Kahve içmek için en iyi zaman ne zaman?

Kahve, dünyanın en popüler içeceklerinden biridir. Kafein adı verilen çok popüler bir uyarıcı içerir. Tüm dünyada sevilerek içilen kahve içmek için farklı saatler önerilmektedir. Peki, kahve içmek için en iyi zaman ne zaman?

Haber Merkezi / Bu makale, kahve içmenin en iyi zamanının ne zaman faydalarını en üst düzeye çıkarmak ve yan etkilerini en aza indirmek olduğunu açıklamaktadır.

Yine de, kahve içmekten kaynaklanan yüksek kortizolün sağlık üzerindeki etkileri üzerine uzun vadeli çalışmalar yapılmamıştır. Ayrıca, kortizoldeki kafein kaynaklı artışlar, düzenli olarak kafein tüketen kişilerde azalma eğilimindedir.

Bununla birlikte, kahveyi birkaç saat sonra değil, kalktıktan sonra içmeyi tercih ederseniz muhtemelen bir zararı yoktur. Ancak sabah kahvesi ritüelinizi değiştirmek istiyorsanız, kahve alımınızı birkaç saat geciktirmenin size daha fazla enerji verebileceğini fark edebilirsiniz.

Kahve egzersiz performansını artırabilir;

Kahve, uyanıklığı teşvik etme ve uyanıklığı artırma yeteneği ile bilinir, ancak içecek aynı zamanda kafein içeriği nedeniyle etkili bir egzersiz performansı arttırıcıdır. Ayrıca kahve, egzersiz öncesi tozlar gibi kafein içeren takviyelere göre çok daha ucuz bir alternatif olabilir.

Birkaç çalışma, kafeinin egzersiz yorgunluğunu geciktirebileceğini ve kas gücünü ve gücünü artırabileceğini göstermiştir. Kahvenin tadını yükseldikten sonra mı yoksa birkaç saat sonra mı içmeyi seçmeniz önemli bir fark yaratmasa da, kahveden gelen kafeinin egzersiz performansı üzerindeki etkileri zamana bağlıdır.

Kahvenin egzersiz performansı üzerindeki yararlı etkilerini optimize etmek istiyorsanız, içeceği egzersiz veya spor etkinliğinden 30-60 dakika önce tüketmeniz en iyisidir. Bu, vücudunuzda kafein seviyelerinin zirveye ulaşması için gereken zamandır.

Egzersiz performansını iyileştirmek için etkili kafein dozu vücut ağırlığının kilogramı başına (kg başına 3-6 mg) 1,4-2,7 mg’dır. 150 kiloluk (68 kg) bir kişi için bu, yaklaşık 200-400 mg kafein veya 2-4 fincan (475-950 mL) kahveye eşittir.

Kaygı ve uyku sorunları;

Kahvede bulunan kafein, uyanıklığı teşvik edebilir ve egzersiz performansını artırabilir, ancak bazı insanlarda uyku ve anksiyete ile ilgili sorunlara da neden olabilir. Kahveden gelen kafeinin uyarıcı etkileri son 3-5 saattir ve bireysel farklılıklara bağlı olarak tükettiğiniz toplam kafeinin yaklaşık yarısı 5 saat sonra vücudunuzda kalır.

Akşam yemeğinde olduğu gibi yatma vaktine çok yakın kahve tüketmek uyku sorunlarına neden olabilir. Kafeinin uyku üzerindeki bozucu etkilerinden kaçınmak için yatmadan en az 6 saat önce kafein tüketmekten kaçınmanız önerilir.

Uyku problemlerine ek olarak, kafein bazı kişilerde kaygıyı artırabilir. Eğer varsa anksiyete, kahve içme daha kötü, bu durumda, daha az tüketmek veya tamamen içecek kaçınmak gerekebilir yapar bulabilirsiniz.

Ayrıca kahvede bulunan kafeinin üçte birini içeren yeşil çaya geçmeyi deneyebilirsiniz. İçecek ayrıca rahatlatıcı ve sakinleştirici özelliklere sahip amino asit L-theanine sağlar. Ne kadar kahve güvenlidir?

Sağlıklı bireyler günde 400 mg’a kadar kafein tüketebilir; bu da yaklaşık 4 fincan (950 ml) kahveye eşdeğerdir. Hamile ve emziren kadınlar için tavsiye günlük 300 mg kafeindir ve bazı araştırmalar güvenli üst sınırın günlük 200 mg olduğunu öne sürmektedir.

Güvenli kafein alımı için bu öneriler, tüm kaynaklardan alınan kafeini içerir. Diğer yaygın kafein kaynakları arasında çay, alkolsüz içecekler, enerji içecekleri ve hatta bitter çikolata bulunur.

Kahve, tüm dünyada sevilen popüler bir içecektir. Kahve içmek için en iyi zamanın kortizol seviyenizin daha düşük olduğu sabah ortası ve geç saatleri olduğu öne sürülmüştür, ancak bu konuyla ilgili araştırmalar eksiktir.

Egzersiz veya spor etkinliğinizden 30-60 dakika önce kahve tüketmek yorgunluğu geciktirmeye ve kas gücünü ve gücünü artırmaya yardımcı olabilir.

Kahveden gelen kafeinin uyarıcı etkilerinin yatma vaktine çok yakın tüketilirse uyku sorunlarına neden olabileceği gibi bazı insanlarda kaygıyı artırabileceğini de unutmayın.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Yeni bir sen yaratmak!

Yaratıcı görselleştirme, belirli amaçlara ulaşmak için yaratılan zihinsel imgelerle birlikte olumlu düşünme pratiğidir. Yaratıcı görselleştirme, madde yerine zihinden bahseder. Bu sabit bir “siz” olmadığını öğretir. Zihinsel egzersizlerle sadece nöronlar oluşturmak ve yeni sinapslar oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda tekrarlayan düşünceler ve görselleştirmelerle de olduğunuzu düşündüğünüz kişi olursunuz.

Haber Merkezi / Yaratıcı görselleştirmenin, taze beyin hücreleri, nöronlar ve sinapslar veya nöronlar arasında bağlantılar oluşturarak beynin belirli kısımlarını güçlendirdiğini kanıtlandı.

Yaratıcı görselleştirme, madde yerine zihinden bahseder. Bu sabit bir “siz” olmadığını öğretir. Zihinsel egzersizlerle sadece nöronlar oluşturmak ve yeni sinapslar oluşturmakla kalmaz, aynı zamanda tekrarlayan düşünceler ve görselleştirmelerle de olduğunuzu düşündüğünüz kişi olursunuz.

Son 25 yılda ortaya konan bilimsel kanıtlar aynı sonuca varıyor. Bilim insanları, obsesif kompulsif bozukluk (OKB) ve depresyon gibi inatçı zihinsel bozuklukların yaratıcı görselleştirme yardımıyla tedavi edilebileceğini kanıtlıyor.

1990’ların başında, UCLA’dan Jeffrey Schwartz ve Massachusetts Üniversitesi’nden Jon Kabat-Zinn, OKB ve depresif hastalar üzerinde bu yonde deneyler yaptı ve olumlu sonuçlar aldı.

Gönüllülere, düşüncelerine fiziksel olarak cevap vermeden film izleyenler gibi zihinsel durumlarına basitçe tanık olmaları ve objektif olarak gözlemlemeleri öğretildi.

Birbirini izleyen denemelerden sonra, gönüllüler obsesif ve depresif düşüncelerini nesnel gerçeklikten ziyade beyinlerinin rastgele yanlış yönlendirmeleri olarak görmeyi öğrendiler.

Olumsuz düşüncelere tepki vermeden dikkatli ve nesnel bir şekilde tanıklık ederek, her iki gönüllü grubu da önemli ve uzun süreli gelişme gösterdi.

Yaratıcı görselleştirme nedir?

Yaratıcı görselleştirme, belirli amaçlara ulaşmak için yaratılan zihinsel imgelerle birlikte olumlu düşünme pratiğidir.

Yaratıcı görselleştirmenin önemini vurgulayan birçok kitap ve program vardır. Bunlardan bazıları gerçekçi olmayan sonuçlar vaat ediyor gibi görünüyor ve insanların olumlu sonuçları gören odaklanmış meditasyon yoluyla yaşamlarının büyük kısımlarını doğrudan etkileyebileceklerini öne sürüyorlar.

Genel olarak olumlu bir tutumun sonucu ve insanların algı şeklini etkileyebileceğini söylemek psikolojik olarak mantıklı olsa da, görselleştirmenin her zaman bir fark yarattığı tam olarak açık değildir.

Paylaşın

Milli Eğitim Bakanlığı’ndan ‘yüz yüze eğitim’ açıklaması

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), resmi internet sayfası üzerinden “Valilikler, İl Hıfzıssıhha Kurulları ile farklı bir karar almadıkça okullarımız mevcut durumlarını koruyarak yüz yüze eğitime devam edecekler.” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), yüz yüze ve uzaktan eğitimle ilgili resmi internet sayfası üzerinden yazılı açıklamada bulundu.

