Ali Babacan: İktidarda ‘Otokrat’ Bir Ortaklık Var

Partisinin İl Başkanları Toplantısı’nda konuşan DEVA Lideri Babacan, “İktidar ortakları sözde bir ekonomik program aşağı, bir başka ekonomik program yukarı, bomboş işlerle kamuoyunu oyalamaya çalışıyor. Hem oyalıyorlar hem de oyalanıyorlar, çünkü sorunu çözme kapasiteleri yok. Adını doğru koyalım: Bugün otokrat bir ortaklığın iktidarı var. Bunun adı tam anlamıyla otoriter yönetimdir” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Sayın Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek ile birlikte ülkeyi görülebilecek en hukuksuz dönemlerden birine sokmuş durumda. İktidardaki otoriter ortaklık ülkemizi çok ciddi bir gerileme sürecine hapsetmiş durumda.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, ülkemizdeki tüm sorunların çözümünün daha çok adaletten ve daha çok özgürlükten geçtiğine vurgu yapan Babacan, “Türkiye’yi dünyadaki demokratik ülkeler ligine yükseltmekte kararlıyız. Gelir dağılımında adaletin tesis edildiği, hak ve özgürlüklerin doyasıya yaşandığı bir ülkenin anahtarını cebimizde taşıyoruz. Seçim günü geldiğinde, bu anahtar tam demokratik Türkiye’nin kapısını açacak.” dedi.

Babacan, konuşmasının devamında, “Siz ülkenin kadim sorunlarını çözmezseniz, Kürt meselesini diriltirseniz, Alevi meselesine kulak kabartmazsanız, ekonomi falan düzelmez. Hayal görürsünüz. Çünkü bu meseleler, özünde bir demokrasi meselesidir. Demokrasi olmadan ekonomi asla düzelmez. Güçlü ekonominin yolu; hukuktan, adaletten, demokrasiden, özgürlükten, eğitimden ve itibardan geçer.” ifadelerini kullaandı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin il başkanları toplantısında konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemizdeki tüm sorunların çözümünün daha çok adaletten ve daha çok özgürlükten geçtiğine inanıyoruz. Türkiye’yi dünyadaki demokratik ülkeler ligine yükseltmekte kararlıyız. Gelir dağılımında adaletin tesis edildiği, hak ve özgürlüklerin doyasıya yaşandığı bir ülkenin anahtarını cebimizde taşıyoruz. Seçim günü geldiğinde, bu anahtar tam demokratik Türkiye’nin kapısını açacak.

“Bugün, otokrat bir ortaklığın iktidarı var”

İktidar ortakları sözde bir ekonomik program aşağı, bir başka ekonomik program yukarı, bomboş işlerle kamuoyunu oyalamaya çalışıyor. Hem oyalıyorlar hem de oyalanıyorlar, çünkü sorunu çözme kapasiteleri yok. Adını doğru koyalım: Bugün otokrat bir ortaklığın iktidarı var. Bunun adı tam anlamıyla otoriter yönetimdir. Sayın Erdoğan, krizlerin ortağı Bahçeli ve 28 Şubatçı Çin muhibbi Perinçek ile birlikte ülkeyi görülebilecek en hukuksuz dönemlerden birine sokmuş durumda. İktidardaki otoriter ortaklık ülkemizi çok ciddi bir gerileme sürecine hapsetmiş durumda.

Yarın neyin ne olacağını kimse tahmin bile edemiyor. Bu tip yönetimlerde öngörülebilirlik olmaz. Hukuk belirsiz, dış politika belirsiz. Yönetimdeki zihniyetin anlık keyfine bağlı. Eğitim öyle. Sağlık bile öyle. Daha geçen gün uçaklarda PCR testi zorunluğunu kaldırdılar; ertesi gün geri getirdiler. Bu kararı kimler, nerede, nasıl alıyor? Nasıl bir keyfilik? Burada insan canı, sağlık söz konusu. Bu kadar önemli bir kararı bir ileri bir geri adımlarla alabilir misiniz? Her alanda otoriter ortaklığın ve zihniyetin sonuçlarını yaşıyoruz.

“Dün ‘darbe destekçisi’ dediklerine resmî törenlerle karşılama yaptıklarını görüyoruz. Koskoca Türkiye, artık dünyada iş birliği yapılacak bir aktör olarak görülmüyor. ‘Ne yapacağı belli olmayan, zararlarından sakınılması gereken bir ülke’ muamelesi yapılıyor. Benim dış işleri bakanlığı yaptığım dönemde dünyada olmadığımız hemen hemen masa yoktu. Şu anda ise dünyada olduğumuz masa hemen hemen kalmadı.

