Özelleştirilen Limanların İşletmesi İhalesiz 49 Yıla Uzatılabilecek

Stokçulukla mücadele kapsamında uygulanan para cezalarının artırılmasını ve daha önce özelleştirilen limanların işletme sürelerinin ihalesiz uzatılmasını da içeren kanun teklifi TBMM’de kabul edildi.

Kanuna göre; Türkiye Denizcilik İşletmeleri Anonim Şirketi ve Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne ait olan ve işletme hakkı daha önce özelleştirilen bazı limanların işletme süreleri 49 yıla kadar uzatılabilecek.

Süre uzatımına karar verilmesi halinde taraflar arasında ek sözleşme düzenlenecek ve sözleşme bedeli Sermaye Piyasası Kanunu’na göre değerleme yapmaya yetkili en az iki kuruluş tarafından belirlenecek.

2001’de kapatılan ETİBANK, Türkiye Elektrik Kurumu ve elektrik dağıtım şirketleri adına kayıtlı tesislerin, faaliyet alanlarına göre Türkiye Elektrik İletim A.Ş. (TEİAŞ) veya Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye (TEDAŞ) devri, mükerrer harç, döner sermaye gibi hizmet bedeli ödenmeden sağlanacak.

Stokçulara 2 milyon liraya kadar ceza

Yapılan düzenleme ile Perakende Ticaretinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunu’nda da değişikliğe gidildi. Buna göre; üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulması durumunda öngörülen cezalar artırıldı. Kanunla bu cezanın alt sınırı 50 bin liradan 100 bin liraya, üst sınırı da 500 bin liradan 2 milyon liraya yükseltildi.

Kanuna göre; Odalar ve Borsalar Kanunu uyarınca tahsil edilmesi gereken tutarlar için oda ve borsa üyeleri hakkında başlatılan icra takip işlemleri 31 Aralık 2023 tarihine kadar durdurulacak.

Muhalefetin itirazları reddedildi

Halkların Demokratik Partisi (HDP), Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İYİ Parti tarafından hem komisyon aşamasında hem de Genel Kurul’da verilen değişiklik önergeleri ise AKP ve MHP oylarıyla reddedildi.

HDP tarafından verilen şerhte, limanlara dair özelleştirmeyi içeren maddeye şu ifadeler yer almıştı:

“Kamu ihalelerinin gözde şirketleri olan LİMAK, AKFEN, CİNER Grubu, Albayrak, Çelebi ve Doğuş Grubu’nun aralarında olduğu şirketler ile Antalya Limanı’nın işletmesini devralan QTerminals isimli şirkete 10, 13 ve 19 yıl olmak üzere yeni işletme süreleri verilecektir. Bu durumda sözleşmesi 20 yıl olan ve 2028’de sona erecek Katarlı şirketin sözleşme süresi 19 yıl daha uzatılarak Antalya Limanı’nı 2047 yılına kadar işletmesi sağlanacaktır.

“Park Denizcilik Ciner, Doğuş Bilgili, Ulusoy, Marmaris Liman İşletmeciliği, Albayrak, Ceyport, Riport, Giresun Port, Siport, Mehmet Güneş İnş. ve Dikili Port’un devraldıkları limanları 13 ile 19 yıl arasında değişen uzatma süreleri ile 49 yıl süreyle işletmesinin önü açılmış olacaktır. TCDD Genel Müdürlüğünün özelleştirilen 5 limanı, PSA Singapur-Akfen, Limak, Çelebi, Ceynak, Safiport şirketleri de işletmelerindeki limanlar için 10 ile 13 yıl arasında değişen ek süre alacaktır.

“Böylelikle Türkiye’nin en stratejik limanları en erken 2046, en geç ise 2067 yılına kadar aralarında yabancıların da olduğu şirketler tarafından işletilecektir.”

