8 aylık dış ticaret açığı 20.6 milyar dolar!

2019 Ocak – Ağustos döneminde ihracat yüzde 2.6 artışla 111 milyar 38 milyon dolar, ithalat yüzde 16.4 azalışla 131 milyar 939 milyon dolar oldu. 8 aylık dönemde dış ticaret açığı ise yüzde 58.2 azalarak 20 milyar 581 milyon dolara geriledi.

Dış ticaret açığı, ağustos ayında ise 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2.5 milyar dolarlık dış ticaret açığı piyasa beklentileri çerçevesinde gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verileri açıklandı. Açıklanan veriler şöyle;

Dış ticaret açığı yüzde 1,2 arttı

Ağustos ayında dış ticaret açığı yüzde 1,2 artarak 2 milyar 500 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018 Ağustos ayında yüzde 83,3 iken, 2019 Ağustos ayında yüzde 83,4 olarak gerçekleşti.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat yüzde 1,5 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2019 Ağustos ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1,5 azaldı, ithalat yüzde 0,4 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2019 yılı Ağustos ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 0,8, ithalat yüzde 0,2 azaldı.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Almanya’ya yapılan ihracat 2019 Ağustos ayında 1 milyar 118 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 26 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 641 milyon dolar ile Irak ve 617 milyon dolar ile ABD takip etti. Rusya’dan yapılan ithalat, 2019 yılı Ağustos ayında 2 milyar 30 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 422 milyon dolar ile Çin, 1 milyar 271 milyon dolar ile Almanya ve 823 milyon dolar ile ABD izledi.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,1

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ağustos ayında ISIC Rev.3’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 95,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,1’dir. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 75,1’dir. Ağustos ayında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 14,3’tür.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 13 milyar 161 milyon dolar

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,8 artarak 13 milyar 161 milyon dolar, ithalat ise 15 milyar 566 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 84,5 oldu.

Paylaşın

Moda Tutkunlarının Vazgeçilmez Adresi “Paris Moda Haftası”

Tarihleri, Fransız Moda Federasyonu tarafından belirlenen Paris Moda Haftası, İlkbahar / Yaz ve Sonbahar / Kış sezonları olmak üzere Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen giyim fuarıdır.

Moda tutkunlarını bir araya getiren en önemli etkinliklerden biri olarak görülen Paris Moda Haftası devam ediyor.

27 Eylül’den bu yana devam eden ve İlkbahar/Yaz 2020 koleksiyonlarının tanıtıldığı defileler, farklı konseptli podyumlar ve göz alıcı mankenler eşliğinde tanıtılan kıyafetler , izleyenlerin beğenisine sunuldu.

İşte, dünyaca ünlü tasarımcıların yeni sezon kreasyonlarından sizler için derlediklerimiz;

Paylaşın

Gelir eşitsizliği en fazla İstanbul’da

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, gelir eşitsizliğinin en yüksek ölçüldüğü yer 8.6 ile İstanbul olurken, İstanbul’u 7.2 ile Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve 7.1 Adana, Mersin izledi.

Verilere göre, Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri, 2018’de 24 bin 199 lira olarak hesaplandı.

Açıklanan verilere göre, ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 10 bin 965 lirayla ‘Van, Muş, Bitlis, Hakkari’, 11 bin 204 lirayla ‘Mardin, Batman, Şırnak, Siirt’, 11 bin 357 lirayla ‘Şanlıurfa, Diyarbakır’ olarak sıralandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bölgesel sonuçlarını açıkladı. TÜİK’in açıkladığı sonuçlar şöyle:

En yüksek gelir TR10 (İstanbul)

Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri 2018 yılında 24 bin 199 TL iken, İBBS 2. Düzey bölgeleri itibarıyla en yüksek olduğu bölge, 34 bin 912 TL ile TR10 (İstanbul) Bölgesi oldu. Bu bölgeyi, 29 bin 952 TL ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi ve 29 bin 847 TL ile TR51 (Ankara) Bölgesi izledi.

Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 10 bin 965 TL ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari), 11 bin 204 TL ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve 11 bin 357 TL ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) şeklinde sıralandı.

Gelir eşitsizliği en düşük bölge TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli)

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir.

Gini katsayısı Türkiye’de 2018 yılı itibarıyla 0,408 iken, bu değerin en düşük olduğu bölgeler; 0,305 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), 0,308 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve 0,313 ile TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) bölgeleri oldu.

Gini katsayısının en yüksek olduğu bölgeler ise 0,444 ile TR10 (İstanbul), 0,402 ile TR62 (Adana, Mersin) ve 0,401 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) oldu.

P80/P20 oranı en yüksek bölge TR10  (İstanbul)

P80/P20 oranı, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır. Buna göre 2018 yılında Türkiye’deki en zengin yüzde 20’lik grubun geliri en yoksul yüzde 20’lik grubun gelirinin 7,8 katı oldu.