Memleketin kaynakları cayır cayır yakılıp tüketilince borç almak için kapı kapı dolaşmak zorunda kalırsınız. Katar’dan, BAE’den swap anlaşmalarıyla borç almak için uğraşmadılar mı? Sadece aralık ayında yaktıkları döviz 17 milyar dolar. Oradan buradan 3-5 milyar, 10 milyar toplayacağım diye uğraş, sonra bir ayda bunu cayır cayır yak. Ne uğruna? Sadece ‘Cumhurbaşkanı konuştu, döviz düştü’ dedirmek için. Yazıktır, günahtır. Siz kimi aldatıyorsunuz? Sadece birkaç gün içerisinde 9 milyar doların satıldığını öğrendik. 14 yılın toplamında sadece 8 milyar dolarlık döviz müdahalesi yapan bir Merkez Bankası vardı.”

“Liyakatin yerini sadakatin aldığı bir ülkede başaramazsınız”

Boğaziçi, İTÜ ve ODTÜ’deki bilgisayar mühendisliği öğrencileriyle yapılan bir araştırmanın sonuçlarını paylaşan Babacan şunları söyledi:

“Sonuç kahredici… 165 öğrenciye soru soruluyor. 152’si Türkiye’den gitmek istiyor. İçlerinden 130’u ‘Geri dönmeyi düşünmem’ diyor. Bu ülkeyi bu hale getirenlerin ‘Nerede hata yaptık da bu ülkenin insanlarını kendi vatanından soğuttuk?’ diye düşünmesi lazım. Yerli ve millî diye diye her alanda yerli ve millî krizler çıkarttılar. Türkiye’nin yerli ve millî bir eğitim, adalet ve ekonomik krizi var. Bütün sorumluluğu ve yetkiyi kendi üzerinde toplayan cumhurbaşkanı bu durumun da tek sorumlusu. Eğer, ülkemizi ileriye taşıyacak gençlerin hayalini başka ülkeler süslüyorsa, bu ülke orta gelir tuzağından kurtulamaz. Liyakatin yerini sadakatin aldığı bir ülkede, siz ağzınızla kuş tutsanız başaramazsınız.

Gençler özgürlük istiyor. Gençler adalet istiyor. Gençler refah istiyor. Gençler kaliteli bir hayat istiyor. Gençler Batı’daki, ilerleyen Asya’daki akranlarıyla benzer imkanlara sahip olmak istiyor. Liyakate değer verildiğini görmek istiyor. Gençler, seslerinin duyulmasını istiyor. Gençler tweet likelayınca, fikrini söyleyince ‘Başıma bir iş gelir’ diye korkuyor. Gençlerin çığlığını duyuyoruz. Gençlerin haklı çığlıklarını duyurmaktan onur duyuyoruz.

“Ülkenin en başarılı insanlarının kaçması ekonomiyi vuruyor”

“Ekonomideki sorunlar sadece yanlış ekonomi uygulamalarının sonucu değildir. Hukuk, dış ilişkilerdeki tutarsızlık ve itibarsızlık, eğitimdeki eksiklik gelip ekonomiyi vuruyor. Bu ülkenin en başarılı insanlarının ülkeden kaçıyor olması gelip ekonomiyi vuruyor. Bütüncül, kapsayıcı bir çözüm gerekiyor.

Siz ülkenin kadim sorunlarını çözmezseniz, Kürt meselesini diriltirseniz, Alevi meselesine kulak kabartmazsanız, ekonomi falan düzelmez. Hayal görürsünüz. Çünkü bu meseleler, özünde bir demokrasi meselesidir. Demokrasi olmadan ekonomi asla düzelmez. Güçlü ekonominin yolu; hukuktan, adaletten, demokrasiden, özgürlükten, eğitimden ve itibardan geçer.”

Paylaşın

HDP’de Kapatılmaya Karşı Yeni Yol Haritası: HEP-SHP İttifakı

Yerel seçimlerde Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı ile hareket etmeyen fakat çizdiği yol haritası ve Millet İttifakı’na verdiği destek ile seçim sonucunun belirlenmesinde payı olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 2023 seçimlerine dönük yol haritasının ne olacağı merak konusu.

Euronews’e konuşan HDP kaynaklarına göre partinin kapatılma ihtimali ve seçeneği güçleniyor. Ve bu ihtimale karşı, HDP’nin masasında yeni bir parti ya da bağımsız olarak seçime girme seçeneği yok.

HDP’nin olası bir seçimde yol haritası ne olacak?

2023 seçimine giden süreçte Millet İttifakı ile de yol almayacaklarını belirten HDP kaynakları, bunun 27 Eylül’de açıkladıkları “Tutum Belgesi”yle netleştiğini ifade ediyor.

Millet İttifakı’nı Türkiye’deki sorunların çözümü noktasında yetersiz bulan aynı kaynaklar, kendi ekseninde üçüncü seçeneği örgütlemek istiyor. Böylelikle HDP, her iki bloğun da Meclis’te sayısal niteliğe kavuşmasını engelleyip belirleyici güç olmayı amaçlıyor.

