Kuzey Kore’den Üçüncü ‘Hipersonik Füze’ Denemesi

Kuzey Kore, bir hipersonik füze denemesi daha yaptığını açıkladı. Ülke Eylül ayında ilk hipersonik füze denemesini yaptığını duyurmuş, ardından geçen hafta başka bir fırlatma gerçekleştirdiğini açıklamıştı.

Kuzey Kore medyasına göre dün gerçekleştirilen fırlatma, bin kilometre uzaklıkta bulunan açık sulardaki hedefi vurmadan önce, başarılı şekilde manevra yaptı.

Kuzey Kore devleti haber ajansı KCNA, füzenin “üstün manevra kabiliyetinin” son denemeyle doğrulandığını söyledi.

ABD de dâhil olmak üzere altı ülke, Kuzey Kore’nin 5 Ocak’taki fırlatmasını kınayan ve onu bölgeye yönelik “istikrarsızlaştırıcı eylemlerini” durdurmaya çağıran ortak bir bildiri yayımlamıştı.

Kuzey Kore lideri Kim Jong Un ise daha önce, yeni yılda ülkesinin savunma kapasitesini geliştirmeye devam edeceğini söylemişti.

Birleşmiş Milletler (BM) kararlarına göre, Kuzey Kore’nin balistik ve nükleer füze denemeleri gerçekleştirmesi yasak. Peki, hipersonik füze denemeleri neden tehlikeli?

Büyük ölçüde öngörülebilir bir parabol içinde hareket ederek müdahaleye karşı savunmasız hale gelen balistik füzelerin aksine, hipersonik silahlar yanal olarak, dünya yüzeyine yakın bir şekilde hareket edebiliyor ve daha kısa sürede hedefi vurabiliyor.

Ayrıca, hipersonik füzeler ses hızının beş katından fazlasına, yani yaklaşık 6.200 km/sa hıza ulaşabilir. Dolayısıyla onları izlemek ve engellemek daha zor.

BBC’nin Güvenlik Muhabiri Frank Gardner’a göre, bu hipersonik füzelerin endişe verici olmasının bir sebebi de konvansiyonel yüksek patlayıcı başlık mı yoksa nükleer bir savaş başlığı mı taşıdıkları tahmin edilemiyor.

Kuzey Kore hipersonik füzeler geliştiren, ABD ve Çin dahil az sayıdaki ülkelerden biri.

Kuzey Kore Risk Grubu CEO’su Chad O’Carroll Reuters’a ülke lideri Kim Jong Un’un muhtemelen gayri resmi olarak başka denemeler de gerçekleştirdiğini söyledi.

Ancak O’Carroll, haberlerin yayımlanmasından anlaşıldığına göre Kim Jong Un’un denemelerle kişisel olarak ilişkili olmaktan çekinmediğini, ABD’nin bunu görmesinden rahatsız olmadığını belirtti.

Daha önce Kuzey Kore’nin silah testlerini sonlandırması için ABD ile BM’den uyarı ve yaptırımlar gelmiş, fakat şimdiye kadar Kim Jong Un bunları önemsememişti.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Kazakistan’daki Protestolarda Gözaltına Alınanların Sayısı 12 Bini Aştı

Kazakistan’da geçen hafta başlayan halk protestolarında gözaltına alınanların sayısının bin 678 kişi artarak 12 bine ulaştığı açıklandı. Gösterilerde en az 164 kişinin hayatını kaybettiği bilgisi daha önce paylaşılmıştı.

Euronews’ta yer alan habere göre; Olayların en yoğun yaşandığı, ülkenin en büyük şehri Almatı’da ayrıca ‘kitlesel huzursuzluk ve kolluk kuvvetlerine yönelik saldırılarla’ ilgili 300’den fazla ceza soruşturması açıldığı da belirtildi.

Petrol ve doğal gaz zengini 19 milyonluk Orta Asya ülkesinde sene başında zamlanan akaryakıt fiyatları halkın sokaklara dökülmesine neden oldu. Ülkenin batısından hızla geneline yayılan olaylar sonrası hükümet geri adım atarak zamları düşürdü. Protestoların devam etmesi üzerine ise yönetim istifasını verdi.

Ülkenin eski lideri Nursultan Nazarbayev, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı görevinden alındı. Bu adımlara rağmen olayların sürmesi üzerine Cumhurbaşkanı Cömert Tokayev OHAL ilan ederken, huzursuzluktan “dış destekli teröristleri” sorumlu tuttu.

Tokayev ayrıca altı eski Sovyet Cumhuriyeti’nden oluşan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nden yardım istedi. Rusya’nın liderliğindeki örgüt, Kazakistan’a 2 bin 500 asker gönderdi.

Kazak Cumhurbaşkanı kısa süre önce yaptığı açıklamasında ise ülkede durumun istikrara kavuştuğunu, bu sebeple görevini tamamlayan örgütün askerlerini bu hafta geri çekmeye başlayacağını söyledi.

Paylaşın

Altı Muhalefet Partisi Yeniden Bir Araya Geliyor

Altı muhalefet partisi CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin yürüttükleri ortak metin çalışması kapsamında hedefledikleri son redaksiyon toplantısı iki haftadır yapılamayınca, kulislerde imza krizi yaşandığı öne sürülmüştü.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; Gelecek Partisi’nin son toplantıya katılmak istemediği iddia edilirken Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün “Parti liderleri, imza atılıp atılmayacağını, çalışmanın kamuoyuna ne şekilde sunulacağını kendi aralarında belirleyecektir. Zaman zaman yavaşlar, zaman zaman hızlanır. Böylesi önemli bir çalışmanın akamete uğrayacağını tahmin etmiyorum” ifadesini kullanmıştı.

Davutoğlu ve Karamollaoğlu ile görüştü

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu dün akşam sürpriz bir şekilde bir araya geldi. Görüşmede Davutoğlu’nun seçim öncesi ittifak görüşmeleri de dahil olmak üzere seçim sonrası Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçiş süreci ile ilgili yaklaşımlarını Kılıçdaroğlu’na aktardığı ifade edildi. Kılıçdaroğlu, bu görüşmenin ardından da hastanede tedavi gören Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu ziyaret etti.

