Fenerbahçe, Ersun Yanal’la İlk 3 Puanını Aldı!

Fenerbahçe, Spor Toto Süper Lig’in 19. haftasında Şükrü Saracoğlu’nda ağırladığı Malatyaspor’u 3-2 mağlup etti. Fenerbahçe’nin gollerini 2 ve 30. dakikalarda Mehmet Ekici ile 86. dakikada Mehmet Topal kaydederken, Malatyaspor’un gollerini ise 28. dakikada Mina ve 45+3’te Donald attı.

Fenerbahçe, bu galibiyet ile puanını 20’ye yükseltti ve 14. basamağa çıktı. Malatyaspor ise haftayı 32 puanla 3. sırada tamamladı.

77 gün sonra ligde maç kazanan Fenerbahçe, Ersun Yanal yönetiminde Süper Lig’deki ilk galibiyetini aldı.

Fenerbahçe’nin yeni transferi Victor Moses, sarı-lacivertli formayla ilk maçına çıktı.

Fenerbahçe, 2. dakikada Mehmet Ekici’nin atığı golle karşılaşmada (1-0) öne geçti. Malatyaspor bu golle, 28. dakikada Mina’yla karşılık verdi (1-1).

Mehmet Ekici 31. dakikada kendisinin ve takımının 2. golünü kaydetti (2-1). 45+3. dakikada Malatyaspor Donald’ın attığı golle beraberliği yakaladı (2-2).

Karşılaşma 2-2 berabere bitecek sanılırken, 86. dakikada Mehmet Topal sahneye çıktı ve karşılaşmanın sonucunu belirleyen golü kaydetti (3-2).

Stat: Şükrü Saracoğlu

Hakemler: Ali Palabıyık, Kerem Ersoy, Serkan Olguncan

Fenerbahçe: Volkan Demirel, Isla, Neustaedter, Sadık Çiftpınar, Hasan Ali Kaldırım, Mehmet Topal, Benzia (Dk. 67 Moses), Mehmet Ekici (Dk. 84 Valbuena), Dirar, Ayew (Dk. 80 Eljif Elmas), Soldado

Malatyaspor: Farnolle, Chebake, Mina, Robin Yalçın, Erkan Kaş, Donald, Murat Yıldırım, Aleksic (Dk. 67 Ahmed Ildız), Guilherme, Adem Büyük (Dk. 46 Bifouma), Ömer Şişmanoğlu (Dk. 78 Pereira)

Goller: Dk. 2 ve 31 Mehmet Ekici, Dk. 86 Mehmet Topal (Fenerbahçe), Dk. 28 Mina, Dk. 45+3 Donald (Malatyaspor)

“Çok önemli üç puan aldık “

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç, karşılaşma sonrası yaptığı açıklamada, “Çok önemli üç puan aldık. Çok mutluyuz, sevinçliyiz. Niye sevinçliyiz? Çünkü şanssızlık mı dersiniz, uğursuzluk mu dersiniz. Ne derseniz deyin. Kötü futbolun yanında birçok değişken, birçok olumsuz gelişmelerle bir türlü istediğimiz sonuçları elde edemiyorduk. O yüzden bu gece şanssızlığımızı kırdığımızı düşünüyorum. Onun için muyluyuz. Aksi taktirde içinde bulunduğumuz konuma baktığınızda mutlu olunacak çok fazla bir şey de yok. Biz inanıyoruz ki, bu galibiyetle beraber seri yakalayacağız. Bugün dahil önümüzdeki 4 maçta 10 puan, 12 puan almak bizim için çok önemli. Alacağımızı da düşünüyorum” dedi.

Bu henüz başlangıç”

Fenerbahçe Teknik Direktörü Ersun Yanal, karşılaşma sonrası, “Bugün rakibimize oranla çok daha fazla topla oynayıp rakip kalede çok daha fazla görünen bir takım olduk… Bu sene Fenerbahçe oyununu giderek arttırıp en iyi performansı oynamak durumunda. Bu henüz başlangıç. Bugüne kadar Fenerbahçe’nin olmaması gereken bir performanstaydık. Bu performansı çok hızlı yükseltmemiz lazım. Önümüzde günler var. Bunu en iyi şekilde geçeceğimizi düşünüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

“Bugün her şeyden önemli olan kazanmaktı”

Fenerbahçe’nin başarılı stoperi Sadık Çiftpınar, karşılaşma sonrası yaptığı açıklamada, “Ne olursa olsun sonuç olarak kazanmak çok önemliydi” ifadelerini kullandı.

“Bu arma için savaşacağız “

Fenerbahçe’nin kaptanı Volkan Demirel, maçının ardından yaptığı açıklamada, “Biz Fenerbahçeliyiz. Durum, konum ne olursa olsun bu arma için savaşacağız, mücadele edeceğiz. Hep beraber buralardan çıkacağız” dedi.

“Önemli olan üç puandı”

Fenerbahçe’nin başarılı ortasaha oyuncusu Mehmet Ekici ise, “Önemli olan üç puandı. Bunu bugün başardık, umarım böyle devam ederiz. Maça iyi başladık. Top bizdeydi ve istekliydik. Herkes elinden geleni yaptı” değerlendirmesinde bulundu.

“Başımız dik gidiyoruz “

Malatyaspor Teknik Direktörü Erol Bulut, karşılaşma sonrası yayıncı kuruluşa yaptığı açıklamada, “Bu takım 15 ay benim burada olduğum sürece kovalayan bir takım vardı, şimdi kovalanan bir Malatyaspor var. O yüzden biz başımız dik gidiyoruz.” dedi.

(Haber Kaos)

Paylaşın

Ticaret Merkezi Bursa’nın Hanları ve Çarşıları

Birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Bursa, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı, ile Cumhuriyet dönemlerinin mekânsal ve mimari özelliklerini günümüze taşıyan tarihi bir kenttir.

Önemli bir ticaret merkezi olan Bursa, “Apolyont Han, Havlucular Çarşısı, Sipahi Çarşısı, Bat Pazarı, Demirciler Çarşısı, Kayan Çarşısı, Çancılar Çarşısı, Okçular Çarşısı, Tuz Pazarı Çarşısı, Eski Aynalı Çarşı, Kavaflar Çarşısı, Yorgancılar Çarşısı, Gelincik Çarşısı, Hacı İvaz Paşa Çarşısı, Bakırcılar Çarşısı, Uzun Çarşı, Kapalı Çarşı, Kubelli Han, Abulyont Hanı, Eskişehir Hanı, Galle Pazarı Hanı, Bali Bey Hanı, Pirinç Han, Koza Han, Kütahya (Çukur) Han, Kapan Han, Tuz Pazarı Hanı, Bedesten, Geyve Han, Pirinç Han, Fidan Han, İpek Han, Emir Han” gibi birçok tarihi çarşı ve hana ev sahipliği yapmaktadır.

Apolyont Han: Bursa’nın, bilinen en eski ahşap hanlarından biri olan Apolyont Han, şehir içi ahşap hanların en güzel örneklerinden biridir.

Havlucular Çarşısı: Tarihte Köfüncüler Çarşısı olarak nitelendirilen Havlucular Çarşısı, restorasyon çalışmaları ile ziyaretçilere daha rahat bir alışveriş imkanı sunmaktadır.

Sipahi Çarşısı: Bursa’nın en ünlü çarşılarından biridir. Çarşıya çeşitli dönemlerde Yorgancılar, Sandıkçılar, Döşekçiler, Sipahi Pazarı adları da verilmiştir. Bugün de çarşıda, çoğunlukla yorgancı ve mobilyacı esnafı bulunur.

Bat Pazarı: Çarşının esas adı, Bayat Pazarı’dır. Bu bölge Bursa’nın ikinci Tahtakalesi olmuştur. Yangınlardan oldukça zarar görmüştür. Bugün ise Bat Pazarı eski ve kullanılmış eşyaların satıldığı bir çarşıdır.

Demirciler Çarşısı: Demirciler Çarşısı, tarihte olduğu gibi bu günde, ihtisaslaştığı alanda çizgisini bozmadan  üretimine devam eden ender çarşılardandır. Bu çarşıda halen devamlı çekiç seslerinden oluşan madeni musikî duymak mümkündür.

Kayhan Çarşısı: Bursa’nın önemli çarşılarından biridir. Burası çeşitli yıllarda yangınlar geçirmiş, yanmış, yıkılmış ve yeniden yapılmıştır. Kadı sicillerine göre bu çarşının Selçuk Hatun tarafından yapıldığı bilinmektedir. Demirci ve bıçakçıların bulunduğu çarşıdır. Bu dükkanlarda ocakların bulunmasından dolayı sık sık yangın çıkmıştır.

Çancılar Çarşısı: Çancılar Çarşısı Daha çok tahta eşyaların satıldığı bir çarşıdır. Hayvanların çanlarının satıldığı bir yer olduğu için bu adı almıştır. Hiçbir yerde bulamayacağınız her hangi birşeyi Çancılarda bulabilirsiniz. Hırdavatçılar, tahta eşya satıcıları, evcil hayvan satıcıları bulunur.

Okçular Çarşısı: Osmanlı Devletinin kurulduğu ilk yıllarda orduya gerekli olan silahların üretildiği bir çarşı olarak kurulduğu ve adını da buradan almış olabileceği düşünülmektedir. Çarşıda önceleri ok, bıçak, ve kılıç yapıldığı ancak tarihsel süreç içerisinde devrin çağdaş silahı olan tüfek yapımı ve tamirinin de bu çarşıda yapıldığı bilinmektedir. Silah yapım ve tamiri dışında çarşıda çıkrıkçılık da giderek yaygınlaşmıştır. 18. ve 19. yüzyılda ise çarşı büyük ölçüde ayakkabı üreten ve satılan bir yer olmuştur. Bugün çarşıda daha çok konfeksiyon ürünleri satılmaktadır.

Tuz Pazarı Çarşısı: Uzun Çarşı’da yer almaktadır. Tarihte Suk-ul Milih olarak da adlandırılmıştır. Bugün meyvenin ve sebzenin en taze ve en güzelini bulabileceğiniz bir pazar olarak hizmet vermektedir.

Eski Aynalı Çarşı (Orhan Hamamı): Orhan Gazi’nin Hisar dışında kurduğu Külliyenin hamamı olan yapı, aynı zamanda şehrin ilk çarşı hamamıdır. Yapım tarihi olarak Orhan Camii’nin de yapım tarihi olan 1339 yılı kabul edilmektedir. Çifte Hamam özelliğine sahip yapı, 16. yüzyıla kadar çarşının ihtiyacını karşılarken, 1584’te meydana gelen yangında büyük hasar görmüştür. Yapılan onarımlar sonrasında kadınlar kısmı hamam, erkekler kısmı ise kahve olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1958 Çarşı yangınından sonrada onarım gören yapı, bu gün  Bursa’nın simgeleri haline gelmiş bazı turistik ürünlerin satıldığı bir çarşı olarak işlev kazanmıştır.