‘Amaç demokratik geleceği konuşmak’

‘’Türkiye’nin demokratik geleceğini konuşuyoruz’’ diyerek mevcut bileşenleri ve diğer siyasi partilerle bir araya gelen HDP, Türkiye’nin demokratik, sol, sosyalist güçleri ile geniş bir mücadele ortaklığı ile ‘parti olma sorununu’ ya da seçime girememe seçeneğini ortadan kaldırmayı hedefliyor.

Bağımsız olarak da seçime girmenin AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı güçlendireceğini söyleyen HDP kaynaklarına göre böylece bu ihtimalin önüne geçilmiş olacak.

Yürütülecek olan ittifak tartışmalarında Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar masaya yatırılacak ve seçime nasıl girileceği şeklen belirlenecek.

HDP’de HEP-SHP ittifakı formülü tartışılıyor

HDP’nin masasında tartışılan bir diğer seçenek ise HEP-SHP formülü. HDP, herhangi bir muhalefet partisi ile ortak milletvekili listesi çıkarıp doğal ittifak yaratmayı tartışıyor. Parti içinde bu adıma da AK Parti’nin gücünü kırabilecek bir hamle olarak bakılıyor.

20 Ekim 1991 genel seçimlerinde Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) ile Halkın Emek Partisi (HEP) ‘seçim ittifakı’ konusunda anlaşarak 18 milletvekili Meclis’e girmişti. Daha sonra HEP’li vekiller, açılan davalar nedeniyle DEP grubunu kurarak SHP’den ayrılmışlardı.

Her ne kadar SHP’nin bu kararla oy kaybettiği tartışmaları yürütülse de Kürt siyaseti açısından önemli bir hamle olmuştu.

HDP kapatılırsa, seçmeni kime oy verecek?

Olası bir kapatılma durumunda 6 milyona yakın HDP seçmenin hangi ittifak ya da partiye oy vereceği de tüm siyasi partilerin hesaplarında.

HDP, 2022’nin ilk günlerinde, yabancı bir kamuoyu araştırma şirketine anket yaptırdı. Batı’daki ve Kürt illerindeki seçmenin nabzına yönelik yaptırdığı bu ankette partinin kapatılması durumunda seçmene tavırlarının ne olacağı soruldu.

Seçmeninin yüzde 70’i ‘parti ne derse ona göre oy kullanacağım’ yanıtını verdi. Aynı anket sonuçlarına göre, HDP’nin kapatılması durumunda alternatifsiz kaldığını düşünen seçmenin yüzde 21’i CHP’ye oy vereceğini söyledi.

‘Belki Ak Parti’yi düşünebilirim’ diyen seçmen oranı yüzde 2’de. Kararsızların oranı ise yüzde 3 civarında.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

AYM’ye Başvurular Katlandı: 8 Senede Yüzde 221’lik Artış

Anayasa Mahkemesi, 2012’yle 2021 arasındaki bireysel başvuru ve norm denetimi istatistikleri yayınlandı. Buna göre, AYM’ye bireysel başvuru hakkının getirildiği 23 Eylül 2012’den 31 Aralık 2021’e kadar 361 bin 159 bireysel başvuru yapıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Yüksek Mahkeme bu başvurulardan 302 bin 429’unu sonuçlandırdı. Başvuruların karşılanma oranı yüzde 83,7 olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sayısı 66 bin 121 olurken, mahkemece 45 bin 321 başvuru sonuçlandırıldı. Anayasa Mahkemesine en fazla bireysel başvuru ise 80 bin 756 ile 2016’da (15 Temmuz darbe girişimi) yapıldı. AYM’ye yıllara göre yapılan bireysel başvuru sayıları şöyle:

  • 2012 – 1342
  • 2013 – 9 bin 897
  • 2014 – 20 bin 578
  • 2015 – 20 bin 376
  • 2016 – 80 bin 756
  • 2017 – 40 bin 530
  • 2018 – 38 bin 186
  • 2019 – 42 bin 971
  • 2020 – 40 bin 402
  • 2021 – 66 bin 121

Yüzde 86’sına “kabul edilemez” dedi

Yüksek Mahkeme sonuçlandırdığı başvurulardan 261 bin 681’i “kabul edilemez” bulurken, 25 bin 857 başvuruda ise en az bir hakkın ihlal edildiğine, 840 başvuruda ise “hakkın ihlal edilmediği”ne hükmetti.

Sonuçlandırılan başvurulardan 12 bin 627’sinde idari ret kararı verilirken, 1424 başvuruda ise diğer kararlar çıktı.