MEB tarafından yapılan ve “Valilikler, İl Hıfzıssıhha Kurulları ile farklı bir karar almadıkça okullarımız mevcut durumlarını koruyarak yüz yüze eğitime devam edecekler.” ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle;

“Eğitimde “yerinde karar” uygulaması kapsamında 1 Mart 2021 Pazartesi günü kamuoyu ile paylaşmış olduğumuz kriterler doğrultusunda, yüz yüze ve uzaktan eğitim faaliyetlerine il bazlı alınacak kararlar ile devam edilecektir.

Bu kapsamda tüm okul öncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, 8 ve 12. sınıflarda ülke genelinde yüz yüze eğitim daha önce açıklandığı şekilde devam edecektir.

Ortaokul 5, 6 ve 7. sınıflar ile lise hazırlık, 9, 10 ve 11. sınıflarda yüz yüze ve uzaktan eğitime geçiş, risk durumu haritasına bağlı olarak valilikler koordinasyonundaki İl Hıfzısıhha Kurulu kararları doğrultusunda il bazlı olarak uygulanacaktır.

Valilikler, İl Hıfzıssıhha Kurulları ile farklı bir karar almadıkça okullarımız mevcut durumlarını koruyarak yüz yüze eğitime devam edecekler.

Özel gereksinimli öğrenciler için hizmet veren özel eğitim okul ve sınıfları ülke genelinde tam zamanlı olarak yüz yüze eğitime devam edilecektir.

Köy ve seyrek nüfuslu yerleşim yerlerindeki eğitim kurumlarında mevcut kararlar uygulanmaya devam edecektir.

8. ve 12. sınıflar ile mezunlara yönelik düzenlenen Destekleme ve Yetiştirme Kursları ile takviye kurslarına cumartesi ve pazar günleri de dâhil devam edilecektir.

Okullardaki sınav uygulamaları ise açıklanan takvim doğrultusunda devam edecektir. Yüz yüze eğitime katılım veli rızasına bağlı olarak gerçekleştirilecektir.”

 

Paylaşın

İçişleri Bakanlığı’ndan 81 ile Kovid 19 genelgesi

İçişleri Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nde alınan kararlar doğrultusunda, 81 ilin valiliğine, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını tedbirleri kapsamında “Tedbirlerin Gözden Geçirilmesi” konulu genelge gönderdi. Genelgede alınan kararlar çerçevesinde uyulması gereken kurallara yer verildi.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı; 81 ilin valiliğine, Kovid-19 tedbirleri kapsamında “Tedbirlerin Gözden Geçirilmesi” konulu genelge gönderdi. Genelgede şu ifadeler yer aldı:

“1. Yeni bir karar alınıncaya kadar illerin risk grupları aşağıdaki şekilde değiştirildi:

Düşük Risk Grubunda Yer Alan İller; Şırnak. (1 İl)

Orta Risk Grubunda Yer Alan İller; Batman, Bitlis, Diyarbakır, Hakkari, Mardin, Muş, Siirt, Şanlıurfa, Uşak, Van. (10 İl)

Yüksek Risk Grubunda Yer Alan İller; Adana, Afyonkarahisar, Ağrı, Bingöl, Burdur, Denizli, Hatay, Kahramanmaraş, Kars, Kırşehir, Manisa, Tunceli. (12 İl)

Çok Yüksek Risk Grubunda Yer Alan İller; Adıyaman, Aksaray, Amasya, Ankara, Antalya, Ardahan, Artvin, Aydın, Balıkesir, Bartın, Bayburt, Bilecik, Bolu, Bursa, Çanakkale, Çankırı, Çorum, Düzce, Edirne, Elazığ, Erzincan, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Giresun, Gümüşhane, Iğdır, Isparta, İstanbul, İzmir, Karabük, Karaman, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırklareli, Kilis, Kocaeli, Konya, Kütahya, Malatya, Mersin, Muğla, Nevşehir, Niğde, Ordu, Osmaniye, Rize, Sakarya, Samsun, Sinop, Sivas, Tekirdağ, Tokat, Trabzon, Yalova, Yozgat, Zonguldak, (58 İl)

2. Daha önceki genelgelerle risk gruplarına göre düzenlenen hafta içi ve hafta sonu sokağa çıkma kısıtlamaları yeniden düzenlendi.

Buna göre;

Hafta içi günlerde 21.00 – 05.00 saatleri arasında tüm Türkiye’de sokağa çıkma kısıtlaması uygulamasına devam edilecek.

Hafta sonlarında;

Düşük ve orta risk grubunda yer alan illerde hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması, hafta içinde olduğu gibi 21.00 – 05.00 saatleri arasında uygulanacak.

Yüksek risk grubunda yer alan illerde hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması, Cuma 21.00 – Cumartesi 05.00 saatleri arasıyla Cumartesi günü saat 21.00’de başlayıp Pazar gününün tamamını kapsayıp Pazartesi günü saat 05.00’de bitecek şekilde uygulanacak.

Çok yüksek risk grubunda yer alan illerde ise hafta sonu sokağa çıkma kısıtlaması, Cuma günü saat 21.00’de başlayıp Cumartesi ve Pazar günlerinin tamamını kapsayıp Pazartesi günü saat 05.00’de bitecek şekilde uygulanacak.

Uygulanacak olan sokağa çıkma kısıtlamaları sırasında daha önce illere gönderilen Sokağa Çıkma Kısıtlamasından Muaf Yerler ve Kişiler Listesinde yer alan istisna/muafiyetler ile sokağa çıkma kısıtlaması uygulanan süre ve günlerde şehirlerarası seyahat edilmesine dair usul ve esasların uygulanmasına aynı şekilde devam edilecek.

  • Sokağa çıkma kısıtlamasının uygulama biçimine göre Cumartesi ve/veya Pazar günü market, bakkal, manav, kasap, kuruyemişçiler ve çiçekçiler 10.00 – 17.00 saatleri arasında açık olacak. Yine belirtilen süre içerisinde marketler, bakkallar, manavlar, kasaplar, kuruyemişçiler ve çiçekçiler telefonla ya da online olarak aldıkları siparişleri teslim edebilecek.
  • Cumartesi/Pazar günü ekmek üretiminin yapıldığı fırın ve/veya unlu mamul ruhsatlı iş yerleri ile bu iş yerlerinin sadece ekmek satan bayileri açık olacak.
  • Lokanta/restoran, pastane ve tatlıcı tarzı işyerleri Cumartesi ve/veya Pazar günü 10.00 – 20.00 saatleri arasında paket servis faaliyetlerine devam edebilecek.
  • Online sipariş firmaları da Cumartesi ve/veya Pazar günü 10.00 – 24.00 saatleri arasında siparişleri teslim edebilecek.

3. Tüm risk gruplarında yeme-içme yerleri (lokanta, restoran, kafeterya, pastane, tatlıcı vb.) ile dernek lokali, kıraathane, çay bahçesi gibi iş yerleri; Sağlık Bakanlığı Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberinde yer alan mesafe koşullarına (masalar ve koltuklar arası) göre açık ve kapalı alanlar için ayrı ayrı olacak şekilde % 50 kapasite sınırlaması ile mekanda bulunabilecek masa-koltuk sayısı ve aynı anda bulunabilecek azami kişi sayısı tespit edilecek. HES kodu sorgulaması yapılarak, 07.00 – 19.00 saatleri arasında müşteri kabul edecek.

Ancak bu işyerlerinde aynı masada; düşük ve orta risk grubunda bulunan illerdeki iş yerlerinde en fazla 4 kişinin, yüksek ve çok yüksek risk grubunda bulunan illerdeki iş yerlerinde en fazla 2 kişinin aynı zamanda oturmasına izin verilecek.

Tüm risk gruplarında yeme-içme yerleri 19:00 – 21.00 saatleri arasında paket servisi veya gel-al şeklinde, 21.00-24.00 saatleri arasında ise sadece paket servis şeklinde, tam gün sokağa çıkma kısıtlaması uygulanan Cumartesi ve/veya Pazar günleri ise 10.00 – 20.00 saatleri arasında sadece paket servis şeklinde hizmet verebilecek.

4. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları ile birlikler ve kooperatifler tarafından düzenlenecek genel kurullar, kişilerin bir araya gelmesine neden olan her türlü etkinlikler, nikah ve nikah merasimi şeklindeki düğünler, halı saha, yüzme havuzu vb. tesislere daha önce illere gönderilen genelgede belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda süregelen uygulanmasına aynen devam edilecek. Daha önce kısıtlama uygulanan yüksek ve çok yüksek risk grubunda bulunan illerde ise İl Hıfzıssıhha Kurullarınca alınan karara göre uygulama belirlenecek.

Ancak yüksek ve çok yüksek risk gruplarındaki illerde bu hafta sonu (3-4 Nisan 2021) uygulanacak sokağa çıkma kısıtlaması kapsamında Cumartesi ve/veya Pazar günleri için daha önceden tarih almış nikah veya nikah merasimi şeklindeki düğünlere katılacaklar (katılımcı sınırlamasına uygun olmak kaydıyla) için muafiyet uygulanacak

5.İnternet kafe/salonu, bilardo salonu, lunapark, hamam, sauna, masaj salonu gibi yerler için süregelen uygulamaya uygun şekilde; düşük, orta ve yüksek risk grubunda bulunan illerde % 50 kapasite sınırına uymak ve HES kodu sorgulaması yapmak kaydıyla 07.00 – 19.00 saatleri arasında faaliyette bulunabilecek.Çok yüksek risk grubunda bulunan 17 ilde ise İl Hıfzıssıhha Kurullarınca alınan karara göre uygulama belirlenecek.

