DEVA Partisi’nde İstifa Depremi: Parti Kuruluşundaki İddialarından Uzaklaştı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden, kurucusu olduğu partisinden istifa ettiğini duyurdu.

Haber Merkezi / Yeneroğlu, istifa açıklamasında, “2024 Mart yerel seçimlerinden bu yana giderek derinleşen sorunlarımızla yüzleşememe hali; yol arkadaşlığını tesis edememe; kurumsallaşamayan çalışma koşulları ve steril kalma sebebiyle toplumla güçlü iletişim kuramama ve siyasete dönük etkili bir yönlendirme yapamama gibi sorunlar, tüm çabalarımıza rağmen giderilemedi. Bu sorunlar, DEVA Partisi’ni kuruluşundaki iddialarını taşımaktan uzak bir noktaya taşıdı” dedi.

Mustafa Yeneroğlu, DEVA Partisi’nden istifa ettiğini duyurdu. Mustafa Yeneroğlu, istifa açıklamasında şu ifadeleri kullandı: “Kurucusu olduğum ve yaklaşık 4 yılı aşkın bir süre Hukuk ve Adalet politikalarından sorumlu genel başkan yardımcılığı görevini üstlendiğim Demokrasi ve Atılım Partisi’nden (DEVA Partisi) istifa ettiğimi kamuoyu ile paylaşmak isterim.

2 Aralık 2024 Pazartesi günü Sayın Genel Başkan’a sunmuş olduğum istifam ile ilgili gerekli bildirimi bugün TBMM Başkanlığı‘na da yaptım.

Öncelikle, başta Sayın Genel Başkan Ali Babacan olmak üzere, birlikte çalıştığımız kıymetli arkadaşlarıma ve teşkilat mensuplarımıza saygı ve sevgilerimi arz ediyorum.

Siyasetin varlık sebebi milletin refah ve huzurunu arttırmaktır. Milletimizin hak ettiği demokrasi ve hukuk devleti idealini gerçekleştirmenin mücadelesi ancak net, kararlı ve güçlü bir siyasi söylemin varlığının yanında rasyonel olduğu kadar duygusal bir iletişim ile mümkündür. Siyasi partiler hiç bir zaman savunduğumuz değerlerin önüne geçip amaç haline gelmemelidir. Amaç Türkiye’de özgürlükçü bir demokrasi anlayışının kök salması ve gerçek bir hukuk devleti idealini yakalamaktır.

DEVA Partisi’ni Türkiye’nin dertlerine deva olmak umuduyla büyük bir özveriyle kurduk. Özgürlükçü demokrasinin, hukukun üstünlüğü ilkesinin ve anayasal devlet iddiasının yılmaz savunucusu olmak kararlılığıyla yola çıktık. Çok nitelikli arkadaşlarımızla yüksek ideallerimiz uğruna, tüm yoksunluklara rağmen gece gündüz demeden çalıştık. Her bir vatandaşımızın insan onuruna yakışır bir biçimde huzur ve refah içinde yaşama hakkına sahip olduğu bir Türkiye vizyonu ile plan ve programlarımızı hazırladık.

Amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli programa ve insan sermayesine sahip olan partimizde, maalesef hedeflediğimiz siyasal iletişimi üretemedik. Bunun doğal bir sonucu olarak da milletimizden gerekli teveccühü sağlayacak dirayeti gösteremedik.

2023 Mayıs genel seçimlerinin ardından aylarca devam eden ve kabullenemediğim bir atalet süreci yaşandı. Özellikle %0,41 oy aldığımız 2024 Mart yerel seçimlerinden bu yana giderek derinleşen sorunlarımızla yüzleşememe hali; yol arkadaşlığını tesis edememe; kurumsallaşamayan çalışma koşulları ve steril kalma sebebiyle toplumla güçlü iletişim kuramama ve siyasete dönük etkili bir yönlendirme yapamama gibi sorunlar, tüm çabalarımıza rağmen giderilemedi. Bu sorunlar, DEVA Partisi’ni kuruluşundaki iddialarını taşımaktan uzak bir noktaya taşıdı.

Deva Partisi çatısı altında ortaklaştığımız programın ve bu program çerçevesinde bir araya gelen yol arkadaşlarımızın sorumluluğu üzerimde büyük bir yük. Bu yükü kurumsal olarak taşıyamamanın üzüntüsü içindeyim.

Belki kuruluşundan beri var olan ve mücadelemizin öncelikleri sebebiyle zamanla giderilebileceği ümidiyle geçiştirdiğimiz temel sorunların genel seçim sonrası derinleşerek kronikleştiğini ve artık ümitleri iyice zedelediğini göz ardı edebilecek durumda değilim.

Milletimizi ancak inandığım bir yola ve yönteme davet edebilirim ve teşkilat mensuplarımızdan da ancak bu inançla daha fazla çaba talep edebilirim. Başta Genel Başkan Sayın Ali Babacan, milletvekili arkadaşlarım, parti yöneticileri ve teşkilat mensuplarımız olmak üzere, DEVA Partisi içerisinde şimdiye kadar emek sarf etmiş olan on binlerce vatandaşımızdan helallik istiyor, benden yana tüm haklarımı helal ediyorum.

Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da milletimizin refah ve huzur içinde yaşadığı bir Türkiye ideali için çalışmaya; etnik kimliğine, inancına, siyasi tercihine ve yaşam biçimine bakmaksızın tüm milletimizin hakkını ve hukukunu savunmaya devam edeceğim.”

