Ali Babacan: Cumhur İttifakı, Cumhuru Batırdı

MHP Lideri Bahçeli’nin kendisi hakkında yaptığı eleştirilere cevap veren DEVA Lideri Babacan, 2001 krizinde MHP’nin iktidar ortağı olduğunu belirterek, “Bugün ise vatandaşlarımızın boğuştuğu ekonomik ve hukuki krizlerin mimarısınız. Kaçış yok, kaçamazsınız. Cumhur İttifakınız, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle cumhuru batırdı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ankara’da partisinin Kahramankazan ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın gündeminde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’de düzenlediği grup toplantısında kendisine yönelik kullandığı ifadeler ve ekonomik kriz vardı. Babacan, konuşmasına, Bahçeli’nin kendisine yönelttiği eleştirilere cevap vererek başladı;

“Krizlerin ortağı Sayın Bahçeli ‘Krizlerin ortağı’ dememize çok alınmış olacak ki grup toplantısından cevap vermiş. Üslubu malum. Sayın Bahçeli konuşurken 18 yaşından küçükleri ekranlardan uzak tutmak lazım. Hakaretlerine cevap vermeyeceğiz. Kendisine sormak istiyorum: Krizlerin ortağı değil misiniz? Bugüne dek bu milletin hayrına, menfaatine ne iş yaptınız? Türkiye’nin ekonomisine, hukukuna hangi katkıda bulundunuz?

Bahçeli’nin farklı tarihlerde yaptığı “Recep Tayyip Erdoğan’dan cumhurbaşkanı olmaz” ve “Milliyetçi Hareket Partisi sözünün eridir. 2023’te cumhurbaşkanı adayımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dır” konuşmalarını kürsüden izleten Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bizim alınız ak, başımız dik. Hiç kimse bizi tutarsızlıkla suçlayamaz. 2001’den bu yana söylediğim, açıkladığım her şeyi ortaya koysunlar. Altına bugün tekrar imza atarım. Sayın Erdoğan’la ilgili böylesine ağır ithamlarda bulunup, dönüp dolaşıp ‘Bizim adayımız Erdoğan’dır diyen bir zihniyet güven oluşturabilir mi? Ne dediği belli olmayan, dün kara dediğine bugün ak diyen, bugün ak dediğine yarın ne diyeceği belli olmayanın hiçbir lafına güven olmaz. O nedenle Sayın Bahçeli’nin herhangi bir sözünü güvenilir bulmak mümkün değil.

“Cumhur İttifakınız, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle cumhuru batırdı”

Sayın Bahçeli’ye sesleniyorum: Size ortak olduğunuz krizleri hatırlatmaya devam edeceğiz. Hiç kaçış yok. 2001’de bu ülkeyi, bu milleti fakirleştirdiğiniz krizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız. Yazar kasalar Başbakanlık binasının önüne atıldığında, çalışma odanız o binadaydı. Millet açlıktan, yoksulluktan bitap iken başbakan yardımcısıydınız. Tek gecede 20’ye yakın banka battığında Devlet Planlama Teşkilatı’ndan sorumlu başbakan yardımcısıydınız. Millî gelirin üçte birini kaybettiğimiz hükûmetin ortağısınız. O tarihte gecelik faizler yüzde 7500’ü görmüştü. Yıllık enflasyon yüzde 70’leri geçmişti. Siz o enflasyona da yüksek faizlere de ortaktınız. Bugün ise vatandaşlarımızın boğuştuğu ekonomik ve hukuki krizlerin mimarısınız. Kaçış yok, kaçamazsınız. Cumhur İttifakınız, Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’yle cumhuru batırdı.

“Sayın Bahçeli ülkeden habersiz, yerlerinden kalkmıyorlar”

Çiftçimiz ‘Ben hayatımda böyle bir dönem yaşamadım’ diyor. Esnafımız ‘Bu kadar büyük bir krizle karşı karşıya kalmadık’ diyor. Sayın Bahçeli ‘Kriz yok’ diyor. Gerçekten ülkeden habersiz. Zaten bu hükûmet küçük büyük ortaklarıyla gerçekleri inkâr ettikleri için ülkenin sorunlarına çözüm bulamıyorlar. Ankara’da kapalı kalmasalar, bizim gibi gezseler, esnafla çiftçiyle dertleşseler belki görecekler ama yerlerinden kalkmıyorlar.

Bugün en zengin ile en yoksul arasındaki fark 26 kata çıktı. Taraflı cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi başladı başlayalı, 3 milyon 200 bin kişi ilave olarak yoksulluk seviyesinin altına düştü. Sayın Bahçeli görmüyor mu? Açlık sınırının altında bir asgari ücret var. Sayın Bahçeli, bunlar sizin eseriniz. Öyle başarılı olduğu zaman ‘sahipleneyim’, kriz çıktığı zaman ‘inkâr edeyim’ yok… Siz ‘Kriz yok’ deyin ve eserinizle övünmeye devam edin…

Sayın Bahçeli, ittifak ortağı olduğunu unutmasın. Krizlerin ortağı olduğunu unutmasın. Bizlere sataşarak, hakaret ederek sorumluluktan kaçamaz. Ülkemiz bu hale düştüyse, Sayın Bahçeli ülkenin bütün sorunlarının sebebine ortaktır. Ama kendisine iyi haberim var: Tıpkı 2001’de onun ortağı olduğu krizden ülkeyi çıkarttığımız gibi; yine ortağı olduğu krizlerden ülkeyi biz çıkartacağız.”

“Sayın Erdoğan; gücümüze, itibarımıza ve bağımsızlığımıza verdiğiniz zararın farkında mısınız?”

Ayrıca kürsüden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Para; tıpkı bayrak gibi, tıpkı milli marş gibi, bir ülkenin gücünü, itibarını, bağımsızlığını simgeler” ifadelerini kullandığı bir videoyu ve Türk Lirası’nın ABD doları karşısındaki değer kaybının grafiğini yayınlayan Babacan şöyle devam etti:

“Madem para bir ülkenin gücünü, itibarını ve bağımsızlığını simgeliyor; siz niye paramızı yere düşürüyorsunuz, pul ediyorsunuz? 2003-2015 döneminde dolar yıllık ortalama yüzde sadece 3,3 artmış. Bu artıştan ne gücümüze ne itibarımıza ne de bağımsızlığımıza zeval gelir. 2018-2021 arası kur yıllık ortalama tam yüzde 22 artmış. Bu sabah baktığımda dolar 9 lira 25 kuruşun üstünde idi. Bizim 1 liramız neredeyse doların onda birine inmiş. Sayın Erdoğan’a soruyorum: Gücümüze, itibarımıza ve bağımsızlığımıza verdiğiniz zararın farkında mısınız?

2002 yılında ekonomiyi devraldığımızda Türkiye dünyanın 21. büyük ekonomisiydi. Biz ne yaptık? Sıraları aştık, 2015’te 16. büyük ekonomi haline geldik. 2015’te yönetimden ayrıldık, ortak akıl ve istişare bitti. 2021 yılında bu yılın kurlarıyla hesap ettiğimizde Türkiye yine dünyanın 21. ekonomisi haline düştü. Bu, hezimetin resmidir. Bu resim, Sayın Erdoğan’ın eseridir. Sayın Bahçeli de buna ortaktır.

