Uluslararası Hukukta Bir İlk!

16 Aralık 2021 tarihinde bir ilk gerçekleşti. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu 10 Kasım’da Brezilya, İspanya ve Katar’ın başını çektiği bir grup ülke tarafından sunulan Nadir Bir Hastalık ile Yaşayan Bireyler ve Ailelerinin Yaşadığı Zorlukların Dikkate Alınması başlıklı öneriyi, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 193 üye ülke ile birlikte kabul eden bir karar aldı.

Bianet’ten Cavidan Soykan’ın haberine göre; Bu karar nadir bir hastalık ile yaşayan benim gibi bireyler için çok önemli çünkü sorun uluslararası düzeyde (hukukta) ilk kez tanınmış oldu.

Dünya nüfusunun 300 milyonunu oluşturan nadir hastalık tanılı bireylerin ve ailelerinin yaşadığı ama kimsenin görmediği ve bilmediği pek çok sorunumuz var.

Türkiye’de SMA hastalığı ile bilinirlilik kazanan nadir hastalıklar nedir önce ona bakalım. Görülme sıklığı nüfusun geneline göre çok az olan, hastayı güçten düşüren, ilerleyici ve sıklıkla kişinin hayatını tehdit eden kronik hastalıklar olarak tanımlamak mümkün.

Nadir hastalıkların 72% si genetik kaynaklı ve çocuklukta başlıyor. Ama benim tanım gibi otoimmün kaynaklı olanları ve nadir görülen kanser türleri de bu tanım içerisinde sayılıyor.

Özel tıbbi uzmanlık gerekliliği

Bu hastalıklara nadir denilmesinin bir başka nedeni de tedavi için üzerine dünyada yeterli bilimsel araştırma olmayışı ve tanı için özel tıbbi uzmanlık gerektirmesi.

Türkiye tanımlama için Avrupa Birliği (AB) kriterlerini dikkate alarak, görülme sıklığı 2000’de 1’den az olan hastalıkları nadir olarak tanımlamakta. Bununla birlikte AB ülkelerinde görülme sıklığı 50 bin’de 1’den az olanlar ‘ultra nadir’ olarak tanımlanıyor.

Dünya genelinde 7000’den fazla nadir hastalık türü tespit edilebilmiş durumda. Örneğin, benim hastalığım ‘stiffperson sendromu’ 1 milyonda 1 görülen ultra nadir bir hastalık ve henüz üzerine araştırma olmadığı gibi, kesin bir tedavisi de yok.

Nadir bir hastalık ile yaşamak sadece bir sağlık sorunu değil. Bireyler ve aileleri dünya genelinde sosyal dışlanma, ayrımcılık ve yoksullukla da mücadele ediyor. En temel sorunların başında geç tanı alma ve bu nedenle sakat kalma var.

Bu hastalıklar özel uzmanlık gerektirdikleri için hastaların çoğu yıllarca yanlış tanı ve tedaviler ile vakit kaybediyor ve bu arada da özellikle kadın hastalar histerik damgası yiyerek sosyal dışlanmaya maruz kalıyor.

Çoğu hastalığın tedavisinin olmaması veya tedavi imkanlarının ya çok masraflı ya da ülke bazlı -bizde SMA tanılı bebekler ve bireylerde olduğu gibi- kısıtlı oluşu nedeniyle aileler ekonomik olarak büyük bir yükün altına girmek zorunda kalıyor.

Bir diğer mücadele alanı ise bireylerin ve ailelerinin sesini yetkililere duyurma çabası. Mekanlara ve gündelik hayata erişim ile eğitim ve sağlık başta olmak üzere çeşitli hak ve hizmetlerin kullanımında yaşanan ayrımcılıklar ise hiç görülmüyor.

Sağlık çalışanlarına tanı agresyonu

Kişisel bir deneyim olarak, hastalıkların nadir oluşu nedeniyle tanı almamızın özel uzmanlık gerektirmesi ve bu yüzden de tıbbi sürecin çok uzun sürmesi yüzünden kimi doktorlar dahil sosyal çevremiz, çalışma arkadaşlarımız ve ailelerimiz tarafından inanılmıyoruz ve mikro agresyona/saldırganlığa uğruyoruz.

Örneğin benim tanı almam beş yıl sürdü ve bu süreçte üç büyük şehirde onlarca doktor ile kamu ve özel hastaneleri dolaştım. Ekonomik olarak çok ciddi bir miktarı yanlış teşhis ve tedavilere harcadım.

Tanı alamadığım süre boyunca da çevrem tarafından hasta olduğumu uydurduğum ima edildi, hatta açıkça söylendi.

Kişisel bilgi eksikliğinden ve nadir hastalıklara dair kamusal farkındalığın yokluğundan kaynaklanan bu durum, hastalıkla yaşarken psikolojik olarak kişileri ve ailelerini yıpratan konunun bir başka boyutu.

BM’nin söz konusu kararı (resolution) uluslararası hukuk açısından bağlayıcı olmasa da, sorunun insan hakları açısından adının konulması, devletlere yol gösterici ilkeler sunması ve bu konuda savunuculuk yürüten derneklerin, hasta yakınlarının kampanyalarının görünürlük kazanması ve sonucunda da tedavi için bilimsel araştırmaların devletler tarafından mali olarak desteklenmesi için çok önemli.

Kararın taslak olarak Genel Kurul’a sunulmasında Türkiye’nin de desteği var. Şimdi kararda öne çıkan noktaları kısaca size özetlemeye çalışacağım.

Karar sosyal kalkınma başlığı altında ve ‘2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’ kapsamında yer alıyor.

Büyük çoğunluğunu çocukların oluşturduğu nadir hastalık tanılı bireylerin insan haklarının tanınması ve korunması ile onların fırsat eşitliğinden yararlanmasının altını çizerek; topluma anlamlı, eşit ve tam olarak katılmalarının ve potansiyellerini gerçekleştirmek için eşit imkanlardan yararlanmalarının önemine vurgu yapıyor.