P80/P20 oranının en yüksek olduğu bölgeler; 8,6 ile TR10 (İstanbul), 7,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) ve 7,1 ile TR62 (Adana, Mersin) oldu. Bu oranın en düşük olduğu bölgeler ise 4,5 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt), TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), 5 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve 5,1 ile TR32 (Aydın, Denizli, Muğla), TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak) ve TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgeleri oldu.

Göreli yoksulluk oranı en düşük bölge TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis)

Her bölge için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si temelinde hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 13,5 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli), yüzde 12,7 ile TR10 (İstanbul) ve TR62 (Adana, Mersin) ve yüzde 12,4 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) oldu.

Göreli yoksulluk oranının en düşük olduğu bölgeler ise yüzde 5 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), yüzde 7,2 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve yüzde 7,7 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) bölgeleri şeklinde sıralandı.

Diğer bir yoksulluk sınırı olan medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak hesaplanan gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 21 ile TR10 (İstanbul), yüzde 20,4 ile TR62 (Adana, Mersin) ve yüzde 20,1 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) oldu. Bu oranın en düşük olduğu bölgeler ise yüzde 11,9 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), yüzde 13,2 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve yüzde 13,4 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) bölgeleri oldu.

Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2018 yılı sonuçlarına ilişkin gelir bilgileri, bir önceki takvim yılı olan 2017 yılını referans almaktadır. Gelir hesaplamalarında, haneleri karşılaştırılabilir hale getirmek için hanehalkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak elde edilen eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri kullanılmaktadır.

 

 

Paylaşın

’71. Emmy Ödülleri’ne Game of Thrones damgası

71. Emmy Ödülleri’nin kazananları belli oldu. “En İyi Drama Dizisi” ödülüne “Game of Thrones” layık görüldü.

Dizideki performansıyla Peter Dinklage, dördüncü kez En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Emmy Ödülü’nü aldı. Pose dizisindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu seçilen Billy Porter, bu alanda ödül alan ilk açık eşçinsel olarak tarihe geçti.

Phoebe Waller-Bridge, aynı ödülü sekiz kez alan rakibi Julia Louis-Dreyfus’u yenerek En İyi Kadın Komedi Oyuncusu seçildi. Drama dalında En İyi Kadın Oyuncu seçilen Jodie Comer, gecenin sürprizlerinden oldu. Ödüle kendisi de şaşıran Comer, kazanacağını tahmin etmediği için törene anne ve babasını davet etmediğini itiraf etti.

2019 Emmy Ödülü kazanan yapımlardan bazıları şöyle sıralandı:

En İyi Drama: Game of Thrones

En İyi Komedi: Fleabag

En İyi Erkek Oyuncu, Drama: Billy Porter (Pose)

En İyi Kadın Oyuncu, Drama: Jodie Comer (Killing Eve)

En İyi Erkek Oyuncu, Komedi: Bill Hader (Barry)

En İyi Kadın Oyuncu, Komedi: Phoebe Waller-Bridge (Fleabag)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Drama: Peter Dinklage (Game of Thrones)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Drama: Julia Garner (Ozark)

En İyi Mini Dizi: Chernobyl

Mini dizi ya da Filmlerde En İyi Kadın Oyuncu: Michelle Williams

Michelle Williams, geceye damgası vuran konuşmalardan birini yaptı. Kadın ve erkek arasındaki ücret eşitliğinin önemine dikkat çeken Williams, konuşmasını ekibine teşekkür ederek başladı ve şunları söyledi:

“Bir insana değer verdiğinizde, bu o insana kendi doğasında var olan değerle iletişime geçme gücü verir. Bu değeri de nereye koyar o insan? O değeri kendi işine koyar. Bu yüzden bir kadın, özellikle beyaz olmayan bir kadın, erkek meslektaşıyla kıyaslandığında 1 doların sadece 52 sentini kazanabildiğinde, size işini yapmak için nelere ihtiyaç duyduğunu anlatmaya çalıştığında, onu dinleyin ve ona inanın. Çünkü bir gün karşısına geçip size, kendi işine rağmen değil ancak iş ortamı sayesinde başarılı olmasında yardımcı olduğunuz için size teşekkür edebilir.”

 

Paylaşın

“İşsizlik sosyal bozulmaları da getiriyor”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor” dedi. 