“Koskoca ülke koca bir Survivor seti gibi”

Bugün 30’lu yaşlarının ortalarında olan arkadaşlarım çok iyi hatırlar. Gençler, sırt çantasını alıp harçlıklarından biriktirdikleri parayla Avrupa turu yapıyordu. Şimdi bırakın yurtdışında gezmeyi, bugün gençler kendi ülkelerinde kalacak yurt bulamıyor, ev kiralarını ödeyemiyorlar. Sadece gençler değil arkadaşlar, her yaştan insan ‘Geçinemiyoruz’ diyor. Senelerce kamuya hizmet ederek çalışmış memurlarımıza, emekliliğinde reva görülen hayat, açlık. ‘Emeklilik hayali’ diye bahsedilen sohbetler bile yok oldu. Emeklilerin şimdiki hayali; elektrik faturasını ödeyebilmek, doğal gaz faturasının altından kalkabilmek, ay sonunu getirmek. Koskoca ülke koca bir Survivor seti gibi. Üç kuruşla hayatta kalmaya çalışan insanların ülkesi olduk.

Telefon, tablet ve oyun konsolu gibi ürünlerin fiyatlarında inanılmaz bir artış var. Play Station’ı, iPhone’u gençlere lüks görmek bize düşmez. Gençlerin hakkıdır. Bunlar lüks değil. Geçtiğimiz günlerde YouTube’da bir videomuzun altında bir vatandaşımız demiş: Bizim ekonomi yönetiminde olduğumuz dönemde, “Yazları mısır tarlasında günlük 75 lirayla çalışıp, bir ayda en son model oyun konsolunu alabilmiştim’ diyor. ‘Ama şu anda bir doktor, bir aylık maaşıyla alamaz’ diyor. Biz gençlerin dünyadaki akranlarıyla benzer hayatlar yaşayacağı, benzer hayaller kuracağı bir Türkiye istiyoruz.”

Paylaşın

HDP Eş Genel Başkanı Sancar: Bu Düzen Kokuşmuştur

Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, kadrolaşma listeleriyle gündeme gelen TÜGVA’ya yönelik olarak, “Bu vakıf aracılığıyla devleti ve kamuyu kendi arka bahçelerine çevirmişler. Bu ilk örnek değil, kesin olarak belgelerle başka örnekler de çıkacaktır. Çürüme dediğimiz budur. Bu düzen kokuşmuştur, her tarafından pis kokular yayılmaktadır. Toplumu da bu çürümeye mahkum etmek için yalan düzenini tam hız işletmeye devam ediyorlar ama nafile, tutmuyor tutmayacak” ifadesini kullandı.

Haber Merkezi / İktidarın ekonomi politikalarını ve Merkez Bankası’ndaki görev değişikliklerini de eleştiren Sancar, “Bir başka ekonomi yarattılar. Kayıtsız kara ekonomi, rant ve hırsızlık ekonomisi bu. Bir yanda, gece yarısı kararnameleriyle, zamlarla, savaş politikalarıyla sipariş ihalelerle israfla çökertilen kamu kaynakları, halkın ekmeği var, diğer tarafta da yolsuzlukla, talanla oluşturulan bir saray ve sömürü düzeni var. Bu iktidarın zenginleri arttıkça bu ülkede yoksulluk büyümektedir. İktidarın yandaşları arttıkça işsizlik artmaktadır. İktidar ekonomiyi talan ettikçe halkın sofrası boşalmaktadır” dedi.

Sancar, iktidarın savaş politikaları yürüttüğünü ve bunun temelinde ‘Kürt düşmanlığı’ yattığını belirterek, “Bu iktidara karşı samimi, gerçek, demokratik mücadele, savaş politikalarına karşı çıkmaktan geçer. Savaş politikalarına karşı en güçlü birlikteliği oluşturacağız. Bütün Kürt yapıları bir araya gelip savaş karşıtı bir ittifak oluştursunlar. Savaş karşıtı mücadele, birlik oluştursunlar. Halklar arasında betondan duvar ören bu iktidara karşı, savaşa yönelik bir irade duvarı kurmak zorundayız” diye konuştu.

HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, partisinin Meclis’teki grup toplantısında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Sancar’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“(TÜGVA) Bu vakıf aracılığıyla devleti ve kamuyu kendi arka bahçelerine çevirmişler. Bu ilk örnek değil, kesin olarak belgelerle başka örnekler de çıkacaktır. TÜGVA’nın çalışanlarının da bu belgelerin doğruluğunu kabul etmesi, TÜGVA Başkanı’nın önce kumpas, sonra sızdırıldı diyerek itirafta bulunması, bu liyakatsız alımları doğrulamıştır.

Çürüme dediğimiz budur. Bu düzen kokuşmuştur, her tarafından pis kokular yayılmaktadır. Toplumu da bu çürümeye mahkum etmek için yalan düzenini tam hız işletmeye devam ediyorlar ama nafile, tutmuyor tutmayacak. Karşılarında direnenler, hakikat arayıcıları, hak mücadelesinin savunucuları var.

Hep kul hakkından söz edenler bunlar. Kul hakkına girdikleri yetmiyor gibi yerleştirdikleri bu vasıfsız ve yandaş elemanları ile kamu kurumları ve yargıdaki işleyişte de birçok başka büyük soruna yol açıyorlar.  Merve Çavdar, KPSS’yi kazandığı halde atanmadı, intihar etti… Böyle yüzlerce gencimiz var. O yandaşları oraya yerleştirdikleri için emekleriyle bir yere gelenler iş bulamıyorlar, hayatı bile bırakabilecek noktaya gelebiliyorlar. Buna hiç kimsenin hakkı olmadığını her seferinde ortaya koyacağız.

“Halkı çöpten atık sebze meyve aramaya mecbur eden, bu talan düzenidir”

Adalet mücadelesini bu yüzden her türlü bedeli göze alarak yapıyoruz. Yargıdaki çürümenin bir ayağı da tam burada işte. Yandaşlarını yargıya yerleştiriyorlar, yargıdaki savcılarla kumpas davaları açıyorlar, yargıçlarla mahkumiyet veriyorlar. O yüzden bütün bu davalar siyasidir, kumpastır. Ne delil ortaya koyabiliyorlar ne de gerekçelerini haklı çıkarabilecek cümle yazabiliyorlar.

İktidar, kamu kurumlarını, halkın kaynaklarını ve tüm imkanlarını kontrollerindeki vakıflar, cemaatler ve SADAT gibi organizasyonlarla, 5’li çete gibi rantçı cenah arasında pay etmektedir. Halkın sofrasına kuru ekmek bile kalmıyor. Halkı çöpten atık sebze meyve aramaya mecbur eden, bu talan düzenidir.

