Fox TV’deki programda da okundu.

Paylaşın