Acı Çeken Gezegenden 12 Çarpıcı Kare!

İnsan, özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya koyduğu pratiklerle, gezegeni büyük ölçüde değiştirdi. Tabi ki bu değişim olumlu yönde olmadı, ormansızlaşma, kirlilik, buzulların erimesi, su kaynaklarının kuruması gibi… Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.

Haber Merkezi / Bu olumsuz değişim ve dönüşüm gezegenin farklı noktalarında farklı şekillerde geri dönüyor: Orman yangınları, seller, afetler…

24 Eylül 2021’de çekilmiş bir hava fotoğrafı, Greenville, California’da yanmış ağaçların arasında yanmış bir evi gösteriyor.

15 Kasım 2019’da çekilen bu fotoğrafta, Venedik’te bir adam, şehrin son 50 yılın en yüksek gelgitini yaşamasından iki gün sonra, su basmış dükkandan kovayla suyu boşaltıyor.

31 Ekim 2018’de çekilen bir fotoğraf, Rusya’nın kuzeyindeki Novaya Zemlya takımadalarındaki Belushya Guba köyü yakınlarındaki bir çöplükte beslenen kutup ayılarını gösteriyor.

15 Ağustos 2021’de Fas’ın kuzeyindeki Chefchaouen bölgesinde, bir kadın orman yangınlarına bakıyor.

12 Ağustos 2021’de çekilen bu fotoğraf, Çin’in merkezindeki Hubei eyaletindeki Suizhou’da, şiddetli yağmurun ardından bir çocuğu su basmış bölgeden tahliye eden kurtarma görevlilerini gösteriyor.

Tuas Limanı’nın inşasında yapılan bir istinat yapısı. Deniz seviyesinde yaşanacak olası yükselmeye karşı, liman yüksekte inşaa ediliyor.

4 Eylül 2021’de Brezilya, Amazonas eyaleti, Apui’deki Brezilya Amazon yağmur ormanlarının ormansızlaştırılmış bir planını gösteriyor.

15 Eylül 2021’de Endonezya’nın Aceh eyaletindeki Calang’da bir öğrenci mangrov dikmeye hazırlanıyor.

Portekiz’in başkenti Lizbon’da çimenlerin yerini çayırlar alıyor. Görünürde yeşil yok; sadece sarı. 

11 Nisan 2021’de Pasir Ris Plajı.

Bu fotoğraf 24 Temmuz 2021’de çekildi. ABD, California, Plumas County’nin Indian Falls mahallesinin yok oluşu.

Bir de iyi bir fotoğraf, turistler U Minh Ha Ulusal Parkı’ndaki bir melaleuca ormanını ziyaret ediyor.

Paylaşın

ABD Genelkurmay Başkanı Milley’den Acı İtiraf: Afganistan’daki Savaşı Kaybettik

ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi ve başkent Kabil’deki tahliye hakkında Silahlı Hizmetler Komitesi’ne yaptığı açıklamada, ABD’nin Afganistan’daki 20 yıllık savaşı ‘kaybettiğini’ kabul etti.

Haber Merkezi / General Mark Milley, açıklamasında, “Afganistan’daki savaşın, Taliban iktidara geldiğine göre istediğimiz şartlarda sona ermediği açık” ifadelerini kullandı. “Savaş stratejik bir başarısızlıktı” diyen Milley, “Savaş son 20 günde, hatta 20 ayda kaybedilmedi” dedi.

Afganistan’daki 20 yıllık ABD askeri varlığına son verilmesi emrini veren ABD Başkan Joe Biden’ın en üst düzey askeri danışmanı olan Milley, “Savaşın kaybedilmesinde çok geriye giden bir dizi hatalı stratejik kararın etkisi de var” ifadelerini kullandı.

Afganistan’daki yenilgiden bir çok ders alındığını söyleyen Genelkurmay Başkanı Milley, açıklamasının devamında, yenilgiye neden olan bir dizi faktörü sıraladı.

ABD, Afganistan’ı neden işgal etmişti?

El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de ABD’ye saldırmasından günler sonra, Başkan George W. Bush, ‘Amerikan güçlerinin Afganistan’da konuşlu terörist gruba ve Taliban hedeflerine yönelik saldırılar başlattığını’ duyurmuştu.