CHP Milletvekili Lale Karabıyık, yaptığı basın açıklaması ile TUİK tarafından önceki gün açıklanan Haziran ayı işsizlik oranlarını ve işsizliğin sosyal etkilerini değerlendirdi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yüzde 13.3 olarak açıkladığı Haziran ayı işsizlik oranının, tarım dışı işsizlikte yüzde 15.3 seviyesinde gerçekleştiğini, genç işsizlik oranının ise yüzde 24.8 olduğunu dile getiren Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor. 2018 yılının aynı ayına göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişiye ulaşan işsiz vatandaşlarımızın aileleri de eklendiğinde, işsizlik neredeyse 15 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendirmektedir; çünkü oğlunun işsizliği, eşinin emeklilik sorunları, kızının istihdam edilemeyişi, ailenin bütününü etkiliyor. İşsizlik ve yoksulluk vatandaşlarımızın ruh sağlığını etkilemekte, suçlanmada oranlarında, boşanmalarda, şiddet ve cinayetlerde, depresyon ve hatta intihar oranlarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Hırsızlık ve yüz kızartıcı suçlarda artış, kayıt dışı istihdam, kredi kartı borçları nedeniyle cinnet geçirip uygulanan şiddet ve işlenen cinayetler, kadına karşı şiddet, evden kaçma ve cinsel istismar, beyin göçü gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. İşsizlik korkusu gençlerimizi üniversite sıralarında sarmakta, geleceğimizin temeli gençlerimiz yurtdışına yerleşmeyi hedeflemektedir. Toplumumuzu ileri götürecek eğitimli gençlerimizin işsizlik ve gelecek kaygısı nedeniyle yaşadığı beyin göçü, kısa ve uzun vadede önemli sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle işsizliği yalnızca ekonomik bir sorun olarak değil sosyal bozulmalara neden olan toplumsal bir sorun olarak değerlendirmek gerekir” açıklamasında bulundu.

“İşsizlik sosyal bozulmaları da beraberinde getirmektedir”

Hazırladıkları “Sosyal Bozulmalar Raporu” ile ekonomik sorunların neden olduğu ve toplumu derinden etkileyen tahribatları incelediklerini kaydeden Karabıyık, “Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, endişe ve kaos pek çok insanın hayatını adeta bir kabusa dönüştürmektedir. Günümüzde karşı karşıya olduğumuz önemli bir sorun toplumun temelini oluşturan sosyal yapılardaki bozulmadır. Bu bozulma, vatandaşlar arasında birleştirici ve kaynaştırıcı özelliği ile en önemli unsur olan sosyal değerleri tahrip ettiğinde, işsizliğin, yoksulluğun, enflasyonun, ekonomik krizin asıl faturası toplumsal huzurumuza kesilmektedir. Toplumsal çöküş değişik şekillerde kendini göstermektedir; AKP’nin 17 yıllık tahribatının sonucunda, boşanmalar %49, kadına şiddet davaları %366 (2010-2017 arası), cinsel taciz %449, kadın cinayetleri %566, adam öldürme %358, çocukların cinsel istismarı %700, uyuşturucuya bağlı ölümler %550, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı, %337,7 artmıştır ve bu tablo, ekonomi yönetimindeki hataların yarattığı toplumsal sorunun boyutunu açıkça göstermektedir” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

Paylaşın

Sezai Temelli: Kayyum, OHAL uygulamasıdır

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyım atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli,  Avrupa temasları kapsamında Strazburg’da aralarında Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa Birleşik Solu /Nordik Yeşiller ve Sol Grubunun da bulunduğu Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların temsilcileri ve AP Türkiye eski raportörü ve Sosyalist ve Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Kati Piri ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Tapolantıya katılan katılımcılar kayyumu eleştirirken, HDP’ye destek verdi.

Toplantıda konuşan Temelli, “kayyum uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyunun duyarlı olmasını bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:

Kayyum atanması bir OHAL uygulamasıdır

19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır. 2016 OHAL döneminde hayata geçirdikleri kayyum uygulamasını devam ettirme konusunda Erdoğan rejimi ısrarcıdır. Hem Anayasa hem idari hem de hukuk açısından kabul edilemez olan, Türkiye toplumuna ve Kürt halkına dayatılan bir uygulama var karşımızda.

Demirtaş davası simge bir davadır

2016’da başlayan OHAL uygulaması sürecinde demokratik siyasetin tasfiyesi ve yerel yönetimlerimize el konulması ile karşı karşıya kaldık. Yarın AİHM’de görülecek Demirtaş davası bütün bu dönemi yansıtan simge bir davadır. Demirtaş dışında binlerce siyasi tutsak var Türkiye’de. Hala cezaevlerinde onlarca belediye eşbaşkanlarımız var. OHAL sona ermiş olmasına rağmen iktidar bugün OHAL hukukunu dayatarak belediye başkanlarımızı görevden alıyor. 3 büyük şehirde 30 gün geride kalmasına rağmen hiçbir geri adım atılmadı. Tam tersine dün Diyarbakır Kulp’ta da belediye eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Erdoğan iktidarı Kürt halkına kayyım rejimini dayatmaya devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesini yok sayarak aslında otoriter bir rejimi var etme çabasında.

Bu anlayış kabul edilemez

31 Mart seçimlerinde Kürt halkı ortaya koyduğu iradesiyle demokrasi talebini çok net bir şekilde dile getirdi. Erdoğan iktidarı demokrasiye karşı otoriter rejim dayatmasını, Kürt halkının iradesine karşı yaptığı bu tasarruflarla ortaya koymuştur. Demokrasilerin birinci basamağı olan seçme seçilme hakkını yok eden bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu sadece siyasi hakların gaspı olarak değil bir insan hakları ihlali olarak gördüğümüz bir konu.

