Prof. Dr. Ceyhan’dan ‘Aşılamayı Hızlandırmalıyız’ Uyarısı

Sosyal medya hesabından Sağlık Bakanlığı’nın güncel yeni tip koronavirüs (Kovid 19) tablosunu paylaşan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için aşılamayı hızlandırmalıyız” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Sağlık Bakanlığı’nın güncel Kovid 19 tablosunu paylaşarak uyarılarda bulundu.

Aşılama oranlarını paylaşarak yeni artış dönemlerinin bu oranlar ile engellenemeyeceğini belirten  Ceyhan, “Kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için aşılamayı hızlandırmalıyız” dedi.

Ceyhan, açıklamasında “AŞILAMADA SON DURUMUMUZ 1) Aşı sayılarını bütün nüfusa böldüğümüzde; – 1. Doz oranı % 56 – 2. Doz oranı % 43. 2) Üstelik bu sayıların ne kadarı 2 doz Biontech, ne kadarı 2 doz Sinovac, ne kadarı 3 doz Sinovac bilmiyoruz. Bu oranlarla yeni artış dönemlerini engelleyemeyiz.” ifadelerine yer verdi.

Paylaşın

İçişleri’nden PCR Testi Genelgesi

Kovid 19 salgını gölgesinde okulların açılmasına kısa bir dönem kala 81 İl Valiliğine PCR Testi konulu yeni bir genelge daha gönderen İçişleri Bakanlığı, genelgede, “Genelgeye göre başta öğretmenler olmak üzere eğitim personeli, kantin çalışanları ile öğrenci servislerinin şoför ve rehber personeli gibi öğrencilerle bir araya gelecek görevlilerden aşı olmamış ya da daha önce hastalık geçirmemiş olanlardan, haftada iki kez PCR testi ile taranmaları istenecek” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, 6 Eylül’de başlayacak yüz yüze eğitim öncesi 81 ilin valiliğine PCR testi konulu yeni bir genelge gönderdi.

Genelgeye göre; başta öğretmenler olmak üzere eğitim personeli, kantin çalışanları ile öğrenci servislerinin şoför ve rehber personeli gibi öğrencilerle bir araya gelecek görevlilerden aşı olmamış ya da daha önce hastalık geçirmemiş olanlardan, haftada iki kez PCR testi ile taranmaları istenecek. PCR testi sonuçları okul idareleri tarafından gerekli işlemler yapılmak üzere kayıt altında tutulacak.

Aşıya karşı tereddüt içerisinde olan kesimlerin kaygı ve tereddütlerini gidermeye yönelik bilgilendirme ve rehberlik faaliyetlerine ağırlık verilecek.

6 Eylül Pazartesi gününden itibaren aşı süreci tamamlanmayan veya hastalığı geçirmemiş kişiler; konser, sinema ve tiyatro gibi vatandaşların toplu olarak bulunduğu faaliyetlere katılımında ya da uçak, otobüs, tren veya diğer toplu ulaşım araçlarıyla gerçekleştirecekleri şehirlerarası seyahatleri için negatif sonuçlu PCR testinin zorunlu olduğu, yine Milli Eğitim Bakanlığı’nca 24 Ağustos 2021 tarihinde yayımlanan ‘Kovid-19 Salgınında Okullarda Alınması Gereken Önlemler Rehberi’nde öğrencilerle bir araya gelmesi zorunlu olan aşı olmamış öğretmen ve okul çalışanlarından haftada iki kez PCR testi istenilecek.

Bu çerçevede; başta öğretmenler olmak üzere eğitim personeli, kantin çalışanları ile öğrenci servislerinin şoför ve rehber personeli gibi öğrencilerle bir araya gelecek kişilerin, görevlilerin aşılı, geçirilmiş hastalık durumunda (Kovid-19 hastalığı sonrası bilimsel olarak bağışık kabul edilen süreye göre) olmamaları halinde; bu kişilerden haftada iki kez PCR testi ile taranmaları istenilecek. Sonuçlar okul idaresi tarafından gerekli işlemler yapılmak üzere kayıt altında tutulacak.

PCR negatif test zorunluluğu istenilen alanlara (okul, sinema, tiyatro, konser vb.) girmek isteyen ya da şehirlerarası toplu taşıma araçlarını (uçak, tren, otobüs vb.) kullanacak olan kişiler; aşılama süreçlerinin tamamlanmış veya hastalığı geçirmiş kişi durumunda olup olmadığını Hayat Eve Sığar (HES) uygulaması üzerinden kontrol ederek PCR negatif test raporu almaları gerekip gerekmediğini öğrenebilecek.

Aşı süreci tamamlanmayan veya hastalığı geçirmemiş kişilerden, belirli alanlara girişte (okul, sinema, tiyatro, konser vb.) ya da şehirlerarası toplu taşıma araçlarını (uçak, tren, otobüs vb.) kullanma sırasında istenilecek PCR negatif test sonucu 18 yaş ve üzeri vatandaşlar için uygulanacak.

Paylaşın

Dişi Sinekkuşları, Erkek Gibi Görünerek Tacizden Kaçıyor!

İster insan ister hayvan olun, taciz kabul edilemez. Yine de, dişi sinek kuşları da dahil olmak üzere birçok canlının başına gelen bir şey. Yapılan yeni bir araştırmanın sonuçlarına göre, sık sık erkek sinek kuşları tarafından taciz edilen dişi sinek kuşları buna bir çözüm bulmuş gibi.