Karar, nadir hastalık tanısı ile yaşayan bireylerin bir kısmının engelli olabileceğine dikkat çekerek, engelli bireyler olarak tutumlara ve çevresel faktörlere dayalı birtakım kısıtlamalarla karşılaşabileceklerinin kabul edilmesi gerektiğini ifade ediyor.

Kararda sağlık sistemi içerisinde evrensel, adil ve kaliteli hizmete erişim için mali zorlukların tüm hastalar için ortadan kaldırılması gerektiği; yine adil, sosyal adalete ve sosyal koruma mekanizmalarına dayalı, tüm ayrımcılığın ve damgalamanın sebeplerini ortadan kaldıran bir sağlık sistemi kurmanın gerekliliğinin altı çiziliyor.

Bu noktada sayısı binlerle ifade edilen SMA tanılı bebekleri düşünmemek elde değil. Sosyal adalete dayalı bir sağlık sisteminde bu hastalığı önleyici tedbirlerin çok önceden alınmış olması ve bebek ölümlerine izin verilmemesi gerekirdi.

Kesişimsel bakış açısı

Bu yazıyı yazdığım sırada Sağlık Bakanı’ndan önemli bir açıklama geldi.

Bakan Koca, hastalığın önlenmesi için gerekli olan evlilik öncesi taşıyıcılık testinin tarama programı kapsamında aile hekimliklerinde 27 Aralık 2021 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanacağını Twitter üzerinden bildirdi.

BM Kararı’nda kesişimsel bir bakış açısıyla nadir hastalık tanılı kadın ve kız çocuklarının, özellikle de Pandemi koşullarında çoklu bir ayrımcılığa, dışlamaya ve ötekileştirmeye maruz kaldığı; ev içi bakım yükünün de nadir hastalık tanılı bireylerin ailelerinde kadınların üzerine yıkıldığı belirtiliyor.

Nadir hastalıklara dair toplumdaki bilgi eksikliğinin ve tıp alanındaki uzman yokluğunun, hasta ve yakınlarını daha da yalnızlaştırdığı ifade ediliyor.

Hastalık tanısı eve kapanma ve yalnızlığı beraberinde getiriyor. Benim açımdan kamu görevinden KHK ile ihraç üzerine aldığım ultra nadir hastalık tanısı işsizlik sorunuma başka bir boyut kattı.

Mobilite kısıtım ve sürekli hastanede yatarak tedavi görmek zorunda olmam yapabileceğim işlere de başvurmamı engelledi. Bu da hastalık nedeniyle yaşanan ekonomik zorlukların tedavi masraflarından sonra gelen üçüncü boyutu.

Kararda nadir hastalık tanılı bireylerin özellikle insana yakışır bir ücret ve iş sahibi olmalarının önündeki engellerin ortadan kaldırılması için devletlere çağrıda bulunuluyor.

Özellikle uzun süren tedavi dönemlerinde iş kaybı yaşanmaması ve istihdama geri dönebilme konusunda, Karar devletlere hatırlatma yapıyor ve nadir tanılı hastalara esnek çalışma koşulları ve gerektiğinde hastalık izni sağlanması konusunda çağrıda bulunuyor.

Psiko-sosyal hizmetlere erişim 

Karar ile BM üyesi devletlerin nadir hastalıkların hızlı tanınması için uzman ekipler oluşturması; tanı alan hastaların ve yakınlarının psiko-sosyal destek hizmetlerine erişiminin sağlanması; onlara yönelik her türlü ayrımcılığın ortadan kaldırılması için gerekli tüm tedbirlerin alınması; bu konuda kamuya doğru bilgi verilmesi ve toplumda farkındalık arttırıcı tedbirlerin alınması isteniyor.

Son olarak bu konuda her üye devletin ayrıştırılmış veri toplaması ve bu verilerin devletler arasında paylaşılmasının önemi vurgulanıyor.

Böylelikle kesin tedavisi olmayan nadir hastalıklar için dünyada daha fazla araştırma ve bilgi paylaşımının yolu açılmış olacak.

Karar aslında çok daha uzun ama kendimce önemli bulduğum noktaları sizlere aktarmaya çalıştım. Son olarak nadir ve/veya kronik hastalık tanılı kadınlar üzerine sosyolojik bir araştırma yürütüyorum.

Türkiye’de ne yazık ki, bu konuda oluşturulmuş TBMM Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı rapor çok yetersiz. Raporda da ifade edildiği üzere, bir nadir hastalık kayıt sistemimiz bulunmamakta.

Bu da 7 bin’den fazla olduğu ifade edilen nadir hastalıkların hangilerinin ülkemizde görüldüğü ve her birinden kaç hasta olduğu konusunda veri toplanmasını ve tedavi amaçlı araştırma yapılmasını zorlaştıran bir etken.

TBMM raporu nadir hastalıkların büyük çoğunluğunun genetik kaynaklı olduğunu ve evlilik öncesi ve yenidoğan tarama programları ile birçoğunun görülme sıklığının azabileceğini ifade ediyor ama bu konuda önleyici sağlık hizmetleri açısından geride olduğumuzu da teslim ediyor.

Bu durumda da tanı almak güçleşir ve gecikirken, tedavi ve bakım hizmetlerinin maliyeti sağlık sistemi üzerine ek bir yük bindirmiş oluyor.

Çoğu nadir hastalık sadece ilaç ile tedavi edilemiyor ve birçok uzmanın birlikte çalışmasını gerektiren bütünsel bir tıp yaklaşımını zorunlu kılıyor.

Çoğu hastalık destekleyici bakım hizmeti ve evde tedavi gerektiriyor. Meclis raporu en sık görülen ALS, SMA, DMD, MS ve tedavisi bilinmeyen sadece on altı hastalığa odaklanıyor.

Örneğin milyonda bir görülen ve ultra nadir sayılan hastalığım raporda yer almıyor. Stiffperson Sendromu tanılı o kadar az kişiyiz ki, bir dernek kurarak bu konuda yazılan raporlara girebilecek bir temsiliyete erişebileceğimizi hiç sanmıyorum.

