Trabzonspor, Fenerbahçe’ye Ait Rekoru Kırdı

Süper Lig’in 19’uncu haftasında Trabzonspor ile Başakşehir ile karşı karşıya geldi. Halil Umut Meler yönettiği karşılaşma başladığı gibi 0-0 eşitlikle noktalandı. Trabzonspor sezonun ilk yarısında 46 puan toplayarak bu alanda Fenerbahçe’ye ait rekoru kırdı. Başakşehir ise 33 puana ulaştı.

Haber Merkezi / İlk yarıda Trabzonspor’un iki topu direkten dönerken, ikinci yarıda daha etkili olan taraf Başakşehir’di. Trabzonspor ligde bir sonraki maçında Yeni Malatyaspor’u ağırlayacak. Başakşehir ise, Alanyaspor’a konuk olacak.

Karşılaşmadan dakikalar;

11. dakikada Bakasetas’ın ceza sahası dışından attığı şutta top kaleci Muhammet’te kaldı. 17. dakikada Hamsik’in pasıyla ceza sahasında topla buluşan Djaniny, boş durumda olan Bakasetas’ı gördü. Yunan oyuncunun sağ ayağıyla gelişine vurduğu top, Başakşehir savunmasından döndü.

20. dakikada Trabzonspor, gole çok yaklaştı. Başakşehir kalecisi Muhammet’in kısa düşen topunu kontrol eden Abdülkadir Ömür, içe doğru katetti ve pasını Dorukhan’a aktardı. Milli futbolcunun ceza sahası dışından yaptığı vuruşta top üst direkten auta çıktı.

31. dakikada Trabzonspor bir kez daha direğe takıldı. Karadeniz ekibin yıldız orta sahası Hamsik, sol kanattan aldığı top sonrası ceza sahasına koşu yapan Cornelius’a harika bir uzun pas gönderdi. Savunma arkasına koşu yapan Danimarkalı forvetin ceza sahası içinden yaptığı aşırtma vuruşta top direkten auta çıktı.

34. dakikada Kazanılan serbest vuruşta topun başına Edin Visca geçti. Boşnak yıldızın ceza sahası dışından attığı şutta top kaleci Uğurcan Çakır’dan döndü. 41. dakikada Bruno Peres’in sağ kanattan yaptığı ortaya yükselen Dorukhan, istediği kafa vuruşunu yapamadı. Başakşehir’in genç kalecisi Muhammet, topu rahat bir şekilde kontrol etmeyi başardı.

51. dakikada Visca’nın pasında ceza sahası içinde topla buluşan Aleksic’in vuruşunda meşin yuvarlak kaleci Uğurcan Çakır’da kaldı. 63. dakikada Abdulkadir Ömür’ün ceza sahası dışında sert şutunda meşin yuvarlak kaleci Muhammed’de kaldı.

75. dakikada Chadli’in pasında ceza sahası içinde topla buluşan Okaka’nın vuruşunda top Uğurcan Çakır’da kaldı. 78. dakikada Trabzonspor ceza alanında Siopis’le birlikte hamle yapan Hasan Ali Kaldırım’ın topa eliyle oynadığı gerekçesiyle Karadeniz ekibi futbolcuları ve teknik heyeti penaltı bekledi, Halil Umut Meler ‘devam’ dedi. VAR’ı dinleyen Meler, penaltıya sebebiyet verecek bir pozisyon olmadığını belirterek oyunu devam ettirdi.

89. dakikada sol kanattan kullanılan kornere iyi yükselen Okaka’nın kafa vuruşunda top Denswil’den sekti ve kaleye yöneldi. Uğurcan, son anda topu kontrol ederken penaltı bekleyen ve yoğun bir şekilde itiraz eden Okaka, sarı kart gördü.

Stat: Medial Park

Hakemler: Halil Umut Meler, Mustafa Emre Eyisoy, İbrahim Bozbey

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Peres, Hüseyin Türkmen, Denswill, Trondsen (İsmail Köybaşı dk. 83) Dorukhan (Siopis dk. 76), Hamsık, Bakasetas, Abdulkadir Ömür (Yusu Sarı dk. 88 ?) Djaniny, Cornelius (Koita dk. 76)

Başakşehir: Muhammed, Çiçara , Duarte, Ndayishimiye, Hasan Ali, Mahmut, Berkay (Deniz Taürüç dk. 74), Visca, Aleksic, Gulbrandsen (Chadli dk. 73), Okaka

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Bakan Koca’dan Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 20 bin 470 yeni vaka tespit edilirken, 145 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Tedbirlere özenle uymak, hatırlatma dozunu aksatmadan yaptırmak ve sosyal hayatı olması gerektiği gibi sürdürmek: Varyant yeni, yapmamız gerekenler aynı. Ciddiyetle” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 357 bin 536 test yapılırken, 20 bin 470 yeni vaka tespit edildi. 145 kişi hayatını kaybederken, 22 bin 109 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron varyantının Avrupa’dan sonra ülkemizde de yayılmaya başlaması hatırlatma dozunun önemini çok artırdı. Tedbirlere özenle uymak, hatırlatma dozunu aksatmadan yaptırmak ve sosyal hayatı olması gerektiği gibi sürdürmek: Varyant yeni, yapmamız gerekenler aynı. Ciddiyetle.