Başkan Bush operasyonu, “Dikkatlice hedeflenen bu saldırılar, Afganistan’ın terör operasyonlarının üssü olarak kullanılmasını engellemek ve Taliban rejiminin askeri kapasitesine saldırmak için tasarlandı.” diye tanımlamıştı.

Bush, Afganistan’ın büyük kısmını yöneten Taliban’ın, Afganistan içindeki üslerden saldırı planlayan el Kaide liderlerini teslim etme talebini reddettiğini söyledi. El Kaide liderlerini adalete teslim etmeyi amaçladığını belirten Bush, “Şimdi Taliban bir bedel ödeyecek.” açıklamasında bulunmuştu.

Paylaşın

HDP’li Sancar: AK Parti Ömrünü Uzatma Planı Yapıyor

AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddiaları üzerinden “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna HDP’li Sancar; “Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık” dedi.

Halk TV’deki Suat Toktaş ile Liderler Özel programına katılan HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

HDP’nin seçimlerdeki tavrının ne olacağını aktaran Sancar, “Bizim Cumhur İttifakı’nda yer almamız söz konusu değildir. Bir ittifak söz konusu olacaksa, bu bizim kendi ittifakımızdır. Bunun dışında bir arayışımız yoktur” dedi.

Suat Toktaş’ın AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddialarını hatırlatarak “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna Sancar, şu şekilde cevap verdi;

“Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık. Yeni bir mesel de değil bu yarı başkanlık konusu. Bizim dışımızda muhalefetin bazı partilerinin yoklandığına dair bizim bilgimiz var. Benim bildiğim yeni de değil. Bir yıl önce de muhalefeti yokladılar. ‘Acaba sistemi yarı başkanlık gibi bir sisteme çeksek muhalefet nasıl karşılar?’ gibi yoklamalarda yaptılar.

“Başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

Dolayısıyla bir çalışmaları olduğu da biliniyor. Bu aslında AKP çevrelerinin zaman zaman kendilerinin sızdırdığı, zaman zaman da başka kanallardan sızan bir bilgi. Yani bir anayasa taslağı üzerinde çalışıyorlar. Burada da üzerinde çalıştıkları sistemin tam yarı başkanlık olmadığı da anlaşılıyor. Yarı başkanlığın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi başbakanlığın olmasıdır. Önermeye hazırlandıkları sistem de başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

“Eğer aday çıkarmamız gerekecekse”

”HDP aday çıkaracak mı?” sorusuna da yanıt veren Sancar, ”Bu sorunu en son sorulması gerek soru. Biz cumhurbaşkanlığının isimler üzerinde konuşulmaması gerektiğini söylüyoruz. Kişiler değil, ilkeler ve yöntemler. Aday çıkarmamız gerekecekse şimdi yaptığımız gibi yaparız. Bizim adayımızın kim olacağını halk buluşmaları ile demokrasi güçleri ile konuşarak tartışarak belirleriz. Üç sayfa, üç aylık buluşmalar ve bir aylık komisyon tartışmaları üzerine çıktı. HDP’nin önemli özelliği farklı kesimleri bir araya getiriyoruz. Demokrasi ve tartışma bizi bir arada kalmamızı sağlıyor. Eğer aday çıkarmamız gerekecekse, takip edeceğiz” dedi.

”İlke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik”

Sancar ayrıca ”Çok net bir ifade beklemeyin, biz cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday fikrine açık olduğumuzu belirttik. Bunun içinde ilke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik. Eğer bu ilke ve yöntemlerde ortaklaşamazsak bu olabilir ama bunu da ben şimdi söyleyemem” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Bakan Koca Duyurdu: İkinci Doz Aşıda Mavi İl Sayısı 15’e Yükseldi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Kovid-19’a karşı ikinci doz aşı oranımız Aydın ve Zonguldak’ta da yüzde 75’in üzerine çıktı. Böylece Mavi il sayımız 15’e ulaştı. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında yarışalım!” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı üzerinden aşılamaya ilişkin açıklamada bulundu. Bakan Koca, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“Covid-19’a karşı İKİNCİ DOZ aşı oranımız AYDIN ve ZONGULDAK’TA da %75’in üzerine çıktı. Böylece MAVİ İL sayımız 15’e ulaştı. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında yarışalım!