Kavaflar Çarşısı: Haffaflar Çarşısı olarak da bilinmektedir. Kapalıçarşı’da eski ayakkabıcıların bulunduğu çarşıdır. Bedestenin güneyinde, günümüzde de ayakkabıcıların bulunduğu yerdedir.

Yorgancılar Çarşısı: Sof (yün) Pazarı olarak da anılmıştır. Karaca Bey tarafından yaptırılmıştır. İplik ve pamuk yapan esnafların bulunduğu çarşıdır. Kapalıçarşı’nın bir bölümünü oluşturmaktadır. Bedesten’in doğusunda, kuzey-güney istikametinde uzanan çarşı, günümüzde de aynı adla anılmaktadır. Kapalıçarşı’nın özgün haliyle yangından kurtulabilen ender bölümlerinden biridir. Günümüzde de aynı işleve sahiptir.

Gelincik Çarşısı: Hallaçlar Çarşısı, Fi Suk-i Gelincik olarak da adlandırılmıştır. 15. yüzyılda Çelebi Sultan Mehmet döneminde İshak Paşa tarafından yaptırılmıştır. İçinde hallaçlar bulunduğu için bu adla da anılmıştır. Evliya Çelebi, koku maddelerinin bu çarşıda satıldığını belirtmiştir. Günümüzde ağırlıklı olarak çeyiz malzemeleri satışı yapılmaktadır.

Hacı İvaz Paşa Çarşısı: Kazzaz, Kazzazhane Çarşısı, Kökçüler Çarşısı olarak da anılmıştır. Bedesten’in kuzeyinde, günümüzde de aynı adla anılan çarşıdır. K. Kepecioğlu, Ütücüler ve Sandıkçılar Hanı olarak da anıldığını belirtmektedir. Günümüzde ağırlıklı olarak mobilya satışı ve tekstil ticareti yapılmaktadır.

Bakırcılar Çarşısı: Bursa’da etraflarındaki esnaf sûkları ile bir bütünlük gösteren ve çevresine adını veren çarşılarımızdan biri Bakırcılar Çarşısı’dır. Han-ı Cedid (Prinç Hanı)’in bulunduğu, Uzun Çarşı çevresinde yer almaktadır. Bakırcı esnafının 1620’de Bursa’da Bit Pazarı ve Gelincik Çarşısı’nda alışveriş edip, her zaman bu çarşılara yayılıp eski ve yeni bakır sattıkları Bursa sicil kayıtlarında belirtilmektedir. Bir dönem torna atölyeleri bu çarşıda yer almıştır. 1958 yangınında çok zarar gören çarşı yangın sonrasında yeniden yapılmıştır. Günümüzde tekstil ağırlıklı ticaret yapılmaktadır.

Uzun Çarşı: Kapalı çarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir.

Kapalıçarşı’nın devamında yer alan Koza Han’ın kuzey kapısından doğuya Bat Pazarı’na doğru uzanan Uzun Çarşı’nın üstü günümüzde yeniden örtülmüştür. Çarşıda ağırlıklı olarak tekstil ticareti yapılmaktadır.

Kapalı Çarşı: Bursa çarşısının en eski bölümünü oluşturan Uzun Çarşı, Emir Han’ın kuzeyinde yer alan dükkanlar ile oluşmaya başlamıştır. Eski belgelerden günümüzdeki kapalıçarşının 15. yüzyılın ilk yarısında Uzun Çarşı olarak adlandırıldığı anlaşılmaktadır. Uzun Çarşı aksının zamanla kuzey ve güneyinde, hanlara sırtlarını dayamış küçük işyerleri kurulmuştur. Bu çarşıda sırasıyla elbiseciler, şekerciler, ayakkabıcılar ve bıçakçıların yer aldığı bilinmektedir. Gayrimenkullerin açık artırma usulüyle satılması Sûk-i Sultani olarak da adlandırılan bu çarşıda gerçekleştirilmiştir. Bugün de keyif alarak gezebilecek aynı zamanda alışveriş veriş yapabileceğimiz, ağırlıklı olarak kuyumcu esnafına ait dükkanların bulunduğu bir çarşı olarak hizmet vermektedir.

Kubbeli Han: Vezir Hanı olarak da bilinen Kubbeli Han, Lala Şahin Paşa Hanı ve Demir Paşa Hanı gibi çeşitli imsilerle de anılmıştır. Han, 1376’da ölen ve Rumeli Belerbeyi olan Lala Şahin Paşa tarafından, Orhan Döneminde yaptırılmıştır. Yapıldığı dönemden itibaren şehrin ticaret kesimi tarafından kullanılan yapı günümüzde de ticari amaçlı kullanılmaktadır.

Apulyond Hanı (Hoca  Sinan Hanı, Mudanya Hanı): Pirinç Han’ın kuzeyinde yer almaktadır . Mudanya Han’ın adı, Müftü Suyu vakfiyesin­de geçmektedir. İki katlı olup üst katında 16 oda bulunduğu belirtilmektedir. Yakın bir zamanda restorasyonu tamamlanan han ticaret işlevine sahiptir.

Eskişehir Hanı: Davut Paşa tarafından yaptırılmıştır. Günümüzde özgün hana ait sadece birkaç kemer ve hücresi kalmıştır. Eskişehir yönünden gelen, İpek Yolu ticaret kervan yolunun üzerinde bulunmasından dolayı Eskişehir Hanı olarak anılmıştır.

Günümüzde bu ad ile anılan hanın ise 150 yıllık bir geçmişi bulunmakta ve ‘’arabacı hanları’’ olarak tariflenen ahşap hanlara ait bir örnek oluşturmaktadır. Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından restorasyonu yapılmaktadır.

Galle Pazarı Hanı: 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman’ın devlet adamlarından Semiz Ali Paşa tarafından yaptırılmıştır. Adından da anlaşılacağı üzere, han buğday, arpa gibi ürünlerin satıldığı bir borsa olarak yapılmıştır (26) .

1906 yılında Cumhuriyet Caddesi’nin açılmasıyla, cadde bu hanın ortasından geçtiği için ikiye bölünmüş, bir kısmı caddenin güneyinde, diğeri kuzeyinde kalmıştır. Günümüzde güneyde kalan kemerli, büyük ve sac ile kaplı ahşap bir kapısı bulunmaktadır. Kuzeyde ise, hanın sadece bir duvarı ayakta kalmıştır. Alt ve üst katlarda çeşitli esnafların yerleştiği, ağırlıklı olarak Anadolu’ya araba yapıp gönderen imalathaneler ile demirci, dökümcü ve marangozların yer aldığı bilinmektedir.

Bali Bey Hanı: Hamza Bey’in oğlu Bali Bey tarafından Yenişehir’deki mescit ve imaretine gelir getirmek amacıyla yaptırılmıştır. Bursa’da üç katlı olarak yapılan tek handır. Hanın Kırkmerdiven’e bitişik ve giriş kapısının dik olduğu, gelen yaylı arabaların hanın yüksekte olan avlusuna dik bir yoldan zorlanarak ulaştıkları bilinmektedir. Günümüzde el sanatları çarşısı, restoran ve yeme-içme amaçlı olarak kullanılmaktadır.

Pirinç Han: II. Bayezid tarafından 1490 yılında başlanıp, 1508 yılında bitirilmiştir. II. Bayezid’in İstanbul’daki cami ve imaretine gelir sağlamak amacıyla yaptırılmıştır. Yabancı tüccarların 19. yüzyıl öncesinde Pirinç Han’da konakladıkları bilinmektedir.Yapı, Bursa’ya gelen yabancı tüccarların en fazla uğradığı hanlar­dan biri olmuştur. Hanın kuzeyi çapraz olarak, Cumhuriyet Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır. Günümüzde hanın zemin katında yeme-içme, üst katında da ağırlıklı olarak kitap satışı yapılmaktadır.

Koza Han: Koza Han (Yeni Han, Han-ı Cedid, Simkeş Han, Sırmakeş Han, Acem Han, Beylik Han, Yeni Kervansaray), II. Bayezid tarafından 1490 yılında İstanbul’daki cami ve imaretine gelir getirmesi amacıyla yaptırılmıştır. Günümüzde handa yerli ve yabancı turistlere yönelik ipek eşarplar satılmakta, eskiden ahır olarak kullanılan İç Koza Han yeme-içme amaçlı kullanılmaktadır.

Kütahya (Çukur) Han: Tuz Pazarı Caddesi’nde bulunan han, II. Murat döneminde (1404-1451) yapılmış olup, Yıldırım Bayezid’in damadı Buharalı Emir Efendi’nin vakfıdır. Yakın bir döneme kadar  ayakkabıcı esnafı ile imalathane ve depolama amaçlı kullanılmakta olan Han, Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından,Tarihi Kültürel Miras Çalışmaları kapsamında, aslına uygun olarak restore edilmiştir.

Kapan Han: Han, I. Murat tarafından artan tarım ürünlerinin pazarlanması için yaptırılmıştır. Kapan Han’ın güneyi 1903-1906 yılları arasında Atatürk Caddesi’nin açılması sırasında yıkılmıştır. Üzeri tonoz örtülü girişi ile kuzey kolundan birkaç oda kalmıştır. Günümüzde tekstil ticareti ve dikim atölyeleri ile ilgili esnaflar tarafından kullanılmaktadır.

Tuz Pazarı Hanı: Timurtaş Paşa’nın oğlu Omur Bey tarafından 15. yüzyılda yaptırılmıştır. Omur Bey Camisi’nin ön cephesindeki 1454 tarihli taş vakfiyeden, bu hanın camiye gelir getirmesi amacıyla vakfedildiği anlaşılmaktadır. Günümüzde tekstil ticareti ve el sanatları ile ilgili esnaf tarafından kullanılmaktadır.

Bedesten: Yıldırım Bayezid tarafından bankacılığın ve borsacılığın çekirdeğini oluşturan bu yapı, ülkenin en değerli mallarının alınıp, satıldığı ve kıymetli eşyaların saklandığı bir yer olarak kullanılmıştır. Günümüzde bankaların üstlenmiş oldukları paranın ve değerli eşyaların güvenle saklanması görevi o dönemde bedestenler tarafından karşılanmıştır. Bedestene giriş, dört cephesinin ortasında bulunan kapılarla sağlanmaktadır. Yapı, günümüzde kuyumcular çarşısı olarak kullanılmaktadır.