6.Salgının bulaşmasında önemli bir kaynak olduğu tespit edilen aile ve akraba ziyaretleri gibi ev içi etkinliklerin sınırlandırılmasına yönelik bilgilendirme faaliyetlerine ülke genelinde ağırlık verilecek.

7.Risk grubuna göre il bazında tedbirlerin uygulanacağı kontrollü normalleşme döneminin sürdürülebilirliği ve bir an evvel tam anlamıyla normalleşmenin sağlanması için; Dinamik Denetim Sürecinin uygulanmasına kesintisiz şekilde devam edilecek.

Salgının seyrini etkileyen (olumlu-olumsuz) her türlü faktörün (ilçeler arası farklılıklar, il nüfusunun yaş ortalaması, il dışından kaynaklı sorunlar vb. il bazlı özel sebepler) analiz edildiği ve bu faktörlere yönelik alınan/alınması gereken tedbirler ile yürütülen/yürütülecek olan faaliyetlerin yer aldığı İl Salgın Risk Azaltma Planı (SARAP) doğrultusunda gerekli çalışmaların aksaklığa meydan verilmeden sürdürülecek.

Bu doğrultuda;

  • Valiler tarafından ilin hangi risk grubunda bulunduğuna bağlı olarak yukarıda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde Hıfzıssıhha Kurul kararlarının alınması ve 30.03.2021 tarihinden itibaren uygulamaya geçirilmesi sağlanacak.

Vali ve Kaymakamlarca yukarıda belirtilen esaslar doğrultusunda Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27 nci ve 72 nci maddeleri uyarınca İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulları kararları ivedilikle alınacak. Uygulamada herhangi bir aksaklığa meydan verilmeyecek.

  • Hıfzıssıhha Kurullarınca alınan kararlara uymayanlara 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun ilgili maddeleri gereğince idari işlem tesis edilecek. Konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin Türk Ceza Kanununun 195 inci maddesi kapsamında gerekli adli işlemler başlatılacak.
Paylaşın

HDP’li Paylan: Kürşat Ayvatoğlu bu yolsuzlukları tek başına mı yaptı?

HDP Milletvekilleri Garo Paylan ve Necdet İpekyüz, gündeme ilişkin basın açıklamasında bulundu. Paylan, basın açıklamasında, “24 yaşındaki bir gencin, 5 yıl önce hurda bir araba bile alamayan bir gencin 5 yıl içinde böyle bir servete nasıl kavuştuğudur. Kürşat Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezinde ve AKP belediyelerinde çalıştıktan sonra nasıl böyle bir servete kavuşmuştur?” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan ve Milletvekilli Necdet İpekyüz, son dönemlerde kamuoyunda tartışma yaratan iktidar yandaşlarının haksız kazanç, lüks ve şatafat görüntülerine ilişkin açıklama yaptı. Paylan, basın açıklamasında şunları söyledi:

“Geçtiğimiz hafta pek çok skandal ile karşı karşıya kaldık. Geçtiğimiz hafta bizim yıllardır dillendirdiğimiz yolsuzluk çarkının ifşa olduğu günlerden geçtik. AKP’nin yarattığı yolsuzluk çarkının görünen tarafı geçen hafta ifşa oldu. AKP’nin genel merkezinde büro elemanı olarak çalıştırdığı Kürşat Ayvatoğlu’nun nasıl bir yaşam yaşadığını bütün Türkiye gördü.

“Kürşat Ayvatoğlu böyle bir servete nasıl kavuşmuştur?”

Daha çok AKP’liler Ayvatoğlu’nun ne içtiği ile, ne zıkkımlandığı ile ilgilendiler. Efendim kokain mi içmiş, eroin mi içmiş bununla ilgilendiler. Elbette biz hiçbir gencimizin kötü alışkanlıklara girmesini istemeyiz. Olayın bir uyuşturucu tarafı var ama daha önemlisi, uyuşturucudan da öte 24 yaşındaki bir gencin, 5 yıl önce hurda bir araba bile alamayan bir gencin 5 yıl içinde böyle bir servete nasıl kavuştuğudur. Kürşat Ayvatoğlu, AKP Genel Merkezinde ve AKP belediyelerinde çalıştıktan sonra nasıl böyle bir servete kavuşmuştur?

Süleyman Soylu diyor ki, “Sizin yanınızda çalışan biri eroin kullanırsa sorumlu siz mi olursunuz?”. Süleyman Soylu diyor ki, “Eğer haksız bir kazanç varsa hukuk ve mahkeme orada”. Ben de Sayın Süleyman Soylu’ya soruyorum; siz ne iş yaparsınız, bu ülkede İçişleri Bakanlığı ne iş yapar? Bu ülkede İçişleri Bakanı bir yolsuzluk varsa, bir arsızlık varsa, bir haksız kazanç varsa onun üzerine gitmek ve bunun delillerini yargıya sunmak ile sorumlu değil mi?

AKP’nin genel merkezinde zenginleştirdiğiniz, yolsuzluklara bulaştırdığınız gençleri elbette yargıya şikayet ediyoruz. Ama bu ülkenin İçişleri Bakanı olarak sizin sorumluluğunuz bu yolsuzluk belgelerini ortaya koymak değil mi? Bu kişi bir belediyeye girerek nasıl böyle zenginleşmiştir, nasıl ihalelerden komisyonlar almıştır, nasıl ihalelere yön vermiştir? Bunları araştırmak Soylu’nun ve bakanlığının görevi değil mi?

“Kürşat Ayvatoğlu bu yolsuzlukları tek başına mı yaptı?”

Bir genci uyuşturucu kullanıyor diye ortaya koyuyorsunuz, yolsuzluklarına bakmıyorsunuz, yargı orada diyorsunuz. Peki, Kürşat Ayvatoğlu bu yolsuzlukları tek başına mı yaptı? Kim Ayvatoğlu’na yol verdi? Kim onunla birlikte bu yolsuzlukları yaptı? Bunlara bakmayacak mısınız ey Süleyman Soylu? Bu kişi tek başına mı ihaleye fesat karıştırdı, tek başına mı ihalelerden komisyon aldı, ihaleleri bağladı ve milyonlarca liralık yolsuzluğa imza attı? Kim ona yol verdi, kim ortaklık kurdu, kim yolsuzluk çarkına imza attı?

Açık söylüyorum, Kürşat Ayvatoğlu yolsuzluk buzdağının görünen tarafıdır. Burada AKP ve vekillerine düşen, Meclis’e düşen bu yolsuzluk buzdağının görünmeyen tarafını ortaya çıkarmaktır. Biz Meclis’i göreve çağırıyoruz. HDP olarak araştırma önergemizi TBMM başkanlığına sunacağız, yarın gündeme getireceğiz.

“Tüm milletvekillerini önergemize destek vermeye çağırıyoruz”

Bütün siyasi partiler bu yolsuzluk buzdağının görünmeyen kısmını ortaya çıkarmak için Meclis’in hareket geçmesini sağlamalıdır. Ve araştırma önergemize destek vermeleri çağrısını yapıyoruz. Aksi takdirde, bir genci ortaya atarsınız, onun uyuşturucu kullanmasını, usulsüz, haksız kazancını ortaya koyarsınız, belki geçici olarak cezaevine de atarsınız ama yolsuzluk çarkını ortaya çıkaramazsınız. O açıdan bütün milletvekillerine ve Türkiye’nin tüm vicdanlı gazeteci, aydın ve vatandaşlarına çağrımızdır; gelin bu yolsuzluk çarkını ortaya çıkaralım. Bunun için hep beraber sorumluluk alalım.

Süleyman Soylu diyor ki, “Eğer ortada haksız kazanç varsa yargı gereğini yapar”. Yahu siz ortada olan haksız kazancı, lüks cipleri, eğlenceyi, şatafatı görmüyor musun? Sen uyuşturucu ile ilgileniyorsun da uyuşturucunun hangi para ile alındığıyla neden ilgilenmiyorsun? O lüks ciplerin nasıl alındığı ile neden ilgilenmiyorsun?

Buradan hem yürütmeye hem yasamaya hem de yargıya çağrımızdır: Herkes sorumluluk almalı, bu yolsuzluk çarkı ortaya çıkarılmalıdır. Bu AKP için de önemlidir. AKP eğer yolsuzluk çarkını ortaya çıkarmak istiyorsa araştırma önergemize destek vermelidir.

Dün Ahmet Şık’ın bir tweetini de gördük. Balya balya euroları gördük, çuval çuval eurolar bir yerden bir yere gidiyordu. Ahmet Aydın’ın akrabaları ve danışmanlarının ortaya koyduğu çuval çuval paralar vardı. Diyor ki Ahmet Aydın, “Konu yargıya intikal etmiştir”. Ne kadar güzel! Taraflı ve bağımsız olmayan bir yargıya her şeyi havale edin. Orada istediğiniz gibi olayı çerçeveleyin ve sıyrılın. Bu mudur siyasetteki ahlak? Taraflı ve bağımsız olmayan, güçsüz bir yargı bu işin üstüne gidemez.

