2025 MTV Oranları Belli Oldu: Hangi Araç Ne Kadar Ödeyecek?

2025 yılı için Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ücreti yüzde 43,93 oranında zamlandı. Yılda iki taksit şeklinde alınan MTV Ocak ve Temmuz ayları içerisinde yatırılmaktadır.

Yurttaşlar, istendiği taktirde Motorlu Taşıtlar Vergisi’nin (MTV) her iki taksitini de Ocak ayı içerisinde de yatırabilir.

Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı’nın “Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği” Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla birlikte 2025 yılı için MTV ücreti yüzde 43,93 oranında zamlandı.

Araçların motor büyüklüklerine ve yaşlarına göre araç sahiplerinden alınan Motorlu Taşıtlar Vergisi ülkemizde yollarda en çok görülen 1301 – 1601 motor silindir hacmine sahip olan araçlarda en düşük MTV ücreti yüzde 43,93 oranında zamlanarak 8.421 TL’ye çıktı.

Araçların motor hacmine ve yaşlarına göre sahiplerinden alınan MTV ücretleri şu şekilde:

0-1300 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 180.600 TL’ye kadar

1-3 yaş: 4.835 TL

4-6 yaş: 3.372 TL

Taşıt Değeri 180.600 TL – 316.400 TL arası

1-3 yaş: 5.313 TL

4-6 yaş: 3.707 TL

Taşıt Değeri 316.400 TL ve üstü

1-3 yaş: 5.803 TL

4-6 yaş: 4.042 TL

1301-1600 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 180.600 TL’ye kadar

1-3 yaş: 8.421 TL

4-6 yaş: 6.314 TL

Taşıt Değeri 180.600 TL – 316.400 TL arası

1-3 yaş: 9.267 TL

4-6 yaş: 10.000 TL

Taşıt Değeri 316.400 TL ve üstü

1-3 yaş: 10.112 TL

4-6 yaş: 7.577 TL

1601-1800 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 452.800 TL’ye kadar

1-3 yaş: 16.330 TL

4-6 yaş: 12.801 TL

Taşıt Değeri 452.800 TL ve üstü

1-3 yaş: 17.866 TL

4-6 yaş: 13.956 TL

1801-2000 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 452.800 TL’ye kadar

1-3 yaş: 25.792 TL

4-6 yaş: 19.862 TL

Taşıt Değeri 452.800 TL ve üstü

1-3 yaş: 28.142 TL

4-6 yaş: 21.677 TL

2001-2500 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 565.500 TL’ye kadar

1-3 yaş: 38.695 TL

4-6 yaş: 28.091 TL

Taşıt Değeri 565.500 TL ve üstü

1-3 yaş: 42.217 TL

4-6 yaş: 30.642 TL

2501-3000 Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 1.131.800 TL’ye kadar

1-3 yaş: 53.952 TL

4-6 yaş: 46.942 TL

Taşıt Değeri 1.131.800 TL ve üstü

1-3 yaş: 58.864 TL

4-6 yaş: 51.203 TL

4001 cc ve Üstü Motor Hacmi:

Taşıt Değeri 2.151.400 TL’ye kadar

1-3 yaş: 211.479 TL

Taşıt Değeri 2.151.400 TL ve üstü

1-3 yaş: 230.698 TL

Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) ne zaman yatırılır?

Yılda iki taksit şeklinde alınan Motorlu Taşıtlar Vergisi yani MTV Ocak ve Temmuz ayları içerisinde yatırılması gerekmektedir. Yurttaşlar MTV’nin her iki taksitini de istendiği taktirde Ocak ayı içerisinde de yatırabilir.

Paylaşın

İBB Başkanı Cemil Tugay’dan “AK Parti’ye Katılacak” İddiasına Yalanlama

AK Parti’ye katılacağı iddiasına yanıt veren İzmir Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Cemil Tugay, “Bugüne kadar her türlü iftirayı attılar da bu kadar saçma sapanına ilk defa denk geldim” dedi.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay,  AK Parti’ye katılacağı iddiasına yanıt verdi. Tugay, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Bugüne kadar her türlü iftirayı attılar da bu kadar saçma sapanına ilk defa denk geldim” dedi.

Başkan Tugay paylaşımını şöyle sürdürdü: “Böyle bir şeyi ortaya atanın da, akılları sıra algı yapmaya çalışanların da aklına şaşarım. Dün olduğu gibi bugün de yarın da Cumhuriyet Halk Partimizin altı oku ışığı altında, Cumhuriyet değerlerini, demokrasiyi, adaleti, laikliği son nefesime kadar savunmaya devam edeceğim. Döneklik başkalarına, onurla mücadeleye devam etmek bize..”

Cemil Tugay, 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde Karşıyaka Belediye Başkanlığı için CHP’den aday oldu; seçimi yüzde 70,85’lik bir oranla kazandı. Tugay, 29 Ocak 2024 tarihinde yerel seçimlerde CHP İzmir Büyükşehir Belediyesi başkan adayı oldu ve seçimi kazandı. Cemil Tugay, 5 Nisan 2024’te mazbatasını alarak göreve başladı.

Paylaşın

Emeklinin Mutfağı Alev Alev Yanıyor!

Tüm Emekliler Sendikası Keçiören Şube Başkanı Sultan Alpınar, “Çarşıda, pazarda ve markette zamlar yağmur gibi yağıyor. Emekli maaşı kiraya yetmiyor, elektrik ve doğalgaz faturaları ödenemiyor. Emeklinin mutfağı alev alev yanıyor” dedi.

Sultan Alpınar, “Milyonlarca emekli ve emekçinin karnının doyması, evinin ısınması ve aşının kaynaması için insanca yaşanabilecek maaşı siz vermiyorsanız, biz alacağız demenin şimdi tam zamanıdır” ifadelerini kullandı.

Tüm Emekliler Sendikası, emeklilerin yaşam koşullarına dair İncirli Direniş Parkı’nda açıklama yaptı. Açıklamaya çok sayıda kişi katıldı.

Mezopotamya Ajansı’nın aktardığına göre; DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı İdris Şahin, TÜİK ve enflasyon rakamlarına işaret ederek, emekli ücretlerine yapılan zam oranına tepki gösterdi. İdris Şahin, “Emekliye yüzde 20’yi veren iktidara yazıklar olsun diyorum. Emeklilerin gerçek anlamdaki hakkını teslim edin” dedi.

CHP Milletvekilli Semra Dinçer, “Bu bütçe halktan değil, ranttan yana bir bütçeydi. Sonuna kadar bu bütçeye karşı sessimizi yükselttik. Ama mücadelemiz bitmedi. Emekliyi 80 yaşında tekrar çalışmaya mahkûm ettiler” diye kaydetti.

Tüm Emekliler Sendikası Keçiören Şube Başkanı Sultan Alpınar, açlık sınırının 22 bin, yoksulluk sınırının 68 bin lirayı aştığını, ev kirasının 25 bin lira olduğunu söyledi. Emeklilere verilen 12 bin 500 TL’lik maaşa tepki gösteren Sultan Alpınar, emeklilerin açlık ve yoksulluk savaşı verdiğini kaydetti.

