İran 2020’de 4’ü Çocuk 250’den Fazla Kişiyi İdam Etti

Birleşmiş Milletler (BM), İran’ın 2020’de en az 4’ü çocuk 250’den fazla kişiyi, bu yıl ise, şimdiye kadar 9’u kadın ve bir çocuk olmak üzere 230 kişiyi idam ettiğini duyurdu. Orta Doğu ülkeleri içerisinde gerçekleştirilen idamların yarısından fazlası İran’da uygulandı.

Haber Merkezi / Uluslararası Af Örgütü’ne göre, idam sıralamasında İran’ı Mısır, Irak ve Suudi Arabistan izledi. Af Örgütü’nün açıkladığı verilere göre, 2020’de Orta Doğu’da 493 idam cezası uygulandı.

BM İnsan Hakları İran Özel Raportörü Cavid Rehman, BM Genel Kurulu İnsan Hakları Komitesinde yaptığı konuşmada, İran’ın idam cezasını “endişe verici düzeyde” uygulamaya devam ettiğini söyledi.

Rehman, son raporunda İran’ın idam cezasını uygulamada kullandığı gerekçelerle ilgili “belirsiz ulusal güvenlik suçlamaları” gibi ciddi endişelere vurgu yaptığını ifade ederek ülkenin “en temel güvenlik önlemlerinin bile bulunmadığı kusurlu yargı süreçlerine” sahip olduğu değerlendirmesinde bulundu.

Rahman, ayrıca, mahkemelerin işkence altında zorla alınan ifadeler güvenmesi… İran İslam Cumhuriyeti’nde ölüm cezasının uygulanmasının keyfi olduğu sonucuna götürdüğünü belirtti.

Paylaşın

Irak ve Suriye Tezkeresi TBMM’den Geçti

Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere Irak ve Suriye’ye gönderilmesi konusunda Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulunda CHP ve HDP’nin “hayır” oylarına karşı AKP, MHP ve İYİ Partinin “evet” oylarıyla kabul edildi.

Haber Merkezi / Irak ve Suriye tezkeresinde, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan gelişmeler ve süregiden çatışma ortamının milli güvenlik açısından taşıdığı risk ve tehditlerin artarak devam ettiğinin altı çizilen Cumhurbaşkanlığı tezkeresinde, şunlar kaydedildi:

“Ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin, 2170 (2014), 2178 (2014), 2249 (2015) ve 2254 (2015) sayılı kararlarıyla, Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve bağımsızlığının teyit edilmiş olmasının ve yine 2170 (2014) sayılı kararda bu ülkelerdeki terör faaliyetlerinin kınanarak, DEAŞ ve benzeri terör örgütlerinin faaliyetlerine karşı Birleşmiş Milletler üyesi tüm ülkelere 1373 (2001) sayılı Karar ve uluslararası hukuk çerçevesindeki sorumluluklarına uygun şekilde gerekli tedbirleri alma çağrısında bulunulmuş olmasının ışığında, Türkiye’nin DEAŞ ve diğer terör örgütleriyle mücadele amacıyla oluşturulan uluslararası koalisyon bünyesinde iştirak ettiği faaliyetlerin sürdürülmesi de önem taşımaktadır.

Bu mülahazalar ışığında, Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik ayrılıkçı hareketler, terör tehdidi ve her türlü güvenlik riskine karşı uluslararası hukuk çerçevesinde gerekli her türlü tedbiri almak, Irak ve Suriye’deki tüm terör örgütlerinden ülkemize bundan sonra da yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek ve kitlesel göç gibi diğer muhtemel risklere karşı milli güvenliğimizin idame ettirilmesini sağlamak, Türkiye’nin güney kara sınırlarına mücavir bölgelerde yaşanan ve hiçbir meşruiyeti olmayan tek taraflı bölücü girişimler ve bunlarla ilgili olabilecek gelişmeler istikametinde Türkiye’nin menfaatlerini etkili bir şekilde korumak ve kollamak, gelişmelerin seyrine göre ileride telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için süratli ve dinamik bir politika izlenmesine yardımcı olmak üzere hudut, şümul, miktar ve zamanı Cumhurbaşkanınca takdir ve tayin olunacak şekilde, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerektiği takdirde sınır ötesi harekat ve müdahalede bulunmak üzere yabancı ülkelere gönderilmesi ve aynı amaçlara matuf olmak üzere yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunması, bu kuvvetlerin Cumhurbaşkanının belirleyeceği esaslara göre kullanılması ile risk ve tehditlerin giderilebilmesi için her türlü tedbirin alınması ve bunlara imkan sağlayacak düzenlemelerin Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek esaslara göre yapılması için 2 Ekim 2014 tarihli ve 1071 sayılı TBMM kararı ile verilen ve son olarak 7 Ekim 2020 tarihli ve 1266 sayılı TBMM kararı ile 30 Ekim 2021’e kadar uzatılan izin süresinin, 30 Ekim 2021’den itibaren 2 yıl uzatılması hususunda gereğini Anayasanın 92. maddesi uyarınca bilgilerinize sunarım.”