Geyve Han: 15. yüzyılda Yeşil Cami’nin mimarı Hacı İvaz Paşa tarafından yapılarak,  Çelebi Sultan Mehmet’e hediye edilmiştir. Önceleri Hacı İvaz Paşa olarak isimlendirilen han, 17. yüzyıldan sonra Geyve Han adıyla anılmaya başlanmıştır. Sonraki dönemlerde, Ütücüler Hanı, Payigah ve Lonca Hanı olarak da anılmıştır . Günümüzde ise, genellikle çeşitli toptan tekstil ürünleri satan esnaf tarafından kullanılmaktadır.

Fidan Han: Bursa’nın en güzel hanlarından biri olan Fidan Hanı, Sadrazam Mehmet Ağa’nın oğlu İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. XV. yüzyılda, İbrahim Paşa, 1474 yılında Şehzade Mustafa’nın ölümüne sevindiği ve matem giysisi giymediği için öldürülmüştür. XV.yüzyıl yapısı olan han iki avluludur. Hanın altta 48, üstte 50 olmak üzere 98 odası vardır. Günümüzde Fidan Handa 105 adet dükkan bulunmaktadır, bu dükkanların geneli Kafe ve Tekstil üzerine satış yapmaktadır.

Emir Han: Orhan Gazi külliyesinin bir parçası olan Emir Han Atpazarı olarak bilinen yerde inşa edilmiştir. Osmanlılar’ın ilk bedesteni olan Emir Han, 1416 yılına kadar Bezzaz-ı Atik ve eski Bezzazistan adlarıyla da anılmıştır. Hanın alt katında 36 oda, üst katında 38 oda bulunmaktadır. Günümüzde handa, tekstil ürünleri, hediyelik eşya ve kitap satışı yapılmakta olup, ticari hayata hizmet vermektedir.

İpek Han: Paytoncular, Arabacılar, Sultan Han, Eski İpek Han, Yeni ipek Han, Han-ı Hariri olarak anılan İpek Han, 15. yüzyılın ilk yarısında, Yeşil Külliyesi’ne gelir temin etmek için yapılmıştır. Han, ipek tüccarları tarafından kullanılmıştır. Bursa’da ipek alıp satan ve bunların büküm işlerini yapan kazazlardan dolayı han, Büyük Kazzazhane olarak da anılmıştır. Maksem’den Şehreküstü’ne inen Mecidiye Caddesi’nin açılması sırasında Vali Ahmet Vefik Paşa tarafından hanın giriş cephesinin olduğu kısım yıkılmış, 1958 yangını sonrasında bu bölüm yeniden yapılmıştır.

Paylaşın

Ziyaretçilerine Eşsiz Manzaralar Sunan ‘Salda Gölü’

Karadeniz Bölgesi’nin Batı Karadeniz Bölümü’nde yer alan Bolu, doğal güzellikleriyle dikkat çekmektedir. Elbette göller de bu güzellikler arasında yer almaktadır.

Burdur’da yer alan, Burdur Gölü, Salda Gölü, Karataş Gölü, Yarışlı Gölü, Gölhisar Gölü, Yazır Gölü, ziyaretçilerine eşsiz manzaralar sunuyor.

Burdur Gölü: Burdur Gölü, Söğüt Dağı ile Sulu dere Yayla dağ kütleleri arasında kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan oluk şeklindeki tektonik çöküntünün sularla dolması ile oluşmuştur.

Gölün batı kesimi boyunca uzanan fay hattı nedeniyle bu kısımda kıyı çizgisi çok dardır. Bu dar bölgelerde göl birden derinleşir. Gölün güney ve kuzeyinde ise alüvyonların birikmesi ile sazlarla kaplı ve delta oluşumu başlamıştır.

Kapalı bir havzada yer alan gölün akıntısı yoktur. Göl suyu oldukça tuzlu olup ülkemizin en derin göllerinden birisidir. Derinlik bazı bölgelerde 100 metreyi bulur.

Gölün yüze yakın kuş türüne ve yaklaşık olarak 300 bine yakın su kuşuna ve özellikle Dünyada nesli tükenmekte olan “dikkuyruk” ördeklerinin % 70’ine ev sahipliği yapmaktadır. Endemik kuş türlerinin barınma alanı olan Burdur Gölü uluslararası öneme sahip bir sulak alandır. 85 kuş türü yaşar.

Salda Gölü: Yeşilova İlçe Merkezine 6 km. uzaklıktadır. Yapı itibariyle menşei tektoniktir. Denizden yüksekliği 1193 metredir. Tehlikeli bir bataklık sahası yoktur. Oldukça yuvarlak bir görünümü vardır. Suyu tatlıdır, içinde balık yaşar.

Çok derin göllerden biridir. Balık yakalaması zordur. 47 km² lik bir sahayı kaplar. Güney cephesinde bulunan Sultan Pınar suyu burayı bir mesire yeri haline getirmiştir. Göl çevresinde tabii kumsallar mevcuttur. Gölden sonra kumsalları takiben ormanlar başlar. 

Karataş Gölü: Burdur Karamanlı yolu üzerinde Karataş Tepesi ve Kağılcık Dağları önündedir. Karataş Gölü’nün suyu tatlıdır ve geniş sazlık alanlarıyla kuşlar için önemli kışlama ve üreme alanıdır. Gölden sulama amaçlı olarak da yararlanılmaktadır. Göl aynı zamanda Av ve Yaban Hayatı Koruma alanıdır.

Yarışlı Gölü: Yeşilova sınırları içinde Yarışlı, Harmanlı, Sazak, Kocapınar ve Düğer Köyleri arasında 2000 dekarlık bir sahayı işgal eder. Ortasında bir de adacığı vardır. Suyu tuzludur ve bir çok kuşa ev sahipliği yapar.

Ayrıca gölün doğu kıyısındaki yarımadada M.Ö. 6. yy.lın son çeyreğinde kurulan klasik çağa ait bilinen en eski yerleşim yeri Tymbrianassus Hacılar Höyüğünün 10 km. batısında Düğer Köyü’nün güney batısında bulunmaktadır.

Gölhisar Gölü:  Gölhisar İlçesindedir. Gölde bol olarak yayın balığı avcılığı yapılmaktadır. Denizden yüksekliği 1000 m. dir. Azami derinliği 10 m. kadardır. Etrafı sazlıklarla kaplıdır.

Yazır Gölü: Burdur ili, Çavdır ilçesi, Yazır (Gölcük) köyünün 8 km yakınındadır. 8 no’lu Batı Akdeniz Havzasında yer almaktadır. Yazır Gölü yağış alanı:13,44 km², Yazır Gölü’nü besleyen kaynak gölün kendi yağış havzasıdır.

Paylaşın

Doğanın Gücüne Hayran Kalacağınız Mağaralar!

Bingöl ili sınırları içerisinde yer alan, Kiği Çiçektepe Köyü Mağarası, Zağ Mağarası, Kalkanlı Köyü Mağaraları, Kübik Mağarası, binlerce yıl öncesine ait medeniyetlerin izlerini sürebileceğiniz veya doğanın gücüne hayran kalacağınız yerlerdendir.

Kiği Çiçektepe Köyü Mağarası: Mağara, Kiğı ilçesinin Çiçektepe köyünde, Sivri Dağı ın eteğinde bulunmaktadır. Mağarada iki oda, at için yer, yemlik ve çocuk beşiği mevcuttur. Mağaranın bulunduğu yer oldukça eğimli bir yapıya sahiptir.

Ayrıca Mağara önündeki mevcut yolla Erzincana gidildiği rivayet edilmektedir. Bu mağara, Kiğı’nın çok eski çağlardan beri insan topluluklarına mesken olduğunu göstermektedir.

Zağ Mağarası: Zağ Mağarası, Bingöl-Solhan-Muş karayolunun 18. kilometresinde sağ yöne ayrılan Gökçeli-Kuşburnu Köy Yolunun 5. km.sinde yer almaktadır.

Zağ Mağaraları, sırtı dağa yaslanmış olan doğal kayalık kütlenin ön cephesinde, kayalık alanın hemen tamamına yayılmış olan mağara/odalardan oluşmaktadır.

Bu mağara/odalar insan eliyle yapılmış, iç mekanlarda birbirine kademeli geçişlerle bağlantılı ve çok katlıdır.  M.S. 5. yüzyıl başlarına, Erken Hristiyanlık (Geç Roma-Erken Bizans) Dönemi`ne tarihlenmektedir.

Söz konusu Mağaralar, olasılıkla bu tarihlerde Roma İmparatorluğu`nun baskısı altında olan, Hristiyan inancına sahip toplulukların gizli yerleşim, yaşam ve ibadet alanı olarak kullanılmıştır. 

Alt katta yer alan ilk mağara/odadan sonra kademeli geçiş ve merdivenler takip edilerek en üst kata ulaşılabilmektedir. Bu biçimiyle mağara/odaların zemin kat dahil 5 (beş) katlı olduğu görülmektedir.

Bazı odalarda bulunan anakaya tabanına oyulmuş ve içleri sıvalı küp biçimindeki çukurlar, tahıl ve yağ, içki benzeri sıvı deposu olarak kullanılmıştır. Daha küçük bazı çukurların ise sunu çukuru olduğu düşünülmektedir.

Kimi odalarda kline/sekiler görülmektedir. Bu verilere göre; Mağara/odaların bir kısmının günlük yaşam alanı, bir kısmının mutfak/kiler/depo, bir kısmının ibadet alanı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır.

Kübik Mağarası: Karlıova ilçesinin Kübik Köyü yakınlarındadır. İçinde cilalı Taş ve Tunç Devrine ait bazı kalıntılar vardır. Duvarlarında bir takım oymalar ve işlemeler mevcuttur.

Kalkanlı Köyü Mağaraları: Yayladere ilçesine bağlı Kalkanlı Köyü yakınlarında bulunan mağaralar, birçok oyma sanatı ile süslenmiştir. Mağaralar ve mağaraların çevrelediği şelale turistik bir öneme sahiptir.

Paylaşın

En Eski Zerdüşt Tapınağına Ev Sahipliği Yapan kent: Daskyleıon

Marmara Bölgesi’nin Güney Marmara Bölümü’nde, topraklarının bir kısmı ise Ege Bölgesi’nde yer alan ilin hem Marmara hem de Ege Denizi’ne kıyısı bulunan Balıkesir, çeşitli uygarlıklara ev sahipliği yapmış ve her bir uygarlık bölgede kendi izlerini bırakmıştır.