 

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

Demirtaş: Mücadele, Zulüm İktidarı Yıkılıncaya Kadar Sürecek

Selahattin Demirtaş, “Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek” dedi.

4 Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde tutulan Halkların Demokratik Partisi eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazeteciler Akın Olgun, Gözde Bedeloğlu ve Kemal Bozkurt’un hazırlayıp sunduğu ‘Aç Parantez’ programı için soruları yanıtladı.

Demirtaş ile yapılan kısa röportaj, 24 Aralık 2021 Cuma günü saat 20:30’da, Aç Parantez YouTube kanalında izleyiciyle buluştu.

Programın ‘3 soru 3 cevap’ bölümünde gazetecilerin gündeme dair sorularını yanıtlayan Demirtaş, halkın desteği ile tek adam rejimine karşı mücadeleye devam ettiğini ve büyük bir değişimin kapısını aralayacak olanın yine halkın kararlığı olduğundan kuşku duymadığını söyledi.

Türkiye’nin ikinci yüzyılına solun rengi ve damgasının vurulmak zorunda olduğunu belirten Demirtaş, “Biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz” dedi.

“Biz demir leblebiyiz”

Kemal Bozkurt: Cezaevine girdiğiniz andan itibaren sadece politika değil kitaplar, resimler, karikatürler ve makaleler de üretmeye devam ettiniz. Erdoğan’ın sıklıkla “kültür ve sanatta istediğimiz yerde değiliz!” dediği dönemdi bu aynı zamanda. Özellikle yerel seçimlerde ve tekrarlanan İstanbul seçiminde ülkenin geleceğini de etkilediniz. İktidar sizi “içeriye attığına” pişman mıdır?

Selahattin Demirtaş: Valla pişmanlar mı değiller mi tam olarak bilemiyorum. Ancak onları pişman etmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam ediyoruz. Dışarıdayken şöyle bir şey dediğimi hatırlıyorum: “Biz demir leblebiyiz, demir leblebi. Bizi çiğnemeye çalıştıkça dişlerin dökülecek senin.” İçeri girdiğimden beri bu sözün gereğini yerine getirmeye gayret ediyorum. Çünkü bu iş o kadar basit değil. Bizleri, seçilmiş milletvekilleri ve halkın iradesinin temsilcisiyken yasa dışı bir şekilde adeta evlerimizden kaçırdılar. Kurmak istedikleri otoriter tek adam rejiminin önünde engel olarak gördükleri herkese ve her kuruma benzer şekilde hukuk dışı operasyonlar yaparak kendilerine alan açmaya çalıştılar. Bizler de halkla bağ kurabileceğimiz her türlü imkanı sonuna kadar kullanarak mücadeleye cezaevinden katkı vermeye çalıştık ve halkımız sayesinde bunu büyük ölçüde başardık. Bizim çabalarımız, halkımızın da desteği olmasaydı bugün durum çok daha vahim olabilirdi, umut adına kırıntı bile kalmayabilirdi. Dışarıda yürüyen mücadele esas yön verici olmakla birlikte bizler de cezaevinden, sıra dışı bir mücadele yöntemiyle ses olmaya çalıştık. Bu durum sürüyor, zulüm iktidarı yıkılıncaya kadar da sürecek.

“Geleceği inşa etmeye çalışıyoruz”

Akın Olgun: Cumhurbaşkanı Erdoğan, hayata geçirdiği “tek şef” siyasetinin önünde Demirtaş’ı ve HDP’yi hep “ayak bağı” olarak gördüğünü inkar etmiyor ve ifadelerine yansıyor. En son cezaevinde olan size “miting bile yapamaz” diyerek seslendi. Devletin en tepesindeki siyasetçinin süreklilik arz eden bu tutumunu neye bağlıyorsunuz? Politik tavrı dışında, durumu kişiselleştirdiğini de düşünüyor musunuz? Ayrıca Türkiye siyasetine “ketıl konuşmaları” kazandırmış biri olarak sizce iktidarın suyu ısındı mı?