Paylaşın

Akşener’den ‘Ekrem İmamoğlu Ve Mansur Yavaş’ İçin Yeşil Işık

İYİ Parti lideri Akşener, katıldığı bir programda, cumhurbaşkanı adaylığına yönelik yaptığı açıklamada, “Ekrem İmamoğlu da Mansur Yavaş da Millet İttifakı’nın belediye başkanları. İki ismin de seçilmesi için gayret gösterdim. Sayın Kılıçdaroğlu iki arkadaştan birini aday gösterdiği halde biz ‘hayır’ demeyiz” ifadelerini kullandı.

Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 10 ülkenin Türkiye büyükelçilerinin sınır dışı edilmesine dair talimatına ilişkin olarak “Bir ruh hastalığının dış politikaya yansıması var. Çok uzun zamandır bizim dış politikadaki her işimizin iç politikanın ana malzemesi edildiği, ciddi bir devlet krizi var” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Karar TV’de Gündem Özel programında açıklamalarda bulundu. Oluşturmak istedikleri yeni sisteme ilişkin, “Cumhurbaşkanı nedir, kimdir’ üzerinde bu derece tartışırsak bu ıskalanıyor. Ben aday değilim diyerek hedefimizin ne olduğunu söyledim” açıklaması yapan Akşener, Cumhurbaşkanlığı’na dair herhangi bir çalışma yapmadığını ve yapmayacağını söyledi.

“Kılıçdaroğlu, iki arkadaştan birini aday gösterirse hayır demeyiz”

Kendi adaylarının 13. Cumhurbaşkanı olacağını ifade eden Akşener, “Ama bu kişi yeni bir Tayyip Erdoğan olmayacak” ifadelerini kullandı.

Akşener, “Ekrem İmamoğlu da Mansur Yavaş da Millet İttifakı’nın Belediye Başkanları. İki ismin de seçilmesi için gayret gösterdim” diyerek, “Sayın Kılıçdaroğlu iki arkadaştan birini aday gösterdiği hâlde biz hayır demeyiz. 63 ilin ilçelerinde insanlarla görüşüyorum. Muhalif seçmeni iki arkadaşımız üzerinden taraftarlaştırmaya döndü bu iş. Bunu yanlış buluyorum. Taraftarlaşan insanlar o insanların arkasında yürüyecek mi yürümeyecek mi diye bir endişem var. Tek ve ortak adayla gidilmesini de öneriyorum. Sayın Kılıçdaroğlu döner de iki arkadaştan birini aday gösterirse hayır demeyiz” ifadelerini kullandı.

“İç mesele olmaktan çıktı”

Akşener, “Elbette bu ülkede görev yapan bir yabancı büyükelçilerin Türkiye’nin içişlerine karışır gibi algılanacak bir eylemden söylemden uzak durması gerekir. Ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) kararlarını uyacağınıza dair de imza atmışsınız. AHİM’nin kararlarının uyacağına imza atmış bir ülkenin, o mahkemenin kararlarına uymamış olması bir iç mesele olmaktan çıkmıştır. Bunun üzerinden, ‘Bu karara uyun, gereğini yapın’ denilmesi, böyle bir açıklaması olabilir” diye konuştu.

Büyükelçilerin açıklamalarına da değinen Akşener, şu ifadeleri kullandı:

“Bugün Amerikan Büyükelçisi ile başlayan, arkasından diğer büyükelçilerin devreye girdiği 41 maddeye uygun davrandıklarını teyit ettiler. Bunu ‘Biz yanlış iş yapmadık kardeşim’ diye okuyabilirsiniz. ‘Uluslararası bir sistemin sonuçlarını söyledik’ diye olabilir. Erdoğan’ın esip gürleyip yerine getirmemesine baktığımız zaman ise, Türkiye’nin dış politikasında hatalı da olsa gereğini yaparsınız. ‘Vururum ha, taş atarım ha’ diye ilan ede ede bir dış politika anlayışı olması mümkün değil. Bu şahsım devletidir. Partili cumhurbaşkanlığı sisteminin getirdiği bir durumdur.”

Yaşanan gelişmelerden dolayı Türkiye adına üzgün olduğunu belirten Akşener, “Ben isterim ki elçiler ‘özür dileriz’ diyebilsinler. İsterdim ki bu ülkenin hakimleri Osman Kavala’yı sevmenin ötesinde herhangi bir kişinin hukuki olarak şaibeli bir durumda olmasın. Elçileri savunmuyorum. Asıl iğrenç olan, vahim olan, şahsa göre ‘bugün geliyor ha’ denmesidir. Ben ülkem adına çok üzgünüm. Dış politikada bir ciddiyet olur. Dış politika 150 yıldır bir hafızanın var olmasıyla, devredilmesiyle, başından itibaren de rasyonel bir bakış açısıyla yürüdü. 150 yıldır böyle bir dış politika mantığı var” görüşünü dile getirdi.

Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:

“Osmanlı’nın yolculuğunu cumhuriyet yarıda kesmemiş. Akıldan uzak, rasyonaliteden uzak şahsi, kişisel bir hale geldi. Bir ruh hastalığının dış politikaya yansıması var. Çok uzun zamandır bizim dış politikadaki her işimizin iç politikanın ana malzemesi edildiği, ciddi bir devlet krizi var”

Paylaşın

Sudan’da Darbe Karşıtı Gösterilerde Bilanço Ağırlaşıyor!

Sudan’da askeri darbeye karşı düzenlenen gösterilere ordu güçleri müdahale etti. Güvenlik güçlerinin müdahale sırasında açtığı ateş sonucu en az 7 kişi hayatını kaybetti, 140’ı aşkın kişi de yaralandı.

Haber Merkezi / Yaralı bir protestocu gazetecilere, askerler tarafından bacağından vurulduğunu söylerken, bir başka protestocu da askerin önce şok bombaları, ardından gerçek mühimmat kullandığını ifade etti.

Darbe sonrası Hartum Havaalanı uçuşlara kapatılırken, telefon ve internet hizmetleri de kesilmişti. Merkez Bankası personelinin greve gittiği ve ülke genelinde doktorların acil durumlar dışında askeri hastanelerde çalışmayı reddettiği bildirildi.

Başkent Hartum ve Omdurman şehri başta olmak üzere gerçekleştirilen protestolarda halk, darbecilerin görevden ayrılmasını ve sivil yönetimin tesis edilmesini talep ediyor. Darbenin lideri Abdulfettah el Burhan, Temmuz 2023’te seçimlerin düzenleneceğini söylese de, ülkede protestolar devam ediyor.

Sudan’da sivil ve askeri liderler, Ömer El Beşir’in 2019’da devrilmesinden bu yana anlaşmazlık içinde. Sudan’ın ana muhalefet koalisyonu Özgürlük ve Değişim Güçleri, ülke çapında sivil itaatsizlik ve protesto çağrısında bulunmuş ve geçiş askeri konseyinin gücü sivil hükümete geri devretmesini istemişti.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), Sudan’daki son gelişmeleri kapa bir toplantıda görüşecek. Beyaz Saray Sözcüsü Karine Jean-Pierre, “Ordunun eylemlerini reddediyor ve başbakanın ve diğerlerinin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunuyoruz” dedi. ABD Dışişleri Bakanlığı ise, Sudan’a 700 milyon dolarlık ekonomik desteği askıya aldığını söyledi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’ın Sözlerine Sert Yanıt

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrasında, kendisine yönelik sözlerine, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile yanıt verdi.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, açıklamasında, “Şahıs, “İçinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz” demiş. Demiş bunu gerçekten:) Bizim yolumuz civanmert yoludur, gönlünde “kin ve kibir” olan gelmesin. Sen zaten gelme, saraylarında takıl.” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, “Buradan bir kez daha tekrarlıyorum, başaramayacaksınız, ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin vakarını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz” demişti.

Paylaşın

Demirtaş: Demokrasi, Devlet Tarafından İnşa Edilmez

HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş, Artı Gerçek için kaleme aldığı yazısında, “Demokrasi devlet tarafından inşa edilmez, devlet demokrasi kültürünü yaratmaz, yaratamaz. Devlet, en fazla demokrasinin önünde engel olmakta çıkabilir veya demokrasi kültürünün gelişmesine destek olabilir. Demokratik devlet budur, bu kadardır.” ifadelerine yer verdi.

Yaklaşık beş yıldır Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, siyasetin gündeminde yer alan konulara ilişkin olarak değerlendirmelerde bulundu.

Demirtaş, Artı Gerçek için kaleme aldığı yazısında demokrasi için kaygılarını dile getirdi. Bir coğrafyada mutfak kültürünün bile gelişmesinin yüz yıllar aldığını ifade eden Demirtaş, ‘bir davranışın kültüre dönüşmesi için nesiller boyunca sürdürülmüş, tekrarlanmış olması gerektiğini’ ifade etti. Demirtaş, şunları kaydetti:

“Dini inançlarımız, dillerimiz, geleneklerimiz, yaşam tarzlarımız nesiller boyunca sürüp gelebilmişse kültürümüzün parçası olabilmiştir ancak. Peki bütün bu kültürel mirasımız içinde demokrasinin yeri ne kadar? Maalesef yok denilecek kadar az. Hatta üzüntüyle söyleyebiliriz ki bizim bir demokrasi kültürümüz yok. Mutfak kültürümüzün yüzde biri kadar bile demokrasi kültürümüz yoktur.”

Demirtaş, “Demokrasi kültürü yeşerirse işte o, kalıcı bir kazanım olur ve hiçbir iktidar onu toplumun elinden alamaz. Mutfak kültürümüz gibi kalıcı olur. Şimdi mutfakta çalışma zamanı. Hep birlikte” dedi.