Daskyleıon Antik Kenti, Antandros Antik Kenti, Kyzıkos Antik Kenti,
Adramyteıon Antik Kenti, Prokonnessos Antik Kenti, Ancyra Antik Kenti, Balıkesir’in ev sahipiliği yaptığı uygarlıklardan günümüze kalan önemli kültür hazinelerinden bazılarıdır.

Daskyleıon Antik Kenti: Dünyada kazı çalışmaları yürütülen tek Pers satraplık (valilik) merkezi olan ve bilinen en eski Zerdüşt tapınağına da ev sahipliği yapan Daskyleıon, antik çağın en önemli yerleşim merkezlerinden biridir. En parlak çağını Perslerin satraplık merkezi olduğu dönemde yaşayan kent, Antik Çağda Mysia olarak anılan Balıkesir’in, Bandırma ilçesinde, Aksakal beldesi Ergili Köyü sınırları içerisindedir.

Antandros Antik Kenti: Edremit İlçesi Altınoluk Beldesi’nin 4 km. doğusunda, İda Dağı (Kazdağı) eteklerinde,  Pelasg’lar tarafından kurulmuştur. Adramytteion (Burhaniye-Ören) – Assos (Behramkale) yolu üzerinde askeri bakımdan stratejik bir konuma sahip olan kentin, M.Ö. 10.yy’ da kurulduğu düşünülmekle birlikte, çok yakınında bulunan Assos’ un M.Ö.2.bin yıllarına kadar inen tarihinden Antandros’ un da bu tarihlerde iskan görmüş olması mümkün görülmektedir.

Kyzıkos Antik Kenti : Marmara Denizinin güneyindeki Kapıdağ Yarımadasının (Antik Arktonnesos) Erdek ve Bandırma Körfezleri arasındaki bataklığın hemen kuzeyinde geniş bir alana yayılmış olan Kyzikos, bugün “Belkıs” ve “Balkız” olarak anılır. Şehir adı genç yaşta öldürülen Dolion Kralı Kyzikos’dan alınmıştır.

Adramyteıon Antik Kenti: Adramytteion Antik Kenti bugünkü Burhaniye İlçesi’nin 2km kadar batısında bulunan Karataş Mevkii’nde, Ören Tepe’yi de içine alan geniş bir alanda Pelasglar tarafından kurulmuştur.

Prokonnessos Antik Kenti: Marmara Adası’nın kuzeyinde Saraylar köyü sınırları içinde kalan mermerleri ile ünlü bir şehirdir. Mermer ocaklarında yarı işli hale getirilen lahitler, steller, postamentler, sütun ve sütun başlıkları vb. malzemeler özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde buradan gemilerle İtalya ve İstanbul’a gönderilmekte idi.

Ancyra Antik Kenti: Bigadiç İlçesi Hisar Köyü sınırları içinde kalan antik kent Roma dönemi termal yerleşim alanıdır.

Hadrıaneıa Antik Kenti: Dursunbey İlçesi’nin kuzey batısında yer alan Roma dönemi yerleşim yeridir.

Astyra Antik Kenti: Edremit İlçesi Güre Beldesi sınırları içinde kalan antik yerleşim.

Thebe/ Theb Antik Kenti: Havran İlçesi sınırları içinde yer alanantik yerleşim.

Artekaantik Antik Kenti: Erdek İlçesi Zeytinli Ada ve çevresinde klasik dönemde kurulmuş şehir.

Zeleıa Antik Kenti: Gönen İlçesi Sarıköy Beldesi’nde Klasik dönemde kurulmuş şehir.

Perıhharaxıs Antik Kenti: Bugünkü Karacaören Köyü civarında Roma döneminde kurulmuş şehirdir.

Keraseıon Antik Kenti: Savaştepe İlçesi sınırlarında yer alanyerleşim.

Attaneıon Antik Kenti: Sındırgı İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.

Plakıa Antik Kenti: Bandırma İlçesi sınırları içinde yer alan antik yerleşim.

Paylaşın

Doğal Servetimiz ‘Kuş Cenneti Milli Parkı’

Bünyesinde 266 kuş, 118 bitki türü ile Kuş Gölündeki 23 balık türü ve çeşitli sürüngen türleri için yaşamsal öneme sahip Kuş Cenneti Milli Parkı, Balıkesir’in, Bandırma ilçesi sınırları içinde yer almaktadır.

Parkın içerisinde yer alan Kuş Gölün’ün uzunluğu 20 km., genişliği ise 14 km.dir. Ortalama derinliği 3 m. olan Kuş Gölü’nün suyu, kollaidal kil ihtiva ettiği için devamlı bulanıktır. Mevsimlere göre su seviyesi değişmekte olup bol gıdalı (ötrofik) bir Göl’dür.

Kuş Cenneti Milli Parkı’nda doğanın canlı ve cansız varlıklarının kendi aralarındaki ilişkileri, olağanüstü bir özellik göstermektedir. Su, toprak, iklim koşulları, otlar, sazlar, ağaçlar, balıklar, kuşlar hepsi birbirleri ve kendi aralarında uyum ve bütünlük içindedirler. Fakat kuşkusuz bu ekosistemin farklı elemanlarını birleştirip bütünleyen ve onlara dinamik bir yaşam ortamı sağlayan Kuş Gölü’nün ılık sularıdır. Sular ilkbaharda yükselerek kıyıları kaplar ve yaz aylarında geri çekilir. Bu ritmik olay her sene düzenli bir şekilde tekrarlanır ve bu ekosistemin devamlılığını sağlar. 

Kuş Cenneti Milli Parkı, gerek kıtalararası coğrafi konumu, gerekse vejetasyonu etkileyen ritmik su hareketlerinin sağladığı avantajlar sayesinde, ekosistem değerleri itibarı ile özel nitelikler taşıyan doğal servetlerimizdendir.

Milli parkın karakteristik canlı türünü kuşlar teşkil etmekle beraber, Kuş Gölü birçok canlının barınma, beslenme, üreme ve konaklama ihtiyaçlarına cevap verir.

Bilhassa kuşlar açısından fevkalade önemli olan bu küçücük yurt köşesinde her yıl yüz binlerce kuş akıl almaz bir ahenk ve uyum içerisinde yaşamakta, üremekte, göç döneminde konaklamakta ve kışlayarak dünya kuş popülasyonuna muazzam katkıda bulunmaktadır.

Sadece kuşlar özelinde bir koruma alanı olan ve uluslararası düzeyde öneme sahip Avrupa Konseyi A Sınıfı diplomasına sahip Milli parkımız bilim, eğitim ve kültür hayatımıza sürekli katkıda bulunacak eşi bulunmaz bir laboratuar, büyük bir kütüphane ve tabiatın yaratıcı gücünü ustalıkla sergileyen dinamik bir tablodur.

Milli Park’ta ziyaretçi tanıtım merkezi içerisinde kuş tahnitlerinin müzesi, kuş gözlem kulesi hizmet vermekte ve alana yerleştirilen toplam 5 adet kamera ile kaşıkçıdan balıkçıllara, çeltikçiden, karabataklara, saz bülbüllerinden pelikanlara, kuğulardan kazlara, ördeklere kadar kuluçka yapan, kışlayan ve göç sırasında uğrayan kuş türleri canlı olarak izlenebilmektedir.  Alanımız özellikle Tepeli pelikanların insan eliyle yapılan yuvalarda ( platform ) ilk defa yerleştiği ve üreme sayılarının en iyi olduğu alanlardan biridir.

Tüm Avrupa için nesli tehlike altında olan türler listesinde bulunan Tepeli pelikan (Pelecanuscrispus) ve Küçük karabatak (Phalacrocoraxpygmeus) alanda önemli sayıda ürer. Ayrıca, gece balıkçılı, alaca balıkçıl ve kaşıkçı alanda üremektedir. Gölün diğer bölümlerinde üreyen kuşlar arasında sumru dikkat çekmektedir. Kuş cenneti Milli Parkında karabatak, küçük ak balıkçıl, gri ak balıkçıl ve çeltikçi koloniler halinde üremektedir. 

Alanda önemli sayıda üreyen kuş türleri:

Tepeli pelikan (Pelecanuscrispus),

Karabatak (Phalacrocoraxcarbo),

Küçük karabatak (Phalacrocoraxpygmeus),

Gece balıkçılı (Nycticoraxnycticorax),

Alaca balıkçıl (Ardeolaralloides),

Gri balıkçıl (Ardea cinerea),

Küçük ak balıkçıl(Egrettagarzetta)

Çeltikçi (Plegadisfalcinellus),

Kaşıkçı (Platalealeucorodia),

Bıyıklı sumru (Sternahybridus),

Tepeli batağan (Podicepscristatus).

Paylaşın

Efsaneleriyle Ünlü ‘Frigleri’ Keşfetmek İsteyenlere: Frig Yolu

Afyonkarahisar, Ankara, Eskişehir ve Kütahya illeri arasında kalan coğrafyada (Frigya) yaklaşık 3000 yıl önce parlak bir medeniyet kurmuş ve efsaneleri ile ünlenmiş Friglerin izlerini, günümüz gezginlerinin sürmesi için oluşturulmuş uluslararası standartlarda uzun yürüyüş ve bisiklet yoludur.

Üç ana rotadan oluşan yolun toplam uzunluğu 506 km’dir; yolun takibini kolaylaştırmak için rotanın tamamı kırmızı-beyaz renklerle işaretlenmiştir. Ayrıca yürüyüşçüleri bilgilendirmek için rota başlangıç-bitiş ve önemli kavşak noktalarına yön tabelaları dikilmiştir.

Frigya’daki antik yerleşim yerlerini (Gordion, Pessinus, Midas) birbirine bağlayan ve bölgenin tüf kaya yapısından dolayı bazı yerlerde derinliği 2-3 metreyi bulan görkemli antik yollar Frig Yolu’nun ana temasını oluşturmaktadır.

Bu ana temanın yanı sıra Frig Yolu, Frigya’nın atmosferini doğaseverlere bir bütün olarak sunmak ve yürüyüşü keyifli kılmak için bölgenin doğal, tarihi, jeolojik, kültürel vb. gibi diğer öne çıkan bileşenlerini de içerecek şekilde tasarlanarak hayata geçirilmiştir. Frig Yolu, doğa tutkunu gezginleri zaman yolculuğuna çıkararak Friglerin 3000 yıl önce yürüdükleri bu güzergahları bir Frigyalı gibi günümüzde yürümelerini sağlar.