Salı günü saat 17.00’de

Dün akşamki liderler görüşmesinin ardından bu sabah değerlendirmelerde bulunan 6 muhalefet partisinin genel başkan yardımcıları ortak metne son şeklini vermek ve redaksiyon toplantısını yapmak üzere önümüzdeki Salı günü saat 17.00’de TBMM’de bir araya gelme kararı aldı.

Uzlaşılan ilkeler ortak metne işlendi

6 muhalefet partisinin, seçim sonrasında parlamenter sisteme dönüşe ilişkin yol haritası ve ilkelerin belirlenmesi amacıyla ilkini Eylül ayında başlattığı toplantılara CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Ayhan Sefer Üstün, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Yeneroğlu, Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kaya ve Demokrat Parti Genel Başkan Yardımcısı Bülent Şahinalp katılıyordu. “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” önerisi doğrultusunda yasama, yürütme ve yargı alanlarında kapsamlı düzenlemelere gidilmiş, bu alanlarda önemli olan ve üzerinde uzlaşılan ilkeler öngörülerek ortak metne işlenmişti.

Paylaşın

Fenerbahçe’nin Yeni Teknik Direktörü Belli Oldu

Fenerbahçe’de teknik direktör arayışı sona erdi. Fenerbahçe, İsmail Kartal ile anlaşma sağlandığını açıkladı. İsmail Kartal 2014-2015 sezonunda da Fenerbahçe’yi çalıştırmış ve takım ligi ikinci sırada tamamlamıştı.

Haber Merkezi / Fenerbahçe’den konuya ilişkin yapılan açıklamada, 2021-22 sezonunun kalan dönemi ve yeni sezon yapılanması kapsamında çalışmalara derhal başlandığı hatırlatıldı.

“Fenerbahçemizin kıymetli bir değeri olan İsmail Kartal hocamıza, özverili yaklaşımı için teşekkürlerimizi ifade ediyoruz” denilen açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“Bu çalışmalar süresince öncelikli tercihimiz, önümüzdeki sezonda takımımızı çalıştıracak Teknik Direktörümüzün, 2021-2022 sezonunun geri kalan kısmında da A Takımımızın başında yer almasıydı. İstişare süreçlerimiz devam ederken teknik direktör adaylarımız, sezon ortasında göreve başlamak yerine yeni sezon itibariyle başlamayı tercih ettiklerini bildirmişlerdir.

2022-2023 sezonunda takımımızın teknik direktörü olarak belirleyeceğimiz ismin; 2021-22 sezonunun kalan bölümü de dahil olmak üzere tüm dikkati ve çalışmalarını, yeni sezon kadro yapılanmamıza, uzun vadeli oluşturulacak futbol sistemimize, A takım-altyapı koordinasyonuna tam konsantrasyon ile yoğunlaşması hedeflenmektedir.

Bu konudaki açıklamalar da önümüzdeki dönemde yapılacaktır.

İçerisinde bulunduğumuz sezonda Süper Lig, Türkiye Kupası, UEFA Avrupa Konferans Ligi olmak üzere 3 kulvarda da hedefleri yolunda mücadelesine devam eden Futbol A Takımımız için yarım sezonluk bir planlama yapılmıştır.

Bu geçiş döneminde camiamızın önemli değerlerinden biri olan, kulübümüze hem futbolcu hem de teknik direktör olarak hizmet etmiş İsmail Kartal ile temasa geçilmiştir.

2014-2015 sezonunda da Futbol Takımımızı yönetmiş olan İsmail Kartal, Fenerbahçe’nin kendisine ihtiyacı olduğu her anda kayıtsız ve şartsız göreve hazır olduğunu ifade etmiş, Kulübümüz sezonun geri kalan dönemi için İsmail Kartal ile anlaşma sağlamıştır.

Söz konusu Fenerbahçe olduğunda her zaman ve her şartta göreve hazır olduğunu vurgulayan, Fenerbahçe adına sorumluluk aldığı her an hatta Takımımızın canına kast edildiği en zor dönemde dahi Fenerbahçe aidiyeti ile yapabileceğinin en iyisini ortaya koyan, Fenerbahçemizin kıymetli bir değeri olan İsmail Kartal hocamıza, özverili yaklaşımı için teşekkürlerimizi ifade ediyoruz.

Hocamızın sorumluluk bilinci ile üstlendiği bu görevinde yönetimimiz, futbolcularımız ve camiamızla birbirimize destek olarak bir aile bilinciyle hareket edeceğimizi vurguluyor; taraftarlarımızın her zaman olduğu gibi takımımızın ve kulübümüzün yanında olacağına inanıyoruz.”

Paylaşın

CHP’li Salıcı, Erken Seçim İçin Tarih Verdi

Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik kriz ve siyasi atmosferle ilgili değerlendirmelerde bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, muhtemelen önümüzdeki sonbaharda seçime gidileceğini söyleyerek, “AKP kolay kolay seçim istemez. Elinde mevcut bir güç var ve bunu devam ettirmek ister. Biz de ülkenin bu sıkıntıdan çıkması için seçim olmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Seçime hazır olduklarını belirten Salıcı, “Bugün de seçim olsa hazırız. Seçime hazır olmanın koşulları var. Bu pazar seçim olsa CHP sandıkların başına yerleştireceği sandık sorumlularının yüzde 95’i hazır. Sandığa ne giriyorsa onun çıkmasını sağlamamız lazım. Vatandaşımızın da kendi oyuna sahip çıkacağı bir sorumluluk göstermesi lazım. Biz çok seçim kaybettik ama bu sefer kazanacağız. Nerede yanlış yaptık diyerek çok ders çıkarttık. Eğer ders çıkarmamış olsaydık 31 Mart seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin toplam 11 büyükşehir CHP tarafından yönetiliyor olmazdı. Nüfusun yüzde 50’si yapıyor. Biz aslında yerelde iktidarız. İktidar bunu çekemediği için bize baskı uygulamaya çalışıyor” dedi.