Haber Merkezi / Sinekkuşlarını arkadaş canlısı ve sevimli olarak düşünme eğilimindeyiz ama onların dünyası aslında çok sert geçiyor. Örneğin, erkek sinekkuşları, dişi sinekkuşlarına çoğu zaman bir zorba gibi davranıyor.

Erkek sinekkuşları, bir dişi gördüğünde gagalar veya çarparak taciz ederler. Bu durum bazen seksle, bazen sadece baskınlık iddiası veya beslenmeyle ilgili.

Görünüşe göre, dişi sinekkuşları bu sorunu aşmanın bir yolunu bulmuş. Dişi sinekkuşları bu sorunu aşmak için zamanla, erkek sinek kuşlarına benzeyen bir dış görünüş geliştirmişler.

Washington Üniversitesi’nde bir biyolog olan Jay Falk’ın öncülük ettiği ekibin yaptığı yeni bir çalışmada, erkek sinekkuşları ve erkeğe benzeyen dişi sinekkuşları uyum içinde yaşıyor gibi görünüyor.

Falk ve ekibi,, sinekkuşlarının dış görünüşlerine göre nasıl etkileşime girdiğini görmek için bir deney yapmaya karar verir. Deneyde, sinekkuşlarını çekmek için nektarlı bir yemlik kullanıldı; sinekkuşlarının etkileşimlerini nasıl değiştirebileceklerini anlatmak için içi doldurulmuş sinek kuşları eklendi.

Falk ve ekibi, doldurulmuş ve gerçek sinekkuşları arasındaki saldırganlık eylemlerine baktıklarında, içi doldurulmuş renksiz dişilerin, içi doldurulmuş renkli dişilerden çok daha fazla saldırıya uğradığını buldular.

Falk, araştırmanın bulgularına ilişkin yaptığı değerlendirmede, bazı saldırıların cinsel çekimden kaynaklandığını ve erkeklerin mümkün olduğu kadar çok dişiyle çiftleşmek istediğini söyledi.

Falk, açıklamasının devamında, “Ancak açlık da dahil olmak üzere başka nedenler de var. Sinekkuşları, çok yüksek metabolik hızları nedeniyle her zaman yiyecek ararlar, bu yüzden çok arzu edilen miktarı elde etmek için birbirleriyle kavga ederler” dedi.

Washington Üniversitesi’nde bir biyolog olan Jay Falk, Orta Amerika’da yaşayan sinekkuşlarının bir türü olan beyaz boyunlu jakoben sinekkuşları (Florisuga Mellivora) üzerinde uzun süredir çalışıyor. Çalışma Current Biology dergisinde yayınlandı .

Paylaşın

Dış Ticaret Açığı Temmuz’da Yüzde 51,3 Arttı

TÜİK ve Ticaret Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre, Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 51,3 artarak 2 milyar 827 milyon dolardan, 4 milyar 278 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2020 Temmuz ayında yüzde 84,0 iken, 2021 Temmuz ayında yüzde 79,3’e geriledi.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ile Ticaret Bakanlığı, ‘Temmuz 2021 Dış Ticaret İstatistikleri’ verilerini açıkladı.

Açıklanan verilere göre; ihracat 2021 yılı Temmuz ayında, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,2 artarak 16 milyar 415 milyon dolar, ithalat yüzde 16,8 artarak 20 milyar 693 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 34,9 artarak 121 milyar 325 milyon dolar, ithalat yüzde 25,8 artarak 146 milyar 802 milyon dolar olarak gerçekleşti.

İhracat yüzde 8,9, ithalat yüzde 24,0 arttı

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ihracat, 2021 Temmuz ayında yüzde 8,9 artarak 14 milyar 442 milyon dolardan, 15 milyar 720 milyon dolara yükseldi.

Temmuz ayında enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç ithalat yüzde 24,0 artarak 13 milyar 357 milyon dolardan, 16 milyar 566 milyon dolara yükseldi.

Enerji ürünleri ve parasal olmayan altın hariç dış ticaret açığı Temmuz ayında 846 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret hacmi yüzde 16,1 artarak 32 milyar 287 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda enerji ve altın hariç ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 94,9 oldu.

Dış ticaret açığı Temmuz ayında %51,3 arttı

Temmuz ayında dış ticaret açığı bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 51,3 artarak 2 milyar 827 milyon dolardan, 4 milyar 278 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2020 Temmuz ayında yüzde 84,0 iken, 2021 Temmuz ayında yüzde 79,3’e geriledi.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 4,7 azalarak 26 milyar 720 milyon dolardan, 25 milyar 477 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2020 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 77,1 iken, 2021 yılının aynı döneminde yüzde 82,6’ya yükseldi.

Ekonomik faaliyetlere göre ihracatta, 2021 Temmuz ayında imalat sanayinin payı yüzde 94,7, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 2,6, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 2,1 oldu.

Ocak-Temmuz döneminde ekonomik faaliyetlere göre ihracatta imalat sanayinin payı yüzde 94,5, tarım, ormancılık ve balıkçılık sektörünün payı yüzde 3,2, madencilik ve taşocakçılığı sektörünün payı yüzde 1,9 oldu.

Geniş ekonomik gruplar sınıflamasına göre ithalatta, 2021 Temmuz ayında ara mallarının payı yüzde 77,8, sermaye mallarının payı yüzde 12,9 ve tüketim mallarının payı %8,9 oldu.