Rotalar

Gordion (Ankara), Seydiler (Afyonkarahisar) ve Yenice Çiftliği’nden (Kütahya) başlayıp üç koldan Frigya topraklarına giren Yol, Frig uygarlığının kalbi Yazılıkaya-Midas kentinde (Eskişehir) birleşir. Yol, Friglerin kayaları kazıyarak oluşturdukları görkemli anıtların; Roma, Bizans ve Selçuklu uygarlıklarının özgün eserlerinin görülebileceği mekânların yanı sıra doğa ve tarihin içi içe geçtiği Frig Vadilerinin sıra dışı dokusunun hissedilebileceği ve dingin atmosferinin solunabileceği muhteşem güzergahları takip eder.

Friglerin Afyonkarahisar il sınırları içindeki izlerini süren güzergah (Rota-1) Afyonkarahisar-Ankara karayolu üstünden, Seydiler beldesinden başlar. Frigya’daki jeolojik oluşumların en güzel örneklerinin görülebileceği bu rota antik dönemlerdeki birçok medeniyetin izlerini taşıyan Ayazini üzerinden geçerek önemli Frig Vadileri’nin (Köhnüş ve Karababa Vadileri) ve özgün Frig eserlerinin (Aslantaş, Yılantaş, Maltaş, Aslankaya ve Burmeç gibi) görülebileceği patikaları takip ederek şirin bir Çerkez köyü olan Sarıcaova’ya ulaşır. Frig Yolu bu noktada yürüyüşçülere iki seçenek sunar; birincisi yolun devamı olan Yazılıkaya’ya giden parkur, diğeri ise keyifli bir yürüyüş sunan Asmainler Saklı Vadisi içinden geçerek Kütahya sınırları içinde kalan Rota-2’ye bağlanan bağlantı yoludur.

Kütahya topraklarındaki yolculuk (Rota-2) ise, Kütahya-Eskişehir karayolu 15. km’de bulunan Ahmetoluğu köyüne bağlı Yenice Çiftliği’nden başlar. Porsuk ırmağının hemen yanında güzel bir vadi ağzında kurulu bu yerleşim yeri yürüyüşçüler için oldukça davetkardır. Yer yer antik yolların yoğun olduğu güzergahları izleyen rota Sabuncupınar üzerinden geçerek Fındık’a ulaşır. Fındık’da, yürüyüşçülere bölgenin zengin doğal ve tarihi güzelliklerini göstermek için alternatif iki kola ayrılan yol, Doğuluşah köyünde yeniden birleşir. Fındık Vadisi içinden devam eden güzergah, Sökmen, İnli, Yumaklı, Lütfiye ve Sandıközü köylerini geçtikten sonra Frigya’daki en görkemli ve sıradışı doğal güzelliklerine sahip olan Zahran Vadisi içinden geçerek Kümbet köyü üzerinden Yazılıkaya’ya bağlanır.

Frig Yolu’nun en uzun parkuru (Rota-3) Eskişehir topraklarındadır ve Friglerin iki önemli merkezi olan Gordion ve Yazılıkaya’yı Pessinus üzerinden birbirine bağlar. MÖ 7.yy’da en parlak dönemlerini yaşayan Frigler, siyasi merkez olarak Gordion’u seçmiş olsalar da en önemli kutsal yerleri, dini merkez olarak yapılandırdıkları Yazılıkaya’dır.

Konaklama

Frig Yolu güzergâhı üstündeki bazı köylerde köy evleri restore edilerek ev pansiyonculuğuna uygun hale getirilmiştir. “Frig Evi” olarak adlandırılan ve önünde tabelası bulunan bu evler Sabuncupınar, İnli, Lütfiye, Sarıcaova ve Demirli köylerinde bulunmaktadır. Ayrıca yol üstünde konaklayabileceğiniz ve konaklayabileceğiniz pansiyonlar bulunmaktadır. Yürüyüşünüz sırasında bu konaklarda kalarak köy yaşantısını tadabilir ve yerel kültürü deneyimleyebilirsiniz.

Frig Vadileri kamp kurmak için de çok idealdir. Frigya’nın sıradışı atmosferini solumak için en güzel konaklama çadır kampıdır. Frig Yolu rehber kitabında çadır kurulabilecek uygun kamp alanları belirtilmiştir.

Rakamlarla Frig Yolu

  • 506 km uzunluğu ile Türkiye’nin 3. en uzun yürüyüş parkurudur.
  • Afyonkarahisar, Eskişehir ve Kütahya bölgelerindeki Friglerin izlerini süren 3 ana rotayı içerir (Afyonkarahisar:140 km; Eskişehir:219 km; Kütahya:147 km).
  • 67 yürüyüş parkurundan oluşur.
  • 4 ilin topraklarına yayılmış, 1 ilçe merkezi, 4 belde, 45 köy ve 6 mahalleden geçer.
Paylaşın

Sanayi Üretimi Kasım’da Yüzde 6.5 Daraldı

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre; sanayi üretim endeksi Kasım 2018 itibariyle bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 6.5 daraldı.

TÜİK, 2018 yılı Kasım ayı ‘Sanayi Üretim Endeksi’ verisini açıkladı. Buna göre, sanayi üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 azaldı.

Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2018 yılı Kasım ayında madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.1, imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 7.1 ve elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1.8 azaldı.

Sanayinin alt sektörleri (2015=100 referans yıllı) incelendiğinde, 2018 yılı Kasım ayında madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi bir önceki aya göre yüzde 3.7 ve imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 0.1 azalırken elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi aynı kaldı.

Paylaşın

Pervin Buldan: Kazanan Biz Olacağız, Halklarımız Olacak

Pervin Buldan, 31 Mart’ta yapılacak olan yerel seçimlere ilişkin yaptığı değerlendirmede, “Bu sürecin sonunda kazanan bizler olacağız, halklarımız olacak! Barış olacak! Demokrasi olacak!” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, haftalık grup toplantımızda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Pervin Buldan’ın açıklamaları şöyle:

Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi bitmeyecektir

Halklarımızın gelecek umudunu söndürmeye çalışan faşizmin ağır baskısına karşı 2018 yılı bizler açısından amansız bir mücadele ve direniş yılı oldu. Yılmadık, diz çökmedik, boyun eğmedik, susmadık. Direndik ve mücadele ettik. Demokrasi, özgürlük, barış, eşitlik ve adalete olan umutların sönmesine izin vermedik. 2019 yılının da yoğun bir mücadele sürecine sahne olacağını belirtmek isterim. Zalimin zulmü olduğu sürece, mazlumun da direnişi asla bitmeyecektir. Faşizm bu topraklardan gidinceye kadar mücadele ve direnişimiz güçlü bir biçimde sürecektir. Asla yılmak yok, korkmak yok, geri adım atmak yok. Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan bu da böyle bilinsin.

Her gecenin sonu aydınlıktır

Demokrasi ağır saldırı altındayken, yoksul halklarımız ekonomik krizin girdabında inim inim inletilirken, yediden yetmişe herkes özgürlük ve adalet diye haykırırken, biz HDP olarak, haklının, mazlumun, ezilenin yanında olmaya, mücadele bayrağını yükseltmeye, halkların ortak umudu olmaya devam edeceğiz.

Hiç kimse bu karanlık günlere bakarak karamsarlığa kapılmamalıdır. Her gecenin sonu aydınlıktır. Her kışın sonu bahardır. HDP varsa umut var,  HDP varsa cesaret var, HDP varsa özgürlük türküleri ve halayları var. HDP varsa başarı ve zafer var! Hep birlikte başaracağız, hep birlikte kazanacağız! Özgürlüğün faşizm, adaletin hukuksuzluk, aydınlığın karanlık, barışın savaş, alın terinin sömürü karşısında galip geleceği o güzel günleri hep birlikte karşılayacağımız günler yakındır. Bunun müjdesini sizlerin huzurunda veriyorum, hep birlikte mücadele edeceğiz, hep birlikte kazanacağız.

Sakineleri ve Seveleri saygıyla anıyoruz

Yarın 9 Ocak. Paris Katliamı’nın üzerinden tam 6 yıl geçti. Sakine Cansız ve arkadaşları İmralı görüşmelerinin kamuoyuna duyurulduğu, barışa dair umutların yeşertildiği günlerde katledildi. Bu saldırıyı düzenleyen zihniyet barışı ve çözüm sürecini, mücadelenin öznesi Kürt kadınlarını hedeflemişti. Çünkü kadınlar savaşın en büyük mağdurları olarak barışın en güçlü savunucuları olmuşlardır hep. Zaten bu yüzden 5 Ocak 2016’da Silopi’de yine kadın özgürlük mücadelesinin simgesi olan bir başka üç kadın, Sêvê Demir, Pakîze Nayır ve Fatma Uyar katledildi. Buradan Sakineleri ve Sêvêleri bir kez daha saygıyla ve minnetle selamlıyorum ve anıyoruz. Mücadeleleri bize ışık tutacaktır, ailelerine bir kez daha sabır diliyorum.

Paris Katliamı emrini verenler bugün tecridi sürdürenlerdir

İşte tam da Paris Katliamı’nın 6’ıncı yıl dönümünde Leyla Güven vekilimiz bugün açlık grevinin 62’nci gününde. Paris Katliamı’nın emrini verenlerin o günkü amacı neydi? Leyla vekilimizin bugün sonlandırılmasını istediği tecridi o süreçte başlatmaktı. Süreci bitirmekti. Nitekim 5 Nisan 2015 tarihi itibariyle tecridi devreye sokarak ne yazık ki süreci bitirdiler. Bu nedenle Paris Katliamı’yla tecrit politikası arasında doğrudan bir bağlantı ve işbirliği bulunduğunu ifade etmek isterim. O gün katliam emrini verenler, bugün tecridi sürdürenlerdir! Bunu çok net olarak söylüyorum. İşte Leyla Güven, Sakine’nin canıyla uğruna bedel ödediği barış umutlarının sönmemesi için, tecrit karanlığının sona erdirilmesi için tam 62 gündür açlık grevinde.

Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır

Leyla Güven direnişin adıdır! Leyla Güven, barışa giden yolu açmaya çalışan bir barış kadınıdır! Bir barış güvercinidir! Leyla Güven cesarettir, umuttur! Kararlılıktır! Bugüne değin barış ve demokrasi mücadelesinin hep en ön saflarında yer aldı. Bu yüzden de cezaevi hep ikinci adresi oldu. Babasını kaybettiğinde de cezaevindeydi. Geçtiğimiz Cuma annesini kaybetti ve yine cezaevinde, üstelik açlık grevinde ve açlık grevinin bugün 62’nci gününde. Bir kez daha değerli annesine Allah’tan rahmet, Leyla vekilimize buradan hepiniz adına başsağlığı diliyorum.