Demirtaş’ın ‘Demokrasi kültürü’ başlığıyla yayımlanan yazısının tamamı şöyle:

“Hayatta eksikliğini en çok hissettiğimiz şey her neyse haliyle en çok onu arzular, onu ararız. Son yıllarda demokrasiyi bunca tartışmamızın, mücadelemizin odağına yerleştirmemizin nedeni de budur ve doğaldır, olması gerekendir. Çünkü yaşananlar, yaşatılanlar toplumu ve bireyi nefessiz bırakıyor, yaşam alanlarımızı daraltıyor, zaten azıcık kalmış neşemizi de çalıyor, ekmeğimizi de.

Demokrasi, anlamı üzerinde uzlaşılabilmiş bir kavram değil. Hakkında herkesin kendine özgü bir tanımı var. Kim en çok neyin yoksunluğundan muzdaripse oradan tutarak tanımlıyor demokrasiyi. Her birimiz kendi yaramızı, kanayan yerimizi tutarak demokrasi denilen merhemi arıyoruz. Bunda yadırganacak, anormal görülecek bir şey yok, bu da doğal.

Evrensel hukuk ve insan hakları belgelerine dayanarak genel bir demokrasi tanımı da yapılabilir. Devlet yönetiminde, toplumsal ilişkilerde, ekonomide, bireyler arası ilişkilerde veya özel alanda demokrasinin asgari ilkeleri rahatlıkla belirlenebilir. Atina şehir devletlerinden bu yana süregelen demokrasi uygulamaları incelenerek en iyi demokratik yönetim modelinin ne olduğu da teorik açıdan ortaya konulabilir. Demokratik ilkeler Anayasa’ya, yasalara, yönetmeliklere, bürokrasiye tümden hakim kılınabilir.

Bunların hepsi mümkündür ve olasıdır. Hepsi ve daha fazlası Türkiye’de de yapılabilir. Zaten önümüzdeki seçimi bu denli önemli kılan da tarihimizde ilk defa bir seçime demokrasi isteğini, demokrasi vaadini merkeze oturtarak gidecek olmamızdır. Bu, güzel ve sevindirici bir gelişme. Bedelleri ağır olmuştur ancak nihayet demokrasi arayışı toplumsal ve siyasal muhalefetin öncelikli gündemi haline gelmiştir. Bunu küçümsememek lazım. Bu kazanımları bir kenara koyalım, tamam. Fakat benim içim yine de rahat değil. Halen bir şeyler eksik sanki. Hem de esaslı bir şeyler. O halde ben de en fazla kanayan yerimden tutarak anlatmaya çalışayım.

Çoğunlukla annelerimize borçlu olduğumuz bir mutfak kültürümüz var, değil mi? Annelerimiz bu kültürü kendilerinden önceki nesillerden devralmış, üstüne kendi birikimlerini de katarak günümüze kadar taşımıştır. Sıradan ve basit gibi görünen bir mutfak kültürünün oluşması bile yüzyıllara dayanır. Öyle, göründüğü gibi kolay oluşmaz, kolayca da yok olmaz. Kültürün genel özelliğidir bu. Mutfak kültürümüz yaşamımızın o kadar doğal bir parçası haline gelmişti ki, komşudan gönderilip soframıza konulmuş bir yemeği bile tadına bakar bakmaz fark ederiz. Ya tuzu ya baharatı ya da pişme seviyesi annemizinkinden mutlaka farklıdır.

Bir davranışın kültüre dönüşmesi için nesiller boyunca sürdürülmüş, tekrarlanmış olması gerekir. Dini inançlarımız, dillerimiz, geleneklerimiz, yaşam tarzlarımız nesiller boyunca sürüp gelebilmişse kültürümüzün parçası olabilmiştir ancak. Peki bütün bu kültürel mirasımız içinde demokrasinin yeri ne kadar? Maalesef yok denilecek kadar az. Hatta üzüntüyle söyleyebiliriz ki bizim bir demokrasi kültürümüz yok. Mutfak kültürümüzün yüzde biri kadar bile demokrasi kültürümüz yoktur. Çünkü geçmişte nesiller boyu sürdürülebilmiş bir demokrasi deneyimimiz yok. Tersine, sık sık kesintiye uğramış, darbelenmiş demokrasi enkazının afetzedeleri gibiyiz.

“Demokrasi devlet tarafından inşa edilmez”

Peki hal böyleyken, önümüzdeki seçimle birlikte demokrasiye geçeceğimize dair umut pompalamanın kime ne yararı olabilir? Baskıcı bir yönetimin değişmesi, otomatik olarak demokrasiye geçtiğimiz anlamına mı gelir? Elbette hayır. Meselenin bu kadar basite indirgenerek ele alınması, doğrusu canımı çok sıkıyor.

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçilince her şey tastamam olacakmış gibi bir hava yaratılıyor sanki. Ben bu bakış açısını son derece yetersiz görüyorum. Devlet yönetimi, eskisine göre kısmen demokratikleşince demokrasi sorunu tümden çözülecek diye düşünenler demokrasiyi zerrece bilmiyorlar kanımca. Oysa demokrasi devlet tarafından inşa edilmez, devlet demokrasi kültürünü yaratmaz, yaratamaz. Devlet, en fazla demokrasinin önünde engel olmakta çıkabilir veya demokrasi kültürünün gelişmesine destek olabilir. Demokratik devlet budur, bu kadardır.

