BMW, Renk Değiştirebilen Elektrikli ‘Bukalemun’ Aracını Tanıttı

Alman otomobil üreticisi BMW, dünyanın ilk “renk değiştiren” otomobilini Las Vegas’taki Tüketici Elektroniği Fuarı’nda (CES) görücüye çıkardı. Geleceğin arabası olarak lanse edilen “bukalemun model” sayesinde araç sahipleri arabalarının rengini istedikleri şekilde değiştirebilecek.

Euronews’ta yer alan habere göre; BMW iX Flow olarak adlandırılan konsept otomobil şimdilik beyaz ve siyah renklerde desen ve renk değişikliklerini yapabiliyor. Bununla birlikte kısa sürede renk kataloğunun hızla büyümesi bekleniyor.

Renkler nasıl değişiyor?

Adeta bir bukalemun gibi renk değiştiren araçta BMW elektronik kitaplardaki mürekkep teknolojisini geliştiren E Ink ile işbirliği yaptı. E Ink’in geliştirdiği elektroforetik renklendirme aracın istenilen rengi almasını sağlıyor.

BMW’nin IX Flow modelinin yüzeyinde saç teli çapında milyonlarca mikro kapsül bulunuyor. Bu mikro kapsüllerin her birinde negatif şarj edilmiş beyaz pigmentler ve pozitif şarj edilmiş siyah pigmentler bulunuyor.

Aracın üzerini saran bu mürekkep bütününün elektrik sinyalleri tarafından uyarılması sonucu elektroforetik teknolojisi aracın yüzeyine farklı renk pigmentleri taşıyor.

“Aracın enerji tüketimini sınırlıyor”

BMW bu teknolojinin ayrıca enerji tasarrufu sağladığının da altını çiziyor. Zira soğuk havalarda aracın rengi ısıyı çekebilmek için daha koyu renklere dönerken havalar ısındığında ise aksine açık renklere kayıyor.

Bu şekilde aracın ısınma ve soğutma sisteminin daha az çalışması sağlanıyor ve yüzde yüz elektrikli olan aracın enerji tüketimi sınırlanmış oluyor. Ayrıca sadece renk değişimi sırasında enerji harcanıyor olması ve rengi korumak için herhangi bir ek enerji tüketimine gerek olmaması da yine aracın enerji tüketiminin sınırlı kalmasını sağlayan diğer bir faktör.

Bir telefon uygulaması tarafından kontrol edilen renk değişimi gelecekte aracın gösterge panelindeki bir düğme ya da bir el hareketiyle de kontrol edilebilecek.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Devletin Sahibi 84 Milyondur

İstanbul Beylikdüzü Belediyesi’nin düzenlediği 14 tesisten oluşan temel atma töreninde konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Şunu ifade etmek isterim: Devletin sahibi, 84 milyondur. Kimse çıkıp da ‘Devletin sahibi benim’ diyemez. 84 milyon, devletine sahip çıkmak için, yeri geldiği zaman şehit olur. Yeri geldiği zaman alın teri döker” dedi.

Haber Merkezi / “Biz toplumu kaynaştırmak istiyoruz. Toplumu barıştırmak istiyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, “Siyasiler elbet birbirlerini eleştirir. Bu işin doğasında var zaten. Ama biz, kalkıp devletimizi eleştirmeyiz. Devlet, bizim devletimiz. Bayrak, bizim bayrağımız.” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “İnşallah bu ayrımcılıklarım tamamını ortadan kaldıracağız” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte Beylikdüzü Belediyesi’nin düzenlediği kreşten lojistik merkezine, polis merkezinden Kuran kursuna kadar 14 tesisten oluşan temel atma törenine katıldı. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, törende yaptığı konuşma şöyle:

“Efendim çok teşekkür ederim. Sayın Genel Başkanım, değerli dostlarım, ben uzun uzun protokol saymayayım zaten Belediye Başkanımız bu konudaki görevi yerine getirdi. Ama iki değerli partinin yöneticilerini burada görmek, vatandaşlarımızı burada görmek hepimizi mutlu ediyor.

Bizi mutlu etmeyen ise devlete teslim edilen bir kamu kuruluşu olan belediyenin yaptığı ve kendi devletine teslim etmek istediği binaları teslim alacak kişilerin burada olmaması. Sayın Genel Başkanımız bu konuda son derece güzel bir çerçeve çizdi. Şunu ifade etmek isterim, devletin sahibi 84 milyondur. Kimse çıkıp da devletin sahibi benim diyemez. 84 milyon; devletine sahip çıkmak için yeri geldiği zaman şehit olur, yeri geldiği zaman alın teri döker ve sadece kendi coğrafyamızda değil dünyanın hangi coğrafyasında olursak olalım kendi ülkemizin geleceği için, bayrağımız için her türlü özveride bulunur.

Hizmet yapıyorsunuz, hizmet almak istemiyorlar. Teslim etmek istiyorsunuz, teslim almaktan korkuyorlar. Eğer bir yönetim, bir kamu kuruluşunun kendileri için yaptığı bir binayı teslim almaktan korkuyorsa o ülkeyi sağlıklı ve tutarlı yönetemez. Yönetme gücünü kaybetmiştir. Biz toplumu kaynaştırmak istiyoruz, toplumu barıştırmak istiyoruz. Sayın Genel Başkanımız da gayet güzel ifade etti, siyasiler elbet birbirlerini eleştirirler bu işin doğasında var zaten. Ama biz kalkıp devletimizi eleştirmeyiz. Devlet bizim devletimiz, bayrak bizim bayrağımız, polis bizim polisimiz, Belediye Başkanları bizim Belediye Başkanlarımız. Gücü nereden alıyorlar? Halktan alıyorlar, milletten alıyorlar. Siz milletten güç alan kişiyi devre dışı bırakmak istiyorsunuz, ayrımcılık yapmak istiyorsunuz. Sayın Genel Başkanım, inşallah bu ayrımcılıkların tamamını ortadan kaldıracağız, 84 milyonu barıştıracağız.