Hiçbir ülke bu kadar kirlenmeyi kaldıramaz. Hiçbir toplum bu kadar kokuşmuşluğu hak etmez. O nedenle bizler yeni başlangıç, adil bir gelecek, demokratik bir düzen ve barış içinde eşit yaşamı kuracağız. Mutlaka kuracağız. Bu talan düzeninin ekonomideki yansımalarına baktığınızda da aynı şeylerle karşılaşıyorsunuz. Bu iktidar ekonomide de benzer bir düzen kurdu. Bir başka ekonomi yarattılar. Kayıtsız kara ekonomi, rant ve hırsızlık ekonomisi bu. Bir yanda, gece yarısı kararnameleriyle, zamlarla, savaş poltikilarıyla, sipariş ihalelerle israfla çökertilen kamu kaynakları, halkın ekmeği var, diğer tarafta da yolsuzlukla, talanla oluşturulan bir saray ve sömürü düzeni var. Bu iktidarın zenginleri arttıkça bu ülkede yoksulluk büyümektedir. İktidarın yandaşları arttıkça işsizlik artmaktadır. İktidar ekonomiyi talan ettikçe halkın sofrası boşalmaktadır.

“Ülkeyi bir kıtlığa sürüklüyor bu düzen. O yüzden değişmelidir diyoruz”

İktidar yine bir kararname yayınlıyor, Merkez Bankası’ndan 3 kişiyi görevden alıyor… Düzenin kendisi bozuk, öyle müdahalelerle başkan, başkan yardımcısı değiştirmekle daha fazla çöküşe yol açarsınız. Değişmesi gereken iktidar politikaları ve bu sömürgen düzendir. İktidarı da beslendiği bu kirli düzeni de bizlerin görevidir. Kurlardaki değişim… Her gün TL’nin değer kaybı rekor kırıyor. Her yeni rekor yoksullukta biraz daha dibe inmektedir. Devasa borçlar, üretim yok, gübre, saman ithal… Ülkeyi bir kıtlığa sürüklüyor bu düzen. O yüzden değişmelidir diyoruz. Bu ülkenin kaynakları, toplumundur. Bir avuç yandaşa peşkeş çekmelerine dur dememiz bundandır.

Sürekli olarak savaşa yatırım yapan, çatışmadan beslendiği için kendisini buna mecbur hisseden bir iktidar var. Bu iktidar, yeni düzenini bu ittifaklarını savaş politikaları üzerine kurmuştur ve savaş politikaları devam ettikçe bir arada kalabilmektedirler. Savaş, nefret, düşmanlık politikaları bu iktidar ortaklarının tek harcıdır. Savaş politikaların temelinde Kürt düşmanlığı yatıyor. Suriye’ye askeri operasyon tartışıyorlar… Tek nedeni var: Kürt, anasını görmesin yeter ki. Türkiye batsın ama Kürtler de gün yüzü görmesin. Çatışmasızlığın olduğu dönemde 2013-15 arası yıllarda bütçede güvenliğe ayrılan, savunmaya ayrılan miktarla bugün ayrılan miktar arasında uçurumlar var. O gün 50 milyara yakın bir güvenlik bütçesi, bugün 250 milyar civarında bir güvenlik bütçesi. Bu bile iktidarın tutunduğu dalın ne olduğunu göstermektedir. Bu iktidara karşı samimi, gerçek, demokratik mücadele, savaş politikalarına karşı çıkmaktan geçer.

“Halkın ekmeğine gözünü koyanlara dur diyeceğiz”

Savaş politikalarına karşı en güçlü birlikteliği oluşturacağız. Bütün Kürt yapıları bir araya gelip savaş karşıtı bir ittifak oluştursunlar. Savaş karşıtı mücadele, birlik oluştursunlar. Halklar arasında betondan duvar ören bu iktidara karşı, savaşa yönelik bir irade duvarı kurmak zorundayız. Büyük dönüşümün gelebileceği tek yol var. Büyük barış… Bunun için de önce savaşa karşı büyük birlik gerek…

Bütçe önümüze geliyor… Biz halkın bütçesini oluşturmak için halka soruyoruz, onlara danışıyoruz, dertlerini dinliyoruz. Alternatif bütçemizi de halkın bütçesi olarak bu çalışmalarla oluşturacağız. Bu iktidarın bütçesi sömürü, talan, savaş bütçesidir. Biz de bu ülkeye demokrasi, adalet, hakça bölüşüm ve barış bütçesi getireceğiz. Şimdiden hazırlıklarını yapıyoruz. İnşallah yakın zamanda yönetime ortak olduğumuzda bunları halkın desteği ve gücüyle hayata geçireceğiz. Savaş bütçesini yırtıp atacağız, barışın bütçesini getireceğiz. Halkın ekmeğine gözünü koyanlara dur diyeceğiz.”

Paylaşın

Af Örgütü’nden Dikkat Çeken Rapor: Pandemi Döneminde Doğru Bilgilenme Engellendi

Uluslararası Af Örgütü, “hükümetlerin, pandemi nedeniyle medya ve sivil toplum üzerinde daha fazla baskı uyguladığı, buna dezenformasyon dalgasının da eklenmesiyle halkın virüs hakkında kesin bilgilere doğrudan erişiminin engellediği” ifadelerinin yer aldığı bir rapor yayınladı.

Amerika’nın Sesi’nden Arzu Çakır‘ın haberine göre örgüt, dünyanın dört bir yanında birçok hükümetin, eleştirileri susturmak için pandeminden faydalandığını ve devletler tarafından alınan olağanüstü önlemlerin, pandeminin sonunda ortadan kalkması gerektiğini belirtti.

Uluslararası Af Örgütü’nün bu sabah yayınladığı “Kovid 19 salgını sırasında ifade özgürlüğü tehdidi: Yalan ve yanlış bilgilendirme” adlı raporda, pandemi döneminde ifade özgürlüğünün önünde benzeri görülmemiş engeller oluşturulduğu belirtildi. Hükümetlerin, pandemi nedeniyle medya ve sivil toplum üzerinde daha fazla baskı uyguladığı, buna dezenformasyon dalgasının da eklenmesiyle halkın virüs hakkında kesin bilgilere doğrudan erişiminin engellediği belirlendi.

“Pandemi döneminde doğru bilgilenme engellendi”

Af Örgütü Politika ve Araştırma Direktörü Rajat Khosla, rapor dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Salgın boyunca hükümetler ifade özgürlüğüne eşi görülmemiş bir saldırı başlattı. İletişim kanalları hedef alındı, sosyal ağlar sansürlendi ve medya kuruluşları kapatıldı. Gazeteciler ve sağlık çalışanları susturuldu ve hapsedildi. Bunun sonucunda yaşanan bilgi eksikliği, pandeminin etkisini kötüleştiren bir faktör oldu” dedi.

Salgın boyunca gazetecilerin ve sağlık çalışanlarının susturulduğu ve hapsedildiği kaydedilen raporda, “Sonuç olarak, insanlar, kendilerini ve toplumu nasıl koruyacakları da dahil olmak üzere, Kovid 19 hakkında yeterli bilgilere erişemedi. Kovid 19 pandemisi nedeniyle tahminen 5 milyon insan hayatını kaybetti. Bilgi eksikliği muhtemelen bu rakama katkıda bulunan bir faktördü” ifadesine yer verildi.

Özellikle pandeminin başlangıç noktası Çin’e gönderme yapılan raporda, dünyanın dört bir yanında uygulanan baskılar yer aldı. Raporda, “Salgının doğası ve kapsamı hakkında yanlış ve zararlı bilgiler üretmek ve kasıtlı olarak yaymakla suçlanan” kişilere karşı, Şubat 2020 itibarıyla 5 bin 500’den fazla cezai soruşturma açıldığı bilgisine yer verildi.