Paylaşın

İsrail’den Yemen’e Misilleme Saldırısı

İsrail, Yemen’e yönelik başkent Sana’daki uluslararası havaalanı dahil olmak üzere, altyapı tesisleri, elektrik santralleri ve limanları da içeren geniş çaplı bir saldırı düzenledi.

Haber Merkezi / İsrail, geçtiğimiz hafta da Sana ve Hudeyde’ye saldırılar düzenlemişti, saldırılarda dokuz kişi yaşamını yitirmişti. ABD’de son günlerde Yemen’deki Husileri hedef alıyor.

100 savaş uçağının kullanıldığı iddia edilen saldırılarda, 3 kişinin hayatını kaybettiği, 11 kişinin de yaralandığı bildirildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, saldırının gerçekleştiği dakikalarda uçağa binmeye hazırlandığını söyledi.

Ghebreyesus, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Hava trafik kontrol kulesi, kalkış salonu – bizim olduğumuz yerden sadece birkaç metre ötede” dedi.  Ghebreyesus, kendisi ve BM meslektaşlarının güvende olduğunu ekledi.

Saldırılar, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, “Husiler de Hamas, Hizbullah, Esad rejimi ve diğerlerinin öğrendiğini öğrenecek” demesinden bir gün sonra gerçekleşti.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 38 artarak 45 bin 399’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 137 artarak 107 bin 940’a çıktı.

Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Ayrıca Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 201’e yükseldi.

Paylaşın

“Gelecek – Saadet Grubu” İçin Yeni Hamle

Nedim Yamalı’nın Gelecek Partisi’nden istifa edip AK Parti’ye geçişinin ardından TBMM’de grup kurma haklarını kaybeden Gelecek Partisi ile Saadet Partisi yeni grup için harekete geçti.

Gelecek – Saadet grubunun kurulması için DEVA Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, DEVA Partisi Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya Saadet Partisi’ne katılıyor.

Gelecek Partisi Milletvekili Nedim Yamalı’nın AK Parti’ye geçişinin ardından sayısı 19’a indiği için Meclis grubu haklarını kaybeden Saadet Partisi yeniden kuruluyor.

DEVA Partisi Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, DEVA Partisi Gaziantep Milletvekili Ertuğrul Kaya Saadet Partisi’ne katılıyor. İki milletvekilinin katılım dilekçesinin bugün Meclis Genel Sekreterliğine verilmesi bekleniyor.

Saadet-Gelecek Partisi’nin grup kurması için CHP’den Saadet Partisi’ne geçen Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın da 7 Ocak’ta Meclis çalışmalarına başladığında CHP’ye dönmesi bekleniyor.

DEVA, SAADET ve Gelecek Partisi arasında TBMM’de ortak grup kurma çalışmaları da devam ediyor.

Ertuğrul Kaya, Mehmet Emin Ekmen ile birlikte “Saadet Partisi’ne katılmak için TBMM Başkanlığına başvuruda bulundukları” yönündeki haberlere ilişkin şu ifadeleri kullandı:

“”DEVA Partisi olarak, Saadet Partisi’nin grup fonksiyonunun ortadan kalkmamasını son derece önemsiyoruz. Geçiş sürecinde bu fonksiyonu devam ettirmesi açısından da bir katkı vermeye olumlu bakıyoruz ama henüz bir resmi işlem gerçekleştirmedik.”

Ne olmuştu?

Ankara Milletvekili Nedim Yamalı, dün sosyal medya hesabından yaptığı açıklamayla partisinden istifa ettiğini şu sözlerle açıklamıştı:

“Kuruluşundan bu yana görev aldığım Gelecek Partisi üyeliğinden bugün itibariyle istifa ediyorum. Genel Başkanım Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na çalışmalarım sırasında verdikleri destekten dolayı teşekkür ediyor, tüm partili arkadaşlarıma başarılar diliyorum. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

Yamalı’nın istifasının ardından Saadet – Gelecek Partisi’nin TBMM’deki grubu düşmüştü.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında Yamalı’ya AK Parti rozetini taktı. Böylece Meclis’te AK Parti’nin vekil sayısı 268’e yükseldi.

Paylaşın

Merkez Hakem Kurulu Şirketleşiyor: Resmi Açıklama Geldi

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) – Kulüpler Birliği toplantısının ardından konuşan Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ferhat Gündoğdu, Süper Lig ve 1. Lig’in hakemlik sistemi şirketleşme yöntemi ile yönetileceğini açıkladı:

“Göreve başladığımız ağustos ayının başlarında ilk yaptığımız toplantıda Kulüpler Birliği’nin bizden bir talebi olmuştu. MHK’nin şirketleşmesi ve yeniden yapılandırılması üzerine. Biz de buna sıcak baktığımızı ve raporlarımızı hazırlayacağımızı söz vermiştik.”

Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Ferhat Gündoğdu, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) – Kulüpler Birliği toplantısının ardından açıklamalarda bulundu. Cumhuriyet’in aktardığına göre; Ferhat Gündoğdu, konuyla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Göreve başladığımız ağustos ayının başlarında ilk yaptığımız toplantıda Kulüpler Birliği’nin bizden bir talebi olmuştu. MHK’nin şirketleşmesi ve yeniden yapılandırılması üzerine. Biz de buna sıcak baktığımızı ve raporlarımızı hazırlayacağımızı söz vermiştik. Önce İngiltere ve Almanya modelleri yerinde, İspanya ve Portekiz’deki uygulamaların da incelemelerini yaptık. Geldiğimiz noktada şirketleşme modelinin daha iyi olacağı yönündeki örneklerle karşılaştık ve bunu da TFF yönetimimize raporladık.