Salıcı, İBB’ye teştişe ilişkin ise, “Bizim belediye başkanlarımıza hiçbir şey yapamazlar. İstanbul’un ikinci seçimi bunun için oldu. Hayatı boyunca “millet iradesi” lafı ağızlarından düşmeyen iktidar, millet iradesi kendi aleyhlerine tecelli edince korktu ve ne yapacağını bilemedi” dedi.

Salıcı, ayrıca, “Millet İttifakı’nın içinde HDP yok ve katılmak gibi bir talebi de yok. İktidar bizi yan yana getirme gibi bir algı oluşturursa başarılı olacağını düşünüyor” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, FOX TV’de İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat’in konuğu oldu. Salıcı’nın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“AKP kolay kolay seçim istemez. Elinde mevcut bir güç var ve bunu devam ettirmek ister. Biz de ülkenin bu sıkıntıdan çıkması için seçim olmasını istiyoruz. Muhtemelen önümüzdeki sonbaharda seçime gideceğiz.

Biz hazırız. Bugün de seçim olsa hazırız. Seçime hazır olmanın koşulları var. Bu pazar seçim olsa CHP sandıkların başına yerleştireceği sandık sorumlularının yüzde 95’i hazır. Sandığa ne giriyorsa onun çıkmasını sağlamamız lazım. Vatandaşımızın da kendi oyuna sahip çıkacağı bir sorumluluk göstermesi lazım.

Biz çok seçim kaybettik ama bu sefer kazanacağız. Nerede yanlış yaptık diyerek çok ders çıkarttık. Eğer ders çıkarmamış olsaydık 31 Mart seçimlerinde İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Mersin toplam 11 büyükşehir CHP tarafından yönetiliyor olmazdı. Nüfusun yüzde 50’si yapıyor. Biz aslında yerelde iktidarız. İktidar bunu çekemediği için bize baskı uygulamaya çalışıyor.

Millet İttifakı’nın içinde HDP yok ve katılmak gibi bir talebi de yok. İktidar bizi yan yana getirme gibi bir algı oluşturursa başarılı olacağını düşünüyor.

Bizim belediye başkanlarımıza hiçbir şey yapamazlar. İstanbul’un ikinci seçimi bunun için oldu. Hayatı boyunca “millet iradesi” lafı ağızlarından düşmeyen iktidar, millet iradesi kendi aleyhlerine tecelli edince korktu ve ne yapacağını bilemedi.

Halk geçinemiyor. Sorunu çözmeye çalışan bir AKP iktidarı var ama meselenin tamamını görmüyor. Pansuman tedbirlerle uğraşıyorlar. Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu ve dünyada da kimsenin arkasında durmadığı ekonomi teorisi uygulanmaya çalışıldığı sürece biz bunlarla boğuşmaya devam edeceğiz.

Sayın Genel Başkan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da kanaat önderleriyle görüşüyor. Vatandaşın genel başkana sorabileceği her türlü soruyu sorabiliyorlar.

Terör terördür. Dini inançları sömüreni de terördür, etnik kökenleri ayrıştırmaya çalışanı da terördür, başka bir düzen kurmak istiyorum diyen de terördür. Elinize silah aldığınız andan itibaren demokratik mücadele olarak nitelendiremezsiniz. Bu iktidar herkese “terörist” diyor. Terör sözcüğünün ağırlığını yerle bir etti. Bankada paranız varsa, dolarınız varsa terörist oluyorsunuz.

Adayımız şu an belli değil. İttifakı oluşturan partiler bir araya gelerek adayı belirlerler ama şu an için belli değil.

“Karar mercii Millet İttifakı’nın masasıdır”

Benim gönlümden Sayın Kılıçdaroğlu geçer. Ben Kılıçdaroğlu’nun yardımcısıyım, benim liderim. 31 Mart sürecini ören, o ittifakı oluşturan, siyasi başarıya götüren lider. Biz başkanlık sisteminde değil de parlamenter sistemde olsaydık bizim başbakan adayımız kim olacaktı? O zaman da tartışılacak mıydı? Partinin genel başkanı, başkakan adayı olacaktı, yetki ona verilecekti. Benim gönlümden Sayın Kılıçdaroğlu’nun geçmesinden daha doğal bir şey yok. Ama günün sonunda karar mercii Millet İttifakı’nın masasıdır.

Bu pazar seçim olsa Erdoğan’ın aday olacağı belli ama karşısında kimin aday olacağı net değil. Bir süre oran 40-50’lerde idi. Ama şu an Erdoğan’a kesinlikle oy vermem diyenler yüzde 50’nin üzerinde, kesinlikle oy veririm diyenler ise yüzde 30’larda.

Sıkıntı büyük, insanımız yoksullukla, açlıkla sınanıyor ama umudunuzu kaybetmeyin. Türkiye, bütün bu sıkıntıları atlatacak siyasi iradeye sahip. İktidar değişecek. O kendisini yurt dışına atmak isteyen gençlerimiz Türkiye’de kalmak isteyecek.”

Paylaşın

Akşener, Erdoğan’a Sert Sözlerle Yüklendi

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündemin öne çıkan başlıkları hakkında değerlendirmede bulundu. Konuşmasında, Erdoğan’a sert sözlerle yüklenen Akşener, “Belediye başkanlığında; sokakta aç kalan çocukların imdadına koşardın. Şimdi vatandaşı aç gezerken, lüks içinde sefa sürebilen, vicdansız bir adam oldun. Kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da, sağır bir adam oldun.” dedi.

Haber Merkezi / Sözlerine haftaya çok kötü haberlerle başladık diyen Akşener, “Daha hayatlarının başındayken Enes oğlumuzu, Dilara ve Raziye kızlarımızı kaybettik. Enes’i hapsedildiği umutsuzluğa kurban verdik. Elinden alınan özgürlüğe, en yakınlarının gösterdiği umursamazlığa ve yaşamaya zorlandığı hayatın sonucunda çıkışı intiharda bulmasına kahrolduk. Raziye ve Dilara’yı ise ülkemizdeki tıpkı diğer genç kadınlar gibi önü bir türlü alınamayan alınmak da istenmeyen bir vahşete, mahkeme kararlarına rağmen yetkililerin ısrarla parmağını oynatmadığı bitmeyen bir şuursuzluğa kurban verdik” dedi.