Demokrasiyi inşa edecek olan, giderek bir kültüre dönüştürecek olan esas özne toplumdur, bireydir. Toplum ve bireyler de bunu siyasetle değil, sadece ve sadece eğitimle (milli eğitimi kast etmiyorum elbette), sanatla, edebiyatla yapabilir. Çünkü demokrasi bir yasa, anayasa meselesi değil, kültür meselesidir. Anayasa ve yasalar, bu sürece yasakçı olmamakla yardımcı olabilir sadece.

Mesela eğitim müfredatına ilkokuldan üniversiteye kadar zorunlu insan hakları, ayırımcılık, demokrasi, eşitlik dersleri konulmadan; evrenin, yerkürenin, insanlığın bilimsel ve evrimsel tarihi anlatılmadan; dinler, inançlar, devletler tarihi objektif şekilde bilimsel olarak öğretilmeden profesör yetiştirseniz de demokrat insan yetiştiremezsiniz.

Sinema filmlerinde, dizilerde, reklamlarda, tiyatro oyunlarında, romanlarda, öykülerde, resimlerde adaleti, kadın özgürlüğünü ve eşitliğini, tarihsel acılarımızı ve travmalarımızı, sömürüyü, doğa katliamını, hayvan dostlarımıza sevgiyi anlatamamışsanız sanatçı olsanız ne yazar dünya starı olsanız ne yazar.

Sivil toplum örgütlerinde, medyada, üniversitelerde, sendikalarda, fabrikalarda, siyasi partilerde demokratik işleyişi, karar alma ve denetleme süreçlerine hakim kılmamışsanız emeğin ve emekçinin hakkını layıkıyla teslim etmemişseniz başkan olsanız ne yazar patron olsanız ne yazar rektör olsanız ne yazar.

Kadını eve kapatmayı maharet sayıp ona köle gibi davranıp söverek, onu döverek, katlederek, aşağılayarak kendi kişisel iktidarınızın keyfini sürerken güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunsanız ne yazar muhalif olsanız ne yazar.

Sizin kimliğinizden, dininizden, mezhebinizden, cinsiyetinizden, milletinizden olmayana selamı bile çok görürken; partinizden, mahallenizden, tuttuğunuz takımdan olmayanla aynı masaya oturmayı, aynı fotoğraf karesine girmeyi zul sayarken yüzde 60 alsanız ne yazar yüzde 90 alsanız ne yazar.

“Demokrasi kültürü yeşerirse işte o, kalıcı bir kazanım olur”

Demokrasi bir kültür meselesidir. Seçim sandığına sıkıştırılamayacak kadar ciddi bir yaşam tarzıdır, davranışlar bütünüdür. Bizim neslimiz demokrasinin kültüre, bir yaşam tarzına dönüştüğünü görebilecek kadar uzun yaşamayacak. Ancak bizim neslimiz, demokrasi kültürünün tohumlarını bu kadim coğrafyaya atmakla sorumlu ve görevlidir. Bu nedenle, seçim çalışmaları dahil olmak üzere tüm süreçler geleceğin demokrasi kültürünü inşa etmenin parçası olarak ele alınmalıdır. Tüm söylemler, tüm programlar, tüm ilkeler, tüm planlamalar bu amaca hizmet edecek düzeyde öngörüyle hayata geçirilmelidir. Yüzeysel ve taktiksel demokrasi yaklaşımları demokrasinin kökleşmesine, kurumsallaşmasına ve giderek bir kültüre dönüşmesine katkı sağlamayacağı gibi, demokrasi yürüyüşünü de sonuçsuz bırakır.

Unutmayın ki hiçbirimiz henüz kültürel açıdan demokrat değiliz; ya teorik demokratlarız ya da sahte demokratlar. Meseleye bir de buradan bakalım istedim, işin esası budur bence. Yoksa iktidarlar gelip geçicidir, bugün var yarın yoklar. Demokrasi kültürü yeşerirse işte o, kalıcı bir kazanım olur ve hiçbir iktidar onu toplumun elinden alamaz. Mutfak kültürümüz gibi kalıcı olur. Şimdi mutfakta çalışma zamanı. Hep birlikte.”

Paylaşın

TÜİK Duyurdu: Tahıllarda Ve Bitkisel Ürünlerde Üretim Düşecek

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ‘2021 Bitkisel Üretim 2.Tahmini’ni açıkladı. Buna göre, 2021 yılının ikinci yarısında bir önceki yıla göre tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 12, sebzelerde  yüzde 0,2 azalacağı, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 4,6 oranında artacağı tahmin ediliyor.

Haber Merkezi / Açıklamaya göre üretim miktarlarının 2021 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 62.7 milyon ton, sebzelerde 31.1 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 24.7 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildi.

Tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 15 azalarak yaklaşık 31.6 milyon ton olacağı tahmin edildi.

