Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a: Milletten Niye Korkuyorsun? Getir Sandığı Koy

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sandık gelecek. Söylüyorum, kardeşim en büyük hakem kim? En büyük hakem milletin kendisidir. Milletten niye korkuyorsun? Getir sandığı koy. Millet sana oy veriyorsa eyvallah, diyeceksin ki ‘Ey Kılıçdaroğlu, Bay Kemal bak gördün mü? Sandığı getirdim. Millet bana oy verdi’. Milletten korkulmaz.” dedi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Adana Nakliyatçılar Sitesi’nde kamyon şoförleriyle buluştu.

Şoförlerle kahvaltı yapan Kılıçdaroğlu, onların sorunlarını ve taleplerini dinledi. Bir sorunu çözmek için sorunu yaşayanın dinlenilmesi gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Ankara’da masa başında oturup bunun çözülemeyeceğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, özetle şunları söyledi:

“Bütün devletler rekabet içindedir. Her devlet gelişmek ister, büyümek ister, daha iyi imkanlara vatandaşının sahip olmasını ister. Devletlerin dış politikadaki görevi budur ama siz ekonominizi getirip yabancı bir ülkenin parasına endekslerseniz bu doğru değildir. Türk lirası yerde sürünemez. Türk lirası bizim itibarımızdır. Adı üstünde Türk lirası. Türk lirası faizini bile getirip dolara endekslerseniz bu olmaz” ifadesini kullandı.

“Devlet bilgiyle, adaletle, liyakatle yönetilir. Seçtiğiniz adamlar size kaybettiriyor. Yanlış yapıyorlarsa ders vermenin yolu demokrasilerde oydur. ‘Yanlış yapıyorsun, oy vermiyorum’ diyecek. Doğruyu yapıyorsa oy vermeye devam edin, ama yanlış yapıyorsa, başka bir yere sürüklüyorsa Türkiye’yi olmaz.

“Dolar baronlarının dışında kim zengin oldu Allah aşkına ya? ‘Beşli çete’… ‘Ne yapacaksınız?’ diyor bir arkadaşım. Şunu yapacağım, her biriniz emin olun, bir tarafa yazın. O avroyla, dolarla geçen bütün yolları kamulaştıracağım. Hepsi Türk lirası olacak. Kardeşim burası Avrupa Birliği mi avro yapıyorsun?

“Burası Amerika mı dolar yapıyorsun? Burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti kardeşim. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’yse o geçtiğin yolun bedelini de Türk lirası olarak ödersin. Dolar artıyor, bu yol geçişi artıyor. Ben biliyorum, sizin kamyonları zorla oralardan geçiriyorlar parayı ödeyesiniz diye, çünkü garanti vermişler.

“Kimden alacak parayı? Altında Mercedes olan adamdan mı? Hayır. Kamyon şoförü buradan geçeceksin. ‘Geçmezsen yolunu keserim’ diyor. Talimatı kime vermişler? Trafik polisine. Ceza geliyor. Niye gelmesin ki ceza? Adam para kazanıyor. Sizin dayınız var mı, siyasetçi, arkanızda gücünüz var mı? Yok. ‘Efendim kamyonlarıma el koydular, bir türlü alamıyorum’. Alamazsın kardeşim.”

‘Biraz sabır’

“Bu memlekette kim ‘Ben sahipsizim’ diyorsa bu kardeşinize geliyor. Hiç kimse sahipsiz olmayacak. Devleti kuran Mustafa Kemal Atatürk demiş ki; ‘Cumhuriyet bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’. Sizin kimseniz kim? Sahip çıkanınız kim? Parlamentoya gelip sizinle ilgili bir kanun görüşülürken, sizin yetkililerinizi parlamentoya davet ettiler mi? ‘Arkadaş biz kamyon şoförleriyle, tır şoförleriyle, otobüs şoförleriyle, minibüstür, taksidir…

“Ya bunlarla ilgili bir karar alacağız. Ne düşünüyorsunuz’ diye size sorun soran oldu mu? Yok. Nerede demokrasi? Benim hakkımda karar alıyorsun, benim haberim yok. Benimle ilgili zam yapıyorsun benim haberim yok. Nasıl olacak o zaman? Düzelteceğiz. Bu konuda hiç tereddüt etmeyin.

“Yalnız biraz sabır, biraz sabır. Mecburen biraz sabır. Sandık gelecek. Söylüyorum, kardeşim en büyük hakem kim? En büyük hakem milletin kendisidir. Milletten niye korkuyorsun? Getir sandığı koy. Millet sana oy veriyorsa eyvallah, diyeceksin ki ‘Ey Kılıçdaroğlu, Bay Kemal bak gördün mü? Sandığı getirdim. Millet bana oy verdi’. Milletten korkulmaz.”

Paylaşın

Uluslararası Af Örgütü’nden Türkiye’ye ‘Erkek Şiddetine Karşı Sıfır Tolerans’ Çağrısı

Uluslararası Af Örgütü bugün “Türkiye Sözleri Eyleme Geçir” başlıklı bir rapor yayımlayarak Türkiye’de kadın haklarını mercek altına aldı. Raporda, şiddetin ve cezasızlığın önlenmesine yönelik Türkiye’de bağlayıcı ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına işaret ediliyor.

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı sonrası mevcut yasal çerçeveleri, yasalardaki boşlukları ve yetkililerin uymakla yükümlü olduğu yasa, sözleşme ve standartları inceleyen örgüt, raporda vaatler ve uygulamalar arasındaki boşluklara işaret etti, acil gerçekleştirilmesi gereken tavsiyelerini paylaştı.