Sadece belediye eşbaşkanlarının görevden alınması meselesi siyasi haklar çerçevesinde ele alınsa da Kürt halkına yönelik insan hakları ihlalidir ve bunu izliyoruz. Kayyum atanmış bütün yerlerde her türlü hak ihlalinin hayata geçirildiğini hep birlikte izledik. Sivil, sosyal ve siyasal hakların tümünün gasp edildiği belgelenmiş durumda. Ama Erdoğan rejimi kayyum stratejisi ile OHAL düzeni ile ayakta durmaya çalışıyor. Bu konuda bütün uluslararası kurumların ve kamuoyunun duyarlı olmasını istiyoruz. Demokrasi ve evrensel değerlerden ve insan haklarından taviz vermeyen bir yaklaşım esas olmalıdır. Bu konuda kararlı adımların atılması ve dayanışma ortaya konulması hem Avrupa hem Türkiye hem de Ortadoğu için büyük önem taşımaktadır. Görevden alınmış belediye eşbaşkanlarımızın göreve iade edilmesi demokrasi adına önemli bir adıma vesile olacaktır. Bu konuda Avrupa Birliği kamuoyunun desteği bizim için büyük önem taşıyor.

Erdoğan, Avrupa’yı mülteciler üzerinden tehdit ediyor

Her şeyden önce Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Hükümetlerin kendi hesapları çerçevesinde meseleye yaklaşmaları uzun süredir ciddi sorunlara neden oldu. Erdoğan rejiminin Avrupa’ya yaklaşımı tamamen stratejik bir yaklaşımdır. Kazan-kazan formülü ile sadece iktisadi ilişkiler üzerinden Avrupa’ya yaklaşmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi konularda bugüne kadar hiç bir adım atmadı. Avrupa’dan bu yönde gelen taleplere karşı da Suriyeli mültecileri kozunu bir tehdit olarak kullandı. Bu sayede Türkiye’yi kendi içine kapatarak otoriter rejimini büyütmeye devam etti. Erdoğan’ın bu oyununu hep beraber bozmalıyız.

Paylaşın

İşsizlik, Haziran’da yüzde 13’e yükseldi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilerine göre, Haziran ayında işsizlik oranı 2,8 puanlık artışla yüzde 13 oldu.

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişi oldu.

Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,4 puanlık artış ile yüzde 24.8 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 2.9 puanlık artış ile yüzde 13.3 olarak gerçekleşti.

TÜİK, Haziran 2019’a ilişkin iş gücü istatistiklerini açıkladı. TÜİK’in açıkladığı iş gücü istatistikleri şöyle;

İşsizlik oranı yüzde 13

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Haziran döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 2,8 puanlık artış ile yüzde 13,0 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 3,2 puanlık artış ile yüzde 15,3 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 5,4 puanlık artış ile yüzde 24,8 olurken, 15-64 yaş grubunda bu oran 2,9 puanlık artış ile yüzde 13,3 olarak gerçekleşti.

İstihdam oranı yüzde 46,4

İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı Haziran döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 802 bin kişi azalarak 28 milyon 512 bin kişi, istihdam oranı ise 2 puanlık azalış ile yüzde 46,4 oldu.

Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 232 bin, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 569 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 18,9’u tarım, %19,7’si sanayi, yüzde 5,7’si inşaat, yüzde 55,7’si ise hizmet sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,3 puan, inşaat sektörünün payı 1,5 puan azalırken, sanayi sektörünün payı 0,1 puan, hizmet sektörünün payı 1,7 puan arttı.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53,3

İşgücü 2019 yılı Haziran döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 137 bin kişi artarak 32 milyon 766 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,5 puanlık azalış ile yüzde 53,3 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 1 puanlık azalış ile yüzde 72,4, kadınlarda ise 0,1 puanlık artış ile yüzde 34,7 olarak gerçekleşti.

Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 35,2

Haziran 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,2 puan artarak yüzde 35,2 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 0,8 puan artarak yüzde 23,2 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 45,6, işsizlik oranı yüzde 13,9

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 100 bin kişi artarak 27 milyon 983 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı 0,1 puan artarak yüzde 45,6 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 11 bin kişi artarak 4 milyon 532 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı 0,1 puan azalarak yüzde 13,9 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı 0,1 puan artarak yüzde 52,9 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 25 bin, sanayi sektöründe 70 bin, inşaat sektöründe 12 bin kişi artarken, hizmet sektöründe 7 bin kişi azaldı.

Paylaşın

İşsiz sayısı 4 milyon 596 bin

Türkiye İstatistik Kurumu’nun ( TÜİK) açıkladığı verilere göre, işsiz sayısı geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 65 bin kişi artarak 4 milyon 596 bin kişi oldu.

Açıklanan verilere göre, temmuz ayında işsizlik oranı 3.1 puanlık artışla yüzde 13.9 seviyesinde gerçekleşti.