Bugün de bunu Kulüpler Birliği’ne sunduk. Öncelikle bu yönetimi şirket adı altında yapmak için statü değişikliği gerekiyor ve en yakın süre sezon sonu olarak görülüyor. Bu sistem sadece Süper Lig ve 1. Lig için geçerli olacak, sistem onu ön görüyor. Bu geçiş sürecindeki dönüşüm sürecini bir kurulla kurguladık. Şu an MHK, hakemlik sistemini nasıl yönetiyorsa bu kurulun yönlendirmesiyle yönetiyor.

Önümüzdeki hafta 3 Danışma Kurulu üyesi TFF’ye bildirilecek. TFF de 2 üye atayarak Danışma Kurulu faaliyetine başlayacak. Artık kulüplerin belirlediği kişilerin, denetlediği ve yönettiği sisteme geçiliyor. Tek yönlü bir yönetim değil. İki taraflı hakemlik sistemi olacak. Daha şeffaf. Bugünkü toplantı o yüzden çok önemliydi. Kulüpler Birliği de çok sıcak yaklaştı. Önümüzdeki haftadan itibaren çalışmalar başlayacak. Önümüzdeki 4.5 aylık dönemde bu fırsatı değerlendirmiş olacağız ve geçiş süreciyle ilgili zaman kalacağız. Şimdiden Türk futboluna hayırlı olsun.”

Paylaşın

Gazze’de İsrail Saldırılarında Can Kaybı 45 Bin 399’a Yükseldi

Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 38 artarak 45 bin 399’a yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 137 artarak 107 bin 940’a çıktı.

Haber Merkezi / Gazze’de İsrail saldırılarında ölenlerin yüzde 70’ini çocuklar ve kadınların oluşturduğu aktarılırken, saldırılar sonucu oluşan yıkımdan dolayı çok sayıda kişinin hala enkaz altında olduğu vurgulandı. Sivil savunma ve acil sağlık ekiplerinin bu kişilere ulaşmakta zorluk yaşadığı kaydedildi.

Öte yandan Hamas ve İsrail, geçtiğimiz günlerde her iki tarafın da ilerleme kaydettiğini bildirmesine rağmen bir ateşkes anlaşmasına varılamaması üzerine Çarşamba günü karşılıklı suçlamalarda bulundu. Hamas, İsrail’in yeni koşullar öne sürdüğünü belirtti. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu da Hamas’ı daha önce varılan mutabakatlardan geri adım atmakla suçladı.

Hamas, İsrail’in “Geri çekilme, ateşkes, mahkumlar ve yerlerinden edilenlerin geri dönüşüyle ilgili yeni koşullar öne sürerek mevcut anlaşmaya varılmasını geciktirdiğini” savundu. Ancak Hamas esneklik gösterdiğini ve Katar ile Mısır’ın arabuluculuğundaki görüşmelerin ciddi bir yönde ilerlediğini belirtti.

Netanyahu ise yaptığı açıklamada Hamas’a karşı çıktı ve “Hamas terör örgütü yalan söylemeye devam ediyor, varılan mutabakatlardan geri adım atıyor ve müzakerelerde zorluk yaratmaya devam ediyor” şeklinde konuştu. Ancak Netanyahu, İsrail’in rehinelerin iadesi için aralıksız çaba göstermeye devam edeceğini de sözlerine ekledi.

İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ofisinden Salı günü yapılan açıklamada, İsrailli müzakerecilerin bir hafta süren görüşmelerin ardından rehine anlaşması konusunda istişarelerde bulunmak üzere Salı akşamı Katar’dan İsrail’e döndükleri belirtildi. ABD ve Arap arabulucular Katar ve Mısır, son iki hafta içinde bir anlaşmaya varılması için çabalarını arttırdı.

Ayrıca Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybeden gazeteci sayısı 201’e yükseldi.

Gazze hükümeti medya ofisi, Uluslararası Gazeteciler Federasyonu ve Arap Gazeteciler Birliği de dahil olmak üzere uluslararası örgütleri “Gazze’deki Filistinli gazetecilere ve medya personeline yönelik bu sistematik suçları kınamaya” çağırdı.

Medya ofisi, İsrail’i, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Birleşik Krallık, Almanya ve Fransa da dahil olmak üzere müttefikleriyle birlikte “iğrenç ve vahşi bir suç” olarak nitelendirdiği bu saldırılardan sorumlu olduğunu belirtti.

Ofis, ülkelere, uluslararası örgütlere ve basın savunucusu gruplara İsrail’in bu saldırılarını kınamalarını, devam eden şiddetin sona ermesi için İsrail’e baskı yapmalarını ve İsrail’in uluslararası mahkemelerde hesap vermesi için çağrı yaptı.

Öte yandan Gazze Şeridi’nde İsrail saldırılarında hayatını kaybedenlerin sayısı 23 artarak 45 bin 361’e yükseldi. Gazze’de İsrail saldırılarında yaralananların sayısı ise 39 artarak 107 bin 803’e çıktı.