Polis bizim polisimiz bunu en iyi geçmişte İçişleri Bakanlığı da yapan Sayın Genel Başkanımız bilir. Büyük bir özveriyle görev yaparlar polisler. Biz evimizde rahat uyuyorsak polislerin bizim güvenliğimizi sağlamalarındandır. Her gittiğim yerde, her yaptığım toplantıda polislerin olayını gündeme getirirken onlara 3 bin 600 ek gösterge verilmesini her yerde, her ortamda savunurum. Bir polis arkadaşımız şunu söylemişti, “Polisler şehit olmaktan korkmaz, vatanları için yeri geldiğinde şehit olurlar zaten. Ama emekli olmaktan korkuyorlar” demişti. Çünkü çalışırken aldığı aylığın, emekli olduğu zaman yüzde 50’sini kaybediyor. Bu insan, hayatını koyuyor ortaya. Bu insan hayatını koyuyorsa bu devletin o polise sahip çıkması lazım. Sadece görevini yaparken değil, emekliyken de yaşam standardında büyük bir düşüşün olmaması lazım, böyle bakmak gerekiyor.

Aynı zamanda karakol yapılıyor, teslim alan yok. Neyse belki teslim edilmiştir. Güzel bir müftülük binası da yapılmış, güzel bir kuran kursu da yapılmış, güzel bir taziye evi de yapılmış. Kim istemez çocuklar daha güzel bir ortamda, daha şık bir ortamda, daha aydınlık bir ortamda kendi dinlerini öğrenebilsinler diye. Hepimizin ortak arzusudur bu. Neden teslim almıyorsunuz, neden korkuyorsunuz? Ki Müslümanlık, inancımız, insana değer veren, bilime değer veren, kadına değer veren bir inançtır. Bu inancın sahibi olanlar ayrımcılık yapmazlar. Bu inancın sahibi olanlar kul hakkı yemezler. Bu inancın sahibi olanlar fakirin fukaranın yanında dururlar. Bu inancın sahibi olanlar bilimin, bilginin peşinde koşarlar. Bu inancın sahibi olanlar bilerler ki, cennet kadınların ayakları altındadır. Bu inancın sahibi olanlar bilirler ki, eğer Dicle’nin kıyısında iki koyun kaybolmuşsa onun sorumlusunun devlettir. Bu inancın sahibi olanlar bilirler ki, devletin dini adalettir. Peki biz bunu nasıl anlatacağız? Hiçbir din adamı ayrımcılık yapamaz, yapmamalıdır.

Belediye Başkanı arkadaşlarıma şunu söyledim Sayın Genel Başkanım: “Seçildiğiniz andan itibaren hiçbir ayrımcılık yapmayacaksınız. Efendim bu mahalleden bize oy çıkmadı biz oraya hizmet götürmeyelim. Hayır hizmeti götüreceksiniz. Sadece bir pozitif ayrımcılık yapacaksınız fakir mahallelere yapacaksınız. Oralara kreş açacaksınız, yolunu, köprüsünü, her türlü ihtiyacını karşılayacaksınız.” Yine bir şey daha söyledim: “Bütün ibadet yerlerini tertemiz yapacaksınız. Kilisesidir, havrasıdır, cemevidir, camisidir bütün bunları tertemiz. Allah’a ibadet etmek istiyorsa tertemiz bir mekanda gitsin ibadetini yapsın diye.” Bizim felsefemiz, bizim dünyaya bakışımız böyle. Onlar ayrıştırıyorlar, onlar bölüyorlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar şafağa az kaldı. Bunların tamamını çözeceğiz, az kaldı.

Efendim hepinize çok teşekkür ederim. Bu güzel binaları Türkiye’ye kazandıran, bu ülkeye kazandıran, polisimize kazandıran, diyanetimize bu güzel binaları kazandıran iki Belediye Başkanımıza da, burada hizmet veren Beylikdüzü Belediye Başkanımız ve Büyükşehir Belediye Başkanımız burada ve diğer Belediye Başkanlarımız da burada. Bütün Belediye Başkanlarımız aynı inançla, aynı gururla, aynı özveriyle halka hesap vererek görev yapmaya çalışıyorlar. Herkese de sizin huzurunuzda Sayın Genel Başkanım teşekkür etmek isterim. İnşallah yolumuza böyle devam edeceğiz. Yolumuz aydınlık hiç kimse endişe etmesin. Sağ olun, var olun efendim.”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, daha sonra İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile birlikte Bağcılar’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi 30 Kreşin Toplu Temel Atma Töreni’ne katıldı. Kılıçdaroğlu, burda yaptığı konuşmada ise özetle şunları söyledi;

“Sayın Genel Başkanım, bir anne olarak çocuğun eğitimini ve kreşin önemini çok güzel anlattınız. Benim yapacağım katkı şu; bir toplumu, bir aileyi, bir kitleyi, bir grubu yücelten temel faktör eğitim, bir toplum eğitimli olduğu süre içinde başarılı olur, büyük başarılara imza atar. Sadece okuma yazma açısından değil, kültürel hayattan tutun, sosyolojik hayatın bütün aşamalarında başarılı olur.