Covid-19’a karşı İKİNCİ DOZ aşı oranı YOZGAT, ERZİNCAN ve MALATYA’DA %65’in üzerine çıktı. Bu üç ilimizin haritadaki rengi SARI. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında %75’i geçmek üzere yarışalım!”

Paylaşın

Aşı Kartı Gelecek Mi? Bakan Koca Açıkladı

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında toplandı. Kurulun gündeminde, yüz yüze eğitim, artan vaka sayıları ve tedbirlerin uygulanması vardı. Bakan Koca, toplantı sonrası yazılı bir açıklama yaptı.

Haber Merkezi / Bakan Koca, yazılı açıklamasında, “Birtakım mecralarda yeni dönemde aşı kartı isteneceği iddia edilmiştir. Bakanlığımızın yurt içinde HES kodu uygulaması dışında bir uygulaması yoktur” ifadelerini kullandı.

Açıklamasında “Son günlerde tedbirlerdeki gevşeklik vaka sayılarına yansıyor. Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız” diyen Bakan Koca’nın toplantı sonrası yaptığı yazılı açıklama şöyle;

“Vaka sayılan içinde okula giden öğrencilerimizin bulunduğu yaş grubunun dağılımı ele alındı. 5-17 yaş arasında bulunan çocuklarımız aktif vakaların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Bu grubun önemli ölçüde aşı programında olmadığını dikkate aldığımızda çocuklarımızda görülen vakaların beklenen bir durum olduğunu ifade etmek isterim. Buna karşın, bu yaş grubundaki çocuklarımızın hastaneye yatışında ya da yoğun bakıma girişinde belirgin bir artış olmamıştır. Mevcut tabloda okula giden çocuklarımız virüs ile karşılaşsa da hastanede tedavi görmesi gereken bir durum ortaya çıkmamaktadır. Her kademede okulların açık kalması için her türlü tedbiri alacağımızı ve okulların mutlak yüz yüze eğitime açık kalacağını tekrar ifade etmek isterim. Aktif vakaların yaş ortalamasının düşmesi hastanede tedavi gören sayısını da azaltmakta ve ümit ederim ki kayıplarımızı da azaltacaktır. Hedefimiz hiçbir hasta kalmayıncaya kadar tedbirlere uymak, aşı ile bağışıklık sağlanıncaya kadar aşı programımızı kararlılıkla sürdürmektir.

Birtakım mecralarda yeni dönemde aşı kartı isteneceği iddia edilmiştir. Bakanlığımızın yurt içinde HES kodu uygulaması dışında bir uygulaması yoktur. Bildiğiniz gibi birçok müesseseye girişte HES kodu uygulamamız bulunmaktadır. HES kodu ile giriş yapılan yerlerde zorunlu kontrol riskli kişilerin dolaşımda olmamasını hedef almaktadır. Bunlar, aktif hasta ya da aktif temaslı kişiler ile sınırlıdır.

“Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız”

HES kodu kişilerin riskli ya da çok riskli olduğunu, aktif hasta olup olmadığını, aktif temaslı olup olmadığını, son 72 saat içinde PCR negatif olup olmadığını ve aşılı olup olmadığı bilgisini içermektedir. Kurum ve müesseseler HES kodundan hangi bilgileri sorgulamak isterlerse sorgulayabilmektedir.

Kıymetli Vatandaşlarım, Salgının seyrinde günlük vaka sayılarında durağan bir hal var. Ancak bu durağanlık düşük vaka sayılarında değil, günlük 20 binin üzerindedir. Bu sayıyı hızla aşağıya düşürecek iki unsur var. Bunlar hızla yüksek oranda aşılı hale gelmek ve tedbirlere uymaktır. Son günlerde tedbirlerdeki gevşeklik vaka sayılarına doğrudan yansımaktadır. Bu gidiş aşı ile toplum bağışıklığı sağlama hedefimize ulaşmak için süreyi uzatmaktadır. Mevcut tedbirlerden ve maskeden en kısa sürede kurtulmanın yolu şimdi tedbirlere uymak ve maskesiz kalabalıklardan uzak durmaktır. Salgının ilk günlerinden bu yana uzunca bir süredir tedbirlere uyumu dile getirdiğimin farkındayım. Ancak önceleri tek korunma yolumuz tedbirlerdi. Bugün ise tedbirlerle birlikte aşı olmaktır. Sabreder ve vaka sayılarını hedeflenen şekilde düşürebilirsek maskesiz günlerimiz başlayacak. Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız.”