İthalatta, 2021 Ocak-Temmuz döneminde ara mallarının payı yüzde 76,0, sermaye mallarının payı yüzde 13,9 ve tüketim mallarının payı yüzde 10,0 oldu.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Temmuz ayında ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 1 milyar 446 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 1 milyar 57 milyon dolar ile ABD, 983 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 803 milyon dolar ile İtalya, 772 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 30,8’ini oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ihracatta ilk sırayı Almanya aldı. Almanya’ya yapılan ihracat 10 milyar 832 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 7 milyar 830 milyon dolar ile ABD, 7 milyar 227 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 6 milyar 277 milyon dolar ile İtalya ve 5 milyar 663 milyon dolar ile Irak takip etti. İlk 5 ülkeye yapılan ihracat, toplam ihracatın yüzde 31,2’sini oluşturdu.

İthalatta ilk sırayı Çin aldı

İthalatta Çin ilk sırayı aldı. Temmuz ayında Çin’den yapılan ithalat 2 milyar 657 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 2 milyar 453 milyon dolar ile Rusya, 1 milyar 630 milyon dolar ile Almanya, 937 milyon dolar ile ABD, 905 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 41,5’ini oluşturdu.

Ocak-Temmuz döneminde ithalatta ilk sırayı Çin aldı. Çin’den yapılan ithalat 17 milyar 800 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla; 15 milyar 85 milyon dolar ile Rusya, 12 milyar 903 milyon dolar ile Almanya, 6 milyar 885 milyon dolar ile ABD, 6 milyar 490 milyon dolar ile İtalya izledi. İlk 5 ülkeden yapılan ithalat, toplam ithalatın yüzde 40,3’ünü oluşturdu.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2021 yılı Temmuz ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1,1 azalırken, ithalat yüzde 4,2 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2021 yılı Temmuz ayında bir önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 26,4, ithalat yüzde 31,4 arttı.

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.4 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Temmuz ayında ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,7’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 2,9’dur. Ocak-Temmuz döneminde ISIC Rev.4’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 94,5’tir. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,0’dır.

Temmuz ayında imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 74,8’dir. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 13,1’dir. Ocak-Temmuz döneminde imalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 78,2’dir. Ocak-Temmuz döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 12,8’dir.

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2021 yılı Temmuz ayında, ihracat bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 10,4 artarak 15 milyar 620 milyon dolar, ithalat yüzde 15,7 artarak 19 milyar 841 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Temmuz ayında dış ticaret açığı yüzde 40,4 artarak 3 milyar 7 milyon dolardan, 4 milyar 221 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2020 Temmuz ayında yüzde 82,5 iken, 2021 Temmuz ayında yüzde 78,7’ye geriledi.

Özel ticaret sistemine göre ihracat, 2021 yılı Ocak-Temmuz döneminde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 35,3 artarak 115 milyar 122 milyon dolar, ithalat yüzde 26,3 artarak 141 milyar 89 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Ocak-Temmuz döneminde dış ticaret açığı yüzde 2,6 azalarak 26 milyar 665 milyon dolardan, 25 milyar 967 milyon dolara geriledi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2020 Ocak-Temmuz döneminde yüzde 76,1 iken, 2021 yılının aynı döneminde yüzde 81,6’ya yükseldi.

Paylaşın

Prof. Dr. Ceyhan’dan ‘Aşı’ Çağrısı

Sosyal medya hesabı üzerinden vatandaşlara aşı olun çağrısında bulunan Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, “Kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için aşılamayı hızlandırmalıyız” dedi. Öte yandan Sağlık Bakanlığı’nın açıklanan Kovid 19 verilerine göre, son 24 saatte 245 kişi hayatını kaybetti.

Haber Merkezi / Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, sosyal medya hesabından, aşılamadaki son durumu paylaşarak “Kendimiz, ailemiz ve ülkemiz için aşılamayı hızlandırmalıyız” çağrısında bulundu.

Mehmet Ceyhan, “Aşı sayılarını bütün nüfusa böldüğümüzde 1. Doz oranı % 56, 2. Doz oranı % 43” diyerek, “Üstelik bu sayıların ne kadarı 2 doz Biontech, ne kadarı 2 doz Sinovac, ne kadarı 3 doz Sinovac bilmiyoruz” ifadelerini kullandı.

Öte yandan Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre son 24 saatte 19 bin 557 yeni vaka tespit edilirken 245 kişi de hayatını kaybetti.

Paylaşın

Ebru Şallı, Paylaşımlarıyla Dikkat Çekti

Eşi Uğur Akkuş’la tatilini sürdüren Ebru Şallı, sosyal medya hesabından bikinili pozlarını takipçilerinin beğenisine sundu. Fit görüntüsüyle dikkat çeken Şallı’nın paylaşımına kısa sürede binlerce beğeni geldi.

Haber Merkezi / Sosyal medya sayfasından sık sık tatil paylaşımları yapan Ebru Şallı, bu defa da bikinili pozlarını takipçilerinin beğenisine sundu.

44 yaşında olmasına rağmen fit görüntüsüyle dikkat çeken Ebru Şallı’nın paylaşımına kısa sürede binlerce beğeni geldi.

Ebru Şallı kimdir?

15 Ocak 1977 tarihinde İstanbul’da doğdu. İstanbul Nişantaşı Kız Lisesinden 1996 yılında mezun olarak eğitim hayatnı sonlandırdı.