Umuyorum ki, BM’nin aldığı bu ilk karar, uluslararası hukukta ve insan hakları temelli çalışan örgütlerde konunun uzun vadede yer bulmasını sağlar ve sağlık hakkı kapsamında nadir hastalık tanılı bireylere yönelik hizmetlerin kalitesinin artmasına hizmet eder. Şimdilik sesimizin sonunda duyulmuş olmasına seviniyorum ama yapacak daha çok işimiz var.

Paylaşın

2022 İçin Ekonomi Kehanetleri

Yeni Kovid varyantından enflasyona kadar, küresel ekonomi yeni yılda bazı göz korkutucu risklerle karşı karşıya. Son iki yıldaki çalkantıdan sonra, ekonomi uzmanları 2022’nin daha sakin olacağı yönünde hem fikir.

Ancak 2019’un sonlarında, yeni bir koronavirüs tipinin ilk vakaları Çin’deki Wuhan’dan gelmeye başladığında, birkaç ay içinde dünya ekonomisinin bir pandemi tarafından dümdüz olacağı öngörülmemişti. Peki önümüzdeki yıl için büyük riskler neler?

Guardian için yeni yılın ekonomi öngörülerini yazan Larry Elliott, Türkiye’yi de inceledi. İşte 2022 için ekonomi kehanetleri…

1 – Omicron varyantı ne yapar?

Virüsün Omicron varyantının ne kadar ciddi olacağını söylemek için henüz çok erken, ancak hayatın pandemi öncesi normale dönmek üzere olduğuna dair umutları çoktan boşa çıkardı.

Tüketicilerin kısıtlamalara uymaları için talimat ihtiyacı yok; çoğu zaman böyle anlarda eğilim olarak kendi davranışlarını yumuşatırlar Tam ölçekli karantinalara dönüşün çok daha ciddi sonuçları olabilir.

BCA Research’te ekonomist olan Dhaval Joshi, giderek daha fazla varyantın ortaya çıkacağını ve bunlardan birinin sorun çıkaracağını söylüyor.

“Bir varyanttan kaynaklanan tehlike şu üç özellikten gelir” diyen uzman şöyle açıklıyor:

Bulaşıcılığı, aşılardan ve doğal bağışıklıktan kaçma yeteneği; ve neden olduğu hastalığın şiddeti. Burada büyük sorun Omicron varyantının bir ‘süper varyant’ olup olmadığı değil. En büyük sorun, eninde sonunda yeni bir varyantın bir ‘süper varyant’ haline gelme ihtimali.

2 – Enflasyon uçuşa geçebilir

Fiyat baskılarındaki beklenmedik artış, 2021’in önemli gelişmelerinden biri oldu. İngiltere Merkez Bankası, ABD Federal Rezervi ve Avrupa Merkez Bankası, artan enerji fiyatlarının birleşiminden kaynaklanan enflasyondaki keskin artışa hazırlıksız yakalandı.

Yıl, artan fiyatlar, işgücü kıtlıkları ve arz yönlü darboğazlarla geçti. İngiltere Merkez Bankası, yaşam maliyetindeki yıllık artışın önümüzdeki Nisan ayına kadar %5’in üzerinde olmasını, ancak daha sonra düşmeye başlamasını bekliyor.

Ancak enflasyonun tahmin edilenden daha fazla kök salması durumunda merkez bankaları bazı zor kararlarla karşı karşıya kalacak.

Noel’den hemen önce, Saxo bankası, 2022 için olası olmayan ancak yeterince takdir edilmeyen olaylara ilişkin 10 “çirkin” tahminini ortaya koydu ve bunlardan biri, dünyanın en büyük ekonomisinde enflasyonu %15’in üzerine çıkaran ABD’de bir ücret-fiyat sarmalıydı.

Çok daha mütevazı bir artış bile Fed’in agresif bir şekilde politika sıkılaştırmasına neden olabilir.

3 – Çin toslaması

Yıllardır dünyanın en büyük ikinci ekonomisinin ciddi bir ekonomik gerileme yaşamak üzere olduğuna dair spekülasyonlar yapıldı ve bu hiç gerçekleşmedi.

Ancak eski sorunlar, şimdi mükemmel bir fırtınayı kanıtlayabilecek şeyleri kamçılamak için mevcut zorluklarla birleşmeye başladı.

Geçmişten gelen sorunlar, Pekin’in emlak şirketi Evergrande’nin başarısızlığını yönetme ve sorunlarının tüm ekonomiye bulaşmasını önleme girişimleriyle örnekleniyor.

Sektördeki diğer birçok şirketle birlikte Evergrande, Pekin politikasını gevşettiği anda büyüdü ve yetkililer ekonominin aşırı ısınmasıyla başa çıkmak için adımlar attığında ise başı belaya girdi.

Çin, Covid-19’a risksiz bir yaklaşım benimsedi ve küresel ekonominin arz yönlü sorunlarının merkezinde yer aldı. Ekonomi soğudukça, Xi Jinping’in milliyetçi söylemi, özellikle Tayvan’a doğru hızlandı. Ekonomi ve jeopolitika, 2022’de çarpışma riskiyle karşı karşıya

4 – Gelişmekte olan piyasalarda kriz

Sadece Kasım ayında Türk lirasındaki %30’luk düşüş, finans piyasalarını gelişen piyasalardaki bir krizin tehlikeleri konusunda alarma geçirdi.

Aslında, Türkiye’nin sorunlarının çoğu, Türkiye’nin cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın para politikasına alışılmışın dışında yaklaşımından kaynaklanan ülkeye özgü bir durum.

Döviz satıcıları, Erdoğan’ın yükselen enflasyonla başa çıkmanın yolunun faiz oranlarını düşürmek olduğu konusundaki ısrarından etkilenmedi. Yüksek riskli olarak görülen diğer büyük yükselen piyasa ekonomisine olan inanç da Arjantin örneğinde olduğu gibi yetersiz durumda.

Bununla birlikte, daha sistemik bir sorun var ki, birçok yükselen piyasa, genellikle gelecekteki ihracat kazançlarını teminat olarak kullanarak ABD doları cinsinden ağır borç aldı.