Aynı dönemde tarım dışı işsizlik oranı 3.6 puanlık artış ile yüzde 16.5 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 7.2 puanlık artış ile yüzde 27.1 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3.2 puanlık artış ile yüzde 14.2 olarak gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu ( TÜİK), temmuz ayı işgücü istatistiklerini yayınladı. TÜİK’in açıkladığı veriler şöyle:

İşsizlik oranı yüzde 13,9

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2019 yılı Temmuz döneminde geçen yılın aynı dönemine göre 1 milyon 65 bin kişi artarak 4 milyon 596 bin kişi oldu. İşsizlik oranı 3,1 puanlık artış ile yüzde 13,9 seviyesinde gerçekleşti. Aynı dönemde; tarım dışı işsizlik oranı 3,6 puanlık artış ile yüzde 16,5 olarak tahmin edildi. Genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 7,2 puanlık artış ile yüzde 27,1 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 3,2 puanlık artış ile yüzde 14,2 olarak gerçekleşti.

İstihdam oranı yüzde 46,4

İstihdam edilenlerin sayısı 2019 yılı Temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre 748 bin kişi azalarak 28 milyon 517 bin kişi, istihdam oranı ise 1,8 puanlık azalış ile yüzde 46,4 oldu.

Bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 130 bin, tarım dışı sektörlerde çalışan sayısı 618 bin kişi azaldı. İstihdam edilenlerin yüzde 19,8’i tarım, yüzde 19,6’sı sanayi, yüzde 5,5’i inşaat, yüzde 55,1’i ise hizmet sektöründe yer aldı. Önceki yılın aynı dönemi ile karşılaştırıldığında tarım sektörünün istihdam edilenler içindeki payı 0,1 puan, sanayi sektörünün payı 0,1 puan, hizmet sektörünün payı 1,2 puan artarken inşaat sektörünün payı 1,4 puan azaldı.

İşgücüne katılma oranı yüzde 53,8

İşgücü 2019 yılı Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre 317 bin kişi artarak 33 milyon 113 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,2 puanlık azalış ile yüzde 53,8 olarak gerçekleşti. Aynı dönemler için yapılan kıyaslamalara göre; erkeklerde işgücüne katılma oranı 0,6 puanlık azalış ile yüzde 73,2, kadınlarda ise 0,2 puanlık artış ile yüzde 34,9 olarak gerçekleşti.

Kayıt dışı çalışanların oranı yüzde 36,0

Temmuz 2019 döneminde herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı dönemine göre 1,7 puan artarak yüzde 36,0 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı ise bir önceki yılın aynı dönemine göre 1 puan artarak yüzde 23,2 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam oranı yüzde 45,5, işsizlik oranı yüzde 14,3

Mevsim etkisinden arındırılmış istihdam bir önceki döneme göre 2 bin kişi artarak 27 milyon 993 bin kişi olarak tahmin edildi. İstihdam oranı 0,1 puan azalarak yüzde 45,5 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işsiz sayısı bir önceki döneme göre 129 bin kişi artarak 4 milyon 677 bin kişi olarak gerçekleşti. İşsizlik oranı 0,3 puan artarak yüzde 14,3 oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmış işgücüne katılma oranı 0,1 puan artarak yüzde 53,1 olarak gerçekleşti. Ekonomik faaliyete göre istihdam edilenlerin sayısı, tarım sektöründe 67 bin kişi artarken, sanayi sektöründe 16 bin, inşaat sektöründe 34 bin, hizmet sektöründe 15 bin kişi azaldı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’na linç girişimi raporu açıklandı!

CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, CHP Linç Girişimini Araştırma Komisyonu üyeleriyle birlikte TBMM’de basın toplantısı düzenledi.

Düzenlenen basın toplantısında, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde gerçekleştirilen linç girişimine ilişkin hazırlanan rapordan bilgiler verildi.

CHP Grup Başkanvekili Özkoç, basın toplantısında, olay yerindeki bütün görüntü kayıtlarını, fotoğraf ve tanık ifadelerini incelediklerini, devlet töreni yönetmelik, yönerge ve teamüllerini araştırdıklarını, mevcut tablo ile olması gerekeni karşılaştırdıklarını anlattı.

Rapor çalışmamıza paralel olarak Kılıçdaroğlu’nun tören alanına girdiği andan, evden çıkarıldığı dakikaya kadar her adımını kesit analizleriyle ortaya koyan bir belgesel hazırladıklarını ve önümüzdeki hafta yayımlanacağını bildiren Özkoç, raporun içeriğine ilişkin şu bilgileri verdi:

“Rapordaki somut delil ve tespitler ile belgeseldeki açık görüntüler, Genel Başkanımıza yönelik planlı bir linç girişiminin gerçekleştirildiğini ortaya koymaktadır.

İlk olarak, şehidimiz Yener Kırıkçı için cenaze namazının, 20 Nisan Cumartesi günü, ikindi namazını müteakip Çubuk Merkez Cami’nde kılınması kararlaştırılmıştı. Daha sonra Valilik tarafından cenaze namazı; “garip bir tesadüf” oluştaracak şekilde; İstanbul Maltepe’deki Halk Buluşmasıyla aynı gün ve saate, 21 Ağustos günü öğle namazına çekilmiş, yeri de Merkez Cami’nden 3 bin nüfuslu küçük bir köy olan Akkuzulu Köyü’ne alınmıştı.
10 binden fazla insanın katıldığı cenaze töreni için Ankara’nın çeşitli merkezlerinden taşıma yapıldı.