Sultan Alpınar, “Çarşıda, pazarda ve markette zamlar yağmur gibi yağıyor. Emekli maaşı kiraya yetmiyor, elektrik ve doğalgaz faturaları ödenemiyor. Emeklinin mutfağı alev alev yanıyor” dedi.

Sultan Alpınar, şunları söyledi: “Emeklilere ve emekçilerin hayatlarını ve umutlarını çalanlara karşı gücümüzü gösterelim. Bu soğuk kış günlerinde açlık sınırında yaşayan milyonlarca emekli ve emekçinin karnının doyması, evinin ısınması ve aşının kaynaması için insanca yaşanabilecek maaşı siz vermiyorsanız, biz alacağız demenin şimdi tam zamanıdır.”

Paylaşın

AK Parti Ve MHP, Cumhurbaşkanlığı Sisteminde Revizyona Hazırlanıyor

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair.

Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; AK Parti ve MHP’nin yeni anayasa çağrısı için 2025 yılı başında harekete geçilmesi bekleniyor. Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş’un bu kapsamda siyasi partilere yeniden anayasa ziyaretleri yapması sürpriz olmayacak. AK Partililer muhalefetin mesafeli yaklaştığı yeni anayasa için, “Bu çalışma birbirimizle konuşmak için çok iyi bir zemin. Anayasayı yapamazsak bile oturup konuşabilmeliyiz, bunun bize de topluma da çok büyük faydası olur” diyor.

AK Parti ve MHP, Cumhurbaşkanlığı sisteminden vazgeçmiyor ama yeni anayasa ile sistemde bir revizyon yapılabileceğini söylüyor. Bu revizyonlardan biri cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının netleştirilmesine dair. Altılı Masa sürecinde muhalefetin seçim kazanıldığı taktirde yedi cumhurbaşkanı yardımcısı atanması planı yaptığını hatırlatan AK Partililer, “Altılı Masa bize cumhurbaşkanı yardımcısı sayısına sınır getirilmesi gerektiğini gösterdi. İstikrarlı bir yönetim yapısı için bunu düzenlemek, sayıyı netleştirmek gerekli” diyor.

Bir revizyon önerisi de bakanlarla ilgili geldi. Mevcut sistemde Meclis’ten bakan ataması yapıldığında milletvekilleri istifa etmek zorunda. İstifa eden milletvekili bakanlık görevinden ayrıldığında da milletvekilliğine geri dönemiyor. AK Partili yetkililer yapılacak bir düzenleme ile Meclis’ten bakanlığa atanan milletvekillerine dönem içinde tekrar dönüş imkanı verilebileceğini kaydediyor.

Değişiklik beklenen üçüncü başlık ise erken seçim düzenlemesine dair… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan mevcut anayasaya göre iki dönem olan görev süresini 2028 yılında tamamlayacak. Erdoğan’ın yeniden aday olabilmesi için iki yol var. Birincisi Anayasada cumhurbaşkanının görev süresiyle ilgili değişiklik yapmak, ikincisi ise Meclis’in erken seçim kararı alması. Anayasaya göre Meclis’te 360 oyla erken seçim kararı alınabiliyor. Bunun takvimiyle ilgili ise bir sınırlama bulunmuyor.

2028 yılının mayıs ayında yapılması gereken seçimi Meclis kararıyla bir yıl öne çekmek de 1 ay öne çekmek de mümkün. Her iki durumda da erken seçim gerçekleşmiş oluyor. Ancak bu durum eleştiri konusu. Örneğin “genel seçimlere 1 yıl kala ara seçim yapılamaz” hükmü var. Muhalefet de iktidar partisi yetkilileri de erken seçim için de Meclis’in bu yetkisinin nasıl bir zaman dilimi içinde kullanılabileceğinin netleşmesi gerektiğini söylüyor.

Paylaşın

Sosyal Medyada Çocuklar İçin “Dijital Kimlik” Planı

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, “Sosyal medya platformları ve dijital oyun üreticilerinin kullanıcının çocuk olduğunu tespit etmesi için yaş doğrulama sistemi kurmalarını öngörüyoruz. Yani ‘Dijital Kimlik’ uygulamasını hedefliyoruz” dedi.

Türkiye’de çocukların internet ve sosyal medya kullanımını düzenlemek amacıyla geçmişte de çeşitli önlemler gelmişti. 2011 yılında devreye giren ‘Güvenli İnternet Hizmeti’ ailelerin çocuklarını internetin zararlı içeriklerinden koruyabilmesi için önemli bir adım olarak görülmüştü.

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, sosyal medyada çocukların korunması için ‘Dijital Kimlik’ adında yeni bir doğrulama sistemi uygulamayı planladıklarını söyledi. Göktaş sosyal medyanın olumsuz etkilerine maruz kalan çocukların risk altında olduğunu belirtti.

Sabah gazetesine konuşan Bakan Göktaş platformlara yönelik yasaklamalar yerine çocuklar için doğrulama sistemlerinin kurulacağını söyledi. Göktaş, “Sosyal medya platformları ve dijital oyun üreticilerinin kullanıcının çocuk olduğunu tespit etmesi için yaş doğrulama sistemi kurmalarını öngörüyoruz. Yani ‘Dijital Kimlik’ uygulamasını hedefliyoruz” dedi.

Bakan Göktaş, kısıtlamada 16 yaş kriterinin esas alınacağını ve bu kapsamda uzman görüşleri de alınarak kademli bir tespit sistemine geçeceklerini anlattı.

Türkiye’de çocukların internet ve sosyal medya kullanımını düzenlemek amacıyla geçmişte de çeşitli önlemler gelmişti. 2011 yılında devreye giren ‘Güvenli İnternet Hizmeti’ ailelerin çocuklarını internetin zararlı içeriklerinden koruyabilmesi için önemli bir adım olarak görülmüştü.

Ayrıca internet kafelerde çocuklara uygun olmayan içeriklere erişimi engellemeye yönelik denetimler yapılmış ve bazı sınırlamalar getirilmişti. Ancak uzmanlar bu girişimlerin yeterli olmadığı eleştirisini yapıyordu.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a “Yeni Anayasa” Yanıtı: Yapılmışı Var

Erdoğan’ın, “Siviller eliyle yapılmış, demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var” sözlerine yanıt veren DEVA Partisi Lideri Ali Babacan, partisinin hazırladığı anayasa çalışmasını paylaşarak, “Yapılmışı var” dedi.

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla, “Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış, demokratik, kuşatıcı ve özgürlükçü bir anayasaya ihtiyacımız var” dedi.

Muhalefeti anayasa çalışmalarında yeterince destek vermemekle eleştiren Erdoğan, “Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok geç kalmış bir ihtiyaçtır. Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz. Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi gündem kaygımızdan değil, tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz. Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki bırakın çözümün parçası olmayı, sorunun katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor” ifadelerini kullandı.

