Kilo Vermek İçin En Etkili 3 Detoks İçeceği

Kilo verme diyetin en önemli kısmı, sizin için neyin işe yaradığını anlamaktır. Kilo verme yönteminizle ne kadar uğraşırsanız uğraşın, ancak doğru yolu izlerseniz vücudunuzdan fazla kiloları atmayı başarabilirsiniz.

Haber Merkezi / Su her zaman kilo vermek için iyi bir seçenek olarak görülmektedir. Doğal içeriklerle birleşen su, sadece besleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda vücutta bulunan ekstra yağ üzerinde muazzam etki yaratabilen harika bir içecek haline gelir. Bunun yanında detoks içecekleri de bulunmaktadır.

İşte kilo vermede etkili olabilecek üç harika detoks içeceği:

Tarçın-Bal

Bu iki harika besinin faydalarını hiç kimse yadsımıyor. Tarçın anti viral, ve antifungal iken, bal antioksidanların güç merkezidir.

Limon-Zencefil

Limon ve zencefilin faydaları saymaya gerek yok. Bir limon-zencefil detoks içeceği hazırlamak için bir bardak ılık suya yarım limon suyu ve 4 – 5 gr. rendelenmiş zencefil eklemeniz gerekir. Uzmanlar, bu suyun normal miktarlarda düzenli olarak tüketilmesinin toksinleri vücuttan etkili bir şekilde atacağını öne sürüyorlar.

Araştırmalara göre zencefil açlığı azaltır ve limon zengin bir C vitamini ve antioksidan kaynağıdır. Bu içecek aynı zamanda bağışıklığı büyük ölçüde güçlendirir.

Salatalık-Nane

Sadece besleyici olmakla kalmayıp aynı zamanda harika bir tada sahip olan başka bir harika içecek. Su açısından zengin salatalık ve besin açısından zengin nane bir araya getirildiklerinde asla yanılmazlar. Bu içeceği hazırlamak için bir şişe suya birkaç dilim salatalık ve ince kıyılmış nane yaprağı ekleyebilirsiniz.

Bu detoks suyu günlük olarak tüketilebilir. Araştırmalara göre, salatalık-nane içeceği kilo vermeye yardımcı olur ve ayrıca kan basıncını düşürmek, kanseri önlemek gibi sayısız fayda sağlar. Bunlar aynı zamanda zengin bir antioksidan kaynağıdır.

Paylaşın

Zihinsel Gücünüzü Geliştirmenin Uzman Onaylı Yolları

Zihinsel gücünüz ne ise, yaşamınızda yolunuza çıkması muhtemel engellere karşı tutumunuzda o olacaktır. Belirgin bir yakın gelecek veya uzak gelecek için ayrıntılı planlar yapabilirsiniz, ancak tüm bunlar için, hayat size ne sürprizler yaparsa yapsın, sizi kaya gibi sağlam tutacak zihinsel güce sahip olmanız gerekli.

Haber Merkezi / Psikologlar zihinsel gücü, belirli bir bireyin zorluklara göğüs gerdiği zamanki direncin ölçüsü olarak tanımlar. Her birey zor bir durumla karşılaştığında belirli bir tutum sergiler ve bu tutum zihinsel gücu oluşturur.

Krizler, finansal sorunlar, çevresel faktörlerdeki olumsuz dönüşler, her insanın karşılaştığı kaçınılmaz engellerden sadece birkaçıdır. Bu olumsuz olayların etkileme derecesi bireyden bireye değişir ve kişinin bu etkilere tepki verme şekli zihinsel gücü oluşturan şeydir.

Zihinsel güç nasıl artırılır?

Zihinsel gücü artırmak için, kişinin disiplinli bir egzersiz rejimi benimsemesi gerekir; psikolojik bir egzersiz. Bu, temel inançları anlamayı, güçlü ve zayıf yönleri bulmayı, olumlu düşünceler için ekstra alan yaratmayı, duyguları yönlendirmenin uygun bir yolunu bilmeyi ve günlük aktiviteleri gözlemlemeyi içerir.

Zihinsel gücü artırmak için kişi zihinsel enerjiyi her zaman akıllıca kullanmalıdır: Kontrol edemediğiniz şeyler hakkında kafa yormak beyin gücünü boşa harcamak, zihinsel enerjiyi hızla tüketir. Çözemediğiniz olumsuz problemler hakkında ne kadar çok düşünürseniz, yaratıcı çabalar için o kadar az enerjiniz kalır.

Örneğin, oturmak ve endişelenmek. hava tahmini yardımcı olmuyor. Önünüze büyük bir fırtına geliyorsa, bunun için endişelenmek onu engellemez. Ancak buna hazırlanmayı seçebilirsiniz. Yalnızca kontrolünüz altında olana odaklanın.

Zihinsel enerji nasıl kullanılır?