“Tüyü bitmemiş yetimin hakkı bir avuç yandaş tarafından yeniyor”

Soylu diyor ki, “Mesele siyasallaştırılmaya çalışılıyor”. Bundan daha siyasi bir meselemiz var mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkı yeniyor. Bundan daha siyasi bir mesele var mı? Esnaflar intihar ediyor, insanlar işsiz, aşsız, ekmeksiz, faturalarını ödeyemiyorlar. Efendim yolsuzluk yapılmış, bu mesele siyasallaştırılmaya çalışılıyormuş. Bu memlekette bundan daha siyasi bir mesele yoktur, tüyü bitmemiş yetimin hakkı bir avuç yandaş tarafından yenmektedir.

AKP’nin bir büro elemanı böyle bir servete ulaşmışsa geri kalanını siz düşünün. Bir büro elemanı, bir çocuk, bir genç böyle bir haksızlığa ulaşmışsa yolsuzluk çarkının geri kalanını ortaya çıkarmak siyaset kurumunun sorumluluğundadır.  Bunu da biz yapacağız. Sonuna kadar üzerine gideceğiz.

Bütün AKP’li, MHP’li, CHP’li milletvekillerine çağrımızdır; gelin bu ülkede temiz eller operasyonu başlatalım; yurttaşlarımızı işsiz, aşsız bırakan bu çarkı ortaya çıkaralım. Yurttaşlarımızı işsiz, aşsız, ekmeksiz bırakan bu çarkı ortaya çıkaralım ki bütün vatandaşlarımız bu çark kırıldıktan sonra ekmekle, iş ve aşla buluşsunlar. Türkiye temizlensin bu yolsuzluk çarkından temizlensin.

Kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır

İkinci konumuz kısa çalışma ödeneği. Kısa çalışma ödeneği 31 Mart’ta bitecek. Ben buradan soruyorum neden kısa çalışma ödeneğini bitiriyorsunuz? Ne değişti ülkede? Pandemi de en yakıcı dönemdeyiz. Vaka sayısı 30 bine çıkmış. İş yerleri pek çok yerde kapalı veya iş yapamıyor. Milyonlarca vatandaşımız da işsiz. Siz kısa çalışma ödeneğini bitiriyorsunuz. Ne olacak 31 Mart’ta biliyor musunuz? İşverenler işçilerini ücretsiz izne gönderecekler. En azından maaşının yüzde 60’ını alabilen işçiler, yani 5366 liraya kadar alabilecek işçiler, kısa çalışma ödeneği ile 1420 liraya talim edecekler.

Bu mudur sizin adaletiniz? Bir yandan büro çalışanınıza bile bu şatafatı yaşatırken işçilerimizi sefalet ücretiyle ücretsiz izne göndermek midir sizin adaletiniz? Kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır. Bütün STK’ler bu konuda çağrı yapmıştır. 31 Mart’ta sona erecek kısa çalışma ödeneği uzatılmalıdır demişlerdir. İnsanlarımızı 1420 liralık sefalet ücretine mahkum etmenizi asla kabul etmiyoruz. HDP olarak pandemi şartları normale dönünceye kadar kısa çalışma ödeneğinin uzatılmasını talep ediyoruz.

İktidarı uyarıyoruz: Bir daha kapanma olacaksa mutlaka güvenceli kapanma olmalıdır

Covid hızla artıyor ve Bakanlar Kurulu bu akşam toplanacak, tedbirleri görüşecek. 1 yıldır diyoruz ki gelin pandemiyi kontrol altına almak için güvenceli kapanmayı yapalım. Şu anda pandemide 3’üncü dalgadayız. Pandemideki en yakıcı dönemi yaşıyoruz. Vaka sayıları resmi rakamlara göre 30 bin ama bunun çok daha üzerinde olduğunu biliyoruz. Yeniden temel ihtiyaçlar dışında bütün sektörlerde kapanmaya ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Ama iktidar bunu yapmıyor. Neden yapmıyor? Esnaf için, işçiler, çiftçiler için, KOBİ’ler için bıçağın kemiğe dayandığını görüyor. Ne yapıyor iş yerlerini açık tutuyor ama pandemi yakıcı olarak devam ediyor.

İhtiyaç olan güvenceli kapanmadır. Yani esnafı, çiftçiyi, işçiyi destekleyerek kapanmadır. İktidarı uyarıyoruz. Bir kez daha kapanmaya giderseniz bunun mutlaka güvenceli bir kapanma olması gerekir. Yani esnaflar doğrudan desteklenerek yapılmalıdır. Aksi takdirde esnaf için bıçak kemiğe dayanmıştır. Kapanma kararlarının yanında mutlaka esnafa, işçiye, çiftçiye destek çıkarılması gerekiyor. Aksi takdirde esnaf artık isyan aşamasındadır. Bu konuda da iktidarı uyarıyorum. Kapanma kararları mutlaka güvenceli olmalı ve vatandaşlarımız desteklenmelidir.

Paylaşın

Ali Babacan: Erdoğan, Anayasa’yı istikrarlı bir şekilde çiğniyor

Partisinin 1. Olağan Hakkari İl Kongresi’nde konuşan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, “Böyle bir ortamda istikrar yazmışlar duvarlara. Sayın Erdoğan’ın bu memlekete hangi alanda istikrar kazandırdığına bir bakalım. Hukuk. İstikrar var mı? Hakkını yemeyelim var. Sayın Erdoğan, Anayasa’yı istikrarlı bir şekilde çiğniyor.” dedi.

Haber Merkezi / Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Hakkari İl Kongresi’nde konuştu.

Konuşmasında iktidara yüklenen Babacan, “Biz; demokrasiyi yok sayan, şahsi bekalarını bu milletin çıkarlarının üstünde gören, ülkeyi şiddet sarmalına sokan, çetelerle iş tutan, sokak ortasında siyasetçileri, gazetecileri döven vesayet odaklarıyla, 28 Şubatçılarla hiçbir zaman ayni gemiye binmedik. Binmeyeceğiz. Bizim rotamız; insan haklarından, özgürlüklerden, demokrasiden ve atılımdan şaşmıyor. Bizim rotamızı milletimiz belirliyor.” dedi.

Konuşmasının devamında “Böyle bir ortamda istikrar yazmışlar duvarlara. Sayın Erdoğan’ın bu memlekete hangi alanda istikrar kazandırdığına bir bakalım. Hukuk. İstikrar var mı? Hakkını yemeyelim var. Sayın Erdoğan, Anayasa’yı istikrarlı bir şekilde çiğniyor.” ifadelerini kullanan Babacan’ın açıklamalarından satır başları şöyle;

“Bu hükûmet için dış politika ifadesini kullanmıyorum çünkü politikaları yok. Dış ilişkiler diyorum. Dış politika demek; diplomasi, siyasi diyalog, konuşmak, problemleri barışçıl yöntemlerle çözmeye gayret etmek demektir. Dostları çoğaltmak, düşmanları azaltmak demektir. Bizler ayrıldıktan sonra dış politika tamamen dar bir ideolojik perspektifle yürütülüyor. Cumhuriyet tarihinin ‘Başka ülkelerin iç siyasetlerine karışmama’ ilkesi vardı, çiğnediler. Başka bir ülkede sorun olduğu zaman ‘tarafları uzlaştıralım’ demiyorlar. Hemen kolları sıvıyorlar, başlıyorlar yumruk atmaya. Kime denk gelirse.

Hemen yanı başımızdaki Irak’a bakın. Bağdat bir kültür ve medeniyet şehri. Mezopotamya uygarlığı var bu topraklarda. Çok büyük doğal kaynaklar var. Irak’ın yeni gerçeklerini kabul etmek lazım. Irak’la her türlü ilişkiyi geliştirmek lazım.

Bütün bu coğrafya için bir ilkeyi savunduk. İnsanlar ülkeden ülkeye serbestçe dolaşabilmeli. Ürünler, ticaret serbest olacak. Sermaye rahat hareket edecek. Fikirler rahat hareket edecek. Adeta bütün bu hudutların anlamsızlaştığı bir coğrafya hayalimiz var. Gerçek refah, gerçek barış, gerçek huzur böyle sağlanır. Sınırlara beton duvarlar örerek değil; tam tersine komşularımıza gönlümüzü ve kapılarımızı açarak sağlanır. İnsanların, ürünlerin, sermayenin rahat hareket ettiği coğrafya topyekûn kalkınmayı beraberinde getirecek.

“Cumhurbaşkanı’nın vakti kendiyle çelişmekle geçiyor”

Kongre salonuna koca harflerle ‘güven ve istikrar’ yazmışlar. Daha kendilerine bile güvenmiyorlar. Biz onlara nasıl güvenelim? Hükûmetin bir bakanı çıkmış, ortadan kaybolan bakanın televizyonunu eleştiriyor. Kaybolan bakanın trolleri de diğer bakana saldırıyor. Bir bakan çıkıyor, ‘Şu zaman şu kadar aşı gelecek’ diyor ama söylediği kadar aşı söylediği tarihlerde gelmiyor. Sosyal medya hesabından maske, mesafe, temizlik diyen bakanlara karşın, Cumhurbaşkanı lebalep kongre yapmakla övünüyor. Bir de tarımı bitiren bir bakan daha var. Aslında hepsi tek bir kişinin söylediğine bakıyor. Onun da vakti ömrü kendi kendiyle çelişmekle geçiyor.