Paylaşın

Bakan Özer’den Dikkat Çeken ‘Yüz Yüze Eğitim’ Açıklaması

Yüz yüze eğitimle ilgili hiçbir sıkıntının yaşanmadığını belirten Bakan Özer,  “Şu anda ana odağımız, okulların yüz yüze eğitime devam etmesi. Bu süreçte dördüncü haftamızı başarılı bir şekilde tamamlamak üzereyiz.  Süreç, planlandığı gibi ilerliyor” dedi.

Haber Merkezi / Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Ankara’nın çeşitli ilçelerinden gelen Anadolu lisesi, fen lisesi, imam hatip lisesi, güzel sanatlar lisesi ile mesleki ve teknik Anadolu lisesi öğrencileriyle Bakanlıkta gerçekleşen buluşmada bir araya geldi.

Öğrencilerle sohbet eden Özer,  “Şu anda ana odağımız, okulların yüz yüze eğitime devam etmesi. Bu süreçte dördüncü haftamızı başarılı bir şekilde tamamlamak üzereyiz.  Süreç, planlandığı gibi ilerliyor.” dedi.

Yüz yüze eğitimin yeniden başlaması konusunda hiçbir sıkıntı yaşanmadığını belirten Bakan Özer, salgın şartlarında alınması gereken önlemlere uymanın öneminin altını çizdi.

“Uzun bir aradan sonra yeniden yüz yüze eğitime başlarken istedik ki öğrencilerimizi dinleyelim, bir ihtiyacınız var mı? Yüz yüze eğitimden, Bakanlığın yürüttüğü faaliyetlerden memnun musunuz? Bizden ne gibi beklentileriniz var?” diyerek sözü öğrencilere bıraktı.

Öğrencilerin öneri ve isteklerini dinleyen Bakan Özer, “Okul ortamlarını çok daha zenginleştireceğiz. Bu bağlamda çocuklarımızın kültür, sanat ve sportif etkinliklere daha aktif katılması için çeşitli programlar yapıyoruz.” diye konuştu.

Öğrencilerin Okullara Devam Oranı Yüzde 95’in Üzerinde

Görüşmenin ardından değerlendirmede bulunan Bakan Özer, şunları kaydetti:

“Şu anda temel eğitim ve ortaöğretimde öğrencilerin okullara devam oranı çok yüksek. Türkiye genelinde devam oranı yüzde 95’in üzerinde. Bu, velilerin ve öğrencilerimizin artık önlemleri alarak okula devam etme noktasında bir kaygılarının olmadığını gösteriyor. Bu süreçte en büyük avantajımız, öğretmenlerimizin aşılanma oranlarının oldukça yüksek olması.

Süreçte sınıf bazlı bir önlem yaklaşımı yürütüyoruz. Bu kapsamda 850 bin sınıfımız var, vaka nedeniyle zaman zaman bazı sınıflar uzaktan eğitime geçebilir ama önemli olan açık sınıfların varlığını sürdürmesidir. Diğer taraftan 14 gün ara veren sınıflarımız, dijital platformlar üzerinden canlı sınıf uygulaması ile derslerine devam edebiliyor.”

Bakan Özer, öğrencilerin okulları ile ilgili taleplerinin de hızla karşılanacağını ifade etti.

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Ekonomiye Güven Eylülde Arttı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı ‘Ekonomik Güven Endeksi Eylül 2021’ verilerine göre, ekonomiye güven Ağustos ayında 100.8 iken, eylül ayında yüzde 1.6 oranında artarak 102.4 değerine yükseldi.

Haber Merkezi / Ekonomik güven endeksindeki artış, tüketici, reel kesim (imalat sanayi), hizmet ve perakende ticaret sektörü güven endekslerindeki artışlardan kaynaklandı.