“Buradan Sayın Erdoğan’a bir çağrıda bulunmak istiyorum” diyerek konuşmasına devam eden İYİ Parti lideri, “Artık yeter. Bu ölümlerin artık durması gerekiyor. Senin de çocukların, torunların var. Bu ölümlere benim kadar senin de üzüldüğünü biliyorum. Bunun siyasi bir yanı yok. Her hafta çocuklarımız ölüyor. Her hafta gençlerimiz, kadınlarımız ölüyor. ölümlerin ardından ‘tweetler’ atmak yetmiyor. Kaybettiğimiz her gencin ardından üzüntü beyanlarında bulunmak yetmiyor. Katledilen her kadının ardından ağıt yakmak yetmiyor. Gel iktidar ve muhalefet el ele verelim. Bu ülkenin lügatından kadın ölümlerini, genç ölümlerini silelim. Ben ve partim açık yüreklilikle her türlü katkıyı vermeye hazırız. Yeter ki artık çocuklarımız ölmesin. Yazıktır, günahtır.

Erdoğan’ın bu çağrıya yanıt vereceğinden “şüpheli” olduğunun da altını çizen Akşener, “Çünkü kabul edelim, Sayın Erdoğan son zamanlarda pek iyi değil. o nedenle de artık her gün kendisinin ruhsal bunalımlarının yeni bir yansımasına şahit oluyoruz. Egosantriksin serzenişlerinin her gün yeni birisini izlemek zorunda kalıyoruz. Öfke nöbetlerine, kutuplaştırıcı tiratlarına maruz kalıyoruz. Nitekim güven ve istikrar diye çıktığı yolda liyakatın yerini beceriksizliğe, bilginin yerini cahilliğe, sağduyunun yerini öfkeye bıraktığını görüyoruz. Bunun sonucunda güven ve istikrarın zerresinin bile olmadığı felakete giden bir yolda milletçe yürüyoruz.

İYİ Parti Lideri Akşener’in konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle;

“Haftaya çok acı haberlerle başladık. Daha hayatlarının baharındayken, Enes oğlumuzu, Raziye ve Dilara kızlarımızı kaybettik. Enes’i, aynı Fedai öğretmenimiz gibi, hapsedildiği umutsuzluğa kurban verdik. Elinden alınan özgürlüğe, en yakınlarından gördüğü umursamazlığa, ve yaşamaya zorlandığı hayatın sonucunda, çıkışı intiharda bulmasına kahrolduk.

Raziye ve Dilara’yı ise, ülkemizdeki daha nice genç kadın gibi, önü bir türlü alınamayan, alınmak da istenmeyen bir vahşete, mahkeme kararlarına rağmen, yetkililerin ısrarla parmağını oynatmadığı, bitmeyen bir şuursuzluğa kurban verdik. Ruhları şad, mekanları cennet olsun. Yüce Allah, sevenlerine, sabr-ı cemil ihsan eylesin. Buradan, Sayın Erdoğan’a, bir çağrıda bulunmak istiyorum. Artık yeter.

Bu ölümlerin artık durması gerekli.Senin de çocukların var, senin de torunların var. Bu ölümlere, benim üzüldüğüm gibi, senin de üzüldüğünü biliyorum. Bunun siyasi bir yanı yok. Her hafta, çocuklarımız ölüyor. Her hafta, gençlerimiz ölüyor. Her hafta, kadınlarımız ölüyor.

Ölümlerin ardından tweetler atmak yetmiyor. Kaybettiğimiz her gencin ardından, üzüntü beyanlarında bulunmak yetmiyor. Katledilen her kadının ardından, ağıt yakmak yetmiyor. Gel, iktidar ve muhalefet el ele verelim, bu ülkenin lügatından, kadın ölümlerini, genç ölümlerini silelim. Ben ve partim, açık yüreklilikle her türlü katkıyı vermeye hazırız. Yeter ki artık çocuklarımız ölmesin. Yazıktır.

Hey gidi hey… Neydin, ne oldun Sayın Erdoğan? Belediye başkanlığında; sokakta aç kalan çocukların imdadına koşardın. Şimdi vatandaşı aç gezerken, lüks içinde sefa sürebilen, vicdansız bir adam oldun. Bir zamanlar, geçmiş iktidarların hatalarından ders alırdın. Şimdiyse, kendi hatasını göremeyecek kadar kör, doğruları duyamayacak kadar da, sağır bir adam oldun.

“Nereden, nereye?” değil mi Sayın Erdoğan

Eskiden, bilgi ve tecrübe sahibi insanları etrafında toplardın; Şimdiyse, etrafını bol maaşlı şakşakçılarla çeviren, acayip bir adam oldun. Milletin adamı olarak yola çıktın; Şimdi milletin karşısına çıkamıyorsun, yüzüne bakmıyorsun, sesini duyamıyorsun. “Nereden, nereye?” değil mi Sayın Erdoğan.

Bizden beklenen Nebati bakanın gözlerinin içine bakmamız. Bakınca ne görüyoruz? Ekonomiyi giderek içinden çıkılmaz bir noktaya getirirken ‘Siz en fazla maaşınızı kaybedersiniz’ diyerek adeta ruhani selefi damat bakana selam çakan empati yoksunu birini görüyoruz.

Buradan ekonomiyi yönetenlere sesleniyorum. Lütfen aklınızı başınıza alın. Size ne yapmanız gerektiğini ben söyleyeyim. Aynı 128 milyar dolar meselesinde olduğu gibi yine gizli kapaklı işler yapmaya başladınız. Yatırım yapmak isteyen iş dünyasını dövizini bozdurmazsan sana kredi vermem diye tehdit ediyorsunuz. Sanayicinin gelirinin yüzde 25’ine el koyuyorsunuz. Yapmayın.