Paylaşın

CHP Lideri Özel: Asgari Ücrete Zam Değil İndirim Yaptılar

CHP Lideri Özgür Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek, “11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi” dedi ve ekledi:

“Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler. Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, bugün Doğan Taşdelen Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde düzenlenen Türkiye Ormancılar Derneği’nin 100’üncü Yıl Sempozyumu’na katıldı. Burada konuşma yapan Özel, asgari ücrete yapılan zammı eleştirerek şunları kaydetti:

“Bu ülkede alın teri ile emeğiyle çalışan kim varsa zorda. Hükümet 2025 yılının asgari ücretini bir oldu bittiye getirerek geçtiğimiz günlerde açıkladı. Asgari ücret meselesi aslında Türkiye’de bir temel ücret meselesi. Asgari ücret bütün Avrupa’da şöyledir. Aldığınız, işe girdiğiniz yıl aldığınız, bir yıllık kıdemle birlikte hızla uzaklaştınız bir ücrettir. Avrupa ortalaması emekçilerin yüzde 9’unun asgari ücret aldığını gösteriyor. Almanya’da 100 işçiden altısı asgari ücret alıyor 94’ü daha üzerinde ücretler alıyor.

Ama Türkiye’de bu rakam yüzde 57 noktasında. 100 kişiden 57’si asgari ücret alıyor ve ücretlerin yüzde 87’si asgari ücretten doğrudan etkileniyor çünkü asgari ücret hemen üstünde ya da biraz üstünde maaşlar yüzde 87’ye denk geliyor ve asgari ücrete yapılan zam, o maaşlara da yapılacak zam oranını belirliyor. 11 ay önce verilen 17 bin 2 liralık asgari ücretin alım gücü, bugün 7 bin lira eriyerek 10 bin liranın altına indi. Yani o günkü paranın 10 bin lirası noktasına geldi. Geçtiğimiz akşam, iki gece önce asgari ücrete 5 bin lira zam verdiler.

Yani 7 bin lira kaybedilmiş asgari ücrete 5 bin lira zam verirken belki de Cumhuriyet tarihinde ilk kez asgari ücrete zam değil, indirim yaptılar, fiili şekilde. Asgari ücretin yüzde 30 zam aldığı nokta aslında şöyle bir çirkin bir bakış açısından kaynaklanıyor. Diyorlar ki, ‘Asgari ücrete zam yaparsak enflasyon artar.’ Bunu Merkez Bankası çalışmış, asgari ücrete yüzde 1 zam yapınca enflasyon binde 0.7 artıyor. Yani enflasyonu artıran etmenler arasında asgari ücret zammı neredeyse yok denilecek noktada.

Zaten Türkiye gibi gelir dağılımının kötü olduğu ülkelerde anti enflasyonist politikalar beklenen sonuçları vermiyor. Neden? Çünkü sen istediğin kadar az maaş ver, alım gücünü düşür, asgari ücretli harcamasına kendi karar vermiyor ki. Kira ödüyor, elektrik ödüyor, su ödüyor, evladının doyurabilirse karnını doyuruyor, alabilirse üstüne giyecek bir şey alıyor, kırtasiyesini belediyeden bekliyor. Maalesef okula çocuk aç gidiyor, aç dönüyor. Eğer belediyelerin yaptığı Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin yaptığı beslenme çantasına erişebiliyorsa ne ala, beslenme çantası var. Okula götürmeye çalıştığımız üç kap sıcak yemeğe de AK Parti ‘CHP bunları yapınca milletin gönlüne giriyor. Seçimleri bu sayede de kazanıyor’ diyerek silkeleme mantığı içinde mani olunuyor.

Şimdi bu mantıkla diyorlar ki, ‘Asgari ücrete enflasyon oranında zam yapmayalım.’ Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan ‘Enflasyona ezdirmedik’ diyordu. Bu sene çıkacak ve şöyle diyecek diye düşündük: ‘Ya bu enflasyon TÜİK’e göre yüzde 50, ama bana akıl verdiler hedef enflasyona göre zam yap. İlk kez bu sene yüzde 50 olmasına rağmen 30 verdim. İlk kez asgari ücretlimi ezdirdim, özür dilerim.’ Geçmişte de TÜİK oyunlarıyla enflasyon yüzde 120 iken 60 deyip enflasyona ezdiriyordu ama ‘TÜİK’e göre enflasyon oranında zam verdim’ deyip bu algıyı yönetebiliyordu.

Zaten yanlış olduğu nereden belli? Asgari ücret Tayyip Bey gelmeden önce 7 çeyrek altın alıyordu, bugün 3 çeyrek altın alıyor, 4 çeyrek altın kayıp. Enflasyona ezdirdiğinin, altına ezdirdiğinin, simite ezdirdiğinin, somun ekmek fiyatına ezdirdiğinin bütün örneklerini, bütün açıklığıyla ifade ediyoruz. Ama bu sefer TÜİK‘in, Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumunun rakamlarına göre dahi enflasyon, 48. Yüzde 30 verdiler ama çıktı maalesef ama yine ‘Ben enflasyona yine ezdirmedim’ dedi. Bu da bir çıplak gözle gördüğümüz, kulaklarımızla duyduğumuz en büyük aldatmaca.

Ayrıca bu salonu da, hepimizi çok ilgilendiren kritik bir rakamı paylaşmak istiyorum. OECD ülkelerinde ücretlilerin milli gelirden aldığı pay yüzde 50 ile 55 arasında. Biz de o OECD ülkeleri arasındayız, Meksika’dan sonra en kötü durumda olan biziz. Avrupa Birliği ülkelerinde yüzde 60 ile 70 arasında. Ücretlilerin aldığı pay. Türkiye’de bu oran sadece yüzde 25. Böyle bir ülke dünya üzerinde yok. Bir milli gelir var, ücretliler dörtte birini alıyor. Dörtte üçünü o ücretlileri çalıştıranlar, mülk sahipleri, servet sahipleri alıyor.