Tüketici güven endeksi bir önceki aya göre Eylül ayında yüzde 1,8 oranında artarak 79.7 değerini, reel kesim güven endeksi yüzde 1 oranında artarak 113.3 değerini, hizmet sektörü güven endeksi yüzde 1.5 oranında artarak 117.8 değerini, perakende ticaret sektörü güven endeksi yüzde 4.8 oranında artarak 115.6 değerini aldı. İnşaat sektörü güven endeksi yüzde 0.7 oranında azalarak 91.8 değerini aldı.

Paylaşın

HDP’li Gergerlioğlu’ndan Diyanet’te Çok Sert Sözler

Bitlis’te bir camide asılı tabelanın fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan HDP’li Gergerlioğlu, Diyanet İşleri Başkanlığı’na “Ey Diyanet, Allah Kürtçe bilmiyor mu?” diye seslendi.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu, sosyal medya hesabından Bitlis’te bir camide asılı tabelanın fotoğrafını paylaştı.

Diyanet İşleri Başkanlığı’na seslenen Gergerlioğlu, paylaşımında, “Ey Diyanet, Allah Kürtçe bilmiyor mu? Bitliste bir cami… Asılı bir tabela… Bitlis yüzde 90’ı Kürt şehridir. Diyanet, camilerde İngilizce, Almanca, Fransızca ve Rusçaya rahatlıkla izin veriyor. Ama Kürtçe tabela asmak ya da Kürtçe hutbe vermek, Kürtçe ibadetini yapmak yasak oluyor” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Küresel İklim Anlaşmaları: Sırada Ne Var?

Dünya, 1990’ların başından beri iklim değişikliğiyle nasıl mücadele edeceğini tartışıyor. Bu tartışmalar sonucu, Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması da dahil olmak üzere birçok önemli anlaşmaya imza atıldı. Uluslarası toplum genellikle iklim değişikliğinin arkasındaki sorunlar hakkında hemfikir, ancak kimin en sorumlu olduğu konusunda fikir ayrılığına düşmüş durumdalar.

Haber Merkezi / Uzmanlar, Paris İklim Anlaşması’nın küresel ortalama sıcaklığın 1,5 santigrat derecenin yükselmesini önlemek için yeterli olmadığını söylüyor. Dünya hedeflenen sıcaklığa ulaşılsa bile, ısı dalgaları ve sel gibi yıkıcı doğa olaylarına maruz kalacak.

Kyoto Protokolü ve Paris İklim Anlaşması’na imza atan ülkeler sera gazı emisyonlarını azaltmayı kabul ettiler, ancak atmosferdeki karbondioksit miktarı artmaya devam ediyor; Dünya endişe verici bir oranda ısınıyor. Bilim insanları, bu ısınmanın hız kesmeden devam etmesi halinde, bir çok dağa felaketi yaşayabileceğimiz konusunda uyarılarına devam ediyor.

COP26 olarak bilinen ve Kasım 2021’de düzenlenecek BM iklim konferansı öncesinde onlarca ülke yeni taahhütlerde bulundu. Yine de uzmanlar, aktivistler ve vatandaşlar bu vaatler konusunda endişeli. Peki, tüm bu endişeleri giderecek sıradaki adım ne olacak?

Montreal Protokolü (1987)

Ozon tabakasını incelten maddelerin azaltılmasına ilişkin “Ozon Tabakasının Korunmasına Dair Viyana Sözleşmesi” 1985 yılında kabul edilmiştir. Sözleşmeyi takiben, ozon tabakasını incelten maddelerin kullanımının ve üretiminin kontrol altına alınmasını sağlamak üzere, “Ozon Tabakasını İncelten Maddelere Dair Montreal Protokolü” 1987 yılında kabul edilmiştir. Protokolde öngörülen azaltım taahhütleri zaman içerisinde daha ileriye götürülmüştür (1990, 1992, 1997, 1999 ve 2016). Bu güncellemeler, yeni maddelerin denetim altına alınmasını ve ek önlemlerin anlaşmaya dahil edilmesini de içermektedir.

196 ülkenin taraf olduğu Montreal Protokolü, çevre konusunda oluşturulmuş en başarılı çok taraflı anlaşma olarak kabul edilmektedir. 1990 yılında, Londra’da, gelişmiş ülkelerin katkıları ile oluşturulan Montreal Protokolü’nün Uygulanması için Çok Taraflı Fon (MLF) kurulmuştur.