Bu gizli kapaklı işlere merakınız ekonomiyi daha kırılgan hale getiriyor. İlk yapmanız gereken enflasyonla mücadeleye öncelik verip ekonomideki belirsizlikleri ortadan kaldırmak ve enflasyon devülasyon sarmalını bu şekilde kırmak. Daha önce ne yapmanız gerektiğini anlatmıştım. İzlemediyseniz, internetten açın izleyin. Eğer yapamıyorsanız bir zahmet siz gideceksiniz, biz geleceğiz biz yapacağız.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni acemi ekonomistlerin, iş bilmez yöneticilerin ve saray cehaletinin deneme tahtası olmaktan biz kurtaracağız. İYİ Parti iktidarında ekonomiyi de memleketi de biz düze çıkaracağız. Bildiğiniz gibi Pazartesi günü işsizlik verileri açıklandı. İşsiz gençlerimizdeki artışın 120 bin kişi olduğunu üzülerek gördük. Daha da üzücü olanı ise bu 120 bin kişinin 105 bininin kadın olması.

Bir başka ifadeyle iş gücüne dahil olan 118 bin genç kadının sadece 13 bini iş bulmuşken, 105 bin genç kadın iş bulamamış. Kayıt dışı istihdam artışının 608 bini kadın istihdamında gerçekleşmiş. AK Parti iktidarının ekonomideki yönetim modeli gençleri ve kadınları dışlayan, onları güvencesiz istihdama iten çağ dışı anlayıştan başka bir şey değil. Bunu kabul etmiyoruz. Bu ülkenin kadınları, gençleri çok daha iyisini hak ediyor.

20 Ocak 2020’den beri tam 77 ile gittik. Karşılaştığımız yoksulluğu en derinden hissedenlerden biri olan gençlerimizin düşüncelerini de dinleme fırsatımız oldu. Henüz 12 yaşında faizden, enflasyondan bahseden çocuklarımızı, 16 yaşında asgari ücreti merak eden gençlerimizi dinledim.

Ülkemizin her yanını saran kayırmacılığın, torpilin ve liyakatsizliğin karşısında kendine bir fırsat bulamayan, bulamadıkça ülkesinden umudunu kesen, umudu yurt dışında arayan gençlerimizi daha iyi anladım. Gençlerimizi bu hale getiren bu ucube düzenden daha da utandım. Sayın Erdoğan, günde 20 liraya mahkum edip üstüne bir de ‘Elinize dilinize vursun’ dediğin gençlerin üçte birinin yoksul olduğunu biliyor musun?

Ülkemizdeki 12.3 milyon yoksul vatandaşımızın tam 6.2 milyonun genç olduğunu biliyor musun? 12 milyon gencimizin; 2 milyonunun, bilgisayarının olmadığını, 1,3 milyonunun, eski giysilerinin yerine, yenisini alamadığını, 1 milyonun, ikinci bir ayakkabısının olmadığını, biliyor musun?

“Başka bir dünya mümkün” dediğin dünya, bu mu Sayın Erdoğan? Uçan, kaçan, tüm dünyaya kafa tutan Türkiye, bu mu? Gençlere reva gördüğün hayat, bu mu? Eski Türkiye’den dem vurarak, Nankörlükle, tembellikle, iş beğenmemekle suçlayarak, “Çıkar telefonunu göster” nobranlığına hapsederek, onların, bu yoksulluğa razı olmalarını bekleyemezsin.

Kendi beceriksizliğinin faturasını, bu ülkenin gençlerinin sırtına yükleyemezsin. Bugün Türkiye’de doğan bir çocuk ebeveynlerinden daha iyi bir hayata yaşama lüksüne sahip değil. Bugün 18 yaşında bir genç annesinin 18 yaşındaki haline göre çok daha kötü şartlarla karşı karşıya. Bu durum gençlere ‘Hayal kurma’ demektir. ‘Geleceğini yurt dışında ara’ demektir.

Bunu kabul edemeyiz. Artık son denmelerini yaşadığın 20 yıllık iktidarının sonucunda çocuklarımızı yoksulluğa mahkum etmişsen sen artık o koltukta oturmayı hak etmiyorsun demektir. O beğenmedikleri Cumhuriyetimizin en temel vasıflarından birisi eğitime erişimi eşit bir şekilde sağlamasaydı.

“Asıl mesele eğitimin vasatlaşmasıdır”

Eğitime erişimin sağlanması durumunda sınıfsal arası geçirgenliğin yaşandığı bir Türkiye vardı. Asıl mesele eğitimin vasatlaşmasıdır. Devletin eğitimden elini çekermiş gibi yapmasının doğru olmadığını söylüyorum.

Sosyal devlet olma hakkını, görevini, zorunluluğunu vakıflara, derneklere, cemaat ve tarikatlara bıraktığını bir anlayışla fakir fukara bedelsiz, ücretsiz kaldığı, okuduğu okullara, yurtlara mahkum edildi. Eğitimdeki bu rezaleti çözmeyi Allah bize nasip edecek. Fakirliğe mahkum edilen o çocukların yeniden hayal kurmasını devlet eliyle sağlayacağız. Bunu yapamıyorsak Allah bana hiçbir şeyi nasip etmesin.

Önce aileleri, sonra çocukları mahkum ediyorsunuz. O çocukların hayallerini elinden aldınız Sayın Erdoğan. 2020-2021 yılında Türkiye’de yüksek öğretimde yaklaşık 8 milyon öğrenci bulunuyor. 450 bini burs, 1 milyonu kredi alıyor.

Öğrenciliği bitmiş, kredi borçlusu öğrenci sayısını KYK verileri şeffaf olmadığı için tam bilemiyorum. Ancak 2021’in Mart ayı itibariyle devlete borçlu öğrencilerimizin sayısının 5 milyonu aştığını, 300 binden fazla öğrencimiz hakkında ise icra takibi veya yasal işlem başlatıldığını biliyoruz.

Gençlerin aldıkları kredi miktarının büyük bir kısmı devlet yurdu bile olsa yurt ücretlerine gidiyor. Örneğin bugün 850 lira alan bir öğrenci, 200-400 lirasını yurda ayırıyor. Eline kalan para ise devlet yurtlarındaki yemeğe bile yetmiyor. Üstelik yurtlardaki, hijyenik olmayan koşullar, kalabalık odalar, yavaş internet gibi, onlarca problem de cabası.

Öğrencilerimiz bu parayla; Hem okumaya, hem geçinmeye, hem yaşamaya, hem kendilerini geliştirmeye, hem de sosyalleşmeye çalışıyor. Ancak bu miktarlar ile, bunu gerçekleştirebilmek imkânsız. İşte gençler, tam da bu yüzden; kendilerini sömüren, okul hayatlarını engelleyen, güvencesiz işlerde çalışmak zorunda kalıyor.

Sözde yarı zamanlı işlerde, kötü niyetli işverenler, gençlerin emeklerini, sonuna kadar sömürüyor. Maalesef, zorlu çalışma koşullarının, ve uzun çalışma saatlerinin, resmen norm haline getirildiği ülkemizde, gençler, haklarını aramayı, akıllarına bile getiremiyor.

Birazcık sesini çıkaranlar, haklarını arayanlar, hemen işten atılıyor, maaşlarını alamıyor. Gençlerimiz sürekli, aç kalmak ile, hak aramak arasında, tercih yapmaya zorlanıyor. Diyelim ki; tüm bu zorluklardan sonra, okullarını bitirmeyi ve mezun olmayı başardılar. Sorun burada da bitmiyor.

Yeni mezunları, işsizlik, asgari ücret, kayıt dışı çalışma gibi, Türkiye’nin en acı gerçekleri bekliyor. Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi verilerine göre; Türkiye’de en çok tercih edilen bölümlerden biri olan; işletme mezunlarının, yüzde 60’ı, asgari ücretle iş bulabiliyor.

Aynı şekilde, bu mezunların, yüzde 40’ı, mezun olduktan, en erken 6 ay sonra iş bulabiliyor. Yalnızca işletme değil, hukuktan tıbba, öğretmenlikten veterinerliğe kadar, neredeyse her branşta, benzer sorunlar var.

Yani gençlerimiz, hem kısa zamanda iş bulamıyorlar, hem de buldukları işlerden, yeteri kadar para kazanamıyorlar. Peki hal böyleyken, bu öğrenciler, kredi borçlarını nasıl ödüyorlar? Cevabı basit: ödeyemiyorlar.

Her ne kadar, 2 seneliğine faiz işletmeme, 36 ay taksitlendirme gibi, sistemler olsa da; genç işsizliği ve asgari ücret gerçeği karşısında, öğrencinin, maaşının yarısı ile, kredi ödemesi gerekiyor. Uygulanan yüksek faiz, borç yükü, kurdaki artış, enflasyon ve yaşam pahalılığının getirdiği yük de, tüm bunların cabası…

Değerli dava arkadaşlarım; İşte o nedenle, bugün, Milletin Kürsüsü’nde, gençlerimizi dinleyeceğiz. İktidarın, gençlerimizin hayatlarında açtığı bir yarayı, ve sonuçlarını kendilerinden duyacağız.

KYK mağdurlarının sesini duyurmak için, Uğur Yavaş kardeşimiz aramızda. Şimdi, başta sayın Erdoğan ve iktidar mensupları olmak üzere, herkesi, gençlerimizi dinlemeye davet ediyorum. Buyur Uğurcum, söz de, kürsü de senindir.

“Bu iktidar çocuklarımıza iyi bir eğitim, iş imkanı sağlıyor mu?”

Eğitim bursunun amacı nedir? Maddi imkanı olmayan gençlerimize, eğitimden mahrum kalmasınlar diye maddi destek sağlamaktır. Gençler eğitimlerini tamamlayıp iş sahibi olduklarında bu borcu öderler. Bir öğrenci bu borcu devletin sağlayacağı eğitim ve iş karşılığında alır. Bu iktidar çocuklarımıza iyi bir eğitim, iş imkanı sağlıyor mu?

Hayır. Tam tersine iş sağlayan işletmeleri batırmak için çalışıyor. İş yoksa bu gençler borcunu nasıl ödeyecek? Bir anlaşmanın geçerli olması için her iki tarafın anlaşmanın şartlarını yerine getirmesi gerekiyor.

Sayın Erdoğan sen iş imkanı sağlamaktan vazgeçmişsin ama borcu tahsil etmekten vazgeçmiyorsunuz. Üniversiteler gelir kapısı olmuş… Sen iyi bir eğitim vermekten vazgeçmişsin ama KYK borcuna faizden vazgeçmiyorsun. Sen üzerine düşen hiçbir şeyi yapmamışsın sonra da tefeci gibi gençlerin üzerine çöküyorsun.

Paylaşın

HDP’li Güzel’in Dokunulmazlık Dosyası TBMM’de

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı fezlekesi Meclis’e gönderildi. Güzel hakkındaki dokunulmazlık dosyası Adalet Anayasa Karma Komisyonu’na havale edildi.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; “Terör örgü üyeliği” suçlamasıyla hakkında dokunulmazlığının kaldırılması istenilen Güzel’in fezlekesi öncelikle karma komisyonda ele alınacak. Komisyon ve Genel Kurul’da dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar verilmesi halinde, bu dosyadan yargılama yolu açılmış olacak.

Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin önceki gün yapılan Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısında, Güzel hakkındaki fezlekenin, öncelikle TBMM Anayasa Adalet Karma Komisyonu gündemine alınması talimatı verdi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılmasını talep etmişti. Edinilen bilgiye göre Erdoğan, bir milletvekilinin “PKK’lı bir teröristle fotoğraflarının ortaya çıkmasına eyvallah diyemeyeceklerini” belirterek, Güzel hakkındaki dokunulmazlık fezlekesinin ayrılarak öncelikle karma komisyon gündemine alınmasını istedi.

Güzel hakkındaki Meclis’te bulunan diğer dokunulmazlık dosyalarının da öne çekilmesi gündemde.