En az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilen 25 bin 857 başvurunun yıllara göre dağılımında ise Anayasa Mahkemesince 11 bin 830 ihlal kararı, 2021’de verildi. Bu oran yüzde 45,8 olarak kayıtlara geçti.

İhlal kararının verildiği başvuruların hak ve özgürlüklere göre dağılımında ise “adil yargılanma hakkının ihlali” 20 bin 84 ile ilk sırada yer aldı. Bu sayı, ihlal kararlarının yüzde 76,8’ini oluşturdu. Bunu yüzde 11,4 ile “mülkiyet hakkının ihlali”, yüzde 2,6 ile “özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkının ihlali”, yüzde 2,5 ile “ifade özgürlüğünün ihlali” kararları izledi.

131 iptal davası açıldı

Anayasa Mahkemesinin norm denetimi istatistiklerine göre ise 2012 ile 2021 arasında Yüksek Mahkemeye 319 iptal davası, 1137 de itiraz başvurusu yapıldı. Karara bağlanan başvuruların sayısı ise 1416 oldu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine toplam 134 iptal davası ve itiraz başvurusu yapılırken, söz konusu alanda en fazla başvuru 199 ile 2014’te yapıldı.

Anayasa Mahkemesince 2021’de iptal davalarının 18’inde iptal, 14’ünde ise ret kararı verildi. 2021’de sonuçlandırılan itiraz başvurularında ise 10 iptal, 49 ret ve 15 birleştirme kararı verildi.

Paylaşın

Elektronik Haberleşmede Yeni Düzenleme!

Resmi Gazete’de yayımlanan elektronik haberleşme sektörüne yapılan düzenlemeye göre, aboneye duyurulan internet hızının sağlanamaması halinde sözleşme ceza ödemeden feshedilebilecek.

Abone onayı gerektiren işlemler, tek onay altında birleştirilemeyecek, ayrı ayrı onay alınacak. Taahhütname süresi ise en fazla 24 ay ile sınırlı olacak. Konuya ilişkin Bakan Yardımcısı Ömer Fatih Sayan sosyal medya hesabından açıklama yaptı.

Sayan, “Vatandaşlarımız elektronik haberleşme aboneliklerini; e- imza, T.C. Kimlik Kartı veya İnternet Bankacılığı bilgileri ile e-Devlet kapısı üzerinden başlatılabilecekler. Ayrıca gerçek zamanlı dijital görüşme ile kimlik doğrulaması yapılarak abone olabilecekler” bilgisini paylaştı.

Sayan şöyle devam etti

“Düzenleme ile abone onayı gerektiren işlemler, tek onay altında birleştirilemeyecek, ayrı ayrı onay alınacak. Talep olmadan dolaylı yollardan yapılan aboneliklerin önüne geçilecek. Artık verilen tüm onaylar çevrim içi görüntülenebilecek. Müşteri hizmetleri, kısa mesaj, mobil uygulama, SIM vb. yöntemler aracılığıyla verilen onaylar, işletmecilerin çevrim içi işlem merkezinden 7 gün 24 saat kontrol edilebilecek. Çağrı merkezi tarafından yapılan aramalarda, müşterinin doğrudan ilgili abone olduğu teyit edilmeden işlem yapılamayacak”

Hız sağlanamazsa sözleşme feshi

Sayan ayrıca “Aboneye duyurulan internet hızının sağlanamaması halinde, vatandaşımız ceza ödemeden sözleşmeyi fesih edebilecek” dedi.

Vatandaşların, işletmecilerin tekliflerini e-devlet üzerinden karşılaştırabileceğini vurgulayan Sayan, “Paket, kampanya ve tarifeler aynı isimle tanıtılamayacak. Her paket tek bir isimle tanıtılacak ve olası kafa karışıklıklarının önüne geçilecek” bilgilerini paylaştı.

Paylaşın

Döviz Ve Altından TL’ye Geçen Kurumlara Vergi İstisnası Geliyor!

Türk Lirası’na geçişte kurumlara vergi istisnası TBMM’de komisyondan geçti. Yabancı para ve altınlarını TL’ye çeviren kurumların kur farkı kazançları dahil olmak üzere, açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarındaki faiz ve kâr payları vergiden istisna olacak.

Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi.

Bu politikanın amacı, Türk Lirası’nın bankacılık sistemindeki toplam mevduat ve katılım fonundaki payının artırılması ve finansal istikrarın desteklenmesi.

Buna göre kurumların döviz tevdiat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paralarını dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar TL’ye çevirmeleri ve bu suretle elde edilen TL varlıkları en az 3 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesaplarına geçirmeleri durumunda, dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarının son üç aya isabet eden kısmı istisna edilecek.

Ayrıca yabancı para cinsinden varlıkların TL’ye çevrildiği tarihte oluşan kur farkı kazançları ile vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları vergilendirilmeyecek.