“Siyasi irade yok”

Raporda dikkat çekici şu tespite yer verildi:

“Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi irade yok. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Mart 2021’de paylaştığı, “Kadına yönelik şiddette sıfır tolerans anlayışıyla ihtiyacınız olan her an, yanınızdayız” tweetiyle başlayan rapor, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İnsan Hakları Eylem Planı tanıtım toplantısındaki, “Tek bir kadının dahi şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar kurumların, sivil toplum kuruluşlarının, medyanın ve toplumun tüm kesimlerinin işbirliğiyle bu mücadeleyi sürdüreceğiz” sözlerine değiniyor ve vaatlerden bu yana neler yapıldığını ve yapılmadığını ele alıyor.

Uluslararası Af Örgütü raporun amacının, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin mevcut durumunu incelemek ve devletin, kadınların şiddete maruz kalmama hakkına saygı gösterme, bu hakkı koruma ve gereğini yerine getirme yükümlülüklerinin bir özetini sunmak olduğunu belirtiyor.

“Türkiye yükümlülüklerini yerine getirmiyor”

Uluslararası Af Örgütü Kampanyalar Koordinatörü Göksu Özahıshalı, “Kadına yönelik şiddet büyük bir insan hakları ihlalidir. Bu rapor ile amacımız Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin ardından Türkiye’deki mevzuat, Türkiye’nin taraf olduğu sözleşmeler, BM organları, Avrupa Konseyi ve ilgili diğer uluslararası kuruluşların tavsiyeleri üzerinde yapılan incelemeler ve Türkiye’deki çeşitli kadın hakları örgütleriyle yapılan istişarelerle, Türkiye’nin kadın haklarını korumak konusunda devam eden yükümlülüklerinin genel bir değerlendirmesini yapmak, yetkililere üzerlerine düşen görevleri hatırlatmaktır.” dedi.

Cinsel şiddetle mücadele merkezleri, çocuk yaşta evlilikler, koruma kararları, cinsel sağlık ve üreme sağlığı gibi başlıkların da incelendiği raporun tavsiye listesinde örgüt şu çağrılarda bulundu: Kadınların korunma ve temel hizmetlere erişim hakkını güvence altına alın, kadınların adalete ve onarıma erişim hakkını güvence altına alın, kadınların ve kız çocukların zorla evlendirmeye maruz bırakılmadan yaşama hakkını koruyun, kadınların ve kız çocukların sağlık hakkını güvence altına alın, kadınların ve kadın hakları gruplarının barışçıl toplanma hakkını güvence altına alın.

Eylem Planları rafta mı kaldı?

Kadınlara yönelik şiddet ve eşitsizliklerin verilerine yer verilen raporda, şiddetin ve cezasızlığın önlenmesine yönelik Türkiye’de bağlayıcı ulusal, bölgesel ve uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına işaret ediliyor. Raporun dördüncü bölümünde bu yasal çerçeveler ışığında, vaatler ile gerçekte olanlar arasında süregelen boşluklar mercek altına alınıyor.

Kadına yönelik şiddetin ortadan kaldırılmasına ilişkin, sonuncusu Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çıktığı gün duyurulan dört ayrı ulusal eylem planı açıklandı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 4. Ulusal Eylem Planı’nda 2021-2025 yılları arasında yapılacakları ilan etti. Eylem planı ve atılan adımları inceleyen Af Örgütü, raporda dördüncü bölüme şu çarpıcı tespitle başlıyor:

“Toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı amaçlayan bir siyasi iradenin olmaması, Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin sona erdirilmesinin önündeki en önemli engellerden biridir. Hükümet defalarca kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten korumak için sözlü vaatlerde bulundu, ancak sonrasında, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek gibi, bu vaatlerle ters düşen adımlar attı. Yine de Türkiye yetkilileri, kadınlara ve kız çocuklara yönelik sorumluluklar üstlendi ve bu sorumlulukları yerine getirmek için yasalar çıkardı. 4. bölüm, bu sorumluluklarla gerçekte olanlar arasındaki boşlukları incelemektedir.”

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Asgari Ücretten ‘Gelir Ve Damga Vergisi’ Kaldırıldı

Ücret ve maaşların asgari ücret tutarından gelir ve damga vergisi alınmamasını da içeren Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, TBMM Genel Kurulunda kabul edildi.

Kanunla birlikte asgari ücretliden vergi kesintisi yapılmayacak. Memur ve diğer çalışanların ücretinin brüt asgari ücrete denk düşen kısmı da vergiden muaf olacak.

Ücret gelirlerinin vergilendirilmesinde asgari ücretin aylık brüt tutarının yüzde 85’i gelir vergisinden istisna edildiği için uygulama alanı kalmayan “Asgari Geçim İndirimi” düzenlemesi yürürlükten kalkacak.

Diğer maddeler

Kabul edilen teklifte yer alan diğer maddeler şöyle:

  • Yenilenebilir enerji üretiminin teşvik edilmesi için muafiyet sınırı olarak öngörülen, meskenlerin çatı ve cephesine kurulan güneş enerjisi santrallerinin kurulu gücünün 10 kilovat olması şartı, 25 kilovata kadar çıkarılacak.
  • BOTAŞ’ın nakit yönetiminin sağlıklı şekilde yürütülebilmesi için şirketin Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil dairelerine, yapılandırılmış borçları dahil ödenmeyen her türlü vergi, fon ve paylar ile idari para cezaları, bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerinden oluşan borçları, Hazineden görevlendirme bedeli alacaklarına karşılık mahsup edilerek terkin edilecek.
  • 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu’nda yer alan genel bütçe gelir tahmini üzerinde gerçekleşen gelir kadar, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine ödenek eklemeye Cumhurbaşkanı yetkili olacak. İlgili kanunları gereğince genel bütçe gelirleri karşılığı yapılan ödenek eklemeleri bu tutardan düşülecek.

  • Türkiye’de yerleşik sigorta şirketlerince düzenlenen kefalet senetleri de güvenli elektronik imza ile düzenlenebilecek.
  • Büyükşehir belediyeleri ve belediyeler, kendisinden izin veya ruhsat almak ya da hat kiralamak suretiyle çalışan ve toplu taşıma hizmeti yürüten gerçek ve tüzel kişilere, nüfus, hattın uzunluğu ve hattı kullanan sayısı kriterlerini esas alarak tespit edeceği hatlardaki toplu taşıma hizmetlerinden ücretsiz veya indirimli yararlananlara ilişkin gelir desteği ödemesi yapabilecek.
  • Kamu üniversite hastanelerinin finansal sürdürülebilirliğinin desteklenmesi için kamu üniversite sağlık hizmeti sunucularının, 2021’de verdikleri sağlık hizmet bedelinin, götürü bedel sözleşme tutarından düşük olması durumunda aradaki fark terkin edilecek. Terkin edilen bu tutar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bütçesine bu amaçla tahsis edilecek ödenekten karşılanacak.
Paylaşın

2018’de Rafa Kalkan Plan, Dolar 18 TL’yi Geçince Devreye Girdi

Hazine Bakanlığı’na yakın kaynaklar, ‘iddialı ama riskli’ olarak nitelendirdikleri bir planının dövizdeki hızlı yükselişe karşı önceden düşünüldüğünü ve Dolar’ın Türk lirası karşısında 18’lik ‘kırmızı çizgiyi’ geçmesi üzerine uygulamaya konduğunu söyledi.

Reuters’a konuşan dört kaynak, Lira’nın bu seviyenin üzerindeki değer kaybının ekonomiye “tamir edilmesi zor” zararlar vereceğine karar verildiğini aktardı.

Tartışılan planlar arasında dövize karşı TL mevduatlardaki kayıplara devlet garantisi sağlama fikri vardı. Ancak aynı kaynaklara göre bu fikir 2018’deki son para krizinin ortasında da gündeme gelmiş ve riskler nedeniyle rafa kaldırılmıştı.

Hükümet, pazartesi günü TL’nin değerinin ABD Doları karşısında rekor düşük seviyeye inmesi üzerine son planı hayata geçirdi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “dövize endeksli TL mevduat” kararını duyurması sonrası da Dolar hızla 12 seviyelerine kadar geriledi.

“Dolar/TL kurunun 9 olması hedefleniyor”

Plandan haberdar olan dördüncü kaynak, Dolar alış 18 Lira, Euro alış fiyatının 20 Lira olmasının müdahale gerektiren “balon” boyutlara ulaştığını söyledi. Bu durumun sürdürülebilir olmadığını, rakamın sorunlu ve absürt düzeylerde olduğunu ifade eden kaynak, “Dolar 9 civarına düşerse, bu iyi bir seviye” dedi.

Diğer kaynak, hükümetin Dolar/TL değerlemesinin 9 aralığında konsolide olmasını umduğunu; ancak birkaç ay boyunca dolar karşısında 12 ila 14 arasında kalacağını beklediklerini ifade etti.

“Berat Albayrak plana karşı çıkmıştı”

Hazine Bakanlığı ekibinin çeşitli seçenekleri değerlendirdiğini ve 2018’de üzerinde durulmuş olan kur korumalı mevduat planına karar verdiğini kaydeden kaynak, o dönemde eski Hazine Bakanı Berat Albayrak’ın bu plana karşı oy kullandığını söyledi.

İsminin açıklanmasını istemeyen bir yetkili de “Önlemler enflasyon riskini artırsa da, bu önümüzdeki yıllarda telafi edilebilir” dedi. Ona göre, “Devlet için bu tercih edilebilirdi, çünkü harekete geçmemek çok daha ciddi ve onarılamaz riskler doğurabilirdi.”

Başka bir kaynak da kabinenin geçen hafta ‘Hazine, ilgili bürokratlar ve cumhurbaşkanlığının yapılan çalışmalara imza atması gerektiğine dikkat çekti.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Fenerbahçe’nin Ligdeki Galibiyet Hasreti 3 Maça Çıktı

Süper Lig’in 18. haftasında Fenerbahçe ile Fatih Karagümrük ile Atatürk Olimpiyat Stadı’nda karşı karşıya geldi. Hakem Erkan Özdamar’ın yönettiği karşılaşma 1 – 1 sona ererken, Fenerbahçe’nin ligdeki galibiyet hasreti de 3 maça çıktı.

Haber Merkezi / Fenerbahçe’nin golünü Mesut Özil (P) kaydederken, ev sahibi takımın golünü Pesic attı. Fenerbahçe, bu sonuçla puanını 29’a yükseltirken, Fatih Karagümrük 26 puana ulaştı.

Müsabakanın 37. dakikasında ceza sahası içinde elle müdahale gerekçesiyle hakem Erkan Özdamar penaltı noktasını gösterirken, Karagümrük’ten Burak Bekaroğlu kırmızı kart gördü ve itirazları sonucunda da 38. dakikada Caner Erkin kırmızı kartla cezalandırıldı.

Karşılaşmadan dakikalar;

1. dakikada sağ kanatta topla buluşan Ahmed Musa, ceza sahası yayına girip yerden vurdu, Berke için kolay top. 12. dakikada Sosa’nın sağ kanattan korneri kullandı, top ön direkte sekti, arka tarafta Valencia kafayı vurdu fakat top yandan auta gitti.

29. dakikada sağ kanattan Nazım Sangare’nin ortasında ceza sahası içinde Adnan Uğur’dan seken topu alan Mesut Özil’in penaltı noktası üzerinde vuruşunda kaleci Viviano meşin yuvarlağı çeldi.

30. dakikada Ahmed Musa’nın pasıyla savunmanın arkasına sarkan Pesic, kaleci Berke’yle karşı karşıya kaldı. 9 golle krallık yarışında zirvede yer alan Sırp futbolcu, Berke’nin yanından topu ağlara gönderdi, 10. golünü kaydetti.

37. dakikada ceza sahası içinde Pelkas’ın vuruşunda Burak Bekaroğlu’nun eline çarpan topta hakem Erkan Özdamar penaltı noktasını gösterdi. Bu pozisyonda Burak direkt kırmızı kartla oyun dışında kaldı. 38. dakikada penaltı pozisyonuna itiraz eden Caner Erkin kırmızı kartla oyundan ihraç edildi.

39. dakikada Mesut Özil hata yapmadı, penaltıdan golü attı, skora dengeyi getirdi: 1-1. Bu golle Mesut kariyerinde ilk kez üst üste 3 maçta da ağları sarstı.

49. dakikada İrfan Can Kahveci’nin ceza sahası dışı sol çaprazından vuruşunda Viviano meşin yuvarlağı kornere çeldi. 56. dakikada ceza sahası dışı sol tarafında bulunan Pelkas’ın ara pasında sol taraftan ceza sahası içine hareketlenen Mert Hakan Yandaş’ın çaprazdan vuruşunda meşin yuvarlak uzak direğin yanından dışarı gitti.

71. dakikada Nazım Sangare’nin ceza sahasına girerken kaleyi cepheden gören noktadan çektiği sert şutta, kaleci Viviano topu kornere tokatladı. 83. dakikada Nazım’ın sağ kanattan ceza sahasına yaptığı ortada Valencia’nın kafa vuruşunda, kaleci Viviano üzerine gelen topu kontrol etti.

86. dakikada Valencia sağ kanatta topla buluştu, gerilerden gelen Zajc’ı gördü. Zajc müsait pozisyonda vuruşunu yaptı fakat top üstten auta gitti. 90+2. dakikada ceza sahasının sağ tarafından Mesut Özil’in ortasında arka direkte topla buluşan Enner Valencia’nın kafa vuruşunda kaleci Viviano meşin yuvarlağı kontrol etti.

Stat: Atatürk Olimpiyat

Hakemler: Erkan Özdamar, Bahattin Duran, İbrahim Çağlar Uyarcan

Fatih Karagümrük: Emiliano Viviano, Hedenstad, Burak Bekaroğlu, Zukanovic, Caner Erkin, Lucas Biglia, Adnan Uğur (Erhun Öztümer dk. 74), Andrea Bertolacci (Luckassen dk. 46), Ahmed Musa (Salibur dk. 82), Yann Karamoh (Balkovec dk. 46), Aleksandar Pesic (Jimmy Durmaz dk. 61)

Fenerbahçe: Berke Özer, Nazım Sangare, Kim Min-jae, Attila Szalai, Filip Novak, Jose Sosa (Miha Zajc dk. 78), Mert Hakan Yandaş, İrfan can Kahveci (Diego Rossi dk. 86), Dimitrios Pelkas (Serdar Dursun dk. 63), Mesut Özil, Enner Valencia

Goller: Aleksandar Pesic (dk. 31) (Fatih Karagümrük), Mesut Özil (dk. 40 pen.) (Fenerbahçe)

Kırmızı kartlar: Burak Bekaroğlu (dk. 37), Caner Erkin (dk. 38) (Fatih Karagümrük)

 

Paylaşın

Türkiye Komutasındaki NATO Kuvveti Rusya’ya Karşı Harekete Geçiyor

Rus birliklerinin Ukrayna sınırına konuşlanması nedeniyle NATO ve Rusya arasındaki gerginlik tırmanıyor. Alman Welt gazetesine göre NATO, Rusya’ya karşı ilk somut askeri adımını attı ve hızlı müdahale kuvvetini operasyona hazır duruma getirmeye başladı.

Gazetenin haberinde NATO bünyesindeki Çok Yüksek Hazırlık Seviyeli Müşterek Görev Kuvveti (VJTF) adlı birimin beş gün içinde kriz bölgesinde konuşlanmaya hazır duruma getirileceği belirtiliyor.

NATO’nun en hızlı birimi olan VJTF’nın komutası ise şu anda Türkiye’de. Haberde, Türk birliklerinin de öncü kuvvet olarak hazırolda beklediği ve iki ila yedi gün içinde operasyona hazır duruma geleceği aktarılıyor. Türkiye’nin geçen yıl Polonya’dan devraldığı VJTF’nin komutası önümüzdeki yılın başında Fransa’ya geçecek. Fransız birliklerinin de 45 gün içinde operasyona hazır durumda olacağı ifade ediliyor.

VJTF, yaklaşık 40 bin askerden oluşan çok uluslu NATO Mukabele Kuvveti’nin (NRF) en hızlı hareket eden birimi. İttifakın savunmasında ve dünya çapındaki krizlerde harekete geçen NRF, son olarak Afganistan’daki tahliye operasyonlarında görev almıştı. Rusya’nın Kırım’ı ilhakından sonra caydırıcılık amaçlı kurulan VJTF ise yaklaşık 20 bin askerini kısa süre içinde mobilize edebiliyor ve belirlenen kriz bölgesine konuşlandırabiliyor.

Almanya Dışişleri Bakanı: Endişe büyük

Avrupa Birliği’nde de Rusya ile yaşanan gerginlik endişe yaratıyor. Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, bugün Lüksemburglu mevkidaşı Jean Asselborn’la gerçekleştirdiği görüşme sonrası yaptığı açıklamada, endişesinin “büyük” olduğunu belirterek Rusya’nın talepleri ve önerilerinin temelsiz olduğunu söyledi. Baerbock, sözlerini “Bu büyük krizi sadece diyalogla çözebileceğimiz aşikar” şeklinde sürdürdü.

Asselborn da ekonomik yapırımları ve askeri operasyonu kimsenin istemediğini belirterek yapısal diyalog kurulması için çabaların güçlendirilmesi gerektiğini ifade etti.

Rusya geçen hafta sınırdaki gerilimin azaltılması için NATO’nun doğuya doğru genişlemesini resmi olarak durdurmasını ve ABD’nin de eski Sovyet cumhuriyetlerine askeri üsler kurmaktan vazgeçmesini istemişti. Ancak NATO ve Washington, Moskava’nın taleplerini geri çeviriyor. Rusya, bu hamlesiyle Ukrayna’nın NATO üyesi olmasını engellemeye çalışıyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Erdoğan’ın Faizi İndirerek Enflasyonu Düşürme Politikası Neden İşe Yaramıyor?

İngiltere merkezli uluslararası ekonomi gazetesi Financial Times, bugünkü sayısında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz politikası ile ilgili bir haber ve yorum yer alıyor.

Chris Giles imzalı haberde, “Daha bu hafta sonu, Türkiye Cumhurbaşkanı, daha düşük faiz oranlarının ‘yeni bir ekonomik model’ oluşturacağı teorisini yineledi. Recep Tayyip Erdoğan, faizleri indirmenin enflasyonu düşüreceğini ve yatırım, istihdam ve ihracatı artırarak Türkiye’nin bağımsızlığını artıracağını söyledi” sözleriyle başlıyor ve şöyle devam ediyor:

“Ne var ki enflasyon karşısında faiz oranlarını düşürme deneyi, çöken bir para birimi, yükselen fiyatlar ve girdi maliyetleri, özellikle de en yoksullar için ağır sonuçlu bir kriz yarattı.

“Bu, Erdoğan’ın yaklaşımının, bir para biriminin değerini korumak için sermaye çıkışlarını caydıracak, iç tüketimi düşürecek daha yüksek faiz oranlarına ve ve enflasyonist sarmalı önleme kararlılığı gösterilmesine ihtiyaç olduğunu öngören yerleşik standart ekonomi teorisinin de işaret ettiği gibi, derinden kusurlu olduğunu gösteriyor.

“Erdoğan’ın ‘daha fazla değer kaybı olursa, bankalarda Türk lirası mevduatı olanların zararlarını tazmin edecek önlemler’ açıklamasından sonra, pazartesi günü geç saatlerde TL yeniden değerlendi. Ancak Türk lirasının ABD doları karşısında bu sonbaharda değerinin yarısından fazlasını yitirmesiyle birlikte enflasyon yüzde 30’lara çıkmış durumda.”

Financial Times yazarına göre Türkiye, ithalatı düzenli olarak ihracatından büyük olduğu için sürekli cari açık veren bir ülke ve bir türlü düşürülemeyen yüksek enflasyon sorunu var.

“Son beş yılın hemen tamamında yıllık enflasyon oranı yüzde 10’un üzerinde oldu. Bu da, sorunun altında sistemsel bir fiyat artışı probleminin yattığına ve izlenen politikaların bunu ortadan kaldırmakta pek etkili olmadığına işaret ediyor.”

“Yıllarca sıcak para akışı teşvik edildi”

FT’nin yazısında görüşlerine yer verilen ABD’deki Harvard Kennedy Fakültesi’nden Profesör Dani Rodrik, aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yıllarca ekonomiyi biraz yüksek bir faiz oranı sayesinde Türkiye’ye sıcak para girişiyle yürüttüğünü söylüyor.

“Finansal küreselleşmeyle ilgili efsanelerden biri, bunun makro ekonomik disiplini güçlendirdiğidir” diyen Rodrik, böylece ülkelerin yabancı parayı çekmek için sürdürülebilir ve makul politikalar izleyeceğinin varsayıldığını söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Türkiye’de bu tam tersi oldu. Türkiye’nin ekonomik deneyi, daha esnek finans kaynakları sayesinde olması gerekenden çok daha uzun sürdü. Bunun sonucu olarak ekonomiye maliyeti daha büyük olacak.”

FT’ye göre Rodrik ve IMF, yüksek faiz limitlerinin sıcak para çekmeye katkısı olsa da harcamaları artırdığını ve iç piyasada enflasyonu yükselttiğini savunuyor ve Türkiye’nin son haftalarda yaşadığı güven krizine girmesini önleyecek doğru politikanın, daha yavaş bir büyüme karşılığında uzun vadeli istikrarı sağlayacak daha kontrollü bir çizgi izlenmesi olduğunu söylüyor.

‘Bedeli ağır oldu’

Financial Times “Erdoğan özel olarak seçtiği Merkez Bankası Başkanı ile birlikte bunun tam tersini yaptı. Eylül ayında yüzde 19 olan kısa vadeli politika faizini, para arzını genişletici bir dizi hareketle 16 Aralık itibariyle yüzde 14’e kadar düşürdü” diyerek sözü yine son aylarda yaşanan ekonomik gelişmelere getiriyor.

“Amaç liranın değerini yavaş yavaş düşürerek ihracatı teşvik etmek ve küçük imalatçıları rekabette güçlendirmek, aynı zamanda ithal hizmet ve mallar yerine yerli üretim ve hizmetlere yapılan harcamaları artırmaktı. Cari açık Ağustos’tan bu yana artıya geçse de bunun, Ankara’nın ekonomi politikalarının itibarı ve Türkiye halkının geçim koşulları bakımından bedeli çok ağır oldu.

“Resmi enflasyon oranı, fiyatların sadece o ay içinde yüzde 3,5 arttığı Kasım’da yüzde 20’yi buldu. Birçok gözlemci bunun gerçek rakamın altında olduğunu düşünüyor. Ama öyle bile olsa ithal ürünlerin fiyatlarında meydana gelen artışların etkisinin görüleceği Aralık ayında yine sıçraması bekleniyor.”

“Daha kötüsü; liranın değerindeki düşüş, dövizle borçlarını artıran özel şirketler ve devletin borçlarının kabarmasına sebep oldu. Türkiye’nin, finans dışı özel sektör borçları pandemi döneminin başından bu yana gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 20’si düzeyinde arttı. Bu OECD’nin tahminlerine göre gelişmekte olan ekonomiler içinde en yüksek oran.

“Faiz indirimleri artık şirketleri mali olarak rahatlatmaya yaramıyor çünkü piyasalar risk için artık daha büyük bir bedel talep ediyor. Yatırımcılar liraya güveni kaybettikçe ve güçlü paraların güvenine sığınmaya başladıkça devlet tahvillerinin getirisi yükseliyor.”

İthal ürünlerinin fiyatlarının arttığı, iç talepte bir çöküş tehdidi olduğu belirtilen makalede, Yatırım danışmanlık şirketi BlueBay Asset Management’tan Tim Ash’in görüşlerine de yer veriyor. Buna göre, asgari ücrete yapılan yüzde 50’lik zam, “liranın ucuzlamasının yarattığı avantajları silip süpürecek.”

Financial Times’ın görüşünü aktardığı Ash, “Eğer (Erdoğan) Türk lirasını dolar karşısında 10 lira düzeyinde tutabilseydi bir şansları olabilirdi. Ama şimdi enflasyon bir kere çantadan çıktı ve rekabette kazanılan avantaj da camdan uçup gitti. Şimdi bir devalüasyon – enflasyon sarmalındayız” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Sancar, Buldan Ve Karamollaoğlu’ndan Ortak Basın Açıklaması: Seçim Çağrısı

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, muhalefet turları kapsamında ilk ziyareti Saadet Partisi’ne gerçekleştirdi. HDP heyeti Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ve heyetiyle görüştü.

Haber Merkezi / Görüşme sonrası Buldan, Sancar ve Karamollaoğlu ortak basın açıklaması gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz günlerde muhalefete, “Meclis’e ortak erken seçim teklifi verelim” çağrısı yapan HDP Eş Genel Başkanları, ziyaretlerinin amacının da buna dönük olduğunu vurguladı. Buldan, bu kapsamda ilk ziyareti gerçekleştirdikleri SP’nin yanı sıra CHP, DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’ni de ziyaret edeceklerini bildirdi. Ancak daha önceki ziyaret turlarında olduğu gibi İYİ Parti’nin mesafeli olması nedeniyle bu partiden randevu talep edilmedi.

Pervin Buldan, Türkiye’nin yönetilemediğini, AKP-MHP ittifakının Türkiye’yi yoksulluğa mahkum ettiğini, bunun çıkış yolunun da erken seçim olacağına inandıklarını belirterek, “Türkiye’nin erken seçime, acil bir seçime ihtiyacı var” dedi.

Karamollaoğlu’na erken seçim talebini içeren öneriyi sunduklarını belirten Buldan, “TBMM’de muhalefet partilerinin ortak bir önergeyle seçim talebinde bulunmasının faydalı olacağına inanıyoruz. Bunu, eğer diğer siyasi partilerle de ortaklaşırsak, yılbaşından sonra bir seçim önergesiyle Meclis’in gündemine getirmeyi de hedefliyoruz” diye konuştu.

Basın açıklamasın özetle şunlar ifade edildi;

Pervin Buldan: Krizden çıkış yolu muhalefet partilerinden bekleniyor

Bugün Saadet Partisi’ni ziyarete geldik. Son MYK’mızda 4 siyasi partiyi ziyaret etme kararı aldık. Bugün Saadet Partisi’ni, önümüzdeki hafta pazartesi ve salı günleri CHP, Deva ve Gelecek Partisi’ni ziyaret edeceğiz. Bugün Türkiye toplumu büyük bir ekonomik kriz yaşadığı bir dönemden geçiyoruz. Türkiye’nin mevcut durum karşısında Türkiye halklarının ve toplumunun bir çıkışa ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Bu çıkış elbette ki muhalefet partilerinden bekleniyor. Biz de bu sorumluluk çerçevesinde siyasi partilerle görüşüp Türkiye halklarının geleceği açısından çıkış bulma yollarını istişare etmek üzere bu görüşmeleri gerçekleştiriyoruz. Öncelikle Saadet Partisi’ne teşekkür ediyoruz bugün burada bizi konuk edip ağırladıkları için.

Şunun bilinmesini isteriz ki , bugün Türkiye’nin acil bir erken seçime ihtiyacı var çünkü artık Türkiye yönetilemiyor. AKP ve MHP’nin koalisyonunun Türkiye’yi ne hale getirdiğini hepimiz görüyoruz. Çok derin bir yoksulluk yaşanıyor, insanlar aç ve perişan. Buradan çıkışın erken seçim ile olabileceğini bir kez daha ifade etmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde yapacağımız görüşmelerin erken seçim olasılığına katkı sunacağına inanıyoruz.

Şöyle bir teklif sunduk Sayın Genel Başkana. Muhalefet partilerinin erken seçim önergesi vermesinin faydalı olabileceğine inanıyoruz. Bunu eğer diğer siyasi partilerle de ortaklaştırırsak önümüzdeki günlerde bir seçim önergesi ile Meclis’in önüne getirmeyi de hedefliyoruz. Bir kez daha teşekkür ediyoruz. Şunu da merak ediyorsunuzdur. İyi Parti ile randevu talebinde bulunmadık, şu anda İyi Parti ile görüşme hedefimiz yok. Diğer partilerle görüşmelerimiz devam edecek.

Mithat Sancar: Çözüm için neler yapılabileceği arayışındayız

Ben de Saadet Partisine bizi ağırladıkları için teşekkür ederim. Türkiye’nin içinde geçtiği koşulları burada uzun uzun konuşmaya gerek yok ama içeride bunları etraflıca konuştuk. Gerçekten çok zor bir dönemden geçiliyor. Bu zor dönemin faturasının halkın büyük bir kesimine çıkarılmakta olduğunu görüyoruz. Bundan önceki politikaların faturası da yoksulluk, açlık, işsizlik ve sefalet olarak halkın büyük bir bölümüne çıkarıldı. Çözüm için neler yapılabileceği arayışındayız. Muhalefet partilerine burada sorumluluk düştüğünü toplumun geniş bir kesimi görüyor ve dile getiriyor. HDP bu sorumluluk gereği olarak bu görüşme turunu başlattı. Bizim başka görüşmelerimiz var. Emek ve meslek örgütleriyle görüşmelerimiz var ama bu görüşme turuna da özel önem veriyoruz.

Biraz önce Pervin başkanın da ifade ettiği gibi bu krizin bir siyasi kriz, bir yönetememe krizi olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle çözümün de öncelikle siyasi olduğunu düşünüyoruz. Siyasi çözümün ilk adımının da en önemli adımının da halkın hakemliğine başvurmak olduğu kanısını taşıyoruz. Bunun dışında erken seçim önerimizin dışında, halkın bu enkazın altında kalmasını önleyecek, ortak çalışmaları nasıl yapacağımızı gündeme getirdik. Muhalefet partileri halkı bu yıkımdan koruma konusunda da ortak hareket etmenin yollarını aramalıdırlar.

Bu konuda da istişarede bulunduk. Bize göre en önemlisi toplumsal barıştır. İktidar ayrıştırma, kutuplaştırma ve düşmanlaştırma politikalarıyla, varlığını sürdürme stratejisini koruyor. Hatta daha da derinleştirecek gibi görünüyor. Biz de diyoruz ki siyasi çıkışın ön şartı büyük barış ve toplumsal barıştır. Bu büyük barış, toplumsal barış iktidarın dayandığı temelleri, zemini de büyük ölçüde ortadan kaldıracaktır. Bu görüşmelerin toplumsal barış arayışına ciddi katkılar sunacağına inancım tamdır. Bu krizden siyasi çözümlerle çıkma konusundaki umudumuzu koruduğumuzu görüşmelerde de güçlü bir şekilde dile getirdik. Halkımıza bu mesajı vermeyi görev biliyoruz.

Karamollaoğlu: Demokrasinin temeli farklı görüşlerin meseleleri mütalaa etmesidir

HDP Başkanlık Divanı ile bir görüşme yaptık. Son zamanlarda gelişmeleri ve ekonomik sahadaki derinleşen krize ilişkin fikirlerini dile getirdiler. Biz de kendi görüşlerimizi dile getirdik. Ülkemiz demokratik bir ülke. Demokrasinin temeli de farklı görüşlerin bir araya gelerek meseleleri mütalaa edebilmelidir. Eğer bu mütalaa yapılamıyorsa o ülkeye demokratik bir ülke demek mümkün olmaz.

Bizi ziyaretlerinden dolayı duyduğumuz memnuniyeti kendilerine ifade ettim. Parlamento mutlaka aktif olmalıdır. Demokrasinin gereği yerine getirilmelidir. Biz bir araya gelip meseleleri mütalaa etme ortamını her zaman oluşturmalıyız. Seçime yaklaşıyoruz, 1,5 seneden az aldı. Kararı iktidar, sayın Cumhurbaşkanı verecek. Ama bugün içinde bulunduğumuz sıkıntılardan kurtulmanın yolu da bu istişarelerde bulunmak siyasilerin görevidir. Bu çalışmaların ileride bütün siyasi partilerle yapılmasının bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Bakan Koca’dan Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 19 bin 095 yeni vaka tespit edilirken, 179 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Bize düşen bir an evvel hatırlatma dozunu olmak ve tedbirlere uymak. Birlikte salgını gündem olmaktan çıkaracağız.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 352 bin 438 test yapılırken, 19 bin 095 yeni vaka tespit edildi. 179 kişi hayatını kaybederken, 22 bin 816 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan açıklama

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Salgının seyrini aşı değiştirdi. Artık kendi aşımız kendi gücümüz var. Tukovac milletimize hayırlı uğurlu olsun. Bize düşen bir an evvel hatırlatma dozunu olmak ve tedbirlere uymak. Birlikte salgını gündem olmaktan çıkaracağız.

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Bu Yolun Sonu Hiper Enflasyondur

Hükümetin hayata geçirdiği ‘Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat’ düzenlemesini eleştiren DEVA Lideri Babacan, “1967’de DÇM uygulaması başladığında kur 9 lira. Enflasyonu azdırıcı bir sürü yanlış uygulamalar var. 2002’de kur 1 milyon 700 bin liraya dayanıyor. Bu yolun sonu o. Bu yolun sonu hiper enflasyon ve döviz kurunu tutamamak. Yeni model diye getirdikleri bundan ibarettir.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, “Önceki gün, akşam akşam başımıza, sözüm ona yeni bir icat çıkardılar. Adına da ‘Kur Korumalı TL Vadeli Mevduat’ dediler. Önce adını doğru koyalım. Bu yeni uygulamanın adı, ‘bu milleti torunlarına kadar borca batırma’ planıdır. Peki bu plan ne anlama geliyor? Şu anda iktidar, mevduat sahibi olan, servet sahibi olan bir kesime diyor ki ‘Gidip dolar almayın, parayı Türk lirasında tutun, dolar ne kadar artarsa o farkı size vereceğiz’. Peki, o farkı nereden verecekler? Hazine’nin veya Merkez Bankası’nın kasasından. Yani bu milletin vergilerinden. Diyor ki ‘Aynı döviz almışsınız gibi olacak. Hiçbir şey değişmeyecek. Kur ne kadar artarsa artsın, aradaki farkı size aktaracağız’. Türk lirasının, artık bir güven unsuru olmadığını itiraf eden bir yönetimle karşı karşıyayız” ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası tarafında inatla faiz indirimi yapıldığını söyleyen Babacan, “Biz faizlerin düşmesinden yanayız ama faizlerin topyekun düşmesinden yanayız. Merkez Bankası’nın faizini düşürüp diğer faizleri zıplatmak ekonomiyi yönetmek değil bu işi bilmemek. Hep söylüyoruz; bu faiz talimatla düşmez, güvenle düşer. Piyasaya siz güvenle hukukla rota çizmek yerine hiçbir gerçekliği olmayan tezinizi dayattığınız için ülke batıyor. 1960’larda 70’lerde uygulanmış, fiyasko ve hezimetlerle sonuçlanmış modelleri yeni bir model getirdiğiniz için bu ülkenin ekonomisi düzelmiyor” diye konuştu.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Dövize endeksli mevduata ilişkin konuşan Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Pazartesi günkü kabine toplantısı ardından yapılan açıklama ile kurda belli bir miktarda düşüş sağlasa da, şu anda yaşanan ve gösterilmeye çalışılan tam bir yalancı bahardır. Yapısal ve kalıcı adımlar atılmadıktan, güven sağlanmadıktan sonra ekonominin iyiye gitmesi, enflasyonun düşmesi, Türk liramızın istikrara kavuşması mümkün değil. Türk lirasına güvenceyi Amerikan dolarıyla vermek ülke ekonomisine güveni sağlamaz. Tencereler, buzdolapları boşken yalancı bahara aldanmak, Allah korusun, daha büyük felaketlere sebep olabilir.”