1993 yılında fotomodellik yapmaya başlayan Şallı, 1995 yılında yapılan Queen of Turkey yarışmasında Türkiye güzeli seçildi. 1995 ile 2003 yılları arasındaki dönemde mankenlik, fotomodellik ve sunuculuk yaptı.

Pilates için egzersiz videosu hazırladı. 2006 Mayıs ayından itibaren TV 8 kanalında “Ebru’nun Mutfağı” adlı programı sundu. Beyaz TV’de “Ebruli” adlı programının sunuculuğunu yaptı.

Ozan Orhon’dan boşandıüı sırada uyuşturucu madde kullandığı iddiasıyla gözaltına alındı, bir süre sonra bırakıldı. 1999 yılında Emrah’la “Unutabilsem” adlı dizide oynadı. “Belalım Benim” ve “Gölge Çiçeği” oynadığı diğer diziler oldu.

Ardından iş adamı Harun Tan’la bir süre aşk yaşadıktan sonra 2002 yılında evlenen Ebru Şallı podyumları bıraktı.

İki çocuğu oldu. 11 yıl süren evlilik 11 Temmuz 2013 tarihinde bitti. Bir süre Sinan Akçıl’la ilişki yaşayan Ebru Şallı, 2019 yılında Uğur Akkuş ile nikah masasına oturdu.

Hamileliğinin ardından 2005 yılında “Hamilelikte Sağlıklı ve Güzel Kalmak” adlı bir kitap yazdı. Ebru Şallı şuan Plates antrenörlüğü yapıyor.

Paylaşın

Kilo Vermeye Çalışırken Yapılan 10 Hata!

Kilo vermek bazı insanlar için zor olabilir. Kilo vermeye çalışırken birçok insan hata yapma eğilimindedir. Sağlıklı yaşam tarzı seçimleri yapıyormuş gibi hissedebilirsiniz, ancak yine de istediğiniz sonuçları alamıyorsunuz.

Haber Merkezi / Aslında, yanlış yönlendirilmiş veya modası geçmiş tavsiyeleri takip ediyor olabilirsiniz. İşte insanların kilo vermeye çalışırken yaptıkları 15 yaygın hata.

1. Sadece sayılara odaklanmak

Sağlıklı bir yaşam tarzı edinmenize rağmen, yeterince kilo veremiyorsunuz gibi hissetmek yaygın bir durumdur. Tartıdaki sayının sadece bir ağırlık değişimi ölçüsü olduğunu hatırlamak önemlidir. Ağırlık, sıvı dalgalanmaları ve sisteminizde kalan yiyecek miktarı da dahil olmak üzere birçok şeyden etkilenir.

Aslında, tükettiğiniz yiyecek ve sıvı miktarı gibi faktörlere bağlı olarak, ağırlık birkaç gün içinde 2 ila 4 kilo arasında dalgalanabilir. Ayrıca, kadınlarda hormonal değişiklikler daha fazla su tutulmasına yol açabilir, bu da tartıda gördüğünüz ağırlığa yansır.

Tartıdaki sayı hareket etmiyorsa, yağ kütlesini kaybediyor ancak suyu tutuyor olabilirsiniz. Ek olarak, egzersiz yapıyorsanız, kas kazanıyor ve yağ kaybediyor olabilirsiniz.

2. Çok fazla veya çok az kalori almak

Kilo kaybı için bir kalori açığı gereklidir. Bu, tükettiğinizden daha fazla kalori yakmanız gerektiği anlamına gelir. Uzun yıllar boyunca, haftada 3.500 kalorilik bir düşüşün 0.45 kg yağ kaybıyla sonuçlanacağına inanılıyordu. Bununla birlikte, son araştırmalar, ihtiyaç duyulan kalori açığının kişiden kişiye değiştiğini göstermektedir.

Bazen çok fazla kalori almıyormuş gibi hissedebilirsiniz. Bununla birlikte, araştırmalar insanların bir öğündeki kalori miktarını genellikle yanlış tahmin etme eğiliminde olduğunu göstermektedir.

Bir çalışma, yetişkinlerden bir koşu bandında egzersiz yapmaları, yaktıkları kalori miktarını tahmin etmeleri ve ardından aynı sayıda kaloriye sahip bir yemek önermeleri istendi. Katılımcıların egzersiz ve yiyeceklerdeki kalorileri önemli ölçüde hafife aldıklarını ve fazla tahmin ettiklerini buldu.

3. Egzersiz yapmamak veya aşırı egzersiz yapmak

Kilo kaybı sırasında, miktar birkaç faktöre bağlı olmasına rağmen, kaçınılmaz olarak bir miktar kas kütlesi ve yağ kaybedersiniz. Kalorileri kısıtlarken hiç egzersiz yapmazsanız, muhtemelen daha fazla kas kütlesi kaybedersiniz ve metabolizma hızınızda bir düşüş yaşarsınız. Aksine, egzersiz size yardımcı olabilir;

  • Kaybettiğiniz yağsız kütle miktarını en aza indirir
  • Yağ kaybını arttırır
  • Metabolizmanızın yavaşlaması önler

Bununla birlikte, aşırı egzersiz de sorunlara neden olabilir. Araştırmalar, aşırı egzersizin çoğu insan için uzun vadede sürdürülemez olduğunu ve strese yol açabileceğini gösteriyor. Çok fazla egzersiz yaparak vücudunuzu daha fazla kalori yakmaya zorlamak ne etkili ne de sağlıklıdır.