Bu istisnaya TL’ye dönüşümün desteklenmesi için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yapılan destek ödemeleri ve dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan faiz ve kâr payları da dahil ediliyor.

Vadeden önce çekim yapılırsa gecikme faiziyle vergi alınacak

Bu kapsamda bir geçici vergi döneminden sonra TL’ye geçişin gerçekleşmesi durumunda dönem sonu ile TL’ye çevrildiği tarih aralığına isabet eden kur farkı kazançları da istisna edilecek.

Aynı durum kurumların altın hesaplarından geçiş yapmaları durumunda da geçerli olacak. Komisyon’da kabul edilen önergeyle bu istisnalar kazançları bilanço esasına göre tespit edilen gelir vergisi mükellefleri için de geçerli olacak.

Bu kapsamda açılan hesaplardan vadesinden önce çekim yapılması durumunda, istisna edilen tutarlar nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, ceza ve gecikme faizi uygulanarak tahsil edilecek.

Paylaşın

Kayseri’de 4,9 Büyüklüğünde Deprem

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının (AFAD) internet sitesinde yer alan bilgiye göre saat 02.28’te Kayseri’nin Sarıoğlan ilçesinde 4,9 büyüklüğünde deprem meydana geldi.

Depremin 23,75 kilometre derinlikte olduğu belirlenirken çevre illerden de hissedildi. İlçedeki bazı evlerde çeşitli büyüklükte çatlakların olduğu, hasar tespit çalışmalarının başlayacağı ifade edildi.

Kayseri Valisi Şehmus Günaydın, “Kıymetli hemşehrilerim, Sarıoğlan ilçemizde meydana gelen deprem sonrası bütün ekiplerimiz sahadadır. Hepimize geçmiş olsun” paylaşımı yaptı.

Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Memduh Büyükkılıç da, “Şu an için elimize ulaşan olumsuz bir haber yok” ifadelerini paylaştı.

DHA’ya göre iki kişi panik yaşadığı için Bünyan Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı, durumlarının iyi olduğu ve olumsuzluk yaşanmadığını kaydedildi.

Sarıoğlan ilçesinin Palas Mahallesinde Hacı Alpaslan’a ait içerisinde 10 büyükbaş hayvanın bulunduğu ahırın bir bölümü çöktü. Palas Mahallesinde yine bazı evlerin girişlerinde ve odalarda hasar meydana geldi.

Depremi şiddetli hissettiklerini belirten Hacı Alpaslan, “Ahırda 10 büyükbaş hayvan var. Hasar nedeniyle içeriye girmeye korkuyoruz. Sabah itfaiye erleri bakacak. Depremi çok kötü hissettik” dedi.

AFAD İl Müdürü Osman Atsız ise, “Sabah saatlerinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü ekipleri gelerek hasar tespitinde bulunacak. Şu anda sahada AFAD’ımıza ait dört ekip, yine AFAD Başkanlığımız tarafından görevlendirilen Nevşehir, Aksaray ve Ankara’dan dört ekip Kayseri’mize gelmiş durumdadır. Yine itfaiye ve jandarma ekipleri sahadalar. Şu ana kadar ölü ve yaralımız bulunmamaktadır. Çalışmalarımıza sabah devam edeceğiz.” açıklamasında bulundu.

Paylaşın

ILO: 2022’de İşsiz Sayısı 207 Milyona Ulaşacak

Pandemi küresel işgücü piyasası üzerinde etkili olmaya devam ederken, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2022 yılı için istihdam tahminlerini düşürerek, toparlanmanın “yavaş ve belirsiz” olduğu uyarısında bulundu. ILO, çalışılan saat açısından işgücü rakamlarının, tahmin edilenin iki katı bir açık sergileyeceği ve 2022’de küresel işsizliğin 207 milyonu aşacağını bildirdi.

Merkezi Cenevre’de bulunan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), “2022 Dünya İstihdam ve Sosyal Görünüm Eğilimleri” (WESO Tendances) adlı raporunu yayınladı. Raporda, 2022’de işgücü piyasasının toparlanması için tahminlerini aşağı çeken kurum, 2019’un dördüncü çeyreğine kıyasla, çalışma saatlerinin 52 milyon tam zamanlı işe eşdeğer oranda azalacağını belirtti. 2021 Mayıs ayında yayınlanan “tahmin raporunda” bu açık 26 milyon tam zamanlı işe eşdeğer öngörülüyordu.

Raporda, 2021’de bir önceki yıla oranla gelişme sağlansa da, toplam çalışma saatinin pandemi öncesine oranla yüzde 2 daha düşük olduğu da tespitler arasında yer aldı. Küresel olarak, işsizliğin en az 2023 yılına kadar Kovid 19 öncesi seviyelerin üzerinde kalması bekleniyor.