Uluslararası Af Örgütü, Rusya’da Kovid 19’la ilgili yanlış bilgilerin yayılmasını ciddi şekilde cezalandıran bir yasanın pandemi sona erdikten sonra da yürürlükte kalacağı konusunda uyarıda bulundu. Af Örgütü Direktörü Rajat Khosla, “İfade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamaların yalnızca bir kerelik bir krizle başa çıkmak için, zamana bağlı olağanüstü önlemler olmadığı açıktır. Son yıllarda hükümetler, sivil topluma saldırılarını hızlandırmak için yeni bir bahane buldular” dedi. Raporda, devletler, bağımsız bilgilerin serbest bırakılmasını önlemek için “pandemiyi bahane olarak kullanmayı bırakmaya” davet edildi.

Dijital platformlara eleştiri

Örgüt, hükümetlerin yanı sıra, dezenformasyonla mücadele için yeterince çaba sarf etmeyen dijital platformları da eleştirdi. İnternet devi platformların pandemi dönemindeki rolüne ışık tutan raporda, “kullanıcıların dikkatini çeken içeriği arttırmak için tasarlanan bu platformlar, yanlış veya yanıltıcı bilgilerin yayılmasını önlemek için gerekli özeni göstermedi. Bu ortam, insanların tam olarak bilgilendirilmiş bir görüş oluşturmalarını ve sağlıkları hakkında bilinçli seçimler yapmalarını giderek daha da zorlaştırdı” ifadesi yer aldı. Dünyada aşı karşıtı eylemlerin çoğalmasında bu faktörün katkısı olduğu vurgulanan raporda, “yanlış bilgilendirmenin neden olduğu aşı konusundaki isteksizliği sınırlamak” için “doğru bilginin verilmesinin önemine” vurgu yapıldı.

“Pandemi baskı için bahane olmamalı”

Raporun öneriler bölümünde, pandemi döneminde getirilen ve ifade özgürlüğünü sınırlayan olağanüstü önlemlerin, pandemi sonrasında devam etmemesi gerektiği vurgulandı. Hükümetlerin, insanların sağlık hakkını korumak için acilen bu kısıtlamaları kaldırması ve serbest bilgi akışını sağlaması gerektiği dile getirildi ve “Devletleri ifade özgürlüğü üzerindeki tüm haksız kısıtlamaları kaldırmaya ve halkları pandemi hakkında tam olarak bilgilendirmeyi amaçlayan güvenilir ve erişilebilir bilgiler sağlamaya çağırıyoruz.

Yanlış bilgilendirmeye karşı sansürle değil, aksine özgür ve bağımsız medya ve güçlü bir sivil toplumla mücadele edilebilir. Aynı zamanda devletler, günümüzde internette yanlış ve dezenformasyonun yayılmasının temel nedenlerinden biri olan teknoloji devlerinin yıkıcı iş modelini değiştirmek için çalışmalıdır. İnsanların doğru bilgilenmesi için, kanıta dayalı bilgilere zamanında ve ücretsiz erişime sahip olmalarını sağlamalıdır. Dijital devler de, devekuşu siyaseti yapmayı bırakmalı ve yanlış bilginin yayılmasını engellemek için harekete geçmelidir. Bu şirketlerin iş modellerinin insan haklarını tehlikeye atmadığından emin olmaları gerekiyor” ifadelerine yer verildi.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Türk Lirası Kar Gibi Eriyor

Partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın fiyat istikrarından sorumlu olduğunu ancak bunu sağlayamadığını, Türk lirasının “kar gibi eridiğini” izlenen politikaların ve sıcak siyasetin Merkez Bankası’na müdahale ettiğini ve bankanın sağlıklı karar almasını engellediğini söyledi. Kılıçdaroğlu, “Saray müdahale ediyor ve Merkez Bankası’nın sağlıklı, tutarlı karar almasını engelliyor” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında, Türkiye’nin iyi yönetilmediğini ve bunu herkesin bildiğini belirten Kılıçdaroğlu, “Bu devlet bizim devletimiz. Devletin kurumlarına sahip çıkmak, onların yasal çerçeve içerisinde çalışmalarını özendirmek en çok CHP’ye yakışır” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, konuşmasının devamında, Anayasaya göre, devlet memurlarının suç işlemeye yönelik emirleri yerine getiremeyeceğini belirterek, “Sarayın memurları ayrı, devletin memurları ayrı. Mafyatik ilişkiler içine girenler sarayın memurlarıdır. Talimatı oradan veya onların çocuklarının kurduğu vakıflardan alırlar. Devletin memurunun temel güvencesi yasalardır ve millete hizmet etmektir. Arada dağlar kadar fark var” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisini TBMM’deki grup toplantısında konuştu.  Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Kamuda çalışan 530 bin civarında sözleşmeli personel var. Bunlar diğer memurlar gibi KPSS’ye giriyorlar, aynı eğitimi görüyorlar, aynı iş yerinde beraber çalışıyorlar ama kadrolu memurların haklarına sahip değiller. Astsubayların göreve başlama derecesi bile haksızlık içeriyor. Milletin iktidarında çözülecek. Tazminatları ile ilgili sorun var. Bunun giderilmesi lazım. Daha önce de bu sözler verilmiş.

Muhtarlara belediye meclisi toplantılarına katılmayı bile fazla görüyorlar. Bizim iktidarımızda söz sahibi olacaklar. Sayın Erdoğan müjde ile başlıyor konuşmasına, hayırlı olsunla bitiriyor. Ne müjde var, ne hayırlı olsun. Ben söyledim belki kulağına gider. Kılıçdaroğlu’ndan önce yapacağım diye. Yaptıracağım ona, yaptıracağım!

“Sıcak siyaset Merkez Bankası’na müdahale ediyor”

Devlet bizim devletimiz. Devletin kurumlarına sahip çıkmak, onların yasal çerçevede çalışmasını özendirmek en çok CHP’ye yakışır. Fiyat istikrarından Merkez Bankası sorumlu ama fiyatlar durmuyor. Neden böyle? Sıcak siyaset Merkez Bankası’na müdahale ediyor.

Merkez Bankası’nın kasasında 123 milyar dolar para var ama başkalarının ödünç parası. O para bize ait değil. 123 milyar doların bir senti bile Merkez Bankası’nın kendi parası değil. 128 milyar doları kim aldı? Merkez Bankası’nın dolar satması lazım ama satamıyor. Kasadaki para kendi parası değil, başkasının parası. Millet İttifakı iktidarında Merkez Bankası saat gibi çalışacak. Göreceksiniz ekonominin nasıl düzeldiğini.

Merkez Bankası’nın kendi kültürü var. Dışarıdan eleman getirmek doğru değil. Kültürünü yok eder. Unutmadık, Merkez Bankası’nın kasasından alınan 128 milyar doların Maliye Bakanı’na bırakıldığı süreci unutmadık. Hangi kurla kime satıldığını bilmiyoruz. Hazine’nin internet sitesine girin. Her ay 2 milyar 271 milyon 284 bin dolar faiz ödeniyor. Her saat başı ödenen faiz 3 milyon 111 bin 689 dolar. Bunu dolarla ihale alanlar mı ödüyor, zinhar. Bunu ülkenin fakir fukarası ödüyor.