ABD Federal Rezervinin politikayı sıkılaştırması durumunda, doların güçlenmesi ve daha yoksul ülkelerin borçlarını ödemesini daha zor hale gelmesi muhtemel.

Küresel ekonomi de yavaşlarsa, çifte darbeyle karşı karşıya kalınabilir. Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun zaten artan borç sıkıntısı konusunda uyarılar yaptığını da hatırlatalım.

5 – Finansal bir çöküş

Varlık fiyatları -hisseler, tahviller ve mülkler- pandeminin başlangıcından bu yana arttı.

Sektörün, en düşük faiz oranları ve finansal piyasaların niceliksel genişleme programları tarafından yaratılan parayla dolup taşması, ev değiştirmeyi ve spekülatif faaliyetler için borç para almayı daha kolay hale getirdi.

Merkez bankalarından herhangi bir sıkılaşmanın sınırlı ve kademeli olacağı mesajı da varlık fiyatlarını yükseltti.

Ancak, karantinaların ardından büyümeyi yakalayan bir dönemin ardından ekonomiler yavaşlamaya başladı.

Burada risk, merkez bankalarının, beklenenden daha yüksek enflasyon oranları nedeniyle daha sert para politikaları için zorlanmaları ve böylece değerli varlıklar için desteği ortadan kaldırmaları.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Zamlara Sert Tepki: Ümüklerini Sıktın

Enerji fiyatlarına getirilen zamlara sert tepki gösteren CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Erdoğan, en ufak bir tebessümü bile çok görüyorsun bu millete. Devasa zamları bu gece getirdin elektriğe, doğalgaza” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, elektirik ve doğalgaza getirilen zamları hatırlatarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a seslendi. “Erdoğan, en ufak bir tebessümü bile çok görüyorsun bu millete. Devasa zamları bu gece getirdin elektriğe, doğalgaza” diyen Kılıçdaroğlu, “İnsanlar yılı kapatırken, sessizce ümüklerini sıktın” ifadelerini kullandı.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu paylaşımının devamında, “Bu millete huzur olmadıkça, Saray’ında sana ve senin çürüttüğün kurumlara da huzur olmayacak. Bu da benim 2022 sözüm olsun” ifadelerini kullandı.

Elektriğe Yüzde 50 İle Yüzde 125 Arası Zam

Elektrik faturalarında kademeli tarife sistemine geçildi. Kademeli tarife kapsamında mesken aboneleri için aylık 150 kilovatsaate kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat kilovatsaat başına 1 lira 37 kuruş, 150 kilovatsaatin üstü için ise kilovatsaat başına 2 lira 6 kuruş olarak uygulanacak.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) konuya ilişkin kurul kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.  EPDK’dan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen yasa kapsamında kademeli tarife uygulamasına geçildiği belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Kademeli tarifenin hedefi dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliği artırmaktır. Bilindiği üzere pandemi koşulları sebebi ile hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucunda enerji maliyetlerinde de çok büyük artışlar meydana gelmiştir.

Dünya spot piyasalarında elektrik üretiminde kullanılan kömür fiyatlarında; 5 kat, doğal gaz fiyatlarında ise 10 katlık artışlar olmuştur. Türkiye enerji sektörü de bu süreçte, küresel düzeyde ortaya çıkan olağanüstü maliyet artışlarından etkilenmiştir. Ancak kurumlarımız arasındaki iş birliği ile bu artışlar tüketicilerimize asgari düzeyde yansıtılmıştır.

Ayrıca devletimiz vatandaşlarımızı bu artışlardan koruma amacıyla elektrik faturalarında yarısını, doğal gazda ise beşte dördünü karşılayarak 2021de toplamda 100 milyar liralık bir destekte bulunmuştur.

Gelinen noktada enerji piyasalarının sürdürülebilirliği, maliyet bazlı fiyatlandırmanın ve öngörülebilirliğin sağlanması için zorunlu hale gelen bir düzenleme yapıldığı aktarılan açıklamada, “Verimlilik odaklı kademeli tarifeye geçiş ile birlikte 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren mesken aboneleri için aylık 150 kWhe kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat 1,37 TL/ kWh, aylık tüketimlerin 150 kWhın üstündeki kısmı için ise 2,06 TL/ kWh olarak uygulanacaktır” ifadelerine yer verildi.”

Doğalgaza yüzde 25 zam

Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) internet sitesinde 2022 yılı ocak ayı doğalgaz toptan satış fiyat tarifesiyle ilgili açıklama yapıldı. Açıklamaya göre, konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde 25 zam yapıldı. Büyük sanayi ve ticari kuruluşlara sağlanan doğalgaza yüzde 50 zam geldi. Elektrik üretim amaçlı kullanılan doğalgaz tarifesi de yüzde 15 oranında arttı.

BOTAŞ’ın fiyat tarifesiyle ilgili açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

2021 yılı başından itibaren Dünya ve Avrupa enerji piyasalarındaki tüketicilerin, piyasalarda yaşanmakta olan olağan dığı ve olağanüstü dalgalanmalara bağlı olarak fahiş enerji fiyatlarına maruz kaldıkları kamuoyu tarafından da yakinen bilinmekte olup, bütün dünyada yaşanan yüksek enerji fiyatları bugüne kadar tüketicilerimize aynı oranda yansıtılmamıştır.

1 Ocak 2022 tarihi itibari ile tüketicilerimizi imkânlar çerçevesinde asgari düzeyde etkileyecek şekilde doğal gaz satış fiyatlarında bir düzenleme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Bu kapsamda 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere;

  • Konutlarda kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 25
  • Elektrik üretimi için kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 15
  • Elektrik üretimi haricinde kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 50 oranında artış yapılmıştır.
Paylaşın

Doğalgaza Rekor Zam!

Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) internet sitesinde 2022 yılı ocak ayı doğalgaz toptan satış fiyat tarifesiyle ilgili açıklama yapıldı. Açıklamaya göre, konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde 25 zam yapıldı. Büyük sanayi ve ticari kuruluşlara sağlanan doğalgaza yüzde 50 zam geldi. Elektrik üretim amaçlı kullanılan doğalgaz tarifesi de yüzde 15 oranında arttı.

Haber Merkezi / BOTAŞ’ın fiyat tarifesiyle ilgili açıklamasında şu ifadeler yer aldı: 2021 yılı başından itibaren Dünya ve Avrupa enerji piyasalarındaki tüketicilerin, piyasalarda yaşanmakta olan olağan dışı ve olağanüstü dalgalanmalara bağlı olarak fahiş enerji fiyatlarına maruz kaldıkları kamuoyu tarafından da yakinen bilinmekte olup, bütün dünyada yaşanan yüksek enerji fiyatları bugüne kadar tüketicilerimize aynı oranda yansıtılmamıştır.

1 Ocak 2022 tarihi itibari ile tüketicilerimizi imkânlar çerçevesinde asgari düzeyde etkileyecek şekilde doğal gaz satış fiyatlarında bir düzenleme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere;

  • Konutlarda kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 25
  • Elektrik üretimi için kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 15
  • Elektrik üretimi haricinde kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 50 oranında artış yapılmıştır.

Elektriğe yüzde 50 ile yüzde 125 arası zam

Elektrik faturalarında kademeli tarife sistemine geçildi. Kademeli tarife kapsamında mesken aboneleri için aylık 150 kilovatsaate kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat kilovatsaat başına 1 lira 37 kuruş, 150 kilovatsaatin üstü için ise kilovatsaat başına 2 lira 6 kuruş olarak uygulanacak.

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) konuya ilişkin kurul kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.  EPDK’dan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen yasa kapsamında kademeli tarife uygulamasına geçildiği belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Kademeli tarifenin hedefi dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliği artırmaktır. Bilindiği üzere pandemi koşulları sebebi ile hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucunda enerji maliyetlerinde de çok büyük artışlar meydana gelmiştir.

Dünya spot piyasalarında elektrik üretiminde kullanılan kömür fiyatlarında; 5 kat, doğal gaz fiyatlarında ise 10 katlık artışlar olmuştur. Türkiye enerji sektörü de bu süreçte, küresel düzeyde ortaya çıkan olağanüstü maliyet artışlarından etkilenmiştir. Ancak kurumlarımız arasındaki iş birliği ile bu artışlar tüketicilerimize asgari düzeyde yansıtılmıştır.

Ayrıca devletimiz vatandaşlarımızı bu artışlardan koruma amacıyla elektrik faturalarında yarısını, doğal gazda ise beşte dördünü karşılayarak 2021de toplamda 100 milyar liralık bir destekte bulunmuştur.

Gelinen noktada enerji piyasalarının sürdürülebilirliği, maliyet bazlı fiyatlandırmanın ve öngörülebilirliğin sağlanması için zorunlu hale gelen bir düzenleme yapıldığı aktarılan açıklamada, “Verimlilik odaklı kademeli tarifeye geçiş ile birlikte 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren mesken aboneleri için aylık 150 kWhe kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat 1,37 TL/ kWh, aylık tüketimlerin 150 kWhın üstündeki kısmı için ise 2,06 TL/ kWh olarak uygulanacaktır” ifadelerine yer verildi.”

Paylaşın

Elektriğe Yüzde 50 İle Yüzde 125 Arası Zam

Elektrik faturalarında kademeli tarife sistemine geçildi. Kademeli tarife kapsamında mesken aboneleri için aylık 150 kilovatsaate kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat kilovatsaat başına 1 lira 37 kuruş, 150 kilovatsaatin üstü için ise kilovatsaat başına 2 lira 6 kuruş olarak uygulanacak.

Haber Merkezi / Enerji Piyasası Düzenleme Kurumunun (EPDK) konuya ilişkin kurul kararı Resmi Gazete’nin mükerrer sayısında yayımlandı.  EPDK’dan yapılan yazılı açıklamada, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından kabul edilen yasa kapsamında kademeli tarife uygulamasına geçildiği belirtilerek şu ifadeler kullanıldı:

“Kademeli tarifenin hedefi dar gelirli vatandaşlarımızı korumak ve enerji kullanımında tasarruf ve verimliliği artırmaktır. Bilindiği üzere pandemi koşulları sebebi ile hammadde fiyatlarında yaşanan artışlar sonucunda enerji maliyetlerinde de çok büyük artışlar meydana gelmiştir.

Dünya spot piyasalarında elektrik üretiminde kullanılan kömür fiyatlarında; 5 kat, doğal gaz fiyatlarında ise 10 katlık artışlar olmuştur. Türkiye enerji sektörü de bu süreçte, küresel düzeyde ortaya çıkan olağanüstü maliyet artışlarından etkilenmiştir. Ancak kurumlarımız arasındaki iş birliği ile bu artışlar tüketicilerimize asgari düzeyde yansıtılmıştır.

Ayrıca devletimiz vatandaşlarımızı bu artışlardan koruma amacıyla elektrik faturalarında yarısını, doğal gazda ise beşte dördünü karşılayarak 2021de toplamda 100 milyar liralık bir destekte bulunmuştur.

Gelinen noktada enerji piyasalarının sürdürülebilirliği, maliyet bazlı fiyatlandırmanın ve öngörülebilirliğin sağlanması için zorunlu hale gelen bir düzenleme yapıldığı aktarılan açıklamada, “Verimlilik odaklı kademeli tarifeye geçiş ile birlikte 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren mesken aboneleri için aylık 150 kWhe kadar olan tüketim miktarları için nihai fiyat 1,37 TL/ kWh, aylık tüketimlerin 150 kWhın üstündeki kısmı için ise 2,06 TL/ kWh olarak uygulanacaktır” ifadelerine yer verildi.”

Doğalgaza yüzde 25 zam

Boru Hatları ile Petrol Taşıma AŞ’nin (BOTAŞ) internet sitesinde 2022 yılı ocak ayı doğalgaz toptan satış fiyat tarifesiyle ilgili açıklama yapıldı. Açıklamaya göre, konutlarda kullanılan doğalgaza yüzde 25 zam yapıldı. Büyük sanayi ve ticari kuruluşlara sağlanan doğalgaza yüzde 50 zam geldi. Elektrik üretim amaçlı kullanılan doğalgaz tarifesi de yüzde 15 oranında arttı.

BOTAŞ’ın fiyat tarifesiyle ilgili açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

2021 yılı başından itibaren Dünya ve Avrupa enerji piyasalarındaki tüketicilerin, piyasalarda yaşanmakta olan olağan dığı ve olağanüstü dalgalanmalara bağlı olarak fahiş enerji fiyatlarına maruz kaldıkları kamuoyu tarafından da yakinen bilinmekte olup, bütün dünyada yaşanan yüksek enerji fiyatları bugüne kadar tüketicilerimize aynı oranda yansıtılmamıştır.

1 Ocak 2022 tarihi itibari ile tüketicilerimizi imkânlar çerçevesinde asgari düzeyde etkileyecek şekilde doğal gaz satış fiyatlarında bir düzenleme yapılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır.

Bu kapsamda 1 Ocak 2022 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere;

  • Konutlarda kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 25
  • Elektrik üretimi için kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 15
  • Elektrik üretimi haricinde kullanılan doğal gazın satış fiyatına yüzde 50 oranında artış yapılmıştır.
Paylaşın

Selahattin Demirtaş: AKP’siz Bir Yıl Diliyorum

Avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından yeni yıl mesajı yayınlayan  Selahattin Demirtaş, mesajında, “Hepimize zulümsüz, zamsız, soygunsuz ve AKP’siz bir yıl diliyorum” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Lafı hiç dolandırmayayım. Hepimize zulümsüz, zamsız, soygunsuz ve AKP’siz bir yıl diliyorum. Zaten öyle bir yıl, doğal olarak iyi bir yıl oluyor. O halde, iyi yıllar. Sersala we pîroz be. Sersereyê şima bimbarek bo” dedi.

Türkiye 2022’ye girmeye hazırlanırken, siyasetçiler de yeni yıl mesajlarını yayımladı. CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yayımladığı yeni yıl mesajında demokrasi vurgusu yaptı, “Gecenin en karanlık anındayız, yani şafak sökmek üzere” dedi:

“Bu yıl ekonomimiz gibi demokrasimiz de her gün yeni bir darbe aldı. Boğaziçi Üniversitesi’nin demir kapısına kelepçe vurulması ile “Merhaba” dediğimiz 2021 yılını, Milli Eğitim Bakanlığı kapısına takılan asma kilit ile uğurluyoruz. Ancak milletimiz unutmasın ki, gecenin en karanlık anındayız, yani şafak sökmek üzere…”

Kılıçdaroğlu, kendisini “siyasi eşkiyalık” yapmakla suçlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da yeni yıl mesajı ile yanıt verdi. Kılıçdaroğlu, “Hepsi geçecek. Güzelce dinlen, ilaçlarını sakın ihmal etme. Üzmesinler seni. İyi yıllar” dedi.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar yeni yıl dileklerini paylaşırken, “felakete dönüşen iktidar anlayışından kurtulacağımız umuduyla” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, yeni yıl mesajında “2022 için söz veremem ama 2023 hepimize DEVA olacak” ifadelerini kullandı.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “2022 yılı ufukta göründü. Hiç kimse tereddüt etmesin, hiç kimse karamsarlığa kapılmasın. Ülkemizin ve insanlığın ufkunda parlayacak Gelecek Güneşi hepimizin yüreğini ısıtacak. Sağlıklı, huzurlu, mutlu, hayırlı bir yıl diliyorum” mesajını verdi.

Paylaşın

Kitap Satın Almak Artık Bir ‘Lüks’

Türkiye’de geride bıraktığımız yılda TL’de yaşanan değer kaybı ve enflasyonda görülen artış kağıt sektörünü de etkiledi. Türkiye’nin ithal kağıda bağımlılığı artarken, artan maliyetler nedeniyle basın-yayın sektörü zor bir dönemden geçiyor.

Geçtiğimiz günlerde TBMM Başkanlığına araştırma önergesi veren CHP Milletvekili Abdurrahman Tutdere’ye göre “bazı kitaplar basılamayacak duruma geldi” ve birçok basımevi, yayınevi ve yerel gazeteler faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldı.

Kağıt krizi ulusal basından yerel basına kadar tüm yazılı basında etkisini hissettiriyor. Bu durum ülkede kitap fiyatlarının yükselmesine neden oluyor ve akademik kariyer yapmak isteyen veya roman meraklıları için kitap satın almayı bir ‘lüks’ haline getiriyor.

Doktora talebesi Gülfer Ulaş, tezini bitirmek için satın almak zorunda kaldığı kitap fiyatlarındaki artışla ilgili AFP haber ajansına yaptığı açıklamada, “Fiyatlar patladı. Ben uluslararası ilişkiler okuyorum ve her ay yaklaşık bin lira (75 euro), asgari ücretin üçte birisi kadar harcama yapmak zorunda kalıyorum.” diyor.

Romanlarda fiyat artışına dikkati çeken İbrahim Olcay ise “Benim en büyük tutkularımdan birisi roman okumak, şu elimde tuttuğum Alman yazar Thomas Mann’ın kitabının ilk baskısı 33 liraydı şimdi yaklaşık 70 lira oldu” diyerek tepkisini dile getirdi.

Daha önce daha fazla kitap alarak arkadaşlarına da hediye ettiğini söyleyen Olcay, artan fiyat artışlarıyla birlikte bu tür jestler yapmasının artık imkansız hale geldiği şikayetinde bulundu.

Yayınevleri, kağıt fiyatlarındaki artıştan şikayetçi

“Kırmızı Kedi” yayınevi sahibi Haluk Hepkon ise “Bir yıl içinde, ton başına kağıt fiyatı 700 ila 800 dolardan 1.500 dolara yükseldi, bu artış kitapçılara da yansıdı” diyerek içinde bulundukları durumun ciddiyetini özetledi.

Vatandaşların geçim sıkıntısıyla birlikte kitap yerine yaşam için mutlak gerekli mallara yönelik önceliklerine dikkate çeken Hepkon görüşlerini şu şekilde dile getirdi: “30 liraya mal olan bir kitap yayınladığınızı varsayalım. İyi satarsa ve bir hafta sonra yeniden yayınlanırsa fiyat 35 liraya kadar çıkabilir. Üçüncü ya da dördüncü baskıdan sonra ne kadara mal olacağını yalnızca Allah bilir. Sonunda, insanlar kitap almayı bırakıp, temel ihtiyaçlarını gidermek için çalışıyor.”

AFP haberinde, krizle birlikte Türkiye’de yayınevlerinin de daha az kitap basma tehlikesi yaşayabileceği belirtildi.

Türkiye yılda 3 milyar dolar kağıt ithal ediyor

İstanbul Ticaret Odası tarafından 2018 yılında yaptırılan bir araştırmaya göre Türkiye, yılda 3 milyar dolar kağıt ithal ediyor. Hamur kağıt fiyatı dünyanın her yanında artarken, Türkiye’de bu artışlardan en fazla etkilenen ülkeler arasında yer alıyor.

Türk Yayıncılar Birliği Başkanı Kenan Kacatürk ise SEKA’nın önce 2000’li yıllarda özelleştirilip sonra dağıtılmasının ardından kağıt krizinin daha da arttığı düşüncesinde; “Türkiye’de kağıt fabrikaları satıldı, sadece ikisi üretime devam ediyor. Diğerlerinde makineler hurda fiyatından satıldı”

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Bakan Koca’dan ‘Omicron Varyantı’ Uyarısı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Türkiye’de baskın hale gelen Omicron varyantına ilişkin “son 10 gündeki vakaların yüzde 52,3’ünün İstanbul kaynaklı olduğunu söyledi. Bakan Koca, “10 gün içinde İstanbul’da vakalar 5 katına çıksa da hastaneye yatışlarda sadece yüzde 6,2 artış olduğunu” da belirtti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Omicron varyantının Türkiye’deki durumuyla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. Açıklamasında “Ülkemizde baskın hale gelen Omicron varyantı son 10 gün nasıl etki etti? Omicrona karşı ne yapmalı?” ifadelerini kullanan Bakan Koca, şunları belirtti:

“Ülkemizde giderek yaygın hale gelen omicron varyantı hakkında sizleri bilgilendirmek isterim. Takip ettiğiniz üzere ülkemizde son 1 hafta içinde günlük vaka sayılarında önemli bir artış gerçekleşti. Bu artış beklenen bir gelişmedir. Omicron varyantı önceki varyantlara göre çok daha hızlı bulaşmakta ve hızla baskın hale gelmektedir. Bununla birlikte gerek önce tecrübe eden ülkelerde gerekse ülkemizdeki 10 günlük tecrübede vaka sayılarındaki artış hastaneye yatışlara benzer oranlarda yansımamaktadır. Bu süreci yakından takip ettiğimizi bilmenizi isterim.

Son bir haftada ülkemizde görülen günlük vaka sayıları iki kat artmış durumdadır. Son 10 günde vaka sayıları ülke genelinde iki katına çıkmış olmasına rağmen hastaneye yatışlarda %4,6 artış yaşanmıştır. Yoğun bakım ve entübasyonda artış yaşanmamıştır. Son 1 ayda vefat eden vatandaşlarımızdan 60 yaş üzeri olanlar tüm vefatların %87,21’idir. Bununla birlikte vakaların ise %16,81’i 60 yaş üzeri vatandaşlarımızdır. Koruma altına almamız gereken en kritik grup 60 yaş üzeri ve kronik rahatsızlıkları olan kişilerdir.

Omicron varyantı kaynaklı vaka sayılarındaki artış en çok İstanbul’da gerçekleşti. Daha önce ülke genelinde görülen vakaların %22,4’ü İstanbul’da idi. Son 10 günde ise vakaların %52,3’ü İstanbul kaynaklıdır. Bu durum yakın gelecekte tüm illerimizde yaşanabilecektir. Son 10 gün içinde İstanbul’da vaka sayılarında yaklaşık 5 katlık artış görülmesine rağmen hastaneye yatışlarda %6,2 artış görülmüştür. İstanbulda’da yoğun bakıma yatış ve entübasyonda artış görülmemiştir.

Omicron salgının bu hali ile seyretmesi durumunda hastaneye yatışları henüz bulaşma oranı kadar belirgin artırmayacağı öngörülmektedir. Bu ön değerlendirmeler rehavete sebep olmamalıdır. Henüz omicron daha az hasta ediyor diyebilmek için erken bir dönemdeyiz. Ayrıca oransal olarak durum aleyhte görünmese de çok kişinin enfekte olması riskleri artırmaktadır.

Ne yapmalı?

Salgında birçok varyant ve mutasyon görülmesi beklenen bir durumdu. Bunları tecrübe ettik. Ancak farklı mutasyon ve varyantlar salgına karşı alınabilecek tedbirleri değiştirmiyor. Sevdiklerimizi korumak ve sağlıkla yarınlara ulaşmak için salgının yeni sürecinde;

1. Kapalı ve havalandırması kısıtlı ortamlarda vakit geçirmemeli

2. Her durumda maske kullanımından taviz vermemeli

3. Aşı hatırlatma dozlarını ihmal etmemeli

4. Sosyal mesafeye azami dikkat göstermeliyiz. Omicron varyantının bulaşma hızı dikkate alındığında sosyal mesafeyi 3 metreye kadar artırmalıyız.

5. Hijyen kurallarına her zamankinden çok daha titiz uymalıyız.

Unutmayın, virüs mutasyona uğrasa da tedbirler değişmiyor. Kişisel tedbirler bugün dünden daha önemli bir duruma geldi. Endişelenmemeli ancak çok daha tedbirli olmalıyız.