Pandemi öncesi, 2019 yılında 186 milyon olan küresel işsizliğin, 2022 yılında 207 milyon civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bu durumda, 2022’de istihdama genel katılım oranının, 2019 yılından 1,2 puan düşük kalması bekleniyor.

Raporda, 2022 tahminine yönelik bu aşağı yönlü revizyonun “beklenmeyen Delta ve Omicron varyantlarının çalışma yaşamı üzerindeki etkisi ve pandeminin geleceğiyle ilgili büyük belirsizlikten” kaynaklandığı vurgulanıyor.

Ülkeler ve meslekler arası eşitsizlik

ILO raporunda, Kovid 19 krizi sürecinde farklı iş kategorileri ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin devam ettiği konusunda da uyarıda bulunuyor. Bu krizin, ülkeler içindeki ve ülkeler arasındaki zaten mevcut olan eşitsizlikleri daha da şiddetlendirdiği ve gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın neredeyse tüm ülkelerin sosyal ve mali yapısını zayıflattığı tespitinde de bulunuluyor.

Pandeminin yol açtığı hasarı onarmanın muhtemelen yıllar alacağı belirtilen raporda, “Bu durumun faaliyet açığı oranı, hane halkı geliri ve hatta sosyal ve siyasi uyum üzerinde olası uzun vadeli sonuçlarından endişe edildiği” dile getiriliyor.

ILO Genel Direktörü Guy Ryder, raporun yayınlanmasından önce düzenlenen basın toplantısında bu aşağı yönlü revizyonun “öneminin” altını çizdi. Krizin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, görünümün hala kırılgan olmaya devam ettiğini vurgulayan Ryder, endişelerini, “Zaten işgücü piyasasında potansiyel olarak kalıcı hasar görüyoruz ve yoksulluk ve eşitsizlikte endişe verici bir artışa tanık oluyoruz. Birçok işçi, örneğin uluslararası seyahat ve turizm sektöründeki uzun süreli gerilim nedeniyle, yeni iş kollarına kaymak zorunda kalıyor. Geniş kapsamlı bir işgücü piyasası toparlanması olmadan bu salgından kurtulamayacağız. Bu toparlanmanın sürdürülebilir olması için insana yakışır iş, istihdam yaratma, işçi hakları, sosyal koruma ve sosyal diyalog ilkelerine dayanması gerekir” dedi.

Kuzey Amerika ve Avrupa toparlanıyor

Rapordaki bilgilere göre iyileşme hızında önemli farklılıklar olmasına rağmen, pandeminin etkileri dünyanın tüm bölgelerinde işgücü piyasalarında hissediliyor. En cesaret verici toparlanma işaretleri Kuzey Amerika ve Avrupa’da, en olumsuz toparlanma ise Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de görülüyor. Ulusal düzeyde işgücü piyasası toparlanması yüksek gelirli ülkelerde en güçlüyken, düşük ve orta gelirli ekonomilerde en zayıf oranda gerçekleşiyor.

Krizin kadın istihdamı üzerindeki orantısız etkisinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesinin muhtemel olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, eğitim ve öğretim kurumlarının pandemi nedeniyle kapatılmasının, özellikle internet erişimi olmayan gençler başta olmak üzere, gençlerin tümü üzerinde “uzun vadeli kademeli etkileri olacağı” kaydediliyor.

Politika tavsiyeleri

ILO Raporu, 2022 ve 2023 için ayrıntılı işgücü piyasası tahminlerini içeriyor. Ayrıca, Kovid 19 kriziyle ilgili çeşitli ulusal destek ve toparlanma politikaları göz önüne alındığında, dünya genelindeki farklı iş kategorileri ve ekonomik sektörlerde, işgücü piyasalarının toparlanmasının bir değerlendirmesini içeriyor ve sonuçları analiz ediyor.

ILO raporunda ayrıca hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, krizden tamamen kapsayıcı ve insan merkezli bir iyileşme yaratmayı amaçlayan ana politika tavsiyeleri de veriliyor. ILO’nun tavsiyeleri, 2021 Haziran ayında örgütün 187 üye ülkesince kabul edilen ” Kovid 19 küresel salgınından kapsayıcı, sürdürülebilir, dayanıklı ve insan merkezli toparlanmaya yönelik Küresel Eylem Çağrısı’’nı temel alıyor.

(Amerika’nın Sesi / Arzu Çakır)

Paylaşın

Kuzey Kore’den İki Yeni Füze Denemesi

Kuzey Kore’nin Pazartesi günü başkent Pyongyang’daki bir hava alanından kısa menzilli balistik füze olduğu sanılan iki füze fırlattığı belirtildi. Haberi ilk olarak Güney Kore ordusu verdi. Bu Kuzey Kore’nin bu ay yaptığı dördüncü balistik füze denemesi.