Bununla birlikte, ağırlık kaldırmak ve haftada birkaç kez kardiyo yapmak, kilo verme sırasında metabolik hızı korumak için sürdürülebilir bir strateji olabilir.

4. Az yağlı veya ‘diyet’ yiyecekleri tercih etmek

İşlenmiş az yağlı veya “diyet” gıdalar genellikle kilo vermenize yardımcı olabilecek sağlıklı seçenekler olarak kabul edilir. Ancak, tam tersi etkiye sahip olabilirler. Bu ürünlerin çoğu, tatlarını iyileştirmek için şekerle yüklenir.

Az yağlı ürünler ayrıca kendinizi daha aç hissetmenize neden olabilir, bu nedenle vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan daha fazla yemek yiyebilirsiniz.

Az yağlı veya “diyet” gıdalar yerine, besleyici, minimum düzeyde işlenmiş gıdaların bir kombinasyonunu seçmeye çalışın. Mümkün olduğunca, meyve ve sebzeleri tercih edin.

5. Yeterince protein tüketmemek

Kilo vermeye çalışıyorsanız yeterli protein almak önemlidir. Aslında, proteinin çeşitli şekillerde kilo vermeye yardımcı olduğu gösterilmiştir;

  • İştahı azaltmak
  • Dolgunluk hissini artırmak
  • Geri kazanılan ağırlık miktarını azaltmak
  • Metabolik hızı korumak veya artırmak
  • Kilo kaybı sırasında kas kütlesini korumak

Öğünlerinizin her birinin yüksek proteinli yiyecekler içerdiğinden emin olun. Protein seçiminizin et veya süt ürünleriyle sınırlı olmadığını unutmayın. Fasulye, baklagiller, kinoa ve keten tohumu da harika ve uygun fiyatlı seçeneklerdir.

6. Aç olmasanız bile çok sık yemek yemek

Uzun yıllardır geleneksel tavsiye, açlığı ve metabolizmadaki düşüşü önlemek için birkaç saatte bir yemek yemek olmuştur. Ancak bu, vücudunuzun gün boyunca ihtiyaç duyduğundan daha fazla kalori tüketmenize neden olabilir. Ayrıca asla tamamen tok hissetmeyebilirsiniz.

Bir araştırma incelemesi, günde sadece iki ila üç öğün yemek yemenin, inflamasyonun azalması ve daha düşük kilo alma riski gibi sonuçlara sahip olabileceğini buldu. İştah ne olursa olsun her sabah kahvaltı yapma önerisi de yanlış görünüyor.

Bir çalışmada, genellikle kahvaltı yapmayan kadınlardan 4 hafta boyunca sabah 8:30’dan önce yemeğe eklemeleri istendi. Kahvaltı yapanların her gün daha fazla kalori tükettiği ve çalışmanın sonunda kilo aldığı bulundu. Sadece açken yemek yemek kilo vermenin anahtarı gibi görünüyor.

7. Yeterince lif tüketin

Çalışmalar, viskoz lif olarak bilinen bir tür çözünür lifin, su tutan bir jel oluşturarak iştahı azaltmaya yardımcı olduğunu gösteriyor. Bu jel, sindirim sisteminizde yavaşça hareket ederek kendinizi tok hissetmenizi sağlar.

Araştırmalar, tüm lif türlerinin kilo kaybını teşvik edebileceğini göstermektedir. Bununla birlikte, birkaç çalışmanın gözden geçirilmesi, viskoz lifin kalori kısıtlı bir diyet olmadan bile kilo ve bel çevresini azalttığını buldu.

Araştırmalar devam ederken, araştırmalar lifin bağırsak mikroplarıyla da etkileşime girebileceğini ve kendinizi tok hissetmenize yardımcı olan hormonlar üretebileceğini gösteriyor. Ek olarak, lif bazı kronik durumlar riskinizi azaltabilir ve sindirim sistemini iyileştirebilir.

8. Gerçekçi olmayan beklentilere sahip olmak

Kilo verme ve sağlıkla ilgili diğer hedefleri belirlemek, motive olmanıza yardımcı olabilir. Ancak gerçekçi olmayan beklentilere sahip olmak yaygındır ve aleyhinize olabilir. Araştırmalar, kilo verme hedeflerinin kaçırılmasının, memnuniyetsizlik ve gelecekteki kilo verme zorlukları ile ilişkili olduğunu göstermektedir.

9. Ne yediğinizi takip etmemek

Besleyici yiyecekler yemek sağlığınız ve kilo vermek için iyidir. Ancak yine de vücudunuzun ihtiyaç duyduğundan daha fazla kalori alıyor olabilirsiniz. Dahası, kilo verme çabalarınızı ve sağlığınızı desteklemek için ihtiyacınız olan protein, lif, karbonhidrat ve yağ miktarını alamıyor olabilirsiniz. Araştırmalar, ne yediğinizi takip etmenin kalori ve besin tüketiminizin doğru bir resmini elde etmenize yardımcı olabileceğini gösteriyor.