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA Partisi) Genel Başkanı Ali Babacan da Erdoğan’ın bu sözlerine sosyal medya üzerinden yanıt verdi. DEVA Partisi’nin hazırladığı anayasa çalışmasını elinde tuttuğu bir fotoğrafı paylaşan Babaca, “Yapılmışı var” dedi.

Paylaşın

Türkiye, Ekolojik Tahribatın En Üst Seviyeye Çıktığı Ülkelerden Biri

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Technology Review Insights tarafından hazırlanan ve 76 ülkeyi kapsayan “Yeşil Gelecek Endeksi 2023” raporunda, Türkiye 63’üncü sırada yer aldı. Raporda hava, su ve toprak kirliliğine dikkat çekildi.

Doğaya ve yaşam alanlarına yönelik saldırılar 2024 yılı boyunca dur durak bilmedi. Doğaya dönük rant odaklı yaklaşım nedeniyle dünyanın çeşitli yerlerinde kuraklık, sel felaketleri, yangınlar, erozyon ve toprak kaybı, biyolojik çeşitliliğin azalması, ormansızlaşma gibi ekolojik sorunlar yıl boyunca büyüyerek devam etti. Söz konusu saldırılar, iklim değişikliğini beraberinde getiriyor. Bu durum dünyanın ısınması, buzulların erimesi, deniz seviyesinin yükselmesi, şiddetli hava olayları yaşanması gibi pek çok olumsuz gelişmeye neden oluyor.

Yapılan araştırmalar da bu durumu doğruluyor. Küresel Karbon Projesi bilim ekibine göre, fosil yakıtlardan kaynaklanan küresel karbon emisyonları 2024 yılında rekor seviyeye ulaşacak. 2024 Küresel Karbon Bütçesi raporuna göre, fosil karbondioksit (CO2) emisyonlarının 2023 yılına göre yüzde 0,8 artışla 37,4 milyar tona ulaşacağı öngörülüyor.

Earth System Science Data‘da yayınlanacak olan ön baskı, emisyonların bu hızla devam etmesi halinde, ısınmayı yüzde 50 olasılıkla 1,5 santigrat derece ile sınırlamak için kalan karbon bütçesinin altı yıl içinde aşılabileceğini ortaya koyuyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) verilerine göre küresel karbon emisyonunun en az yüzde 5,5’i askeri yatırım ve operasyonlar nedeniyle oluşuyor.

Gezegenin ısınmasıyla birlikte buzullardaki erime arttı. Bilim insanları, Kuzey Kutbunda Arktik bölgesinde binlerce yıldır donmuş halde bulunan toprağın çözülmesiyle tonlarca civanın açığa çıktığını belirledi. Panama’nın kuzey kıyısında yer alan küçük mercan adası Gardi Sugdub’da yaşayan 300 aile, deniz seviyesinin yükselmesinden kaynaklı başka bir yere nakledildi. Yine biyolojik çeşitliliğinin azaldığı da raporlara yansırken. Dünya Doğayı Koruma Vakfı Kenya, yıl içinde yayımladığı “Yaşayan Gezegen Raporu”nda yaban hayatı popülasyonunun son 50 yılda yüzde 76 azaldığını ortaya koydu.

İklim değişikliğine paralel olarak yaşanan aşırı doğa olayları, tüm dünyada büyük bir yıkıma neden oldu. Tıp dergisi Lancet’in 2024 Geri Sayım Raporu’na göre, sıcağa bağlı ölümler 2023’te yüzde 167 oranında arttı. 2024’te ise sadece İspanya’da yaşanan selde 205, Katmandu ve Nepal’deki selde 217 kişi yaşamını yitirdi. Nijerya, Endonezya ve Kazakistan’da yüzbinleri etkileyen seller yaşandı. Yıl içinde yaşanan Helene kasırgasında ABD’de en az 227, Vietnam ve Çin’de etkili olan Yagi Tayfunu’nda 155, Boris Fırtınası’nın vurduğu Avusturya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Romanya ve Slovakya’da 24, Shanshan Tayfunu nedeniyle Japonya’da 6 kişi hayatını kaybetti. Milyonlarca insan ise bulundukları bölgelerden tahliye edildi.

Ekolojik tahribatın en üst seviyeye çıktığı ülkelerden birisi Türkiye oldu. Türkiye’de iktidar ve sermaye grupları, ekolojik talana aralıksız bir şekilde sürdürdü. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü (MIT) Technology Review Insights tarafından hazırlanan ve 76 ülkeyi kapsayan Yeşil Gelecek Endeksi 2023 raporunda, Türkiye 63’üncü sırada yer aldı. Raporda hava, su ve toprak kirliliğine dikkat çekildi.

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun (THHP) Kara Rapor 2024 raporuna göre Türkiye’de nüfusun yüzde 92’sinden fazlası Dünya Sağlık Örgütü standartlarına göre kirli hava soluyor. Raporda, hava kalitesi en kirli il ise Hakkari oldu.

Yıl boyunca Giresun ve Ordu’da fındık bahçelerine; Diyarbakır ve Tunceli’de tarihi ve kültürel alanlara; İzmir, Muğla ve Çanakkale’de orman ve tarım arazilerine maden işletme ruhsatları verildi. Birçok ruhsat için “ÇED gerekli değil” kararları verildi. Hakkari’deki 4 bin 135 rakımlı Cilo-Sat Dağları’nda buzullar erimeye başladı. Bilim insanları, yıllar önce 100-200 metrelik dikey tabakanın 50 metreye kadar düştüğünü duyurdu.

Binlerce “ÇED gerekli değil” kararı

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sitesinden, 1 Ocak-12 Aralık tarihleri arasında 12 bin 57 tane ÇED duyurusu yapıldı. Bunların 3 bin 623’ü “ÇED gerekli değil”, 621’i “ÇED olumlu” olurken, 405’i “iptal/iade”, 11’i ise “ÇED olumsuz” kararı oldu. 3 bin 902 enerji sektörüne dair ÇED duyurusu yapılırken, bunların 624’ü “ÇED gerekli değil” kararları oluşturdu. Bu kararlardan birisi de Kahramanmaraş’ta bulunan Afşin Termik Santraline 2 ünite daha eklenmesine ilişkin oldu. Madencilik faaliyetlerine ilişkin ise, toplam 3 bin 683 ÇED duyurusu yapıldı. Bunların bin 233’ü “ÇED gerekli değil” duyurularından oluştu.

Açılan yeni maden ocakları ve rant odaklı projeler nedeniyle geniş bir ormanlık alan yok edildi. Cengiz Holding’in Kazdağları’nda hayata geçirmek istediği Halilağa Bakır Madeni projesine karşı mücadele eden yaşam savunucuları, bölgede 600-700 bine yakın ağacın kesildiğini duyurdu.