Böyle bir ortamda istikrar yazmışlar duvarlara. Sayın Erdoğan’ın bu memlekete hangi alanda istikrar kazandırdığına bir bakalım. Hukuk. İstikrar var mı? Hakkını yemeyelim var. Sayın Erdoğan, Anayasa’yı istikrarlı bir şekilde çiğniyor. Getir götür talimatlarla alınan kararlar, hukuksuzluğu istikrarlı bir şekilde büyütüyor. Fakirleşmede istikrar var. İşsizlik istikrarlı bir şekilde artıyor. Hayat pahalılığı artıyor. Bu tablo Sayın Erdoğan’ı eseri. Şimdi soruyorum; Sayın Erdoğan, bu eserinizle gurur duyuyor musunuz?

Hükümete bir tavsiyem var. Duvarlara, pankartlara, panolara büyük harflerle ‘özür diliyoruz’ yazın. Mesela seçme ve seçilme hakkını gasp ettiğiniz halkımızdan özür dileyin. Kürtçe’yi yeniden ‘bilinmeyen bir dil’ yaptığınız için, bu milleti yarı yolda bırakıp, Kürt meselesini yeniden dirilttiğiniz için özür dileyin. KHK’larla işlerine son verdiğiniz ve yargı kararına rağmen işine iade etmediğiniz vatandaşlarımızdan özür dileyin. Keyfî kararlarınız yüzünden fakirleşen milletimizden özür dileyin.

“Gerginlik artsın diye yapmayacakları şey yok”

Halkın güvenini kaybettikçe ne yaptılar? 6 milyon oy almış, Meclisimizde en çok milletvekili bulunan ikinci sıradaki muhalefet partisini kapatmayı gündeme getirdiler. Gerginlik artsın, huzur kalmasın diye yapmayacakları şey yok. Çünkü başarı üretemiyorlar. Defalarca kendileri ‘Parti kapatmak olmaz’ dedi. Hatta şimdiki küçük ortağa laf yetiştiriyordu. Zamanında da kapatılmaya çalışılan bir parti vardı. Sayın Erdoğan, onun kapatılmasını istediği için Sayın Bahçeli’yi kastederek ‘Ülkenin huzursuzluğunda bunların yeri vardır’ dedi. Şimdi küçük ortağın gemisine bindiler, rotayı da Perinçek’in eline verdiler.

Biz; demokrasiyi yok sayan, şahsi bekalarını bu milletin çıkarlarının üstünde gören, ülkeyi şiddet sarmalına sokan, çetelerle iş tutan, sokak ortasında siyasetçileri, gazetecileri döven vesayet odaklarıyla, 28 Şubatçılarla hiçbir zaman ayni gemiye binmedik. Binmeyeceğiz. Bizim rotamız; insan haklarından, özgürlüklerden, demokrasiden ve atılımdan şaşmıyor. Bizim rotamızı milletimiz belirliyor.”

 

Paylaşın

CHP’li kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali için Danıştay’a başvurdu

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Kadın Kollar, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali talebiyle Danıştay’a başvuruda bulundu. CHP Genel Merkezi’nde konuya ilişkin basın toplantısı düzenleyen CHP Kadın Kollar Başkanı Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM iradesinin yok sayılarak feshedilmesi mümkün değildir” dedi.

Haber Merkezi / CHP Kadın Kolları  Genel Başkanı Aylin Nazlıaka, İstanbul Sözleşmesi’nin fesih kararının iptali talebiyle Danıştay’a başvuruda bulundu. Kadın Kolları Genel Başkanı Nazlıaka, konuya ilişkin CHP Genel Merkezinde CHP Kadın Kolları 81 İl Başkanı, MYK üyeleri, PM Üyeleri ve CHP Milletvekilleri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında şu açıklamalarda bulundu.

Açıklamasında “İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi’nin TBMM iradesinin yok sayılarak feshedilmesi mümkün değildir” diyen Nazlıaka’nın açıklamaları şöyle;

“Burada Cumhuriyet Halk Partisi Kadın Kolları Genel Başkanlığı olarak 81 ilden gelen Kadın Kolları İl Başkanlarımız ve Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu üyelerimizle birlikte, bu sabah Danıştay’a İstanbul Sözleşmesi ile ilgili yapmış olduğumuz başvuruyu kamuoyuna duyurmak için bir araya geldik. Yanımızda Genel Başkan Yardımcılarımız, Grup Başkanvekilimiz, Parti Meclisi Üyelerimiz, Milletvekillerimiz, Yüksek Disiplin Kurulu Üyelerimiz, Ankara İl Başkanımız ve il yöneticilerimiz var.

Bizim Cumhuriyet Halk Partisi ailesi olarak İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshine dair Cumhurbaşkanı kararına ilişkin tavrımız çok nettir: Bu karar yok hükmündedir! Bir süredir anlamsız bir şekilde çarpıtılarak kamuoyuna kötülenen, hedef gösterilen “İstanbul Sözleşmesi”nin tam adı “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”dir. Bizler, sözleşmenin Türkiye Cumhuriyeti tarafından fesih girişimini bir gece yarısı öğrendik. Erdoğan’ın imzasıyla alınan karar 20 Mart tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Tek cümlelik bu karar, ne bir gerekçe içeriyor, ne de bir açıklama…

Erdoğan iktidarı döneminde 18 yılda en az 7500 kadın sırf kadın oldukları için katledildi. Tanımadığımız ve tanımayacağımız fesih açıklamasının üzerinden 12 saat bile geçmeden 6 kadın daha yaşamdan koparıldı.
Tam da bu yüzden İstanbul Sözleşmesi kadınların can simididir. Ata’mızın sayesinde dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinden daha önce eşit haklara sahip olan biz kadınlar, haklarımızın gasp edilmesine asla izin vermeyeceğiz.
Sözleşmeyle ilgili gerçek dışı beyanlarla yürütülen bir karalama kampanyası var. Biz şimdi sizlere gerçek sanılan bazı yalanları ve doğruları anlatalım:

  • Diyorlar ki sözleşme eşcinselliği teşvik ediyor. AKP Genel Başkan Yardımcısı Avukat Özlem Zengin’in de söylediği gibi; sözleşmede eşcinselliği teşvik eden hiçbir madde yoktur. Şunu net olarak belirtmeliyim ki; Sözleşme mağdurun haklarını herhangi bir ayrım gözetmeksizin güvence altına almaktadır. LGBTi+ bireyler dahil, herkesin insan haklarına sahip çıkar
  • Diyorlar ki toplumun büyük çoğunluğu sözleşmeden rahatsız, iptal edilmesini istiyor. İşin esası; bu iddianın aksine, İstanbul Sözleşmesi’ne yönelik yüksek düzeyde toplumsal bir destek vardır. Temmuz 2020’de yapılan bir araştırmaya göre; katılımcıların yüzde 64’ü sözleşmeden yanadır.
  • Diyorlar ki Sözleşme’ye dünyada her yerden tepkiler var. Oysaki; bu sözleşme şiddete karşı sıfır tolerans tanıyan en kapsamı sözleşme olması nedeniyle sadece Avrupa’da değil, dünya genelinde “altın standart” olarak gösterilmektedir. Şu ana kadar 45 ülke ve Avrupa Birliği sözleşmeyi imzalanmıştır. İmzacı ülke sayısının artmasına dönük çalışmalar sürmektedir
  • Diyorlar ki Sözleşme yüzünden kadının beyanıyla, başka hiçbir delil olmaksızın erkek hapse atılmaktadır. Oysaki Sözleşmede kadının beyanıyla verilen tek karar ‘tedbir’ kararıdır, beyanla verilen hapis kararı yoktur
  • Diyorlar ki Sözleşme boşanmaları arttırıyor. Sözleşmede evlenme ya da boşanmaları teşvik edici hiçbir madde yok. Boşanmaların başlıca nedeni aile içindeki şiddettir
  • Diyorlar ki Sözleşme yüzünden şiddet artmıştır. Oysa ki Sözleşme şiddeti arttırmamış, görünür kılmıştır
  • Diyorlar ki Sözleşme geleneklerimize, kültürümüze aykırı, bize uymuyor. Oysaki bu topraklarda kadına yönelik şiddet bir gelenek olamaz, olmamalıdır
  • Diyorlar ki Sözleşme yüzünden kadınlar kafasına göre koruma talebi alıyor, bunun bir sınırı olmalı. Oysa ki 2019 yılında koruma başvurusu yapan 41,383 kadının bu talebi reddedildi. Koruma talebi verilmediği için binlerce kadın şiddete uğradı, öldürüldü
  • Diyorlar ki Sözleşme erkekleri mağdur ediyor. Oysaki Sözleşmede şiddet uygulamayan erkeklerle ilgili bir yaptırım yoktur. Evden uzaklaştırılanlar; şiddet uygulayan, tehdit eden ve suçlu bireylerdir

Sözleşmenin imza tarihi olan 2011 yılında da, Meclis’te onaylandığı 2014 yılında da milletvekiliydim. Biz o dönemde sözleşmeye siyasi parti ayrımı yapmaksızın destek olduk, Meclis’te tek bir red oyu bile olmadan, büyük bir uzlaşı ile onayladık; peki ne oldu? Bir gece, kimse ile müzakere edilmeksizin, kadınların, kadın derneklerinin görüşü sorulmaksızın, apar topar ilan edilen mesnetsiz bir kararla, artık İstanbul Sözleşmesi’nin tarafı olmadığımız söylendi. Öyle mi gerçekten?