Avrupa Birliği raporlarında bu yüzde 70’i az buluyor. ‘Nasıl olur da hepimiz yüzde 70’ini alırız, birazı yüzde 30’unu alır’ diyor. Türkiye’de hepimiz yüzde 25’ini alıyoruz, o bir avuç yüzde 75’ini alıyor. Bunu görmek ve bunun üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekiyor. Son 15 yılda dolar milyoneri sayısının yükseldiği ülkeler listesinde Türkiye birinci sırada. Bütün göstergeler gerisin geriye giderken bir şeyde birinciyiz, dolar milyonerlerinin artış hızında Türkiye dünya birincisi olmuş durumda.

Ve tüm bunlarla birlikte sırf şu meseleyi hatırlatmak isterim çünkü basın çok yakından bu gündemi takip ediyor, bunun için buradalar. Sağ olsun Atamızın kurduğu yüzyıllık dernek gibi Atamızın kurduğu Anadolu Ajansı da inşallah konuşmanın bu kısmını değerlendirecek. Atatürk çünkü bu Ajansı cepheden haber versin diye kurdu, sağ olsun, o dönemde eksik olmasınlar rahmetle minnetle anıyoruz o görevi en layıkıyla hayata geçirdi Anadolu Ajansı. Şimdi de inşallah bu geçim cephesinden saray cephesine bu haberleri en hızlı geçmek üzere buraya da gelmişler, büyük minnettarlık duyuyorum kendilerine. Ocak 2024’te 17 bin lira asgari ücret verildi. O asgari ücret o gün 5 çeyrek altın alıyordu.

Bugün 22 bin liralık para 4.5 çeyrek altın alıyor, Anadolu Ajansı. Yani Tayyip Bey’e derseniz ‘Asgari ücrete zam yapıyorsunuz, ama yarım çeyrek altın kayıp, bugün çeyrek altın 5 bin liranın üzerinde yani 2 bin 500 lira her çalışanın cebinden, geçen sene Ocak ayına göre bile alıyorsunuz. Geçen sene Ocak ayında 17 bin lira asgari ücret, geçinilemeyecek bir ücretti. Açlık sınırının bin 600 lira hatta altındaydı. İtiraz ediyorduk. Ama bugün o asgari ücretten yarım çeyrek altın daha düşük asgari ücret teklif ediyorsunuz. Tayyip Bey’e şunu söyleyin, geçim cephesinden saray cephesine: Asgari ücret geçen sene 57 kilo dana kıyma alıyordu 1 Ocak günü.

Bugün teklif ettikleri asgari ücret 37 kilo dana kıyma alıyor. Dana kıyma açısından 20 kilo dana kıyma her emekçiden alınmış durumda. Tayyip Bey kıyma hesabını, altın hesabını sevmiyor, simit hesabı seviyor. Simit hesabında geçen sene 17 bin 2 lira, 1 Ocak tarihinde 10 liralık simitlerden bin 702 tane satın alıyordu. Bin 700 simit alıyordu. Bugün verdiği 22 bin lira bugün Ankara’da 15 liralık simitlerden bin 470 tane alıyor. 230 tane simit geçen seneki beğenilmeyen asgari ücrete göre, bugün daha kötü bir asgari ücret teklif ediyorsunuz.

Peki, biz ne teklif ediyoruz? Biz dedik ki, ‘Asgari ücret talebimiz 30, bunun altında yokuz’ dedik. Dün parlamentoda yoktuk. Oturduk, tartıştık, konuştuk. Sonra 100 milletvekili ile Ankara’ya dağıldık. Cumartesiden itibaren bütün Türkiye’ye dağılacağız. Ama oraya dağılmadan önce Cumartesi günü bir yerde varız. Önce 67-66 sivil toplum örgütünün çağrısı vardı. Daha sonra rakam artıyordu, iki gündür yaşananlarla 168 sivil toplum örgütüne çıktı, çağırıcı ve sözcü Sayın Şenal Sarıhan ben bir televizyon yayınındayken müjdeledi. ‘Yağmur gibi talep yağıyor, herkes bu mitingin çağırıcıları arasında girmek istiyor’ dedi.

Şu ana kadar 168 sivil toplum örgütü bir sivil inisiyatif diyor ki ‘Biz bu Cumartesi günü Tandoğan Meydanı’nda saat 13.00’da toplanacağız ve başta asgari ücret, düşük emekli maaşları, düşük memur maaşları, emekli memurların, emekli işçilerin maaşlarına yüzde 12 ve yüzde 16 yapılacak olan zamlar başta olmak üzere, bunu protesto edeceğiz’ diyorlar. Dün HAK-İŞ’e, TÜRK-İŞ’e, DİSK’e gittim. DİSK ile uzaktan bağlantıyla görüştük, onlar İstanbul’da olduğu için genel merkezleri. Sendikalar isyan ediyorlar, onlar da seslerini yükselteceklerini, bu sefalet ücretine bu dayatmaya teslim olmayacaklarını ifade ediyorlar.