Zihinsel enerji üretken işler için kullanılmalıdır. Örneğin, okul günlerinde ilgilendiğiniz uzun zamandır unutulmuş bir hobi veya boş zaman etkinliği bulmaya çalışın. Düşünceleriniz üretken olmadığında, onu hobiye yönlendirmeye çalışın. Bir hobi, ne kadar stresli olursanız olun zihninizi meşgul eder, çünkü yapmayı sevdiğiniz bir şeydir.

Etkileşimde bulunun, izole olmayın

Grup etkileşimlerine katılın, fikirlerinizi paylaşın, çeşitli konularda tartışın ve olumlu görüşler edinin.

Oku oku oku

Konsantre olmanız ne kadar zor olursa olsun okumayı bırakmayın. Kişisel gelişim üzerine kitaplar okumak sadece stresle başa çıkma konusunda size fikir vermekle kalmayacak, aynı zamanda zihinsel sağlığınızı gerçekten verimli bir şekilde artırabilecek çeşitli gerçeklerden haberdar olmanızı sağlayacaktır. Okumak için harcanan zaman asla boşa değildir.

Paylaşın

Türk Tabipleri Birliği’nden ‘Bilim Kurulu’ Kararlarına Tepki

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Pandemi Çalışma Grubu ve Türk Tabipleri Birliği, Merkez Konseyi Bilim Kurulu toplantısından sonra alınan temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları almasına tepki gösterdi.

Haber Merkezi / “Halk sağlığı için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir” çağrısında bulunan TTB, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi;

“Bilim Kurulu toplantısında temaslı aşılıların karantinaya alınmaması ve semptom göstermeyenlere PCR testi yapılmaması kararları alınmıştır. Bu kararları kamuoyuna açıklayan Sağlık Bakanı ve bireysel önlemlerle salgının şubat ayında kontrol altına alınacağını öngören salgının merkez üssü İstanbul’un il sağlık müdürünün yaklaşımları ise pandemi karşısında teslimiyeti işaret etmektedir.

“Salgın karşısında çaresiz kalmıştır”

Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yetmezlikleri, ekonomik kriz; liyakatsiz Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüğü yöneticileri, salgını kontrol altına alamamış ve kendi haline bırakmıştır. Yüksek sayıdaki ölümlere de kayıtsız kalınan bu kendi haline bırakma durumu yeni değildir ve bu durum salgının başından bu yana sürmektedir. Bilimsel temellerden yoksun son açıklamalar, Sağlık Bakanlığı ve il sağlık müdürlüklerinin pandemiyi yönet(e)meme sürecinde artık pes ettikleri aşamadır. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile tedavi edici hizmetlere ve hastanelere odaklanmış sağlık hizmetleri stratejisi çökmüştür. Güçsüzleştirilen ve birey hedefli örgütlenen birinci basamak sağlık hizmetleri, toplumsal bir tehdit olan salgın karşısında çaresiz kalmıştır.

Virüsün bulaşıcılığının artması nedeniyle test ve aşının özendirilmesi; etkin ve hızlı bir aşılama programı gerekirken Sağlık Bakanlığı’nın aldığı son kararlar bilimsel olarak kabul edilemez. Dolayısıyla kararların sağlık çalışanları ile toplumu karşı karşıya getirme, sağlıkta şiddeti artırma ihtimali yüksektir. Test sayısının azaltılması, hastalığın gerçek boyutunun toplum tarafından anlaşılamamasına neden olmaktadır. Bakanlık eliyle oluşturulan bu kontrolsüzlük hali her yurttaşımızı potansiyel COVID-19 vakasına dönüştürerek toplumu riske atmaktadır. Kamu otoritesinin topluma sunduğu mesaj bu iken sağlık çalışanlarına yönelik politikaları da benzerdir, zira bu kararlar ve uygulamalar sonrası sağlık kurumlarında da herhangi bir önlemin alınmaması, sağlık emekçilerinin hayatlarının da hiçe sayıldığını göstermektedir.

Kötü sağlık politikalarına rağmen tüm fedakârlıklarıyla salgını kontrol altına almaya çalışan hekimler ve onların örgütü Türk Tabipleri Birliği (TTB) olarak toplum sağlığı için bir kez daha uyarıyoruz: Omicron varyantı ile salgın yeni bir evreye girmiştir ve bu varyantın aşılıları dahi hasta edebildiği, bulaştırıcılığının çok yüksek olduğu ve kısa sürede toplumun büyük kısmına bulaşabileceği bilinmektedir. Son bilimsel verilere göre hastaneye yatırma ve ölüme yol açma potansiyelinin Delta’ya göre düşük olması ve daha hafif seyrettiği de bilinmektedir. Buna rağmen riskli gruplarda ölüme yol açma tehdidinin de büyük olduğu ve bu pikin ilerleyen günlerinde daha fazla ölümle karşılaşılabileceği de öngörülmektedir. Bununla birlikte hatırlatma dozunu yüksek düzeylerde tutan ülkelerde Omicron varyantının yol açabileceği hastane yatışlarının ve ölümlerin daha düşük olduğu görülmektedir.

