Karamollaoğlu: Aç olan insan açtır, rakamları değiştirseniz ne yazar

Haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan SP Lideri Karamollaoğlu, “Rakamlarla oynamak, rakamları değiştirmek hiçbir zaman gerçeği değiştirmez. Aç olan insan açtır. Karnını doyuramayan insan, karnını doyuramamıştır. Bir eksiğini gideremeyen, çocuğunun ihtiyacını karşılayamayan insan bunu karşılayamamıştır. Rakamları değiştirseniz ne yazar.” dedi.

Haber Merkezi / Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Temel Karamolloğlu, haftalık basın toplantısında gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

SP Lideri Karamollaoğlu, açıklamasında, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ’84 milyon suçlu’ açıklamasına tepki göstererek, “Evet buna uymayan vatandaşlar varsa bunlar kabahatlidir de uymayan yönetimler, topluluklar ne olacak?” dedi.

Karamollaoğlu, açıklamasının devamında, iktidara ekonomi üzerinden yüklenerek, “Rakamlarla oynamak, rakamları değiştirmek hiçbir zaman gerçeği değiştirmez. Aç olan insan açtır. Karnını doyuramayan insan, karnını doyuramamıştır. Bir eksiğini gideremeyen, çocuğunun ihtiyacını karşılayamayan insan bunu karşılayamamıştır. Rakamları değiştirseniz ne yazar.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, iktidara emekli ikramiyesine zam önerisinde bulunan Karamollaoğlu, özetle şunları şöyle;

“Başlangıçta belirttim Ramazan ayı dertlerimizi paylaşma ayıdır. Burada da önümüze ister istemez geçim meselesi önümüze çıkıyor. Toplumun az bir kesimi istisna olmakla beraber toplumun büyük kısmı geçim sıkıntısı çekmektedir. Marketlerde ve pazarlarda yaşanan zamlara baktığımız zaman bu Ramazan kurulan iftar sofralarının bedeli maalesef hepimiz için öncekilerden çok ağır olacak. Israrla bu konunun üzerinde duruyoruz, çünkü biz milletimizin derdini, sıkıntısını açık bir şekilde görüyoruz. Her ne kadar rakamlar aksini iddia etse de durum ortada; milletimiz geçinemiyor. Ramazan bir anlamda tefekkür ayıdır. Umarız iktidardaki arkadaşlarımız da milletimizin durumunu bir tefekkür etme fırsatı bulur bu vesileyle… Bakınız; TÜİK verilerine göre 2021 yılı Şubat ayı işsizlik oranı 0,7 puanlık artışla yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti. İşsiz sayısı ise bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu.

İktidar algı için oynadığı rakamlarda bile artan işsizliği gizleyemiyor. Tabi gerçek rakamlar çok daha fecaat bir tablo ortaya koymakta. Ne demek istiyorum? Asıl işsizlik oranı olan, geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 28,3’tür. TÜİK bu rakamı geniş tanımlı işsizlik olarak değil, atıl işgücü oranı diye açıklıyor. Bir şeyin nasıl tanımlandığı değil, ne olduğu önemli. Dolayısıyla gerçek işsizlik oranı yüzde 30’lara dayanmış durumdadır. Türkiye’de çalışabilir nüfus olarak bilinen 15 yaş ve üzeri nüfusun işgücüne katılım oranı yüzde 50 seviyesindedir. İLO verilerine göre bu oranın dünya ortalaması yüzde 60’lardadır. İşsizlik rakamlarındaki çarpıklık ve gerçek dışılık işte buradan başlıyor. İşgücüne katılma oranını düşük gösterdiğiniz sürece işsizliği de düşük gösterebiliyorsunuz. Böylece, aslında yüzde 25-30’lar düzeyindeki işsizlik oranını yüzde 10-14 aralığında imiş gibi kamuoyuna sunuluyor. Demem o ki; rakamlar ile oynayabilirsiniz ama gerçekleri değiştiremezsiniz. Millet canının nasıl yandığını biliyor!

Sizlere içinde bulunduğumuz durumun tam manası ile anlaşılabilmesi için iki fotoğraf sunmak istiyorum; birincisi; geçen yıl nisanda 527 milyar lira olan toplam tüketici kredileri yaklaşık bir yıl sonra mart ayında 682 milyar lira olmuştur. İnsanımızın 393,8 milyar lira ihtiyaç kredisi borcu ve 149,6 milyar lira bireysel kredi kartı borcu bulunmaktadır. Milletimiz borç batağına saplanmıştır. İkinci fotoğraf ise; ödediğimiz her 100 liralık vergimizin 16 lira 8 kuruşu faize gitmiştir. 2006-2020 dönemindeki son 15 yılda 5,58 trilyon lira vergi toplayıp 905.2 milyar lira faiz ödemişiz. Bu para milletimizin; emeğinden, cebinden, geleceğinden gidiyor! Sayın Erdoğan’ın da şiirlerini çok güzel bir şekilde okuduğu; ne diyordu Necip Fazıl; Allah’ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.

Bildiğiniz üzere emeklilerimize 2018 yılından bu yana bayramlarda 1000 lira ikramiye verilmektedir. Bu ikramiyeye ne yazık ki enflasyonun hızla arttığı ve paramızın değer kaybettiği 3 yıllık süreç içerisinde herhangi bir zam yapılmamıştır. Biz bu sene Covid-19’un getirdiği sıkıntıları da dikkate alarak emeklilerimize yönelik en az yüzde 50 zamla mümkünse 1550 lira gibi bir rakamla ikramiye verilmesini öneriyoruz. Büyük bir rakam değil emekliler için emin olun böyle bir ikramiye emeklilerimizi tahminlerin ötesinde memnun edecektir. Biz bu teklifimizin iktidar tarafından dikkate alınmasını arzu ediyoruz.

Hal böyleyken iktidar ne yapıyor? Çok değil kısa bir zaman önce yoksulluk diye bir problemimiz yok diyen iktidar, şimdi yoksullara ücretsiz soğan-patates dağıtacağını duyuruyor. Biz bunu memnuniyetle karşıladık. Ama bu bizim plansızlığımızın da ne kadar büyük boyutlarda olduğunu ortaya koydu. Nasıl olacak ki üretimle tüketim birbirini karşılayacak? Soğan patates dağıtımı çok büyük bir iş değil! Darda kalan çiftçimizin de imdadına yetişti tenceresi kaynamayan garibana da çare oldu. Bundan dolayı iktidara teşekkür ederiz ama bilmeliler ki sadece patates soğanla milletimizin ihtiyacı karşılanamaz. Bizim esas sıkıntımız şu; Türkiye’de küçük bir azınlık çok yemekten, israftan, hazımsızlıktan uyuyamazken; büyük bir çoğunluk ise açlıktan, yarın kaygısından, ekmek kavgasından uyuyamıyor. Düşünmeye davet ediyorum, lütfen! Cenab-ı Hakkın size bahşettiği bu nimeti değerlendirin; aklı, fikri, düşünceyi… 19 yıl iktidarda bulunan arkadaşların çıkıp da şimdi meseleleri düzelteceğiz demeleri aslında bir gerçeği itiraf etmektedir.

Ne diyordu Aşık Mahsuni Şerif;

Yoksulun sırtından doyan doyana

Bunu gören yürek nasıl dayana?

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana

Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?”

 

Paylaşın

İYİ Parti Lideri Akşener: İlk seçimde gideceksiniz

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasında iktidara yüklenerek, “Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu. Konuşmasında iktidara sert sözlerle yüklenen Akşener’in açıklamalarından satır başları şöyle;

“11 kişilik bir listemiz oluyor, teknik ekibimiz oluyor. Bir milletin kürsüsünde derdini anlatan arkadaşımız oluyor. Biz lebalep bu salonu doldurmuyor. Önlemlerimizi alıyoruz ama dün akşam 17.30’dan itibaren müthiş bir kriz yaşandı.

‘Kimse giremez’ denildi. Abiler bana çok kızmış. Üzgünüm rahatsız etmeye devam edeceğim. Anadolu’yu gezmeye devam edeceğim. Bu milleti aldattınız bununla sizi yüzleştireceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim.