Bir önceki yıla göre buğday üretiminin yüzde 13,9 azalarak yaklaşık 17.7 milyon ton, mısır üretiminin değişmeyerek 6.5 milyon ton, arpa üretiminin yüzde 30.7 azalarak yaklaşık 5.8 milyon ton, çavdar üretiminin yüzde 32.4 azalarak 200 bin ton, yulaf üretiminin yüzde 9.1 azalarak 286 bin ton olacağı öngörüldü.

Baklagillerin önemli ürünlerinden nohut, yüzde 24.6 azalarak 475 bin ton, kuru fasulyenin yüzde8 artarak 302 bin ton, kırmızı mercimeğin yüzde 30 azalarak 230 bin ton, yumru bitkilerden patatesin ise yüzde 1,9 azalarak 5,1 milyon ton olacağı tahmin edildi.

Yağlı tohumlardan soya üretiminin yüzde 16 artarak 180 bin ton, ayçiçeği üretiminin yüzde 15.6 artarak yaklaşık 2.4 milyon ton olacağı öngörüldü. Susam üretiminin yüzde 5.1 azalarak 17 bin 700 ton olacağı tahmin edildi.

Tütün üretiminin yüzde 7.7 azalarak 73 bin ton, şeker pancarı üretiminin ise yüzde 15.3 azalarak 19.5 milyon ton olarak gerçekleşeceği tahmin edildi.

Sebze üretimi azalacak

Sebze ürünleri üretim miktarının 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 0.2 azalarak yaklaşık 31.1 milyon ton olacağı tahmin edildi.

Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzelerde yüzde 2.1, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzelerde ise yüzde 2.5 artış olurken, meyvesi için yetiştirilen sebzelerde ise yüzde 0.8 azalış olacağı öngörüldü.

Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden biber (salçalık, kapya) üretiminde yüzde 13.6, kuru soğanda yüzde 5.3, sakız kabakta yüzde 10.9 artış olurken, domateste yüzde 2.9, karpuzda yüzde 1.6, salatalıkta yüzde 2 azalış olacağı tahmin edildi.

Meyve üretimi artacak

Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarının 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 4,6 oranında artarak yaklaşık 24,7 milyon ton olacağı tahmin edildi.

Meyveler içinde önemli ürünlerin üretim miktarlarına bakıldığında, bir önceki yıla göre elmada yüzde 0,3, üzümde yüzde 12,8, kirazda yüzde 6,8 oranında azalış olacağı tahmin edilirken, şeftalide yüzde 1,1, çilekte yüzde 20,3, zeytinde yüzde 35,4 oranında artış olacağı öngörüldü.

Turunçgil meyvelerinden mandalinada yüzde 14,7, portakalda yüzde 30,6, limonda yüzde 30,4, sert kabuklu meyvelerden fındıkta yüzde 2,9 oranında artış olurken antep fıstığında yüzde 59,7 oranında azalış olacağı tahmin edildi.

Muz üretiminin yüzde 19,1 oranında artacağı, incir üretiminin ise değişim göstermeyerek 320 bin ton olacağı tahmin edildi.

Paylaşın

Meteoroloji’den Kuvvetli Yağış Ve Don Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Giresun, Trabzon, Artvin Kastamonu ve  Sinop’unda bulunduğu bir çok il sağanak yağış, Marmara ve Batı Karadeniz için de zirai don uyarısında bulundu. MGM, sağanak yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemizin kuzey ve iç kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, İç Anadolu’nun kuzeydoğusu, Doğu Anadolu’nun kuzeyi, Orta ve Doğu Karadeniz ile Sinop çevreleri ve Kastamonu’nun kuzey ve doğu kesimlerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Genellikle yağmur ve sağanak Karadeniz kıyılarında yer yer gök gürültülü sağanak, Doğu Karadeniz’in yüksek kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusunda karla karışık yağmur ve yer yer kar yağışı şeklinde görülmesi beklenen yağışların; Doğu Karadeniz kıyılarında yerel olarak kuvvetli ve çok kuvvetli, Rize çevreleri ve Artvin’in kuzey kesimlerinde çok kuvvetli ve yer yer şiddetli olması bekleniyor.

Hava sıcaklıklarının kuzey, iç ve doğu kesimlerde hissedilir derecede (6 ila 12 derece ) azalacağı tahmin edilirken, rüzgarın ise genellikle kuzeyli, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da güneybatılı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara’nın güneybatısında kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde esmesi bekleniyor.

Uyarılar

Kuvvetli yağış uyarısı

Yağışların; Giresun, Trabzon ve Artvin’de kuvvetli ve yer yer çok kuvvetli (21-75 kg/m2), Rize ve Artvin’in kuzeyinde çok kuvvetli ve yer yer şiddetli (51-100 kg/m2) sağanak ve gök gürültülü sağanak yağış bekleniyor. Yağışların; 1100 metre üzeri yüksek kesimlerde yer yer kuvvetli kar yağışı şeklinde olacağı tahmin ediliyor. Kuvvetli yağışların oluşturabileceği ulaşımda aksamalar, su baskını, heyelan, sel, yüksek kesimlerde buzlanma gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Kuvvetli rüzgar uyarısı

Rüzgarın; Marmara’nın güney batısında kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Don uyarısı

Marmara ve Batı Karadeniz’de zirai don tehlikesi riski olduğundan dolayı başta tarımsal faaliyetlerle uğraşan üreticilerimiz ve ilgililer ile vatandaşların dikkatli ve tedbirli olmaları gerekmektedir.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara, Ege ve Akdeniz Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın, güneybatısında kuzey ve kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde esmesi beklenirken, Ege Bölgesi’nin parçalı, kuzeyinin yer yer çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Akdeniz Bölgesi’nin ise az bulutlu ve açık, zamanla iç ve batı kesimlerinin parçalı bulutlu geçeceği bekleniyor.

İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi

İç Anadolu Bölgesi’nin az bulutlu, zamanla parçalı ve yer yer çok bulutlu, kuzeydoğu kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı, geçeceği tahmin ediliyor. bu sabah saatlerinde yüksek kesimlerinde kar yağışı beklenirken, Batı Karadeniz’in parçalı, yer yer çok bulutlu, Sinop çevreleri ve Kastamonu’nun kuzey ve doğu kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Orta ve Doğu Karadeniz’in ise, parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Genellikle yağmur ve sağanak kıyı kesimlerinde yer yer gök gürültülü sağanak, Doğu Karadeniz’in 1100 m üzeri yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar yağışı şeklinde görülmesi beklenen yağışların; Doğu Karadeniz kıyılarında kuvvetli ve çok kuvvetli, Rize çevreleri ve Artvin’in kuzey kesimlerinde çok kuvvetli ve şiddetli olması bekleniyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin az bulutlu ve açık, kuzey kesimlerinin parçalı ve çok bulutlu, kuzey kesimlerinin yağmur ve karla karışık yağmurlu, kuzeydoğusunun kar yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Babacan: Maaşını Dolarla Alanlar İçin Bedava Ülke Olduk

Partisinin Arnavutköy ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Kayıp akraba bakanın ‘Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz’ cümlesine dikkat çekmek lazım. Bu kadar iş bilmezlik olabilir mi? Elbette ki Türkiye’de maaşını dolarla alan çok azdır. Dolar arttığı zaman, tam da o yüzden fakirleşiyoruz. Türkiye, sayelerinde, maaşını dolarla alanlar için cennet oldu. Maaşını dolarla alanlar için neredeyse bedava ülke oldu Türkiye. Ama vatandaş mahvoldu” dedi.

Haber Merkezi / DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Arnavutköy ilçe kongresinde konuştu. Babacan, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve Hazine ve Maliye eski bakanı Berat Albayrak’ın 2015 yılından sonra döviz kurlarıyla ilgili yaptığı açıklamaları izleten Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Dolar kuru artarsa A’dan Z’ye her şeye zam gelir. Sayın Erdoğan bu yanlış kararlarıyla gelecek ayların enflasyonunu artırdı. Kur arttığında fiyatlar yerinde durmuyor. A’dan Z’ye her şeye zam geliyor. Erdoğan bir inat uğruna tüm milletimizi yoksulluğun daha da derinlerine indirdi. Daha evvel de söylemiştim; koskoca Türkiye Cumhuriyeti, Sayın Erdoğan’ın yıllardır dayattığı yanlış tezinin bir deney laboratuvarı oldu. Kusura bakmayın, bu ülkenin haysiyetli insanları Sayın Erdoğan’ın kobayı değil.

31 Mart 2019 yerel seçiminden üç ay önce arka kapıdan tam 130 milyar doları cayır cayır satmaya başlıyorlar. ‘Yerel seçimlerde başarılı olabilir miyiz’ diye gizli kapaklı yollardan rezervleri satarak, piyasaya döviz sürerek kuru düşük göstermeye çalışıyorlar. Siz yerel seçim uğruna bu ülkenin alın teriyle, bilek gücüyle biriken milyarlarca doları hiç ederseniz yerel seçimlerdeki sonuçları da görürsünüz. Seçimlere on bir gün kalmış. ‘Milyarlarca dolar dövizi satarak kuru burada tutuyoruz’ demiyorlar. Gizli saklı yapıyorlar. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bu ülkenin vatandaşları bu kadar büyük bir aldatmaca içinde seçime sokuldu. Rakamlar çok büyük, olay çok vahim.

“Maaşını dolarla alanlar için bedava ülke olduk”

Hatalı politika uyguladıkları yetmiyormuş gibi, boş laflarla da hepimizi kandırmaya çalıştılar. Sayın Erdoğan’ın sözüne uyup da dövizini, altınını satan herkes zarar etti. Kayıp akraba bakanın ‘Maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz’ cümlesine dikkat çekmek lazım. Bu kadar iş bilmezlik olabilir mi? Elbette ki Türkiye’de maaşını dolarla alan çok azdır. Dolar arttığı zaman, tam da o yüzden fakirleşiyoruz. Türkiye, sayelerinde, maaşını dolarla alanlar için cennet oldu. Maaşını dolarla alanlar için neredeyse bedava ülke oldu Türkiye. Ama vatandaş mahvoldu.