“Cumhurbaşkanı kararının bir değeri yok”

Erdoğan imzalı karara bir bakın. Kararda deniyor ki, 11.5.2011’de imzalanan ve Bakanlar Kurulu kararı ile onaylanan Sözleşme. Burada bir karartma, bir ikrar var. Bu Sözleşme’nin onaylanması, 6251 sayılı Kanun ile uygun bulunmuştur. Yazıyor mu kararda bu Kanun? Hayır! Peki neden yazmıyor? Kendileri de çok iyi farkında, Kanun olmaksızın Cumhurbaşkanı kararının bir değeri yok.

Anayasa’mız, temel haklara dair uluslararası sözleşmelerin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından çıkarılacak bir Kanun ile onaylanmasını kabul etmiş, bu görevi asli olarak Meclis’e vermiştir. Bu; önceden de böyleydi, şimdi de böyle. Kanun ile katıldığımız bir Sözleşme’den idari bir kararla çıkabilir miyiz? Elbette ki hayır.

Diyorlar ki; siz Kanun bilmiyorsunuz, gidin şu 9 sayılı Kararname’nin 3.maddesini okuyun. Bunu diyenlere cevabımız nettir; biz o kararnameyi de, 3.maddesini de okuduk, biliyoruz; peki siz Anayasa’yı okudunuz mu? Anayasa’nın neresinde Cumhurbaşkanı’na bu şekilde bir yetki verilmiş, gösterin bize! Gösterin, işin kolayına kaçmadan, laf kalabalığı yapmadan.

Gösteremezsiniz. Tek söyleyebileceğiniz, 9 sayılı Kararname. “Eskiden Bakanlar Kurulu yetkisindeydi, şimdi Cumhurbaşkanı’nın yetkisinde”. Eskiler ne derdi, bilir misiniz? Su-i misal, misal olmaz. Yani, kötü örnek, örnek oluşturmaz. Öteden beri hatalıymış bu kural, dolayısıyla sizi kurtarmaz.

İşin esasında da usulünde de büyük bir hata yaptınız. Bunu zamanla anlayacaksınız. Her gün bir kadın cinayetinin işlendiği ülkemizde, “kadınları yaşatmak için ne yapabiliriz” diyecek yerde, ideolojik saplantılarınızla, modası geçmiş komplo teorilerinizle, kendinizce siyaset mimarlığı yaparak, kadınları ve çocukları moral olarak savunmasız bıraktınız!

Cumhurbaşkanlığı kararının Resmi Gazete’de yayımlanmasının ardından, biz CHP olarak bu kararı Danıştay’a taşıyacağımızı duyurmuştuk. Koruma ve uzaklaştırma kararlarına rağmen en güvenli yer olan evlerinde hatta sokak ortasında katledilen binlerce kadının, bir kez daha öldürülmesine izin vermeyeceğimizin altını çizmiştik. Bu sabah itibariyle, Danıştay’a başvuruda bulunduğumuzu duyuruyoruz.

CHP Kadın Kolları olarak, Danıştay’a açtığımız bu dava ile, hukuk devletinin işlerliğinin kanıtlanmasını bekliyor, savunulacak tek bir kelimesi bile bulunmayan bu kararın ivedilikle iptal edilmesini talep ediyoruz.

Şu çok net bilinmelidir ki; İstanbul Sözleşmesi yürürlüktedir. Meclis’teki tüm partilerin oybirliğiyle kanunlaşan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yani milletin iradesini yok sayılarak fesih edilemez. Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu uluslararası bir sözleşmeden boş ol denilerek çıkılamaz; bu uygulama Anayasa’ya aykırıdır. Adını kendi şehrinden alan ve amacı kadınları şiddetten korumak olan bir insan hakkı sözleşmesinden, iç hukuka ve uluslararası hukuka aykırı olarak çekilmenin ne dünyada ne de Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında başkaca bir örneği yoktur. Olamaz!

İstanbul Sözleşmesi temel alınarak hazırlanan 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun” yürürlüktedir. İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanmasının uygun bulunmasına dair 6251 sayılı Kanun yürürlüktedir. Tüm yargı kurumlarından isteğimiz, İstanbul Sözleşmesi’nin iç hukuktaki geçerliliğinin bugüne kadar olduğu gibi, bundan sonra da kabul edilmesi ve kadına yönelik şiddetin engellenmesinde çok etkin olan bu önemli Sözleşme’ye doğrudan atıfta bulunulmaya, sağladığı korumayı geliştirmeye yönelik karar ve uygulamalara devam edilmesidir.

Nihayetinde, tek bir kadının hayatı dahi, manasız siyasetinizden daha üstün, daha önemlidir. Partimiz, ilk seçimde iktidar olduğunda, Sözleşme’nin gereklerini tamı tamına yerine getirecektir.

Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 42 milyon kadının yaşam hakkının elinden alınmasına izin vermeyeceğiz. Zaten genel merkezimizde hayata geçirdiğimiz YaşamHak projesi tam da bu amaca hizmet etmektedir. Ayrıca Parti Programımızda kadına yönelik şiddetin durdurulması için bütün tedbirlerin gecikmeksizin alınması öngörmektedir. Yine CHP’nin son Kurultay’ında kabul ettiği “İkinci Yüzyıla Çağrı Beyannamesi” de kadın erkek fırsat eşitliğini vurgulamakta, kadın haklarını insan hakları meselesi olarak tanımlamakta ve kadınla erkeği eşit görmeyen anlayışı reddetmektedir.

“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımıyoruz, tanımayacağız”

CHP Kadın Kolları’nın kuruluş amaçlarından birisi; “Toplumsal cinsiyet eşitliğinin, yaşamın her alanında uygulanmasını sağlamak, kadına karşı her türlü şiddeti önlemek için mücadele etmek, toplumsal yaşamın her alanında kadınların özgür ve eşit bireyler olarak yer almalarına katkıda bulunarak kadın hareketine öncülük etmek…” şeklindedir. Yani kadının insan haklarını savunmak ve sahip çıkmak CHP’nin ve CHP Kadın Kollarının görevidir. Bu nedenle, bizler CHP Kadın Kolları olarak, menfaat ihlalimiz bulunan bu işleme karşı dava açma hakkımızı kullanıyoruz.

Tekrar söylüyoruz: Katledilen her kız kardeşimizin kanı, bu sözleşmeyi iptal etme çabasında olanların eline bulaşmıştır.

Ve bizler, tek adam hükümetine bakıp,“kadınlar 1’den büyüktür” diye haykırıyoruz. Erdoğan’ın milletin iradesini ve hukuku yok sayarak aldığı İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını tanımıyoruz, tanımayacağız.

Bizlerin inatla ve dayanışma bilinci ile sürdürdüğü mücadelemiz sayesinde, bu Sözleşme’ye taraf olunacak, taraf kalınacak ve ülkemizin her bir karışı kadınlar ve çocuklar için güvenli hale gelsin diye gerekleri yerine getirilecektir. Tekrar söylüyoruz: İstanbul Sözleşmesi yaşatır!”

Paylaşın

İçişleri Bakanlığı: Kısıtlamayı ihlal eden 21 bin 495 kişi hakkında işlem uygulandı

İçişleri Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle 22-29 Mart tarihleri arasında uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal eden 21 bin 495 kişiye adli ya da idari işlem uygulandığını açıkladı. Açıklamada, yeni süreçte ülke genelinde hafta içi sokağa çıkma kısıtlamasının 21.00-05.00 saatleri arasında devam ettiği belirtildi.

Haber Merkezi / İçişleri Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle 22-29 Mart tarihleri arasında sokağa çıkma kısıtlamasına ilişkin açıklamada bulundu. Yapılan açıklamada,  sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal eden 21 bin 495 kişiye adli ya da idari işlem uygulandığını bilgisine yer verildi.

Kovid-19 salgınıyla mücadelede kontrollü normalleşme döneminde olunduğuna dikkat çekilerek, bu dönemde illerin vaka sayılarına göre düşük, orta, yüksek ve çok yüksek şeklinde risk gruplarına ayrılarak tedbirler bu seviye gruplarına göre belirlendiği hatırlatılan açıklamada şöyle denildi:

“Hafta sonlarında ise düşük ve orta risk grubunda yer alan illerimizde sokağa çıkma kısıtlaması, hafta içinde olduğu gibi 21.00-05.00 saatleri arasında, yüksek ve çok yüksek risk grubundaki illerimizde ise Cuma 21.00-Cumartesi 05.00 saatleri arasıyla Cumartesi 21.00’den başlayıp Pazar günün tamamını kapsayıp Pazartesi günü saat 05.00’de bitecek şekilde uygulanmaktadır. Bu kapsamda 22-29 Mart tarihleri arasında sokağa çıkma kısıtlamasını ihlal eden 21 bin 495 kişiye adli ya da idari işlem uygulanmıştır. Salgınla mücadelemiz sona erip, tam normalleşme sürecine geçinceye kadar temizlik, maske ve mesafe olmak üzere diğer kurallara uymayı sürdürmeliyiz.”