Leyla Güven artık kritik sürece girdi

Adalet Bakanlığı, Leyla Güven’in sağlık durumundan habersizmiş gibi taziyeye katılabilmesi için cezaevi ring aracıyla onu götürmeyi teklif etmiş. Leyla Güven’in açlık grevinden bu yana en az 14 kilo kaybı var. Tansiyonu sürekli düşüyor. Mide bulantısı var ve en hayati sağlık sorunu ise bünyesinin sıvı tüketimini kabul etmiyor olmasıdır. Leyla Güven, artık kritik bir sürece girdi.

Dile bile kolay değil artık, 62 gün! Leyla hukuksuzca tutulduğu cezaevinde bedenini açlığa yatırarak bu ülkenin geleceği için, barışı için güçlü bir mesaj veriyor. Elinde olan tek aracı kullanarak sesini duyurmaya çalışıyor.

Leyla’nın sesine ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur

Peki, yeterince duyuluyor mu bu ses? Bu sese güçlü bir şekilde ses veriliyor mu? Ülkedeki sefaletin kaynağı olan, savaş politikalarının sonlanması için değil mi Leyla’nın direnişi! İmralı’yla birlikte tüm ülkeyi esaret altına alan tecridin bitirilmesi için değil mi bu direniş! Adaletsizlik, talan, riya hayatın her alanına hakim olmuşken, sıradan vatandaşa dahi nefes aldırmayan bu baskı ortamının bitirilmesi için değil mi Leyla’nın direnişi! Bu sesi duymak bu sesi duyurmak işte bu yüzden çok önemli, çok anlamlı ve çok kıymetlidir. Bu sese ses vermek vicdani ve ahlaki bir duruştur.

Leyla bu ülke talan edilmesin, paramparça olmasın diye açlık grevinde

Leyla vekilimiz, ülkenin sorunlarının kökenine iniyor. Köküne inmezsek, bu iktidar kendi bekası için kendi savaşlarında ölüme göndermeye, lokmalarımızı boğazımızdan almaya devam edecek. Buna dur demek için şimdi Leyla’nın uzattığı eli havada bırakmamak gerekir.

Sadece sağlığı artık iyiden iyiye kötüleşen Leyla için değil, bu ülkenin bu toplumun sağlığı için, çocuklarımızın geleceği için!  Buradan tüm demokrasi güçlerine, ülkenin bugününden memnun olmayan, geleceğinden endişe duyan herkese sesleniyorum: Leyla sizler için bu açlık grevinde, tecrit bitsin bu ülkeye barış umudu yine gelsin diye bedenini 62 gündür açlık grevine yatırdı. Bu ülke bir grup Saray eşrafının elinde tükenmesin, talan edilmesin, paramparça olmasın diye açlık grevinde. Bu sesi sen duyarsan bir şansımız olur bu gidişata dur demek için!

Bu direniş doğru okunmazsa yarın çok geç olabilir 

Ve tabii ki, Leyla’nın sesini ilk duyanlar arasında yine cezaevlerindeki Leyla’nın yoldaşları bulunuyor. 16 farklı kentteki 29 cezaevinde 24’ü kadın olmak üzere 114 tutsak, Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit sistemine son verilmesi amacıyla Leyla’nın sesine ses, direnişine güç katmak için süresiz-dönüşümsüz açlık grevi başlattılar. Ve ayrıca yurt dışından 15’i Strasburg’da olmak üzere 17 değerli yoldaşımız aynı taleple açlık grevi başlattılar.

16 Aralık’tan bu yana giderek artan katılımlarla devam eden açlık grevleri, demir parmaklıkları aşan, duvarları yıkan ve dayatılan esarete karşı özgür bir iradeyi kendi yaşamları pahasına sahiplenen bu büyük direnişin başta iktidar olmak üzere herkes tarafından doğru okunması gerektiğini buradan tekrar ifade etmek istiyorum. Yoksa yarın çok geç olabilir! Leyla’nın sesi, çığlığı bizim sesimiz ve çığlığımızdır. Tecrit kalkana kadar haykırmaya devam edeceğiz! Bu karanlık tecrit ya bitecek, ya bitecek diyoruz. Sevgili Leyla’ya buradan selamlarımızı gönderiyoruz.

Yerel seçim, demokrasi ile faşizm arasındaki bir referandumdur

Tecridin yaydığı karanlığı mücadele ve direnişle kırmaya çalıştığımız böylesi bir süreçte aynı zamanda demokratik yaşam açısından hayati önem taşıyan 31 Mart yerel seçimlerine hazırlanıyoruz. Başından itibaren ifade ettiğimiz gibi yerel seçim, demokrasi ile faşizm arasındaki bir referandumdur. Toplum bu gerçeği görmelidir. Bugün sokaklarda geleceğine güvenle bakan tek bir insan kalmamıştır.

31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat

Adaletin, özgürlüğün, sevginin olmadığı bir ülke ve toplum çökmeye mahkumdur. AKP’nin 16 yıllık iktidarının ülkeyi ve toplumu getirdiği nokta budur, yani çöküştür. Krizle, istikrarsızlık ve bölünme tehdidiyle, korkutmayla toplumu ve ülkeyi yönetmeye çalışan, yönetemeyen bu iktidara dur demek için 31 Mart seçimleri tarihi bir fırsat yaratmaktadır. Demokrasiden, özgürlüklerden, emekten, barıştan ve adaletten yana olan, bir arada yaşama iradesine sahip herkesin, tüm kesimlerin yaşanan bu karanlık tablo karşısında ortak bir duruş göstermesi, demokratik tutum alması gerekmektedir. Bunu buradan açık yüreklilikle belirtmek isterim.

Demokratik güç birliği yapılması, herkesin ortak sorumluluğu

Yan yana gelmez, güç birliği yapmaz isek, bu ülkeyi ve toplumun geleceğini faşizmin karanlığına teslim etmiş oluruz. O yüzden bu seçimlerde demokratik güç birliği yapılması herkesin ortak görev ve sorumluluğudur.

24 Haziran başarımızı 31 Mart günü ikiye katlayacağız

Başta Kürtler olmak üzere AKP-MHP iktidarından yaka silken Türkiye halkları yerel seçim gününü büyük bir heyecan içinde bekliyor. 31 Mart sabahı bu gidişata mutlaka dur diyeceğiz.  24 Haziran’da gösterdiğimiz başarıyı 31 Mart günü ikiye katlayacağız. Son derece kararlıyız, son derece iradeliyiz.

Tekçi rejimin oyun planlarını bozacak olan HDP’dir

Baskıcı rejimi geriletecek güç HDP’dir, bunu biliyoruz. Tekçi rejimin oyun planlarını bozacak olan HDP’dir. O nedenledir ki tüm güçleriyle HDP’ye saldırıyorlar. Hukuksuz operasyonlar yürütüyorlar. Partimize tehdit mektupları gönderiliyor. AKP Genel Başkanı her gün partimizi hedef alan konuşmalar yapıyor. Bizim yılmayacağımızı, geri adım atmayacağımızı bile bile bunu yapıyorlar. Herkes şunu bilsin ki bu saldırılar bize asla geri adım attıramayacak, tam tersine HDP’yi daha da güçlendirecek, mücadele kararlılığımızı ve azmimizi daha da arttıracaktır. Bu koca çınarı hiçbir fırtına yerinden sökemeyecektir! Bu da böyle biline!

Halk yoklamalarımızda tam bir demokrasi şöleni yaşandı

İşte iktidarın tüm baskı ve tehditlerine rağmen geçen hafta sonu 30 il ve ilçe merkezinde halkımızın yüksek katılımıyla halk yoklamalarını gerçekleştirdik. Tam bir demokrasi şöleni yaşandı. Toplumun her kesimini kapsayan temsilcilerden oluşan delegeler sandık başına giderek belediye eş başkanlığı için aday adaylarını belirledi. Bu adayları kamuoyuyla ve halkımızla en kısa zamanda paylaşacağız.

Alın size demokrasi, alın size halk iradesi

Fiili olarak OHAL’in sürdüğü kentlerimizde inadına demokrasi diyerek sandıklara koşan halkımız kayyumlara rağmen kendi iradesi etrafında çok güzel kenetlendiler. Analar, kadınlar, gençler, STK temsilcileri, parti üyelerimiz büyük bir coşku içinde oy kullandılar, iradelerini belirlediler. Halk yoklamaları 31 Mart’ın provası niteliğindeydi. Şimdi halkımız sabırsızlıkla 31 Mart seçimlerini bekliyor. Belirlenen adaylar halkımızın adaylarıdır. Alın size demokrasi, alın size halk iradesi. İşte sandık, işte halk iradesi!

Kayyumlara diyeceğim tek bir şey var: Şimdiden valizlerinizi hazırlayın

Halk yoklamasının demokratik bir ortamda gerçekleşmesi için görev alan MYK ve PM üyelerimiz ile il ve ilçe yöneticilerimize, milletvekillerimize, il aday belirleme komisyonu üyelerimize de büyük emeklerinden dolayı buradan bir kez daha teşekkürlerimizi sunuyorum. Halk yoklamasında en az oyu alan da, en çok oyu alan da, bütün aday adaylarımız onurlu mücadelemizin birer neferidir. 31 Mart günü elde edeceğimiz büyük zafer için aday adayı olan bütün arkadaşlarımızın gece gündüz demeden çalışacağına yürekten inanıyoruz. Yolunuz açık olsun. Kayyumlara diyeceğimiz tek bir şey var: Şimdiden valizlerinizi hazırlayın! Çünkü birer birer Ankara’ya gideceksiniz! Halk sizi Ankara’ya yollayacak.

Halkımız müsterih olsun; sizin onay vermeyeceğiniz hiçbir adımı atmayız

Sadece gösterdiğimiz adaylar değil, kurduğumuz ittifaklar da çok hayatidir. Gerek Bölge’de gerekse Türkiye’nin batısında ilkelerimizi koruyarak adımlar atıyoruz. Halkımız müsterih olsun. Sizin onay vermeyeceğiniz, hiçbir adımı atmadık, bundan sonra da atmayız. Bizim partimiz AKP-MHP ittifakını bitirecek kilit partidir. Bunun farkında olanlarla beraber zaten yolumuzu yürüyoruz ve yürümeye devam edeceğiz. Görüş farklılıkları ne olursa olsun, “buradayız, biriz ve birlikte güçlüyüz” şiarıyla yerel yönetimler ittifakımızı gerçekleştirdik bundan sonra da gerçekleştirmeye devam edeceğiz.