“Erdoğan, 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor”

Bu şartlar altında ben de sözümüze değer veren herkesi, şikâyet eden herkesi, statüsü, konumu ne olursa olsun ki bu iş memuru da emeklisini de işçiyi de emeklisini de, asgari ücretliyi de biraz üzerinde maaş alanı da veya beyaz yakalıyı da mavi yakalıyı da gri yakalıyı da ilgilendiren işsizleri, yoksulları zaten en yakından ilgilendiren bir mücadele alanındayız… Şikâyet etmeyi bırakalım, çünkü şikâyet etmek düzeltebilecek birisine yapılır. Bunların tercihi ortada. Siyaset öncelik belirleme işi. Sayın Erdoğan öncelik olarak Beşli Çete diye söylenen toplam 43 tane büyük müteahhidi düşünüyor.

Bunların 37 tanesi geçen sene sıfır lira vergi vermiş. Niye? ‘Dışarıdan kaynak buldum, faizini ödüyorum. Yeni proje aldım onun için hazırlık yapıyorum, masrafım çok.’ Sıfır lira, sıfır matrah ödemişler. Büyük otoyolları yapan, köprüleri yapan, yeraltı geçitlerini yapan, şehir hastanelerini yapan ve ‘Size bir lira maliyeti olmayacak’ dedikleri halde bu yılın bütçesinden 260 milyar lira para ayırdığımız bu 40 haramiler, 37 tanesi bir lira vergi vermemiş.

Oysaki vergide adalet meselesini biliyorsunuz, daha ikinci aya gelince ücretliler ilk vergi diliminden, ikinciye geçiyorlar. Dördüncü ayda üçüncüye geçiyorlar. 12 ayda örneğin 30 bin lira maaş alan bir çalışan, 12 ayda üç maaşını vergi diye veriyor. 66 bin lira maaş alan bir çalışan 12 ayın sonunda dört maaşını vergi diye veriyor. Eskiden nasıl maaş deyince, maaşı çok iyi olmayan beyaz yakalılar şöyle derdi. ‘Çok değil. 66 bin lira alıyorum ama dört tane de ikramiyesi var.’ Şimdi 66 bin lira alıyor ama dört tanesini Tayyip Bey’e geri veriyor. 30 bin lira alıyor ama üç tane geriye ikramiye değil de Erdoğan vergisi var.

Bu şartlar altında hiç şikâyet etmeye gerek kalmadı. Sesi yükseltmeye, bu iktidara karşı hep birlikte sesi yükseltmeye ve mücadeleye ihtiyaç var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu toplantıya bir ay önce davet edildik, zaten gidecektik. Ama şimdi kitlesel olarak gideceğiz. İşçileri, memurları, esnafları, çiftçileri, yoksulları ve tüm yapıların emeklilerini oradaki dayanışmaya davet ediyoruz. Eğer bu iktidarın yaptığı yanına kar kalacaksa Cumartesi evde kalsın herkes.”

(Kaynak: chp.org)

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduat 1,16 Trilyon Liranın Altına Geriledi

20 aralık ile biten haftada Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 17 milyar azalarak 1,16 trilyon liranın altına geriledi. 13 aralık haftasında KKM’de 13,5 milyar liralık gerileme görülmüştü.

Haber Merkezi / Aynı hafta Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri önceki haftaya göre 7,3 milyar dolar gerileyerek 156,2 milyar dolar seviyesine düştü.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 1 trilyon 169,5 milyar TL’den 1 trilyon 153,5 milyar TL’ye geriledi. Geçen hafta 1,7 trilyon lira seviyesinde olan KKM hesapları bu hafta 1,5 trilyon lira seviyesine geriledi.

Aynı haftada krediler 15 trilyon 640,2 milyar TL’den 15 trilyon 638,3 milyar TL’ye, mevduat 18 trilyon 551,3 milyar TL’den 18 trilyon 544,4 milyar TL’ye geriledi.

Öte yandan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 20 aralık ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Buna göre 20 aralık haftasında toplam rezervler 156,2 milyar dolara geriledi. Bir önceki hafta brüt rezervler 163,5 milyar dolarla rekor seviyeye yükselmişti.

Bankanın net rezerv göstergelerinde de de kayda değer düşüşler görüldü. Buna göre net rezervler 61,8 milyar dolar oldu. Önceki hafta net rezervler 65,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervler de 50 milyar dolardan 46,5 milyar dolara geriledi.

Paylaşın

Merkez Bankası Rezervleri Bir Haftada 7,3 Milyar Dolar Eridi

20 aralık ile biten haftada Merkez Bankası’nın (TCMB) toplam rezervleri önceki haftaya göre 7,3 milyar dolar gerileyerek 156,2 milyar dolar seviyesine düştü. Toplam rezervler bir hafta önce 163,5 milyar dolar seviyesindeydi.

Haber Merkezi / Aynı hafta Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları yaklaşık 17 milyar azalarak 1,16 trilyon liranın altına geriledi.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 20 aralık ile biten haftaya ilişkin para ve banka istatistiklerini yayınladı. Buna göre 20 aralık haftasında toplam rezervler 156,2 milyar dolara geriledi. Bir önceki hafta brüt rezervler 163,5 milyar dolarla rekor seviyeye yükselmişti.

Bankanın net rezerv göstergelerinde de de kayda değer düşüşler görüldü. Buna göre net rezervler 61,8 milyar dolar oldu. Önceki hafta net rezervler 65,5 milyar dolardı. Swap hariç net rezervler de 50 milyar dolardan 46,5 milyar dolara geriledi.