Ya milletin emrinde hizmetkar olacaksınız, 5 maaşlarınızı söyleye söyleye milletin karşısına çıkamaz edeceğim ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki, milletimizin iradesiyle bu ülkenin yönetiminden demokrasiyle gideceksiniz. Üzgünüm

Anadolu’yu dolaşmaya devam edeceğim, üzgünüm. Sizin yaptırmadıklarınızı yapmaya gayret edeceğim. Yaptığınız her çirkinliği ifşa edeceğim üzgünüm.

Küçük ortak ve arkadaşlarına söyleyeyim, aranıza girmeye niyetim yok endişelenmeyim. Cumhur İttifakı, et-tırnak asla orada olmam, aranıza girmem merak etmeyin. TBMM’ye insan mı almıyorsunuz, biz milletin sesini duyurmaya gayret ederiz.

Bu milleti aldattınız, bununla sizi yüzleştireceğim, üzgünüm. Ya bu ülkeyi seçime kadar adam gibi yöneteceksiniz ya da milletimize sizi öyle anlatacağım ki ilk seçimde bu ülkenin yönetiminden gideceksiniz.

Salgının başından beri iktidarı defalarca uyardık, neler yapılması gerektiğini gün gün anlattık.

Bilim insanlarına kulak verin, milletimizin canı yanmasın dedik. Üç hafta tam kapanma için gecikmeyin dedik.

Aşı tedariğini ciddiye alıp, getirin dedik. Dar gelirli vatandaşlarımızı, öğretmenlerimizi öncelikli olarak aşılayın dedik.

Sağlık ordumuz yoruldu, yüklerini hafifletin dedik. Esnek mesai uygulamasına acilen dönün dedik. Ekonomik destek paketleri önerdik. Kaynaklarını gösterdik.

Bir kulaklarından girdi, birinden çıktı. Onlar lebaleb kongreler yapıp, virüse davetiye çağırdılar.

Türkiye dünyada en çok vaka görülen birinci ülke oldu. Biz bu tabloyu hak etmedik. Sağlık ordumuzun uyarısını dinlemeyenler, Türkiye’yi maalesef bu tablo ile baş başa bıraktı.

Büyük bir beceriksizliğin sonucudur. Bilim Kurulu’na sizi susturuyorlarsa istifa edin demiştim. Pazartesi yine toplanıldı. Bilim Kurulu’nun çözümü bir tavsiye muamelesi gördü. 24 saat daha heba edildi.

Sayın Erdoğan inceleyip, karar verecekmiş. Hangi bilgi, birikimle belli değil… Sen doktor musun? Sen enfeksiyon uzmanı mısın?

Böyle ciddiyetsizlik olmaz böyle devlet yönetilmez yazıktır günahtır aylardır acilen üç haftalık tam kapanmaya geçin diyoruz esnafımızı çalışanlarımızı koruyacak önlemleri alın ülkemizi üç haftalık bir kapanmayla rahatladın diyoruz bilim bunu söylüyor. İşin uzmanları bunu söylüyor sen hala kafana göre takılıyor Sayın Erdoğan ülkeler birer birer Türkiye uçuşları durduruyor.

Türkiye’nin en önemli gelir kaynağı olan turizm sezonu yaklaşırken milyonlarca çalışanın ekmeğiyle oynadın mutlu musun vatandaşlarımız hastanelerde yatak bulamıyor mutlu musun? Milletimiz aşı beklerken Libya’ya 150.000 aşı gönderip caka satmaya utanmıyor musun hiç mi Allah’tan korkmuyorsun yazıklar olsun!

Hadi bizi duymamazlıktan geliyorsun onu anladı ama Türk Tabipler Birliği çıktı ‘üçüncü ve en yüksek zirvedeyiz’ dedi onu da mı duymadınız… İstanbul Tabipler Odası ‘hastaneler doldu hastalar sıra bekliyor’ dedi onu da mı duymadınız.

Ankara Tabipler Odası seslendi ’12 saat sedyede bekleyen hastalarımız var’ dedi onu da mı duymadınız. Adana ‘bir yılın sonunda başa döndük tam kapanma şart’ dedi onu da mı duymadınız.

Bursa ‘sözün bittiği yerdeyiz durum tespiti işe yaramaz’ dedi onu da mı duymadınız. Giresun ‘vakalar pik yaptığı görmüyorlar mı’ diye sordu, Diyarbakır ‘vakalar 6-7 kat arttı bu yükü taşıyamayız’ dedi, Samsun ‘tükenme noktasındayız’ dedi onları da mı duymadınız.

Duymadınız, merak etmediniz umurunuzda bile olmadı çünkü milletimiz canı ile uğraşırken siz başka hesapların başka planların peşindeydiniz. Şimdi de çıkıp utanmadan salgının bu noktaya ulaşmasından 84 milyon hepimiz sorumluyuz diyerek suçu milletin üzerine atmaya çalışıyorsunuz.

Kurallara uymayanları önlem almayanları ayrı tutuyorum ama hayır bu tablonun sorumlusu milletimiz değil bu tablonun sorumlusu salgını yönetemeyen aşıyı getiremeyen milleti yokluğa mahkum eden sizsiniz. Bu kadar basit.

Yetti arkadaş ayıptır günahtır. Bırakın da millet biraz nefes alsın. Bir kere de milletimizin yüzünü nasıl güldürürüz onu konuşalım.

Nasıl öldüğümüzü değil nasıl ölmeyeceğiz onu konuşalım. Ama maalesef konuşamazlar, çünkü korkuyorlar, o saray sefalarını kaybetmekten, altlarındaki arabaları kaybetmekten, beş farklı yerden aldıkları maaşlar kesilir diye korkuyorlar.

Öyle korkuyorlar ki artık AK Partili belediye çalışanları bile bize duyduğu derin kıskançlıkla tanıdığımız Almanya’ya iltica ediyor. Malatya Yeşilyurt Belediyesi’nin AKP’li başkanının 42 kişilik grubu Almanya’ya eğitim için yollamış. 2 kişi hariç 40 kişi giden o gidiş.

Birkaç belediyede daha aynı şey olduğu söyleniyor. Sayın Erdoğan’ın yönettiği Türkiye’den ardına bakmadan kaçıyor. Zamanında Sovyetler’den kaçan devlet görevlileri gibi. Filmlerini izlerdik hatırlıyor musunuz? Herhalde Türkiye’de de bu kaçışların filmleri daha sonra yapılacaktır. İşte Erdoğan’ın Türkiye’yi düşürdüğü durum. Güler misin ağlar mısın!

Aylardır patatesler soğanlar depolarda çürüyor diyoruz. İktidardan çıt yok. Millet İttifakı belediyeleri patatesleri satın alıp ihtiyaç sahibi vatandaşlarımıza dağıttı.

Bunu gören Tarım Bakanlığımız nihayet harekete geçti. Sıkıntı sadece patates, soğanla sınırlı değil. Elma üreticilerinin de sıkıntısı var. İktidardan beklentileri açık.

Sadece kilo başına 30 kuruş destek istiyorlar. Buradan iktidara seslenmek istiyorum. Millet İttifakı belediyelerini beklemeyin, geç de olsa attığınız adımı elma üreticileri için de atın.

Sayın Erdoğan ve damadının el birliği ile zora soktuğu Türkiye ekonomisi, pandemi ile birlikte daha da zorluklarla karşı karşıya. Merkez Bankası’nın rezervlerini buharlaştıran beceriksizlik nereden, nasıl para bulurum diye çırpınıyor.

Turizm tek başında dış ticaret açığımızı kapatacak potansiyele sahip. Turizm, Türkiye’nin birinci derece öneme sahip sektörlerinden biri. Devletin kaynaklarından öncelikli olarak faydalandırılması demektir. Turizm ihmal edilmemelidir. Aşılama yapılacaksa, sektör çalışanları önceliklendirilmelidir.

Bugün turizm başlıklı, üçüncü grup konuşmamdır. Önlemlerinizi alın, Türk Turizmi bu sezonu kaçırırsa bedeli ağır olur diyoruz.