Delta varyantı öncesi ve delta dönemindeki bilimsel yayınlarda, post-COVID sürecinin geçirilen hastalığın şiddeti ile paralellik göstermediği belirtilmişti. Bu anlamda, kişiler virüsle hastalandıktan sonra hayatta kalsalar bile sağlıkları olumsuz etkilenebilecektir.

Önümüzde kısa süre olduğunun bilinci ile halk sağlığını koruma yükümlülüğü olan Sağlık Bakanlığı, olası pikin en hafif geçirilmesi için elinden geleni yapmalıdır.

  • Toplumsal ve bireysel önlemler birlikte yaşama geçirilmelidir.
  • Aşısızların ve eksik aşılıların etkin ve hızlı bir kampanya ile aşılanmaları sağlanmalıdır.
  • 5-11 yaş grubu için aşılama programı başlatılmalıdır.
  • PCR yanında hızlı testlerden de yararlanılmalı; günlük yapılan test sayısı yükseltilmeli; temaslı ve risk gruplarının taramaları hızlı tarama testi ile yapılmalıdır.
  • Bulaştırma potansiyeli olan yakın temaslı kişiler, hatırlatma dozu yapılmış olsalar dahi karantinaya alınmalıdır.
  • İzolasyon ve karantina altına alınan aileler için adı konulmuş bir ekonomik ve sosyal destek programı uygulanmalıdır.
  • Bulaşı artırma potansiyeli olan barınma koşullarına sahip aile bireyleri için karantina dönemini geçireceği kamusal yerler sağlanmalıdır.
  • Ücretsiz ve nitelikli maskenin Omicron varyantı pikinde yaşamsal olduğunu hatırlatıyoruz. Riskli yerlerde çalışanlarda N95 maske dağıtılmalıdır.
  • Kalabalıklaşmalardan kaçınmak için önlemler alınmalıdır. Toplu yaşam yerlerinin kapasitesi %50 ile sınırlandırılmalıdır. Aşısız kişilerin bu yerlere girmeleri engellenmelidir. Bu öneriler toplu taşıma için de geçerlidir. Yüz yüze yapılacak etkinliklerde bu önlemlere dikkat edilmelidir, etkinliklerin mümkünse çevrimiçi olarak yapılması sağlanmalıdır.
  • Kapalı ortamlarda havalandırmaların kamusal denetimi sağlanmalıdır.
  • Çalışma hayatı, kalabalıklaşmanın gözlemlendiği bir diğer alandır. Fabrikalar ve kamu kurumları %50 kapasite ile çalışmalıdır. Bu süreçte çalışanlar herhangi bir hak kaybına uğramamalıdır.
  • Sağlık kurumlarında kapasitenin aşılmasına dair hazırlıklar yapılmalıdır.

“Bilimsellikten uzak iktidar…”

Bu öneriler toplumun ve sağlık emek meslek örgütlerinin karar alma süreçlerinde olduğu aktif bir mekanizmayla, değişen koşullara göre güncellenmelidir. TTB’nin aralık ayında yaptığı erken uyarı ve ayrıntılı önlemler kamuoyu ile paylaşılmıştır. Bu uyarılar kamu kurumlarınca göz önünde bulundurulmalıdır. Sıraladığımız önlemler, hem salgın kontrol deneyimi olan bilim insanları hem de Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu üyeleri tarafından da bilinmektedir. Olması gereken bilginin gereğini yerine getirecek iradeyi gösterebilmek ve yükümlülükleri yerine getirebilmektir.

Ne yazık ki yetkili merciler, sadece bireysel korunma önlemlerine bel bağlamıştır, salgın kontrolü vatandaşların aşı gönüllüğüne, fiziksel mesafe ve maske önlemlerine daraltılmış ve bırakılmıştır. Bakanlığın ve müdürlüklerin halk sağlığı yükümlülükleri rafa kaldırılmıştır. Bu tercih ile ölümlere sessiz kalan popülist, bilimsellikten uzak iktidar, yaşam hakkı ihlali yapmaya ve insanlığa karşı suç işlemeye devam etmektedir.

Halk sağlığı için gerekli adımları atmayan iktidar yönet(e)memektedir ve bu süreçte sorumluluğu olanlar istifa etmelidir.”

Paylaşın

Kendini ‘Ateist’ Olarak Tanımlayanların Oranı Arttı

KONDA Araştırma “TR100_2022: Türkiye 100 Kişi Olsaydı” başlıklı kapsamlı raporunu yayımladı. 18 yaş üzeri nüfusun temsiliyle ortaya çıkan raporda, cinsiyet ve yaş dağılımı, eğitim seviyesi, medeni durum, etnik kimlik dağılımı, din/mezhep dağılımı, sosyal medya kullanımı gibi pek çok alt başlıkla veriler aktarıldı.

Raporda yer alan veriler, aylık sosyal ve siyasal araştırmalar dizileriyle KONDA Barometresi kapsamında 12 yıl boyunca yapılan, Türkiye nüfusunu temsil eden 125 araştırma ve 300 binin üzerindeki görüşmelere dayanıyor. Öte yandan raporda 2008, 2015 ve 2018 yıllarında beş binin üzerindeki görüşmeci ile gerçekleştirilen Hayat Tarzları verileri de yer alıyor.

