CHP’li Ağbaba: Türkiye, Avrupa’nın köle pazarına döndü!

CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba, Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat)’ın açıkladığı “2021 yılı asgari verilerine” göre Türkiye’nin Avrupa Birliği ülkeleri arasında asgari ücretin en düşük olduğu sondan ikinci ülke olmaya devam ettiğini belirterek, “Türkiye’de işgücü piyasasını Avrupa’nın köle pazarına dönüştüren AKP anlayışı, Avrupa’ya ‘bize yatırım yapın, işçilik Çin’den ucuz’ diye yalvarıyor ama buna rağmen yabancı yatırımcıyı ülkeye çekemiyor” dedi.

Avrupa Birliği İstatistik Ofisi (Eurostat)’ın açıkladığı “2021 yılı asgari verilerini” değerlendiren CHP’li Ağbaba, asgari ücretteki artışın zamlar ve enflasyon karşısında erdiğini ifade ederek şu ifadeleri kullandı;

“Türkiye’de asgari ücret, yıl sonunda yapılan artış sonrası brüt 3.577 lira, net 2.825 lira olarak yükseltildi. Bugünkü kurla baktığımızda asgari ücret brüt 420 Euro, net 331 Euro ediyor. Enflasyon ve vergi zamlarında Avrupa lideri olan Türkiye, 420 Euro ücretle en düşük asgari ücret sıralamasında liderliğe oynamaya devam ediyor. AB İstatistik Ofisi’nin verilerine göre tüm Avrupa’da salgın sonrası asgari ücretin alım gücünde önemli artış görülürken Türkiye’de asgari ücret artışı daha cebe girmeden zamlar ve enflasyon karşısında eridiğini görüyoruz. Avrupa dışında ABD’de asgari ücret brüt 1024 Euro olarak açıklandı. Türkiye’nin asgari ücrette karşılaştırma yapılamayacak kadar kötü durumda olduğunu görüyoruz. Asgari ücret sıralamasında sondan ikinci olan Türkiye’nin ayrıca ‘en yüksek enflasyon sıralamasında’ da açık ara Avrupa birincisi olduğunu unutmamak gerekiyor.

Asgari ücret 5 yılda 92 Euro eridi!

Asgari ücret sıralamasında Romanya, Çekya, Estonya, Polonya gibi ülkelerin yanı sıra krizdeki Yunanistan ve İspanya bile ülkemizin çok önünde, çalışanına kat be kat daha fazla asgari ücret veriyor. Macaristan çalışanına 442 Euro, Romanya 458 Euro, Polonya 614 Euro, Yunanistan 758 Euro, İspanya 1108 Euro asgari ücret veriyor. Bir tek Bulgaristan dışında, diğer tüm Avrupa ülkeleri Türkiye’ye fark atmış durumda. Brüt olarak değil, net olarak ücret hesapladığımızda rakamlar daha da kötü hale geliyor. Asgari ücretten vergi alan, zam ve enflasyon karşısında bu kadar güçsüz bırakan başka bir ülke yok. Ayrıca yıllara göre baktığımızda da asgari ücretin 5 yılda 92 Euro eridiğini görüyoruz. Bu rakamlar, ‘Avrupa bizi kıskanıyor’ diyenlerin Türkiye’de işgücü piyasasını içler acısı tablosunu ortaya koyuyor.

Türkiye, köle pazarına döndü!

Türkiye’de işgücü piyasasını Avrupa’nın köle pazarına dönüştüren AKP anlayışı, Avrupa’ya ‘bize yatırım yapın, işçilik Çin’den ucuz’ diye yalvarıyor ama buna rağmen yabancı yatırımcıyı ülkeye çekemiyor. İmalat sanayide saatlik işçi maliyetiyle Türkiye yine Avrupa’da liderliğe oynuyor. Eurostat’ın verilerinde yine çalışma saati bakımından Türkiye’nin Avrupa lideri olduğu da dikkatten kaçmamalıdır. İşçilerimiz 1800’ler Avrupası’nda olduğu gibi uzun saatler boyu, iş kazasına karşı koruması olmadan, güvencesiz ve sudan ucuz gelirle çalıştırılmaktadır. İktidarın ‘azami kölelik, asgari sefalet’ anlayışını değiştirmek de bizlere nasip olacaktır.

CHP’li Ağbaba, Avrupa’da 2021 yılı asgari ücretini de paylaştı.

Paylaşın

Hangi yiyecekler diyabete yardımcı olur?

Yeni diyabet (şeker) hastalığı teşhisi konan kişiler için ilk sorulardan biri ‘ne yiyebilirim’. Diyabete yardımcı olabilecek yiyecekler öneren birçok haber ve sağlıklı yaşam dergisinin bilgileri çok kafa karıştırıcı olabilir.

Bu bilgilerin daha anlamlı olmasını sağlamak için, hangi yiyeceklerin diyabete yardımcı olabileceğine dair HABERKAOS ekibi olarak hazırladığımız rehberi sizlere sunuyoruz.

Mantıklı bir diyabetik diyet seçmek;

Aşağıdaki yönergeler, diyabetik diyet için iyi bir temel sağlar.