Japonya da Kuzey Kore’nin balistik füze fırlattığını bildirdi. Kabine sekreteri Hirokazu Matsuno, denemenin barış ve güvenliğe tehdit oluşturduğunu söyledi. Çin ise tüm taraflara istikrarı koruma çağrısı yaptı.

Nükleer silah sahibi Kuzey Kore iki haftadan kısa sürede üç füze denemesi daha yapmıştı. Kuzey Kore’den yapılan açıklamada bunların ikisinin yüksek hız ve manevra kapasitesine sahip ‘‘hipersonik füze’’ olduğu belirtilmişti. Kuzey Kore tarafından Cuma günü yapılan füze denemesinde ise kısa menzilli balistik füzeler tren vagonlarından fırlatılmıştı.

Güney Kore Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, Pazartesi günkü füzelerin Pyongyang’daki Sunan hava sahasından fırlatılan iki adet kısa menzilli balistik füze olduğu kaydedildi.

Kuzey Kore, orta menzilli Hwasong-12 füzelerini de Kim Jong Un’un katıldığı bir törenle 2017 yılında bu havaalanından fırlatmıştı. Güney Kore, Pazartesi fırlatılan füzelerin 42 kilometre yükseklikte 380 km boyunca seyrettiğini belirtti.

Japonya Savunma Bakanı Nobuo Kishni, füzelerin Kuzey Kore’nin doğu kıyısı açıklarında okyanusa indiğini bildirdi. Açıklamada Kuzey Kore’nin bu fırlatış sıklığının füze teknolojisini geliştirmek için olduğunun sanıldığı belirtildi.

Kishi basına yaptığı açıklamada Kuzey Kore balistik füzelerinin uluslararası toplum için büyük problem teşkil ettiğini ve bu denemelerin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Kuzey Kore’nin balistik füze fırlatmasını yasaklayan kararlarını ihlal ettiğini söyledi.

ABD ordusu Hint-Pasifik Komutanlığı, füze denemelerinin ABD’ye veya müttefiklerine anlık tehdit oluşturmadığını ancak bu denemelerin Kuzey Kore’nin yasadışı silah programının istikrarsızlaştırıcı özelliğini gösterir nitelikte olduğunu söyledi.

Seul’daki Hankuk Üniversitesi’nden profesör Mason Richey, Kuzey Kore’nin art arda yaptığı füze denemelerinin, eğitimlerde ve gösterilerde kullanma konusunda kendini rahat hissetmeye yetecek kadar füzeye sahip olduğunu gösterdiğini söyledi. Uzman ayrıca bu fırlatışların füze kapasitesinin caydırıcılığına olan güveni de pekiştirdiğini kaydetti.

Kuzey Kore 2017’den bu yana uzun menzilli kıtalararası balistik füzelerini ya da nükleer silahlarını denemedi. Ancak 2019’da nükleer görüşmeler çıkmaza girince bir dizi kısa menzilli füze denemeye başladı.

Hipersonik füzeler de fırlatıldı

Kuzey Kore’nin son denediği kısa menzilli füzeler içinde savunma füzelerini aşmak için tasarlandığı sanılan hipersonik füzeler de var.

Richey, atılan her füzenin yaptırımların Kim rejimine ne kadar az etki ettiğini ve ABD’nin Kuzey Kore’ye kısa menzilli füze programı konusunda bedel ödetmede başarısız olduğunu gösterdiğini söyledi.

ABD’den kınama ve diyalog çağrısı

Kuzey Kore’nin fırlattığı son füzeler ABD tarafından hem kınama hem de diyalog çağrısını beraberinde getirdi. ABD yönetimi Kuzey Kore’nin son füze denemelerine yaptırımlarla karşılık verdi.

Başkan Joe Biden yönetimi Pyongyang’a ilk yaptırımlarını Çarşamba günü uyguladı ve BM Güvenlik Konseyi’ne çağrı yaparak bir dizi Kuzey Kore vatandaşıyla kurumlarının kara listeye alınmasını istedi. ABD, Kuzey Kore’ye diyalog masasına dönme çağrısını da yineledi.

Kuzey Kore füze denemelerinin egemenliğinden kaynaklanan savunma hakkı olduğunu söylüyor ve ABD’yi yeni yaptırımlarla kasti olarak çatışmayı arttırmakla suçluyor.

Cuma günü fırlatılan testler öncesinde Kuzey Kore Dışişleri Bakanı, ABD’nin diplomasi ve diyalogdan söz etmesine rağmen eylemlerinin izolasyon ve baskı ekseninde kaldığını söyledi.

Kuzey Kore’nin füze denemeleri ülkenin Covid-19 salgını nedeniyle sınırlarını kapatarak her zamankinden daha izole hale geldiği bir dönemde yapıldı. Kuzey Kore, Çin’le kara sınırındaki en azından bazı ticari geçişleri yeniden açmaya hazırlanıyor.