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısında Rekor

Kovid 19’da son 24 saatte 66 bin 467 yeni vaka tespit edilirken, 143 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Hastaneler riskin arttığı ortamlar; kendimiz kadar sağlık çalışanlarını da korumak zorundayız. HASTANEYE GİTTİĞİNİZDE lütfen dikkatli olun.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 417 bin 787 test yapılırken, 66 bin 467 yeni vaka tespit edildi. 143 kişi hayatını kaybederken, 29 bin 316 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron varyantıyla birlikte vaka sayılarındaki artışa rağmen hastaneye yatışlarda endişe verici bir yükselme söz konusu değil. Öte yandan, hastaneler riskin arttığı ortamlar; kendimiz kadar sağlık çalışanlarını da korumak zorundayız. HASTANEYE GİTTİĞİNİZDE lütfen dikkatli olun.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Bartın takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a Dikkat Çeken ‘Köpük’ Yanıtı

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Kurdaki köpüğü aldık, enflasyondaki köpüğü de alacağız” sözlerine yanıt veren DEVA Partisi Lideri Babacan, “Bu köpüğü üreten kim, görmek lazım. 2015 yılında tüketici enflasyonunu yüzde 7’yle devretmişiz. Bugün makyajlanmış rakamı yüzde 36, gerçek yüze 80. ÜFE devrettiğimizde yüzde 6’ymış. Bugün TÜİK’in açıklamak zorunda kaldığı rakam yüzde 80. 2015’te hazinenin borçlanma faizi yüzde 10. Bugün beş yıllık tahvilde yüzde 25’in üstünde borçlanıyor. Kötü olan ne varsa hepsi köpürtülmüş durumda.” dedi.

Haber Merkezi / Babacan, konuya ilişkin yaptığı açıklamanın devamında, “Kuru da enflasyonu da kendisi köpürttü. ‘Erdoğan konuşurken kur çıkıyor’ demesinler diye Merkez Bankası’nın arka kapısından, gece yarısı cayır cayır dolar sattılar. Yani önce doları köpürtüyorlar, sonra da o köpüğü almak için milyarlarca dolar harcıyorlar. Aynı 130 milyar doları yaktıkları gibi, 20 Aralık haftasında, 9 milyar doları daha yaktılar. Hiç acımadılar. İnsafsızca, gizli saklı, cayır cayır yaktılar.” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Cumhurbaşkanı’nın temel hak ve özgürlüklerden haberi yok. Sokağa çıkanlara 15 Temmuz’daki gibi ders verecekmiş. 15 Temmuz’da dersini alanlar darbecilerdi. Ders verenler de demokrasimize sokaklarda sahip çıkan vatandaşlarımızdı. Hiç kimse o kıymetli mücadeleyi böyle günlük siyasetle kirletmeye kalkmasın. Ama varsa yoksa tehdit. Sayın Erdoğan sizin maksadınız nedir? Bu ülkenin insanlarını ayrıştırmaktan, kutuplaştırmaktan bıkmadınız mı? Huzursuzluktan beslenmek yetmedi mi? Gece yarısı kararname imzalamaktan artakalan zamanda artık kabadayılığa mı başladınız?

Kimsenin sokağa çıktığı yok. Gölge boksu yapıyor. Zihninde hayali düşmanlar üretmiş. Onlarla oyalanıyor. Dahası, 15 Temmuz’da demokrasiyi korumak adına sokağa çıkarak canını feda eden halkımıza haksızlık ediyor. Sayın Erdoğan’a demokrasilerde, barışçıl protestoların anayasal bir hak olduğunu hatırlatmak istiyorum. Bir ara Anayasayı tekrar okumasını, sakin olmasını tavsiye ediyorum. Niyetiniz bu ülkede karışıklık çıkartıp bundan nemalanmaksa, boşuna uğraşmayın. Bu millet tuzağınıza düşmez.

“Şimdi de arka kapıdan para mı basıyorsunuz?”

30 Aralık gecesi Merkez Bankası bilançosunda 70 milyar TL zarar görünüyordu. 31 Aralık bilançosunu açıkladılar, bir günde 60 milyar kara geçmiş. Bir günde 130 milyarlık kalem oynattılar. Siz ne yapmaya çalışıyorsunuz? Eğer Merkez Bankası’ndan Hazine’ye doğrudan para transferi için bunu yaptıysanız, bunun adı karşılıksız para basmaktır. Arka kapıdan döviz satışına alıştınız, şimdi de arka kapıdan para mı basıyorsunuz? Bir ülkenin parasının değeri, para basma yetkisine sahip olan Merkez Bankası’nın namusuna teslim edilmiştir. 30 Aralık gecesi 70 milyar lira zararda olan Merkez Bankası bir günde nasıl 60 milyar kâra geçti? Çıkın açıklayın. Kaçamazsınız, yakalarız. Er geç ortaya çıkar.

Babacan’ın gündeminde Erdoğan’ın “Kurdaki köpüğü aldık, enflasyondaki köpüğü de alacağız” sözleri de vardı. 2015 yılındaki enflasyon oranlarını ve hazine faizini güncel verilerle kıyaslayan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu köpüğü üreten kim, görmek lazım. 2015 yılında tüketici enflasyonunu yüzde 7’yle devretmişiz. Bugün makyajlanmış rakamı yüzde 36, gerçek yüze 80. ÜFE devrettiğimizde yüzde 6’ymış. Bugün TÜİK’in açıklamak zorunda kaldığı rakam yüzde 80. 2015’te hazinenin borçlanma faizi yüzde 10. Bugün beş yıllık tahvilde yüzde 25’in üstünde borçlanıyor. Kötü olan ne varsa hepsi köpürtülmüş durumda.

“Önce doları köpürtüyor, sonra köpüğü almak için milyarlarca dolar harcıyorlar”

Kuru da enflasyonu da kendisi köpürttü. ‘Erdoğan konuşurken kur çıkıyor’ demesinler diye Merkez Bankası’nın arka kapısından, gece yarısı cayır cayır dolar sattılar. Yani önce doları köpürtüyorlar, sonra da o köpüğü almak için milyarlarca dolar harcıyorlar. Aynı 130 milyar doları yaktıkları gibi, 20 Aralık haftasında, 9 milyar doları daha yaktılar. Hiç acımadılar. İnsafsızca, gizli saklı, cayır cayır yaktılar.

Memuru, emekliyi azıcık düşünüyorsanız; maaş zamlarında TÜİK’in açıkladığı rakamları dikkate almayın. Onlar gerçek değil. Gerçek enflasyonu baz alın. Sadece önceki yılın enflasyonunu telafi etmekle kalmayın, maaşları 2022’nin tamamına ilişkin gerçekçi bir enflasyon beklentisine göre arttırın. İlgili sendikayla yaptığınız 6. toplu sözleşmeyi de derhal yırtıp, Beştepe’de gördüğünüz ilk çöp kutusuna atın. Toplu sözleşmeyi derhal güncelleyin.

“2023 hedefi mi kaldı?”

Utanmadan hâlâ 2023 hedeflerinden bahsediyorlar. 2023 hedefi mi kaldı? Daha burnunuzun ucunu göremiyorsunuz. Hangi 2023’ten bahsediyorsunuz? Ortak akıl ve istişare varken, yönetim emin ellerdeyken cumhuriyetimizin 100. yılında kişi başı milli geliri 25 bin dolar olarak belirlemiştik. İhracatta 500 milyar dolar hedef koyduk. Dün, ‘2021’de 220 milyar dolara geldik, rekor’ diye açıklıyor. Çizdiğimiz rotadan sapılınca, hukuktan eğitime kadar her alan dökülünce 25 bin dolar hedefi hayal oldu. Önce ‘12 bin dolar’, arkasından ’10 bin 700’ dediler. Durum ne? 8 bin dolarlara civarında. Kendilerine tavsiyem var. Siz en iyisi plan açıklamayın. Hiçbir planınız tutmuyor.

Erdoğan sebep; yüksek faiz, yüksek enflasyon sonuç. Kendisi çaresizlik içinde kumanda panelindeki tüm tuşlara rastgele basıyor. Bu sebeple ülkeyi toparlanamıyor. Bu iktidar iş başında olduğu sürece yapamayacaklar. Çünkü çözümü başka yerlerde arıyorlar. Çözüm, sisteme format atmaktan geçiyor. Çözüm, sisteme format atıp, özgür ve demokratik bir hukuk devletini kurmaktan geçiyor.”

Paylaşın

TFF’den Statlara Girişte Üçüncü Aşı Şartı

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), resmi sitesi üzerinden statlara girişte üçüncü doz aşı şartının getirildiğini açıkladı. Açıklamada, üçüncü aşısını yaptıran kişilerde 14 günlük bağışıklık süresinin aranmayacağının belirtildi.

Haber Merkezi / TFF tarafından maçlara giriş şartıyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı: Tüm dünyada, özellikle de Avrupa’da Covid-19 vaka sayılarını hızla yükselten Omikron varyantı ülkemizde de etkili olmaya başlamıştır.