Eğitimin başarısının öznesi öğretmen, o nedenle öğretmenle öğrenciyi buluşturmak aslında bir anlamda Ferhat ile Şirin’i buluşturmaya benzer.

Çocuklar kreşe başlayacaklar. Burada okumayı yazmayı olmasa bile harfleri öğrenecekler, burada beraber şarkı söylemeyi öğrenecekler, burada masal anlatmayı öğrenecekler, burada beraber uyumayı öğrenecekler, beraber yaramazlık yapmayı öğrenecekler, parkta oturacaklar, konuşacaklar ve şakalaşacaklar. Burada şiirler, şarkılar öğrenecekler. Çocuk akşam eve gittiği zaman annesine ve babasına o şarkıyı ve şiiri söyleyecek. Hatta komşuları geldiği zaman annesi çocuğuna, “oğlum, kızım kalk şu şiiri bir oku bakayım, şu şarkıyı söyle” diyecektir.

Dolayısıyla eğitim, hayatımızın olmazsa olmaz bir parçasıdır. Ama eğitim konusunda biz iyi bir sınav verdik mi? Biz derken iktidar iyi bir sınav verdi mi? Hayır iyi bir sınav vermedik. 4+4+4 sistemi geldi Sayın Genel Başkanım; kalkınma planlarında yok, milli eğitim şuralarında görüşülmemiş, bakanlar kurulunda görüşülmemiş, Milli Eğitim Bakanlığının haberi yok, 5 milletvekili kanun teklifi veriyor hiçbirisi eğitimci değil. Ve biz milyonlarca çocuğumuzu denek olarak kullandık, sonra hatalı olduğunu fark ettik onu dönüştürmeye, eksikliklerini gidermeye çalıştık ama bir kuşağı yok ettik.

Ve başka temel bir sorunumuz daha var. Bizim evlatlarımız, bu ülkenin evlatları, gencecik pırıl pırıl evlatlarımız acaba yurtdışına gidersem daha iyi yaşar mıyım diye bir arayış içinde. İktidar sahiplerinin bunu düşünmesi lazım. Neden bu evlatlarımız kendi ülkelerinde çalışıp, alın teri döküp kazanarak, istedikleri gibi tweet atarak özgürlük içinde Türkiye’de yaşamıyorlar da veya yaşatamıyoruz da neden yurtdışına gitmeyi istiyorlar? Bunun üzerinde de iktidar sahiplerinin durduğunu düşünmüyorum.

Ama şundan eminim, Sayın Genel Başkanım da ifade etti. 13. Cumhurbaşkanını Millet İttifakı seçtikten ve o koltuğa oturduktan sonra 6 ay içinde Türkiye’nin bütün çarkları dönecek, 6 ay içinde bu ülkeye özgürlük gelecek, 6 ay içinde bu ülkeye huzur gelecek. 6 ay sonra bu ülkede hep beraber şöyle düşüneceğiz, “Ya bir kabustan mı uyandık” diyeceğiz. Evet bir kabustan uyanacak Türkiye. Birbirimize farklı gözlerle bakmayacağız. Hiç kimsenin kimliğini, hiç kimsenin yaşam tarzını, hiç kimsenin inancını sorgulamayacağız. Bakacağız onun çocuğu kreşe gidiyor mu, gitmiyor mu? Böyle bir imkanı var mı yok mu? Yoksa onu yapacağız.

Büyükşehir Belediye Başkanımız hatırlattı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin bir tek kreşi bile yokmuş. 16 milyonluk bir kenti yönetiyorsunuz bir kreşiniz bile yok. Ama hedef koydu Sayın Başkanımız, kreş sayısını 150’ye çıkaracağız. Bugün 30’unun temelini atıyoruz. Katkıda bulunan iş dünyasından çok sayıda saygıdeğer insanlar var, onlara da buradan gerçekten yürekten teşekkür ediyorum. Bu, bir duvarı yapmak için tuğlayı tuğla üstüne koymaya benzer. Dolayısıyla ne kadar çok kreşimiz olursa fırsat eşitliğini o kadar iyi yakalayabiliriz. Ne kadar çok kreşimiz olursa anne huzur içinde çocuğunu getirip kreşe teslim edecektir, beslenmesi olacaktır, öğretmeni olacaktır, şarkısı olacaktır, türküsü olacaktır, anne huzur içinde sokağa çıkabilecektir, taziyeye gidebilecektir, düğüne gidebilecektir, komşuya gezmeye gidecektir ve asla acaba çocuğum rahat mı diye düşünmeyecektir. O da bilecek ki, çocuğumu kreşe bıraktığım andan itibaren ben çok rahatım, çocuğumun karnı doyuyor, öğretmenler öğle saatlerinde uyutuyor, uyandıktan sonra arkadaşlarıyla oturuyor, konuşuyor, geziyor, eğleniyor diye. Böyle bir avantajı sağlayacaksınız. Bu avantajı sağlayan bütün Belediye Başkanı arkadaşlarıma yürekten teşekkür ederim.