10. Şekerli içecekler içmek

Birçok insan, kilo vermek için alkolsüz içecekleri ve diğer şekerli içecekleri beslenmelerinden çıkarır. Tükettiğiniz şekerli içecek miktarını azaltmak genel olarak sağlıklı bir seçimdir. Bununla birlikte, bunun yerine meyve suyu içmek mutlaka daha iyi değildir. yüzde 100 meyve suyu bile şekerle yüklüdür ve şekerle tatlandırılmış içeceklerin etkilerine benzer şekilde sağlık sorunlarına ve obeziteye neden olabilir.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Kararlıyız, Başaracağız

30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla sosyal medya hesabından bir mesaj yayımlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Milletimize söz veriyorum: Kararlıyız, başaracağız! Cumhuriyetimizi, ne pahasına olursa olsun demokrasi ile taçlandıracağız! 30Ağustos Zafer Bayramı’nı yürekten kutluyorum” dedi.

Haber Merkezi / Mesajına “Ya istiklal ya ölüm, diyerek yola düşen, tüm imkansızlıklara rağmen bağımsız bir Cumhuriyet kuran Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının ilk işi, egemenliği kayıtsız şartsız millete devretmek olmuştur” sözleriyle başlayan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Bugün bizlere düşen de 98 yıl önce kurulan Cumhuriyeti, demokrasi ile taçlandırarak ülkemizi kalkındırmanın yanı sıra, mazlum halklara da umut ışığı olmaktır. Suriye’de, Irak’ta, Afganistan’da yaşanan gelişmeler, İslam coğrafyasında bitmek bilmeyen kardeş kavgası, bu zorunluluğun en açık kanıtıdır. Bölgemizin huzura kavuşması, Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti’ ilkesine sıkı sıkıya bağlı olmasından geçmektedir.

Demokrasi mücadelesi zor bir yolculuk olsa da hiç kimsenin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk mücadele rotasını “Zafer ‘Zafer benimdir..’ diyebilenindir. Başarı ise ‘Başaracağım.’ diye başlayarak sonunda ‘Başardım’ diyebilenindir.” sözüyle çizmişti.

Milletimize söz veriyorum. Kararlıyız, başaracağız! Cumhuriyetimizi, ne pahasına olursa olsun, demokrasi ile taçlandıracağız!

Paylaşın

Basit Bir Köyden Büyük Bir İmparatorluğa ‘İnkalar’

Hiç bir coğrafya imparatorluklara yabancı değil, ama İnka İmparatorluğu ya da yerlilerinin bildiği adıyla Tawantinsuyu, kesinlikle en tuhaflarından biri; iyi yönetilen, bir yazı sistemi olmamasına rağmen genişleyen, demir işlememesine rağmen fetihler yapan, tekerlek kullanmayan, para birimi olmayan…

Haber Merkezi / Tüm bu başarılarına rağmen İnka imparatorluğu nispeten kısa ömürlü oldu. Yine de, bu güne kadar yankılanan zengin bir miras bıraktı. Şehirlerinin yıkıntıları hala hayranlık uyandırıyor ve ilham veriyor, dili Güney Amerika’da hala korunuyor, gelenekleri yerel Hıristiyan inançlarına katı bir şekilde işlemiş durumda. Öyleyse, bu eski Güney Amerika güç merkezine bir göz atalım ve insanların diğerleri gibi doğu-batı yerine kuzeyden güneye doğru gelişen tek antik imparatorlukta nasıl yaşadıklarını görelim.

İnkalar kimlerdi?

Güney Amerika, dünyanın en uzun sürekli dağ silsilesine sahip olmakla övünebilir: And Dağları. İnka halkı bu dağ silsilesinin batı bölgesinde doğdu. Bildiğimiz kadarıyla, ilk olarak MS 12. yüzyıl civarında bölgede ortaya çıktılar. 15. yüzyıla gelindiğinde, imparatorlukları bugünün Peru’sunu, batı Ekvador’u, batı ve güney Bolivya’yı, kuzeybatı Arjantin’i ve bugünkü Şili’nin bazı bölgelerini içeriyordu. Orta Güney Amerika’da And Dağları’nın batısındaki her yeri egemenlikleri altına almışlardı.

Yazı sistemlerinin olmaması nedeniyle İnkaların tarihi hakkında, özellikle de erken dönemleri hakkında pek bir şey bilmiyoruz. Bildiklerimiz, nesiller arasında paylaşılanlardan ibaret yada arkeolojik kazılar sonrasında elde edilenler.

Başlangıçta İnkalar, bölgede yaşayan diğer halklardan o kadar da farklı değillerdi. Tek bir köyde yaşayan, ekinlere ve bölgeye özgü birkaç hayvan türüne yönelen küçük bir kabileydiler. Mısır, beyaz ve tatlı patates, kabak, kinoa, kakao, yer fıstığı, biber yetiştirdiler ve lamalara, alpakalara, ördeklere ve köpeklere baktılar.

Gordon McEwan, The Incas: New Perspectives adlı kitabında, İnkaların genişlemelerine ve büyümelerine önceki imparatorluklardan kalan altyapının etki etmiş olabileceğinden bahsediyor.

Büyük taş işçileri ve zanaatkarlar olan İnkalar, harç ihtiyacını tamamen ortadan kaldırmak için birbirine geçen taşları kullanan bir yapı sistemi geliştirdi. Bu mimari yapılar, onları fethetmeye gelen Avrupalılar için bile etkileyiciydi.