 

Paylaşın

Graves hastalığı nedir? Belirtileri, Teşhisi, Tedavisi

Graves hastalığı, tiroid hormonlarının aşırı üretimine (hipertiroidizm) neden olan bir bağışıklık sistemi bozukluğudur. Bir takım bozukluklar hipertiroidi ile sonuçlanabilse de, graves hastalığı yaygın bir nedendir. Tiroid hormonları birçok vücut sistemini etkiler, bu nedenle Graves hastalığının belirti ve semptomları çok çeşitli olabilir.

Haber Merkezi / Graves hastalığı herkesi etkileyebilse de, kadınlarda ve 40 yaşın altındaki kişilerde daha yaygındır. Birincil tedavi hedefleri, vücudun ürettiği tiroid hormonlarının miktarını azaltmak ve semptomların şiddetini azaltmaktır.

Graves hastalığının yaygın belirtileri ve semptomları şunlardır;

  • Kaygı ve sinirlilik
  • Ellerde veya parmaklarda ince titreme
  • Isı hassasiyeti ve terlemede artış veya sıcak, nemli cilt
  • Normal beslenme alışkanlıklarına rağmen kilo kaybı
  • Tiroid bezinin büyümesi (guatr)
  • Adet döngülerinde değişiklik
  • Erektil disfonksiyon veya azalmış libido
  • Sık bağırsak hareketleri
  • Şişmiş gözler (Graves ‘oftalmopatisi)
  • Yorgunluk
  • Genellikle ayakların incik veya üst kısımlarında kalın, kırmızı deri (Graves dermopatisi)
  • Hızlı veya düzensiz kalp atışı (çarpıntı)
  • Uyku bozukluğu

Graves oftalmopatisi; Graves hastalığı olan kişilerin yaklaşık yüzde 30’u, Graves oftalmopatisinin bazı belirti ve semptomlarını gösterir. Graves oftalmopatisinde, iltihaplanma ve diğer bağışıklık sistemi olayları, göz çevrenizdeki kasları ve diğer dokuları etkiler. İşaretler ve semptomlar şunlardır;

  • Şişkin gözler
  • Gözlerde sert hisler
  • Gözlerde basınç veya ağrı
  • Kabarık veya geri çekilmiş göz kapakları
  • Kızarık veya iltihaplı gözler
  • Işık hassaslığı
  • Çift görme
  • Görme kaybı

Graves dermopatisi; Graves hastalığının Graves dermopatisi adı verilen nadir bir tezahürü, derinin kızarması ve kalınlaşmasıdır.

Nedenleri;

Graves hastalığına, vücudun hastalıklarla savaşan bağışıklık sistemindeki bir bozukluk neden olur. Buna neyin neden olduğu bilinmiyor.

Bağışıklık sistemi normalde belirli bir virüsü, bakteriyi veya başka bir yabancı maddeyi hedef alacak şekilde tasarlanmış antikorlar üretir. Graves hastalığında – iyi anlaşılmayan nedenlerden dolayı – bağışıklık sistemi, boyundaki hormon üreten bezdeki (tiroid bezi) hücrelerin bir kısmına bir antikor üretir.

Normalde tiroid fonksiyonu, beynin tabanındaki küçük bir bez (hipofiz bezi) tarafından salgılanan bir hormon tarafından düzenlenir. Graves hastalığı ile ilişkili antikor düzenleyici hipofiz hormonu gibi davranır. 

Graves oftalmopatisinin nedeni; Graves oftalmopatisi, nedeni bilinmeyen gözlerin arkasındaki kaslarda ve dokularda belirli karbonhidratların birikmesinden kaynaklanır. Görünüşe göre tiroid fonksiyon bozukluğuna neden olabilen aynı antikor, gözleri çevreleyen dokulara da etkiye sahip olabilir.

Graves oftalmopatisi genellikle hipertiroidizm ile aynı anda veya birkaç ay sonra ortaya çıkar. Ancak oftalmopatinin belirti ve semptomları, hipertiroidizmin başlamasından yıllar önce veya sonra ortaya çıkabilir. Graves oftalmopatisi, hipertiroidizm olmasa bile ortaya çıkabilir.

Risk faktörleri;

Birçok faktör hastalık riskini artırabilir, bunlara aşağıdakiler dahildir;

  • Aile öyküsü; Graves hastalığının aile öyküsü bilinen bir risk faktörü olduğundan, bir kişiyi hastalığa daha duyarlı hale getirebilecek bir gen veya genler vardır
  • Seks; Kadınların Graves hastalığına yakalanma olasılığı erkeklerden çok daha fazladır
  • Yaş; Graves hastalığı genellikle 40 yaşın altındaki kişilerde gelişir
  • Diğer otoimmün bozukluklar; Tip 1 diyabet veya romatoid artrit gibi diğer bağışıklık sistemi bozuklukları olan kişilerde risk artışı vardır
  • Duygusal veya fiziksel stres; Stresli yaşam olayları veya hastalık, risklerini artıran genlere sahip kişilerde Graves hastalığının başlangıcını tetikleyebilir
  • Gebelik; Hamilelik veya yeni doğum, özellikle risklerini artıran genlere sahip kadınlar arasında, bozukluk riskini artırabilir
  • Sigara; Bağışıklık sistemini etkileyebilen sigara kullanımı Graves hastalığı riskini artırır. Graves hastalığı olan sigara içenler de Graves oftalmopatisine yakalanma riski altındadır.

Komplikasyonları;

Graves hastalığının komplikasyonları şunları içerebilir:

  • Hamilelik sorunları; Hamilelik sırasında Graves hastalığının olası komplikasyonları arasında düşük, erken doğum, fetal tiroid disfonksiyonu, zayıf fetal büyüme, maternal kalp yetmezliği ve preeklampsi sayılabilir. Preeklampsi, yüksek tansiyon ve diğer ciddi belirti ve semptomlarla sonuçlanan bir maternal durumdur
  • Kalp rahatsızlıkları; Graves hastalığı, tedavi edilmezse kalp ritim bozukluklarına, kalp kaslarının yapısında ve işlevinde değişikliklere ve kalbin vücuda yeterince kan pompalayamamasına (kalp yetmezliği) yol açabilir
  • Tiroid fırtınası; Graves hastalığının nadir fakat yaşamı tehdit eden bir komplikasyonu, hızlandırılmış hipertiroidizm veya tirotoksik kriz olarak da bilinen tiroid fırtınasıdır. Şiddetli hipertiroidizm tedavi edilmediğinde veya yetersiz tedavi edildiğinde daha olasıdır. Tiroid hormonlarındaki ani ve şiddetli artış, ateş, terleme, kusma, ishal, deliryum, şiddetli halsizlik, nöbetler, düzensiz kalp atışı, sarı deri ve gözler (sarılık), ciddi düşük tansiyon ve koma gibi birçok etkiye neden olabilir. Tiroid fırtınası acil acil bakım gerektirir
  • Kırılgan kemikler; Tedavi edilmeyen hipertiroidizm ayrıca zayıf, kırılgan kemiklere (osteoporoz) yol açabilir. Kemiklerin gücü kısmen içerdikleri kalsiyum ve diğer minerallerin miktarına bağlıdır. Çok fazla tiroid hormonu, vücudunuzun kemiklerinize kalsiyumu dahil etme yeteneğini engeller.

Teşhisi;

Graves hastalığını teşhis etmek için doktorunuz fizik muayene yapabilir ve Graves hastalığının belirti ve semptomlarını kontrol edebilir. Ayrıca tıbbi ve aile geçmişinizi de tartışabilir. Doktorunuz ayrıca aşağıdakileri içeren testler isteyebilir:

Kan testleri; Kan testleri, doktorunuzun tiroid uyarıcı hormon (TSH) düzeylerinizi – normalde tiroid bezini uyaran hipofiz hormonu – ve tiroid hormon düzeylerinizi belirlemesine yardımcı olabilir. Graves hastalığı olan kişiler genellikle normalden düşük TSH seviyelerine ve daha yüksek tiroid hormon seviyelerine sahiptir.