Şırnak’ın Cudi, Gabar, Besta, Komate dağları bölgesinde orman kıyımı bu yılda da aralıksız devam etti. Diyarbakır’ın Lice ilçesinin kırsal mahallelerin de kapsayan geniş bir bölgede açılmak istenen bakır madeni için ise binlerce ağaç kesilmeye başlandı.

Balıkesir’in İvrindi ve Altıeylül ilçelerini kapsayan alanda açılmak istenen altın madenine karşı yöre halkının açtığı dava sürerken, şirket bölgede yüzlerce ağaç kesti.

İklim değişikliğine bağlı olarak kuraklık bu yıl kendisini daha fazla hissettirdi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), 2024 Temmuz ayının son 53 yılın en sıcak Temmuz’u olduğunu, Haziran ayının yağışlarında normaline göre yüzde 65 azaldığını açıkladı. Yine Nisan ayındaki yağışların geçen yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 6, uzun yıllar ortalamasına göre ise yüzde 50 oranında düşüş gösterdiği belirtildi. Bu durumun en bariz örneği Muğla Bodrum’da yaşandı. İçme ve kullanma suyu ihtiyacını karşılayan Mumcular Barajı’nda su miktarının ölü hacme ulaşması nedeniyle Devlet Su İşleri tarafından Bodrum’a iletilen su kesildi.

Isparta’da bulunan Eğirdir Gölü’nün en dar kısmı olan Kemer Boğazı’ndaki su genişliği, 1,8 kilometreden 1,2 kilometreye geriledi, Tunca Nehri’nde, kuraklık ve aşırı sıcaklara bağlı buharlaşmayla birlikte bazı bölümlerinde su akışı durdu. Balıkesir’in Bandırma ilçesine içme ve kullanma suyunu sağlayan Gönen Barajı’nda su seviyesi yüzde 13 seviyelerine geriledi. Mersin’in içme suyunu karşılayan Berdan Barajı’nın su seviyesi, geçen yıla oranla yüzde 30 azaldı.

Muğla ile Aydın sınırında bulunan Bafa Gölü’nde 30, Burdur Salda Gölü’nde 20 metre, Sakarya Sapanca Gölü’nde 17, Van Gölü’nde ise 12-13 metre çekilme yaşandı.

Sivas’ta başta angut ve turnaların üreme yeri olarak bilinen Bingöl Gölü, Konya’da “flamingo cenneti” olarak bilinen Küçük Göl ile Kırklareli’ndeki Teke Deresi ise tamamen kurudu. Aydın’ın Söke ilçesindeki antik Myus kentinin yanı başında ve Latmos (Beşparmak) Dağları’nın kuzey batısında yer alan Azap Gölü’nde geçmiş yıllarda yaklaşık 5-6 metreye bulan su derinliği 130 santimetrelere kadar düştü.

Edirne’de son 70 yılın en kurak kışı yaşandı. Yaz aylarında ayçiçeği tarlalarında çekirge istilası yaşandı. Karadeniz’in değişen iklimi ise, özellikle Ordu ve Samsun bölgesinde yaşanan kahverengi kokarca nedeniyle fındık üreticileri büyük zarara uğradı.

Aşırı hava olaylarından seller, 20 Temmuz’da Van’ın Erciş ilçesini, 15 Temmuz’da Erzurum’un Hasankale, 9 Temmuz’da Erzurum Tekman ile Ağrı’nın Eleşkirt ilçelerinde etkili oldu. Yıl içinde Karadeniz bölgesinin sahil hattında irili ufaklı birçok sel ve heyelan meydana geldi. Bu nedenle Karadeniz Sahil Yolu defalarca ulaşıma kapandı. 7 Temmuz’da ise Muş’un Malazgirt ilçesi ile Ordu’nun Çaybaşı ilçesinde yaşanan sellerde 1’er yurttaş hayatını kaybetti.

Sellerin yanı sıra birçok kentte orman yangınları yaşandı. Haziran ayında Orman Genel Müdürlüğü’nün verilerine göre yangınlar geçen yıla göre 5 kat arttı. 1-21 Haziran 2023’te 84 orman yangını çıkarken, bu yıl aynı dönemde 399 yangın kayıtlara geçti. 20 Haziran’da Diyarbakır’ın Çınar ile Mardin’in Mazıdağı ilçesinde çıkan yangınlarda 15 kişi yaşamını yitirdi, 72 kişi yaralandı. Yangında 924 hayvan öldü, 14 bin 900 dekarlık alan yandı.

İzmir Karşıyaka ilçesi Yamanlar Dağı’nda 15 Ağustos’ta başlayan ve rüzgarın etkisiyle geniş bir alana yayılan yangında 17 ev yandı, 105 ev boşaltıldı, 44 iş yeri tahliye edildi. 3 mahallenin boşaltılmasına neden olan yangın, yaklaşık 1600 hektarlık alanda etkili oldu. Balıkesir, Manisa, Denizli, Tokat, Muğla, Aydın, Mardin, Uşak ve Çanakkale gibi kentlerde çıkan yangınlarda yüzbinlerce hektarlık alan yandı.

Maden ve enerji şirketlerinin doğaya saldırıları sürerken, ekolojistler ve yaşam alanlarını korumak isteyen yurttaşların direnişi ise hiç son bulmadı. 3 Eylül’de Artvin’in Borçka ilçesinde Reşit Kibar bu mücadele sırasında katledildi. Köyüne mesire alanı adı altında açılmak istenen taş ocağına karşı direnen Kibar, şirket çalışanları tarafından yapılan silahlı saldırıda katledildi.

Adıyman’ın Koru köyündeki taş ocağına, Hakkari’nin Kavaklı köyünde maden faaliyetlerine karşı çadır kuruldu. Diyarbakır, Trabzon, Artvin, Ordu, Eskişehir, Trabzon’da ekolojik tahribatlara karşı büyük protesto eylemleri düzenlendi.

(Tolga Güney / MA)

Paylaşın

NASA, “Güneş’e Dalmaya” Hazırlanıyor

NASA’nın “Touch the Sun (Güneş’e Dokun)” adı verilen görev kapsamında 2018 yılında fırlattığı Parker Solar Probe’nin 24 Aralık’ta Güneş yüzeyine çok yakın bir noktadan dalması bekleniyor.

NASA’nın heliofizik bölümünde program bilimcisi Kelly Korreck, “Eğer hayal edebilirseniz bu, Güneş’in yüzeyine giden yolun yüzde 96’sını aştığımız anlamına geliyor,” dedi.

NASA’nın Güneş’i yakından incelemek için tasarladığı uzay aracı Parker Solar Probe, Güneş’in ‘içinden geçmeye’ hazırlanıyor.

Gelmiş geçmiş en hızlı ve Güneş’e en çok yaklaşmış uzay aracı unvanlı Parker Solar Probe, yıldızın dış atmosferi olarak da bilinen taç kürede uçarak ‘Güneş’e dokunmayı’ başarmıştı.

NASA şimdi uzay aracı için Güneş’in merkezine hiç olmadığı kadar yaklaşacağı bir rota çizdi.