  • Düşük GI’li yiyecekler (glisemik indeks)
  • Yağsız et, balık veya diğer protein kaynaklarını dahil edin
  • Bol miktarda lif ekleyin
  • Nispeten düşük miktarda doymuş yağ ve tuz almaya çalışın
  • Meyve ve sebzeler

Meyve ve sebzeler;

Bazı sebzelerin kan şekeri üzerinde diğerlerinden daha fazla etkisi vardır, bu nedenle daha düşük GI değerine sahip sebzeleri seçmeniz gerekebilir.

Meyveler aynı zamanda iyi bir lif ve vitamin kaynağıdır, ancak diyabet hastaları genellikle bazı meyvelerin kan şekeri seviyeleri açısından diğerlerinden daha iyi olduğunu göreceklerdir.

Protein;

Protein, vücut tarafından karbonhidratlardan daha yavaş parçalandığı için çok faydalı olabilir. Protein, kan şekeri üzerinde daha az etkiye sahiptir ve daha uzun süre tok hissetmenize yardımcı olabilir. İyi protein kaynakları arasında yağlı balıklar, derisiz tavuk, yağsız etler bulunur.

Tam tahıllar;

Tam tahıllı yiyecekler, yulaf, arpa, buğday içeren yiyeceklerdir. Tahıllardan yapılan yiyecekler oldukça yüksek karbonhidrat konsantrasyonuna sahiptir, bu nedenle şeker hastaları, kan şekerlerinin çok yüksek olup olmadığını görmek için tahıl bazlı yiyecekleri yemeden önce ve sonra kan şekerlerini test ederek fayda sağlayacaktır .

Sade un, pek çok ekmek, beyaz pirinç ve hamur işleri gibi çoğu modern yiyecekler fazla işlenmiş tahıllardan yapılır. Bununla birlikte, tam tahıl çeşitleri de mevcuttur.

Kuruyemişler, yeşillikler ve baharatlar;

Kuruyemişler iyi bir yemek seçimi olabilir. Tuzlu kuruyemişlerden kaçının ve yüksek kalori değerine sahip oldukları için yediğiniz kuruyemişlerin miktarını sınırlamaya çalışın. Kalorilerin sizi tamamen alıkoymasına izin vermeyin, kuruyemişler harika bir lif ve vitamin kaynağıdır ve kolesterol için faydalı olabilir.

Yeşillikler ve baharatlar sadece yemeğe lezzet katmanın harika bir yolu değil, aynı zamanda iyi bir vitamin kaynağıdır. Yiyeceklere bitki ve baharat eklemek, fazladan tuz eklemenin yerine geçmeye yardımcı olabilir.

Diyabet hastaları hangi gıdalardan kaçınmalıdır?

Aşağıda sıralanan önerilerin tümünü sınırlamaya çalışın:

  • Beyaz ekmek, beyaz makarna ve hamur işleri
  • Hazır yemekler

Bazı insanlar bu yiyecekleri beslenmelerinde tamamen çıkarmakta rahat olabilirken, diğerleri bu yiyeceklerden bazılarını ara sıra dahil beslenmelerine dahil etmek isteyebilir. İşin püf noktası, makul bir sınır seçebilmek ve ona bağlı kalabilmektir.

Kan şekeri ölçüm cihazınıza göre yemek yiyin;

Herkes farklıdır, bu yüzden bir kişi için işe yarayan bir şey, bir başkası için işe yarayacağının garantisi değildir. Genel kuralları bilmeye ve bunlardan haberdar olmaya ve ardından farklı yiyeceklerin şeker seviyenizi nasıl etkilediğini görmek için test etmeye değer.

Denenmiş ve test edilmiş yöntemlerden biri, yemeden önce kan şekerinizi test ederek (normalde yaptığınız gibi herhangi bir ilacı alarak) ve ardından iki saatlik aralıklarla kanınızı test ederek farklı yiyecekleri ve yemekleri denemektir.

Yemekten önce, 2 saat sonra ve 4 saat sonra kan testi, çoğu öğün için iyi bir test olacaktır, ancak bazı düşük GI gıdalar (tam öğün makarna gibi), yemeğin etkisini görmek için 6 saat sonra teste ihtiyaç duyabilir.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Mustafa Cengiz’den ‘taraftar’ açıklaması: Büyük mücadele veriyoruz

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, “Maçlara taraftar alınması için büyük mücadele veriyoruz. İnşallah Sağlık Bakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız buna çözüm bulacak. Belli oranda %30 taraftarı alacağız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun da bu konuda çok büyük çabaları var. ” dedi.

Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz, gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Milliyet Yazarı Atilla Gökçe’nin kaleme aldığı yazı ile ilgili açıklamalarda bulunan Cengiz, “3 gündür camiamız ve spor dünyası mal bulmuş mağribi gibi hiç konuşmadığım hiç söylemde bulunmadığım şeyler hakkında yorum yapıyor. Atilla Ağabey gibi değerli bir duayen gazeteci ki kendisini çok severim. Benim rahatsızlığım süresince neredeyse her gün aradı. Fakat yazıyı okuyunca yemin ederim beni şoka uğrattı. Ben kendisine en ufak bir telkinde bile bulunmadım. Kendisi benden bin kere özür diledi mesajlar attı, telefon da açtı. Ben artık karışamam her şeyin hayırlısı dedim, bir şey diyemem dedim. Kendisi de bunun üzerine özür yazısı yazmış.

Ben bunun üzerine gidemem; aman dileyen, özür dileyen birine asla bir şey demem. Onun için de hayırlısını dilerim. İki konuyu belirtmek isterim. Bizim sağ olsun Galatasaraylı yorumcu ve gazeteciler, muhabirler veya köşe yazarları destan yazdılar bu konu hakkında. Akıllar verildi, latince bir deyim vardır; balığa yüzme öğrettiler. Sağ olsunlar benim mesleğim yöneticilik. Ben de hata yapabilirim, pot kırabilirim. Zaten potlarım meşhur anlaşılmayan potlarım daha doğrusu. Bazı şeyleri detaylandırarak anlatmam gerekiyor bazı insanlara.” diye konuştu.

“Taraftarın isteği bizim için kutsaldır”

Radamel Falcao’nun dünyanın sayılı oyuncuları arasında olduğunu vurgulayan Mustafa Cengiz, “Falcao çok karakterli bir insan. Dünyanın gelmiş geçmiş en değerli 10 santraforunu sayarsanız bunlardan biri Falcao’dur. O da bizde oynuyor. Bir dünya markası olan Galatasaray’da oynuyor. Onu getirirken bizler ve taraftarlarımız çok fedakârlık yaptık. Tabii ki taraftarın isteği öne geçti. Taraftarın isteği bizim için kutsaldır. Taraftarın olmadığı bir Galatasaray yok hükmündedir. Bana istediklerini söylesinler taraftarı destekliyorsun diye. Taraftar olmayınca pandemi sürecinde nasıl zorluklar yaşadığımız, 8 maçta 1 beraberlik aldığımız meydanda. Demek ki sadece takım değil, sadece teknik heyet değil taraftar da gerekiyormuş. Biz bunu gördük yaşadık. Maçlara taraftar alınması için büyük mücadele veriyoruz. İnşallah Sağlık Bakanımız ve Sayın Cumhurbaşkanımız buna çözüm bulacak. Belli oranda %30 taraftarı alacağız. Türkiye Futbol Federasyonu’nun da bu konuda çok büyük çabaları var. Falcao, Türkiye’de oynanan futbola, Türkiye’deki hakem yorumlarına alışacak ve gereğini yapacak. Bizi bugüne kadar utandırmadı. İndirimde tutar olarak en büyük indirimi Falcao yaptı. Ben ona müteşekkirim.“

“En iyi Galatasaray’ı bırakmak istiyoruz”

Fatih Terim ile ilgili sözlerinin yanlış aksettirildiğini dile getiren Cengiz, “Bir başka ağırıma giden konu. Onu da yine yanlış yazdı, anlamamış Atilla ağabey. Hocamızla ilgili kendisi bir soru sordu. Bana dedi ki siz çağırıyormuşsunuz hoca gelmiyor. Onu da biri demiş kim bilmiyorum. Hocamızı biz çağırıyormuşuz hocamız gelmiyormuş. Daha ağır şeyler var. Biz hocamızla her zaman buluşuyoruz. Ne zaman randevulaşsak geliyor. 2 buçuk dediysek, 2 buçuktan 1 dakika geçirmiyor. Tam zamanında geliyor. Bu kadar da kendine ve makama saygılı bir insan. Buna da 2 buçuk dakikada geliyor diye yazmışlar. Beni az çok tanıdınız. Benim üslubum değil. Ben bir şey söyleyeceksem kimseden çekinmem. Çünkü gizli ajandam ve hesabım yok. Şu anda da yok. Bu sağlık durumunda bu mücadeleyi vermeme de şaşırıyorlar. Bir zamanlar neden bu kadar açık diye şaşıranları da görüyorduk. Şimdi de buna şaşırıyorlar. Biz bu işe canımızı veriyoruz. Bizden sonra gelecek yönetimlere mali ve idari açıdan en iyi Galatasaray’ı bırakmak istiyoruz.” ifadelerini kullandı.

Seçim yapmak istediklerini ve bunun için devletin gerekli organlarının talimatlarını izlediklerini ifade eden Başkan Cengiz, “Bize seçime gitmiyorsunuz diyorlar. Biz eylül ayında Dernekler Masası’na yazdık. Dernekler Masası bize direkt cevap veremedi. Sorduk, Ankara’ya yolladık dediler. Bir ay istişare ettiler ve bugün saat 16:00’da yanıt geldi. Diyor ki; geniş katılımlı sivil toplum örgütlerinin genel kurullarına hükümet olarak 1 Aralık’a kadar izin vermiyoruz.  Kesinlikle 1 Aralık’a kadar beklemeniz gerek. 1 Aralık’tan sonra hükümet ne der ona bakacağız dendi. Bunu Dernekler Masası’na özellikle yazdık. Bunu bahane gösterdiğimizi düşündüler, ona da yaralandık. Bu da bizi yaralıyor. Bunu görsünler. Biz seçim yapmak istedik, itiraz ettik; partiler nasıl yapıyor dedik. Partiler anayasa gereği genel kurullarını yapmak zorundalar. Yapmazlarsa kapanırlar. Yardım alamazlar. Partiler farklı boyuttadır ve anayasanın garantisi altındadır.” dedi.

Divan Kurulu’nda Denetim Kurulu Raporu’nun okunmasına izin verilmemesinin tüzük ihlali olduğunu dile getiren Cengiz, “Divan toplantılarına katılamadım. Yönetim Kurulumuz mutlaka temsil edildi orada. Yönetimim düzenli olarak hakaret işitti orada. Ben çok az bölümü sonradan izledim ve üzüldüm. Bize karşı belli sayıda kardeşlerimiz, tanıdığım ve sevdiğim insanlardır çoğu, çok ağır hakaretler ettiler yönetimimize. Divan başkanı da bunları teşvik etti. Bizim lehimize ezkaza konuşan olursa da onu susturmaya çalıştılar. Buna da bir şey demedik. Olabilir dedik. Bunu da çekmek varmış kaderde diyerek sesimizi çıkarmadık; fakat son toplantıda denetleme kurulu tüzük gereği mali raporunu açıklaması gerekir. Kaan Kançal açıkladı. Onu da sadece divan başkanı birçok yerde kesti. Sadece divan başkanı. Denetleme kurulu bir organ. Sunum yapması gerek. Sunumunu yaptırmadılar tüzüğe aykırı olarak. Ne kadar kişi katıldı sayı belli değil. Oylama yaptılar. Denetleme kurulu bu derneğin en önemli organlarından… Medeni kanuna göre zaruri organ. Organın görevini yapmasına, raporun okunmasına engel oldular. Denetim kurulunun meşru olmadığını iddia ettiler. Meşrutiyetini yitirmiştir deyip bu rapor okunamaz dediler. Ben yıllardır Galatasaray’ın içindeyim. Gelmiş, geçmiş denetim kurulundaki kardeşlerim alınmasın. Bu denetim kurulunun yaptığı hizmeti kimse yapmadı. Çalışmaları müthiş. Sayın başkan çok ağır tüzük ihlali yaptı. Bu ihlal bir organın görevini yerine getirmesine engel. Biz bunu protesto ederek yönetim olarak bu toplantılara katılmama kararı aldık. Bu bizim ağırımıza gitti. Dernekler masasına yazdık. Denetim Kurulu meşruiyetini yitirmiş midir diye? Sorduk… Kime soracağız biz? Devlete, İçişleri Bakanlığı’na, Dernekler Masası’na… Bugün o cevap da geldi. İfade şu; ‘Dernekler ile ilgili organların ibrasızlık almaması ile ilgili kanunda herhangi bir hüküm yoktur. Ancak, mahkemelere düştüğü anda mahkemeler sonuçlanana kadar beklemek durumu kanaati olduğunu bildiririz’. Denetleme Kurulumuz görevde. Hukuk bilen kişi normal bir hukuk devletinde bunun böyle olduğunu bilir. Siz devleti nasıl değerlendirirseniz değerlendirin beni ilgilendirmiyor. Dernekler Yasası vardır, kanun vardır, nizam vardır. Kırmızı ışık vardır, yeşil ışık vardır. Bunları görmek gerekir.“ ifadelerini kullandı.

“Taraftarımız emin olsun”

Galatasaray’a karşı bir algı operasyonu yürütüldüğünü dile getiren Başkan Mustafa Cengiz, “Galatasaray’a karşı büyük bir propaganda, topyekûn taarruz ve kutsal bir savaş var. Tek tek hepsini anlatmak istemiyorum. Salı günü anlatacağım hepsini. Bu savaşta Galatasaray’ı taraftarlarımıza yönelik psikolojik olarak transfer yarışına soktular. Sanki ne kadar çok transfer yaparsanız, harcarsanız ayrı kupa alacaksınız. 30. kupalarıymış. Bizde 37. kupamızı isteyeceğiz. 38. kupamızı bu sene inşallah alacağız. Bundan tüm taraftarımız emin olsun. Kendine güvensin. Galatasaray Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli sivil toplum örgütlerinden ve futbol kulüplerinden biridir.” diyerek sözlerini noktaladı.

Paylaşın

Ezidiler, Cema (Toplanma) Bayramı’nı kutluyor

Mezopotamya’nın kadim inanç gruplarından Ezidiler, Cema (Toplanma) Bayramı’nı kutluyor.

Ezidiler, geleneksel olarak küçük gruplar halinde, Irak’la Suriye’nin kuzeybatısında ve Türkiye’nin güneydoğusunda yaşıyorlar. Tam saylarını tahmin etmek güç. Nüfuslarının 70 bin ila 500 bin arasında olduğu düşünülüyor.

Dürziler ve Aleviler gibi bölgedeki diğer dini azınlıklarda olduğu gibi, Ezidiliğe geçmek mümkün değil. Ancak doğuştan Ezidi olabilirsiniz.

Ezidi isminin kökeni modern Farsça’da melek ya da ilah, tanrı anlamına gelen “ized” kelimesinden geliyor.

Ezidi kelimesi basitçe “tanrıya inananlar” anlamına geliyor, Ezidiler de kendilerini bu şekilde tanımlıyor.

Ezidilerin inançlarının büyük kısmı Hristiyanlıktan geliyor. Hem İncil’i hem Kuran’ı kutsal sayıyorlar, fakat geleneklerinin çoğu yazılı değil sözlü.

Çocuklar kutsanmış su ile pir tarafından vaftiz edilirler. Evlilik törenlerinde pir bir somun ekmeği kırar ve yarısını geline diğer yarısını ise damada verir.

Cema (Toplanma) Bayramı, Ezidilerin, her yıl 6-13 Ekim tarihleri arasında kutladıkları, bu vesile ile kendileri için kutsal olan Laleş topraklarını ziyaret edip ulularına, pirlerine niyaz oldukları, hac görevini yerine getirdikleri bayramdır.

 

Paylaşın

8 aylık dış ticaret açığı 20.6 milyar dolar!

2019 Ocak – Ağustos döneminde ihracat yüzde 2.6 artışla 111 milyar 38 milyon dolar, ithalat yüzde 16.4 azalışla 131 milyar 939 milyon dolar oldu. 8 aylık dönemde dış ticaret açığı ise yüzde 58.2 azalarak 20 milyar 581 milyon dolara geriledi.

Dış ticaret açığı, ağustos ayında ise 2.5 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2.5 milyar dolarlık dış ticaret açığı piyasa beklentileri çerçevesinde gerçekleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu ile Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verileri açıklandı. Açıklanan veriler şöyle;

Dış ticaret açığı yüzde 1,2 arttı

Ağustos ayında dış ticaret açığı yüzde 1,2 artarak 2 milyar 500 milyon dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2018 Ağustos ayında yüzde 83,3 iken, 2019 Ağustos ayında yüzde 83,4 olarak gerçekleşti.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ihracat yüzde 1,5 azaldı

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre; 2019 Ağustos ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 1,5 azaldı, ithalat yüzde 0,4 arttı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise; 2019 yılı Ağustos ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 0,8, ithalat yüzde 0,2 azaldı.

En fazla ihracat yapılan ülke Almanya

Almanya’ya yapılan ihracat 2019 Ağustos ayında 1 milyar 118 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 26 milyon dolar ile Birleşik Krallık, 641 milyon dolar ile Irak ve 617 milyon dolar ile ABD takip etti. Rusya’dan yapılan ithalat, 2019 yılı Ağustos ayında 2 milyar 30 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 422 milyon dolar ile Çin, 1 milyar 271 milyon dolar ile Almanya ve 823 milyon dolar ile ABD izledi.

Yüksek teknolojili ürünlerin imalat sanayi ihracatı içindeki payı yüzde 3,1

Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsamaktadır. Ağustos ayında ISIC Rev.3’e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 95,3’tür. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 3,1’dir. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 75,1’dir. Ağustos ayında yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 14,3’tür.

Genel ticaret sistemine göre ihracat 13 milyar 161 milyon dolar

Genel ticaret sistemine göre ihracat 2019 yılı Ağustos ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,8 artarak 13 milyar 161 milyon dolar, ithalat ise 15 milyar 566 milyon dolar olarak gerçekleşti. Söz konusu ayda ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 84,5 oldu.

Paylaşın

Moda Tutkunlarının Vazgeçilmez Adresi “Paris Moda Haftası”

Tarihleri, Fransız Moda Federasyonu tarafından belirlenen Paris Moda Haftası, İlkbahar / Yaz ve Sonbahar / Kış sezonları olmak üzere Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen giyim fuarıdır.

Moda tutkunlarını bir araya getiren en önemli etkinliklerden biri olarak görülen Paris Moda Haftası devam ediyor.

27 Eylül’den bu yana devam eden ve İlkbahar/Yaz 2020 koleksiyonlarının tanıtıldığı defileler, farklı konseptli podyumlar ve göz alıcı mankenler eşliğinde tanıtılan kıyafetler , izleyenlerin beğenisine sunuldu.

İşte, dünyaca ünlü tasarımcıların yeni sezon kreasyonlarından sizler için derlediklerimiz;

Paylaşın

Gelir eşitsizliği en fazla İstanbul’da

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilere göre, gelir eşitsizliğinin en yüksek ölçüldüğü yer 8.6 ile İstanbul olurken, İstanbul’u 7.2 ile Tekirdağ, Edirne, Kırklareli ve 7.1 Adana, Mersin izledi.

Verilere göre, Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri, 2018’de 24 bin 199 lira olarak hesaplandı.

Açıklanan verilere göre, ortalama yıllık eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 10 bin 965 lirayla ‘Van, Muş, Bitlis, Hakkari’, 11 bin 204 lirayla ‘Mardin, Batman, Şırnak, Siirt’, 11 bin 357 lirayla ‘Şanlıurfa, Diyarbakır’ olarak sıralandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2018 yılı gelir ve yaşam koşulları araştırması bölgesel sonuçlarını açıkladı. TÜİK’in açıkladığı sonuçlar şöyle:

En yüksek gelir TR10 (İstanbul)

Türkiye’de ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri 2018 yılında 24 bin 199 TL iken, İBBS 2. Düzey bölgeleri itibarıyla en yüksek olduğu bölge, 34 bin 912 TL ile TR10 (İstanbul) Bölgesi oldu. Bu bölgeyi, 29 bin 952 TL ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) Bölgesi ve 29 bin 847 TL ile TR51 (Ankara) Bölgesi izledi.

Ortalama yıllık eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert gelirinin en düşük olduğu bölgeler ise 10 bin 965 TL ile TRB2 (Van, Muş, Bitlis, Hakkari), 11 bin 204 TL ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve 11 bin 357 TL ile TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) şeklinde sıralandı.

Gelir eşitsizliği en düşük bölge TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli)

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade etmektedir.

Gini katsayısı Türkiye’de 2018 yılı itibarıyla 0,408 iken, bu değerin en düşük olduğu bölgeler; 0,305 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), 0,308 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve 0,313 ile TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt) bölgeleri oldu.

Gini katsayısının en yüksek olduğu bölgeler ise 0,444 ile TR10 (İstanbul), 0,402 ile TR62 (Adana, Mersin) ve 0,401 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) oldu.

P80/P20 oranı en yüksek bölge TR10  (İstanbul)

P80/P20 oranı, en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirinin en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun gelirine oranı şeklinde hesaplanmaktadır. Buna göre 2018 yılında Türkiye’deki en zengin yüzde 20’lik grubun geliri en yoksul yüzde 20’lik grubun gelirinin 7,8 katı oldu.

P80/P20 oranının en yüksek olduğu bölgeler; 8,6 ile TR10 (İstanbul), 7,2 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) ve 7,1 ile TR62 (Adana, Mersin) oldu. Bu oranın en düşük olduğu bölgeler ise 4,5 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli), TRA1 (Erzurum, Erzincan, Bayburt), TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), 5 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) ve 5,1 ile TR32 (Aydın, Denizli, Muğla), TR33 (Manisa, Afyon, Kütahya, Uşak) ve TR42 (Kocaeli, Sakarya, Düzce, Bolu, Yalova) bölgeleri oldu.

Göreli yoksulluk oranı en düşük bölge TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis)

Her bölge için eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 50’si temelinde hesaplanan yoksulluk sınırına göre, gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 13,5 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli), yüzde 12,7 ile TR10 (İstanbul) ve TR62 (Adana, Mersin) ve yüzde 12,4 ile TR82 (Kastamonu, Çankırı, Sinop) oldu.

Göreli yoksulluk oranının en düşük olduğu bölgeler ise yüzde 5 ile TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis), yüzde 7,2 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın) ve yüzde 7,7 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) bölgeleri şeklinde sıralandı.

Diğer bir yoksulluk sınırı olan medyan gelirin yüzde 60’ı dikkate alınarak hesaplanan gelire dayalı göreli yoksulluk oranının en yüksek olduğu bölgeler; yüzde 21 ile TR10 (İstanbul), yüzde 20,4 ile TR62 (Adana, Mersin) ve yüzde 20,1 ile TR21 (Tekirdağ, Edirne, Kırklareli) oldu. Bu oranın en düşük olduğu bölgeler ise yüzde 11,9 ile TR81 (Zonguldak, Karabük, Bartın), yüzde 13,2 ile TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) ve yüzde 13,4 ile TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) bölgeleri oldu.

Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2018 yılı sonuçlarına ilişkin gelir bilgileri, bir önceki takvim yılı olan 2017 yılını referans almaktadır. Gelir hesaplamalarında, haneleri karşılaştırılabilir hale getirmek için hanehalkı büyüklüğü ve kompozisyonu dikkate alınarak elde edilen eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert geliri kullanılmaktadır.

 

 

Paylaşın

’71. Emmy Ödülleri’ne Game of Thrones damgası

71. Emmy Ödülleri’nin kazananları belli oldu. “En İyi Drama Dizisi” ödülüne “Game of Thrones” layık görüldü.

Dizideki performansıyla Peter Dinklage, dördüncü kez En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Emmy Ödülü’nü aldı. Pose dizisindeki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu seçilen Billy Porter, bu alanda ödül alan ilk açık eşçinsel olarak tarihe geçti.

Phoebe Waller-Bridge, aynı ödülü sekiz kez alan rakibi Julia Louis-Dreyfus’u yenerek En İyi Kadın Komedi Oyuncusu seçildi. Drama dalında En İyi Kadın Oyuncu seçilen Jodie Comer, gecenin sürprizlerinden oldu. Ödüle kendisi de şaşıran Comer, kazanacağını tahmin etmediği için törene anne ve babasını davet etmediğini itiraf etti.

2019 Emmy Ödülü kazanan yapımlardan bazıları şöyle sıralandı:

En İyi Drama: Game of Thrones

En İyi Komedi: Fleabag

En İyi Erkek Oyuncu, Drama: Billy Porter (Pose)

En İyi Kadın Oyuncu, Drama: Jodie Comer (Killing Eve)

En İyi Erkek Oyuncu, Komedi: Bill Hader (Barry)

En İyi Kadın Oyuncu, Komedi: Phoebe Waller-Bridge (Fleabag)

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu, Drama: Peter Dinklage (Game of Thrones)

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, Drama: Julia Garner (Ozark)

En İyi Mini Dizi: Chernobyl

Mini dizi ya da Filmlerde En İyi Kadın Oyuncu: Michelle Williams

Michelle Williams, geceye damgası vuran konuşmalardan birini yaptı. Kadın ve erkek arasındaki ücret eşitliğinin önemine dikkat çeken Williams, konuşmasını ekibine teşekkür ederek başladı ve şunları söyledi:

“Bir insana değer verdiğinizde, bu o insana kendi doğasında var olan değerle iletişime geçme gücü verir. Bu değeri de nereye koyar o insan? O değeri kendi işine koyar. Bu yüzden bir kadın, özellikle beyaz olmayan bir kadın, erkek meslektaşıyla kıyaslandığında 1 doların sadece 52 sentini kazanabildiğinde, size işini yapmak için nelere ihtiyaç duyduğunu anlatmaya çalıştığında, onu dinleyin ve ona inanın. Çünkü bir gün karşısına geçip size, kendi işine rağmen değil ancak iş ortamı sayesinde başarılı olmasında yardımcı olduğunuz için size teşekkür edebilir.”

 

Paylaşın

“İşsizlik sosyal bozulmaları da getiriyor”

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Bursa Milletvekili Lale Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor” dedi. 

CHP Milletvekili Lale Karabıyık, yaptığı basın açıklaması ile TUİK tarafından önceki gün açıklanan Haziran ayı işsizlik oranlarını ve işsizliğin sosyal etkilerini değerlendirdi.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun yüzde 13.3 olarak açıkladığı Haziran ayı işsizlik oranının, tarım dışı işsizlikte yüzde 15.3 seviyesinde gerçekleştiğini, genç işsizlik oranının ise yüzde 24.8 olduğunu dile getiren Karabıyık, “Ülkemizde ekonomik ve sosyal sorunların, işsizliğin ve yoksulluğun tetiklediği bunalım, sosyal bozulmaları da beraberinde getiriyor. 2018 yılının aynı ayına göre 938 bin kişi artarak 4 milyon 253 bin kişiye ulaşan işsiz vatandaşlarımızın aileleri de eklendiğinde, işsizlik neredeyse 15 milyon vatandaşımızı doğrudan ilgilendirmektedir; çünkü oğlunun işsizliği, eşinin emeklilik sorunları, kızının istihdam edilemeyişi, ailenin bütününü etkiliyor. İşsizlik ve yoksulluk vatandaşlarımızın ruh sağlığını etkilemekte, suçlanmada oranlarında, boşanmalarda, şiddet ve cinayetlerde, depresyon ve hatta intihar oranlarında ciddi bir artış yaşanmaktadır. Hırsızlık ve yüz kızartıcı suçlarda artış, kayıt dışı istihdam, kredi kartı borçları nedeniyle cinnet geçirip uygulanan şiddet ve işlenen cinayetler, kadına karşı şiddet, evden kaçma ve cinsel istismar, beyin göçü gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. İşsizlik korkusu gençlerimizi üniversite sıralarında sarmakta, geleceğimizin temeli gençlerimiz yurtdışına yerleşmeyi hedeflemektedir. Toplumumuzu ileri götürecek eğitimli gençlerimizin işsizlik ve gelecek kaygısı nedeniyle yaşadığı beyin göçü, kısa ve uzun vadede önemli sorunlar yaratmaktadır. Bu nedenle işsizliği yalnızca ekonomik bir sorun olarak değil sosyal bozulmalara neden olan toplumsal bir sorun olarak değerlendirmek gerekir” açıklamasında bulundu.

“İşsizlik sosyal bozulmaları da beraberinde getirmektedir”

Hazırladıkları “Sosyal Bozulmalar Raporu” ile ekonomik sorunların neden olduğu ve toplumu derinden etkileyen tahribatları incelediklerini kaydeden Karabıyık, “Stres, huzursuzluk, mutsuzluk, endişe ve kaos pek çok insanın hayatını adeta bir kabusa dönüştürmektedir. Günümüzde karşı karşıya olduğumuz önemli bir sorun toplumun temelini oluşturan sosyal yapılardaki bozulmadır. Bu bozulma, vatandaşlar arasında birleştirici ve kaynaştırıcı özelliği ile en önemli unsur olan sosyal değerleri tahrip ettiğinde, işsizliğin, yoksulluğun, enflasyonun, ekonomik krizin asıl faturası toplumsal huzurumuza kesilmektedir. Toplumsal çöküş değişik şekillerde kendini göstermektedir; AKP’nin 17 yıllık tahribatının sonucunda, boşanmalar %49, kadına şiddet davaları %366 (2010-2017 arası), cinsel taciz %449, kadın cinayetleri %566, adam öldürme %358, çocukların cinsel istismarı %700, uyuşturucuya bağlı ölümler %550, cezaevlerinde bulunan tutuklu ve hükümlü sayısı, %337,7 artmıştır ve bu tablo, ekonomi yönetimindeki hataların yarattığı toplumsal sorunun boyutunu açıkça göstermektedir” sözleriyle açıklamasını tamamladı.

Paylaşın

Sezai Temelli: Kayyum, OHAL uygulamasıdır

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, “19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyım atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır.” dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli,  Avrupa temasları kapsamında Strazburg’da aralarında Yeşiller ve Avrupa Özgür İttifakı, Avrupa Birleşik Solu /Nordik Yeşiller ve Sol Grubunun da bulunduğu Avrupa Parlamentosu’ndaki siyasi grupların temsilcileri ve AP Türkiye eski raportörü ve Sosyalist ve Demokratlar Grubu Başkan Yardımcısı Kati Piri ile birlikte ortak bir basın toplantısı düzenledi.