Hidrolik sistemleri (kanallar, sarnıçlar, teraslar ve su kemerleri) ve yolları (döşemeli otoyollar ve asma destekli köprüler dahil) o zamanlar Avrupa’dakilerden tartışmasız daha gelişmiş ve daha kaliteliydi. Bilgi ve becerilerinin kanıtı, yalnızca hayatta kalma değil, geleneksel çiftçiliğin aptalca bir iş olduğu dünyanın en sarp dağ manzaralarından bazılarında gelişmeyi başardıkları gerçeğidir.

Demir işlemeyi bilmiyorlardı ama usta zanaatkarlardı. Tapınaklarındaki ve saraylarındaki altın zenginliği, fatihleri ​​bile etkiledi. Şehirleri de Avrupa’dakilerin çoğundan daha temizdi ve yaşamak için daha güzel yerler gibi görünüyordu; Avrupa şehirlerinin o zamanki durumu göz önüne alındığında, çıta hiç de yüksek değildi. İnkaların hayatta kalan en ünlü arkeolojik alanlarından biri olan Machu Picchu, İnka işçiliğine dair harika bir örnektir.

16. yüzyıla İspanya’nın bölgeyi işgal etmesinden sonra, imparatorluk hızlı bir çöküş yaşadı; yerel halk eski topraklarından sürüldü veya çiftçi ve maden işçisi olarak kullanıldı. Bu dönemde yaşanan büyük can kayıpları, İnka kültürünün zaman içinde kaybolmasına neden oldu.

İnançları

Hemen hemen her eski kültüre benzer şekilde, İnkaların inandığı din de yaşamın her alanını şekillendirmiştir. İnançları, doğaya tapınma, fetişizm, animizm karışımıydı (bu ikisi, canlı veya cansız nesnelere, yerlere veya fenomenlere manevi güç veya öz atfettikleri anlamına gelir).

İmparatorluğun resmi bir dini vardı, ancak diğer dinlere hoşgörü gösterilirdi. İnka mitolojisine göre dünya, hayvanlar ve insanlar Viracocha tarafından yaratılmıştır. Viracocha, tek tek halkları veya bir bütün olarak insanlığı birkaç kez yaratmış, yok etmiş ve yeniden yaratmış gibi görünüyor. Bununla birlikte, Viracocha tanrı olmaktan çok uzak, daha çok üstün güçleri olan bir varlık.

Teknoloji, ekonomi, ulaşım

Belki de İnkaların en çarpıcılarından başarılarından biri, yolları ve bayındırlık işleriydi. Kraliyet Yolu, kıtadaki en uzun ve en gelişmiş yol ağıydı. Yol, And Dağları’na paralel, kuzeyden güneye uzanan iki ana omurga etrafında inşa edilmiştir.

Bunlardan biri denize daha yakın, diğeri ise dağlarda daha yüksekteydi. Bu yollar yerleşim merkezlerine bağlayan çok sayıda tali yolu vardı. Yollar genellikle taşla döşenmiştir ve dik alanlarda gezinmeye yardımcı olmak için basamaklar eklenmiştir.

Bu yol ağının yaklaşık 40.000 kilometre olduğu tahmin ediliyor. Bu yolların bir kısmı bugün turist rotaları olarak kullanılıyor. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bu ağın bir kısmı veya tamamı bölgedeki önceki krallıklardan ve imparatorluklardan miras kalmış olabilir.

İnkalar tekerleği bilmiyorlardı ya da kullanmamayı tercih ettiler. Ekonomilerin ayakta kalabilmesi ve toplulukların gelişebilmesi için malların ve insanların akması gerekir. Ordular ve haberciler, imparatorlukların kanı ve gücü,  kesinlikle hızlı hareket etmesi gerekir, yoksa yerel halk ‘bağımsızlık’, ‘kendi kendini yönetme’ ve ‘vergi ödemeyi bırakırsak ne olur?’ gibi garip fikirler alabilir. Böylece İnka ellerinden gelenin en iyisini yaptı: İmparatorluğun ağırlığını kendi sırtlarında taşıdılar.

Yollar, kullanımlarını kolaylaştırmak için düzenli aralıklarla binalarla donatıldı. Kısa mesafeli duraklar, haberci olarak görev yapan İnka koşucuları için aktarma istasyonları görevi gördü. Bu binalar,  Avrupa’daki hanlara benzer şekilde hizmet verdiler. Yeni fethedilen bölgelerde veya imparatorluk sınırlarında, yollara pukara denilen kaleler inşaa edilmiştir. Bu yollar boyunca göreceğinizve İnkaların en büyüleyici altyapı sistemlerinden biri depolar

İnkalarr anladığımız kadarıyla parayı kullanmadılar. Muhtemelen her gün kendi aralarında takas yapıyorlardı, sonuçta onlar da insandı. Ancak, bir devlet olarak, tamamen para biriminden özgürdüler. Sistemlerinin işleyiş şekli, bireylerin vergilerini orduda hizmet ederek, tarımda veya bayındırlık işlerinde çalışarak ödemeleriydi.

İmparatorluk onlara ayni olarak geri ödeyecekti, vatandaşlarına işlerini yapmak veya zor zamanlarda hayatta kalmak için ihtiyaç duydukları hemen hemen her şeyi sağlayacaktı, ve belirli zamanlarda insanlar için festivaller düzenlenecekti. Kulağa güvenilir bir sistem gibi gelmeyebilir, ama açıkçası İnka için işe yaradı.