Montreal Protokolü, tarihte ilk defa, o dönem henüz kesinlik kazanmamış olan bilimsel sonuçlar ışığında, insan kaynaklı ozon tabakasını incelten maddelerin çok taraflı bir anlaşma temelinde kısıtlanmasını öngörmüştür. Ozon tabakası için uygulanan bu model, iklim değişikliği rejimine bir nevi emsal teşkil etmiştir. Bu kapsamda Montreal Protokolü, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin (BMİDÇS) oluşturulmasında bir dönüm noktasını oluşturmaktadır.

BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (1992)

BM Çevre Programı (UNEP) ile Dünya Meteoroloji Örgütü’nün (WMO) 1988’de ortaklaşa ihdas ettiği Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) ortaya koyduğu insan kaynaklı faaliyetlerin neden olduğu küresel ısınmanın iklim üzerindeki etkilerine karşı, 1992 yılında Rio de Janeiro’da düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda imzaya açılan BMİDÇS, uluslararası alanda atılan ilk ve en önemli adımdır. 21 Mart 1994 tarihinde yürürlüğe giren Sözleşme’ye, aralarında ülkemizin de bulunduğu 196 ülkenin yanısıra, Avrupa Birliği (AB) de taraftır. Ülkemiz Sözleşme’ye 24 Mayıs 2004 tarihinde katılmıştır.

BMİDÇS; taraf ülkeleri, sera gazı emisyonlarını azaltmaya, araştırma ve teknoloji üzerinde işbirliği yapmaya ve sera gazı yutaklarını (örneğin ormanlar, okyanuslar, göller) korumaya teşvik etmektedir. Sözleşme, sera gazı emisyonlarının azaltılması için, ülkelerin kalkınma önceliklerini ve özel koşullarını göz önüne alarak “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesine dayanmaktadır.

Sözleşme, bazı ülkelerin sanayi devriminden sonra iklim değişikliğine sebep olan sera gazlarını atmosfere diğer ülkelerden daha çok salmalarından ötürü daha fazla sorumluluk almaları gerektiği düşüncesine dayanmaktadır. “Ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluklar ve göreceli kabiliyetler” ilkesi ülkelerin bu küresel çabaya sosyo-ekonomik koşulları dâhilinde katkısını öngörmektedir.

Kyoto Protokolü (2005) 

BMİDÇS, iklim değişikliğiyle mücadelede ileriye dönük temel bir adım teşkil etmiştir. Bununla birlikte, sera gazı emisyonlarının küresel ölçekte artmaya devam etmesi ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin giderek daha fazla hissedilir hale gelmesi üzerine, gelişmiş ülkelerin bağlayıcı yükümlülükler üstlenmeleri için BMİDÇS’ye taraf ülkeler mevcut Sözleşme’nin niteliğini güçlendirmek amacıyla, Kyoto Protokolü’nü (KP) müzakere etmeye başlamışlardır. İki buçuk yıl süren müzakereler sonucunda, Protokol, Sözleşme’nin 1997 yılında Kyoto’da yapılan 3. Taraflar Konferansı’nda kabul edilmiş, 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. Ülkemiz Protokol’e 2009 yılında taraf olmuştur. Protokol’e halen 191 ülke ve AB taraftır.

Paris İklim Anlaşması (2015)

Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) kapsamında, iklim değişikliğinin azaltılması, adaptasyonu ve finansmanı hakkında 2015 yılında imzalanan, 2016 yılında yürürlüğe giren bir anlaşmadır. Mart 2021 itibarıyla, BMİDÇS’nin 191 üyesi anlaşmaya taraftır. Anlaşmayı onaylamayan altı BMİDÇS üye devlet vardır: Eritre, İran, Irak, Libya, Yemen ve Türkiye. Bu altı ülke içinde en büyük emisyon kaynağı ilk 20 içinde yer alan İran ve Türkiye’dir. Amerika Birleşik Devletleri 2020’de anlaşmadan çekildi, ancak 2021’de yeniden katıldı.