“Yasal ölçüler içinde çalışan hiç kimseyi tehdit etmek benim haddim değildir”

“Kanun dışı işleri emir olarak telakki edemezsiniz” dedim. Bundan rahatsız oluyorlar. İkili bir yapı ortaya çıktı. Biri, devleti için çalışan memurlar; diğeri Saray için, rantiye için, uyuşturucu baronu için çalışanlar! Devlet memurlarına “Görevinizi yapın” dedim. “Kim yasa dışı talimat verirse orada durun ve yapmayın, hırsızlığa bulaşmayın” dedim. Saray ve şürekâsı savcılığa suç duyurusunda bulunacaklarmış, bulunmazsanız namertsiniz. Yasal ölçüler içinde çalışan hiç kimseyi tehdit etmek benim haddim değildir.

Kim devlete hizmet ediyorsa başımın üstünde yeri vardır. Ama mafyatik ilişkilere girenleri tehdit ediyorum. Kimsenin hakkını yedirmeyeceğim. Bütün kamu görevlilerine sesleniyorum: Görevinizi millet adına yapınız, mafyatik ilişkiler sizi zorlarsa bu kardeşinize haber verin, oraya gelip onların başına çökeceğim.

Saray’ın baş memuru var. Fuat Bey. Vesayet ve paralel yapı oluşturmaya çalışıyormuşum. Çalışanlarımızın diyor. Kimsin sen? Devlet memuru ne zamandan beri çalışanlarınız oluyor. Bu lafı kullandığın andan itibaren toplumu bölüyorsun. Devletin memuru milletin işini yapar. Kullandığım her cümlenin kanunda yeri vardır. Gideceksin Erdoğan ailesinin vakfından torpil yapacaksın, devlete yerleşeceksin. Biz bunu yapınca kıyamet kopacak.”

Paylaşın

AİHM, Türkiye’yi Bir Kez Daha Mahkum Etti

AİHM, Vedat Şorli adlı kişinin sosyal medya paylaşımları nedeniyle Cumhurbaşkanına hakaret suçundan 11 ay 20 gün hapis cezasına çarptırılmasının ‘ifade özgürlüğü ihlali’ olduğuna hükmederek, Türkiye’yi Şorli’ye 7 bin 500 euro tazminat ödemeye mahkum etti.

Kararda söz konusu davada Şorli’nin gözaltına alınmasının yargılama öncesi tutukluluk halini gerektirecek bir durum olmadığı vurgulandı. Mahkeme ayrıca, Türk Ceza Kanunu’nun 299’ncu maddesiyle düzenlenen Cumhurbaşkanına Hakaret suçunun “ifade özgürlüğü” ile uyumlu olmadığına karar verdi.

Kararda devlet, hükümet veya herhangi bir yürütme, yasama, yargı organının, medyada eleştiri konusu olabileceği ifade edildi. Özel kanunlarla hakaretle ilgili daha fazla koruma sağlamanın konvansiyonun ruhuna aykırı olduğuna vurgu yapan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), devletin cumhurbaşkanının itibarını savunmak için ona özel bir ayrıcalık geliştiremeyeceği belirtildi.

Emsal niteliğinde bir karar

Mahkeme Türkiye’yi Şorli’ye 7 bin 500 euro tazminat ödemeye mahkum etti. Ayrıca mahkeme Türkiye’den TCK 299’u AİHM içtihatlarıyla uyumlu hale getirilmesini istedi

Kararda Avrupa Konseyi’ne üye birçok devletin hakaret için hapis cezasını kaldırdığını vurgulayan mahkeme, Azerbaycan ve Türkiye gibi devletlerin buna devam etmesinden endişe duyulduğunu kaydetti. Cumhubaşkanına hakaret davaları ile ilgili verilen bu ilk karar emsal niteliği taşıması açısında önem arz ediyor.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Berna Laçin ‘Kiraz Pahalı’ Dediği İçin İfadeye Çağırıldı

Oyuncu Berna Laçin, sosyal medya hesabından ‘kiraz pahalı’ dediği için ifadeye çağrıldığını duyurdu. Laçin, paylaşımda, “Beni ifadeye çağırdılar yine, kiraz pahalı dedim diye” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Berna Laçin, paylaşımda Orhan Veli’nin bir şiirine de atıfta bulunarak, “Beni ifadeye çağırdılar yine Kiraz pahalı dedim diye; kiraz alınmamış sana ne. Bilinen biri değil isim vermeyeyim de harçlığını alamasın. Kısaca ‘pahalı’ diyene sopa Orhan Veli ne demiş, ‘Bedava yaşıyoruz, bedava; Hava bedava, bulut bedava; kelle fiyatına hürriyet, esirlik bedava” dedi.

Berna Laçin kimdir?

20 Ağustos 1970’de İzmir’de dünyaya gelen Berna Laçin, İstanbul Devlet Konservatuvarı Tiyatro bölümünde eğitim görmüştür. Laçin, Gökkuşağı, Böyle mi Olacaktı, Ateş Dansı, Uğurlugiller, Evdeki Yabancı, ve Belalı Baldız gibi pek çok unutulmaz dizide ve 3 sinema filminde rol almıştır. 1996 yılında Tolga Eşiz ile evlenen Laçin, Her Şey İçin Berna Laçin adlı programın sunuculuğunu da üstlenmiştir.

Berna Laçin’in rol aldığı dizi ve filmler;

Sevdiğim Adam, Koltuk Belası, Yarına Gülümsemek , Kızılırmak Karakoyun, Gökkuşağı, Sahte Dünyalar, Bir Kadının Anatomisi, İlk Aşk, Böyle mi Olacaktı, Ateş Dansı, Evdeki Yabancı, Aslı, Seni Yaşatacağım, Bir Dilim Aşk, Belalı Baldız, Yıldızlar Savaşı, Aşk Ekmek Hayaller, Merhaba Güzel Vatanım

Berna Laçin’in rol aldığı tiyatro oyunları;

Hoşgeldin Boyacı: Donald Churchill, Dönme Dolap : Eric Assous, Yeni Baştan \ “Chapter Two” : Neil Simon, Kadınlar da savaşı yitirdi : Curzio Malaparte, Teope : Çoşkun Büktel, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım : Haldun Taner

Paylaşın

TÜSİAD: Toplumsal Adaleti Tesis Etmemiz Gerekiyor

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplandı. TÜSİAD Toplantıda konuşan YİK Başkanı Tuncay Özilhan ve TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, gündeme dair gelişmeleri değerlendirirken, laiklik, çoğulcu demokrasi ve hukuk vurgusu yaptılar.

Haber Merkezi / YİK Başkanı Özilhan, toplantıdaki konuşmasında, “Toplumsal adaleti tesis etmemiz gerekiyor ve başta Merkez Bankası olmamak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığı tartışma dışı olmalı” ifadelerini kullanırken, TÜSİAD Başkanı Kaslowski ise, “Kadınların birçok gelişmiş ülkeden daha önce siyasi haklarını elde ettiği Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kabul edilebilir değil” dedi.