Tapolantıya katılan katılımcılar kayyumu eleştirirken, HDP’ye destek verdi.

Toplantıda konuşan Temelli, “kayyum uygulamalarına karşı uluslararası kamuoyunun duyarlı olmasını bekliyoruz” diyerek şunları söyledi:

Kayyum atanması bir OHAL uygulamasıdır

19 Ağustos günü Türkiye’de bir siyasi darbe ile karşı karşıya kaldık. 3 büyük şehrimize; Diyarbakır, Mardin ve Van’a kayyum atandı. Bu atama başlı başına bir hukuksuzluk, bir insan hakları ihlali ve bir siyasi hak ihlalidir. Hukuksuzdur, çünkü uygulama bir OHAL uygulamasıdır. 2016 OHAL döneminde hayata geçirdikleri kayyum uygulamasını devam ettirme konusunda Erdoğan rejimi ısrarcıdır. Hem Anayasa hem idari hem de hukuk açısından kabul edilemez olan, Türkiye toplumuna ve Kürt halkına dayatılan bir uygulama var karşımızda.

Demirtaş davası simge bir davadır

2016’da başlayan OHAL uygulaması sürecinde demokratik siyasetin tasfiyesi ve yerel yönetimlerimize el konulması ile karşı karşıya kaldık. Yarın AİHM’de görülecek Demirtaş davası bütün bu dönemi yansıtan simge bir davadır. Demirtaş dışında binlerce siyasi tutsak var Türkiye’de. Hala cezaevlerinde onlarca belediye eşbaşkanlarımız var. OHAL sona ermiş olmasına rağmen iktidar bugün OHAL hukukunu dayatarak belediye başkanlarımızı görevden alıyor. 3 büyük şehirde 30 gün geride kalmasına rağmen hiçbir geri adım atılmadı. Tam tersine dün Diyarbakır Kulp’ta da belediye eşbaşkanları görevden alınarak yerlerine kayyım atandı. Erdoğan iktidarı Kürt halkına kayyım rejimini dayatmaya devam ediyor. Kürt halkının siyasi iradesini yok sayarak aslında otoriter bir rejimi var etme çabasında.

Bu anlayış kabul edilemez

31 Mart seçimlerinde Kürt halkı ortaya koyduğu iradesiyle demokrasi talebini çok net bir şekilde dile getirdi. Erdoğan iktidarı demokrasiye karşı otoriter rejim dayatmasını, Kürt halkının iradesine karşı yaptığı bu tasarruflarla ortaya koymuştur. Demokrasilerin birinci basamağı olan seçme seçilme hakkını yok eden bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değil. Bu sadece siyasi hakların gaspı olarak değil bir insan hakları ihlali olarak gördüğümüz bir konu.

Sadece belediye eşbaşkanlarının görevden alınması meselesi siyasi haklar çerçevesinde ele alınsa da Kürt halkına yönelik insan hakları ihlalidir ve bunu izliyoruz. Kayyum atanmış bütün yerlerde her türlü hak ihlalinin hayata geçirildiğini hep birlikte izledik. Sivil, sosyal ve siyasal hakların tümünün gasp edildiği belgelenmiş durumda. Ama Erdoğan rejimi kayyum stratejisi ile OHAL düzeni ile ayakta durmaya çalışıyor. Bu konuda bütün uluslararası kurumların ve kamuoyunun duyarlı olmasını istiyoruz. Demokrasi ve evrensel değerlerden ve insan haklarından taviz vermeyen bir yaklaşım esas olmalıdır. Bu konuda kararlı adımların atılması ve dayanışma ortaya konulması hem Avrupa hem Türkiye hem de Ortadoğu için büyük önem taşımaktadır. Görevden alınmış belediye eşbaşkanlarımızın göreve iade edilmesi demokrasi adına önemli bir adıma vesile olacaktır. Bu konuda Avrupa Birliği kamuoyunun desteği bizim için büyük önem taşıyor.

Erdoğan, Avrupa’yı mülteciler üzerinden tehdit ediyor

Her şeyden önce Türkiye’nin içinde bulunduğu bu süreci çok iyi değerlendirmek zorundayız. Hükümetlerin kendi hesapları çerçevesinde meseleye yaklaşmaları uzun süredir ciddi sorunlara neden oldu. Erdoğan rejiminin Avrupa’ya yaklaşımı tamamen stratejik bir yaklaşımdır. Kazan-kazan formülü ile sadece iktisadi ilişkiler üzerinden Avrupa’ya yaklaşmaktadır. Demokrasi, insan hakları gibi konularda bugüne kadar hiç bir adım atmadı. Avrupa’dan bu yönde gelen taleplere karşı da Suriyeli mültecileri kozunu bir tehdit olarak kullandı. Bu sayede Türkiye’yi kendi içine kapatarak otoriter rejimini büyütmeye devam etti. Erdoğan’ın bu oyununu hep beraber bozmalıyız.

Paylaşın