Raporda, 2021 itibari ile 18 yaş üzeri nüfusu temsil eden 62 milyon 378 bin kişiyi 100 kişi kabul ediyor. Yani KONDA’nın gösterimindeki her bir figür yaklaşık 620 bin kişiye tekabül ediyor.

Gösterimde yer alan başlıklar sırasıyla şöyle: Cinsiyet dağılımı, yaş grup dağılımı, eğitim seviyesi grupları, kadınlarda eğitim seviyesi grupları, medeni durum, evlilik kararı, büyünülen kent, yaşanılan yerleşim tipi, göç durumu, hane nüfusu, oturulan ev tipi, çalışma durumu, ev-araba sahipliği, etnik kimlik dağılımı, din/mezhep dağılımı, dindarlık seviyesi, sosyal medya kullanımı, alkol-sigara kullanımı, hayat tarzı.

Cinsiyet dağılımı ile başlayan rapora göre, Türkiye nüfusunda erkek ve kadın oranı her zaman birbirine eşit: 50 erkek ve 50 kadın.

“Dini inancım yok” diyenlerde artış

Din-mezhep dağılımında her 100 kişinin 94’ü bir dini inancı olduğunu belirtiyor. Bunların 88’i Sünni Müslüman, 5’i ise Alevi Müslüman. Dikkat çeken verilerden biri ise “Dini inancı yok” seçeneğindeki artış. 2011’de dini inancı olmayanların oranı yüzde 2 iken, 2021’e gelindiğinde bu oran yüzde 6’ye yükselmiş durumda.

Türkiye toplumu geçen on seneye göre daha yaşlanmış bir görüntü ortaya koyuyor. 18-32 yaş arası nüfus oranı 2011’de yüzde 39 iken, 2021’e gelindiğinde bu oran yüzde 33’e düşmüş durumda.

Toplumun dindarlık seviyesinde özel bir değişiklik göze çarpmasa da kendini “İnançsız/ateist” olarak tanımlayanların oranında belirgin bir artış var. 2011’de yüzde 2 olan inançsız/ateist oranı, 2021’de yüzde 7’ye yükselmiş durumda.

Kadınların yüzde 56’sı kendini “ev kadını” olarak tanımlıyor. 2011’de kendini “ev kadını” olarak tanımlayanların oranı ise yüzde 68. Bir diğer dikkat çekici veri ise işçi-esnaf kadınların oranındaki artış. 2011’de kendini “işçi-esnaf” olarak tanımlayan kadınların oranı yüzde 8 iken, 2021’e geldiğimizde bu oran yüzde 16.

Her 100 yetişkinden 31’i hayat tanımını tanımlarken ‘modern’ cevabı veriyor

Her 100 yetişkinden 31’i hayat tarzını tanımlarken “modern” cevabını veriyor. Bu oran 2012 yılında yüzde 27. Kendini “dindar muhafazakâr” olarak tanımlayanların oranında ise azalma var. 2012’de yüzde 27 olan oran, 2021’de 24’e düşmüş durumda.

Türkiye toplumunun genel eğitim seviyesi son on senede görünür biçimde artsa da hâlâ her 100 kişiden 7’si herhangi bir örgün eğitim almamış.

Türkiye toplumunun üçte ikisi evli veya evlenmek üzere. Bekârların oranı on yıl içinde artarak yüzde 20’den yüzde 29’a çıkmış durumda.

Toplum, küçülen birimler halinde yaşamaya başlıyor. Hane nüfusuna 2011 yılında 9 ve daha fazla kişi diyenlerin oranı yüzde 3 iken, 2021’de bu oran yüzde 1’e düşmüş durumda.

Toplumun televizyon izleme oranında ciddi bir düşüş gözlemleniyor. 2012 yılında televizyondan haber izlemediğini belirtenlerin oranı yüzde 4 iken,  2021’de yüzde 28’e dek yükselmiş.

Son on yıldır gazete okuma oranı sürekli azalıyor. Her dört yetişkinden üçü gazete okumadığını belirtiyor. 2014’te yüzde 30 olan gazete okuru oranı, 2020’de yüzde 25’e düşmüş durumda.

Hem ev hem de araba sahipliği oranı yarıdan az. Toplumun yaklaşık beşte birinin ne ev kendisinin ne de arabası var.

Kişilerin halen yaşadıkları yer, doğdukları yer ve babalarının doğum yeri kullanılarak yapılan hesaplar sonucunda edinilen bulguya göre; “toplumun yarıya yakını hayatının bir noktasında bulunduğu yerden göçmüş kişilerden oluşuyor.”