Öte yandan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) haftalık bülteninde yer alan bilgilere göre, kur korumalı TL mevduat ve katılma hesapları 1 trilyon 169,5 milyar TL’den 1 trilyon 153,5 milyar TL’ye geriledi. Geçen hafta 1,7 trilyon lira seviyesinde olan KKM hesapları bu hafta 1,5 trilyon lira seviyesine geriledi.

Aynı haftada krediler 15 trilyon 640,2 milyar TL’den 15 trilyon 638,3 milyar TL’ye, mevduat 18 trilyon 551,3 milyar TL’den 18 trilyon 544,4 milyar TL’ye geriledi.

Paylaşın

Türkiye’de Çocukların Yüzde 11’i Çalışmak Zorunda

Araştırmalar, derin ekonomik krizin yaşandığı Türkiye’de çocukların dörtte üçünün ekonomik kaygılar yaşadığını, yüzde 11’inin ise çalışmak zorunda olduğunu ortaya koyuyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından TÜBİTAK desteğiyle yürütülen “Krizler Çağında Çocuk Olmak: Türkiye’de Pandemi Sonrasında Çocukların İyi Olma Halini Yeniden Düşünmek” başlıklı araştırma, pandemi sonrası çocukların yaşam koşullarına ve zorluklarına ışık tutuyor.

Karar Gazetesi’nin aktardığına göre; 29 ilde 1500 hanede yapılan anketlerin yanı sıra Şanlıurfa ve İstanbul’da gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelerle desteklenen araştırma, sosyoekonomik eşitsizliklerin çocukların mutluluğu ve geleceğe dair beklentileri üzerindeki etkilerini ortaya koydu.

Araştırmaya katılan çocukların sadece yüzde 47’si kendini mutlu hissettiğini ifade ederken, bu oran düşük sosyoekonomik statüye sahip çocuklarda yüzde 33’e kadar düşüyor. Yüksek sosyoekonomik statüde ise mutluluk oranı yüzde 64’e ulaşıyor. Araştırma, çocukların mutluluğunun ailelerinin sosyoekonomik düzeyiyle doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor.

Görüşülen çocukların dörtte üçü ekonomik sorunlar ve aile bireylerinden birine bir şey olacağı endişesi taşıyor. Çocukların yüzde 11’i çalışmak zorunda kalırken, bu oran düşük sosyoekonomik statüde yüzde 18’e kadar çıkıyor. Çocuklar haftada 8-11 saat çalışarak genellikle 2000 TL’nin altında gelir elde ediyor. Çalışma nedenleri arasında harçlık çıkarma (%54), aileye destek sağlama (%47) ve meslek öğrenme (%39) öne çıkıyor.

Araştırmaya göre düşük sosyoekonomik statüye sahip çocukların yüzde 23’ü kalabalık sınıflar veya yetersiz çalışma ortamı nedeniyle okulda ders öğrenemediklerini ifade ediyor. Bu oran yüksek sosyoekonomik grupta yüzde 8’e kadar düşüyor. Eğitimine ara vermek zorunda kalan çocukların yalnızca yüzde 13’ü tekrar okula dönmeyi düşünüyor.

Evdeki iş yükü konusunda da toplumsal cinsiyet eşitsizliği dikkat çekiyor. Kız çocuklarının yüzde 79’u sofra kurup kaldırırken, yüzde 50’si bulaşık yıkıyor ve yüzde 26’sı yemek yapıyor. Bu oranlar erkek çocuklarında oldukça düşük seviyelerde kalıyor.

Görüşülen çocukların yüzde 53’ü doğal afetleri (deprem, orman yangını gibi) en büyük tehdit olarak görürken, işsizlik (%49) ve yoksulluk (%45) diğer büyük kaygılar arasında yer alıyor. Salgın hastalıklar ise yüzde 33 ile dördüncü sırada geliyor.

Çocukların yüzde 80’i dijital araçlarda gizlilik ayarlarını nasıl yapacağını bildiğini söylerken, siber zorbalık ve tacizle karşılaşanların oranı yüzde 14. Çocukların dijital dünyayı yalnızca risk değil, fırsat alanı olarak da değerlendirdiği belirtiliyor.

Proje Koordinatörü Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, eğitim sistemindeki sınav baskısının çocukların iyi olma halini olumsuz etkilediğini vurgulayarak, “Eğitim ortamlarının güvenilir ve destekleyici olması büyük önem taşıyor. Çocukların huzurlu bir çocukluk deneyimi yaşamaları için sınav baskısının azaltılması gerekiyor” dedi.

Prof. Dr. Emre Erdoğan ise sosyoekonomik eşitsizliklerin çocukların mutluluk ve yaşam koşullarını derinden etkilediğini belirtti: “Eşitsizlik, çocukların yaşam olanaklarını kısıtlıyor. Daha iyi eğitim ve sosyoekonomik düzeydeki ailelerde büyüyen çocuklar daha korunaklı ve mutlu bir yaşam sürüyor.”

Araştırmacı Gözde Durmuş, çocukların görüşlerini sürece dahil etmek için Çocuk Danışma Ekibinin önemini vurgulayarak, çocukların perspektifinin politika oluşturma süreçlerine yansıtılmasının kritik olduğunu söyledi.

Araştırma, Türkiye’de çocukların yaşam koşullarının iyileştirilmesi için sosyoekonomik eşitsizliklerin azaltılması, destekleyici eğitim politikalarının uygulanması ve çocuk işçiliğiyle mücadele edilmesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Paylaşın

Ekonomistlerden Faiz Yorumu: İkinci Nas Dönemli Hayırlı Olsun

Ekonomist Tunç Şatıroğlu Merkez Bankası’nın (TCMB) politika faizini yüzde 47,5’e çekmesine ilişkin yaptığı değerlendirmede, “2. Nas dönemli hayırlı olsun” dedi.