Bölgede seçimlere 7 partinin ittifakıyla giriyoruz 

Dün, Bölgede Kürt parti ve hareketlerle ittifak deklarasyonunu açıkladık. Bölgede seçimlere 7 partinin ittifakıyla giriyoruz. Kürtlerin bu seçim ittifakı önemli, anlamlı ve değerli bir aşamadır. İttifak içerisinde bulunan siyasi partilerin değerli temsilcilerine göstermiş oldukları bu duyarlılık ve işbirliği anlayışından dolayı huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

AKP-MHP ittifakı Kürtlerin ittifakı karşısında kaybetmiştir

Kürtlerin iradesini yok sayan gaspçı kayyum zihniyeti kurduğumuz bu ittifak karşısında şimdiden kaybetmiştir, kaybedecektir. Bu kesindir! Kaybedecektir. AKP-MHP ittifakı bölgede sandığa mutlaka gömülecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.

Oy hırsızlığını biliyorduk şimdi de seçmen çalıyorlar

AKP’yi zaten bir kaybetme telaşı sarmıştır. Ateş bacayı sarmıştır. Seçmenin karşısına çıkacak yüzleri olmayınca şimdi seçmen kayıtlarıyla oynayarak, hırsızlık yaparak sonuç alacaklarını sanıyorlar. Kimi yerlere seçmen kaydırıyorlar, kimi yerlerde seçmenin kayıtlarını siliyorlar. Oy hırsızlığını biliyorduk! Şimdi de seçmen çalıyorlar bu da yeni bir icat. Hile ve düzenbazlık bunların ruhuna işlemiş! Hilesiz yapamıyorlar! Şunu bilmenizi istiyoruz ki, bu oyunlarınız, bu hileleriniz tutmayacak! Halk artık sizin hilelerinizi ve oyunlarınızı çok net görüyor.

Tüm Saray eşrafını Şırnak’a, Siirt’e, Van’a taşısanız da başaramayacaksınız

Bu tezgahlarınız 31 Mart’ta bozulacak ve duvara çarpacak! Hiç merak etmeyin! Sandıktan öyle bir yanıt alacaksınız ki, feleğiniz şaşacak! O sandıkları uzaya da taşısanız, halk yine gidip oyunu kullanacak, oyunu verecek! Tüm Saray eşrafınızı Şırnak’a, Siirt’e taşısanız da kaybedeceksiniz! Kaybedeceksiniz, kaybedeceksiniz! O sildiğiniz seçmenler de sizi silecek?  Yok saydığınız halk da sizi yok sayacak! Bundan emin olabilirsiniz.

Batı’da demokrasi ittifakı çalışmalarında sona yaklaştık 

Aynı şekilde Türkiye’nin Batısında da, yerellerde en geniş demokrasi ittifakının oluşturulması noktasında çalışmalarımız tüm hızıyla sürmekte ve sona doğru yaklaşmaktayız. Biz merkeziyetçi tek adam rejimine karşı yerelde demokrasinin geliştirilmesinden yana bir strateji izliyoruz. Bu açıdan yerellerde yerel demokrasi dinamikleriyle ortak hareket etme noktasında bir tutum içerisindeyiz.

31 Mart akşamı herkes temsiliyet noktasında gücünü arttırmış bir HDP görecek

Türkiye’nin Doğusuyla, Batısıyla her yerinde HDP büyük bir değişimin gücüdür. 31 Mart akşamı herkes, Türkiye’nin her yerinde güçlenmiş, kazandığı belediyelerin sayısını ikiye katlamış, belediyelerde temsiliyet noktasında gücünü ve oyunu arttırmış bir HDP görecektir. Bundan emin olabilirsiniz! Çınar ağacımız ülkenin her yerinde kök salmıştır, 31 Mart’ta bu kökler, selvi boylu birer fidana dönüşecektir!

Bizim ittifakımız tüm ezilenlerle, kadınlarla, gençlerle, emekçilerle

Bizim derdimiz faşizmin kaybetmesi, demokrasinin kazanmasıdır. AKP zulmünün ancak omuz omuza mücadeleyle, demokratik birliktelikle aşılacağına yürekten inanıyoruz. Bizim ittifakımız tüm ezilenlerledir, kadınlarladır, gençlerledir, emekçilerledir, her biri değerli olan inanç ve kimliklerledir. Ve bu ittifakla birlikte 31 Mart’ta demokratik yeni bir yaşam başlayacaktır. Umutluyuz, kararlıyız! Şimdiden 31 Mart’ın hepimize barış, demokrasi, eşitlik getirmesini temenni ediyor; kazanacağımıza olan inancımı paylaşmak istiyorum.

Savaşın maliyeti yıkım, barışın maliyeti refahtır

Bu ülkenin AKP iktidarından kurtarılmasının ne denli elzem olduğunu gösteren en acil sorunların başında hiç kuşkusuz yaşanan derin ekonomik kriz gelmektedir. AKP ile destekçisi MHP 2015 yılında barışa giden yolu bozma kararı vererek ülkeyi siyasal ve ekonomik uçuruma sürükleyen sürecin önünü birlikte açtılar. Barışın maliyeti siyasal sorumluluktur ve sonucu refahtır. Ama savaşın maliyeti toplumsal yıkım ve ekonomik krizlerdir. İşte bugün yaşanan krizin nedeni barış sürecinin iktidar eliyle yıkılmasıdır.

Barış süreci yıkılınca ekonomi dibe vurdu

Barış süreci yıkılınca ekonomi de buna dayanamadı ve dibe vurdu. Demokrasi ve adalette baş aşağı giden bir ülke, ekonomide de uçurumdan aşağı yuvarlanmaktadır. Bir tarafta vatandaşın aldığı maaşın döviz karşısında eriyerek fakirleştiği bir durum varken, diğer tarafta saraylarda yaşayanların kendilerine uçan saraylar aldığı ve yandaş sermayenin ihya edildiği gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Memur, aldığı maaş ile alım gücü zayıfladı ama geliri o oranda artmadı; taksici benzini, mazotu daha pahalıya aldı ama geliri artmadı; küçük esnaf aldığı her ürünü daha pahalıya aldı ama bu oranda satış yapamadı, üstelik bir de yüksek faizli kredilere mahkum edildi.

Grev yasak, insanca yaşam ve ücret talep etmek yasak! İşçiye, memura, emekliye gelince bütçe yok! Ama savaş harcamalarına gelince kesenin ağzı sonuna kadar açılıyor. Niye? Çünkü içeride milliyetçilik ve militarizmden besleniyorlar! Ekonomi bu ülkeyi yönetenlerin umurlarında değil!

Asıl hedefi 31 Mart’ta halk tutturacak

Bakınız! Geçen yıl Ocak ayında kendileri yıl sonu için yüzde 7 enflasyon hedeflediklerini söylemişti ama yüzde 20’ye bile çok şükür diyecek hale geldiler. Bakan Bey, dalga geçer gibi “Enflasyon hedefini tutturduk” diyor! Halkın cebindeki ve sofrasındaki erimiş, bunlar hedef tutturmaktan söz ediyor. Merak etme Bakan Bey, 31 Mart’ta da halk hedefi iyi tutturacak size de iyi bir ders verecek!

Zam üstüne zam 

AKP – MHP iktidarı 2018 yılında yaşattıkları baskı ortamı ve ekonomik yıkımı 2019’un başında her alanda korkunç zamlar uygulayarak kapatmaya çalışıyorlar. Özellikle kira, ulaşım, gıda ve elektrik gibi günlük yaşamın temel alanlarında yüzde 20 ila 50 arasında fahiş zamlar yapıldı. Köprü ve otoyollarda yüzde 40’ları aşan zamlar uygulanmaya başlandı. Elektrikte Ekim ayına kadar 9 ayda konutlara yüzde 44; sanayi, ticarethane ve tarımsal sulama kullanıcıları için yüzde 70`i aşan zamlar uygulandı. Şimdi kalkmışlar yüzde 10 indirimden bahsediyorlar ve insanların gelecekleriyle dalga geçiyorlar. Bu indirimin altından bile dağıtım bedeline gizli yüzde 15’lik zam çıktı. “Elektrikte indirim yaptık” diye övünen iktidar merak etmesin. Bu halk 31 Mart’ta size öyle bir indirim yapacak ki, sizi iktidardan indirecek göreceksiniz!

Bu zihniyetin sahipleri satılık olabilir ama Sur satılık değildir!

Ülkede satmadıkları bir yer kalmadı. Şimdi Sur’da yerle bir ettikleri yerlerdeki taşınmazları satılığa çıkartıyorlar. Gaspçı kayyum, giderayak Sur’u satmaya kalkıyor! Bu zihniyetin sahipleri satılık olabilir! Ama Sur satılık değildir! Bunu böyle bilin!

2020 lira ile bırakalım bir ayı, bakalım bir gün geçinebilecek misin?

Bunların bütün anlayışları budur! Tarihi, doğayı, ormanı, dereyi, tarlayı rant olarak görüyorlar! Gözleri paradan başka bir şey görmüyor. Ülkenin tüm varlıklarını peşkeş çektiler. Sonra bu şirketler bankalardan aldıkları kredileri ödeyemediler. Kredi borçları da devlete kaldı bunu da ne yazık ki halka ödetme peşindeler.  Asgari ücreti  bir yoksulluk sınırının yarısı olacak şekilde 2850 TL önermiştik. Ama onlar 2020 TL yaptılar. Yani asgari ücrete yapılan zam ile hayat pahalılığının geldiği nokta arasında koca bir makas oluştu. Asgari ücreti arttırmakla övünen Saray sakinine buradan sesleniyoruz. Buyurun 2020 lira ile bırakalım bir ayı, bakalım bir gün geçinebilecek misin, al ve dene diyoruz.

Bunların hesabını birlikte soracağız

Değerli halkımız, alternatifsiz değilsiniz. Tüm bunların hesabını hep birlikte soracağız. Bu batağın yükünü halkın sırtından biz kaldıracağız. Olabildiğince iddialı ama inanarak söylüyoruz; bu saltanatı biz yıkacağız ve halka ait olanı halka vereceğiz. Tüm çaldıklarının hesabını da bir bir, halkımızla beraber soracağız.

Üniversite özerkliği ve akademik özgürlük saldırı altındadır

Gün geçmiyor ki bu ülkede bir kadın cinayeti yaşanmasın! Geçen hafta Çankaya Üniversitesi’nde Ceren Damar Şenel, üniversitenin içinde ne yazık ki katledildi. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesi ve akademi camiasına başsağlığı diliyorum. Türkiye’de, üniversite özerkliği ile akademik özgürlükler büyük bir saldırıyla karşı karşıyadır.  Üniversiteler gelinen noktada yükselen duvarları, ihraç edilen akademisyenleri ile özgür düşüncenin, bilimin üretildiği mekanlar olmaktan çıkarılmış, fikirlerin baskılandığı çorak mekanlara dönüştürülmüştür.

Her sınıftan kadın erkek şiddetinin hedefindedir

Yaşanan bu olay Türkiye’de akademinin vardığı vahim noktayı göstermektedir. OHAL ile beraber yasaların askıya alınıp KHK’ler yoluyla istisnanın kural haline getirilmesiyle akademi itibarsızlaştırılmış; akademisyenler çok yönlü şiddetin hedefi haline getirilmiştir.

Akademisyen Ceren Damar Şenel’in katledilmesi Türkiye’de kadına yönelik şiddetin boyutunu da göstermektedir. Bugün Türkiye’de her sınıftan, her meslekten her etnisite ve inançtan kadın erkek şiddetinin hedefi halindedir. 2 Ocak günü Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı verilere göre 2018 yılında erkekler 440 kadını öldürdü, 317 kadına cinsel şiddet uyguladı. Türkiye’de kadın cinayetlerinde yaşanan cezasızlık kadınlara şiddet uygulayan erkekleri cesaretlendirmektedir. İktidarın yürürlüğe koyduğu eril, ırkçı, kutuplaştırıcı dil bu vakaların yaşanmasının zeminini hazırlamış oldu.

Kadın cinayetlerinin sorumlusu iktidardır

Bu cinayetin sorumlusu üniversiteleri siyasetin, paranın, rantın ve tarikatların vesayeti altına alan iktidardır. Öğrenciyi bir müşteri, akademisyenleri ise onlara hizmet sunan çalışanlara indirgeyen zihniyettir bunun katilleri. Bu cinayetin sorumlusu üniversitelerin etik kurallarını hiçe sayan, pankartların, özgür düşüncenin giremediği üniversitelere bıçak, tabanca, sopa sokan siyaseten yandaş öğrenciye göz yumanlardır. Bunun da böyle bilinmesini istiyoruz. Hep söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Kadın cinayetleri politiktir. Katledilen her bir kadın cinayetinin arkasında mutlaka erkek devlet, erkek yargı gerçeği vardır. Kadın erkek eşitliğine inanmayan siyasi zihniyet vardır.

Dolar dolu ayakkabı kutularına dokunamayanlar bir anneyi boş çikolata kutusundan cezalandırıyor

Bakın! Bursa’da temizlik işçisi 59 yaşındaki 4 çocuk annesi Emine Anne, iş yerindeki boş çikolata kutusunu dikiş malzemesi kutusu yapmak için çöp kutusunun içinden alıyor. Sonra hırsızlık yaptı diye işten atılıyor, tazminat da ödenmiyor. Mahkemeye gidiyor, hakkını arıyor. Yargıtay, anneyi haksız buluyor. Alın size erkek yargı! Alın size adalet! Dolar saklanan ayakkabı kutularına dokunamayanlar, bir anneyi içi boş çikolata kutusundan dolayı cezalandırıyor. İşte milli ve yerli adaletleri budur bunların! İşte bu nedenle diyoruz ki; tüm kadınlar örgütlenelim. Omuz omuza verelim! Erkek şiddetine; devlet şiddetine, kadına karşı her türlü ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltelim! Bu zihniyete karşı hep birlikte mücadele yürütelim. Kadınları ancak ve ancak kadınların ortak mücadelesi kurtarır!

Ankara’nın göbeğinde bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar Menbiç’e girecekmiş

Sokakta kadının can güvenliğini sağlayamayan, çalışma yaşamında işçinin güvenliğini sağlayamayan bu iktidar çıkmış, şimdi Türkiye’nin güvenliği gerekçesinin arkasına sığınarak Suriye’ye müdahale planları yapıyor. Ankara’nın göbeğinde öğretim üyesi bir kadının can güvenliğini sağlayamayan iktidar, nereye gidecekmiş? Menbiç’e girecekmiş! Türkiye’nin güvenliğini sağlayacakmış! Türkiye’nin kamusal güvenliğini ancak barış politikalarıyla sağlayabilirsiniz, müdahale planlarıyla, tankla, topla değil! Türkiye’nin güvenliğini Kuzey Suriye değil, AKP’nin izlediği hegemonik politikaları tehlikeye sokuyor. Cihatçı çetelere verdiğiniz destek, ülkenin güvenliğini tehlikeye atıyor. Bunu göremeyecek kadar kör, bunu duyamayacak kadar sağır olmuş vicdanlara sesleniyoruz: Savaşa karşıyız, savaşa izin vermeyeceğiz.

AKP’nin Suriye’ye müdahalesi savaş ve istikrarsızlığı derinleştirecek

AKP iktidarının Kuzey Suriye’ye müdahale planlarının amacı, Suriye’de istikrarsızlığı, savaşı ve krizi tırmandırmaktır. Türkiye, Suriye’de çözüm istemiyor. Suriye’de halkların, kendi demokratik yönetimlerini inşa etmesini istemiyor. İstikrara kavuşmuş Demokratik Suriye istemiyorlar. Suriye’de kriz ve çatışma sürsün ki, iktidar da bu krizden, çatışmadan nemalansın, oy devşirsin. Tek amaçları, tek düşündükleri kendi koltukları.

IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleridir

31 Mart seçimleri öncesi AKP, Kuzey Suriye’ye müdahale planları yapıyor ve Rojava’ya, Kuzey Suriye’ye girmek için, Kürt, Arap, Türkmen ve diğer halkların yarattığı ortak yaşamı yıkmak için hazırlık yapılıyor. Suriye’de geriletilen IŞİD’e ve diğer çetelere yeniden alan açmaktır bunların amaçları. Bunu Türkiye kamuoyunun mutlaka bilmesi gerekiyor.

İktidar sözcüleri çıkmış, IŞİD’le mücadeleden söz ediyor! Siz mi IŞİD’le mücadele ediyorsunuz? Kim inanır ki buna? IŞİD’le petrol ticaretini tüm dünya biliyor ki beraber yapıyorsunuz. Kimi kandırıyorsunuz? IŞİD’i bitiren Suriye Demokratik Güçleri’dir. Bunu bütün dünya bunu bilmesine rağmen çıkıp böyle bir müdahaleden bahsetmenize kimse inanmaz.

Ayrımcılık yapmadığınız için mi Efrîn’deki Kürtçe tabelaları indirdiniz

Ayrımcılık yapmadıklarını söylüyorlar. Ayrımcılık yapmadığımız için mi Efrîn’de Kürtçe tabelaları çetelere söktürüp attırdınız? Bütün yerleşim yerlerinin adını Türkçeleştirdiniz. Bunu herkes biliyor.

Demokratik güçleri AKP savaşına karşı çıkmaya çağırıyoruz

Yerel seçimler yaklaşırken Türkiye halklarını zamlarla, açlıkla, yoksullukla yüz yüze bırakan, ülkenin bütün kaynaklarını savaşa harcayan ve bununla kendi siyasi bekasını sürdürmek isteyen AKP, ortağı MHP ile ülkenin geleceğine ipotek koymak istiyor.

Bunun için yeni “kurtuluş savaşı” masallarıyla toplumu adeta bir savaş ve çatışma girdabına sürüklemeye çalışmaktadırlar! Demokratik kamuoyunu, demokrasiden, barıştan yana olan herkesi, gençlerin ölümüne yol açacak olan, halkı daha da yoksullaştıracak olan AKP- MHP’nin bu savaş planlarına karşı çıkmaya çağırıyoruz. Hem Türkiye’de, hem bölgemizde savaşa karşı sessiz kalmayacağımızı, bunun siyasi varlığımızın gereği olduğunu herkesin bilmesini isteriz.

Kazanan biz olacağız, halklarımız olacak

Bu karanlık dönemi mutlaka aşacağız! Halklarımıza demokrasi ve özgürlük yolunu kapatmalarına asla izin vermeyeceğiz. Tüm gücümüzle, demokrasinin, barışın, özgürlüklerin ve adaletin yolunu açık tutmak, halklarımızın özgür geleceğini oluşturabilmek için mücadelemizi her zamankinden daha fazla büyüteceğiz ve mutlaka sonuca götüreceğiz. Bu gemi limana mutlaka ulaştırılacaktır! Cezaevindeki arkadaşlarımıza sözümüz vardır. Sevgili Selahattin Demirtaş ve sevgili Figen Yüksekdağ’a sözümüz vardır. Umutla, kararlılıkla, inatla hep birlikte bu yolda yürümeye devam edeceğiz! Gece gündüz çalışacağız! Gitmediğimiz yer, çalmadığımız kapı, sıkmadığımız el bırakmayacağız! Umudu ve cesareti her yere yayacağız! Ve göreceksiniz ki, bu sürecin sonunda kazanan bizler olacağız, halklarımız olacak! Barış olacak! Demokrasi olacak!

Hepinize şimdiden başarılar diliyorum! Hızır hepimizin yoldaşı, Allah hepimizin yardımcısı olsun!

Paylaşın

Erdoğan, İzmir’in 30 İlçesinde Gösterecekleri Adayları Açıkladı

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İzmir’in 30 ilçesinde göstereceği adayları tanıttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhur İttifakı’na verdikleri öneme vurgu yaptı.

Partisinin İzmir’de düzenlediği aday tanıtım toplantısında konuşan Erdoğan, Cumhur İttifakı’na verdikleri öneme vurgu yaptı.

Toplantıda 5 belediyede MHP’li adayları destekleyeceklerini duyuran Erdoğan’ın tanıttığı isimler ve aday gösterildikleri ilçeler şöyle:

Balçova – Evrim Özen

Bayındır — Uğur Demirezen

Bayraklı — Ali Aslan

Bergama — Hakan Koştu

Beydağ – Ogün Asil Aydoğdu

Bornova — Reşat Gençtürk

Buca — Mustafa Arslan

Çiğli — Okan Korkmaz

Gaziemir — Nazmi Yılmaz

Güzelbahçe — Burcu Dereci

Karabağlar — Bilal Doğan

Karaburun — Ferhan Eroğlu

Karşıyaka — Ayda Maç

Kemalpaşa — Arif Uğurlu

Kınık – Sadık Doğruer

Kiraz — Saliha Özçınar

Konak – Melek Eroğlu

Menderes — Bülent Soylu

Menemen — Durmaz Bayraktar

Ödemiş – Münir Bezmez

Seferihisar — Hamit Nişancı

Selçuk — Osman Başterzi

Tire — Selman İçelli

Torbalı — Adnan Yaşar Görmez

Urla — Adıgüzel Demirel

AK Parti tarafından desteklenecek MHP’li adaylar

Aliağa – Serkan Acar

Çeşme – Sema Aydın

Dikili – Buğra Akın

Foça – Serdar Mersin

Narlıdere — Süleyman Kocabıyık

Paylaşın