“15 şüpheli belediyede şöfor”

Gözaltına alınan şüphelilerden 15 tanesi’nin Ankara Büyükşehir Belediyesi’nde şoför olarak görev yapıyor olması, taşımayı kimlerin, ne şekilde organize ettiğini göstermektedir.

Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahil, Milli Savunma Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, emniyet genel müdürü ve çok sayıda milletvekilinin katılacağı bilinen bir cenaze töreni için, yönergelerde bulunması gereken güvenlik koridorları oluşturulmamış, güzergah ve yol trafiğe açık tutulmamamıştır.
Genel Başkanımızın cenaze törenine katılmasıyla birlikte başlayan provokasyona, imamın defalarca cemaate çağrı yapmasını gerektirecek açık tabloya rağmen müdahale edilmemiş, cenaze namazı bile zorlukla kılınabilmiştir.

“Bakanlar, şehidi selamlamadan alandan ayrıldı”

Cenaze namazının ardından da devlet töreni yönetmelik ve yönergelerine göre, şehidinin naaşının konulduğu top arabasını takip etmesi ve son kez selamlaması gereken protokol, tam ters istikamette güvenlik şeridi içinde tören alanını terk etmiştir.

Genel Başkanımız, koruma ekibine çizilen güzergahı takip etmiş ve açık bir şekilde kontrolsüz kalabalığın içine sürüklenmiştir.

“Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır”

Genel Başkanımızın yönlendirildiği güzergahta ve top arabasının arkasında hiçbir güvenlik koridoru yer almamıştır.
Hem kitapta hem de belgeselde açık bir şekilde görüleceği üzere, Genel Başkanımız kalabalığın içine itildikten sonra aynı yüzler, belli bir organizasyon içinde; kortejin önünde kolkola girerek basınç yaratmak, işaretle birbirlerine genel başkanın yerini göstermek, duvar üzerinde birbirlerini yönlendirmek yoluyla linci gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Taş ve sopalar da görüntülerde açıktır.

Genel Başkanımız ve beraberindekilerın sığındıkları eve; Savcılık kayıtlarına göre bölgede bulunan 700’den fazla güvenlik görevlisinin, 1,5 saat müdahalede bulunmaması, evin etrafında güvenlik çemberinin dahi oluşturulamaması, hiçbir şekilde açıklanabilir bir tablo değildir.

Emniyet Genel Müdürü’nün açıklamaları

Buradaki bir diğer dayanağımız; dönemin Emniyet Genel Müdürü Celal Uzunkaya’nın olaydan bir gün sonra verdiği röportajdır.

Uzunkaya bizzat kendi ifadesiyle jandarmanın evin önündeki kalabalığa müdahale etmediğini ve kendisinin devreye girmek zorunda kaldığını belirtmiştir.

Uzunkaya’nın ardından, 1 saat 15 dakika Köy Konağı’nda bekledikleri anlaşılan, Savunma Bakanı Hulusi Akar, Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk ve AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin, Genel Başkanımızın bulunduğu evin önüne gelerek, süreci noktaladı.

Akar’ın o hadsiz konuşmasının ardından Genel Başkanımız evden çıkarıldı. Jandarma bölgesinde, Emniyet zırhlı aracıyla güvenli bir alana götürüldü.

“İşlenmiş 11 suç var”

Aktardıklarım; açık Linç girişimi, raporumuzda belgeler ve somut dayanaklarla, belgeselde de tartışmaya yer bırakmayacak görüntülerle ortaya konulmuştur.

Ortaya koyduğumuz deliller üzerinden, bir iddia değil, hukuki tespit olarak söyleyebiliriz; 21 Nisan 2019 günü Çubuk’un Akkuzulu Köyü’nde şu suçlar işlenmiştir;

– Öldürmeye Tam Teşebbüs (TCK 82/g) suçu
– Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik (TCK 216/1) suçu
– Kasten Yaralama (TCK 86/2-3d) suçu
– Hakaret (TCK 125/3a,b-4) suçu
– Mala Zarar Verme (TCK 152/1f,g) suçu
– Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma (TCK 109/2-3b,c) suçu
– Siyasi Hakların Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 114/2 ve 119/1c)
– İnanç, Düşünce ve Kanaat Hürriyetinin Kullanılmasının Engellenmesi (TCK 115-119),
– Memura Etkin Direnme (TCK 265),
– Görevi Kötüye Kullanma (TCK 257)
– Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma/Örgüte Üye Olma (TCK 220)

Bu açık tabloya rağmen bugün Genel Başkanımıza yönelik linç girişimiyle ilgili yargılama sürecinde, tutuklu tek bir sanık yoktur. Yumruk atan Osman Sarıgün dahil.

“Soylu için suç duyurusunda bulunduk”

Biz, Çubuk Cumhuriyet Başsavcısına tüm şüphelilerin tutuklanması talebiyle başvuruda bulunduk. Sonuç alamadık. Hakimler Savcılar Kurulu’na şikayette bulunduk. Sonuç yok.