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, 2017’de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin düzenlediği hava operasyonunda öldürülen Volkan Bora’yla birlikte görüntüleri kamuoyuna yansımıştı.

Fotoğrafın çekildiği sırada çözüm sürecinin devam ettiğini, o dönem hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirten Güzel, 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savunmuştu.

Paylaşın

Genel Sağlık Sigortası Primine Yüzde 41 Zam

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), 2022’de Genel Sağlık Sigortası (GSS) primini aylık 150,12 lira, emzirme ödeneğini 316 lira, cenaze ödeneğini 1.250 lira, geçici iş göremezlik ödeneğini ise günlük 166,80 lira olarak duyurdu.

Kurum’dan yapılan açıklamaya göre, sigortalı bir işte çalışmayan veya herhangi bir kapsamda sosyal güvencesi olmayan kişiler, 2022’de ayda 150,12 lira Genel Sağlık Sigortası (GSS) primi ödeyerek kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için sağlık hizmetlerinden yararlanabilecek.

GSS primini ödeyecek maddi gücü olmayan vatandaşların ise ikametlerinin bulunduğu yerdeki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfına müracaat ederek gelir testi yaptırmaları gerekecek.

Gelir testi yaptıran kişilerin aile içinde kişi başına düşen geliri brüt asgari ücretin üçte birinin altında ise GSS primleri devlet tarafından karşılanacak. Bu kişiler devlet ve üniversite hastanelerine başvurduklarında sağlık hizmetlerinden ücretsiz faydalanabilecek.

Emzirme ve cenaze destekleri de arttı

Doğum yapması halinde sigortalı kadına veya sigortalı olmayan eşinin doğum yapması halinde sigortalı erkeğe verilen emzirme ödeneği, yeni yılla birlikte 232 liradan 316 liraya yükseltildi.

Emzirme ödeneğinden faydalanabilmek için 4A’lı (SSK) çalışanların doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları priminin yatmış olması, 4B’li (Bağ-Kur) çalışanların ise doğumdan önceki bir yıl içinde en az 120 gün kısa vadeli sigorta kolları priminin yatmış olmasının yanında prim borcunun bulunmaması gerekiyor.

İş kazası veya meslek hastalığı sonucu ölen ya da sürekli iş göremezlik geliri, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken ölenlerin ve en az 360 gün prim bildirilmiş olup da ölen sigortalıların hak sahiplerine verilen cenaze ödeneği de 2022 için 1250 lira oldu.

Asgari günlük kazanç üzerinden hesaplanarak, iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık halleri nedeniyle istirahatli olan sigortalılara verilen geçici iş göremezlik ödeneği, 2022’de sigortalıların istirahatli bulundukları günlerde 166,80 lira üzerinden hesaplanacak.

Çırak ve öğrenciler için ise bu hesaplama 83,40 lira asgari üzerinden yapılacak. Bu artıştan, rapor kullanmaya 2021’de başlamış olanlar da yararlanacak.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Metal İşçileri İle MESS Arasında Anlaşma Sağlandı

Türk-İş’e bağlı Türk Metal, DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş ve Hak-İş’e bağlı Özçelik-İş sendikaları ile işveren sendikası Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası (MESS) arasındaki toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde gece 02.30 itibariyle anlaşma sağlandı ve imzalar atıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; 130 bin işçiyi ilgilendiren, iki yıl geçerli olacak özel sektörün en büyük toplu sözleşmesiyle işçi maaşlarına ilk 6 ay için yüzde 27,44 zam yapıldı.

Anlaşmanın ayrıntıları

İmzaların atılmasının ardından 3 sendikanın yaptığı ortak açıklamada sözleşmenin detaylarına ilişkin şu bilgiler verildi:

“Toplu Sözleşme müzakerelerimiz 12 Ocak 2022 Çarşamba sabaha karşı 02.30’da başarıyla sonuçlanmıştır. MESS ücret ortalamasına yıllık yüzde 65,67 oranında zam alınmıştır. Bunun açılımı şöyledir:

Birinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 10, bunun üzerine 3 lira 70 kuruş seyyanen zam alınmıştır. Bunun karşılığı yüzde 27,44’tür.

İkinci 6 ayda herkesin saat ücretine yüzde 30 oranında zam yapılacaktır. Bu oran enflasyon korumalıdır.

Sözleşmenin üçüncü ve dördüncü 6 aylarında ise enflasyon oranında artış yapılacaktır.

Sosyal haklara; birinci yıl yüzde 35 artış, ikinci yıl ise enflasyon oranında zam alınmıştır. Kurban Bayramı yardımı birinci yıl için bütün gruplara yüzde 75 oranında arttırılmıştır. İlki bu ocak ayında olmak üzere herkese net 400 TL’lik erzak çeki, 2023 Ocak ayında yine net 400 TL’lik erzak çeki verilecektir.”

Grev kararı alınmıştı

Eylül ayında başlayan görüşmelerde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle Türk Metal Sendikası grev kararı almış, taraflar, 10 Ocak Pazartesi günü yeniden görüşmelere başlamıştı.

Paylaşın

Dünya Bankası, Türkiye’nin Büyüme Beklentisini Yarıdan Fazla Düşürdü

Dünya Bankası 2022’de Türkiye için gördüğü büyüme oranını yarıdan fazla düşürerek yüzde 2’ye çekti. Banka, Türkiye ekonomisinin 2021 için büyüme tahminin yüzde 9,5, 2022 için yüzde 2 ve 2023 için yüzde 3 olduğunu bildirdi.

Banka, Haziran 2021’de yayımladığı raporda, Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 5, 2022’de yüzde 4,5 ve 2023’te yüzde 4,5 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu. Banka, Ekim 2021’de ise tahminlerinde güncellemeye giderek, Türkiye’nin 2021’de yüzde 8,5, 2022’de yüzde 3 ve 2023’te yüzde 4 büyüyeceğini öngörmüştü.