Paris İklim Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2°C (3,6°F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5°C çaba harcanmasıdır. Çünkü sıcaklık artışını 2°C yerine 1,5 ile sınırlamak riskler ve etkiler anlamında iklim değişikliğinin risklerini ve etkilerini önemli ölçüde azaltacağını kabul edilmektedir. Bunu sağlamak için emisyonların mümkün olan en kısa sürede azaltılması ve 21. yüzyılın ikinci yarısına kadar salınan ve tutulan sera gazlarının dengelenmesi hedeflenmektedir. Anlaşma ayrıca, tarafların iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine uyum sağlama yeteneğini artırmayı ve “düşük sera gazı emisyonları ve iklime dirençli kalkınma yolunda tutarlı bir finansman akışı” sağlamayı hedefliyor.

Paris İklim Anlaşması uyarınca, her ülke küresel ısınmayı azaltmak için üstlendiği katkıyı belirlemeli, planlamalı ve düzenli olarak raporlamalıdır. Hiçbir mekanizma, bir ülkeyi belirli bir tarihe kadar belirli bir emisyon hedefi koymaya zorlamaz, ancak her hedef önceden belirlenmiş hedeflerin ötesine geçmelidir. 1997 Kyoto Protokolü’nün aksine, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki ayrım bulanıktır, bu nedenle gelişmekte olan ülkeler de emisyon azaltma planları sunmalıdır.

Paylaşın

Hayvanlar Aleminin Profesyonel Dövüşçüleri: Zürafalar

Dünyanın en uzun memelileri olan zürafaların, nadiren kendi aralarında kavga ettiğini görürsünüz, ancak kavga ettiklerinde işler gerçekten çirkinleşebilir. Erkekler, ister çiftleşme ister bölge sorununu çözmek için bir kavgaya karıştığında, kafalarını örten boynuz benzeri yapılarla güçlü bir şekilde itmek için kullanırlar. Hedef vurulursa, rakip ciddi şekilde yaralanabilir ve hatta ölebilir.

Haber Merkezi / Zürafalar bu dövüşleri ciddiye alırlar ve profesyonel dövüşçüler gibi aynı sürüden hevesli rakiplerle dövüşerek antrenman yaparlar. Yeni bir çalışma, zürafaların, insanların onurlu olarak değerlendirebileceği ‘kurallara’ sahip olduğunu buldu. Güçlü ve iri erkekler, daha genç ve daha küçük birini seçerek statülerinden yararlanmazlar. Zürafalar, yalnızca kendi statüsündeki rakiplerle dövüşürler.

Hayvanlar aleminde sportmenlik

İngiltere’deki Manchester Üniversitesi’nde yüksek lisans öğrencisi olan Jessica Granweiler ve meslektaşları, 2016 ile 2017 yılları arasında Güney Afrika’daki Mogalakwena Nehri Rezervi’nde zürafaların sosyal davranışlarını yakından takip ettiler. Ardından kimin kiminle ve nasıl dövüştüğünü analiz ettiler.

Profesyonel boksörler gibi, bazı erkekler sağ patilidir ve diğerleri sol patilidir. Hangi taraftan savaşılacağı tercihi, rakipler tarafından her zaman saygı gördü. Eğer iki rakibin ikisi de haklıysa, kafa kafaya dövüşürler. Araştırmada, tespit edilen en önemli noktalardan biride hiçbir hile örneğinin olmaması.

Müsabaka maçları en çok gelecek vadeden genç erkekler arasında yapılır. Profesyonel dövüşler yapan insanlar gibi, ağırlık sınıfına göre ve neredeyse her zaman kendi boyutlarında rakipler seçerler. Daha yaşlı erkek zürafalar, gençler dövüştüğünde, işlerin kontrolden çıkabileceğini hissettiklerinde kavgaları ayırırlar, genellikle hakemlik yaparlar.

Rekabet yeteneklerini test etmektedirler

Sonuçlar birlikte ele alındığında, olgunlaşan erkek zürafalar, tam bir kavgaya girmeden önce rekabet yeteneklerini test etmektedir. Zürafaların sosyal davranışları ve hiyerarşileri üzerinde daha iyi bir idareye sahip olmak, koruma çabalarında önemli olabilir.

Ayrıca bu bulgular, Afrika’daki bazı zürafa popülasyonlarının belirli bölgelerde neden daha büyük veya daha küçük olduğunu da açıklayabilir: baskın bir erkek bir sürüdeki tüm kavgaları kontrol ediyorsa, tek çiftleşen o olabilir. Daha az erkek çiftleştiğinde, popülasyon küçülme eğilimindedir.

Paylaşın