Konuşmasında, “Bereketsiz ve dengesiz ekonomik büyüme, mahşerin dört atlısı arasında yer alıyor” ifadelerini kullanan Özilhan’ın açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

“Dünyadaki jeopolitik riskler artıyor. Türkiye’nin yüzde 60’ı çölleşmeyle karşı karşıya. Su rezervleri tarihsel olarak en düşük seviyelerine iniyor… Kuraklık tarımı ve çiftçileri olumsuz etkiliyor.

Şu anki ekonomik modeli tamamen değiştirmemiz, karbon nötr bir ekonomi olmayı hedeflememiz gerekiyor… Toplumsal adaleti tesis etmemiz gerekiyor.

Başta Merkez Bankası olmamak üzere düzenleyici kurumların bağımsızlığı tartışma dışı olmalı… Hukukun üstünlüğü, katılımcı demokrasi ve kuvvetler ayrılığı hayati önemde.

Cari açık ve bütçe açığına beceri açığı, bilgi açığı, liyakatlı kadro açığı ve yönetişim açığı da ekleniyor. Düşen sadece TL’nin değeri değil, su rezervlerimiz, birbirimize güvenimiz, ihracatımızda yüksek teknolojili ürünlerin payı, mutluluk ve huzurumuz da geriliyor. Sadece makroekonomik dengesizlikleri değil, bölgesel kalkınma farklılıklarını ve gelir dağılımı bozukluklarını da gidermek istiyoruz.

Faiz ve enflasyonun yanı sıra emisyonları, hava, su ve toprak kirliliğini de azaltmak gerekiyor. Üretimin, tüketimin, yatırımların artmasına ihtiyaç duyduğumuz kadar, hak ve özgürlük alanlarının genişlemesine de ihtiyaç duyuyoruz.”

“Kurumsuzlaşma, dış sermayenin gelmemesinin en önemli nedeni”

TÜSİAD Başkanı Kaslowski’nin konuşmasından öne çıkan bölümler ise şöyle:

“Meclis’te kabul edilmesini memnuniyetle karşıladığımız Paris Anlaşması kriterilerine bir an önce uyum sağlamalıyız, aksi durumda çevresel tehditlerle baş edemeyiz.

Kurumsuzlaşma, dış sermayenin gelmemesinin en önemli nedeni.

Toplumların refahını belirleyen maddi olmayan kaynaklarıdır. İleri ülkelerin gerisinde kalmamak için raporumuzda ısrarla altını çizdiğimiz şu üç unsurun yer aldığı seferberlik içine girmemiz lazım. Bu üç unsur İnsani gelişme yetkinleşme, bilim teknoloji ve inovasyon, siyasi ekonomik toplumsal kurum ve kurumlar. Bu üç unsur bir bütünlük arz eder.

Kadınların birçok gelişmiş ülkeden daha önce siyasi haklarını elde ettiği Türkiye’de, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kabul edilebilir değil.”

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Ne Zaman Okula Dönecek?

Taliban’ın Afganistan’da iktidara gelmesinden kısa bir süre sonra, “güvenli” bir öğrenme ortamı oluşturulana kadar kadınların evde kalmaları gerektiğini açıklamıştı. Sadece erkekler ve ilkokul çağındaki kızlar okula devam edebildi.

Haber Merkezi / Bu yönde olumlu bir gelişme yaşandı; tüm kadınlar yakında okula geri dönebilecek. İçişleri bakanlığı sözcüsü Saeed Khosty, El Cezire’ye verdiği demeçte, “Bilgilerime göre, çok kısa bir süre içinde tüm üniversiteler ve okullar yeniden açılacak ve tüm kızlar ve kadınlar okula ve öğretmenlik işlerine geri dönecek” dedi.

Taliban’ın 1996-2001 yılları arasında yönettiği Afganistan’da kadınların ve kızların eğitim görmeleri yasaklanmıştı. 2001 ABD öncülüğündeki işgalden sonra, kadınlar ve kız çocukları okula ve üniversiteye gitmeye başladı. UNESCO’ya göre, kadın okuryazarlığı 2018 yılına kadar yüzde 30’a ulaştı.

Taliban iktidara geldiğinden beri binlerce kişi Afganistan’dan kaçarken, birçoğu haklarını korumak için mücadele ediyor. Kadınların çalışma hakkı, hareket özgürlüğü, eğitim ve siyasi katılım haklarının talep edildiği protestolar, Taliban tarafından kurşun, cop ve kamçı kullanılarak dağıtıldı. Taliban, ayrıca, Kabil’in belirli bölgelerinde izinsiz toplanmaları yasakladı.

Paylaşın

Buldan: HDP Demokratik Siyasete Yön Vermeye Devam Edecek

Partisinin Ağrı’da düzenlediği “Demokrasiye Çağrı” mitinginde konuşan HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “HDP’nin yarattığı umudu ve cesareti görmek isteyenler, HDP’yi engellemeye ve durdurmaya çalışanlar gelsinler, bu meydanlara baksınlar, kararlarını ondan sonra versinler. Her bijî hevalino. Onlara inat HDP büyüme devam edecek, HDP genişlemeye devam edecek. HDP milyonların partisi olmaya devam edecek. Demokratik siyasete yön vermeye devam edecek” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Buldan’ın Ağrı programında iktidarın olası Suriye operasyonu, ekonomik tablo, Kürt sorunu ve muhalefete çağrı vardı. AKP’nin Suriye’ye askeri operasyon planladığını söyleyen Buldan, “Dolar 10 liraya yaklaştı, onlar ne yapıyor? Suriye’ye gitmek için bir kez daha yol aramaya başladılar. Bu ülkeyi savaş politikaları ile düzlüğe çıkaramazsınız. Doların düşmesini de krizlerin bitmesini de ancak savaş politikalarını bitirerek yapacaksınız” dedi.

HDP’nin 9’ncı yılını geride bıraktığını hatırlatan Buldan, “HDP kurulduğu günden beri her gün baskı, engelleme ve her türlü anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalan bir partiyiz ama 9 yıldır hiçbir şekilde taviz vermedik, boyun eğmedik. Bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. HDP gümbür gümbür geliyor” diye konuştu.

Buldan, muhalefete açık çağrısında ise, “Kapımız bugün muhalefette olan bütün partilere açıktır. Muhalefet partileri bir araya gelirse, birlik olursa AKP hükümetinin bir daha iktidara gelmesini engelleyebiliriz. HDP böyle bir yoldadır. Kapımızın herkese açık olduğunu söyledik, ama HDP bugün bütün bileşenleri ile birlikte daha da büyümenin ve daha da genişlemenin, iktidara gitmenin yollarını ve yöntemlerini arar, bulur ve bunu da gerçekleştirir” ifadelerini kullandı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın partisinin Ağrı’da düzenlediği “Demokrasiye Çağrı” mitinginde yaptığı konuşma şöyle;

“Merhaba gelê me yê hêja, dayikên bi rûmet, ciwanên hêja. Hûn bi xêr hatine, ser seran ser çavan! Sizlerle gurur duyuyoruz. Bugün bu alanda toplanan Ağrı halkı başta olmak üzere, bölgenin dört bir yanından gelen başta yönetici arkadaşlarımız ve siz değerli halkımıza en derin sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. Hepiniz hoş geldiniz sefalar getirdiniz. HDP’nin başlatmış olduğu ‘Demokrasiye Çağrı’ mitingine hepiniz sefalar getirdiniz.