Düşüş

İnka imparatorluğu savaş yoluyla basit bir köyden kıtasındaki en güçlü devlete dönüştü. Diğer tüm Kolomb öncesi imparatorluklar gibi, İnkalar da işgalleri ​​püskürtecek kadar güçlüydü. Ancak, işgal öncesi yaşanan bir iç savaş ve işgalcilerle birlikte gelen salgın hastalıklar imparatorluğun düşmesine neden olmuştur.

Paylaşın

Eşcinselliğin Evrimsel Açıklaması Nedir?

Görünüşte göre eşcinsel davranış ve Darwin’in evrim teorisi pek uyuşmuyor. Yine de aynı cinsiyetten davranış, dünya genelindeki insan popülasyonları arasında oldukça yaygın. Nature Human Behavior’da yayınlanan yeni bir araştırmada, genomlarımızda bu paradoksu çözebilecek zorlayıcı ipuçları buldular

Haber Merkezi / Queensland Üniversitesi Psikoloji Okulu’nda Doçent olan Brendan Zietsch liderliğindeki bilim insanlarının bulgularına göre, bazı bireylerde eşcinselliği tetikleyebilen genler, heteroseksüel bireylerin üremesini arttırabilirler. Başka bir deyişle, bazı insanlara evrimsel olarak avantajlı etkiler sunan genler, istenmeyen bir etki olarak sonraki nesillerde eşcinsel döllere neden olabilirler.

Bilim insanları, araştırmaları için, aynı cinsiyetten cinsel davranışlarla ilişkili genetik etkileri, çok sayıda genetik ve sağlık bilgisi içeren 477.522 kişiden oluşan bir veri üzerinden analiz ettiler.

358.426 kişiden oluşan bir örneklemde karşı cinsten cinsel davranış için aynı analizi yaptılar. Karşı cinsten veri setindeki katılımcılar, yaşamları boyunca kaç tane cinsel partnerleri olduğunu söylediler. Karşı cinsten cinsel partnerlerin sayısı, evrim sırasında daha fazla çocuğa yol açacak olan çiftleşme başarısının bir göstergesidir.

Bilim insanları, iki değişkenle ilişkili milyonlarca bireysel genetik varyantı araştırdılar; İnsanların hiç aynı cinsiyetten bir partneri olup olmadığı ve yaşamları boyunca kaç partneri olduğu gibi. Her değişken, genom boyunca yayılmış birçok ilişkili genetik varyanta sahipti. Ve bu varyantların her birinin küçük bir etkisi olsa da, toplamdaki etkileri önemliydi.

Sonuçlar büyük ölçüde benzer

Sonuç olarak, bu analiz, aynı cinsiyetten bir partnere sahip olmakla ilişkili genetik etkilerin, aynı cinsiyetten davranışlarda bulunmamış kişiler arasında daha fazla karşı cinsten partnere sahip olmakla da ilişkili olduğunu gösterdi.

Bilim insanları, sonuçları doğrulamak için çalışma koşullarını daraltarak bulgularını tekrarladılar. Spesifik olarak, aynı analizi ağırlıklı olarak veya yalnızca aynı cinsiyetten partnerleri olan bir birey örneği üzerinde gerçekleştirdiler. Sonuçlar büyük ölçüde benzer oldu.

Bilim insanları son olarak, fiziksel çekiciliğin, risk alma eğiliminin ve deneyime açıklığın da sonuçları etkileyip etkilemediğini test etti.

Brendan Zietsch, araştırmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Başka bir deyişle, bu değişkenlerle ilişkili genler hem aynı cinsiyetten cinsel davranışla hem de heteroseksüellerde karşı cinsten partnerlerle ilişkilendirilebilir mi? Her durumda, bu değişkenler için önemli bir rolü destekleyen kanıtlar bulduk, ancak ana sonuçların çoğu açıklanamadı. Dolayısıyla, bu genlerin tam olarak nasıl evrimsel bir avantaj sağladığına dair hala sağlam bir teorimiz yok. Ancak, bir kişiyi genel anlamda ‘daha çekici’ yapan karmaşık faktörlerin bir karışımı olabilir,” dedi ve şöyle devam etti;

“Bu bulgular aynı zamanda evrimsel bir bilgisayar simülasyonu tarafından da doğrulandı. Tabii ki, bu konudaki son söz bu değil. Önemli sınırlamalar, genel popülasyonu temsil etmeyebilecek Batılı beyaz katılımcıları içeren örnekleri içerir. İkincisi, bugün bireylerde bildirilen karşı cinsten cinsel partnerlerin sayısı, evrimsel geçmişimizdeki aynı üreme avantajını yansıtmayabilir. Öyle olsa bile, bu hipotez, şimdiye kadar önerilen insanlarda aynı cinsiyetten davranış için en sağlam açıklama gibi görünüyor.”

“Politik hassasiyetler nedeniyle…”

“Bazı insanların, aynı cinsiyetten cinsel davranışların genetiği ve evrimi gibi hassas konuları incelemenin uygunsuz olduğuna inandığının farkındayım. Benim bakış açım, insan davranışı biliminin insan doğasının gizemlerine ışık tutmayı amaçladığı ve bunun ortak noktalarımızı ve farklılıklarımızı şekillendiren faktörleri anlamayı içerdiğidir” diyen Zietsch. “Politik hassasiyetler nedeniyle cinsel tercih veya benzeri konuları incelemekten kaçınsaydık, normal insan çeşitliliğinin bu önemli yönlerini karanlıkta bırakırdık” ifadelerini kullandı.

Paylaşın