Küçük bir araba boyutundaki uzay aracı, 24 Aralık’ta Güneş yüzeyine yaklaşık 6 milyon kilometre yaklaşacak. NASA’ya uzay aracı bu esnada yaklaşık 692.000 kilometre hızla hareket ediyor olacak.

NASA’nın heliofizik bölümünde program bilimcisi Kelly Korreck, “Eğer hayal edebilirseniz bu, Güneş’in yüzeyine giden yolun yüzde 96’sını aştığımız anlamına geliyor,” dedi.

Dünya’daki kontrolörler bu manevra sırasında uzay aracıyla iletişim kuramayacak. NASA, Parker Solar Probe’un Güneş’le buluşmasından sağ çıktığına dair bir sinyal alabilmek için yaklaşık üç gün beklemek zorunda kalacak.

Uzay ajansı, yakın temastan ilk görüntülerin muhtemelen ocak ayı içinde Dünya’ya iletileceğini bildirdi.

Korreck, aracın muhtemelen Güneş plazmalarının arasından geçeceğini ve hatta yıldızın aktif bölgelerine dalabileceğini belirtiyor.

Uzay aracı, Güneş’in gizemlerini keşfetme amacıyla, “Touch the Sun (Güneş’e Dokun)” adı verilen görev kapsamında 2018’de fırlatılmıştı.

Daha fırlatıldığı yıl “Güneş’e en çok yaklaşan yapay cisim” unvanını alan araç, Güneş’in korona diye bilinen atmosferinin daha önce keşfedilmeyen kısımlarını araştırıyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

Bahçeli, “Suriye” Üzerinden CHP’ye Yüklendi

CHP’den gelen “Suriye” eleştirilerine sert sözlerle yanıt veren MHP Lideri Devlet Bahçeli, “CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir. CHP’nin gayrimilli ve gayriahlaki siyasetinin başka türlü izahını yapmak boşuna emek ve zaman israfıdır. Türkiye’nin karşısında mevzilenen CHP’nin siyaseti iflas bayrağını çekmiş, üstelik Esad’ın kanlı mazisine bağlandığı kesinleşmiştir. Bu utanç verici ilkesizlik Türkiye’de hiçbir muhalefet partisine yakışmayan bir alçalma halidir” dedi ve ekledi:

“CHP Genel Başkanı, Suriye’nin devrik zalimi Esad kaçtı kaçalı neredeyse karalar bağlamış, matemden gözlerini feri sönmüştür. Kendisine tavsiyem bu kadar üzülmemesi, bu kadar kendisini sıkıntıya sokmamasıdır. Eğer yüreği varsa, muhabbet ve hürmeti bakiyse Moskova’ya saklı gizli giderek Esad ile kucaklaşması ve hasretini gidermesi mümkündür. Önüne geçen de zannediyorum olmayacaktır. CHP’nin siyaseti Türkiye’ye karşı siyasettir. CHP’nin siyaseti emparyalizme bağlı ve bağımlı siyasettir. Türkiye’nin Suriye’de kaybettiğini ABD ve İsrail’in kazandığını söylemek için bölgesel siyasetin iç yüzüne Özgür Bey gibi bakarken görmemek, konuşurken duymamak kafidir.”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, MHP Siyaset ve Liderlik Okulu’nun eğitim faaliyetlerini tamamlaması dolayısıyla düzenlenecek 20’nci Dönem Sertifika Töreni’ne katıldı. Bahçeli burada yaptığı konuşmada, şunları kaydetti:

“Bugünkü müzmin ve münasebetsiz muhalefet anlayışının bugüne kadar hiçbir şeyden ders almadığı, daha da kötüsü buna niyetinin olmadığı az çok hepimizin malumudur. Sırf muhalefet için muhalefet yapanlar, ağızlarını yalan için açanlar, her meseleyi saptırmak için konuşanlar esasta siyasetin konusu değildir. Bunlar patolojik vakalardır, histeri krizine yakalanmışlardır. Türk ve Türkiye vizyonu, muzaffer geçmişimizin mucizevi geleceğe düşen cemresidir. Doğru siyaset, doğru düşünce, doğru zaman, zemberek Türk devri, zemin Türk dünyası.

Ne hayallarimize sınır koyuyoruz ne hedeflerimize gem vuruyoruz. Öz güvenimizi zedeleyen ürkekliği kabul etmiyoruz. Yanlış ve yanıltıcı bir vizyonun at gözlüklerinden bakmıyoruz. Bireysel çıkarları öne almıyor, siyasi hırslara boyun eğmiyoruz. Kardeşliğin kalleş tertiplerle tahribine müsade etmiyoruz, etmeyeceğiz. Gelecek nesillere, ecdattan evlada umutlu, huzurlu, güvenli, mamur, muassır ve müreffeh, küresel liderliğe gözünü dikmiş bir Türkiye’yi emanet olarak tevdi edelim. Barıştan herkes bahseder ancak simgelediği muazzez anlam üzerine düşünen, bunun gereğini soylu mizacıyla yerine getiren ne hikmetse çok azdır. Demokrasiyi, özgürlüğü, insan haklarını önüne gelen işine geldiği şekliyle keyfi yetene kadar diline pelesenk eder de hakiki mesaj ve muhtevalarına kafa yoran neredeyse parmakla gösterilecek kadar sınırlıdır. Şuur kepenklerini indiren duygusal, ideolojik ve dogmatik amirler, her seferinde görüş açımızı kapatan kör noktalardır.

Biz olayların peşinden sürüklenen değil, olayların rotasını belirleyen kuvvetli fikir ve düşünce sistematiğine sahibiz. Bu kapsamda kaynağını Türk-İslam ülküsünden bulan Türk milliyetçileriyiz. Hadiselerin oyuncağı değil, kurulan tuzakları, oyunları bozan dava neferleriyiz. Biz MHP’yiz. Türkiye’nin gücü ve güvencesi Cumhur İttifakı’yız. Tahsil ve terbiyemiz vatan ve millet sevdası ile temayüz etmiştir. Sipariş telkinlere, sinsi kulislere sonuna kadar kapalıyız. Hür ve bağımsız vicdanımızla Türk milletinin tarihi kadar köklü fikir yapımızla ayırmayı ve bölmeyi reddeden kucaklayıcı siyasetimizle millete hizmet için yanıp tutuşuyoruz.

Komşu ülke Suriye’de 13 yıldır süren iç çatışma dönemi yerini yeni bir gerçekliğe bırakmıştır. 61 yıllık Baas, 54 yıllık Esad zilleti sona ermiş; Suriye yeni bir siyaset kulvarına girmiştir. Bu siyasetin dengeli ve kapsayıcı olması çok acılar çeken Suriye halkını layık olduğu mertebelere bütünlük ve kardeşlik içerisinde oluşturması yegane temelimizdir. Suriye’nin istikrarı, Türkiye’nin güvenliği açısından olmazsa olmaz önemdedir. Suriye’nin siyasi ve toprak birliğinin muhafazası iç barış ve huzur ortamının hiçbir kaza ve kesintiye mahal vermeden tesisi hem komşuluk hukukumuz hem bölgesel sükunet ve güvenlik bakımından ihmal edilemez bir ihtiyaçtır.