Çin Dışişleri Bakanlığı Pazartesi günü yaptığı açıklamada, Çin ile Kuzey Kore’yi birbirine bağlayan yük trenlerinin 2020 yılında Corona virüsü nedeniyle sınırların kapanmasından bu yana ilk kez yeniden seferlerine başladığını söyledi.

Carnegie Uluslararası Barış Vakfı uzmanlarından Zhao Tong, Kuzey Kore’nin nükleer programını dizginlemek için çok az gerekçesi olduğunu söyledi.

Uzman, Kim Jon Un’un ABD ile ilişkilerinde çok az ümidi olduğunu belirtti ve ‘‘Çin’in Kuzey Kore’ye sempati ABD’ye ise antipati duyması, Kuzey Kore’yi Çin’in uluslararası toplumun kendisini kınama çabalarını destekleme olasılığının düşük olduğunu düşünmeye teşvik edebilir’’ dedi.

Çin geçen hafta ABD’nin yeni yaptırımlarını eleştirmiş ancak tüm taraflara temkinli olma ve diyaloğa girme çağrısı yapmıştı.

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Sistematik Olarak Toplum Dışına İtiliyor

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine bağlı uzmanların hazırladığı raporda, Afganistan’da iktidarı 15 Ağustos’ta ele geçiren Taliban’ın düzenli ve sistematik olarak kadınları toplum dışına ittiği uyarısı yapıldı.

Afganistan’da kadın ve kızlara yönelik şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kurumsallaştığına dikkat çeken uzmanlar, kadınların işlerine geri dönmelerine izin verilmemesi, kamuya açık alanlarda yanlarında bir erkeğin bulunması gerekliliği, tek başlarına toplu taşıma araçlarını kullanamamaları, kıyafet kısıtlamaları gibi uygulamalara işaret etti.

Raporda söz konusu kısıtlamaların kadınların geçimlerini sağlamalarını büyük ölçüde zorlaştırdığı ve kadınları yoksulluğa ittiği belirtildi. İnsan hakları uzmanları ayrıca Taliban’ın “geçici” diyerek yürürlüğe koyduğu ve kız çocuklarının yedinci sınıftan sonra okumalarını engelleyen uygulamanın da hala sürdüğüne işaret etti.

Kolektif cezalandırma

Raporda, “Tüm bu önlemler bir arada ele alındığında bu politikalar kadın ve kızların kolektif cezalandırmaya tabi tutulmaları anlamına gelmektedir. Kadınları ekonomik, sosyal ve siyasi alandan dışlamaya yönelik sürekli ve sistematik çabalardan endişe duymaktayız” ifadelerine yer verildi.

BM uzmanları, çocuk yaşta evlilikler, zorla evlendirme, cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı kaçırmaların da kadın ve kızların sömürülmeleri riskini artırdığına dikkat çekti.

Kadın ve kızların korunması için eski yönetim döneminde oluşturulan Kadın İşleri Bakanlığının lağvedilmesi ve Bağımsız İnsan Hakları Komisyonunun mülklerine el konması, kadın barınma merkezlerinin kapatılması gibi uygulamalara da değinilen raporda, kadın ve kızların kamusal yaşamdan adım adım silinmesi girişimine tanık olunduğu kaydedildi.

Raporda, kadın insan hakları savunucuları, sivil toplum liderleri, hakim ve savcılar, güvenlik güçlerindeki kadın yetkililer, eski hükümet mensupları ve gazetecilerin özel tehlike altında bulunduğuna, pek çoğunun ülkeyi terk etmeye zorlandığına da vurgu yapıldı.

BM uzmanları uluslararası toplumu Afgan halkının acil ihtiyaç duyduğu insani yardımı hızlandırmaya, kadın haklarına yönelik ihlaller konusunda yönetimdekilerden hesap sormaya ve kadınların temel haklarına yönelik kısıtlamaların derhal kaldırılması için baskı uygulamaya çağırdı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 60 Binin Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 64 bin 935 yeni vaka tespit edilirken, 162 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Aşı için ayrılacak zaman işinizi aksatmaz ama hastalığa aşısız yakalanırsanız bütün düzeniniz aksayabilir. Randevunuza sadık olun.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 403 bin 836 test yapılırken, 64 bin 935 yeni vaka tespit edildi. 162 kişi hayatını kaybederken, 72 bin 106 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Birçok kişi, randevu aldığı halde aşısını yaptırmaya gelmiyor. Aşılarını olanların hastalığı genellikle çok kolay atlattıklarını bildikleri halde! Aşı için ayrılacak zaman işinizi aksatmaz ama hastalığa aşısız yakalanırsanız bütün düzeniniz aksayabilir. Randevunuza sadık olun.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın