ABD, Uygurlar Nedeniyle Çin’e Yönelik Yaptırımlarını Genişletiyor

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde Çin’in Uygurlara yönelik insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek Pekin yönetimine yönelik yaptırımlarını genişletme kararı aldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Yaptırımlar, Sincan’dan ithal edilecek biyo ve yüksek teknoloji mallarını kapsıyor. Buna göre, Uygurlara yönelik Pekin’in baskıcı politikasını destekleyen Çinli biyoteknoloji ve yüksek teknoloji şirketlerinin malları ile Sincan’da çalışma kamplarında üretildiği şüphesi bulunan malların ithalatı mümkün olmayacak.

Uygurlara yönelik hak ihlalleriyle bağlantılı olarak Çin’e yeni yaptırımları öngören tasarıya ABD’li senatörlerin hepsinin onay verdiği bildirildi. Tasarının şimdi son onay için Başkan Joe Biden’ın imzasına sunulması bekleniyor.

Yaptırımlar neyi kapsıyor?

ABD Senatosu’nda kabul edilen tasarıya göre Çinli şirketler, gelecekte ABD’ye sattıkları ürünleri beyan ederken tamamen veya kısmen Uygur bölgesinde üretilip üretilmediğine dair belge sunmakla yükümlü olacak. Çin’in herhangi bir ürünün çalışma kamplarında üretilmediğini de kanıtlaması gerekecek. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, Temsilciler Meclisi’nden geçen tasarının Başkan Joe Biden tarafından da desteklendiği belirtildi.

ABD’ye her yıl ithal edilen pamuklu tekstil ürünlerinin yüzde 20’si Sincan menşeili malzeme içeriyor. Bu nedenle tasarı ABD’li bazı şirketlerde tedirginliğe neden oldu.

Yaptırımlarla kara listeye alınan şirketler hangileri?

ABD Ticaret Bakanlığı da dün Çin Askeri Tıbbi Bilimler Akademisi ile ona bağlı 11 kuruluşu ABD’ye ithalat yapan kara şirketler listesine aldı. Söz konusu kuruluşlar, “askeri amaçlı beynin kontrolünü sağlayabilecek silahlar geliştirmeye yönelik biyoteknolojik araştırmalar yürütmekle” suçlanıyor. Söz konusu kuruluşların kan nakli ve zehirli maddeler konusunda da çalışmalar yürüttüğü ifade ediliyor.

ABD Maliye Bakanlığı da, sekiz yüksek teknoloji alanında faaliyet yürüten Çinli şirketi kara listesine dahil etti. Bunlar aralarında SZ DJI Technology gibi insansız hava aracalarının (IHA) önde gelenleri olduğu da belirtiliyor. Böylece ABD’li şirketlerin söz konusu firmalara iştirakinin de önüne geçilmiş olacak.

Kara listeye alınan şirketlerden bir diğeri de yüz ile tanınma alanında programlar geliştiren Cloudwal Technology ve cep telefonları bilgilerinin izlenmesine yönelik bilişim programı geliştiren Xiamen Meiya Pico Information şirketi.

Çarşamba günü ABD’de uyuşturucu maddeli ilaç krizine neden olan bir Çinli şirket kara listeye alınmıştı.

Uygurlar devamlı izleniyor

Uluslararası insan hakları kuruluşlarının raporlarına göre, Uygurlar ve diğer Müslüman azınlıklar Pekin yönetimi tarafından yüksek teknolojilerle izleniyor ve kontrol ediliyor. Bunun için DNA örneklerinin alındığı ve yüzlerinden tanınmalarını sağlayacak programlarla ile çalışıldığı kaydediliyor. Yine insan hakları kuruluşlarının verilerine göre, kamplarda zorla tutulan 1 milyondan fazla Uygur dininden, kültürü ve dilinden vazgeçmeye zorlanıyor. Ayrıca bedensel açıdan kötü muamele gördüklerine ilişkin veriler bulunduğu da rapor ediliyor.

Paylaşın

Kasım Ayında 164 İşçi İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybetti

Kasım ayında en az 164 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybederken, 2021’in ilk 11 ayında ise iş cinayetlerinde en az 2 bin 17 kişi yaşamını yitirdi. Hayatını kaybeden 2017 emekçinin 154’ü kadın, 1863’ü erkekti.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG), açıkladığı rapora göre Kasım’da en az 164 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Yılın ilk 11 ayında ise en az 2 bin 17 işçinin hayatını kaybettiğini duyurdu. İş cinayetlerinin geçtiğimiz aylara göre dağılımı şöyle:

  • Ocak’ta en az 203 işçi,
  • Şubat’ta en az 142 işçi,
  • Mart’ta en az 144 işçi,
  • Nisan’da en az 258 işçi,
  • Mayıs’ta en az 239 işçi,
  • Haziran’da en az 180 işçi,
  • Temmuz’da en az 155 işçi,
  • Ağustos’ta en az 178 işçi,
  • Eylül’de en az 189 işçi,
  • Ekim’de en az 165 işçi,

Kasım’da ölenlerin 23’ü kadın, 7’si mülteci/göçmen. İSİG Meclisi’nin paylaştığı verilere göre Kasım’da hayatını kaybeden 164 emekçinin 149’u ücretli (işçi ve memur), 15’i kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.

Yılın ilk on bir ayında ise hayatını kaybeden 2 bin 17 emekçinin 1722’si ücretli, 295’i kendi nam ve hesabına çalışan.

İş cinayetlerinde ölenlerin 23’ü kadın, 141’i erkek işçi. Yılın ilk 11 ayında ise hayatını kaybeden 2017 emekçinin 154’ü kadın, 1863’ü erkek işçi. Kasım’da medyadan gelen kadın iş cinayetleri tarım, gıda, eğitim, ticaret, sağlık, konaklama ve genel işler işkollarında meydana geldi.

Yine bu ay hayatını kaybedenlerin yedisi göçmen/mülteci çalışanlardı. Göçmen/mülteci işçilerin dağılımı şöyle: 3’ü Suriyeli, 2’si Türkmenistanlı, 1’i Afganistanlı ve 1’i Rusyalı.

Ayrıca yılın ilk 11 ayında hayatını kaybeden 2 bin 17 emekçinin 83’ü mülteci/göçmendi. Toplamda 36 Suriyeli, 14 Afganistanlı, 7 Rusyalı, 6 Türkmenistanlı, 5 Pakistanlı, 3 Somalili, 2 Gürcistanlı, 2 İranlı ile birer Azerbaycanlı, Bulgaristanlı, Güney Koreli, Macaristanlı, Moldovyalı, Sırbistanlı, Ugandalı ve Ukraynalı hayatlarını kaybetti.

En çok ölüm inşaat

Kasım’daki ölümler en çok inşaat/yol, sağlık, ticaret/büro/eğitim, tarım/orman, belediye/genel işler, taşımacılık, konaklama, metal, gıda, madencilik, güvenlik, çimento ve enerji işkollarında meydana geldi.

  • Akkuyu nükleer santral inşaatında en az 3 işçi hayatını kaybetti. İşçiler şantiyedeki ölümlerin gizlendiğini belirtiyor.
  • Tarım işkolunda 10 işçi ve 7 çiftçi hayatını kaybetti.
  • Ölümlerin beşte biri sanayi işkollarında.
  • COVID-19 nedenli ölümler en çok sağlık ve eğitim/büro işkollarında meydana geldi.

Ayrıca Kasım’da iş cinayetlerinde ölenlerin 7’si (yüzde 4,26) sendikalı işçiydi. Sendikalı işçiler tarım, eğitim, büro, tersane, sağlık ve belediye işkollarında çalışıyordu.

En çok ölüm COVID-19’dan

Kasım’da en fazla ölüm nedeni COVID-19, yüksekten düşme, ezilme/göçük, trafik/servis kazası, kalp krizi, zehirlenme/boğulma, elektrik çarpması, intihar, kesilme/kopma ve şiddet olarak sıralandı.

  • COVID-19 nedeniyle: 26 ölüm sağlık, 17 ölüm büro/eğitim, 3 ölüm güvenlik, 3 ölüm belediye, 1 ölüm tarım ve 1 ölüm metal.
  • İnşaatlardaki iş cinayetlerinin yarısı yüksekten düşme nedenli.
  • Sanayi işkollarında ölümlerin yarısı ezilme nedenli.

Ölenlerin yüzde 49’u 28-50 yaş aralığında 

Kasım’da ayrıca 3 çocuk işçi de çalışırken hayatını kaybetti. Çocuk işçiler tarım ve gıda işkolunda çalışıyordu. Yılın ilk 11 ayında ise hayatını kaybeden 2 bin 17 emekçinin 57’si çocuk işçi (20’si 14 yaş ve altı, 37’si 15-17 yaş aralığında).

Bu ayda 51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 48 emekçi bulunuyor: Çiftçiler ve esnaflar ile tarım, maden, eğitim, inşaat, enerji, taşımacılık, sağlık, konaklama, güvenlik ve belediye işçileri.

Yaş gruplarına göre ölümler şöyle:

  • 14 yaş ve altı yaş grubunda 2 işçi,
  • 15-17 yaş grubunda 1 işçi,
  • 18-27 yaş grubunda 20 işçi,
  • 28-50 yaş grubunda 81 işçi,
  • 51-64 yaş grubunda 40 işçi,
  • 65 yaş ve üstü yaş grubunda 8 işçi,
  • Ve yaşını öğrenilemeyen 12 işçi.

En çok iş cinayeti İstanbul’da

İSİG Meclisi raporunda iş cinayetlerinin şehirlere göre dağılımını da paylaştı. Buna göre İstanbul 13 ölümle birinci sırayı aldı. İş cinayetlerinin diğer illere göre dağılımı şöyle:

11 ölüm Kocaeli, 8’er ölüm Ankara ve Bursa, 7’şer ölüm Antalya ve İzmir, 6 ölüm Adana; 5’er ölüm Denizli, Mersin ve Muğla, 4’er ölüm Aydın, Balıkesir, Çanakkale, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kırklareli, Konya ve Zonguldak; 3’er ölüm Kastamonu, Sakarya, Trabzon ve Bosna Hersek; 2’şer ölüm Afyon, Burdur, Çorum, Erzurum, Malatya, Mardin, Ordu, Osmaniye, Samsun, Şanlıurfa, Tekirdağ ve 1’er ölüm Aksaray, Bartın, Bilecik, Bingöl, Eskişehir, Gümüşhane, Hakkari, Iğdır, Karabük, Kayseri, Kütahya, Manisa, Rize, Siirt, Şırnak, Uşak, Van, Yozgat ve Güney Kore.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Merkez Bankası, Yine Piyasalara Müdahale Etti

Dolar/TL’nin 17’yi, euro/TL’nin de 19’u geçmesi üzerine TCMB’den müdahale geldi. Müdahale sonrası dolar/TL 16,45, euro/TL 18,62 düzeyinde işlem görüyor. Bankadan yapılan açıklamada “Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir” denildi.

Haber Merkezi / Türk Lirası’nın çok sert bir değer kaybıyla giriş yaptığı hafta başında 13,80 seviyelerindeki dolar/TL kurundaki artış TCMB’nin dünkü faiz kararının ardından devam ediyor.

Haftanın son günü 17 seviyelerini aşan kura Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası’ndan (TCMB) piyasaya satım yönünde bir müdahale geldi. Bloomberg HT’nin verilerine göre TCMB, Aralık boyunca sırayla 650, 400, 500 milyon ve ardından 2,5 milyar dolarlık müdahalelerde bulundu. Bu da önceki müdahalelerin toplam 4 milyar dolar seviyesine ulaştığı anlamına geliyor.

Son olarak bugün ise TCMB’nin, “Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir” notuyla basına duyurulan son müdahalenin ardından Dolar/TL kuru 16,50 seviyelerine indi.

Politika faizini yüzde 14’e indirdi

Yıllık enflasyonun yüzde 21,31 düzeyine gelmesi ve TL’deki tarihi değer kayıplarına rağmen dün TCMB politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 15’ten yüzde 14’e indirmişti. Banka, böylece son dört ayda 500 baz puan faiz indirimi yapmış oldu.

Paylaşın

Omicron Varyantı, Mevcut Aşılara ‘Dirençli’

Columbia Üniversitesi’nden yapılan yeni bir araştırma, Omicron varyantının aşılara “belirgin bir şekilde dirençli” olduğunu ve güçlendiricilerin yardımcı olmak için fazla bir şey yapmayabileceğini ve Omicron yayıldıkça Kovid 19 vakalarının artacağını öne sürüyor.

Columbia ve Hong Kong Üniversitesi’nden 20’den fazla bilim insanı tarafından yazılan araştırmaya göre, “Bu varyantın çarpıcı bir özelliği, mevcut Kovid 19 aşılarının ve antikor tedavilerinin etkinliğine tehdit oluşturan çok sayıda sivri mutasyonu olması.” .

Omicron varyantı ilk olarak Kasım ayında Güney Afrika’da tespit edildi ve yakında ABD’de Delta varyantını gölgede bırakarak baskın tür haline geleceğine inanılıyor.

Bilim insanları, Çarşamba günü yayınlanan çalışmada, varyantın “kapsamlı” mutasyonlarının aşıyı “büyük ölçüde tehlikeye atabileceği”, hatta onu etkisiz hale getirebileceği konusundaki endişelerini dile getiriyorlar.

“Yine de risk teşkil edebilir”

Rapor, destekleyici atışların bazı nötralizasyonu engellediğini, ancak dozları olanlar için “yine de risk teşkil edebileceğini” söyledi.

Çalışma, “Üçüncü bir güçlendirici atış bile Omicron enfeksiyonuna karşı yeterince koruma sağlamayabilir” diyor ve bir güçlendirici almanın hala akıllıca olduğunu da belirtiyor.

Yazarlar, sonuçların “Omicron varyantı hakkında daha yüksek yeniden enfeksiyon oranları ve aşı atılımları gösteren ortaya çıkan klinik verilerle uyumlu” olduğunu söyledi.

70 kat daha bulaşıcı

Yakın zamanda yapılan bir çalışma, Omicron’un Delta’dan kabaca 70 kat daha bulaşıcı olduğunu, ancak daha az şiddetli olduğunu gösterdi.

Bilim insanlarının çağrısı

Yeni Columbia çalışması, ciddi bir uyarı ve bilim camiasına bir eylem çağrısı ile sona eriyor.

Bu Kovid 19’un şu anda mevcut antikorlara karşı pan-dirençli olmaktan yalnızca bir veya iki mutasyon uzakta olduğunu düşünmek çok uzak değil.

Virüsün evrimsel yönünü öngören stratejiler geliştirmeli ve daha iyi korunmuş viral elementleri hedef alan ajanlar geliştirmeliyiz.

Johns Hopkins Üniversitesi verilerine göre, ABD’deki 802 bin’den fazla kişi dahil olmak üzere dünya çapında 5,3 milyondan fazla insan Perşembe günü itibarıyla Kovid 19’dan öldü.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Birçok Firma, Fiyat Etiketlerini Döviz Olarak Güncelledi

Döviz kurlarının sürekli artması üzerine birçok toptan ve perakende firması etiketlerini döviz olarak güncelledi. Fiyat Etiket Yönetmeliği’ne göre etiketlerde Türk Lirası dışında para birimi kullanılması yasak.

Dövizdeki dalgalanma yüzünden sattıkları malı tekrar yerine koyamayan, hammaddeleri dolar üzerinden ithal edilen tekstil ve makine sektörüyle birlikte, gıda toptancıları da zarar etmemek için etiketlerini dolar ve euroya çevirdi.

Sözcü’den Latif Sansür’ün haberine göre, birçok firmanın internet ortamındaki satış sitelerinde ise fiyatlar kaldırıldı. “Güncelleniyor” yazılırken, talep anına göre fiyat verilmeye başlandı.

Yerli üretim yapan Metin Helva, toptan fiyatlarını euro olarak belirlerken, Merter toptancılarının internet sayfasında Başakşehir’deki bir ayakkabı firması da fiyatlarını dolar olarak ilan etti.

Toptan buğday ve un satışı yapan Saf Ekmek ise bir çok toptancının yaptığı gibi internet sayfasındaki fiyatlarını sıfırladı, “Dikkat! Güncelleniyor” yazdı.

Etiket yönetmeliğine aykırı

Fiyat Etiket Yönetmeliği’ne göre etiketlerde Türk Lirası dışında para birimi kullanılması yasak. 2018 yılında güncellenen yönetmeliğin 9. maddesinde “Yurt dışında ifa edilmesi öngörülen paket tur ve eğitim hizmetleri ile yurt dışına yönelik ulaşım ve konaklama hizmetlerinin fiyat listeleri hariç olmak üzere, etiket ve listelerde satış fiyatlarının; ‘Türk Lirası’, ‘TL’ veya ‘ ‘ simgesi şeklinde yazılması zorunludur” ifadeleri yer alıyor.

Paylaşın

‘Sahte İçkiden Ölüme’ Yargıtay’dan Emsal Karar

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, son üç günde 24 kişinin hayatını kaybettiği sahte içkiden ölümlerle ilgili verdiği emsal bir kararı ortaya çıktı. 2014 yılında Kırklareli’nde ürettiği el yapımı sahte içkiyi satarak bir kişinin ölümüne neden olan market sahibine verilen 16 yıl 8 aylık hapis cezasını onayan Yargıtay, sanığın suçunun “olası kastla insan öldürme” olduğunu kaydetti.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Yargıtay, sanığın sahte rakının insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabileceğini öngörebilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olduğunu ifade etti. Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’na göre kaçak alkol üreten ve satanlara 3 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası veriliyor. Eğer bu suç, örgütlü bir şekilde işlenmişse verilecek ceza iki katına kadar çıkarılabiliyor.

Örgütlü kaçakçılık yapanlar 12 yıla kadar hapisle yargılanıyor. Bu cezalara karşın son yıllarda sahte içki vakalarında yaşanan artışların önüne geçilemiyor. Geçen yıl da yaklaşık 100 kişi metil alkol zehirlenmesi nedeniyle hayatını kaybetti. Ve Yargıtay’ın 9 Eylül 2021 tarihli bu kararı, bundan sonra kaçak içki üreten ve satanların olası kastla öldürme suçundan 25 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacağı anlamına geliyor.

Kırklareli’nde el yapımı sahte içkiden zehirlenen bir kişi, Lüleburgaz Devlet Hastanesi’ne kaldırılmıştı. İki gün görme kaybı yaşadığını belirten hastanın bu süreçte karın ağrısı yaşamış ve nefes almakta zorlanmıştı. Yoğun bakıma alınan ve böbrek yetmezliği meydana gelen hasta, hayatını kaybetmişti. Bunun üzerine sahte içki sattığı belirlenen marketin bodrum katındaki depoya polisler baskın yaparak bir miktar el yapımı şarap ve rakı ele geçirmişti. Savcılık, sahte içkiyi yaparak sattığı tespit edilen market sahibi hakkında olası kastla ölüme neden olma suçundan 25 yıla kadar hapis istemiyle dava açmıştı. Sanık savunmasında suçlamaları reddederek kimseye sahte içki satmadığını öne sürmüştü.

“Başsavcılık itiraz etti”

Kırklareli Ağır Ceza Mahkemesi, 2016 yılında sanığı olası kastla adam öldürme suçundan 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırdı. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 1. Ceza Dairesi de bu cezayı onadı. Ancak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kanun yararına bozma talebiyle bu karara itiraz etti. Sanığın daha az ceza öngören bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan cezalandırılmasını isteyen Başsavcılık, maktulün ölümüne neden olan içkiyi sanığın sattığı konusunda tereddüt bulunmadığını belirtti. Buna karşılık sanığın zehirli içkiyi yaptığına dair her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı kanıtların tespit edilemediğini öne süren Başsavcılık, söz konusu içkinin sanığa kimliği tespit edilmeyen üçüncü bir kişi tarafından getirildiğinin ve sanığın bu içkinin yapımında metil alkol kullanıldığını bilmediğini öne sürdü.

“Yargıtay son kararı verdi”

İtirazı Yargıtay’ın en üst karar organı olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu görüştü. Kurul itirazı reddetti ve sanığın cezasını onadı. Yargıtay, dava konusu uyuşmazlığın; sanığın eylemlerinin olası kasıtla öldürme suçunu mu yoksa bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu mu oluşturduğunun belirlenmesine ilişkin olduğunu kaydetti. Kararda, bakkal dükkânının bodrum katında sahte içki üretimi yaptığı anlaşılan sanığın, pet şişe içerisinde verdiği rakının sahte ve kaçak olduğunu bildiği belirtilerek şu değerlendirme yapıldı:

“Sanığın sahte rakının insan sağlığı için tehlikeli olup ölümlere yol açabileceğini öngörebilecek bilgiye ve tecrübeye sahip olduğu, sanığın bu şekilde rakı sattığı kişi ya da kişilerin sağlıklarının bozulabileceğini veya ölebileceğini öngörmesine rağmen sonucu kabullenerek eylemini gerçekleştirdiğinin anlaşılması karşısında, eyleminin olası kasıtla öldürme suçunu oluşturduğu ve sanığın kabullendiği muhtemel neticeye göre cezalandırılması gerektiği kabul edilmelidir.”

Olası kastın, kişinin sonucu öngörmesine karşın eylemi gerçekleştirmesi olduğunu belirten Yargıtay, bu konuda kırmızı ışıkta geçen sürücü ve düğünde alkollüyken havaya ateş açan kişiyi örnek gösterdi.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu Açıkladı: CHP Belediyelerinde Asgari Ücret 4 Bin 500 TL Olacak

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabı üzerinden paylaştığı video mesajda “CHP belediyelerinde, yani sosyal demokrat belediyelerde en düşük ücret yani asgari ücret 4 bin 500 lira olacak” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Ayrıca belediyelerimizle bu hafta sonu Kayseri’de buluşup kara kış fonunu konuşacağız. Biz kuracağız o fonu biz. Yalnız değilsin sevgili halkım, yanınızdayız. Bu felaketi birlikte, omuz omuza atlatacağız.” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından ‘Bu gece size bir haberim var’ notuyla videolu bir paylaşım yaptı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

”Bugün Merkez Bankası, şahsın emri ile akla mantığa sığmayan bir karar aldı. Biz 128 milyar dolar konusunu halkımıza söyleyince bu sorumsuz saray avaneleri pankart indirme derdindeydi. En büyük dertleri çevirdikleri alavereli kimse bilmesin. Açıkca arka kapıdan dolar sattılar. Birilerini zengin ettiler.

Erdoğan’ın durumu ortada. Bir ekonomik intihar treninin lokomotifi oldu. Bu rezaletler dünyada ilk kez yaşanmıyor. TÜİK rakamları oynuyorlar ya bu geçmişte Yunanistan’da yapıldı. Gidip baksınlar, sonuçları ne olmuş.

Açlığı algıyla yönetemezsiniz. Artık kendinize geliniz. Erdoğan’ın kendisi imza atsın tüm bunlara. Ayrıca saray ve şurekasının üzerine bugün yoğun çalıştık. Kararımızı da bildirerek geceyi kapatmak istiyorum: CHP’li belediyelerde en düşük ücret 4 bin 500 lira olacaktır.”

Paylaşın

BM Genel Sekreteri Guterres: Türkiye’den Gönderilen İnsani Yardımı Sıkı İzliyoruz

Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres, Türkiye’nin Cilvegözü ile Suriye’nin Bab El Hava sınır kapısından BM ve ortakları tarafından yapılan insani yardım teslimatının sıkı bir şekilde izlendiğini, bunun “en kritik insani yardım operasyonu” olarak değerlendirildiğini söyledi.

Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; Çoğunluğu Suriye’nin İdlib vilayetindeki muhaliflere ulaşan insani yardımın uzatılması konusunda, geçen Temmuz ayında BM Güvenlik Konseyi’nin veto hakkı bulunan iki daimi üyesi Rusya ve Çin’in itirazları yüzünden konseyde uzun süren tartışmalar yaşanmıştı.

BM Güvenlik Konseyi üyelerinin çoğunluğu, Suriye’ye insani yardımın dört ayrı kapıdan yapılması için ısrarcı olsa da yardımın teröristlere gittiğini iddia eden Rusya, uzun süre Türkiye’nin Cilvegözü sınır kapısından Suriyeli muhaliflere yapılacak insani yardıma karşı çıktı.

Suriye’ye insani yardımın ulaştırılması için Rusya, uygulamayla ilgili konsey kararının süresinin dolmasına kısa süre kala ikna edilmiş ve yardımın süresi şartlı olarak bir yıl daha uzatılmıştı. BM Genel Sekreteri’nin yardım süreciyle ilgili altı ay sonra bir rapor yayınlaması ve otomatik olarak yardım sürecinin bir yılda tamamlanmasına karar verilmişti.

Amerikan haber ajansı AP, Guterres’in Türkiye’den Suriye’ye yapılan insani yardımla ilgili hazırladığı rapora ulaştı. BM’de ilgili kişilere dağıtılan rapordan AP’nin elde ettiği belgelere göre, Genel Sekreter Guterres yaşanan tüm güçlüklere rağmen Suriye geneline ilkeli ve şeffaf bir şekilde insani yardım ulaştırıldığını ve hizmetler sunulduğunu belirtti.

Guterres’in raporunda, sınır kapısından gönderilerin insani yardımın kontrol ve takibinin nasıl yapıldığını detaylandırdığını, bölgedeki insani yardım operasyonunu dünyanın en yakından izlenen operasyonlarından biri olarak nitelendirdiği belirtildi. Genel Sekreter Guterres’in, çatışma bölgesinden ulaştırılan yardımın sevk ve teslimatında açık bir ilerleme kaydedildiğini ifade ettiği ancak BM’nin altı aylık planı tam olarak uygulayabilse bile yapılan insani yardımın ihtiyaçları tamamen karşılamadığını ifade ettiği kaydedildi.

Paylaşın

“Türkiye, Kronik Yüksek Enflasyon Dönemine Girmiştir”

DEVA Partisi Lideri Babacan, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, “Bugün açıklanan asgari ücret, daha ocak sonunda vatandaşlarımızın, işçilerimizin eline geçmeden erimeye başlayacak. Üzülerek söylüyorum ki şu anda Türkiye artık kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir.” dedi.

Haber Merkezi / Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı üzerine de açıklama yapan Babacan, “Erdoğan tam gaz inada devam ediyor, yanlışta ısrar ediyor. Sonuçta dolar kuru daha da arttı, artmaya devam ediyor. Dolar kuru artınca A’dan Z’ye her şeye zam geliyor, anlamadınız mı hâlâ? Yoksulluk, açlık artıyor.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabın üzerinden gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Babacan’ın açıklamaları şöyle;

“Bu asgari ücretin ilk ödeneceği tarih ocak ayının sonu. Ancak şöyle bir gerçekle karşı karşıyayız: Sadece 1 Kasım’dan bu yana, bir buçuk ay içerisinde dolar kuru tam yüzde 60 arttı. Bu yüzde 60’lık kur artışı hemen ocak, şubat, mart, nisan aylarında yüksek enflasyon olarak tekrar vatandaşlarımızı etkileyecek. Bugün açıklanan asgari ücret, daha ocak sonunda vatandaşlarımızın, işçilerimizin eline geçmeden erimeye başlayacak. Üzülerek söylüyorum ki şu anda Türkiye artık kronik yüksek enflasyon dönemine girmiştir.”

“Erdoğan inada devam ediyor”

Babacan, Merkez Bankası’nın faiz indirimi kararı üzerine şu ifadeleri kullandı:

“Erdoğan tam gaz inada devam ediyor, yanlışta ısrar ediyor. Sonuçta dolar kuru daha da arttı, artmaya devam ediyor. Dolar kuru artınca A’dan Z’ye her şeye zam geliyor, anlamadınız mı hâlâ? Yoksulluk, açlık artıyor.

Faizi düşürmenin yolu talimat değildir. Faiz ancak hukukla, adaletle, demokrasiyle, insan haklarına saygıyla düşer. Ehliyetli, liyakatli ve dürüst kadroların iş başına geçmesiyle düşer. Bu ülkeyi planlı, programlı, istişareyle yöneterek faiz düşer. Merkez Bankası faiz düşürüyor da ne oluyor? Aynı dönemde Hazine’nin borçlanma faizlerinin çok hızlı bir şekilde arttığından niye Erdoğan bahsetmiyor? Eylül başında yüzde 17 olan Hazine’nin 5 yıl vadeli borçlanması şu anda yüzde 23 buçuk. Hazine, yüzde 23 buçuk faizi 5 yıl arka arkaya sürekli ödemek zorunda kalıyor. Vatandaşlardan toplanan vergiler, doğrudan Hazine’nin faiz ödemesi olarak ödeniyor. Gerçekten yazık, günah.

Artık bu inattan, bu yanlıştan vazgeçin. Ülkenin ekonomisi akılla, bilimle yöneterek düzelir. Enflasyon da faiz de ancak akılla, bilimle düşer. Israrla, inatla, yanlış akıl dışı tezlerin ülkeye dayatılmasıyla ne faiz ne enflasyon düşer.”

Paylaşın

HDP’li Günay: Doların Yükselmesi İle Kimler Zenginleşiyor?

Dolar/TL kurundaki yüksele ilişkin açıklama yapan HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, “Bugün dolar 15 TL’yi geçti. Aslında ülkenin içinde olduğu durum gözler önüne serildi. Doların bu kadar yükselmesinin kimleri zengin ettiğini buradan sormak gerekiyor. Yükselen dolar bu halkı, emekçileri yoksullaştırıyor. Türk lirasını pula dönüştürüyor, iktidarın destek verdiği birilerini de zengin ediyor.” dedi.

Haber Merkezi / Partisine yönelik açılan kapatma davasını da değerlendiren Günay, “Kobanî Kumpas Davasında olduğu gibi kapatma davasını da boşa çıkaracağız. Halkımızla birlikte sokaklarda omuz omuza mücadele ederek Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte mücadele ederek bunu başaracağız, çünkü bu kapatma davası aynı zamanda Türkiye demokrasisine yönelik bir saldırıdır. Hep birlikte omuz omuza Türkiye demokrasisi ve geleceğini korumak için mücadele edeceğiz. ” ifadelerini kullandı.

“Kılıçdaroğlu’nun olası adaylığına yönelik HDP’nin alacağı tavır nedir?” sorusuna da Ebru Günay, “HDP’nin bu konudaki tavrı daha önce hazırladığımız deklarasyondaki tavrımızdır. Başka bir tartışma bizim açımızdan söz konusu değildir” şeklinde cevap verdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Parti Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Günay şöyle konuştu:

“Dün akşam üzücü bir haber aldık, hukuk camiasının önemli isimlerinden Prof. Dr. Yücel Sayman’ı yitirdik. Hukuk camiası ve insan hakları mücadelesi açısından önemli bir kayıp. Bize iyi bir hukuk deneyimi ve perspektifi bıraktı. Hukuk camiasına, ailesine sevenlerine dostlarına ve meslektaşlarına başsağlığı diliyoruz.

Bir ülkenin cezaevleri o ülkenin demokrasisinin aynasıdır. Maalesef Türkiye cezaevleri ölüm evine döndü. Sadece son bir haftada cezaevinde iki hasta tutuklu hayatını kaybetti. Halil Güneş Diyarbakır Cezaevi’nde, Abdülrezzak Şuyur ise Şakran Cezaevi’nde hayatını kaybetti ve ailelerine tabutları teslim edildi. Her iki hasta mahpusun tedavileri ve sağlık hakları engellendi ve adeta ölüme terk edildiler. Halil Güneş 29 yıldır cezaevindeydi, tek başına ölüme terk edildi. Kemik kanseri tedavisi görüyordu, Ulucanlar başta olmak üzere birçok cezaevinde kaldı ama bu iktidarın Adalet Bakanlığı’nın kendisine reva olarak gördüğü ölüm, zulüm ve işkence oldu.

Düşman hukukundan vazgeçin Aysel Tuğluk’u tahliye edin

Garibe Gezer, Kandıra Cezaevi’nde tecavüze uğradı, işkenceye maruz kaldı, mektuplarla sesini duyurmaya çalıştı ama Adalet Bakanlığı talebine cevap vermedi. İntihar süsü verilerek bir cinayetin altına imzasını attı. Adli Tıp Kurumu Kürtler söz konusu olduğunda cinayet raporları düzenliyor. Söz konusu kurum mafya çete olunca tahliyelerinin önünü açan raporlar düzenleyen bir kurum haline geldi. Kürtler ve muhalifler söz konusu olduğunda düşman hukuku uygulandığının en somut göstergesidir bunlar. Bunlar bizler açısından kabul edilmez. Bu düşman hukukundan bir an önce vazgeçin. Adalet Bakanlığı’na bir kez daha seslenmek istiyorum. Cezaevlerinin ölüm evlerine dönüştüğü bu uygulamalardan ve düşman hukukundan vazgeçin. Başta Aysel Tuğluk olmak üzere bütün hasta tutukluları tahliye edin.

Doların yükselmesi ile kimler zenginleşiyor?

Bütçe görüşmeleri devam ediyor. Meclis yoğun bir bütçe görüşmesi içinde. Bugün dolar 15 TL’yi geçti. Aslında ülkenin içinde olduğu durum gözler önüne serildi. Doların bu kadar yükselmesinin kimleri zengin ettiğini buradan sormak gerekiyor. Yükselen dolar bu halkı, emekçileri yoksullaştırıyor. Türk lirasını pula dönüştürüyor, iktidarın destek verdiği birilerini de zengin ediyor. Bütçe görüşmeleri başlarken bizler Saray’a, savaşa değil halka bütçe ayrılmasını savunduk. Bunu hem alt komisyonda hem de genel kurulda dile getirdik. Bu düzende bir siyasal kriz olduğu çok açık. Faizin sebep enflasyonun sonuç olduğu ise bir hikaye. Yönetememek sebep, siyasal kriz sebep, ekonomik kriz ise sonuç. Bunu bir çok kez söyledik. Bütçe görüşmeleri esnasında Saray’ın bakanlarının bütçeyi sunamadıklarını, ülkeyi yönetememe hallerinin, emekçiye yoksula bütçe ayrılmadığını, savaşa talana ve ayırdıkları bütçenin savunması yapamadıklarını, buna karşılık vekillere parmak sallayarak hamaset yaparak yönetememe krizlerinin üstünü örttüğüne bütün Türkiye tanıklık etti.

Barınamıyoruz, geçinemiyoruz, grevdeyiz diyenlerin sesini Meclis’te yükselttik

Bizler bütçe görüşmeleri öncesinde hem sahada iş ve aş buluşmalarında hem de kadın yoksulluğu kampanyalarımızda emekçileri, kadınları, gençleri, işsizleri, EYT’lileri dinledik ve onların sesi olduk ve taleplerini Meclis’te dile getirdik. Bütçe görüşmeleri devam ederken halkımız sokaklardaydı, yoksullaşmasına, ekonomik krize tepkisini dile getirdi. Milyonlar geçinemiyoruz diye sokaklardaydı. Biz onlarla sokaklarda omuz omuza mücadele ettik. Barınamıyoruz diyen gençlerin karşısına kolluk dikildi. Milletvekili arkadaşlarımız gençlerin sesini de Meclis’te yükseltti. Görevdeyiz, grevdeyiz diyen sağlık emekçileri ile birlikteydik, dayanıştık. Aynı zamanda sağlık emekçilerinin sesini, taleplerini Meclis’te yükselttik. Bütçe görüşmeleri sırasında DİSK geçinemiyoruz diye İstanbul’da miting yaptı. Biz onlarla da birlikte sahada yan yanaydık. KESK 18 Aralık’ta Diyarbakır’da geçinemiyoruz diyerek bir miting yapacak ve biz orada da olacağız. Çünkü Saray’a, savaşa değil halkın bütçesini destekliyoruz. Halkımızla beraber sokakta mücadele ederek iktidarın bu faşizan uygulamalarına karşı mücadele etmeye devam edeceğiz.

Yargının sopaya dönüştürülmesine müsaade etmeyeceğiz

Partimiz iktidara karşı en büyük muhalefeti yapan bir parti. İktidarın muhalefeti siyaseten ekarte etmediği  durumlarda da yargıyı bir sopa olarak kullandığını biliyoruz. Bunun en büyük mağduru partimizdir. Bütçe görüşmeleri devam ederken aynı zamanda Sincan’da da Kobanî Kumpas Davası görüldü. Mahkeme başkanının ve üyesinin değiştirilmesi iktidarın açık bir şekilde yargıya müdahale ettiğinin göstergesi. Savunma yapmak için arkadaşlarımıza makul süreyi vermemesi üzerine arkadaşlarımızın duruşmayı protesto etmesine karşı duruşmalar görüldü. İlk günden bu güne arkadaşlarımız duruşma salonlarında direnerek iktidarı yargıladı ve yargılamaya devam edecek. Çünkü baştan sona kumpas, yalan ve iftiralarla dolu bir yargılama süreci var. Yeterli sürenin verilmemesi, bundan korktuklarının göstergesi, çünkü arkadaşlarımız yalanlarını, kumpaslarını salonda yüzlerine haykırıyor. Hakikatlere tahammülü olmayan iktidar arkadaşlarımızın savunma hakkını engelleyerek kendi sopasına dönüştürdüğü yargısı üzerinden kararlar almaya çalışıyor. Ne arkadaşlarımız ne de HDP’nin dostları ve mücadele arkadaşları yargının iktidarın elinde sopaya dönüşmesine müsaade etmeyecek.

Kapatma davasını halkımızla birlikte boşa çıkaracağız

Partimize yönelik kapatma davasına ilişkin hukukçu arkadaşlarımız meslektaşlarımız, ön savunmamızı hazırladı ve Anayasa Mahkemesi’ne sundu. Sadece ön savunma bile hukuk fakültelerinde ders niteliğinde okutulacak cinsten. Çünkü biz o iddianamenin hangi karanlık odalarda hazırlandığını biliyoruz. Uzun bir süredir AİHM’in kararlarında geçtiği üzere iktidar ve ortağının siyaseten alt edemediği  muhalefeti ekarte etme aracına dönüştü bu yargı kıskacı. Kapatma davası bunun en açık örneğiydi. Kobanî Kumpas Davasında olduğu gibi kapatma davasını da boşa çıkaracağız. Halkımızla birlikte sokaklarda omuz omuza mücadele ederek Türkiye demokrasi güçleriyle birlikte mücadele ederek bunu başaracağız, çünkü bu kapatma davası aynı zamanda Türkiye demokrasisine yönelik bir saldırıdır. Hep birlikte omuz omuza Türkiye demokrasisi ve geleceğini korumak için mücadele edeceğiz.

İstanbul Kongremizde emeği geçenlere teşekkür ediyoruz

İstanbul Kongremizde o coşkulu fotoğraf, bu saldırılara en büyük cevaptı. “Mecali kalmamış” diyenlere en büyük cevaptı. Emeği geçen bütün arkadaşlarımıza tekrardan teşekkür ediyoruz. İstanbul Kongresi sadece bir örnekti ondan önce Tekirdağ ve Mersin’de yaptığımız mitingler en somut örnekti. Parti kurullarımız sokakta mücadele etme, demokrasi güçleri ile birlikte ortak mücadele zeminini yaratma çalışmalarımızı sürdürüyor. Bu  eylem ve etkinliklerimiz kesintisiz bir şekilde sürecek. Bizler birlikte mücadele edince güçlüyüz, birlikte mücadele ettiğimiz takdirde ülkenin demokrasisini koruyacağız. HDP’ye yönelik saldırılar, demokrasiye yönelik saldırılardır. Gelin hep birlikte HDP’yi savunarak Türkiye’nin demokrasisini ve geleceğini savunalım. Bu Türkiye’nin geleceği açısından barınamıyoruz, geçinemiyoruz, görevdeyiz, grevdeyiz diyen emekçiler açısından da HDP’nin savunulması önemlidir.

Meclis’te Kürt dili ve kültürüne karşı düşmanlaştıklarını gördük

Bütçe görüşmeleri yarın sona eriyor. Bu görüşmelerde çok şeye tanıklık ettik, en önemlisi de iktidarın Kürtçe düşmanlığı oldu. Sahada Kürt dili ile problemi olmadığını iddia eden ama Meclis’te birkaç kelam Kürtçe konuşmaya tahammüllerinin olmadığına tüm Türkiye tanıklık etti. Birkaç deyim, birkaç cümle Kürtçe konuşmaya çalışan arkadaşlarımızın mikrofonları kapatıldı. “Meclis Başkanvekilleri, milletvekilleri ve vatandaşlar anlamıyor” diyerek anlaşılmayan, bilinmeyen dil olarak kayıtlara geçti. Tutanaklarda bilinmeyen dil, X olarak geçirildi ama aynı kürsüde farklı dillerdeki konuşmalara iktidar partisi sesini çıkarmadı. Kürtler söz konusu olduğunda, oy istemek söz konusu olduğunda Kürtlerle kardeş olduğunu, Kürtlerle bir sorunları olmadığını dile getirenlerin nasıl Meclis’te Kürt dili ve kültürüne karşı düşmanlaştığını gördük. Bizler bunlara meydanı asla bırakmayacağız. Kürt dilini ve kültürünü savunmak ve korumak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Aynı zamanda Türkiye’de konuşulan bütün dillerin özgürce ifade edilebilmesi için her türlü mücadeleyi de yürütmeye devam edeceğiz.”

İktidar aftan önce hasta tutsakları tahliye etmeli

Soru: İktidarın seçimden önce genel af ilan edeceği söyleniyor. Bunun da oy oranları üzerinde etki yaratacağı söyleniyor. Muhalefet partisi olarak sizce Türkiye’de genel af gerekli mi? Sizin bu konudaki tavrınız ne olacak?

İktidarın her dönem kendisini kurtarmak için bu çeşit spekülasyonlar yarattığını hepimiz biliyoruz. İktidarın cezaevi politikaları ortada. İktidar aftan önce hasta tutsakları tahliye etmeli. Cezaevinden cenazelerin değil insanların tedavi görmek için dışarı çıktığı, ailelerini görmek için dışarı çıktığı bir süreç hazırlanmalı. Bu bir kulis bilgisi, doğruluğu tartışılır ama iktidarın ve Adalet Bakanlığı’nın cezaevi politikası ortada. Özellikle Kürt tutsaklara intikam almak için düşmanca yaklaştıklarını hepimiz biliyoruz. Bizim için önemli olan bu uygulamaların bir an önce değiştirilmesidir. Genel af başka bir tartışma konusu. İktidarın cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, insanların yaşam hakları iktidarın seçim kazanmasına ve hesaplarına alet edilemeyecek kadar hayatidir.

Cumhurbaşkanlığı adaylığına ilişkin tavrımızı deklarasyonumuzda açıkladık

Soru: Erken seçimin yoğunca konuşulduğu bir ortamda CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir açıklaması olmuştu. Eğer muhalefet olur derse adaylığımı ilan ederim demişti. HDP ve HDP seçmeni Kılıçdaroğlu’nun adaylığına yönelik tavrı nedir?

HDP’nin bu konudaki tavrı daha önce hazırladığımız deklarasyondaki tavrımızdır. Başka bir tartışma bizim açımızdan söz konusu değildir.

Paylaşın