Avrupa’da asgari ücretle çalışan biri, Türkiye’de 5 yıldızlı otelde 15 gün tatil yapabiliyor. Ekonomi dehası damat ve kayınpederi sağ olsun, Türkiye’de tatil yapmak hiç bu kadar ucuz olmamıştı. Buna rağmen Türkiye’nin dünya turizminden aldığı pay değişmiyorsa bu düpedüz başarısızlıktır.

Ülkenizde demokrasi yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde adalet yoksa, turizm de olmaz. Ülkenizde huzur yoksa, turizm de olmaz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıp Türkiye’yi dünya aleme rezil ederseniz, turizm de rezil olur.

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Buldan: Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakın!

HDP Eş Genel Başkanı Buldan, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmada, “Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi” artık yolcudur değerli arkadaşlar! Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakındır! Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler. Sandıklar halkın elindedir, halk da dört gözle o günleri beklemektedir.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, partisinin TBMM’deki Grup Toplantısı’nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Buldan, konuşmasında, “Bu zorlu yolculukta tüm baskı ve engellemelere rağmen bir milim dahi geri atmadan Türkiye’yi karanlıktan kurtarmanın sözünü bir kez daha verdik. Toplumu faşizm karanlığıyla boğmaya çalışanların karşısında HDP programıyla, ilkeleriyle, özgür ve eşit yaşam fikriyatıyla, örgütlü gücüyle halklara çaresiz ve alternatifsiz olmadığını, değişimin her zaman mümkün olduğunu gösteren aydınlık bir yoldur. Demokratik bir alternatiftir” dedi.

Konuşmasında ‘ittifak’ iddialarına da yanıt veren Buldan, ”HDP’ye yeterince tanımayanlar ve tanımak istemeyenler üçüncü yol dediğimizde seçim ittifakı olarak anlamlandırmaktadır.  HDP’nin gündeminde bir seçim ittifakı şu an itibariyle yoktur” ifadelerini kullandı.

Konuşmasının devamında “”Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi” artık yolcudur değerli arkadaşlar! Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Saray’ın kepenk kapatacağı günler yakındır! Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler. Sandıklar halkın elindedir, halk da dört gözle o günleri beklemektedir.” diyen Buldan’ın açıklamalarından satırbaşları şöyle;

“Bu amaçla tüm toplumsal ve siyasal muhalif kesimler; emek, barış ve demokrasi güçleri, aydınlar, sanatçılar, demokrat ve vicdan sahibi yurttaşlarla beraber yürüyor, üretiyor ve birlikte direniyoruz. Üçüncü yol; egemen sömürücü güçlerin dışında kalan demokratik kamuoyunun kendisidir. Ezilenlerin tümüdür. Klasik bir muhalefet tarzını benimsemez. Kısa vadeli düşünmez, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ilkelerini korur, politikasını esnetir ve son seçimlerde olduğu gibi etkisi tarihi olur. Üçüncü yol, halkları, ezilenleri, demokrasiyi temsil eden, devleti demokrasiye duyarlı kılan, gençlik ve kadın mücadelesini içine alan, ekolojik olan devrimci demokrat bir duruş çizgisidir.

HDP olarak kim halkların kardeşliğinden, birlikte yaşamından yana ise onlarla stratejik ittifak halinde olmak bizim için önemlidir. Türkiye’ye dönük stratejik duruşumuz özetle budur. Bu inanç ve kararlılıkla direniyor, Türkiye halklarının demokratik geleceğinde inisiyatif alıyoruz. Demokratik yaşamı kurma yolunda hep birlikte mücadelemizi yükseltiyoruz. Bu zorlu süreçten daha da güçlenerek ve büyüyerek çıkacağımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır. HDP’ye yüzünü dönen herkes, aydınlığı ve güzel günleri görür. Yeni yaşamı görür. Özgürlüğe açılan projeyi görür. HDP’ye bakan, 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın, 24 Haziran’ın büyük başarılarını görür. Buradan cesaret alır ve geleceğe umutla bakar. Evet, bu dönem biz muhalefetteyiz. Ama bilinmeli ki, ilk seçimde HDP sorumluluk alacak ve bu ülkenin yönetiminde mutlaka olacaktır. HDP’nin fikriyatı ülke yönetiminde mutlaka yaşam bulacaktır. Halklarımızın demokrasi rüyası mutlaka gerçekleşecektir.

Bir yanda yönetim krizi, diğer yanda ise ekonomik, toplumsal ve salgın krizi halkı canından bezdirmeye devam etmektedir. Bitmek bilmeyen seri krizler nedeniyle ülke tam bir çöküşü yaşamaktadır. Tek adam yönetimine geçiş olan 16 Nisan referandumunun 4’üncü yılındayız. Bu dört yıl içinde yapılanları yaşananları hep birlikte gördük. Bir kez daha hatırlatmakta fayda var. AKP-MHP ittifakı, referanduma giderken ülkeyi şöyle uçuracağız, böyle zenginleştireceğiz, işsizliği bitireceğiz, demokratik standartları yükselteceğiz diyerek Türkiye toplumuna büyük sözler verdiler, büyük vaatlerde bulundular. Aslında hayal sattılar. Kendi ikbal ve çıkarlarını halkın, ülkenin çıkarı gibi göstererek, halkı yanılttılar ve halka onlarca kez yüzlerce kez yalan söylediler. Tek adam yönetimine geçer geçmez, kırıntı düzeyindeki demokrasiyi dahi ortadan kaldırdılar.

“Türkiye bugün açık cezaevi halini yaşamaktadır”

Parlamentoyu halkın egemenliğinden çıkartıp sarayın egemenliği altına soktular. Hukuku lağvettiler, adalet saraylarını kelepçe saraylarına çevirdiler. Fabrikalar yerine yeni cezaevleri inşa ettiler. Yetmedi, Türkiye’nin 780 bin kilometrekarelik her bir alanını aslında açık cezaevine çevirdiler. Türkiye bugün açık cezaevi halini yaşamaktadır. Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye 47 ülke içerisinde en fazla tutuklu ve hükümlü oranına sahip bir ülke haline geldi. AKP MHP ortaklığı ile birlikte. Tabii ki bu sonuç şaşırtıcı değildir.

İmralı’da sürdürülen ağırlaştırılmış tecrit, hukuktan çıkışın, hukuksuzluk ve adaletsizlik rejimini yönetim biçimi haline getirme çabalarının bir sonucudur. Bu hukuksuzluğun devamı olarak kayyım darbesiyle seçme ve seçilme özgürlüğünü de ortadan kaldırdılar. Buna da tanıklık ettik. Ülke ekonomisini sarayın paralel ekonomisine dönüştürüp, kendilerini ve yandaşlarını kalkındırdılar.

Bir yanda haksız zenginlik içinde ihya olan Saray yandaşlarının Türkiye’sini, diğer yanda yani Kürşatlar’ın ülkesini yaratmaya çalışanlar ise yoksulların, işsizlerin, kepenk kapatan esnafların, şiddet gören kadınların, umutsuz gençlerin sefalet Türkiye’sini yarattılar. İşte bu nedenle tek adam yönetimi bir kriz ve çöküş sistemidir. Bu sistem adaletsizlik sitemidir, haksız zenginleşme ve rant sistemidir. Liyakatsızlık, yolsuzluk ve talan sistemidir.  Her gün adaletsizlik üreten bu vicdansız yönetim anlayışı 5 yıldır bu ülkeye neredeyse 50 yıllık zarar vermiştir. Dün patates dağıtmaya başladılar. İnsanların patates dahi alamayacak duruma getirilmesinin bir itirafıdır bu. İktidar ve yandaşları kasalarla, tonlarla götürürken, halkın payına ise sadece gramla hayata tutunmak kalmıştır. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle 12 kamu arazisi daha satışa çıkarıldı. Çünkü bunlar doymak bilmiyorlar. Bunların sistemi aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı emlak sistemidir. Sarayları, adeta kamu arazisi satış ofisi gibi çalışmaktadır.