“Şapkadan 1970 model bir tavşan çıkarttılar” diyen Babacan, dövize çevrilebilir mevduat (DÇM) dönemini hatırlattı. Turgut Özal’ın ifadelerinin yer aldığı bir gazete küpurunu gösteren Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Millet uzaya gidiyor, marsa uzay aracı gönderiyor teknoloji, iktisat ilmi ilerliyor, bizimki 1970’e gidiyor. Sayın Erdoğan, rahmetli Özal’ın şikâyet ettiği, ‘Bu ülkeyi batırdı’ dediği uygulamaları 2021 yılında bu ülkeye tekrar getiriyor. Allah’ın verdiği aklı kullanmıyorlar. 1967’de DÇM uygulaması başladığında kur 9 lira. Enflasyonu azdırıcı bir sürü yanlış uygulamalar var. 2002’de kur 1 milyon 700 bin liraya dayanıyor. Bu yolun sonu o. Bu yolun sonu hiper enflasyon ve döviz kurunu tutamamak. Yeni model diye getirdikleri bundan ibarettir.

Son birkaç gündür olanların günü geldiğinde detaylı şekilde bir denetimden geçirilmesi gerekiyor. Bankalar arası döviz kurunda bir rakam görünüyor. Fakat döviz bürolarının alış satış fiyatlarına bakıyoruz, bambaşka fiyatlar görünüyor. Piyasa ekranlarıyla sokaktaki döviz bürolarındaki kur arasında büyük farklar oluşmaya başladı. Ekrandaki döviz kurları neye göre, nasıl oluşuyor? Döviz bürolarından düşük bir şekilde dövizi satan kim, alan kim?

Bir kamu bankası yeni alınan kararlarla ilgili reklam filmi yayınlıyor. Reklam filminin yayınlanması herhalde yarım günlük iş değil, hazırlığı gerekir. Hazırlığı bir süredir yapılıyormuş. Bu hazırlığı kim biliyordu? Bilenler bu sürede döviz aldılar mı, sattılar mı? Hisse senedi, tahvil piyasasında ne aldılar, ne sattılar? Hepsi karanlık. Şu anki iktidar zaten karanlıkta iş yapmayı seviyor. Bu büyük aldatmacayı kim, nasıl yapıyor, zamanı geldiğinde incelenecek.

“Sayın Erdoğan, siz gelip geçicisiniz ama bu ülke kalıcı”

Sayın Erdoğan’ın çevresinde doğru ile yanlışı ayırt edebilecek kimsenin kalmadığını görüyorum. Kendisinin doğru ile yanlış arasında muhakeme yapamadığını da ülkem adına üzülerek gözlemliyorum. Sayın Erdoğan, bu girdiğiniz yol, yol değil. Sizler gelip geçicisiniz ama bu ülke kalıcı. Siz ve ortaklarınız zaten yolun sonuna geldiniz diye ‘Bizden sonra tufan” diyerek sorumsuzca hareket edemezsiniz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2022 yılının asgari ücretini açıklarken kullandığı “Siz geçmişte insanları dolarla mı çalıştırıyordunuz?” ve dövize endeksli mevduat planını açıklarken kullandığı “Kur getirisi mevduat kazancın üstündeyse aradaki fark ödenecek” ifadelerini yayınlayan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

Asgari ücretliye gelince ‘Doları karıştırma’ diyor, bankadaki milyonluk Türk lirası mevduatına gelince, ‘Ben sana dolara göre faiz vereceğim’ diyor. Bu mu yerlilik, millîlik? Bu mu adalet? İnsanları kandırmaya gelince nass diyor, ‘Faize karşıyım’ diyor. Varlıklı insanlara ‘Dolar ne kadar artarsa o kadar faizini vereceğim’ diyor. Bugünkü iktidarın planı, projesi, ekonomik modeli, sonuçları itibarıyla, yoksulu daha yoksul; varlıklıyı daha varlıklı yapmaktan ibaret. Bu ekonomik model, dar gelirliye ‘Aç kalın, açlığa razı olun”, varlıklıya dönüp ‘Kaygılanmayın. Sizin servetinizi döviz olarak koruyacağız’ demek.

Faizle mücadele ediyormuş. Bu nasıl mücadele ya? Mücadele, Hazinenin borçlanma faizini %17’den %25’e fırlatmak mı? KOBİ’lerin piyasadan kullandıkları kredinin faizini %30’lara, %35’lere çıktı. TL mevduat hesaplarını Amerikan dolarına bağlayıp, kur farkını üstleniyorsunuz. Allah aşkına siz mücadele falan etmeyin. Her ‘faizle mücadele ediyorum’ dediğinizde daha da fazla faizci oluyorsunuz. Halkın ödediği vergilerden, 2022 yılında tam 240 milyar TL faiz ödeyeceğim diye bütçe yapın, ondan sonra halka dönüp ‘Faizle mücadele ediyorum, nass var’ diye anlatmaya çalışın. Siz bunu ancak külahımıza anlatırsınız.”

Paylaşın