Konda, söz konusu araştırmayla ilgili şu bilgileri aktardı:

“Gösterimde yer alan oranların büyük bir kısmı o yıl gerçekleştirilen, aynı örneklem yönteminin uygulandığı on bir farklı araştırmanın toplu verileriyle hesaplandı. Bazı dağılımlar ise o sene içinde gerçekleştirilmiş tek bir araştırmanın verisine dayandığı gibi, birden fazla araştırmanın bileşik verisini de sunabiliyor. Gösterimde yer alan oranların her biri en az 2700, en fazla da 33 bin kişilik verilerden faydalanarak hesaplandı.”

Paylaşın

Adliyede ‘Tutuklama’ Krizi

Ankara Adliyesi’nde bir süredir bazı sulh ceza hâkimlikleri ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı arasında “tutuklama krizi” yaşandığı ortaya çıktı. Sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili adliyede oluşan bu rahatsızlık, savcılık yetkilileri tarafından HSK’ya da iletildi. Savcılık ile hâkimler arasındaki gerginliğin devam ettiği belirtildi.

Özellikle bazı suç örgütlerine yönelik düzenlenen operasyonlarda tutuklamaya sevk edilen kimi şüphelilerin serbest bırakılmasının savcılıkta rahatsızlık yarattığı bildirildi. Hatta başsavcılık yetkililerinin, bekledikleri tutuklama kararlarını vermeyen sulh ceza hâkimlerinin değiştirilmesini Hâkimler ve Savcılar Kurulu’ndan (HSK) istediği öğrenildi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, başkent merkezli kritik soruşturmalar yürüten Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, son dönemde tutuklamaya sevk ettiği bazı şüphelilerle ilgili sulh ceza hâkimlerinden istediği kararları alamadı.

Uyuşturucu baronu olduğu iddia edilen Nejat Daş ve Çetin Gören’in tutuklandığı bataklık operasyonu ile Milli Emlak yolsuzluğu dosyasında bazı şüphelilerin tutuklanmaması, eleştirilen bu kararlar arasında yer aldı. Bataklık soruşturmasında şüphelilere uyuşturucu taşımak için gemisini sattığı iddia edilen iş insanı U.Ş. serbest bırakılmış, ancak hakkında yakalama kararı çıkarılınca bir süre firar etmişti.

Başka bir soruşturmada dolandırıcılık iddiasıyla tutuklanan Doğan Çelik’in itiraz üzerine 11 gün sonra serbest bırakılması da uzun süre tartışıldı.

Serbest bırakıldı, firar etti

Bu durumun son güncel örneği ise iki dosya üzerinde yaşandı. Silah kaçakçılığı, uyuşturucu satıcılığı ve örgüt yöneticiliği iddiasıyla gözaltına alınan Serkan Tosun, 23 Aralık’ta savcılık tarafından tutuklama istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk edildi. Ancak sulh ceza hâkimliği, adli kontrol kararıyla Tosun’u serbest bıraktı.

Tosun, serbest kalır kalmaz kendi aleyhinde verdiği ifadede “Uyuşturucuyu Serkan Tosun’dan alıyorduk” diyen kişiyi pompalı tüfekle ayağından vurdu. Yeniden gözaltına alınan Tosun, sevk edildiği sulh ceza hâkimliği tarafından ikinci kez serbest bırakıldı. Savcılık, karara itiraz etti, yeniden yakalama kararı çıkarıldı. Ancak Serkan Tosun, kayıplara karıştı.

İkinci olay ise 16 milyon euroluk üç ayrı sahte senet düzenlenerek dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla yürütülen soruşturmada gözaltına alınan avukat O.G.’nin serbest bırakılması olayında yaşandı. G., çıkarıldığı Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından adli kontrol kararıyla serbest bırakıldı.

Sulh ceza hâkimlikleriyle ilgili adliyede oluşan bu rahatsızlık, savcılık yetkilileri tarafından HSK’ya da iletildi. Savcılık ile hâkimler arasındaki gerginliğin devam ettiği belirtilirken, HSK’nın bu krize nasıl müdahale edeceği ise merak konusu oldu.

Soylu’nun Gül’e karşı kozu

Öte yandan organize suçlara karışan bazı şüphelilerin adliyede serbest bırakılmasının emniyette de eleştiri konusu olduğu öğrenildi. Hatta Serkan Tosun’un serbest kalmasının emniyet kaynakları tarafından haber yaptırılması da bunun işareti olarak yorumlandı. Yargı kulislerinde, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bu durumu, uzun süredir aralarındaki çekişme olan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e karşı kabinede kullandığı da konuşuluyor.

Paylaşın

2021 Yılında 101 Bin 750 Esnaf İflas Etti

2021 genelinde 81 bin 159 esnafın sicilden terkinini, 20 bin 591 esnafın ise meslekten terkinini yaparak kepenk kapatmak zorunda kaldığını aktaran CHP’li Veli Ağbaba, “Birkaç yandaşı daha fazla zengin etmek için kuru bilinçli bir şekilde köpürten iktidar, 101 bin 750 esnafın iflasına sebep oldu” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Özellikle aralık ayının esnaf iflaslarının pik yaptığı ay olduğunu belirten Veli Ağbaba, “Dolar kurunun 18,40’ı gördüğü aralıkta sadece 13 bin 16 esnaf iflas etti. Yüksek döviz kuruna ve artan girdi maliyetleri nedeniyle ürün tedarikinde zorlanan esnaf, borç sarmalından kurtulmak için son çareyi ekmek teknesini elinden çıkarmakta buldu. Köpüğün maliyeti 2021 yılında esnafa açlık ve iflas olarak geri dönmüş oldu” dedi.