Bir şey söyledim Sayın Genel Başkanım, “Pozitif ayrımcılığa düşük gelirli olan bölgelerden başlayacaksınız” diye. Bu temel atma töreninin, özellikle Bağcılar’da olması benim açımdan da, sanıyorum Sayın Genel Başkanımız açısından da son derece değerlidir. Burada kişi başına gelirin düşük olduğunu biliyoruz, yeşil alanın çok az olduğunu biliyoruz ama burada kreş açmak, buradaki anneleri en azından rahatlatmak bir aşamada rahatlatmak çok ama çok değerli. O açıdan yürekten kutluyorum. Efendim hepinize saygılar sunuyorum, sağ olun, var olun diyorum efendim.”

Paylaşın

2021 En Sıcak 5’inci Yıl Oldu

Avrupa Birliği (AB) Copernicus İklim Değişikliği Servisi’nin 2021 yılına dair sıcaklık raporu paylaşıldı. İklim bilimcisi olan Zeke Hausfather tarafından analiz edilen bulgulara göre, 2021 yılı tarihin en sıcak 5’inci yılı olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl, şimdiye kadarki en yüksek Haziran-Ağustos arası ortalama kara sıcaklığının tespit edildiği belirtilirken, Pasifik Okyanusu’nda görülen bir soğuma örneği olan La Nina hava olayının Ekim ayında geldiği ve sıcaklıkların düşmesine neden olduğu aktarıldı. Copernicus, tarihte kayda geçen en sıcak 22 yılın 21’inin 2000 yılından bu yana meydana geldiğinin de altını çizdi.

2022 de sıcak geçecek

Aralık 2021’de Birleşik Krallık ulusal hava durumu servisi MetOffice tarafından yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, 2022 sıcaklıklar endüstri öncesi ortalamalarının 1,09 santigrat derece üzerinde gerçekleşecek.

Ocak-Eylül 2021 verileri, Met Office’in 2021 tahmininin gerçek küresel ortalama sıcaklıktan yaklaşık 0,03 derece düştüğünü gösterdi. Ulusal hava durumu servisi, ortalama küresel sıcaklığın 2000-2020 yıllarında arasında 0,7 derece arttığını da kaydetti.

Araştırmanın sonuçlarına göre, 2022 yılının 1850-1900 ortalamalarının 1,96 derece üzerinde olsa da, hala Ocak-Eylül 2021’den daha soğuk olması bekleniyor.

Dünyada sıcaklık artışı

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) Kasım ayında yayımladığı “Küresel İklimin Durumu 2021” raporuna göre, yoğun sıcak hava dalgaları ve yıkıcı seller gibi aşırı hava olayları şu anda dünyanın “yeni normali” oldu.

Çalışmaya göre, 2002’den sonraki 20 yıllık sıcaklık ortalaması, sanayi devri öncesine kıyasla 1 dereceyi aşma yolunda. Küresel deniz seviyeleri ve atmosferdeki sera gazı birikimi de 2021’de rekor düzeylere çıktı.

Sera gazı yoğunluğunun küresel sıcaklık üzerindeki etkisiyle Ocak-Eylül 2021 döneminde küresel sıcaklık artışı 1850-1900 dönemindeki ortalama sıcaklığa göre 1,09 dereceyi buldu.

Rapora göre, artan sıcaklıkların gezegen üzerindeki etkisi de artarken, dünya daha önce görülmemiş bir yere doğru gidiyor. Rapor, 2021 dahil son 7 yılın büyük ihtimalle kayıtlara geçen en sıcak dönem olacağını söylüyor.

Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) 12’ncisi yayımlanan Emisyon Raporu da sıcaklık ve emisyonlar konusunda diğer raporları destekliyor.

Rapor, karbon emisyonunun azaltılması yönündeki planların iklim krizinin tehlikeli boyutlarını önleyecek düzeyde olmadığını belirtirken bu yüzyıl sonunda küresel sıcaklık artışının 2,7 dereceyi bulabileceği ve bunun yıkıcı sonuçlar doğuracağı ifade ediliyor.

Sera gazları nasıl etkiliyor?

Paris Anlaşması hedeflerini karşılamak ve küresel ısıtmayı 1,5°C ile sınırlandırabilmek için, ülkelerin kolektif bir şekilde on yıl içinde sera gazı emisyonlarına neden olan fosil yakıt üretimini (kömür- yüzde 11, petrol- yüzde 4, doğalgaz-yüzde 3) küresel ölçekte yıllık yüzde 6 azaltması gerekiyor.

Ancak, 57 ülke ve AB’nin iklim değişikliği konusundaki performanslarını değerlendiren İklim Değişikliği Performans Endeksi 2021’e göre, ülkelerin hiçbiri, Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu bir yol izlemiyor.

Yine BM Çevre Programı ile IISD, Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü, İklim Analitiği ve CICERO gibi diğer büyük araştırmacılar tarafından hazırlanan “Üretim Açığı Raporu”nun 2020 verilerine göre de dünyadaki toplam fosil yakıt üretimi küresel ısıtmayı 1,5°C sınırının altında tutmak için gereken seviyeye yakın değil.

Suudi Arabistan, Rusya ve ABD gibi önde gelen ihracatçıların üretimi daha da hızlı bir şekilde azaltması gerek. Ancak bunun yerine ülkeler, fosil yakıt üretiminde yıllık yüzde 2’lik bir artışa doğru ilerliyor.