Doktorunuz Graves hastalığına neden olduğu bilinen antikor düzeylerini ölçmek için başka bir laboratuvar testi isteyebilir. Genellikle hastalığı teşhis etmek için gerekli değildir, ancak antikor göstermeyen sonuçlar hipertiroidizmin başka bir nedenini önerebilir

Radyoaktif iyot alımı; Vücudunuzun tiroid hormonları üretmesi için iyota ihtiyacı vardır. Doktorunuz size az miktarda radyoaktif iyot vererek ve daha sonra özel bir tarama kamerası ile tiroid bezinizdeki miktarını ölçerek, tiroid bezinizin iyotu alma hızını belirleyebilir. Tiroid bezi tarafından alınan radyoaktif iyot miktarı, Graves hastalığının veya başka bir durumun hipertiroidizmin nedeni olup olmadığını belirlemeye yardımcı olur. Bu test, alım modelinin görsel bir görüntüsünü göstermek için bir radyoaktif iyot taraması ile birleştirilebilir

Ultrason; Ultrason, vücut içindeki yapıların görüntülerini üretmek için yüksek frekanslı ses dalgalarını kullanır. Tiroid bezinin büyüyüp büyümediğini gösterebilir. En çok, hamile kadınlar gibi radyoaktif iyot alımına maruz kalamayan kişilerde faydalıdır
Görüntüleme testleri; Graves hastalığının teşhisi klinik bir değerlendirmeden net değilse, doktorunuz CT taraması veya MRI gibi özel görüntüleme testleri isteyebilir

Tedavisi;

Graves hastalığı için tedavi hedefleri tiroid hormonlarının üretimini durdurmak ve hormonların vücut üzerindeki etkisini bloke etmektir. Bazı tedaviler şunları içerir:

Radyoaktif iyot tedavisi; Bu terapi ile ağız yoluyla radyoaktif iyot (radyoiyot) alırsınız. Tiroid hormon üretmek için iyota ihtiyaç duyduğundan, tiroid radyoiyotu tiroid hücrelerine alır ve radyasyon zamanla aşırı aktif tiroid hücrelerini yok eder. Bu, tiroid bezinizin küçülmesine ve semptomların genellikle birkaç haftadan birkaç aya kadar kademeli olarak azalmasına neden olur.

Radyoiyot tedavisi, Graves oftalmopatisinin yeni veya kötüleşmiş semptomları riskinizi artırabilir. Bu yan etki genellikle hafif ve geçicidir, ancak halihazırda orta ila şiddetli göz problemleriniz varsa tedavi önerilmeyebilir.

Diğer yan etkiler arasında boyunda hassasiyet ve tiroid hormonlarında geçici bir artış olabilir. Radyoiyot tedavisi, hamile kadınları veya emziren kadınları tedavi etmek için kullanılmaz.

Bu tedavi tiroid aktivitesinin azalmasına neden olduğundan, vücudunuza normal miktarlarda tiroid hormonu sağlamak için muhtemelen daha sonra tedaviye ihtiyacınız olacaktır.

Anti-tiroid ilaçlar; Anti-tiroid ilaçlar, tiroidin hormon üretmek için iyot kullanmasına müdahale eder.

Beta blokerlar (engeleyiciler); Bu ilaçlar tiroid hormonlarının üretimini engellemez ancak hormonların vücut üzerindeki etkisini engellerler. Düzensiz kalp atışları, titreme, anksiyete veya sinirlilik, ısı tahammülsüzlüğü, terleme, ishal ve kas güçsüzlüğünde oldukça hızlı bir rahatlama sağlayabilirler.

Ameliyat; Tiroidinizin tamamını veya bir kısmını çıkarmak için ameliyat (tiroidektomi veya subtotal tiroidektomi) de Graves hastalığının tedavisi için bir seçenektir. Ameliyattan sonra, vücudunuza normal miktarlarda tiroid hormonu sağlamak için muhtemelen tedaviye ihtiyacınız olacak.

Bu ameliyatın riskleri arasında ses tellerinizi kontrol eden sinire ve tiroid bezinizin yanında bulunan küçük bezlere (paratiroid bezleri) olası hasar dahildir. Paratiroid bezleriniz, kanınızdaki kalsiyum seviyesini kontrol eden bir hormon üretir. Tiroid cerrahisinde deneyimli bir cerrahın gözetiminde komplikasyonlar nadirdir. Bu ameliyattan sonra ömür boyu tiroid ilacı almanız gerekecek.

Yaşam tarzı;

Graves hastalığınız varsa, zihinsel ve fiziksel sağlığınızı bir öncelik haline getirin: İyi beslenmek ve egzersiz yapmak , tedavi sırasında bazı semptomlardaki iyileşmeyi artırabilir ve genel olarak daha iyi hissetmenize yardımcı olabilir. Örneğin, tiroidiniz metabolizmanızı kontrol ettiği için, hipertiroidizm düzeldiğinde kilo alma eğiliminiz olabilir. Graves hastalığında kırılgan kemikler de ortaya çıkabilir ve ağırlık kaldırma egzersizleri kemik yoğunluğunun korunmasına yardımcı olabilir.

Stres Graves hastalığını tetikleyebileceği veya kötüleştirebileceği için stresi azaltmak yardımcı olabilir. Müzik dinlemek, sıcak bir banyo yapmak veya yürümek sizi rahatlatmaya ve daha iyi bir zihniyete sokmaya yardımcı olabilir.

Graves oftalmopatisi için; Graves oftalmopatiniz varsa şu adımlar gözlerinizin daha iyi hissetmesini sağlayabilir:

  • Gözlerinize soğuk kompres uygulayın; Eklenen nem gözlerinizi rahatlatabilir
  • Güneş gözlüğü takın; Gözleriniz dışarı çıktığı zaman, ultraviyole ışınlarına karşı daha savunmasız ve parlak ışığa daha duyarlıdır. Başınızın yan taraflarını saran güneş gözlüğü takmak, gözlerinizin rüzgardan kaynaklanan tahrişini de azaltacaktır.
  • Göz damlaları kullanın; Göz damlaları, gözlerinizin yüzeyindeki kuru, kaşıntı hissini giderebilir. Geceleri parafin bazlı bir jel uygulanabilir
  • Yatağınızın başını yükseltin; Başınızı vücudunuzun geri kalanından daha yüksekte tutmak, kafadaki sıvı birikimini azaltır ve gözlerinizin üzerindeki baskıyı hafifletebilir
  • Sigara içmeyin; Sigara içmek Graves’in oftalmopatisini kötüleştirir

Graves dermopatisi için; Hastalık cildinizi etkiliyorsa (Graves dermopatisi), şişliği ve kızarıklığı gidermek için reçetesiz satılan kremler veya hidrokortizon içeren merhemler kullanın. Ek olarak, bacaklarınızda kompresyon sargısı kullanmak yardımcı olabilir.

Ne zaman bir doktora görünmeli?

Bir dizi tıbbi durum, Graves hastalığı ile ilişkili belirti ve semptomlara neden olabilir. Graves hastalığı ile ilgili herhangi bir potansiyel sorun yaşarsanız, hızlı ve doğru bir teşhis için doktorunuza görünün. Hızlı veya düzensiz kalp atışı gibi kalple ilgili belirti ve semptomlar yaşıyorsanız veya görme kaybı geliştirirseniz acil yardım alın.

Dikkat: Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.

Paylaşın

Kim ve Kanye boşanmasında bilmeniz gereken her şey!

Kanye West’in boşanma konusundaki tutumu hakkında çelişkili söylentiler var. Bazıları onun boşanmanın olmasını istemediğini ve bunun için üzüldüğünü söylüyor. Bazıları da Kanye West’in Kim Kardashian’ın boşanma davası açmasının blöf olduğunu ve aslında olmayacağını düşündüğünü ifade ediyor.

Haber Merkezi / Kim Kardashian ve Kanye West her zaman çok yüksek profilli bir çiftti ve 6 yıllık evlilikleri boyunca her zaman magazin basınında yer aldılar.

Kim Kardashian’ın yeni şirketi ya da Kanye West’in yeni koleksiyonu ya da tuhaf tweetleri, hatta başkanlık için aday olma girişiminde bulunması. Ama ne yazık ki, her şey sona erdi ve Kim Kardashian boşanma davası açtı.

Büyük bir skandal yok, kimse bir şey yapmadı. Kim Kardashian ve Kanye West, çocuklarının ortak velayetini kabul ettiler ve ayrıca mal varlıklarını da bölme konusunda sessizce bir anlaşmaya vardılar. Biraz garip hissettiren tek şey, gerçekten konuşmadıkları ve avukatları aracılığıyla iletişim kurmalarıdır.

Kanye West, boşanma davası açmadan önce Kim Kardashian ile iletişimi kesti ve hata telefon numarasını değiştirdi. Kanye West, 2020’de Wyoming’de çok zaman geçiriyor, bu yüzden çocuklardan uzak yaşamaya alıştı.

Çocuklar ise neler olduğunu tam olarak anlamıyorlar ve boşanmanın tam olarak farkında değiller, ancak görünüşe göre, bu onlar için de gerçekten büyük bir değişiklik olmayacak.

Hem Kim Kardashian hem de Kanye West için tüm bu boşanma surecinde çocuklar en büyük öncelikti. Çocuklar konusunda hem fikir oldukları anlaşılıyor.

Kanye West’in boşanma konusundaki tutumu hakkında çelişkili söylentiler var. Bazıları onun boşanmanın olmasını istemediğini ve bunun için üzüldüğünü söylüyor. Bazıları da Kanye West’in Kim Kardashian’ın boşanma davası açmasının blöf olduğunu ve aslında olmayacağını düşündüğünü ifade ediyor.

Öte yandan Kim Kardashian, 2020’nin zorlu geçtiğini ve bunu büyük bir arınma ve yeni bir başlangıç ​​fırsatı olarak gördüğü söyledi.

Hayatını, kendisini mutlu etmeyen şeylerden arındırmak istediğini söyleyen Kim Kardashian, ayrıca çocukları ve ailesiyle çok zaman geçirmenin kendisi için harika olduğunu ve mutlu hissetmesini sağladığını paylaştı. Kim Kardashian, boşanma hakkında konuşmadı. 

Paylaşın