Dünya Bankası, Küresel Ekonomik Beklentiler Raporu’nda gelişmiş ekonomiler için büyüme beklentilerini düşürdü, gelişmekte olan ekonomilerde ise ekonomik toparlanmanın yüksek borç seviyeleri, artan gelir eşitsizliği ve yeni koronavirüs varyantları nedeniyle tehdit altında olduğu uyarısı yaptı.

Dünya Bankası Kalkınma Beklentileri Grubu Direktörü Ayhan Köse’nin hazırladığı raporda geçen yıl yüzde 5,5 olarak kaydedilen küresel ekonomik büyümenin “belirgin” bir yavaşlamayla 2022’de yüzde 4,1’e ve 2023’te yüzde 3,2’ye gerileyeceği öngörüsünde bulunuldu. Uluslararası Para Fonunun (IMF) da 25 Ocak’ta açıklanacak raporunda ekonomik büyüme beklentilerini düşürmesi bekleniyor.

Omicron beklentileri daha da düşürebilir

Koronavirüsün hızla yayılan Omicron varyantının etkisini sürdürmesi durumunda gerilemenin daha da fazla olabileceği endişesi dile getirildi. Ayhan Köse, Reuters ajansına yaptığı açıklamada, Omicron varyantında bir tırmanışın, küresel ekonomik büyüme beklentilerini yüzde 0,7 oranında geriye çekebileceğini kaydetti.

Raporda gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde 2020’deki daralmanın ardından 2021’de ekonomik faaliyetlerde güçlü canlanma yaşandığına işaret edilirken uzun süreli enflasyon, tedarik zincirleri ve iş gücündeki süregelen sıkıntılar ve koronavirüs varyantlarının dünya çapında büyümeye olumsuz etki edebileceği uyarısında bulunuldu.

Beslenme, sağlık ve eğitimde geriye gidiş

Dünya Bankası Başkanı David Malpass, gelişmekte olan ülkelerin düşük aşılama oranı, küresel makroekonomik politikalar ve borç yükü ile bağlantılı uzun vadeli sorunlar yaşadığını belirtti. Yoksulluk, beslenme ve sağlık alanlarındaki olumsuz gidişle pandemide okulların kapatılmasının kalıcı etkilerine işaret eden Malpass, “düşük ve orta gelirli ülkelerdeki 10 yaşındaki çocuklar arasında basit bir hikayeyi okuyamayanların oranının yüzde 53’ten yüzde 70’e çıktığını” kaydetti.

2019 Aralık ayında patlak veren koronavirüs pandemisi dünya çapında 5,8 milyon kişinin ölümüne yol açtı, 300 milyon kişi Covid-19’a yakalandı. Dünya nüfusunun yüzde 59’unun en az tek doz aşı olduğu, buna karşılık düşük gelirli ülkelerde bu oranın yüzde 8,9’da kaldığı tahmin ediliyor.

Dünya Bankası Başkanı Malpass, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki büyüme oranları arasında “büyüyen bir uçurum” bulunduğunu belirterek bu durumun toplumsal gerilim ve huzursuzlukları da tetikleyebileceği uyarısı yaptı.

Büyüme beklentileri

Rapora göre ABD’de 2021’de yüzde 5,6 olan büyüme oranı 2022’de yüzde 3,7’ye ve 2023’te yüzde 2,6’ya gerileyecek. Geçen yıl yüzde 5,2 büyüyen Euro Bölgesinde ise 2022’de yüzde 4,2, 2023’te ise yüzde 2,1’lik büyüme öngörülüyor.

Gelişmekte olan ülkeler sınıfındaki en büyük ekonomi olan Çin’de de 2021’de yüzde 8 olarak kaydedilen büyüme oranının 2022’de yüzde 5,1, 2023’te yüzde 5,3 olması bekleniyor.

Genel olarak gelişmekte olan ülkelerin genelinde ise 2021’deki yüzde 6,3’lük büyüme oranı 2022’de yüzde 4,6’ya ve 2023’te yüzde 4,4’e gerileyecek.

Türkiye tahminleri

Dünya Bankası 2022’de Türkiye için gördüğü büyüme oranını yarıdan fazla düşürerek yüzde 2’ye çekti. Banka, Türkiye ekonomisinin 2021 için büyüme tahminin yüzde 9,5, 2022 için yüzde 2 ve 2023 için yüzde 3 olduğunu bildirdi.

Dünya Bankası, Haziran 2021’de yayımladığı raporda, Türkiye ekonomisinin 2021’de yüzde 5, 2022’de yüzde 4,5 ve 2023’te yüzde 4,5 büyüyeceği tahmininde bulunmuştu. Banka, Ekim 2021’de ise tahminlerinde güncellemeye giderek, Türkiye’nin 2021’de yüzde 8,5, 2022’de yüzde 3 ve 2023’te yüzde 4 büyüyeceğini öngörmüştü.

“Sert iniş” riski artıyor

Ayhan Köse de gerekli finansmanı sağlamadaki seçeneklerin sınırlı oluşu, sürekli enflasyon baskısı ve artan mali kırılganlıklar nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin “sert iniş” yaşama riskinin yükseldiğini belirtti.

Artan faiz oranlarının ek riskleri beraberinde getirdiğine işaret eden Köse, özellikle de ABD ve diğer büyük ekonomilerin faiz oranlarını beklenenden aylar önce, ilkbaharda yükseltmesi durumunda ekonomik büyüme tahminlerinin de olumsuz etkilenebileceğini kaydetti.

Köse, pandemi nedeniyle toplam küresel borçların son 50 yılın en yüksek seviyelerine çıktığını belirterek borçların yeniden yapılandırılmasının hızlandırılması için ortak çaba gerektiğini kaydetti.

Dünya Bankası raporunda enflasyondaki hızlı artışa dikkat çekilerek enflasyon oranlarının gelişmiş ekonomilerde 2008, gelişmekte olan ekonomilerde 2011 sonrasının en yüksek seviyelerine çıktığı ve bu durumun özellikle düşük gelirlileri olumsuz etkilediği vurgulandı.

(Kaynak: DW Türkçe ve Euronews Türkçe)

Paylaşın