Öte yandan, Leeds Üniversitesi’nde gerçekleştirilen bir çalışmaya göre, emisyon azaltımının hızla ve keskin şekilde gerçekleştirildiği senaryo, fosil yakıtlara bağımlı olan ve “ortalama” olarak değerlendirilebilecek gelecek senaryosuyla kıyaslandığında, yaşanan ısınma seviyesinden daha fazlasını yaşama riskini 13 kat azaltıyor. Fosil yakıtların yoğun şekilde sürdüğü gelecek senaryosu ise, önümüzdeki 20 yıl içerisinde sıcaklıkların 1 ila 1,5°C artabileceğini gösteriyor. Bu durum, Paris Anlaşması’nda belirlenen sıcaklık artışı sınırlandırmasının 2050 yılından çok önce aşılması anlamına geliyor.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Akşener: Çocuklar Gıda Yetersizliğinden Gelişemiyor

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ile birlikte Bağcılar’da İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) 30 Kreşin Toplu Temel Atma Töreni’ne katıldı.

Haber Merkezi / Akşener, iktidarın halka yaşattığı yoksulluğu Millet İttifakı’nın yönetimindeki belediyelerin gidermeye çalıştığını söyledi, “İyi ki yerel seçimlere Millet İttifakı olarak girmişiz” dedi. Akşener, kreşlerin kadın istihdamı için çok önemli olduğunu söyledi.

Yoksul ailelerin çocuklarının önündeki fırsat eşitsizliğinin giderilmesi gerektiğini belirten Akşener, “AKP’nin kazandığı ilçelerde zenginler oluşmuş. Ama nasıl zenginler? Sadece ihalelerle zenginleşen AKP’liler” dedi.

İYİ Parti lideri, son dönemdeki yurt gezilerinde yoksul çocukların gelişim sorunları yaşadığını gördüğünü anlattı:

“Gıdası olmazsa, iyi beslenemezse zekası gelişmiyor çocukların. 11 yaşında sandığım çocukların yaşını sorduğumda 13-15 olduğunun ortaya çıktığı, sarıldığımda kemiklerinin ellerime geldiği bir Türkiye’yle karşı karşıyayız. Şu kadarcık çocuk (eliyle bel seviyesini gösteriyor) 15 yaşındayım diyor. Sarılıyorum kemikleri eline geliyor. Orta okulda, evinde tablet yok. Evinde cep telefonu, internet yok. Ne oldu? ‘Belediye dağıttı, arkadaşıma verdiler, benim dayım yoktu, bana vermedi’ diyor. Buna uygun bir kelime bulamıyorum.”

İYİ Parti Lideri Akşener, ayrıca, Beylikdüzü Belediyesi’nin düzenlediği kreşten lojistik merkezine, polis merkezinden Kuran kursuna kadar 14 tesisten oluşan temel atma ve açılış törenine katıldı.

Akşener,  burada yaptığı konuşmada ise, “Hizmet için, milletin parasıyla, devletin kurumlarına binalar yapıyorlar. O binaların teslimi esnasında, açılışlarının heyecanı esnasında, devletimizi temsil eden bürokrasiden valilik yok, emniyet müdürlüğü yok, müftülük yok. Bu şehrin seçilmiş başka siyasi partilerinin temsilcileri yok, milletvekilleri yok.” eleştirilerinde bulundu.

“Bu milletin de inanılmaz bir feraseti var” var diyen Akşener, 2 kez yapılan İBB seçimlerine şu sözlerle gönderme yaptı:

“İBB seçimlerinde bu salondaki herkes, elinin elinden gelenin en fevkinde çalıştı. Sonuçta, o çalışmanın birinci fazında, o milletin terine, o milletin emeğine ve oy verenin iradesine çok büyük bir saygısızlık yapıldı. Sonra ne oldu? Bu milletin feraseti, irfanı devreye girdi.

O iradeye uzanan ele, bir sağlam şamar gitti ki; sesi Türkiye’nin her tarafından duyuldu. ‘Çat’ diye bir şamar gitti. Şimdi bu arkadaşların gözünü ne perdeledi bilmiyorum kardeşim ben. Yani akla uygun değil. Mantığa uygun değil. Siyasete uygun değil.

Siyasetin öznesi insan. O insanın iradesine, o insanın iradesinin sonuçlarına saygı duymadığın zaman ne yaşadığın. Burada da teslim edilen yer, milletin çocuklarının görev yaptığı, -ister müftülük olsun, ister karakol olsun- kavruk Anadolu çocuklarının görev yaptığı, devletin bir kurumu olan emniyet teşkilatına bir binanın teslimi. Şimdi buradaki yapılan, alınan tutum…

Yani gerçekten çok üzgünüm. Samimiyetle üzgünüm. Siyasetçi, siyasetçiyle rekabet edebilir. Siyasetçi, siyasetçinin eylemleri üzerinden birçok tavır koyabilir, tutum alabilir. Bunlara saygı duyarız. Zaman zaman ölçü kaçar, haksızlık da olur. Ona da saygı duyarız. Ama şu eylem; millet- devlet, arada seçilmiş bir belediye var; bu. Ona karşı takınılan bu tavrın doğru olmadığını milletimiz görür.

Paylaşın

2021 Yılında ‘Kripto Para Dolandırıcılığı’ Rekor Kırdı

Kripto para ile dolandırıcılık geçen yıl 2020’ye göre yaklaşık yüzde 80 artarak 14 milyar dolarla rekor seviyeye ulaştı. Blokzincir analitik firması Chainalysis’in raporuna göre, kripto paralarda toplam işlem hacmi geçen yıl 2020’ye göre yüzde 567 artarak 15,8 trilyon dolara ulaştı.