Paylaşın

Merkez Bankası 10 Aralık’taki 3. Müdahalenin Miktarını Açıkladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 10 Aralık tarihinde yaptığı bu ayın üçüncü doğrudan müdahalesinde döviz satım tutarının 687 milyon dolar olduğunu açıkladı. 13 Aralık ve 17 Aralık’ta yapılan 4. ve 5. müdahalelerin miktarlarının önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

TCMB, 1 Aralık tarihinde yaptığı ilk müdahalede 844 milyon dolar, 3 Aralık tarihinde yaptığı ikinci müdahalede 504 milyon dolar sattığını açıklamıştı. Böylece 1, 3 ve 10 Aralık tarihlerindeki üç müdahalede toplam satış 2 milyar 35 milyon dolar oldu. TCMB, aralık ayında 1 Aralık, 3 Aralık, 10 Aralık, 13 Aralık ve 17 Aralık olmak üzere toplam 5 doğrudan satış müdahalesinde bulunmuştu.

TCMB, yaptığı tüm müdahaleleri, “Döviz kurlarında görülen sağlıksız fiyat oluşumları nedeniyle piyasaya satım yönünde doğrudan müdahale edilmektedir” açıklaması ile duyurmuştu.

4. ve 5. müdahale

TCMB, doğrudan müdahalelerinin 15 işgünü sonrasında satım miktarını açıklıyor. 13 Aralık ve 17 Aralık’ta yapılan 4. ve 5. müdahalelerin miktarlarının önümüzdeki günlerde açıklanması bekleniyor.

Bloomberg HT’ye konuşan kaynaklar ikinci müdahalede toplamda 300 milyon dolarlık, üçüncü müdahalede 500 milyon dolarlık, dördüncü müdahalede 2,5 milyar dolarlık ve beşinci müdahalede ise 2 milyar dolarlık satış yapıldığını belirtmişti.

Paylaşın

Kur Korumalı Mevduata Geçiş İçin ‘Özel Dönüşüm Kuru’ Kaldırıldı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından, Türk Lirası mevduat ve katılma hesaplarına dönüşümün desteklenmesine ilişkin tebliğlerde yapılan değişiklikler, Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

BBC Türkçe’de yer alan habere göre; Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de yapılan değişiklikler kapsamında, “dönüşüm kuru” ve “vade sonu kuru” kavramları yeniden tanımlandı.

Dönüşüm kurunun karşılığı, “döviz tevdiat hesapları ve döviz cinsinden katılım fonu hesaplarında bulunan dövizin Türk Lirası’na çevrildiği gün Merkez Bankasınca belirlenecek usul ve esaslara göre ilan edilen döviz alış kuru” şeklinde değiştirildi.

Vade sonu kuru da “Türk Lirası mevduat veya katılma hesabının vadesinde Merkez Bankasınca belirlenecek usul ve esaslara göre ilan edilen döviz alış kuru” olarak tanımlandı.

Döviz alış kuru ve vade sonu kuru tanımlarındaki “saat 11.00’de Merkez Bankası tarafından ilan edilen” ifadeleri çıkarıldı. Bu ifadenin yerine, “Merkez Bankasınca belirlenecek usul ve esaslara göre ilan edilen” cümlesi eklendi.

Yeni uygulama nasıl olacak?

Merkez Bankası buna göre uygulama şeklini belirledi. Yeni uygulamada, Merkez Bankası tarafından saat 10.00 ile 15.00 arasında her saat başı ilan edilen kur dikkate alınacak ve TL dönüşüm hangi saatte olduysa ona yakın en son saatteki kur baz alınacak. Vade sonu kuru yine hesabı vadesinin dolduğu gün saat 11.00’de açıklanan kur olacak.

Getiri farkı nasıl hesaplanacak?

Tebliğin döviz tevdiat hesapları ve katılım fonlarının, vadeli Türk Lirası mevduat veya katılma hesaplarına dönüşümüne ilişkin bölümünde de düzenleme yapıldı.

Katılma hesabına sağlanacak getirinin Merkez Bankasının katılım bankaları ile açık piyasa işlemleri kapsamında yaptığı bir hafta vadeli geri satım vaadi ile alım işlemlerinde oluşan maliyetten düşük olması halinde aradaki farkı, katılım bankası karşılayabilecek. Merkez Bankası, karşılanmayan kısım için ödeme yapmayacak.

Daha önce söz konusu fark, katılım bankalarının Merkez Bankası ile açık piyasa işlemleri kapsamında yaptıkları bir hafta vadeli repo işlemlerinde oluşan maliyete göre hesaplanıyordu.

Tebliğde, “Vade sonunda Türk lirası mevduat veya katılma hesabı sahibine anapara ile faiz veya kar payı banka tarafından ödenir” maddesi de “vade sonunda Türk lirası mevduat hesabı sahibine anapara ile faiz, katılma hesabı sahibine ise vade sonundaki katılma hesabı bakiyesi banka tarafından ödenir” şeklinde değiştirildi.

Altın hesaplarından TL mevduata geçiş tebliğinde düzenleme

Öte yandan, TCMB’nin Altın Hesaplarından Türk Lirası Mevduat ve Katılma Hesaplarına Dönüşümün Desteklenmesi Hakkında Tebliğ’de yaptığı değişiklikler de Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Değişiklik kapsamında tebliğin tanımlar bölümünde “dönüşüm fiyatı” ile “vade sonu fiyatı” kavramlarının tanımından, “saat 11.00’de Merkez Bankası tarafından ilan edilen” ifadeleri çıkarıldı.

Yeni tebliğde dönüşüm fiyatı, “altın hesaplarında bulunan altının Türk Lirası’na çevrildiği gün Merkez Bankasınca belirlenecek usul ve esaslara göre ilan edilen gram altının Türk lirası karşılığı alış fiyatı”, vade sonu fiyatı da “Türk Lirası mevduat veya katılma hesabının vadesinde Merkez Bankasınca belirlenecek usul ve esaslara göre ilan edilen gram altının Türk lirası karşılığı alış fiyatı” şeklinde tanımlandı.

Paylaşın