“Cesaretiniz varsa buyurun Saray’a haciz gönderin”

Merkez bankasının 128 milyar doları ortada yok. Kaç gündür kamuoyu bunun peşinde soruyor soruşturuyor. 128 milyar doların nerede olduğunu haklı olarak araştırmaya başlıyorlar. Cevap veremiyorlar. Çünkü veremiyorlar. Aslında biz cevabı biliyoruz. Merkez Bankasının yedek anahtarı kimdeyse paralar ondadır diyoruz. Fazla söze gerek yoktur. Hırsız evin içindeyse kilit işe yaramaz. Vatandaşın üç kuruşluk borcu için kapısına haciz gönderirler, traktörüne, malına el koyarlar, ümüğüne çökerler. Ama 128 milyar dolar buharlaştırıldığında devlet kurumlarının, yargının gıkı dahi çıkmaz. Cesaretiniz varsa buyurun Saray’a haciz gönderin. Eğer bu ülkede vicdanlı hakim ve savcılar varsa 128 milyar doların hesabını halka vermek zorundadır.

19 yıl önce iktidara geldiklerinde sahip oldukları mal varlığıyla bugün kasalarında istifledikleri devasa zenginlik arasındaki fark işte yoksullaşmanın ve çöküşün temel nedenidir. ‘Umudum kalmadı’ diyerek çaresizlikten hayatına son veren her bir insanımızın faili haksız zenginleşen bu iktidar ve şürekâsıdır. Geleceğe umutla bakamayan, aylarca iş arayıp bulamayan, cebinde parası olmadığı için evine ancak çocukları uyuduktan sonra gidebilen insanların hayatını karartan bu iktidardır. İntiharlar bir sosyal cinayettir. İşsizlik, yoksulluk ve açlık sosyal bir ölümdür. Yüz binlerce kamu çalışanının KHK’yle işten atılması sosyal ölümdür. Son bir yılda 177 bin işçi kod 29’la işten çıkartıldı. Aileleriyle birlikte 1 milyon insanı açlığa mahkûm ettiler. İnsanların işiyle, ekmeğiyle, rızkıyla oynamak zulümlerin en büyüğüdür.

Halk, tüm bu zulümlerin hesabını sandıkta öyle bir soracak ki, bunların felekleri şaşacak, felekleri. Seçim sandıkları kurulduğunda, işsizliğin de, yoksulluğun da, yolsuzluğun da, adaletsizliğin de, haksız zenginleşmenin de hesabını halkımız bir bir sizlerden sandık başında soracaktır. O hesap günü de çok yakındır, yaklaşmaktadır. Sandıktan daha fazla kaçamayacaklar.  Bakmayın siz bunların korku salmasına, güç gösterisi yapmasına ve her gün yalan vaatler uydurmalarına. Aslında iktidarlarının son dönemlerini yaşadıklarının fakındalar. ‘Cumhurbaşkanlığı Gidiş Sistemi’ artık yolcudur değerli arkadaşlar. Halk bunların biletini çoktan kesmiştir. Sarayın kepenk kapatacağı günler yakındır. Yazar kasa yok diye boş yere sevinmesinler.

Bu iktidarın gerçek yüzü bir yıllık pandemi sürecinde daha net olarak görülmüştür. Pandemi, iktidarın yüzündeki maskeyi de aslında indirmiştir. Ortada yönetilemeyen bir salgın krizi, iktidar açısından büyük bir başarısızlık haritası vardır. Bu gerçeğin üzerine asla yalan rakamlarla örtemezler! Başından bu yana bu süreci şeffaf yürütmediler, yürütmediler. Hekimleri, sağlık meslek örgütlerini, bilim insanlarını dikkate almadılar. Bildiklerini okudular! Sorumluluğu da şu an itibariyle vatandaşa yüklediler! Salgını, tehdidin boyutuna göre değil, AKP’nin ekonomik siyasi gündemine göre yönetmeye çalıştılar. Halk sağlığını değil, iktidarlarının bekasını öncelikli tuttular. Sonuç ne oldu? Günlük vaka sayıları 60 bini geçti, günlük ölümler ise 300’ün üzerinde. Ki bu rakamların gerçeği yansıtmadığı da ortadadır. Vakalar bunun çok daha üstündedir.

İstanbul Sözleşmesinden çıkıldığı günden bu yana şiddetin katlanarak arttığını görüyoruz. Sadece çekilme kararından sonra 12 bine yakın şiddet olayının yaşandığını basından gördük ve takip ettik. Polisler şiddete uğrayan kadınların başvurularını almamakta, mahkemeler koruma kararları vermemektedir. Kamu görevlileri bu durumu ‘artık işler değişti, çünkü Sözleşme feshedildi eskiye dönüldü’ diyerek gerekçelendirmeye çalışmaktadır. Şiddet mağdurlarını geri çeviren kamu görevlileri, bu cesareti sözleşmenin feshedilmesinden almaktadır.

Yine geçen hafta Diyarbakır’da Roza Kadın Derneğine baskın yapıldı. Kadınlar gözaltına alındı, 8’i tutuklandı. Kadın düşmanları, İstanbul sözleşmesinin feshedilmesinden sonra kadınlara karşı her yerde saldırı dalgası, sürek avı başlatmış durumdadır. Devletin kadınlara dönük gözaltı tutuklama operasyonlarıyla, sokaklardaki erkek şiddeti kadınları eş zamanlı olarak hedef almaktadır. Tam bir işbirliği ve ittifak söz konusudur. Bunun önünü açan ise AKP-MHP’nin kadın düşmanı politikasıdır ve anlayışlarıdır. Fesih kararı Anayasaya aykırı olduğu için HDP olarak geçtiğimiz hafta Danıştay’a başvurduk ve bu hukuksuz kararın biran önce iptal etmesini istedik.

“Türkiye’ye demokrasiyi kazandıracağız”

Ne özgürlüklerimizden, ne yaşam hakkımızdan, ne de anayasal haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Ne elektronik kelepçeleriniz, ne rehin politikalarınız kadınlara geri adım attıramayacaktır. Kadınlar daha fazla örgütlenerek ve mücadele ederek kazanımlarına güçlü bir biçimde sahip çıkacaktır. Bir yandan şiddetle mücadele ederken aynı zamanda kadın yoksulluğuna karşı da bir mücadele içerisindeyiz. Hepinizin bildiği gibi HDP Kadın Meclisi olarak 10 Şubat’ta ‘Kadınlar İçin Adalet’ kampanyamızı başlatmıştık. Kampanyamızın ikinci ayağı olan ‘Kadın Yoksulluğuyla Mücadele’ için de startımızı 5 Nisan’da İstanbul’da verdik. Bugün de Kadın Meclisimiz İzmir’de çalışan kadınlarla birliktedir. Farklı bölgelerde, farklı heyet ve kişilerle; gidebildiğimiz bütün işyerlerine, tarlalara, fabrikalara, atölyelere, evlere gidecek, kadınları tek tek dinleyeceğiz. Bu yaratılan yoksulluktan etkilenen bütün kadınların diyeceklerini evlerden, sokaklardan, fabrikalardan, tarlalardan Meclis’e taşıyacağız.”

Kadın düşmanlarına bu sevinci asla yaşatmayacağız. HDP kadınların güvencesidir. HDP, kadınların ortak mücadele buluşmasıdır. HDP kadınların ittifakıdır. Ve bu ittifak mutlaka ama mutlaka kazanacaktır. Demokrasi bizimdir, adalet bizimdir, hukuk bizimdir, barış ve özgürlükler bizimdir. Alınterimiz, emeğimiz bizimdir. Yaşam bizimdir! Bizim olanı mutlaka ama mutlaka alacağız, kazanacağız ve tüm Türkiye’ye demokrasiyi kazandıracağız.”