2021 yılında tescil edilen esnaf sayısının 2020 yılına göre yüzde 21 oranında azalarak 287 bin 550’ye gerilediği bilgisini veren Ağbaba, “Tescil sayısının azalması ve iflas sayılarında yaşanan artışlar, esnafın artık iktidarın ekonomi politikalarına güvenmediğinin de en büyük kanıtı oldu” ifadelerini kullandı.

2022’nin henüz ilk iki haftasını geride bırakmamıza rağmen zamların ardı arkasına kesilmediğine vurgu yapan Ağbaba, “A’dan Z’ye tüm girdi maliyetleri ikiye katlanmış durumda. Henüz kepenk kapatıp, iflasını ilan etmemiş esnaf ise; hem bankalara borçlu hem BAĞ-KUR primlerini yatıramaz haldeler” dedi.

En düşük Bağkur priminin 1726 TL’ye yükseldiğini, esnafın elektrik ve doğalgaza gelen zamlar nedeniyle dükkânında müşterisini karanlıkta karşılamak zorunda kaldığını aktaran Ağbaba’nın konuya ilişkin yaptığı yazılı açıklama şöyle;

“Esnaf ve Sicil Gazetesi verilerine göre; 2021 yılının genelinde meslekten ve sicilden terkinini yaparak iflas eden esnaf sayısı en az 101 bin 750 olarak kayıtlara geçti. Birkaç yandaşı daha fazla zengin etmek için kuru bilinçli bir şekilde köpürten iktidar, 101 bin 750 esnafın iflasına sebep oldu.

2021 yılının genelinde 81 bin 159 esnaf sicilden terkinini, 20 bin 591 esnaf ise meslekten terkinini yaparak kepenk kapatmak zorunda kaldı. Toplamda 101 bin 751 esnafın iflas ettiği 2021 yılında Aralık ayı, esnaf iflaslarının pik yaptığı ay oldu. Dolar kurunun 18,40’ı gördüğü aralık ayında sadece 13 bin 16 esnaf iflas etti.

Yüksek döviz kuruna ve artan girdi maliyetleri nedeniyle ürün tedarikinde zorlanan esnaf, borç sarmalından kurtulmak için son çareyi ekmek teknesini elinden çıkarmakta buldu. ‘Köpüğün’ maliyeti 2021 yılında esnafa açlık ve iflas olarak geri dönmüş oldu.

Ekonomik krizin pik yapması ve piyasalarda yaşanan güvensizlik neticesinde 2021 yılında tescil edilen esnaf sayısında da azalmaya neden oldu. 2021 yılında tescil edilen esnaf sayısı 2020 yılına göre yüzde 21 oranında azalarak 287 bin 550’ye geriledi. Tescil sayısının azalması ve iflas sayılarında yaşanan artışlar, esnafın artık iktidarın ekonomi politikalarına güvenmediğinin de en büyük kanıtı oldu.

‘Esnaf köşeye sıkışmış durumda’

2022 yılının henüz ilk iki haftasını geride bırakmamıza rağmen zamların ardı arkasına kesilmedi. A’dan Z’ye tüm girdi maliyetleri ikiye katlanmış durumda. Henüz kepenk kapatıp, iflasını ilan etmemiş esnaflar ise hem bankalara borçlu hem BAĞ-KUR primlerini yatıramaz haldeler. En düşük bağ kur primi 1726 TL’ye yükselmiş durumda.

Esnaflar, elektrik ve doğalgaza gelen zamlar dükkânında müşterisini karanlıkta karşılamak zorunda kalıyor. Esnaf pandemi sürecinde çektiği kredilerin faizleri ve piyasaya olan borçları yüzünden adeta köşeye sıkışmış durumda. Esnaf, bugün sattığı ürünü yarın aynı fiyatla yerine koyamamaktan şikâyetçi.  Halen bir umut evine ekmek götürmek için bekleyen, ekmek teknesini terk etmeyen esnaf ise esasında yaşadığı sıkıntılar göz önüne alındığında fiilen iflas etmiş durumdadır.”

Paylaşın

ABD’deki Halkbank Davasının Askıya Alınmasına Karar Verildi

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Manhattan 2. Temyiz Mahkemesi, Halkbank’ın ABD Yüksek Mahkemesi’ne yaptığı itiraz başvurusu neticelenene kadar federal hükümetin bankaya karşı açtığı davayı askıya almaya karar verdi. Karar, aynı zamanda Halkbank’a ceza davasına karşı savunma yapmak zorunda kalmadan temyize gitme imkanı da sağlıyor.

Halkbank’a karşı ABD’de yürüyen yargı sürecinde bir gelişme daha yaşandı. İran’a yönelik Amerikan yaptırımlarını delmekle suçlanan Halkbank ile ilgili dava süreci, Yüksek Mahkeme’ye itiraz başvurusu nedeniyle donduruldu.

Bankacılıkta dolandırıcılık, kara para aklama ve İran’a yönelik ABD yaptırımlarını delme suçlamalarıyla yargılanan Halkbank son olarak “Yabancı Egemen Devlet Dokunulmazlık Yasası” kapsamında bulunduğu ve bu nedenle yargılanamayacağı teziyle temyize gitmiş, ancak temyiz mahkemesi Ekim ayındaki kararında bankaya yöneltilen suçlamaların “ticari faaliyet istisnaları” kapsamına girdiğine hükmederek bu bağlamda bankanın üstüne atılı suçlardan dolayı yargılanabileceğine karar vermişti. Halkbank bunun üzerine ABD’nin anayasa mahkemesi konumundaki Yüksek Mahkeme’ye başvuruda bulunmuştu.

Cuma günü Manhattan 2’nci Bölge İstinaf Mahkemesinde görülen duruşmada mahkeme, Yüksek Mahkeme’ye yapılan başvuru nedeniyle yargılama sürecinin dondurulmasına hükmetti. Mahkeme, Halkbank’ın dava dosyasının Yüksek Mahkeme’ye gönderilmesini kabul ederek savcılığın, başvuru sürecinde eş zamanlı olarak yargılamanın devam etmesi talebini reddetti.

Davayı açan ABD Adalet Bakanlığı, davanın geciktirilmesine karşı çıkarak Halkbank’ın dokunulmazlık iddialarının davayla ilgili önemli soru işaretleri oluşturmadığını ve hızlı yargılama yönündeki kamusal yararı arka plana itecek bir nitelik taşımadığını savunmuştu.

Halkbank, İran’a yönelik ABD yaptırımlarını İran, Türkiye ve Birleşik Arap Emirlikleri’ndeki (BAE) paravan şirketler ve para transfer şirketleri aracılığıyla delmekten yargılanıyor. Savcılık, Halkbank’ı petrol gelirlerini altına ve ardından nakde çevirerek İran’ın çıkarlarına hizmet etmek, ayrıca petrol gelirlerinin transferini temize çıkarmak için sahte gıda sevkiyatı belgeleri oluşturmakla suçluyor.

Halkbank’a aynı zamanda, erişimi sınırlandırılmış fonlardan 20 milyar doları gizlice transfer etmesi için İran’a yardım ettiği, bu miktarın en az 1 milyar dolarlık bölümünün Amerikan mali sistemi içinde aklandığı suçlaması yöneltiliyor.

Suçlamaları reddeden Halkbank ise söz konusu davada yargılanmasının Yüksek Mahkeme’nin benzer davalardaki içtihadıyla tezat oluşturduğunu savunarak ABD tarihinde ilk kez ‘Yabancı Egemen Devlet Dokunulmazlığı Yasası’ kapsamındaki bir kurumun yargılanmasına yeşil ışık yakıldığını” savunuyor. Halkbank avukatları, bankanın “dokunulmazlığa sahip olduğu bir davada savunma yapmaya zorlanmasının bankaya onarılamaz ölçüde hasar vereceğini vurguluyor.

Paylaşın

Babacan, Elektrik Faturaları Üzerinden İktidara Yüklendi

DEVA Partisi Lideri Babacan, elektrik faturalarına ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Evlerde elektrik faturası yangını var. Beştepe suspus, henüz suçlayacak hayali düşmanı bulamadılar” ifadelerini kullandı.

Yeni yılla birlikte elektrik faturalarında kademeli tarife sistemine geçildi. Yeni sistemle birlikte elektrik faturaları iki tarifeye ayrılırken, elektrik fiyatlarına yüzde 50 ile yüzde 125 arası zam yapıldı. Elektrik faturası eline ulaşanlar ise tepkilerini sosyal medyada dile getirdi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da konuyla ilgili sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Evlerde elektrik faturası yangını var. Beştepe suspus, henüz suçlayacak hayali düşmanı bulamadılar” dedi.

DEVA Lideri Babacan, açıklamalarını şöyle sürdürdü:

“Stokçular yüzünden mi, dış güçler yüzünden mi bu faturalar, yoksa barınamayan öğrenciler mi? Sağa sola bakmayın, ben söyleyeyim: 84 milyon bir kişinin hatasının bedelini ödüyor.”

Öte yandan Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) 1 Ocak’tan itibaren geçerli olan elektrik tarifelerinin aralık faturalarına yansıtıldığı yönünde kuruma iletilen şikayetler üzerine aralık ayına ait faturaları mercek altına aldığı öğrenildi.

EPDK Başkanı Mustafa Yılmaz, 1 Ocaktan itibaren geçerli elektrik tarifelerinin aralık ayı faturalarına yansıtıldığı yönünde şikayetler aldıklarını belirterek, “Her tüketici, kullandığı ayın tarifesine göre elektrik faturası öder. Farklı ayın tarifesini uygulayan şirket ağır bedel ödemek durumunda kalır. Süreci titizlikle takip edeceğiz” dedi.