Haber Merkezi / Bankanın faiz kararına ilişkin ekonomist İris Cibre ise, “250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim” ifadelerini kullandı.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Kurulu (PPK), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 47,5’e çekti

Merkez Bankası’nın faizi yüzde 47,5’e çekmesiyle birlikte ekonomistler açıklamalarda bulundu. Karara ilişkin ekonomistlerin açıklamaları şöyle:

İktisatçı Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu: Şükürler olsun,Merkez Bankası,”nas ne diyorsa” onu yapmaya başladı, politika faizini 250 baz puan düşürdü!

Ekonomist İris Cibre: 250 indirip koridoru daraltmak ne demek? Şahin indirim. Bankaların likidite fazla olduğunda borçlanma faizini 46%’da tutuyorsunuz. Eğer 3 puanda kalsaydı 44,5%’a kadar inebilir demek olurdu. Bu da mevduat ve ppf faizlerini daha aşağı çekerdi. Bunu engellemek için koridor daraltıldı. İndirim sürecine girileceği zaten belliydi. Mümkün olan en doğru şekilde yapıldığını düşünüyorum.

Ekonomist Tunç Şatıroğlu: Enflasyon lobisinin istediği oldu. Böylelikle dün istediğini alan lobi bugün de beklediğim gibi istediğini almış oldu. 2025 sonu enflasyonunda %21 hedefinden ve tek haneli enflasyon hedefinden de vazgeçildi. Programın enflasyon kısmı çöktü. 2. Nas dönemli hayırlı olsun.

Eski Merkez Bankası (TCMB) Başekonomisti Hakan Kara: Merkez Bankasından 250 baz puan indirim ve temkinli/iyimser iletişim geldi. Mevcut kısıtlarda bana göre gayet makul ve dengeli bir başlangıç yaptılar. Emeği geçenleri tebrik ediyorum.

Bana göre Merkez Bankası elinden geleni yapıyor. Bundan sonra top diğer politikalarda. Harcama artış hızını, kamu tarafından belirlenen fiyatları, siyasi sahipliğin derecesini ve kritik kurumlara dair düzenlemeleri yakında izlemenizi öneririm.

Ekonomist Banu Kıvcı Tokalı: TCMB’nin 250 baz puan faiz indiriminin, toplantı öncesinde yeniden şekillenen piyasa beklentileriyle uyumlu olduğunu söyleyebiliriz. Gelecek kararlarla ilgili olarak, veriye bağlı, her toplantıda değerlendirilecek bir görünüm mevcut.

Dr. Burcu Aydın: TCMB faiz indirimine gitti. Politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını %50’den %47,5’e indirmeye gecelik vadede borçlanma ve borç verme oranlarının bir hafta vadeli repo ihale faiz oranına kıyasla -/+ 150 baz puanlık bir marj ile belirlemeye karar verdi.

Prof. Dr. Serap Durusoy: PPK metninde maliye politikasının esgüdümüne vurgu yapıyor. 250 baz puan ile şahin bir faiz indirimi yapıldı. Hem asgari ücret hem de 2025’deki toplantı sayısının 8’e inmesi bu kararda etkili olmuş görünüyor. Metin enflasyon konusunda oldukça iyimser.

Uğur Gürses: Banka politika faizini yüzde 47.5’e düşürürken, faiz koridorunu ise 1.5 puana düşürdü. Likiditeyi ‘saatli bomba’ gibi gecelik vade etrafında tutmanın ne yararı olacak merak ediyorum?

Nesrin Nas: Ekonomi yönetimi öncelikle algıyı yönetmeye çalışıyor. İşler sandığınızdan daha iyi demeye çalışıyor. Şu anda mevsimsellikten arındırılmış aylık enflasyon öngörümüz olan 1.5’un üzerinde olsa da (Kasım ayında manşet yüzde 2,24, mevsimsellikten arındırılmış yüzde 2,93 oldu) işler yolunda gidiyor algısını yaratmaya çalışıyor. Erdoğan’ın isteği de buydu zaten. Asgari ücreti de yüzde 30 zamla açıklamalarıyla faiz indirimi sinyalini vermişlerdi. Kaldı ki, son Kasım toplantısında da MB faizi yüzde 50’de bırakırken indirim sinyalini vermişti.

Yalçın Karatepe: Sermayenin talepleri bir bir karşılanıyor; asgari ücret enflasyonun çok çok altında artırılırken faizler de 250 puan indirildi.

Merkez Bankası, mart ayında politika faizini yüzde 50’ye yükseltmiş ve sonraki 9 toplantıda sabit tutulmasına karar vermişti. Merkez Bankası, en son faizi Şubat 2023’te yüzde 9,5’ten yüzde 8,5’e indirmişti.

Merkez Bankası, gelecek yıl izlenecek politikalara dair bir yol haritası niteliği taşıyan 2025 Yılı Para Politikası’nı 25 Aralık’ta yayımladı. Buna göre 2025’te Para Politikası Kurulu (PPK) açıklanacak takvim çerçevesinde 8 toplantı yapacak. Ekonomistlerin 2025 yıl sonu politika faizi beklentilerinin ortalaması ise yüzde 29,50.

Paylaşın