Ülkemiz şu anda fırtınalı bir dönemden geçiyor. Ülkemizi barış, refah ve adalet limanına sağ salim yanaştıracağız. Ülkemizin tüm sorunlarını, meşru demokratik siyaset zemininde çözeceğiz.Hiç kimse, bu ülkenin sorunlarının çözümünü, kaba kuvvette falan aramasın. Hiç kimse halkın iradesiyle inatlaşmasın. Hele hele vesayet odaklarından medet umanlar hiç heveslenmesinler.Biz, vesayetçilerin yönetimine de bir daha asla geçit vermeyeceğiz. Bu ülkenin çaresi ne bugünkü kötü yönetimdir ne de geçmişin vesayetçi aklıdır. Türkiye, tüm sorunlarını demokrasi zemininde konuşarak çözme gücüne sahiptir.

“Dindar vatandaşlarımızın haklarından bir adım dahi geri atılmayacak”

Dindar vatandaşlarımızın kazanılmış haklarından bir adım dahi geri atılmayacak. Kürt vatandaşlarımızın kazanılmış haklarından bir adım dahi geri atılmayacak. Ama daha önemlisi, gasp edilmiş tüm hakları iade edeceğiz. İnançlı, inançsız; Sünni, Alevi; Türk, Kürt; zengin, fakir;kadın, erkek, genç, yaşlı, bu ülkedeki insanı bu ülkenin eşit ve onurlu vatandaşı yapana dek çalışacağız. Ülkemizi, merkezinde insan olan; kapsayıcı, çoğulcu, eşitlikçi ve özgürlükçü demokrasiye ulaştırmak için var gücümüzle çalışacağız.

Ülkemizi, üste çıkanın altta kalanı ezdiği, nöbetleşe zorbalık dönemlerinden kurtaracağız.Rövanşizme de devri sabık gayretlerine de de asla geçit vermeyeceğiz. Bizi lügatimizde rövanş almak, devri sabık oluşturmak diye bir şey yok. Ancak DEVA Partisi olarak, elbette ki bu milletin alın terini hiç edenlerin, hakkını hukukunu çiğneyenlerin karşısında da dimdik duracağız. İdari denetim mekanizmaları tabii ki işleyecek. Yargıyla ilgili denetim mekanizmaları tabii ki işleyecek. Ama biz, Türkiye’nin yüzünü umuda, yarınlara çevireceğiz.”

Paylaşın

Filler, Avlanma Nedeniyle Dişsizliğe Doğru Evrimleşiyor!

Filler için uzun keskin ve büyük dişler kesinlikle büyük bir avantajdır, ancak bu büyük kesici dişler, fildişi avcılığının yoğun olduğu bir yerde büyük bir sorun olabilir. Bilim insanları, Mozambik’teki fillerin kaçak avcılar yüzünden dişsizliğe doğru evrimleştiğini ortaya koydular.

Haber Merkezi / 1970’lerin sonundan 1990’ların başına kadar iç savaş yaşadığı Mozambik’te çatışmanın her iki tarafı da savaşı finanse etmek için fillerin dişlerini hedef aldı. Ülkenin Gorongosa Ulusal Parkı’nda bulunan fillerin nüfusu 2.000’den 250’ye kadar düştü.

Hayatta kalan fillerin yüzde 30 dişsizdi, yani dişleri gelişmiyordu, iç savaştan önce fillerin sadece  yüzde 18’inin dişi yoktu. Fillerin dişlerinin olup olmaması ebeveynlerine bağlıdır.

Filin evrimi;

Fildişi ticaretinin doğal seçilim ölçeğini nasıl değiştirdiğini daha iyi anlama isteyen Princeton Üniversitesi’nden bilim insanları, Gorongosa Milli Parkı’nda 800’den fazla fil gözlemlediler; anne ve yavru kataloğu oluşturdular.

Bilim insanları, dişsiz filler dişi olduğu için X kromozomuna odaklanmaya karar verdiler. Erkeklerde bir X ve Y kromozomu bulunurken, dişilerde iki X kromozomu bulunmaktadır. Bilim insanları, genomları sıraladıktan sonra, dişsizliği açıklayabilecek, AMELX adı verilen baskın bir gen belirlediler.

Gen, X kromozomu üzerinde anneden yavruya aktarılır. Aynı gen, insanlarda da vardır. İnsanlarda, gen bozulması dişilerde dişlerin gevrekleşmesine neden olur. Ancak erkeklerde, bozulmuş bir gen genellikle ölüm anlamına gelir.

Fillerin tüm ekosistemini etkileyebilir

Bilim insanları, bunun filler için de geçerli olduğun ve erkek filin, bozulmuş bir AMELX geni alırsa, muhtemelen öleceğini, ancak mutasyona uğramış genin, dişi filde dişsizliğe yol açacağını ortaya koydu. Dişlere sahip olmamak bir sorun gibi görünmeyebilir, ancak bu durum fillerin tüm ekosistemi üzerinde kartopu etkisi yaratabilir.

Paylaşın