Bununla birlikte, 2021’de kripto para ile yasa dışı işlemler de yüzde 80 artarak 14 milyara yükseldi. Artışa rağmen, kripto paralarda işlem hacmi artışı nedeniyle yasa dışı faaliyetlerin kripto para işlem hacmindeki payı yüzde 0,60’dan yüzde 0,15’e geriledi.

Euronews’ta yer alan habere göre; Geçen yıl 3,2 milyar dolar değerinde kripto para çalınırken, bir önceki yıla göre artış yüzde 516 oldu.

Kripto para birimleri, son derece karmaşık bilgisayar hesaplamaları ile üretilirken, dolar ve euro gibi geleneksel para birimlerinin aksine merkez bankaları tarafından kontrol edilmiyor.

Bu nedenle dünya çapında düzenleyici makamlar dolandırıcılık konusunda uyarılarını artırırken, mali denetçiler de sektör için uygun düzenlemeler üzerinde çalışmalar yürütüyor.

Öte yandan kurumsal yatırımcılar ve büyük şirketlerin de bu alanda yatırım yapmaya başlamasıyla bitcoinden NFT’lere (değiştirilemez kripto varlık) tüm kripto varlıklara ilgi 2021 yılında patlama yaptı.

Bu da kısa yoldan para kazanmak isteyen çok sayıda kişinin bu alana girmesine yol açtı. Fakat düzenlemenin neredeyse yok denilecek kadar düşük olduğu bu piyasa dolandırıcılık için de uygun bir zemin oluşturuyor.

Raporda suçlardaki artışın arkasındaki en büyük etken saadet zincirine benzeyen uygulamalar ve merkeziyetsiz finans platformlarındaki dolandırıcılıklar olduğu vurgulandı.

Merkeziyetsiz finans platformları bankalar gibi kuruluşları kullanmadan kullanıcılara kredi, sigorta ve diğer finansal hizmetleri sunuyor. Fakat bu platformlar temel kodlarındaki sorunlar ya da kötü yönetişim nedeniyle büyük sorunlar yaşıyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Ekonomide Daha Kışımız Başlamadı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, katıldığı bir etkinlikte yaptığı konuşmada, “Türkiye’de daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Şu anda ekonomik olarak baharı yaşıyoruz. Daha kışımız başlamadı. Üretici enflasyonu çok yüksek ve bu daha fiyatlara tam yansımadı” ifadelerini kullandı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli Sanayici İş Adamları Derneği’nin (KOSİAD) daveti üzerine bugün Kocaeli’ye geldi. KOSİAD geçtiğimiz ay Ankara’ya giderek CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu ziyaret etti.

KOSİAD Başkanı Atalay Kaya ve yönetiminin Kılıçdaroğlu’nu ziyaret ettiği günlerde dolar kuru sürekli artıyordu ve bu ziyaret “KOSİAD’ın iktidarı Kılıçdaroğlu’na şikayet etmesi” olarak yorumlanmıştı. Kemal Kılıçdaroğlu ise bugün iade-i ziyaret yapmak için Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Wellborn Otel’de iş insanları ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu, burada bir konuşma yaptı.

Duvar’dan Cansu Albayrak’ın haberine göre, siyasetin sürekli insanların hayatında olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, “Otobüse binerken bile siyasetle biniyorsunuz. Otobüs zamlarını siyaset belirliyor. Bir iş yeri açtığınız zaman harçlar vergiler hepsi siyaset. Siyaset hepimizin hayatında oldukça önemli” diye konuştu.

Kocaeli’nin vergi ödemede önemli bir şehir olduğunun altını çizen Kemal Kılıçdaroğlu, “Verginin ödenmesi kadar vergiyi kullananın da size hesap vermesi gerekiyor. ‘Benim vergim nereye harcandı?’ diye sormazsak ülkede demokrasi gelişmez. Demokrasinin çıkış kaynağı bu cümlede yatar” ifadelerini kullandı.

Ülkede ekonomik ve siyasal sorunların olduğunu, gün geçtikçe bu sorunların daha çok büyüdüğünü söyleyen Kılıçdaroğlu, “Ülke olarak önümüze daha büyük sorunlar çıkacak. Ürünlere daha çok zam gelecek mi? Evet gelecek. Vatandaş daha çok sorunla karşılaşacak mı? Evet karşılaşacak” dedi.

Zamların devam edeceğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Türkiye’de daha büyük sorunlarla karşılaşacağız. Kış gibi görünse bile bahar aylarındayız. Şu anda ekonomik olarak baharı yaşıyoruz. Daha kışımız başlamadı. Üretici enflasyonu çok yüksek ve bu daha fiyatlara tam yansımadı. Önümüzdeki süreçte kaçınılmaz olarak daha çok zam gelecek” ifadelerini kullandı.

Üretici ve tüketici fiyatları arasında çok büyük bir açık olduğunu dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, “Ülkede izlenmesi gereken bir strateji var. Can ve mal güvenliği bir ülkede yoksa, bağımsız değilseniz, yargı savcılar bağımsız değilse o ülke büyümez” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Aralık Ayında ‘ABD Doları’ Kazandırdı

TÜİK, Aralık ayı finansal yatırım araçlarının reel getiri oranlarını açıkladı. TÜFE ile indirgenmiş reel getiri oranı ABD dolarında yüzde 11,67, euroda yüzde 10,66, altında ise yüzde 10,23 oldu. BIST 100 endeksinde ise getiri yüzde 2,87’de kaldı. 2021 genelinde ise dolar yüzde 29,19, altın yüzde 25,42, euro yüzde 19,99, BIST100 ise yüzde 4 getiri sağladı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ‘Aralık 2021 Finansal Yatırım Araçlarının Reel Getiri Oranları’ verilerini açıkladı. Buna göre; En yüksek aylık reel getiri, yurt içi üretici fiyat endeksi (Yİ-ÜFE) ile indirgendiğinde yüzde 6,51, tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ile indirgendiğinde ise %11,67 oranlarıyla Amerikan dolarında gerçekleşti.

Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından Euro yüzde 5,55 ve külçe altın %5,14 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; BIST 100 endeksi %1,88, mevduat faizi (brüt) yüzde 14,97 ve Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) yüzde 19,09 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

TÜFE ile indirgendiğinde ise Euro yüzde 10,66, külçe altın yüzde 10,23 ve BIST 100 endeksi yüzde 2,87 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 10,86 ve DİBS yüzde 15,17 oranlarında yatırımcısına kaybettirdi.

Külçe altın, üç aylık değerlendirmede; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 16,47, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 33,37 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiri sağlayan yatırım aracı olurken; DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 30,24, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 20,12 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Altı aylık değerlendirmeye göre Amerikan doları; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 6,80, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 25,46 oranında yatırımcısına en yüksek kazancı sağlayan yatırım aracı oldu. Aynı dönemde DİBS, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde yüzde 31,10, TÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 19,06 oranında yatırımcısına en çok kaybettiren yatırım aracı oldu.

Yıllık değerlendirmede en yüksek reel getiri Amerikan dolarında gerçekleşti

Finansal yatırım araçları yıllık olarak değerlendirildiğinde Amerikan doları; TÜFE ile indirgendiğinde yüzde 29,19 oranında yatırımcısına en yüksek reel getiriyi sağlayan yatırım aracı olurken; Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde ise yüzde 2,27 oranında yatırımcısına kaybettirmiştir.

Yıllık değerlendirmede, Yİ-ÜFE ile indirgendiğinde; yatırım araçlarından külçe altın yüzde 5,12, Euro yüzde 9,23, BIST 100 endeksi yüzde 21,32, mevduat faizi (brüt) yüzde 36,26 ve DİBS yüzde 44,30 oranlarında yatırımcısına kaybettirmiştir.

TÜFE ile indirgendiğinde ise külçe altın yüzde 25,43, Euro yüzde 19,99 ve BIST 100 endeksi yüzde 4,00 oranlarında yatırımcısına kazandırırken; mevduat faizi (brüt) yüzde 15,73 ve DİBS yüzde 26,37 oranlarında yatırımcısına kaybettirmiştir.

Paylaşın

2021 Yılında 55 Gazeteci Öldürüldü

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO), 2021 yılında dünyada 55 gazetecinin öldürüldüğünü, görev başındaki gazetecilere karşı cinayet dahil işlenen suçların cezasız kaldığını ve cezasızlığın endişe verici bir düzeyde arttığını açıkladı.

Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; UNESCO, yaşamını yitiren gazeteci sayısının son on yıla göre en düşük seviyede olmasına rağmen görevli gazetecilere baskı ve sansürün arttığını, muhabirlerin görevlerini büyük tehlike altında yapabildiklerini kaydetti.

UNESCO, 2021 yılında, daha önceki yıllarda olduğu gibi, gazetecilerin protestolarda haber takibi yaparken de dahil olmak üzere yüksek oranlarda hapis cezası, fiziksel saldırı, yıldırma ve tacizle karşı karşıya kaldığını kaydetti.

“2006 yılından günümüze öldürülen gazetecilerin sadece yüzde 10’unun faili bulundu”

UNESCO, 2021’deki kurbanların üçte ikisinin silahlı çatışmanın yaşanmadığı ülkelerde öldüğünü, 2013 yılındaki verilere göreyse gazeteci ölümlerinin üçte ikisinin silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerde gerçekleştiğini belirterek, “Elimizdeki veriler, gazeteci cinayetleri konusunda 2013 yılındaki durumun 2021’de tamamen tersine döndüğünü gösteriyor” dedi.

UNESCO, 2021 yılında dünyada işlenen gazeteci cinayetlerinin çoğunun sadece iki bölgede meydana geldiğini, 23 gazetecinin Asya – Pasifik bölgesinde, 14 gazetecinin de Latin Amerika ve Karayipler’de öldürüldüğünü açıkladı. Son BM verilerine göre 2006 yılından günümüze işlenen gazeteci cinayetlerinin sadece yüzde 10’unun failleri bulundu.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay, 2021 yılında görevleri sadece gerçekleri gün ışığına çıkarmak olan gazetecilerin bedel ödediğini söyledi. Direktör Azoulay, günümüzde dünyanın bağımsız ve doğru bilgilere her zamankinden çok daha fazla ihtiyacı olduğunu belirterek, “Gazetecilerin gerçekleri ortaya çıkarma yolunda korkmadan çalışmalarını sağlamak için şimdiye kadar yaptıklarımızdan çok daha fazlasını yapmak zorundayız” dedi.

“Kadın gazeteciler tehlikede”

UNESCO kadın gazeteciler için hazırladıkları bir ankete katılan gazetecilerin yaklaşık dörtte üçünün meslekleriyle ilgili olarak çevrimiçi şiddete ve tehdide maruz kaldığını belirtti. UNESCO, kadın gazetecilere sanal yolla yapılan tacizin şok edici düzeyde arttığını, tehdit ve tehlike altında görev yapan kadın gazetecilerin büyük bir risk altında görev yaptıklarını kaydetti.