Suriye’nin geleceğine karar verecek olan Suriyelilerdir. Ancak bu karar sürecinde samimi, dostane, yapıcı ve destekleyici şekilde Türkiye’nin paylaşacağı pek çok tecrübesi olduğu muhakkaktır. Tüm rejim muhaliflerinin öncülüğünde 8 Aralık’tan itibaren tezahür eden geçiş dönemi, ümit ediyorum ki Suriye’nin derlenip toparlanmasında mühim bir eşik olacaktır. Geçiş dönemini takip eden önümüzdeki aylarda anlaşılan geçici yönetim tezahür edecek ardından anayasa hazırlığı ile beraber siyasi partilerin kurulup seçimlerin yapılması gündeme gelecektir.

Suriye’nin demokrasiye intikali ile birlikte uluslararası topluma entegre edilmesinde Türkiye her türlü katkıyı vermeye hazırdır. Dost ve kardeş Suriye halkı zulümden çok çekmiştir. Izdıraplı yılların ardından barışçıl havanın egemen olması memnuniyet vericidir. Esad rejiminin karanlık sayfaları açıldıkça gün yüzüne korkunç vakalar çıkmaktadır. Sednaya Hapishanesi’ndeki insani felaketler hepimizin yüreğini titretmiştir. Yerin onlarca metre derinliğinde hücrelere kapatılan. işkenceyle katledilen masumların hesabı katil Esad’dan mutlaka sorulmalıdır. Bu alçak Lahey Adalet Divanı’nda cani Netanyahu ile birlikte en yakın sürede yargılanmalıdır.

“CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir”

CHP’nin Suriye politikası, Baas menşelidir. CHP’nin gayrimilli ve gayriahlaki siyasetinin başka türlü izahını yapmak boşuna emek ve zaman israfıdır. Türkiye’nin karşısında mevzilenen CHP’nin siyaseti iflas bayrağını çekmiş, üstelik Esad’ın kanlı mazisine bağlandığı kesinleşmiştir. Bu utanç verici ilkesizlik Türkiye’de hiçbir muhalefet partisine yakışmayan bir alçalma halidir. CHP Genel Başkanı, Suriye’nin devrik zalimi Esad kaçtı kaçalı neredeyse karalar bağlamış, matemden gözlerini feri sönmüştür. Kendisine tavsiyem bu kadar üzülmemesi, bu kadar kendisini sıkıntıya sokmamasıdır.

Eğer yüreği varsa, muhabbet ve hürmeti bakiyse Moskova’ya saklı gizli giderek Esad ile kucaklaşması ve hasretini gidermesi mümkündür. Önüne geçen de zannediyorum olmayacaktır. CHP’nin siyaseti Türkiye’ye karşı siyasettir. CHP’nin siyaseti emparyalizme bağlı ve bağımlı siyasettir. Türkiye’nin Suriye’de kaybettiğini ABD ve İsrail’in kazandığını söylemek için bölgesel siyasetin iç yüzüne Özgür Bey gibi bakarken görmemek, konuşurken duymamak kafidir. Trump’ın Cumhurbaşkanımıza yönelik müspet mesajlarını bile hırçın şekilde saptırıp kıskançlıktan deliye dönen ve çarpık mantığıyla tevil eden CHP Genel Başkanı mertlikten ve millilikten nasibini almayan yarım adamdır. Kallavi Özgür Bey’in başına yakışmıyor.

Eğer ne demek istediğimi merak ediyorsa ki yeni bir şey öğrenirse sevinirim. Tanzimat Dönemi sadrazamlarından Mehmet Emin Rauf Paşa’nın hayatını tetkik edebilir. CHP’nin Türkiye hazımsızlığı Türkiye’nin haklı ve meşru mücadelelerini karalaması, her milli meselede muhasım mevzide konuşlanması siyasi erimeye örnektir. Suriye’deki gelişmeleri ne zafer havasıyla takdim etmek ne hezimet ve hüsran iddialarıyla kötülemek doğru ve hakkaniyetli bir tavır değildir. İhtiyatlı, temkinli, dengeli şekilde ve iyi niyet temelinde komşu ülke Suriye ile ilişkileri geliştirmek, muhtemel bütün senaryolara karşı hazırlıklı olmak en doğrusudur.

Yanı başımızda yeni bir siyasal sistem kurulacaktır ve bunu kuracak olan Suriye halkıdır. Beklentimiz Türkiye ve Suriye diyaloglarının altın çağının yaşamasıdır. Suriye toprakları bölücü terörden tamamen arındırılmalıdır. Suriye’de PKK ve YPG’ye kesinlikle yer olmamalıdır. Bu örgüt silahlarını Suriye’nin geçiş hükümetine devretmelidir. Suriyeli olmayan örgüt üyeleri sınır dışı edilmelidir. Tek bir terörist sınırlarımızda nefes dahi almamalıdır. Artık bölücü teröre tahammülümüz asla yoktur. Teröristler elini kolunu sallayarak artık hiçbir yerde dolaşamayacaktır.

Suriye’nin devlet ve toplum hayatını pozitif bir dille ve herkesi kucaklayan bir hassasiyetle yeni baştan inşa etmeye koyulan Esad muhaliflerinin açıklamaları bize göre çok ama çok olumludur. Ne Türkiye’de ne Suriye’de ne de Irak’ta bölücü kiralık tetikçilere hayat yoktur, umut yoktur, gelecek yoktur. Fitnenin başına gök kubbe yıkılmalıdır. Suriye’nin eşit egemen vasfına riayet ve saygı uluslararası toplum adına bir mükellefiyettir. Aynısı Türkiye Cumhuriyeti için de geçerlidir. Hiç kimse bu ahlaki ve hukuki mesuliyetten kaçamayacaktır. Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz ile bölücü terör örgütü arasında en ufak bir irtibat söz konusu değildir. Türkiye ve Suriye’de yaşayan Kürt kardeşlerimiz, terörizmin ablukasına karşı uyanışa geçmiş, artık kan tacirlerinin gerçek niyet ve yüzünü görmüştür. Kürtler kardeşimizdir. Terör örgütü iki cihan hasmımızdır.

DEM Parti ise CHP’nin tahrik, taciz ve istismar siyasetine alet olmadan Türkiye partisi olma yönünde kararlı adımlarla yürümelidir. İmralı ile sağlanacak görüşmeler sonucunda terörün bittiği, terör örgütünün lağvedildiği ortak gelecek ideali insan ve millet çerçevesinde açıklanmalıdır. Terör örgütü için sona gelinmiştir. Cinayet örgütünün miladı dolmuştur. Barış, huzur ve kardeşlik kazanacak; terör ve bölücülük kaybedecektir. Türkiye ve Suriye kazanacak, emperyalizmin kaos planları kaybedecektir. Türk milleti yeni yüzyılda milli birlik ve kardeşliğin dünya genelindeki timsali olacaktır. Silahlar susmakla kalmayacak hepsi birden kırılıp atılacak veya devlete teslim edilecektir. Türk-Kürt kardeşliği millet bünyesinde taçlanacaktır.