Olay günü görevli İl Jandarma Komutanı, İl Emniyet Müdürü ve tüm görevlilerle ilgili suç duyurusunda bulunduk. Hala bekliyoruz. Ve bizce en önemlisi, sorunun, toplumsal gerilimin zeminini yaratan söylemleri nedeniyle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu için suç duyurusunda bulunduk.

CHP’li il başkanlarını şehit cenazesine almayın talimatından başlayarak tehdit ve hakaretlerini sıraladık ve Bakan’ın yargılanmasını istedik. Halkı kin ve nefrete alenen tahrik gerekçesiyle yaptığımız suç duyurusuna, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan verdiği yanıt, ülkemizin içinde bulunuğu tablonun özeti niteliğindedeydi.
Başsavcılık, “Müracaata konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun bakanlık göreviyle ilgili işlerden kaynaklandığı, Bakanlar hakkında görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’de olduğu” gerekçesiyle soruşturma ve kovuşturmaya yetkim yok dedi.

Yani, yargı, Soylu’nun “çirkef”, “düzenbaz”, “boğazına ne takacağız o görecek” sözlerini, şehitlerimizin cenazesine siyaset sokmasını, İçişleri Bakanı’nın görevi saydı.

Biz, bu yanıtı Anayasa Mahkemesi’ne götürdük, bekliyoruz. 6 ay geçti ortada iddianame yok, bekliyoruz.

“Failler, tarih önünde hesap verecekler”

Türkiye Cumhuriyeti Hukuk devletinde, yargı basamaklarında beklemekten, haksızlıktan, zorbalıktan yılmayacağız.
Biz, hakikati ortaya koymaktan geri durmayacağız. Biliyoruz ki, iktidarlar yargıyı ele geçirebilir ancak hukuku ortadan kaldıramazlar. Tarih, bizi bir kez daha haklı çıkaracak, failler, tarih önünde hesap verecekler.

Ülkemiz üzerine karanlık emelleri olanlara hatırlatırız ki; Cumhuriyet Halk Partisi ve onun ayrılmaz bütünü olan liderliği, cumhuriyeti kuran Kuvayi Milliye ruhunun bugünkü ve yarınki temsilcileridir. Çanakkale’de kefensiz yatan şehitlerimizden bu yana bu topraklar için, bu millet için, cumhuriyet için bağımsızlık ve demokrasi için şehit düşenler, sadece toprağa değil, bizim yüreğimize gömülürler. Onları asla unutmaz ve unutturmayız.

“Bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez”

Biz, hiçbir karanlık elin sergileyeceği korku senaryosundan etkilenmeyiz.

Şehitler bizimdir, onların cenazelerinde, ailelerinin yanında yer almak ödevimizdir. Bizi bundan hiçbir alçaklık geri döndüremez. Biz bu milletin harcıyız, hizmetkârıyız. Biz, milletimizin ta kendisiyiz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden gerçekleştireceği provokasyonlarla bizi yolumuzdan döndüremez.

Ortaya koyduğumuz bu rapor, masumiyeti linç etmeye çalışan, kardeşliğimize, birlik ve beraberliğimize, ulusumuza, devletimize ve demokrasimize kasteden alçaklığın, sorumluları, azmettiricileri ve tetikçileri, hukuk önünde cezalandırılıncaya kadar olayın peşini bırakmayacağımızın en açık dayanağıdır.

Raporda altını çizdiğimiz 22 karanlık nokta aydınlığa kavuşturulmadan bu ülkede hiç kimse kendini güvende hissedemez.”

‘Linç Girişimi Raporu’nun tamamı için tıklatın

Paylaşın

Osmangazi Köprüsü için herkes 23 Lira ödedi!

Yılda 14 milyon 600 bin (3 yılda 43 milyon 800 bin) araç geçiş garantisi bulunan Osmangazi Köprüsü’nden Temmuz 2016 ve Haziran 2019 tarihlerini kapsayan 3 yıllık dönemde 22 milyon araç geçtiği bildirildi.

Geçiş garantisi verilen Osmangazi Köprüsü’nden geçsin geçmesin her vatandaşımız bu dönem aralığında cebinden en az 23,26 lira ödemiş oldu.

Karayolları Genel Müdürlüğü, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel’in yap-işlet-devret modeliyle yapılan Osmangazi Köprüsü’ne ilişkin CİMER’e yaptığı başvuruya yanıt verdi.

Onursal Adıgüzel, yanıtı kamuoyu ile paylaştı.

Karayolları Genel Müdürlüğü’nden gelen yanıta göre, geçiş garantisi günlük 40 bin araç olan Osmangazi Köprüsü’nden Temmuz 2016 ve Haziran 2019 tarihlerini kapsayan 3 yıllık dönemde yalnızca 22 milyon araç geçti. Yılda 14 milyon 600 bin araç garantisi olan Osmangazi’de 3 yıl için garanti edilen araç sayısının 43 milyon 800 bin olduğunu belirten Adıgüzel, “Açılışından bu yana geçen 3 yıllık dönemde, Osmangazi Köprüsü’nden garanti edilen araç sayısının yalnızca yüzde 51’i geçti” dedi.