Paylaşın

Bruksizm (diş gıcırdatma) nedir? Nedenleri, Tedavisi

Bruksizm dişlerinizi gıcırdattığınız veya sıktığınız bir durumdur. Bruksizminiz varsa, uyanıkken (uyanık bruksizm) dişlerinizi bilinçsizce sıkabilir veya uyku sırasında (uyku bruksizmi) sıkabilir veya gıcırdatabilirsiniz. Uyku bruksizmi, uyku ile ilişkili bir hareket bozukluğu olarak kabul edilir. Uyku sırasında dişlerini sıkan veya gıcırdatan kişilerin horlama ve nefes almada duraklamalar (uyku apnesi) gibi başka uyku bozukluklarına sahip olma olasılığı daha yüksektir.

Haber Merkezi / Hafif bruksizm tedavi gerektirmeyebilir. Bununla birlikte, bazı kişilerde bruksizm, çene bozukluklarına, baş ağrılarına, hasarlı dişlere ve diğer sorunlara yol açacak kadar sık ​​ve şiddetli olabilir. Uyku bruksizmi yaşayabileceğiniz ve komplikasyonlar gelişene kadar farkında olmayabileceğiniz için, bruksizmin belirti ve semptomlarını bilmek ve düzenli diş bakımı önemlidir.

Semptomları;

  • Uyku partnerinizi uyandıracak kadar gürültülü olabilecek diş gıcırdatma veya kenetleme
  • Düzleşmiş, çatlamış, yontulmuş veya gevşemiş dişler
  • Aşınmış diş minesi, dişinizin daha derin katmanlarını açığa çıkarır
  • Artan diş ağrısı veya hassasiyeti
  • Yorgun veya gergin çene kasları veya tamamen açılıp kapanmayan kilitli bir çene
  • Çene, boyun veya yüzde ağrı
  • Kulağınızla ilgili bir sorun olmasa da kulak ağrısı yaşamanız
  • Donuk baş ağrısı
  • Yanağınızın iç kısmındaki çiğnemeden kaynaklanan hasar
  • Uyku bozukluğu

Ne zaman bir doktora görünmeli?

Yukarıda listelenen belirtilerden herhangi birine sahipseniz veya dişleriniz veya çenenizle ilgili başka endişeleriniz varsa diş hekiminize veya doktorunuza görünün. Çocuğunuzun dişlerini gıcırdattığını veya başka bruksizm belirtileri veya semptomları olduğunu fark ederseniz, çocuğunuzun bir sonraki diş randevusunda bundan bahsetmeyi unutmayın.

Nedenleri;

Doktorlar bruksizme neyin sebep olduğunu tam olarak bilmiyorlar, ancak fiziksel, psikolojik ve genetik faktörlerin bir kombinasyonundan kaynaklanıyor olabilir.

Uyanık bruksizm, anksiyete, stres, öfke, hayal kırıklığı veya gerginlik gibi duygulardan kaynaklanıyor olabilir. Veya derin konsantrasyon sırasında bir başa çıkma stratejisi veya bir alışkanlık olabilir. Uyku bruksizmi ise, uyku sırasındaki uyarılma ile ilişkili uyku ile ilişkili bir çiğneme aktivitesi olabilir.

Risk faktörleri;

  • Stres; Artan anksiyete veya stres, dişlerin gıcırdatılmasına neden olabilir. Öfke ve hayal kırıklığı da olabilir
  • Yaş; Bruksizm küçük çocuklarda yaygındır, ancak genellikle yetişkinlikte geçer
  • Kişilik tipi; Agresif, rekabetçi veya hiperaktif bir kişilik tipine sahip olmak bruksizm riskinizi artırabilir
  • İlaçlar ve diğer maddeler; Bruksizm, bazı antidepresanlar gibi bazı psikiyatrik ilaçların nadir görülen bir yan etkisi olabilir. Tütün içmek, kafeinli içecekler veya alkol içmek veya eğlence amaçlı ilaçlar kullanmak bruksizm riskini artırabilir
  • Bruksizmi olan aile üyeleri; Uyku bruksizmi ailelerde görülme eğilimindedir. Bruksizminiz varsa, ailenizin diğer üyelerinde de bruksizm veya bunun geçmişi olabilir
  • Diğer bozukluklar; Bruksizm, parkinson hastalığı, demans, gastroözofageal reflü bozukluğu, epilepsi, uyku apnesi gibi uyku ile ilgili bozukluklar ve dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğu gibi bazı akıl sağlığı ve tıbbi bozukluklarla ilişkilendirilebilir

Komplikasyonlar;

Çoğu durumda bruksizm ciddi komplikasyonlara neden olmaz. Ancak şiddetli bruksizm şunlara yol açabilir:

  • Dişlerinizde veya çenenizde hasar
  • Gerilim tipi baş ağrıları
  • Şiddetli yüz veya çene ağrısı
  • Kulaklarınızın hemen önünde bulunan eklemlerde meydana gelen ve ağzınızı açıp kapattığınızda tıklama gibi ses çıkarabilen bozukluklar

Teşhis;

Düzenli diş muayeneleri sırasında, diş hekiminiz muhtemelen bruksizm belirtilerini kontrol edecektir. Herhangi bir belirti varsa, diş hekiminiz sürecin ilerleyip ilerlemediğini görmek ve tedaviye ihtiyacınız olup olmadığını belirlemek için sonraki birkaç ziyarette dişlerinizde ve ağzınızda değişiklikler arar.

Diş hekiminiz bruksizminiz olduğundan şüphelenirse, genel diş sağlığınız, ilaçlar, günlük rutinler ve uyku alışkanlıklarınız hakkında sorular sorarak nedenini belirlemeye çalışır. Bruksizmin boyutunu değerlendirmek için diş hekiminiz şunları kontrol edebilir:

  • Çene kaslarınızdaki hassasiyet
  • Kırık veya eksik dişler gibi belirgin diş anormallikleri
  • Genellikle X ışınları yardımıyla dişlerinizde, altta yatan kemiğinizde ve yanaklarınızın iç kısmında meydana gelen diğer hasarlar
  • Diğer sağlık sorunları gibi benzer çene veya kulak ağrısına neden olabilecek diğer bozuklukları tespit edebilir.

Tedavi;

Çoğu durumda tedavi gerekli değildir. Pek çok çocuk tedavi olmaksızın bruksizmden kurtulur ve birçok yetişkin dişlerini terapi gerektirecek kadar sıkmaz. Bununla birlikte, sorun şiddetliyse seçenekler, daha fazla diş hasarını önlemek ve çene ağrısını veya rahatsızlığını gidermek için belirli diş yaklaşımlarını, tedavileri ve ilaçları içerir.

Sizin için en uygun seçeneğin hangisi olduğunu öğrenmek için diş hekiminizle veya doktorunuzla konuşun.

Sizde veya çocuğunuzda bruksizm varsa, doktorunuz dişlerinizi korumanın veya iyileştirmenin yollarını önerebilir. Bu yöntemler dişlerinizin yıpranmasını önleyebilecek veya düzeltebilse de bruksizmi durdurmayabilirler:

  • Ağız koruyucuları; Bunlar, sıkma ve gıcırdatmanın neden olduğu hasarı önlemek için dişleri ayrı tutmak için tasarlanmıştır. Sert akrilik veya yumuşak malzemelerden yapılabilirler ve üst veya alt dişlerinizin üzerine oturabilirler
  • Diş düzeltme; Ciddi durumlarda – diş aşınması hassasiyete veya düzgün çiğneme yetersizliğine yol açtığında – diş hekiminizin, hasarı onarmak için dişlerinizin çiğneme yüzeylerini yeniden şekillendirmesi veya kuronlar kullanması gerekebilir
  • Stres veya anksiyete yönetimi; Dişlerinizi stres nedeniyle gıcırdatırsanız, meditasyon gibi gevşemeyi teşvik eden stratejiler öğrenerek sorunu önleyebilirsiniz. Bruksizm kaygı ile ilgiliyse, lisanslı bir terapist veya danışmandan tavsiye yardımcı olabilir
  • Davranış değişikliği; Bruksizminiz olduğunu keşfettiğinizde, uygun ağız ve çene pozisyonunu uygulayarak davranışı değiştirebilirsiniz. Diş hekiminizden size ağzınız ve çeneniz için en iyi pozisyonu göstermesini isteyin
  • Biyolojik geri bildirim; Alışkanlıklarınızı değiştirmekte zorlanıyorsanız, size çenenizdeki kas aktivitesini kontrol etmeyi öğretmek için izleme prosedürleri ve ekipmanı kullanan bir yöntem olan biyolojik geri bildirimden yararlanabilirsiniz

İlaçlar;

Genel olarak, ilaçlar bruksizmin tedavisi için çok etkili değildir ve etkinliklerini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Bruksizm için kullanılabilecek ilaç örnekleri şunları içerir:

  • Kas gevşeticiler; Bazı durumlarda, doktorunuz kısa bir süre için yatmadan önce bir kas gevşetici almayı önerebilir
  • Botoks enjeksiyonları; Bir tür botulinum toksini olan botoks enjeksiyonları, diğer tedavilere cevap vermeyen şiddetli bruksizmi olan bazı kişilere yardımcı olabilir
  • Anksiyete veya stres için ilaçlar; Doktorunuz, bruksizminize neden olabilecek stres veya diğer duygusal sorunlarla başa çıkmanıza yardımcı olmak için kısa süreli antidepresanlar veya anti-anksiyete ilaçları kullanmanızı önerebilir

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz’den çok sert açıklamalar!

GSTV’de gündeme ilişkin konular hakkında açıklamalarda bulunan Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz, Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı Serdar Tatlı’nın da görevden ayrılması gerektiğini söyledi. Cengiz, açıklamasında, sarı-kırmızılı futbolcuları da eleştirerek “Ölümüne oynamalılar. Bunu neden yapmıyor futbolcularımız. İpinde değil adamın, profesyonelce bakıyor” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Galatasaray Kulübü Başkanı Mustafa Cengiz GSTV’de gündemdeki konular hakkında çok sert açıklamalarda bulundu. Açıklamasında, VAR’la ilgili çarpıcı iddialarda bulunan Cengiz, MHK Başkanı Serdar Tatlı’nın da görevden ayrılması gerektiğini söyledi. Başkan Cengiz, açıklamasının devamında, Galatasaraylı futbolcularla alakalı ‘Özellikle futbolcuların haysiyet ve şereflerini hatırlamaları gerek’ dedi.

Cengiz’in “Gündem Özel” programında yaptığı açıklamalardan satırbaşları şöyle;

“Ne onduruyor, ne olduruyorlar. Bizim önümüzde 7 maç var, 21 puan eder. Onlar istediği kadar bazılarını yarışta tutmaya devam etsinler. İp Galatasaray’ın elinde. Biz oynamalıyız, terimizin son damlasına kadar mücadele etmeliyiz. Yedlin sakatlığında 10 futbolcumuz orada olmalıydı. Golümüz iptal edince 10 futbolcu itiraz etmeli, sahanın altını üstüne getirmeli. Kalecimiz kaptan geliyor, kart görüyor.

Futbolcuların haysiyet ve şereflerini hatırlasınlar. Kendilerine oynamıyorlar. Türkiye’nin en büyük camiasındalar. Ölümüne oynamalılar. Bunu neden yapmıyor futbolcularımız. İpinde değil adamın, profesyonelce bakıyor. 2. maç oynamazsa prim alamıyor. Onu da hesaplayabilir. Türk futbolcular nerede o zaman? Ben çıldırıyorum izlerken.

Türkiye’de son bir iki aydır hakemler içinde bir gruplaşma var. Kendi halinde olanlar var. Şimdi de VAR hakemleri ve sahadaki hakemler diye bir bölünme var. Bu çok tehlikeli bir gelişme.

Kerem kendini toparlamaya çalışıyor, toparlayamıyor. Ben burada Ali Palabıyık’a kızamam. Kurallara aykırı bir şekilde Suat Arslanboğa ısrarla bir karar verdiriyor. Böyle bir militan bir hakem dünyada yok. Rica ediyorum açıklama yapacaklarsa bütün VAR konuşmalarını canlı yayında versinler. Küfür hakaret varsa veremiyoruz diyemiyorlarsa ona bir şey diyemem. Sen hangi mantıkla böyle bir karar veremezsin. Toplumsal tepkiye neden olacak bir karar veremezsin. Hakemlere buradan söylüyorum VAR’ın esiri olmayın. Kurallara göre karar verin. Covid nedeniyle toplum gergin, onlara zarar vermeyin. Allah aşkına şunu yapmayın.

Yedlin’in pozisyonunda vuruyor, ayağını da uzattığını görüyorlar. Fakat VAR ve hakem heyetinin kararı doğal bir hareket, yer çekim hareketi olarak gösteriliyor. Bunu hayatın doğal akışı olarak gösteriyorlar. Bundan sonra orta hakeme değil VAR’a bakın? Telefon giriyor mu VAR odasına? Kısa mesaj atan var mı? Merak ediyorum…

Özellikle Galatasaray ve Fenerbahçe bu havuzu dolduruyoruz. Bu havuzu Anadolu takımları doldurmuyor, 2-3 takım dolduruyor. Benim yarattığım hasılat 40 milyon. Sen benden alıp, Anadolu kulüplerine veriyorsun. O zaman ben, Fenerbahçe ve Galatasaray olarak ayrı bir yayın sözleşmesi yaparız derim. Fenerbahçe’nin böyle bir beklentisi yoksa bir şey diyemem. Yayın hakkının artırılması gerek. Bizim hakkımızın verilmesi gerek. TFF bunu demez, tekme atan Ziya bunu demez.

Bana 3 hafta, 21 gün ceza verdiler. 2’si deplasmandı. Karagümrük maçı evdeydi. 50 bin TL’ye izledim ben bu maçı. Böyle bir şey olur mu? Tahkim 21 gün cezayı kaldırıyor, 50 bin koyuyor. Tahkim yapıyor bunu. Aynı bürodalar Tahkim ile Disiplin Kurulları. Böyle bir şey olur mu ya? Birbirlerine… Böyle bir şey olur mu? Şıracı ile bozacı gibiler. Tahkim ile Disiplin Kurullarının kararlarına saygı duymuyorum maalesef.

Çok doluyum ama kimsenin kalbini kırmak istemiyorum. Korktuğumu zannediyorlar. Haksızlıktan, iftiradan korkarım. Yanlış yaptıysam özür dilerim, bu beni küçültmez. Ne TFF, ne MHK, ne Fenerbahçe, ne de Beşiktaş’ın mücadelesinden korkmuyorum. Yandaşlar beni bin kere kanser ederler.”

Paylaşın

CHP’li Ağbaba: Yurttaşlar Ramazan sofrası kuramıyor

CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, yaptığı yazılı basın açıklamasında, “Erdoğan’ın lebalep doldurduğu kongreler sayesinde, asgari ücretliler ve günlük 50 TL ile geçinmeye çalışan aileler bu yıl ramazanda açlığa terk edilmiş durumda.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını ile birlikte ortaya çıkan ekonomik krize ilişkin yazılı bir basın açıklaması yaptı. Yurttaşların Ramazan sofrası kuramadığı belirtilen açıklama şöyle;

“Pandemi krizi ile birlikte ortaya çıkan ekonomik kriz en çok dar gelirli yurttaşın sofrasını vurmaya devam ediyor. Ekonomik krizin etkisi şaibeli TÜİK verilerinde dahi gizlenemiyor. Artan gıda fiyatları bu yılda yurttaşın ramazan sofrasında ki lokmaları azaltmaya devam ediyor.

Türkiye yüzde 16,19’luk enflasyon oranında Avrupa Ülkeleri arasında 1. Sıradayken, G-20 ülkeleri arasında ise yüksek enflasyonda Arjantin’den sonra 2. Sırada yer alıyor. Dünya’da 30’dan fazla ülkede yıllık enflasyon sıfır ya da sıfırın altında; 50 ülkede yıllık enflasyon yüzde 1’in altında yer alıyor.

Yani bir başka deyişle dünya genelinde 89 ülke, Türkiye’de aylık olarak enflasyonda yaşanan artıştan daha düşük yıllık enflasyona sahip. Erdoğan’ı ramazanda milyonlarca emekçiye verdiği 2,30 TL’lik zam sadece 2 adet daha fazla yumurta almaya yetebiliyor.

Erdoğan ramazan ayında yeni kısıtlamaları açıklarken virüsün yayılma hızından sanki kendisi sorumlu değilmiş gibi faturayı yine çalışanlara kesmişti. Erdoğan’ın fedakârlık istediği yurttaşlar ise ramazan ayında açlığa terk edildi. Sadece geçtiğimiz Mart ayında bugüne;

Yumurtaya yüzde 63, Tavuğa yüzde 44, Ay çiçek yağına yüzde 59, Mercimeğe yüzde 44, domates ve ekmeğe ise en az yüzde 20 oranında zam geldi. Artan zamlar karşısında Erdoğan ise 2,30 Kuruşluk zam ile günlük 50 TL aylık 1500 TL ücretsiz izin desteğini ise müjde olarak sundu.

Asgari ücret 2021 yılında yüzde 21,56 artarak 2825 TL olması alım gücündeki azalışı engelleyemedi. Geçtiğimiz yıl 2324 TL ile asgari ücret ile 4 bin 742 adet yumurta alınabiliyorken, asgari ücretin 2825 TL’ye çıkmasına rağmen yumurtadaki alım gücü 1211 adet daha düştü.

Asgari ücretteki artışa rağmen alım gücü pirinçte 15 kg, unda 10 Kg, Mercimekte ise 47 kg azaldı. Erdoğan’ın lebalep doldurduğu kongreler sayesinde, asgari ücretliler ve günlük 50 TL ile geçinmeye çalışan aileler bu yıl ramazanda açlığa terk edilmiş durumda.”

Paylaşın

İçişleri Bakanlığı’ndan ‘ramazan ayı tedbirleri’ genelgesi

Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını hayatı her alanda olumsuz etkilemeye devam ediyor… İçişleri Bakanlığı tarafından 81 il valiliğine gönderilen ‘ramazan ayı tedbirleri’ konulu genelgeye göre, kalabalık grupları bir araya getiren her türlü etkinliğe ve iftar çadırlarına müsaade edilmeyecek.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, 81 il valiliğine ‘ramazan ayı tedbirleri’ konulu genelge gönderdi. Genelgede, mübarek Ramazan ayında, öteden beri uygulanması nedeniyle geleneksel hale gelen bazı davranış, etkinlik ve uygulamalar toplumsal hareketliliği artırdığından salgınla mücadele ve toplum sağlığı açısından risk oluşturacağı belirtildi.

Bu çerçevede, 12 Nisan 2021 Pazartesi günü kılınacak ilk teravihle beraber idrak edilecek mübarek Ramazan ayında alınacak tedbirler şu şekilde sıralandı:

1. Vatandaşlarımızın toplu katılım gösterdiği iftar, sahur gibi kalabalık grupları bir araya getiren her türlü etkinliğe ve iftar çadırlarına müsaade edilmeyecek. Bu noktada son dönemlerde salgının yayılımında ev içi bulaşma oranının yüksekliği hususu da göz önünde bulundurularak vatandaşlarımızın iftar veya sahurlarda misafir kabul etmemeleri konusunda farkındalıklarını artıracak faaliyetler ve duyurulara önem verilecek.

2. Diyanet İşleri Başkanlığının duyurusuna uygun şekilde geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da teravih namazlarının evde kılınmasına devam edilecek. Öte yandan salgının oluşturduğu riskin artırılmaması açısından teravih namazı nedeniyle evler başta olmak üzere çeşitli yerlerde bir araya gelinmemesi gerektiği konusu vatandaşlarımıza sık sık duyurulacak.

3. Ramazan pidesi ve ekmek satışı ile ilgili olarak; Ramazan ayı süresince iftar saati ve hemen öncesinde oluşabilecek pide kuyrukları ve yoğunluğun oluşturacağı riskin önlenmesi amacıyla fırınlardaki özel sipariş üretimi de dahil pide ve ekmek üretimi iftardan 1 saat önce sonlandırılacak ve iftar saatine kadar sadece satış yapılabilecek. İftardan sonra fırınlarda üretim, satış ve diğer hazırlık işlemlerine devam edilebilecek.

4. Ramazan ayının huzur ve güven ortamında geçmesi için her il kendi dinamiklerini değerlendirecek ve bu süreç içerisinde oluşması muhtemel yoğunluklar göz önünde bulundurularak il genelinde gerekli önlemler alınacak.

5. Ramazan ayı ile birlikte türbe ziyaretlerinde yaşanabilecek artış ve bu şekilde oluşabilecek kalabalıkların oluşturacağı riske karşı yetkili birimlerce fiziki mesafe kurallarının eksiksiz uygulanması başta olmak üzere gerekli önlemlerin alınması sağlanacak.

6. İftar vakitlerinin öncesinde oluşabilecek trafik yoğunluğu dikkate alınarak iftar saatinin en az 3 saat öncesinden itibaren belediyeler ile gerekli koordinasyon sağlanarak toplu taşımada kullanılan araç ve sefer sayılarının artırılması sağlanacak.

7. Ramazan ayı boyunca yoğunlaşan mezarlık ziyaretlerinin kontrollü olarak yapılabilmesi için mezarlıklara giriş ve çıkışlar ayrı olarak planlanacak, fiziki mesafe kuralı ve maske kullanımına ilişkin kontrollere ağırlık verilecek.

8. Ramazan ayı öncesinde/süresince alışveriş yoğunluğunun artabileceği göz önünde bulundurularak başta market ve pazar yerleri olmak üzere kalabalıkların oluşabileceği alanlarda fiziki mesafe koşullarının korunmasına yönelik her türlü tedbir alınacak. Bu kapsamda daha önce illere gönderilen genelgelerde belirtildiği üzere her AVM ve semt pazarı için aynı anda kabul edilebilecek müşteri sayısının İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararı ile ayrı ayrı belirlenmesine ve denetimlerin buna göre gerçekleştirilmesine devam edilecek.

9. Ramazan ayını fırsat bilerek fahiş fiyat uygulaması yapan firma/işletmelere yönelik denetimler arttırılacak ve aykırı durumlarla karşılaşılması halinde gerekli adli/idari işlemler ivedilikle yapılacak.

10. İçerisinde barındırdığı şefkat ve merhamet duygularıyla birlikte bir sosyal sorumluluk ayı da olan Ramazan ayında Vali ve Kaymakamlarca ilgili kurumlar arasında gerekli koordinasyon sağlanacak. Başta öksüz/yetim çocuklar olmak üzere ihtiyaç sahibi tüm vatandaşlarımıza her türlü desteğin verilmesi hususunda azami gayret gösterilecek.

11. Hepimizin birbirimize karşı sorumlu olduğu bu süreçte, salgının yayılım hızının kontrol altında tutulması ve ülke genelinde günlük vaka sayılarının tekrar düşürülebilmesi için alınan tedbir ve belirlenen kurallara toplumun tüm kesimlerince eksiksiz uyulması ve dinamik denetim modeli çerçevesinde geniş katılımlı, etkin, planlı ve sürekli/kesintisiz şekilde denetim faaliyetlerinin sürdürülecek.

Bu esaslar doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27’nci ve 72 ‘nci maddeleri uyarınca İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararları ivedilikle alacak. Uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmeyecek ve mağduriyete neden olunmayacak.

Paylaşın

TÜİK açıkladı: Şubat ayında işsizlik yüzde 13.4’e yükseldi

TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre , Şubat ayında işsiz sayısı bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,7 puanlık artış ile yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 Şubat Ayı İşgücü İstatistiklerini yayınladı. Yayınlanan verilere göre, Şubat ayında işsiz sayısı bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,7 puanlık artış ile yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti.

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0.4 puanlık artışla yüzde 26.9, istihdam oranı 0.3 puanlık azalışla yüzde 28.1 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0.1 puan azalarak yüzde 38,5 seviyesinde gerçekleşti. İstihdam edilenlerin sayısı 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 22 bin kişi azalarak 27 milyon 477 bin kişi, istihdam oranı ise 0.1 puanlık azalış ile yüzde 43.4 oldu.