Filistin’de, Lübnan’da, Suriye’de kalıcı barış ve sürdürülebilir istikrarın sağlanması konusunda iç cephesini tahkim eden Türkiye’nin yapacağı pek çok şey vardır. İsrail’in korsan ve haydut yayılmacılığı durdurulmalıdır. Golan Tepeleri’nden çekilmediği takdirde geniş bir yaptırım ve mücadele stratejisi geliştirilmelidir. Siyonist barbarlık Türkiye’nin daha fazla sabrını zorlamaktan uzak durmalıdır. Bu en azından kendisi için hayırlı bir adım olacaktır. Şam’a gözünü diken Tel Aviv’de Kudüs’te Osmanlı şamarını yiyeceğini hiç kimse unutmamalıdır. Şam güvendeyse, günü geldiğinde Kudüs de güvende olacaktır.”

Paylaşın

Erdoğan’dan” Yeni Anayasa” Açıklaması: İlk 4 Madde İle Tartışmamız Yok

Erdoğan, muhalefetin yeni anayasa çağrısına olumlu yanıt vermemesine ilişkin, “Mızıkçılık yaparak, kaçarak, işi yokuşa sürerek, bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak, itiraz etmek midir? Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı, özgürlükçü anayasa ihtiyacımız var.” dedi ve ekledi:

“Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır. Meclisimizdeki partilerin çoğunun ilk 4 madde başta olmak üzere pek çok hususta hemfikir olduğunu memnuniyetle müşahede ediyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir. En yılların en çoğunlukçu aritmetiğine sahip 28. dönemde, Meclis’in kendisinden bekleneni özellikle yerine getirmesini ümit ve arzu ediyoruz. Böylece evlatlarımıza daha özgür, müreffeh, güçlü bir ülke bırakma ülkümüze biraz daha yaklaşmış olacağız.”

AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Muğla’da bir otelde STK temsilcileriyle bir araya geldi. Erdoğan’ın konuşmasından başlıklar şöyle:

“Seçim kazanmak, seçimden birinci çıkmak elbette önemlidir. Ama aslolan milletin gönlünü kazanmak, hayır duasına mazhar olabilmektir. Bize oy versin ya da vermesin kimseyi ayırmadan, ötekileştirmeden tüm Türkiye’ye hizmet etmek için gece gündüz çalışıyoruz. Bizim siyaset felsefemizde ayrımcılık asla yoktur. Kimseyi inancından, tercihinden, meşrebinden, siyasi partisinden dolayı dışlama yoktur. Etnik kökeni, dünya görüşü sandıktaki tercihi ne olursa olsun 85 milyonun her bir ferdi bizim öz be öz kardeşimiz, canımızın bir parçasıdır. Hep söylüyorum, 85 milyonluk devasa büyük aileyiz. Vatanımız, bayrağımız, İstiklal Marşımız, mazimiz, istikbalimiz birdir. Allah’ın izniyle bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmez.

Bu ülkenin yakın geçmişinde gerçekten büyük acılar yaşandı. Milletin tercihleri yok sayıldı. Milli iradeye darbe vuruldu. Gençlerimizi sokak olaylarında kurban verdik. 40 yıllık terörle mücadelemizde nice koçyiğit ömrünün baharında iken toprağa düştü. Maraş ve Çorum olaylarında insanımızı birbirine kırdırdılar. Sermayenin renklere ayrıldığı, baskıların, tehditlerin, zorbalıkları ayyuka çıktığı, insanların fişlendiği olağanüstü dönemler yaşandı. Kürt kardeşlerimiz bir tarafta terör örgütünün diğer tarafta dikta heveslisi bir avuç kibir abidesinin olduğu cendereye sıkıştırıldı. Kılık kıyafetinden, dış görünüşünden dolayı insanlarımız hakarete maruz kaldı.

Alevi-Bektaşi vatandaşlarımız asırlardan süzülüp gelen kültürlerini tam yaşayamıyor, kimliklerini korkusuzca dile getiremiyordu. Başörtülü kızlarımızın en temel hakları eğitim, çalışma hakları keyfi sebeplerle gasp edilmiş, kısıtlanmıştı. Kerameti kendinden menkul seçkinler mutlu hayat sürerken, toplumun kahir ekseriyeti ya yasaklarla ya da yokluk ve yoksullukla boğuşuyordu. Daha bunun gibi sayısız zorluk, sınamayla karşılaştık. Allah’a hamdolsun bunların neredeyse tamamını artık geride bıraktık.

Krizlerin ve belirsizliklerin kol gezdiği Türkiye’yi son 22 yılda tekrar ayağa kaldırdık. 2002’de 230 milyar dolar ekonomik büyüklüğü olan ülkemizi geçen sene 1 trilyon 130 milyar dolarlık büyüklüğe kavuşturduk. Milli gelirimizin yıl sonunda 1 trilyon 331 milyar dolara, kişi başına gelirimizin ise 15 bin 551 dolara yükselmesini bekliyoruz. İhracatımızı 36 milyar dolardan aldık, 261 milyar doların üzerine çıkardık. Ayrıca bizden önce hayal dahi edilemeyen nice önemli reformu, hak ve özgürlük hamlesini, sabırla, azimle ve kararlılıkla hayata geçirdik. Türkiye’yi güven ve istikrarla uyum içinde en önemlisi de birlik, beraberlik, kardeşlik içinde hamdolsun bugünlere getirdik.

Elini vicdanına koyan herkes geçmişin Türkiye’siyle bugünün Türkiye’si arasındaki devasa farkı görüyor ve kabul ediyor. Yapılanları objektif olarak değerlendiren her bir insanımızın ülkemizin 22 yıldır kat ettiği büyük mesafeyi tasdik ve takdir ediyor. Ekonomide, diplomaside, ticarette, turizmde, savunmada, sağlıkta hasılı aklınıza gelebilecek her alanda gerçekten hiç umulmadık başarılara imza attık.

Şurası da bir gerçek: Hayatın dinamizmi içerisinde beklentiler ve talepler de dönüşmektedir. Dünya değiştikçe insanın aynı kalması fıtrata aykırı bir durumdur. Siyasetin görevi sorulara ve sorunlara makul cevaplar üretmek, halktaki değişim iradesini doğru enstrümanlarla yönetmektir. Şunu da gözden ırak tutmamalıyız: Türkiye gibi demokrasisi 42 yıl önce yapılmış darbe anayasasıyla malul olan ülkelerde değişimi yönetmek çok daha çetrefillidir. Bunun için Türkiye’nin darbe anayasası kamburundan kurtulmasının şart olduğunu uzun bir süredir ısrarla dile getiriyoruz. Bu çağrıyı da muhalefetin iddia ettiği gibi gündem kaygımızdan değil tam aksine ülkemizin yeni anayasa ihtiyacını gördüğümüz için yapıyoruz.

“Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok kalmış bir ihtiyaçtır”

Ama bizim öyle bir muhalefetimiz var ki, bırakın çözümün parçası olmayı sorunun katlanarak katlanarak büyümesi için elinden geleni ardına koymuyor. Anayasa dahil ülkenin herhangi meselesinde önerileri var mı? Yok. İstemezükten başka lügatlarında kelime var mı? O da yok. Böyle gitsin. ‘Aman Ali Rıza Bey ağzımızın tadı kaçmasın’ modunda son derece konforlu alanda siyasetçilik oynuyorlar. Allah aşkına böyle siyaset olur mu? Mızıkçılık yaparak, kaçarak, işi yokuşa sürerek, bu ülkeye hizmet edilir mi? Muhalefet demek her şeye karşı çıkmak, itiraz etmek midir? Muhalefet samimi çağrılarımıza kulak tıkasa da siviller eliyle yapılmış demokratik, kuşatıcı, özgürlükçü anayasa ihtiyacımız var. Yeni anayasa Türkiye için lüks değil, çok kalmış bir ihtiyaçtır. Bu yönde atılacak bir adım Türkiye Yüzyılı hedefimize daha hızlı ulaşılmasını sağlayacaktır.

Meclisimizdeki partilerin çoğunun ilk 4 madde başta olmak üzere pek çok hususta hemfikir olduğunu memnuniyetle müşahede ediyoruz. AK Parti ve Cumhur İttifakı’nın da yeni anayasa iradesi zaten güçlüdür, diridir, dinamiktir. En yılların en çoğunlukçu aritmetiğine sahip 28. dönemde, Meclis’in kendisinden bekleneni özellikle yerine getirmesini ümit ve arzu ediyoruz. Böylece evlatlarımıza daha özgür, müreffeh, güçlü bir ülke bırakma ülkümüze biraz daha yaklaşmış olacağız. Bu süreçte Muğla’nın iş dünyasıyla, sivil toplumuyla, kanaat önderleriyle bizim yanımızda olması çok önemlidir.

Bütün avantajlarına rağmen Muğla yerel yönetimler boyutunda maalesef hak ettiği ilgiyi görmüyor. Muhalefetin siyasi meselelerdeki lakayt tavrı, yönettikleri şehirlerdeki yerel yönetimlerle ilgili konulara da sirayet ediyor. Sorun çözmek, milletin sıkıntılarını ortadan kaldırmak gibi bir dertleri yok. Polemik ve mazeret üretmeye harcadıkları enerjiyi şehirlerine hizmet etmeye ayırsalar inanın şehirlerimiz çok farklı bir yerde olurdu. Ama bu konuda herhangi bir değişim işareti göremiyoruz.

Bakınız her yıl Muğla ve Bodrum yaklaşık 1,5 milyon misafir ağırlıyor. Ülkemizin turizmdeki hedefleri büyüdükçe buralara gelen yerli ve yabancı ziyaretçi sayısı doğal olarak artıyor. Turizmde 2024 yılı hedefimiz 60 milyon ziyaretçi. Biz turizmde gaza basarken yerel yönetimler tarafında bir atalet; hatta sabotaja varan bir duyarsızlık görüyoruz. Turizmden ekonomik olarak ciddi gelir elde ediyorlar ama iş altyapı ve  üstyapı adımlarına gelince hiçbir adım atmıyorlar.

Örneğin Bodrum başta olmak üzere Muğla’nın birçok ilçesinde içme suyu sıkıntısı çekiliyor. Bu asırda bu zamanda! Ancak görevi içme suyu sorununu çözmek olanlar sorunu görmezden, duymazdan geliyorlar. İstanbul gibi bir şehrin belediye başkanlığını yapmış kardeşiniz olarak,  üstelik de çöp, çukur, çamur, susuzluk bunları yaşayan bir İstanbul devralmıştım. Orada bütün bu sorunları 1 yıl içerisinde sildik, süpürdük. Şimdi aynı durum maalesef Muğla’da var mı, var.

Kirlilik sebebiyle neredeyse canlının yaşamadığı İzmir Körfezi’nde için de aynı şeyler geçerli. Orada da İzmir’e hizmet etmemeyi hayat tarzı üzerinden meşrulaştırmaya çalışan garip bir zihniyet var. Eser ve hizmet siyasetiyle temayüz etmek yerine korkuları körükleyerek, ideolojik belediyecilik yaparak beceriksizliklerini örtmeye çalışıyorlar.

Su sorununu çözmek DSİ’nin görevi değildir. Su sorununu çözmek büyükşehirlerde, büyükşehir belediyelerinin görevidir. Sorunu ben yaşadığım için söylüyorum. İstanbul’u susuzluktan aldık ve kısa zaman içerisinde de sorunu çözdük. Şimdi CHP’nin büyükşehir belediyelerine bakın. Acaba bu sorunları çözdüler mi, çözüyorlar mı, böyle bir dertleri var mı? Muğla büyükşehir. Büyükşehirde su sorunu niçin çözülmez? Aynı durum Van’da vardı. Van’da da Veysel Bey bakan olduğu zaman baktık ki Van maalesef su sorununu çözemiyor. O zaman Veysel Bey’e dedim ki ‘Burada yaşayanlar bizim insanımız, yatırımı yap ve Van’ın su sorununu DSİ ile çözelim’. Van’ın su sorununu biz o zaman DSİ ile çözdük.

Muğla’nın, Bodrum’un içme suyu sorununu çözmek için kolları sıvadık. Yatırım programına aldığımız projemiz ile Muğla il merkezinin içme suyu ihtiyacını inşallah karşılayacağız. Toplam 7,6 milyar lira maliyeti olan proje ile yıllık 7,32 milyon metreküp içme suyu depolama, günlük 45 bin metreküp kapasiteli arıtma tesisi ve 12,3 kilometresi tünel olan toplam 80 kilometrelik isale hattını devreye alacağız. Bodrum Barajı’nın proje çalışmalarını da seneye başlatıyoruz. Bodrum’un kanayan yarasına inşallah merhem olacağız.

Bodrum-Yalıkavak yolunun kalan 7 kilometresinin ihalesini yaptık, çalışmalara başladık. inşallah seneye onu da bitiriyoruz. 69 kilometre uzunluğundaki Söğüt-Seydikemer yolunun 21 kilometresini bölünmüş yol olarak tamamladık. 51 kilometrelik Seydikemer-Kalkan yolunun 12 kilometresini tamamladık, kalan kısmı ile çalışmalarımız sürüyor. Marmaris-Datça yolunun 50 kilometresini bitirdik. Kalan 18 kilometre içinde çalışmalarımıza devam ediyoruz. İlçeleriyle birlikte tüm Muğla’yı muhalefetin beceriksizliğine mahkum etmeyeceğiz.”

Paylaşın