Paylaşın

Beşiktaş, Kötü Gidişe Gaziantep FK Karşısında Noktayı Koydu!

Süper Lig’in 21. haftasında Beşiktaş ile Gaziantep FK Vodafone Park’ta karşılaştı. Beşiktaş, Batshuayi’nin 67. dakikada attığı golle sahadan 1 – 0 galip ayrılarak iki maçlık kötü gidişe son noktayı koydu.

Haber Merkezi / Beşiktaş, bu sonuçla puanını 32’ye yükseltirken Gaziantep FK 31 puanda kaldı. Ligin 22. haftasında Beşiktaş, Salı günü Karagümrük ile deplasmanda karşılaşacak. Gaziantep FK ise aynı gün sahasında Yeni Malatyaspor’u ağırlayacak.

Karşılaşmadan dakikalar;

6. dakikada kullanılan köşe vuruşunda altı pasa düşen topa Muhammet Demir müsait pozisyonda vurdu, top kaleci Ersin Destanoğlu’nda kaldı. 15. dakikada Emirhan’ın pasıyla ceza yayı sol tarafında topu önünde bulan Pjanic’in sert şutunda kaleci Günay meşin yuvarlağı oyun alanına çeldi.

45. dakikada Sagal’ın ceza sahası dışı sol çaprazdan sert şutunda kaleci Ersin topu direk dibinde kornere çeldi. 67. dakikada Ghezzal’ın ceza sahası sağ çaprazından yaptığı plase vuruşu kaleci Günay çeldi. Dönen topu penaltı noktası yakınlarında önünde bulan Batshuayi’nin müsait pozisyondaki dokunuşu ağlara gitti. 1-0

90+4. dakikada gelişen hızlı Beşiktaş atağında Pjanic’in kendi ceza sahasından başlattığı atakta sağdan bindiren Rosier’in pasıyla ceza sahasına hareketlenen Oğuzhan Özyakup sağ taraftan topu arkaya gönderdi, topla buluşan Larin düzgün bir vuruşla topu ağlarla buluşturdu ancak VAR incelemesinin ardından gol iptal edildi.

Stat: Vodafone Park

Hakemler: Arda Kardeşler, Cevdet Kömürcüoğlu, Mustafa Sarvanlar

Beşiktaş: Ersin Destanoğlu, Valentin Rosier, Necip Uysal, Welinton, Rıdvan Yılmaz, Josef de Souza, Rachid Ghezzal (Gökhan Töre dk. 77), Miralem Pjanic, Emirhan İlkhan (Oğuzhan Özyakup dk. 61), Güven Yalçın (Cyle Larin dk. 61), Michy Batshuayi (Kenan Karaman dk. 90+2)

Gaziantep FK: Günay Güvenç, Amedej Vetrih (Alexander Merkel dk. 82), Ertuğrul Ersoy, Papy Djilobodji, Alin Tosca, Angelo Sagal (Yusuf Türk dk. 66), Doğan Erdoğan, Furkan Soyalp, Recep Niyaz (Torgeir Börven dk. 76), Alexandru Maxim, Muhammet Demir

Gol: Batshuayi (dk. 67) (Beşiktaş)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Koca’dan Turkovac Açıklaması

Kovid 19’da son 24 saatte 67 bin 857 yeni vaka tespit edilirken, 167 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Turkovac’ın, karşılaştırıldığı inaktif aşıdan daha etkili olduğunu göstermiştir. Turkovac’ı bekleyenler, yerli aşıya güvenleri artmış olarak aşılarını yaptırabilirler.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 392 bin 438 test yapılırken, 67 bin 857 yeni vaka tespit edildi. 167 kişi hayatını kaybederken, 56 bin 256 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan Turkovac açıklaması

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Bilindiği gibi, Turkovac’ın primer aşılama Faz 3 sonuçları bilim insanları tarafından açıklandı. Bu sonuçlar, Turkovac’ın, karşılaştırıldığı inaktif aşıdan daha etkili olduğunu göstermiştir. Turkovac’ı bekleyenler, yerli aşıya güvenleri artmış olarak aşılarını yaptırabilirler.

Aşılamada son durum

18 yaş ve üzeri nüfusun aşılanması verilerinde 1’inci doz Türkiye ortalaması yüzde 92.20, 2’nci doz ortalaması yüzde 83.93 olarak ölçüldü. Ayrıca, 1’inci dozda 57 milyon 232 bin 10, 2’nci dozda 52 milyon 92 bin 874 ve 3’üncü dozda 23 milyon 82 bin 57 olmak üzere toplam 138 milyon 826 bin 560 aşı uygulandı.

En az 2 doz aşı olan kişi sayısının en yüksek olduğu iller; Osmaniye, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa olurken, 2 doz aşı yapılan kişi sayısının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ oldu.

Paylaşın