Üçer aylık hareketli ortalamalar olarak aylık yayımlanan işgücü istatistikleri, 2021 yılından itibaren bağımsız aylık tahminler olarak yayımlanmaya başlanmıştır. Yeni düzenlemelere ilişkin ayrıntılı bilgiye metaveriden ulaşılabilir.

TÜİK’in konuya ilişkin yaptığı açıklama şöyle;

Türkiye genelinde 15 ve daha yukarı yaştaki kişilerde işsiz sayısı 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 250 bin kişi artarak 4 milyon 236 bin kişi oldu. İşsizlik oranı ise 0,7 puanlık artış ile yüzde 13,4 seviyesinde gerçekleşti.

İstihdam edilenlerin sayısı 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 22 bin kişi azalarak 27 milyon 477 bin kişi, istihdam oranı ise 0,1 puanlık azalış ile yüzde 43,4 oldu.

İşgücü 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 226 bin kişi artarak 31 milyon 712 bin kişi, işgücüne katılma oranı ise 0,3 puanlık artış ile yüzde 50,1 olarak gerçekleşti.

Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 27

15-24 yaş grubunu kapsayan genç nüfusta işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,4 puanlık artışla yüzde 26,9, istihdam oranı 0,3 puanlık azalışla yüzde 28,1 oldu. Bu yaş grubunda işgücüne katılma oranı ise bir önceki aya göre 0,1 puan azalarak yüzde 38,5 seviyesinde gerçekleşti.

Şubat ayında istihdam edilenlerin sayısı bir önceki aya göre tarım sektöründe 52 bin kişi, sanayi sektöründe 166 bin kişi azalırken inşaat sektöründe 37 bin kişi, hizmet sektöründe 157 bin kişi arttı. İstihdam edilenlerin yüzde 17,4’ü tarım, yüzde 20,8’i sanayi, yüzde 6,0’ı inşaat, yüzde 55,8’i ise hizmet sektöründe yer aldı.

Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan atıl işgücü oranı 2021 yılı Şubat ayında bir önceki aya göre 1,2 puan azalarak yüzde 28,3 oldu. Zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 19,8 iken, potansiyel işgücü ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 22,5 olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmamış işsizlik oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 0,6 puan artarak yüzde 14,1 oldu. İşsiz sayısı bir önceki yılın aynı ayına göre 206 bin kişi artarak 4 milyon 445 bin kişi olarak gerçekleşti.

Mevsim etkisinden arındırılmamış istihdam oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 0,7 puan azalarak yüzde 42,9 oldu. İstihdam edilenlerin sayısı 69 bin kişi artarak 27 milyon 150 bin kişi oldu.

Mevsim etkisinden arındırılmamış işgücüne katılma oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 0,5 puan azalarak yüzde 49,9 oldu. İşgücüne katılan sayısı 275 bin kişi artarak 31 milyon 595 bin kişi olarak gerçekleşti.

Şubat ayında sosyal güvenlik kuruluşuna bağlı olmadan çalışanların toplam çalışanlar içindeki payını gösteren kayıt dışı çalışanların oranı, bir önceki yılın aynı ayına göre 2,8 puan azalarak yüzde 27,4 olarak gerçekleşti. Tarım dışı sektörde kayıt dışı çalışanların oranı bir önceki yılın aynı ayına göre 3,6 puan azalarak yüzde 16,7 oldu.

Paylaşın

Diyabet hastaları oruç tutabilir mi? İşte cevabı

Diyabet hastalarının, dini vecibelerden olan Ramazan orucunu tutma konusunda talep ve “Şeker hastasıysam Ramazan ayında oruç tutmam güvenli midir? Güvenli bir şekilde oruç tutmak için atmam gereken adımlar nelerdir?” gibi soruları olmaktadır. Bu konu aslında oldukça karmaşık olan bir konudur ve her hasta özel olarak değerlendirilmelidir.

Haber Merkezi / Oruç tutmadan önce mutlaka doktorunuzla konuşun. Doktorunuz, düşük veya yüksek kan şekeri ve dehidrasyon gibi potansiyel komplikasyon risklerini muhtemelen açıklayacaktır. Yüksek komplikasyon riski altındaysanız, doktorunuz oruç tutmaktan kaçınmanızı önerebilir.

Oruç tutmayı seçerseniz, doktorunuz büyük olasılıkla size diyabetinizi yönetme ve ilaçlarınızı veya insülin dozlarınızı ayarlama konusunda önerilerde bulunacaktır. Ramazan ayında oruç tutarsanız ve aşağıdakilerden biri veya birkaçına sahipseniz yüksek komplikasyon riski altında olabilirsiniz;

  • Tip 1 diyabet
  • Zayıf kan şekeri kontrolüne sahip tip 2 diyabet
  • Yakın geçmişte şiddetli düşük kan şekeri veya diyabetik ketoasidoz öyküsü
  • Tekrarlayan düşük kan şekeri veya düşük kan şekerinin farkında olmama öyküsü
  • Şiddetli böbrek hastalığı veya kan damarı komplikasyonları gibi durumlar

Ancak, aşağıdaki durumlarda Ramazan ayında diyabetle oruç tutmanız güvenli olabilir;

  • İyi kontrol edilen tip 2 diyabetiniz varsa
  • Diyabeti ilaçlarla veya yaşam tarzı terapisiyle yönetebiliyorsanız

Ramazan ayında oruç tutmayı seçerseniz, doktorunuz büyük olasılıkla şunları tavsiye edecektir;

  • Kan şekerinizi yakından izleyin
  • İlaç dozlarınızı ayarlayın
  • Düşük kan şekeri belirtilerine dikkat edin
  • Doktorunuzun yiyecek, içecek ve egzersiz konusundaki önerilerine uyun
  • Kan şekeriniz düşük veya yüksekse orucu bırakmaya hazır olun

Riskleri anlarsanız, diyabetinizi yönetirseniz ve doktorunuzun önerilerini dikkatlice uygularsanız Ramazan ayında güvenle oruç tutabilirsiniz.

Paylaşın

Çırılçıplak pozuyla Instagram’ın ateşini yükseltti

Güney Afrikalı model Candice Susan Swanepoel, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı bikinili pozlarla hayranlarının gönlünü kazanıyor. Ünlü model, bu sefer sınırları aşarak sahilde çırılçıplak uzandığı fotoğrafını paylaşarak Instagram’ın ateşini yükseltti.

Haber Merkezi / İki çocuk annesi Güney Afrikalı model Candice Susan Swanepoel, sosyal medya hesabı üzerinden bol bol bikinili pozlarını paylaşarak hayranlarının gönlünü kazanıyor.

Ünlü model, bu sefer sınırları aşarak sahilde çırılçıplak uzandığı fotoğrafını paylaşarak Instagram’ın ateşini yükseltti. Başta meslektaşları olmak üzere çok sayıda ünlü isim, cesur modelin fotoğrafının altına övgü dolu yorumlar yazdı.

Candice Susan Swanepoel kimdir?

Güney Afrika’nın KwaZulu-Natal ilinin Mooi River kasabasında Hollanda kökenli Afrikaner bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Candice Swanepoel, 15 yaşındayken Durban’daki bir bit pazarında keşfedildi. 16 yaşına geldiğinde bir günlük çalışmadan 5.000 Euro kazanır olmuştu.

Ekim 2005’te Vogue dergisinin Yunanistan sürümüne kapak olan Candice Swanepoel, pek çok reklamda ve moda çekiminde modellik yaptı. 2007 ve 2008 yıllarında Victoria’s Secret moda şovlarında podyuma çıkan model, diğer birçok moda şovunda da görev aldı. 2013 yılında Victoria’s Secret Fantasy Bra’yı taşıdı. Zeki Triko 2010 yaz mayo kataloğu çekimlerinde de modellik yapan Swanepoel, ayrıca Türkiye’de bir gazlı içecek reklamında oynamıştı.

Swanepoel’in sosyal medya hesabından yaptığı ve hayranları tarafından beğeni yağmuruna tutulan paylaşımlarından bazılarını sizler için derledik:

Paylaşın