Bu 27 Eylül tarihinde Ankara’da gerçekleştirmiş olduğumuz ‘Demokrasiye Çağrı’ deklarasyon metnimizin halkımızla buluşturma faslını geliştiriyoruz. İlk buluşmamızı da Ağrı’da gerçekleştiriyoruz. Bu miting önemli ve anlamlıdır. HDP’nin yarattığı umudu ve cesareti görmek isteyenler, HDP’yi engellemeye ve durdurmaya çalışanlar gelsinler, bu meydanlara baksınlar, kararlarını ondan sonra versinler. Her bijî hevalino.

Onlara inat HDP büyüme devam edecek, HDP genişlemeye devam edecek. HDP milyonların partisi olmaya devam edecek. Demokratik siyasete yön vermeye devam edecek. Onlar bizi engellemeye çalışıyorlar. Onlar bizi durdurmaya çalışıyorlar. Yürüdüğümüz yolun doğru bir yol olduğunu bildikleri için bu yolun önünü kesmeye çalışıyorlar. Ama onlara inat bir kez daha diyoruz ki “gittiğimiz ve durduğumuz yolda asla tökezlemeyeceğiz, asla durmayacağız, asla bu kararlılığımızı yitirmeyeceğiz”. Bu da onlara dert olsun, bu da onlara ders olsun.

İleriki süreçlerde demokratik iktidarın bir parçası olacağız

Biz iki gün önce HDP’nin 9’uncu kuruluş yıl dönümünü kutladık. HDP 9. yılına girdi. Kurulduğu günden beri her gün engellemeler ve baskılarla, her türlü anti demokratik uygulamalarla karşı karşıya kalan bir partiyiz. Ama 9 yıldır hiçbir şekilde taviz vermedik, diz çökmedik, boyun eğmedik. Bundan sonra da boyun eğmeyeceğiz, diz çökmeyeceğiz, biat etmeyeceğiz. Bütün bu baskılara rağmen HDP gümbür gümbür geliyor. İşte buraya geldik. Bu hava neyin havası, bu rüzgar neyin rüzgarı? Elbette HDP’nin havası, HDP’nin rüzgarı.

Allah da bizimle, Ağrı halkı ile beraber. Şimdilik demokratik bir muhalefet yürütüyoruz. Ancak bu böyle devam etmeyecek. İleriki dönemlerde, ileriki süreçlerde demokratik iktidarın bir parçası olacağımıza bir kez daha Ağrı halkının huzurunda söz veriyoruz. Biz bu yola büyük bedeller ödeyerek, büyük emekler vererek çıktık. Kadınlar ayrı emek verdi, ayrı bedel ödedi, annelerimiz ayrı bedeller ödedi.

Halkımız ayrı emek verdi ve bedeller ödedi. Ödediğimiz bedellerin ve verdiğimiz emeklerin elbette karşılığı olacaktır. Bunun karşılığında, önümüzdeki seçimlerde HDP bu ülkeyi yöneten bir parti olacaktır. Hiç kimsenin bundan kuşkusu olmasın. Çünkü bu ülkeyi yönetenler büyük zulümler yaptılar. Sarayın, iktidarın penceresinden bu ülkeyi güllük gülistanlık görebilirler. Ama o sarayın penceresinden Ağrı’ya bir baksınlar. Ağrı halkının yaşadığı yoksulluğu, sefaleti, işsizliği oradan göremezler.

Gençler, kadınlar ve halklar sandıkta hesap soracak

Buraya gelmeden, halkın içine girmeden Ağrı halkının yaşadıklarını asla göremez, bilemezler. Burada da, Türkiye’de de; işçiyi, emekçiyi, esnafı açlığa, yoksulluğa ve sefalete mecbur ve mahkum edenlerin sandıklarda verecekleri hesaplar var. Bu hesap mutlaka ama mutlaka sandıklarda ve seçimlerde sorulacaktır. Ağrı halkı da, Türkiye halkı da bu hesabı soracaktır. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Çünkü hak ihlallerini, insan kaçırmayı, ağzını açanı tutuklamayı kendilerine bir yol edindiler. Bu ülkede adalet diye bir şey bırakmadılar, demokrasinin kırıntılarını bile bırakmadılar. Bu ülkede gençlerin geleceğini çaldılar, kadınların sokaklarda dolaşmasını güvenli olmaktan çıkardılar. Onun için gençlerin de, kadınların da, tüm halkımızın da AKP iktidarından soracağı hesap sandıklarda ve seçimlerde olacaktır.

Bu kentte iradesine, kimliğine, geleceğine sahip çıkan bir halk var

Biz Ağrı halkının ekonomik anlamda nasıl sıkıntılar yaşadığını biliyoruz. Geçen hafta ekonomi komisyonumuz Ağrı’ya geldi, Ağrı halkıyla görüştü. İşçilerle görüştü, esnafla görüştü ve Ağrı halkının kan ağladığının tespitini yaptı. Esnaf dükkanını açamıyor, siftah yapamıyor. İşçi ve çifti yem, saman alamıyor; hayvanını besleyemiyor. Bu kentte saman ve yem fiyatları, hayvan fiyatlarından daha pahalı olmuş. Arkadaşlarımız bunun tespitini yaptılar. Ama burada, bu kentte bir şey daha var. Bu kentte iradesine, kimliğine, kültürüne sahip çıkan bir halk var, siz varsınız. İyi ki varsınız, iyi ki buradasınız. Hepinizin emeğine sağlık!

Bu ülkeyi nasıl yönettiklerini biliyoruz. Bu ülkede savaş politikalarını barışın önüne koydular. İşte savaş politikaları olduğu için bugün ekonomide bir patlama var; ekonomik, sosyal ve siyasi krizler var. Türkiye halkları savaş istemiyor, bu ülkenin kaynaklarının barışa yatırılmasını istiyor. Savaş politikalarının barış politikalarının önüne konulmasına rıza göstermiyor. Bugün dolar 10 liraya yaklaştı.

Onlar ne yapıyorlar? Suriye’ye gitmek için bir kez daha yol aramaya başladılar. Bu ülkeyi savaş politikalarıyla düzlüğe çıkaramazsınız. Bu ülkede doların düşmesini de, ekonominin düzelmesini de, krizlerin sonlanmasını da ancak ve ancak savaş politikalarına son vererek yapacaksınız. Bunun başka bir çaresi yok, alternatifi yok. Barışa yatırım yapacaksınız. Bu ülkeye barışı getirmek zorundasınız. İşte HDP bunun için vardır. HDP iktidara bunun için yürüyecek. Barış, özgürlük, adalet için yürüyecek. Bu ülkeye barış ve özgürlük gelsin diye yürüyecek.