“43 milyon araç garanti edildi, 22 milyon araç geçti”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onursal Adıgüzel’in başvurusuna gelen yanıtta, “Gebze-Orhangazi-İzmir (İzmit Körfez Geçişi ve Bağlantı Yolları Dahil) Otoyol Yap-İşlet Devret Projesinde; Osmangazi Köprüsünün içerisinde bulunduğu 1. kesimin trafik garantisi 40.000 otomobil eşdeğer/gün’dür. 2016 Temmuz’dan 2019 Haziran’a kadar toplam 22.306.468 otomobil eşdeğer araç geçmiştir” denildi.

Buna göre, yıllık araç garantisi 14 milyon 600 bin olan Osmangazi Köprüsü’nde 3 yılda geçmesi gereken araç 43 milyon 800 bin iken, geçen araç sayısı garanti edilen araç sayısının altında kaldı.

“Garanti edilenin yüzde 51’i geçti”

Yanıtta yer alan verilere göre garanti edilenin yüzde 51’inin geçtiğini ifade eden Adıgüzel, “Osmangazi Köprüsü 1. Kesiminde günlük araç garantisi 40 bin. Ancak Temmuz 2016-Haziran 2019’u kapsayan toplam 1095 günde köprüden yalnızca 22 milyon 306 bin 468 araç geçmiş. Günlük ortalama 20 bin 371 aracın geçtiğini hesaplarsak, garanti edilenin yalnızca yüzde 51’inin geçebildiğini görüyoruz” dedi.

 “Şirketlere ödenen miktar belirtilmedi”

Öte yandan, Adıgüzel’in başvurusunda şirketlere ödenen miktara ilişkin soru yanıtsız bırakılırken, “Yap-İşlet-Devret Modeli ile ihale edilen projelerimizde Uygulama Sözleşmelerinin ilgili hükümleri uyarınca, işletmeye açılan her kesim veya kesimler için işletmeye açılmasına rağmen Görevli Şirketlerin kusuru dışındaki herhangi bir nedenle bir İşletme Yılı’nda söz konusu kesim veya kesimler için garanti edilen toplam taşıt sayısına ulaşılamaması durumunda meydana gelen gelir farkı, 40.52.34.00-04.5.1.00-2-05.4 kodlu ‘Ekonomik-Mali Amaçlı Transferler’ adlı bütçe tertibinden Görevli Şirketlere ödeme yapılmıştır” denildi.

“Her vatandaşın cebinden en az 23 Lira çıktı”

Gelen yanıtı değerlendiren Adıgüzel, “Gelen yanıtta geçiş sayıları aylara, yıllara ve araç tipine göre verilmediği için şirketlere ödenen miktara ilişkin net bir hesaplama yapamıyoruz. Ancak köprünün açıldığı tarihte bir otomobil için istenen 88.75 TL’den kaba bir hesap yapsak bile köprüden geçsin geçmesin her vatandaşımız Osmangazi Köprüsü için cebinden en az 23,26 lira ödemiş oldu. En az diyoruz çünkü elimizde yalnızca 3 yıllık toplu bir veri var. Bu yüzden de yıllar içinde yapılan fiyat artışları veya indirimleri üzerinden net bir hesap yapamıyoruz” ifadelerini kullandı.

“Arabası olan da olmayan da ödüyor”

AKP’nin ekonomi yönetimindeki başarısızlığının faturasını halkın ödemek zorunda kaldığını söyleyen Adıgüzel, açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

“Yap-İşlet-Devlet modeli, 17 yıllık AKP iktidarının en büyük kaynak israflarından biridir. Mega projeler adı altında yandaşlarını ihya ederken vatandaşın sırtına bindirdikleri yük yetmediği gibi, çocuklarımızın geleceğini de ipotek altına alıyorlar. Hesap yapılmadan verilen garantilerin bedelini vatandaşımız ödüyor. Osmangazi Köprüsü bu örneklerden yalnızca bir tanesi. Açılışından bu yana 3 yıllık dönemde Osmangazi Köprüsü’nden geçen araç sayısı garanti edilenin çok altında kalmıştır. Osmangazi’de geçmeyen 21 milyondan fazla aracın maliyetini 82 milyon vatandaşımız vergileri ile ödedi, ödemeye de devam edecek. Vatandaşa deniyor ki köprüyü kullan ya da kullanma sen de bu borca ortaksın. Özetle, milletin vergisiyle yandaş müteahhittin kasası dolmaya devam ediyor. AKP zam üstüne zam yapıyor. Doğalgaza, elektriğe, pazara gelen zamların yanında vatandaşlarımız bir de Osmangazi Köprüsü gibi yanlış projelerin faturasını ödüyor. AKP işçiye, memura, emekliye, çiftçiye köylüye çay kaşığıyla verip kepçeyle alıyor” diye konuştu.

Paylaşın