Paylaşın

Merkez Bankası’ndan 10,6 Milyar Dolarlık Rekor Satış

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 17 Aralık tarihinde yaptığı beşinci doğrudan müdahalesinde döviz satım tutarının 2,1 milyar dolar olduğunu açıkladı. Banka, Aralık ayında beş farklı müdahalede toplam 7,3 milyar dolarlık satış yaptı. Ayrıca aynı ay içerinde KİT’lere de 3,4 milyar dolarlık satış yapan banka, toplamda 10,6 milyar dolarlık satış yapmış oldu.

Haber Merkezi / TCMB 1 Aralık’taki ilk döviz müdahalesinde 844 milyon dolar, ikinci müdahalesinde 504 milyon dolar, üçüncü müdahalesinde 687 milyon dolar, dördüncü müdahalesinde ise 3,12 milyar dolarlık döviz satmıştı. TCMB 1 Aralık’ta Ocak 2014’ten sonra ilk kez döviz satış müdahalesi gerçekleştirmeye başlamıştı.

TCMB, aralık ayında 1 Aralık, 3 Aralık, 10 Aralık, 13 Aralık ve 17 Aralık olmak üzere toplam 5 doğrudan satış müdahalesinde bulunmuştu. TCMB, yaptığı tüm müdahaleleri, “Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir” açıklaması ile duyurmuştu.

TCMB verilerine göre brüt rezervler 31 Aralık haftasında 111 milyar 52 milyon dolara yükseldi. Bir önceki hafta bu rakam 110 milyar 926 milyon dolardı. Swaplar hariç tutulduğunda ise net rezervlerin eksi 56,4 milyar dolara kadar düştüğü izlendi. Bir önceki hafta bu rakam eksi 55,7 milyar dolardı.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Almanya’da Enflasyon Son 29 Yılın Zirvesinde

Almanya’da Federal İstatistik Dairesi, Aralık 2021’e ilişkin enflasyon verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, geçen Aralık’ta tüketici fiyatları 2020 yılının Aralık ayına kıyasla yüzde 5,3 arttı. Bu, neredeyse son 30 yılın en yüksek enflasyon değeri olarak kayıtlara geçti.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Almanya’da bir önceki en yüksek enflasyon, Batı ve Doğu Almanya’nın yeniden birleşmesi sonrasında Doğu Almanya’da gıda fiyatlarındaki artış sonucu yüzde 5,8 ile Haziran 1992’de kaydedilmişti.

Yıllık ortalama enflasyon 3,1

Federal İstatistik Dairesi verileri, Almanya’da 2021’de enflasyonun yıllık ortalamasının ise yüzde 3,1 olduğunu ortaya koydu. Bu da 1993 yılından beri kaydedilen en yüksek değer oldu. Almanya’da 2020 yılında ortalama enflasyon yüzde 0,5 olarak kayıtlara geçmişti.

Önceki aylarda olduğu gibi Aralık’ta da özellikle enerji fiyatları ciddi şekilde arttı. Enerji fiyatlarındaki artış yüzde 18,3 olarak açıklandı. Gıda fiyatları yıllık bazda yüzde 6, ev kiraları dâhil hizmet fiyatlarıysa yüzde 3,1 arttı.

Tüketici fiyatları, Aralık’ta bir önceki aya kıyasla ise yüzde 0,5 artış gösterdi. Federal İstatistik Dairesi, detaylı verileri 19 Ocak’ta yayımlayacak. Almanya’da Kasım ayında enflasyonun yıllık bazda yüzde 5,2 olduğu açıklanmıştı.

Fiyatlar neden artıyor?

Almanya’da hayat pahalılığındaki artışın en önemli sebeplerinden biri enerji fiyatlarının yükselmesi olarak görülüyor. Pandemide katma değer vergisinin geçici olarak azaltılmasına yönelik uygulamanın son bulması da fiyat artışlarında rol oynadı. Pandemi kaynaklı tedarik sıkıntıları ve kıtlıklar da tüketicinin cebini etkileyen faktörler arasında yer aldı.

Ayrıca Almanya’da Ocak 2021’de yürürlüğe giren ve ton başına 25 euro ödeme yapılmasını öngören karbondioksit fiyatlandırma sistemi de tüketici fiyatlarını etkiledi. Bu yılın başında bu vergi, ton başına 30 euroya yükseltildi.

2022 öngörüsü

Ekonomistler, Almanya’da enflasyon oranlarının düşmesinin zaman alabileceği görüşünde. Enflasyonun 2022’de yüzde 3 seviyesinin üzerinde seyretmesi bekleniyor. Kiel ve ifo enstitülerindeki araştırmacılar, katma değer vergisindeki uygulamanın etkisinin 2022’ye yansımayacak olmasına karşın üretim maliyetlerinin artmasına neden olan tedarik zinciri sorunlarının kalıcı olduğuna dikkat çekiyor.

Enerji fiyatlarındaki artışın da enflasyonu bir süre daha yüksek seviyelerde tutmaya devam edeceği tahmin ediliyor. Leibniz Ekonomik Araştırma Enstitüsü, “Gaz tedarikçileriyle yapılan uzun vadeli kontratlar nedeniyle doğal gaz fiyatlarındaki ciddi artışın 2022’nin başına kadar tüketiciye ulaşmaması muhtemel” açıklamasında bulundu.

Paylaşın