Halkların iradesini gasp ederek ve hapsederek Kürt sorununu çözemezler

Her gün televizyonlara çıkıp bin bir yalan söyleyerek halkı bu yalanlarla kandıracaklarını zannediyorlar. Ama artık Türkiye halklarının yalanlara karnı tok. Sizin yalanlarınızın ne anlama geldiğini bilen bir Türkiye toplumu var. Televizyonlarda, çıktıkları programlarda söyledikleri en birinci yalan: Kürt sorununu çözdük, artık böyle bir sorun yok diyorlar.

O zaman size soruyoruz. Bir halkın iradesini gasp ederek, belediyelerini gasp ederek, kayyım atamakla Kürt sorununu çözdünüz mü? Peki Figen Yüksekdağ’ı, Selahattin Demirtaş’ı hala cezaevlerinde tutarak mı Kürt sorununu çözüyorsunuz? Kürt çocuklarını her gün panzerlerle ezerek mi Kürt sorununu çözüyorsunuz? Bir halkın dilini, kültürünü, kimliğini tanımayarak mı Kürt sorununu çözüyorsunuz? Artık sizin yalanlarınıza Türkiye halkının da Kürt halkının da karnı tok.

Bu ülkeyi yönetmeye gelirken şöyle söylediler; Türkiye’yi uçuracağız, Türkiye’yi şahlandıracağız. Ama uçan da, şahlanan da kendileri oldu. Çünkü kendilerinden, yandaşlarından başka, kendi adamlarından başka hiç kimseye ne hayat hakkı ne de ekonomik anlamda hiçbir şey tanımadılar. Varsa yoksa kendi yandaşları, kendi akrabaları. Bu ülke sanki varsa yoksa AKP’den ibaretmiş gibi kendilerine yatırım yaptılar. Oysa bu ülkede başka partiler, başka halklar var. Kürtler var, Aleviler var, Ermeniler var, Çerkezler var, Süryaniler var.

En önemlisi de bu ülkede kadınlar var, gençler var. Kadınların geleceğine yatırım yapmadan bir ülkenin düzlüğe çıkması mümkün değil. Bir ülkede gençlerin geleceğini düşünmüyorsan, o zaman sen bu ülkeye hiçbir yatırım yapmamışsın demektir. Ağrılı gençler Ağrı’da iş bulamıyor. Ağrılı gençler başka illere göç ediyor, oralarda iş bulmaya çalışıyor. Bu Ağrı halkına reva görülen yaşam biçimdir. Bu yaşam biçimini Ağrı halkı kabul etmiyor, Ağrılı gençler kabul etmiyor, Ağrılı kadınlar hiç kabul etmiyor.

Deklarasyon metnimize hep beraber sahip çıkalım

Bir deklarasyon yayınladık. Bu deklarasyon bizim tutum belgemizdir. Bu tutum belgemiz iyi bir karşılık buldu. Bir çok kesimden bu deklarasyonun Türkiye’nin yol haritası olduğuna dair önemli mesajlar aldık. Şimdi bu deklarasyona sahip çıkma zamanıdır. Türkiye’yi kurtaracak olan, Türkiye’yi düzlüğe çıkaracak olan, Türkiye’deki bütün krizlerin ve kaosların önüne geçecek olan 11 maddeden oluşan bir tutum belgemizi yayınladık.

Şimdi bu tutum belgemizle birlikte, kendisine insanım diyen ve vicdanı olan tüm kesimlere, demokratlara, kanaat önderlerine, STK’lara, kadın hareketlerine, gençlere çağrımızdır: Gelin hep birlikte el ele vererek, bu tutum belgesini esas alarak Türkiye’nin barışa, demokrasiye ve özgürlüklere olan ihtiyacına karşılık bu tutum belgesine sahip çıkalım. Türkiye’nin demokratikleşme yolundaki en önemli adımlarından birini hep birlikte atalım. Bu çağrımızı Ağrı halkına, Türkiye’nin her yerine yapıyoruz.

Kapımız bugün muhalefette olan bütün partilere açıktır

Kapımız bugün muhalefette olan bütün partilere açıktır. Muhalefet partileri bir araya gelirse, birlik olursa AKP hükümetinin bir daha iktidara gelmesini engelleyebiliriz. HDP böyle bir yoldadır. Kapımızın herkese açık olduğunu söyledik, ama HDP bugün bütün bileşenleri ile birlikte daha da büyümenin ve daha da genişlemenin, iktidara gitmenin yollarını ve yöntemlerini arar, bulur ve bunu da gerçekleştirir.

Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Bir kez daha hepinize partinize sahip çıktığınız için teşekkür ediyorum. Sadece partiye değil, yayınlamış olduğumuz tutum belgemize de sahip çıkmanızı önemle rica ediyorum. Tutum belgemiz, özgürlüklere, demokrasiye giden yolun ilacıdır. Bu ülkeyi kurtaracak olan HDP’nin yol haritasıdır diyor ve hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.”

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok Bölge İçin Sağanak Yağış Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Marmara, Akdeniz, Doğu Anadolu ve Karadeniz’inde bulunduğu bir çok bölge için sağanak yağış uyarısında bulundu. MGM, sağanak yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Marmara’nın doğusu, Karadeniz, Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusu ile Kırklareli kıyıları, İstanbul’un kuzeybatısı, Çanakkale’nin iç, Balıkesir’in kuzey kesimleri, Çankırı, Yozgat ve Sivas çevreleri ile bu akşam saatlerinde Adana ve Osmaniye’nin güney kesimleri ile Hatay çevrelerinin yerel olmak üzere aralıklı sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında yerel olarak kuvvetli olması bekleniyor.

Hava sıcaklıklarının kuzey, iç ve batı kesimlerde mevsim normalleri altında, güney kesimlerde mevsim normalleri civarında seyredeceği tahmin edilirken, rüzgarın genellikle kuzey yönlerden, Doğu Anadolu’nun güneydoğusu ile Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, yağış alan yerlerde yağış anında kuvvetli esmesi bekleniyor.

Yağışların, Orta ve Doğu Karadeniz kıyılarında yerel olarak kuvvetli olması beklendiğinden ani sel, heyelan, su baskını, yıldırım, dolu yağışı, yerel kuvvetli rüzgar ve fırtına ile ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, doğusu ile Kırklareli kıyıları, İstanbul’un kuzeybatısı, Çanakkale’nin iç, Balıkesir’in kuzey kesimlerinin sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Ege Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu geçeceği bekleniyor. Akdeniz Bölgesi’nin ise parçalı yer yer çok bulutlu, bu akşam saatlerinde Adana ve Osmaniye’nin güney kesimleri ile Hatay çevrelerinin sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı yer yer çok bulutlu, Çankırı, Yozgat ve Sivas çevrelerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Batı Karadeniz’in çok bulutlu, bölge genelinin aralıklı sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Orta ve Doğu Karadeniz’in ise, çok bulutlu, bölge genelinin aralıklı sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; bölgenin kıyı kesimlerde yerel olarak kuvvetli olması bekleniyor. Yağışların Doğu Karadeniz’in yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bölgenin kuzey ve doğusunun aralıklı sağanak ve yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların kuzeydoğusunun yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı yer yer çok bulutlu, Siirt çevrelerinin kısa süreli ve yerel olmak üzere sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği bekleniyor.

Paylaşın