Selahattin Demirtaş: Muktedir şahıs, kendisine biat etmeyen herkesi düşman olarak kodluyor ve “tehlikeli kişi” olarak görüyor. Gücünün karşısında boyun eğmeyen bir tek kişi bile onun o sözde sınırsız gücünün halk nezdinde sorgulanmasına yol açıyor. Bu da onu tedirgin ediyor, muhtemelen uykularını kaçırıyor. Hal böyle olunca, orantısız bir güçle sürekli saldırıyor, bitirmeye ve teslim almaya çalışıyor. Bundan sonuç alamayınca iş, nefrete ve kişiselleştirmeye kadar gidiyor. Sanırım benimle ilgili de böyle bir hissiyatı var. Tabii ki asıl nedeni politiktir ama aşırı kişiselleştirme de var işin içinde. Ne yaparsa yapsın istediği sonucun yanına bile yaklaşamayınca bu defa durum tersine dönüyor. Öldürmeyen darbe güçlendirir misali, o saldırdıkça biz dik duruyor ve güçleniyoruz. O da tersine güç kaybediyor, yıpranıyor, dağılıyor adeta. Giderek yönetme kabiliyetini yitiriyor. Geniş kitleler artık onu terk etmeye başlıyor. Ve evet, siyasette suyu ısınıyor. Son noktayı, günü geldiğinde sandıkta halk koyacak ve gidişata nihai bir son verecek. Halkın kararlılığı büyük bir değişimin kapısını aralayacak, bundan kuşkum yok. Biz daha ziyade, iyi ve güzel olan gelsin diye uğraşıyoruz. Yani bir yandan mevcut zulümle mücadele ederken diğer yandan da geleceği inşa etmeye çalışıyoruz.

Gözde Dedeoğlu: Daha özgür ve daha demokratik bir Türkiye inşa edebilmek için, hep birlikte oturmamız gereken o masada sizce ne eksik, ne fazla?

Selahattin Demirtaş: Masanın kendisi eksik bi’defa. Ortada henüz masa yok. Bir çeşit fiskos sehpaları ve sehpaların etrafında kümelenip mırıldanan siyasi gruplar var. Bu da geleceğe dair umudun ete kemiğe bürünmesini engelliyor.

Tüm demokrasi güçleri (siyasi partiler, sendikalar; emek, çevre, kadın ve gençlik hareketleri, inanç grupları, sol hareketler) eksiksiz bir şekilde ve eşitler arası hukukla yuvarlak bir masaya oturup gelecek yüzyılın ortak manifestosunu ilan edebilirlerse, işte bu, somut bir alternatife dönüşecek, karamsarlığı ve kararsızlığı dağıtacaktır.

Türkiye’nin geleceğine ve ikinci yüzyılına solun rengi ve damgası vurulmak zorundadır. Emekten, eşitlikten, doğadan, kadından, ezilenden yana güçlü bir iktidar alternatifini ortaya çıkarmak mümkündür.

Biz de bu konuda samimi bir uğraş içerisindeyiz. Bunu anlayan da var anlamamakta ısrar edip kısır tartışmalara boğmak isteyen de. Biz hepsine saygı duyarız ancak bildiğimiz ve inandığımız yolda yürümeye de devam ederiz. Kaybedecek zamanımız yok, yoldaşça omuz omuza mücadele etmeye hazır olanlarla beraber somut adımlar atarak ilerleyeceğiz. “Ayrı durup mücadele edeceğiz” diyenlere de saygı duyarız. Ama biz her daim güçlerimizin emekçiler lehine birleştirilmesinden yana olup gönlümüzü ve kapımızı açık tutmaya devam edeceğiz.

Türkiye’nin “ötekileri” ülkenin yeniden inşasında bir adım öne çıkma cesaretini gösteremezlerse “öteki” olarak kalmaya devam edecekler. Biz bunu kabul etmiyoruz ve bir adım öne çıkıyoruz. Hem masayı kuracağız hem de masada olacağız.”

Röportajın tamamını izlemek için TIKLAYIN

Paylaşın

Bankalar Mevduat Faizlerini Yüzde 20’nin Üzerine Çıkardı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel mevduat sahiplerini yabancı para birimlerine karşı değer kaybından kaynaklanan kayıplardan korumak için ‘Kur Korumalı’ bir ekonomik modele geçildiğini duyurmuştu.

Uygulanacak yeni sistemde, gerçek kişilerin Türk lirası vadeli hesapları üzerinde işleyecek faiz ile hesap açılış ve vade tarihlerindeki kur değişim oranı kıyaslanacak, yüksek olan oran üzerinden hesap nemalandırılacak.

Reuters haber ajansına konuşan kaynaklara göre Türk bankaları, yeni sistemin duyurulmasından sonra, lira mevduatlarını çekmek için kredi faiz oranlarını yüzde 20’nin üzerine çıkardı.

Bir hafta önce yüzde 17-18 civarında olan mevduat faizleri yüzde 20’nin üzerine çıkarken, artan fonlama maliyetleri KOBİ kredi oranlarını da %30’un üzerine çıkardı. Haber ajansına konuşan banka kaynakları bu oranların geçtiğimiz haftalarda arttığını, ancak son günlerde daha da hızlandığını söyledi.

Bir banka kaynağı, “Kimse lira mevduatını kaybetmek istemiyor. Yıl sonuna yaklaşıyoruz ve bilançolar iyi görünmeli. Bu (plan) rekabeti artırdı ve geçen hafta mevduat faiz oranlarında artış olduğunu gördük.” dedi.

Reuters’a konuşan bir başka banka kaynağı, “bankaların lira mevduatına ihtiyacı olduğunu, bankaların varlıklarını artırmak için lira mevduatlarını cazip hale getirmeleri gerektiğini belirterek bunun da faiz oranlarının yükselmesine neden olduğunu dile getirdi.

Erdoğan’ın açıkladığı yeni sistemde Hazine ve Merkez Bankası, mevduatlardaki zararları tazmin edecek. Bunun kur oranlarını bir süre kontrol altında tutabileceği ancak orta vadede Hazine’ye büyük bir yük getireceği görüşü dile getiriliyor. Yeni modelin enflasyon üzerindeki baskıyı da artıracağı öngörülüyor.

Euronews Türkçe’ye konuşan Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı ve eski bankacı Kerim Rota’ya göre, bu politika seti bir devlet garantisi getirdiği için kısa vadede ‘mutlaka işe yarayacak’.

Fakat kısa vadede dövizi aşağı çeken bu adımlar, uzun vadede kamu maliyesi ve Türkiye’nin bütçesi üzerinde bir yük oluşturacak:

”Kısa vadeli etkisinin kurlarda düşüşe yol açtığını zaten gördük. Kurlarda oynaklığı düşürücü bir etkisi en başta olacak ve bir stabilizasyon kazandıracak. Çünkü bu aslında bir devlet garantisi. Ekonomi politikalarına güven duymayan döviz ve Türk Lirası mevduat sahiplerinin güveninin bir devlet garantisiyle, devletin yazacağı bir çekle satın alınmasıdır.

Bu mutlaka işe yaracaktır, önümüzdeki haftalarda da bu hesapların büyüklüğüne bağlı olarak da biz kurlarda hareketlenmeyi tekrar göreceğiz. Bu aşağı veya yukarı yönde de olabilir. Yani bu hesaplara çok giriş olursa aşağı yönlü, girişler az olursa da yukarı yönlü hareketler görme olasılığımız var. Uzun vadeli etkileri ise kamu maliyesi ve Türkiye’nin bütçesi üzerinde olacak. O yüzden kurları eskisine göre çok daha fazla takip eder hale geleceğiz.”

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

22 Yıl Sonra İlk Kez Görüntülendi

Avustralya’ya özgü ve nadiren görülen “yürüyen” pembe el balığı, 22 yıl sonra ilk kez Tazmanya kıyılarında görüntülendi. Pembe el balığı daha önce en son 1999 yılında yine Tazmanya açıklarında bir dalgıç tarafından görülmüştü.

Yetkililer, yakın zaman öncesinde bu türü nesli tükenmekte olan olarak sınıflandırmıştı. Ancak araştırmacılar, bu yılın başlarında çekilen bir denizin derinliklerinde çekilen bir kayıtta onu tekrar bulduklarını açıkladı.

Bilim insanları bu türün korunaklı koylarda yaşayan bir sığ su türü olduğunu düşünüyordu. Ancak yeni görüntüye göre pembe el balığı, daha önce yaşadığından daha derin ve daha açık sularda, yaklaşık 150 metre derinlikte görüntülendi.

İsminden de anlaşılacağı üzere bu tür, deniz yatağı boyunca yürüyebildiği büyük “ellere” sahip.

Tazmanya Üniversitesi’nden deniz biyoloğu Neville Barrett, heyecan verici bir keşif olarak değerlendirdiği yeni görüntüler hakkında, “Daha geniş bir habitata sahip olduklarını gördüğümüz için pembe el balıkların hayatta olmaları açısından bize umut vadediyor” dedi.

Barrett’in ekibi Şubat ayında mercan, ıstakoz ve balık türlerini incelemek için korunan bir deniz parkının tabanına yemli bir kamera bırakmıştı.

Üniversitenin Antarktika ve Deniz Araştırmaları Enstitüsü’nden Ashlee Bastiaansen, Ekim ayında görüntüleri izlerken bu balığı fark ettiğini söyledi.

Görüntülerde, 15 cm. büyüklüğündeki balığın dikenli ıstakoz tarafından rahatsız edildikten sonra bir resiften çıktığı görülüyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Merkel, Giderayak Rekor Düzeyde Silah Satışına Onay Verdi

Almanya’da muhalefetteki Sol Parti’nin soru önergesine verilen cevaba göre, Angela Merkel başbakanlığındaki önceki hükümet giderayak dünyadaki kriz ve savaşlara müdahil ülkelere rekor düzeyde silah ve askeri teçhizat satışına onay verdi.

Buna göre Aralık başında görevi devreden, Hristiyan Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) oluşan koalisyon, son dokuz gününde yaklaşık 5 milyar euro değerinde askeri malzeme ihracatını onayladı. Böylece 2021’de onaylanan silah ve askeri teçhizat ihracatının hacmi 9 milyar euroyu aştı.

Sol Parti üyesi Sevim Dağdelen’in konuyla ilgili bir soru önergesine Ekonomi Bakanlığı’nın verdiği cevapta Alman askeri teçhizatı alan ülkelerin başında açık arayla Mısır geliyor. Mısır’a, Yemen ve Libya’daki rolü nedeniyle ve ülkede yaşanan insan hakları ihlallerinden dolayı yoğun eleştiriler yöneltiliyor.

Almanya, iki sene önce, 2019 yılı silah ve askeri teçhizat alanındaki ihracatında 8 milyar euroyu aşarak o dönem bir rekor kırmıştı. Bu yıl bunun 1 milyar euro ile aşıldığı dikkat çekiyor.

Üç savaş gemisi ile 16 hava savunma sistemi

Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) üyesi Angela Merkel’in başbakan olduğu ve Sosyal Demokrat Parti’li (SPD) şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un da Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olduğu hükümetin bu ay başında görevi devretmeden kısa süre önce üç savaş gemisi ve 16 hava savunma sistemi satışına onay verdiği ortaya çıkmıştı. 8 Aralık’ta yeni başbakanın göreve başlamasından sadece bir gün önce dönemin Ekonomi Bakanı Peter Altmaier konuyla ilgili meclisi bilgilendirmiş, ancak meblağ konusunda ise detay vermemişti.

Sol Parti’li Sevim Dağdelen’in soru önergesine verilen aktüel cevapta konuyla ilgili ayrıntılar dikkat çekiyor. Merkel hükümetinin, görevi devretmesinden kısa süre öncesinde Kahire yönetimine 4 milyar 340 milyon euro değerinde silah ve askeri teçhizat ihracatına onay verildiği anlaşılıyor.

29 Kasım tarihli başka bir cevapta söz konusu rakam sadece 180 milyon olarak belirtilmişti. Dolayısıyla önceki hükümetin sadece son dokuz gününde 4 milyar eurodan fazla askeri teçhizat ve silah ihracatına müsaade edildiği anlaşılıyor. Böylece şimdiki Başbakan Olaf Scholz’un önceki Başbakan Merkel ile birlikte son günlerinde ihracatına izin verdiği miktar bütün yıl zarfında onay verilen ihracatın tamamına yaklaşmış oldu. Son ihracat izninin verildiği dönemde, Merkel hükümetinin sadece vekaleten görevde olması da dikkat çekiyor. Kendisinden sonra iktidara gelecek koalisyonun farklı bir karar vereceği ve farklı bir siyasi tutum içinde olduğu biliniyorsa, hükümetlerin görevlerinin son döneminde kapsamlı kararlara imza atabiliyor.

Önceki hükümette de yer alan Scholz sorumlu

Şimdiki Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Hür Demokrat Parti’den (FDP) oluşan üçlü koalisyon hükümetine başbakanlık eden Olaf Scholz, önceki hükümette de Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı olarak görev yapıyordu. Dolayısıyla Scholz’un da önceki Büyük Koalisyon hükümetinin son günlerinde onay verdiği savaş gemileri ve hava savunma sistemleri satışından sorumlu olduğu belirtiliyor.

Almanya’da Thyssenkrupp Marine Systems ve Diehl Defence gibi şirketlerin geliştirdiği ve ürettiği bu tür önemli askeri malzemelerin satışlara onay Almanya Federal Güvenlik Konseyi’nden geçerek yürürlüğe giriyor. Bu Konsey’de de başbakan dışında aralarında maliye bakanlığının da bulunduğu toplam yedi bakanlık yer alıyor. Dolayısıyla o dönemde Maliye Bakanı olan Scholz’un da Mısır’a yapılan söz konusu büyük satıştan sorumlu olduğu ifade ediliyor.

Söz konusu ihracat onaylarının ortaya çıkmasına vesile olan önergeyi veren Sol Parti Federal Meclis Milletvekili Sevim Dağdelen, Olaf Scholz’u sert biçimde eleştirdi ve “Sadece vekaleten görevde olan bir hükümet üyesi olarak hilekarlık yapmakla kalmadı, aynı zamanda partisinin diktatörlüklere ve otoriter rejimlere yönelik eleştirisinin sonuçsuz kaldığını da ortaya koymuş oldu” diye vurguladı. Dağdelen’e göre Scholz bu tutumuyla yeni kurulan üç partili koalisyonu da “ağır bir ipotek altına almış” oldu.

Sosyal Demokratlar ile Yeşiller ve Hür Demokratlardan oluşan yeni hükümet, silah ve askeri teçhizat ihracatında daha sıkı bir politika yürütmeyi hedeflediğini duyurmuştu. Üç partinin hedeflerinin yer aldığı koalisyon sözleşmesindeki bu tutumun yasal düzenlemelerle net bir çerçeveye kavuşturulması bekleniyor. Yeni askeri ihracat politikası, özetle Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkeler ve NATO üyeleri dışındaki devletlere genel olarak askeri teçhizat ve silah ihracatını sınırlamayı öngörüyor.

Yeni hükümetten 3 bin 679 euroluk askeri satışa onay

Almanya’da savunma sanayii ihracatının denetlendiği ana bakanlık olan Ekonomi Bakanlığının yeni hükümette değiştirildi. Ekonomi ve İklim Koruma Bakanlığı adını alan ve yetkileri değiştirilen bakanlık savunma ihracatı konusunda kısıtlamalardan yana olan Yeşiller partisinin elinde bulunuyor. Dağdelen’in soru önergesine yeni Bakan Robert Habeck adına verilen cevapta, “önceki hükümetin bu icraatı ile araya mesafe konulduğu” vurgulanırken, yeni hükümetin de ilk haftasında sadece 3 bin 679 euro değerinde satışa onay verdiği ve bunların yapıldığı ülkelerin de AB, NATO veya onunla eşdeğer sayılan Avustralya, Avusturya, İsveç ve Slovenya olduğu bildirildi.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Omega-3 Omega-6 Yağ Asitleri, Hangisi Daha Sağlıklı?

Her yağ kötü değildir! ‘Şişman’ kelimesiyle ilgili çağrışımlar çoğunlukla olumsuz olmuştur ve gündelik jargon ‘iyi yağ’ ifadesine yer bırakmamıştır. Popüler düşünce ne derse desin, gerçek şu ki yağlar iyi ve kötü olmak üzere ikiye ayrılır.

Haber Merkezi / Doymuş ve trans yağ asitlerine kötü yağlar olarak bilinir ve genel sağlığımız için kötüdür. Bu yağlar, kolesterolü yükseltebilir, arterleri tıkayabilir ve kalp hastalıkları riskini artırabilirler. Tekli ve çoklu doymuş yağlar, kalp sağlığı ve kolesterol açısından sahip oldukları faydalardan dolayı iyi yağlar olarak sınıflandırılır.

Omega-3

Omega-3 doymamış, yaygın olarak bilinen bir yağ asididir. Hidrokarbon zincirinin sondan üçüncü ve ikinci olan karbon atomları arasındaki çift bağ ile oluşan Omega-3, çoğunlukla balık yağlarında bulunur ve kalp, karaciğer, akciğer, kan damarları ve bağışıklık sağlığının korunmasına yardımcı olur. Hücre duvarının yapısı da omega-3 yağ asitleri tarafından korunur. Omega-3 yağ asitlerinin başlıca üç türü şunlardır:

– ALA (alfa linolenik asit)

– DHA (Dokosaheksaenoik asit)

– EPA (Eikosapentaenoik asit)

Kaynakları;

Omega-3 yağ asitlerinin ana kaynakları balık ve diğer deniz ürünleri, özellikle somon, uskumru, ton balığı ve sardalya gibi soğuk su balıklardır. Kuruyemişler ve tohumları da Omega-3 yağ asitleri açısından zengindir ve aynı dozun iyi bir şekilde alınmasını sağlamak için düzenli olarak tüketilmelidir. Keten tohumu yağı, soya fasulyesi yağı ve kanola yağı gibi bitkisel yağlar, omega-3 yağ asitlerinin harika kaynaklarıdır.

Faydaları;

Omega-3 yağ asidi açısından zengin bir beslenme, kalp ve akciğer sağlığı sağlar. Kan trombositlerinin bir araya toplanmasını önlediği için kardiyovasküler hastalıkları olan kişiler için de faydalıdır. Çocuklarda anksiyete, DEHB ve depresyon gibi zihinsel bozuklukların giderilmesine yardımcı olur. Ayrıca göz sağlığı için önemlidir.

Omega-6

Omega-3 bilinmesine rağmen, çoğumuz için nispeten bilinmezliğini koruyor. Omega-6 aynı zamanda sağlıklı bir doymamış yağ türüdür. Omega-3 yağları gibi, vücut da genleri düzenleyen ve bağışıklık sağlığını destekleyen omega-6 yağ asitlerine ihtiyaç duyar. Omega-6 yağlarının dört ana türü vardır:

– LA (Linoleik asit)

– ARA (Araşidonik Asit)

– GLA (Gama linolenik)

– CLA (Konjuge linolenik asit)

Kaynakları;

Kenevir, ayçiçeği gibi tohumlar omega-6 yağ asidi açısından zengindir. Avokado ve aspir gibi yağlar da omega-6 açısından zengindir ve ceviz ve kaju gibi kuruyemişler size gerekli miktarda omega-6 yağ asidi sağlayabilir. Yumurtalar da aynı şekilde harika bir kaynaktır.

Faydaları;

Yağ asidi kalp sağlığının korunmasına yardımcı olur ve normal büyüme ve gelişme için beyin fonksiyonunu düzenleyen önemli bir faktördür. Ayrıca cilt ve saç büyümesini uyarır, kemik sağlığını korur, metabolizmayı düzenler ve üreme sisteminin korunmasına yardımcı olur.

Paylaşın

2021’de Google’da En Çok Hangi Kelimeler Arandı?

Google, 2021 yılında en çok aranan kelimeleri açıkladı. Türkiye’de listenin ilk sırasını EBA giriş (Eğitim Bilişim Ağı) alırken, en çok aranan kişi ise Mesut Özil oldu. Yemek tarifleri arasında en çok Güllaç tarifi aranırken, dizi de ise Squid Game listenin ilk sırasında yer aldı.

İnternetin en sık kullanılan arama motoru Google’ın 2021’in trendlerini açıkladığı listelerde yıl boyunca Türkiye gündemini oluşturan konular yer aldı. Genel aramalarda ilk 10 şöyle sıralandı:

  1. EBA (Eğitim Bilişim Ağı) giriş
  2. Squid Game
  3. AÖL
  4. Mesut Özil
  5. Elmalı Davası
  6. MHRS randevu
  7. Okulun ilk günü
  8. Sadakatsiz
  9. Sezai Karakoç
  10. HES kodu alma

En fazla aranan kişi Mesut Özil

Fenerbahçe’nin dünyaca ünlü yıldızı futbolcu Mesut Özil, 2021’in en çok aranan ismi oldu. İkinci sırayı ise milli voleybolcu Ebrar Karakurt aldı. Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in üçüncü sırada yer aldığı liste şu şekilde sıralandı.

  1. Mesut Özil
  2. Ebrar Karakurt
  3. Mahmut Özer
  4. Burak Elmas
  5. İrfan Can Kahveci
  6. Miralem Pjanic
  7. Gedson Fernandes
  8. Nihal Yalçın
  9. Batuhan Karacakaya
  10. Zehra Güneş

En çok aranan diziler

Netflix tarafından dünya genelinde yayınlanan Güney Kore yapımı drama dizisi Squid Game, bu sene Türkiye’de en çok aranan diziler kategorisinde listenin başına oturdu. Yönetmenliğini Neslihan Yeşilyurt’un yaptığı ve başrollerini Cansu Dere, Caner Cindoruk, Melis Sezen ve Berkay Ateş’in üstlendiği Sadakatsiz, ikinci sırada yer aldı. İşte Türkiye’de en çok aranan 10 dizi:

  1. Squid Game
  2. Sadakatsiz
  3. Aşk Mantık İntikam
  4. Masumiyet
  5. Yargı
  6. Üç Kuruş
  7. Masumlar Apartmanı
  8. Sen Çal Kapımı
  9. Son Yaz
  10. Maraşlı

Ne zaman?

Kovid 19 salgını nedeniyle gündelik hayatın bir parçası olan dışarı çıkma kısıtlamaları, yine Google’da en çok arananlar arasındaydı. Türk kullanıcıların ‘ne zaman?’ sorusunda ilk 10 şöyle:

  1. Okullar Ne Zaman Açılacak
  2. Kabine Toplantısı Ne Zaman
  3. Yasaklar Ne Zaman Bitiyor
  4. Tam Kapanma Ne Zaman
  5. Kafeler Ne Zaman Açılacak
  6. Bilim Kurulu Toplantısı Ne Zaman
  7. DGS Tercihleri Ne Zaman
  8. YKS Tercih Sonuçları Ne Zaman Açıklanacak 2021
  9. Okullar Ne Zaman Kapanacak
  10. Türkiye Maçı Ne Zaman

En çok güllaç tarifi arandı

Yemek tarifleri arasında en çok aranan güllaç oldu. Onu soğuk baklava takip etti. İlk on şöyle oluştu:

  1. Güllaç tarifi
  2. Soğuk Baklava Tarifi
  3. Taco tarifi
  4. Tulumba tatlısı tarifi
  5. Sufle tarifi tencerede
  6. Galette tarifi
  7. Gulaş tarifi
  8. Çiğ köfte tarifi
  9. Panna cotta tarifi
  10. Cizleme tarifi
Paylaşın

Türk Lirası Yüzde 50’den Fazla Değer Kazandı

Birleşik Krallık merkezli haber ajansı Reuters, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) ve kamu bankalarının piyasaya müdahaleleri sayesinde Türk lirasının bu hafta yüzde 50’den fazla değer kazandığını yazdı.

Pazartesi günü dolar kurunun 18 TL, euro’nun da 20 TL seviyesini aşması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, faizlere devlet tarafından kur garantisi verileceğini açıklamıştı.

Bu açıklamanın ardından döviz kurları düşüşe geçmişti. Merkez Bankası, Cuma için geçerli olan dolar alış kurunu 11,6738 olarak belirledi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) verilerine göre, bireysel döviz hesabı sahipleri bu hafta Pazartesi ve Salı günü dolar satmadı.

Verileri inceleyen Reuters, kurları düşürmek için Merkez Bankası’nın bu hafta yaptığı müdahalelerin bankaya maliyetinin 8 milyar doları aştığını yazdı.

Reuters haberinde, bireysel hesap sahiplerinin dolar birikiminin Pazartesi günü 163,8 milyar dolar iken Salı günü de 163,7 milyar dolar ile hemen hemen sabit kaldığı belirtiliyor.

Buna karşın, Merkez Bankası’nın ve kamu bankalarının arka kapı satışı olarak ifade edilen dolar satışıyla TL’nin değer kazandığı vurgulanıyor.

Reuters’e konuşan üç bankacının hesaplamalarına göre, sadece haftanın ilk üç gününde Merkez Bankası’nın net döviz rezervleri 8,5 milyar dolar azaldı.

Paylaşın

Dünyanın En Eski Soy Ağacı Ortaya Çıkarıldı

İngiltere’de bilim insanları 5 bin 700 yıllık bir anıt mezardaki insan kemiklerini inceleyerek dünyanın en eski soy ağacını keşfetti. Cotswolds şehrindeki anıt mezarda bulunan kalıntıların DNA analizi, gömülen insanların aynı aileden beş farklı kuşağa ait olduğunu ortaya koydu.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Cilalı Taş Devri’ne ait anıt mezardaki insanların çoğu, aynı adamdan çocukları olan dört farklı kadının soyundan geliyor. Bu insanlar, bağlı oldukları anaerkil birinci kuşağa göre, mezarın farklı kısımlarına gömülmüş.

Araştırmacılara göre bu buluş, birinci kuşak kadınların bu topluluğun gözünde önemli bir sosyal konuma sahip olduğunu ortaya koydu.

Gloucestershire’da tarihi Hazleton North bölgesinde yer alan anıt mezar, bir ucu kuzeye bir ucu da güneye bakan L şeklinde iki kısımdan oluşuyor. İki kadın ve çocuklarının yanı sıra, o çocukların beşinci kuşağa kadar uzanan kendi çocukları da, mezarın güney kısmına gömülmüş.

ABD’deki Harvard Tıp Okulu’ndan Prof. David Reich, “Diğer iki kadın ve onların çocukları kuzeye bakan kısıma gömülmüş ancak bazılarının kalıntıları daha sonraki zamanlarda güney kısma alınmış gibi görünüyor. Bunun nedeni, kuzeydeki kısmın bir süre sonra çökmesi ve başka bir aile bireyini gömmenin artık imkansız hâle gelmiş olması olabilir” şeklinde açıklıyor.

DNA araştırmasına liderlik eden ekipteki Newcastle Üniversitesi’nden Dr. Chris Fowler’a göre, bu buluşun önemi büyük. Fowler, Cilalı Taş Devri’nden kalan diğer mezarlardaki mimari yapıyı da inceleyerek aile bireylerinin bu mezarlara ne şekillerde gömüldüğü ile ilgili daha fazla bilgi sahibi olabileceklerini söylüyor.

Anıt mezarın ait olduğu tarihsel dönem de önemli. Mezarın yapıldığı çağda İngilizler, binlerce yıl önce ataları Anadolu ve Ege’den Avrupa’ya göç etmiş olan topluluklar sayesinde çiftçilikle tanışmıştı.

Araştırmacılar, anıt mezarlardaki kalıntıları inceleyerek, Taş Devri’nde yaşamış olan bu insanların aile dinamiklerini ve kültürlerini daha yakından tanımayı da başarabilir.

Aile mezarını inceleyen araştırmacılar, “üvey oğul” kavramının da bu aile yapılarına girdiğine dair işaretler olduğunu söylüyor. Bazı erkeklerin anneleri mezarda olsa da, biyolojik babalarının mezarda olmadığı dikkat çekti.

Kayıp kadınlar

Kazılar sırasında araştırmacılar erken yaşta ölmüş iki kız çocuğun kalıntılarını buldular ancak bazı kadınların aynı mezara gömülmediğini fark ettiler.

“Bazı kadınların kayıp olduğuna” dikkat çeken Prof. Reich, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Erkekler ve kadınların doğum oranları aynıydı, dolayısıyla bu kadınların nerede olduğu bir sır. Bir sonraki anıt mezarda da değiller ve bütün bu insan topluluğu arasında da kayıplar. Yoksa ölen insanlar yakılıyor muydu? Ölülerin bazı topluluklarda yakıldığını biliyoruz. Yoksa sadece belli bir sosyal statüsü olan insanları mı bulabildik?”

Anıt mezarlar, çokeşliliğin erkeklerle sınırlı olmadığı bir aile düzenine işaret ediyor. Erkeklerin birden fazla kadından çocuk sahibi olduğu gibi, kadınların da birden fazla erkekten çocuk sahibi olduğu anlaşılıyor.

Aynı erkekten çocuk sahibi olan farklı kadınların genel olarak birbiri ile akraba olmadığı görülüyor. Ancak kadınların, birbiri ile yakın akraba olan birden fazla erkekten çocuk sahibi olduğu örnekler de var.

Araştırma raporunun yazarları arasındaki , İspanya’daki Bask Bölgesi Üniversitesi’nden genetik uzmanı Iñigo Olalde, son teknolojilerin ve anıt mezardaki DNA’nın iyi korunmuş olmasının da yardımıyla, hem dünyanın en eski soy ağacını keşfedebildiklerini, hem de eski toplulukların sosyal yapıları hakkında daha fazla bilgi sahibi olma şansı yakaladıklarını ifade etti.

Paylaşın