Sağlık Bakanlığımızın, bizzat Sayın Bakanımızın ifadeleri ile önümüzdeki günlere dair beklentisi vaka sayılarının hızla artacağı yönündedir. O nedenle aşılanma ve uygun takvimle destek dozlarının (3 veya 4. dozlar) yapılması daha büyük önem taşımaktadır.

Bilindiği üzere karşılaşmalara seyirci olarak sadece aşı takvimini (T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan aşılardan iki doz aşı olmak ya da Covid-19 hastalığını geçirmiş olup, T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından sağlanan aşılardan bir doz aşı olmak) tamamlamış olan kişiler veya Covid-19 hastalığını geçirip üzerinden 180 gün geçmemiş olan kişiler katılım sağlayabilmektedir.

Aşı takviminin tamamlanmasını takip eden 180 günü doldurmuş olan kişilerin kombine veya bilet almak sureti ile karşılaşmalara girebilmesi için hatırlatma aşılarını olmaları gerekmektedir. 180 günlük süreyi tamamlamış olmasına rağmen hatırlatma aşılarını olmayanların müsabakalara katılmaları mümkün olmayacaktır. 3. aşılarını veya daha sonraki aşılarını yaptırmış olan kişiler için 14 günlük bağışıklık süresi aranmayacaktır.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Sabırla Sandığı Bekleyeceğiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kendilerinin sokağa çıkmasını istediğini ancak bu baskıya rağmen sokağa çıkmayacaklarını belirterek, “otoriter yönetimi sandık yoluyla değiştireceklerini” kaydetti.

Kılıçdaroğlu, 2022 yılının gazetecilerle yaptığı ilk değerlendirme toplantısında ekonomi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, CHP’li belediyelere ilişkin tartışmalar, cumhurbaşkanlığı adaylığı gibi çok sayıda konu başlığına ilişkin soruları yanıtladı.

DW Türkçe’den Gülsen Solaker’in haberine göre; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün yaptığı “Sokaklara döküleceklermiş, ya siz 15 Temmuz’u görmediniz mi? Cumhur İttifakı sizi gideceğiniz yere kadar süpürecektir” açıklamasını hayretle karşıladığını belirten Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın “hayal dünyasında yaşadığını” yorumu yaptı.

Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bu sözlerini “gülümseyerek karşıladığını” belirterek, şöyle konuştu:

“Biz tam tersine arkadaşlara ‘sokaklara çıkmayacaksınız, sabırla sandığı bekleyeceksiniz’ diyoruz. Ama beyefendi hayal aleminde yaşadığı için… Etrafındaki danışmanları da mı söylemiyor? Beni dinlemesini beklemiyorum tabii ama hayal dünyasının dışına da çıkması lazım. Hangi taşkınlık? Tam tersine sakince bekleyeceksiniz, otoriter yönetimi demokratik yolla değiştireceksiniz diyoruz. O bizim sokağa çıkmamızı istiyor ama çıkmayacağız, baskı kuracak, zorlayacak ama çıkmayacağız.”

“Sokağa çıkmayacağız” sözünden kastettiğinin kontrolsüz şekilde çıkılıp, şiddet olaylarına neden olmak olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, demokratik yollarla izin alınan gösteri ve miting tarzı faaliyetlerin doğal olduğunu belirtti. CHP lideri, “Onlar özel bir çatışma alanı yaratmak istiyorlar, biz o tuzağa düşmüyoruz. 15 Temmuz’u da onun için söylüyor, onun hayal ettiği o” diye konuştu.

Yatırım ve istihdam için yeni proje hazırlıyoruz

AKP iktidarının ekonomiyi iyi yönetemediğini ve ülkenin savrulduğunu söyleyen Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın ekonomideki sorunların çözümüne yönelik olarak vatandaşlara nasıl güven vereceğinin sorulması üzerine ise iktidara gelmeleri durumunda atacakları adımları sıraladı.

Kılıçdaroğlu, iktidara geldiklerinde ilk bir haftada Stratejik Planlama Teşkilatı’nın kurulacağını ve Türkiye’nin bütün rakamlarını talep edeceklerini söyleyerek, ikinci adım olarak Ekonomik ve Sosyal Konsey’i toplayacaklarını, o sırada çiftçilerin ve esnafların kredi faizlerini de sileceklerini kaydetti.

İstihdam ve yatırım alanında Türkiye’nin güçlü olabileceği alanlarla ilgili parti yetkililerinin bir hazırlık yaptığını ve yakında bu yeni projeyi açıklayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İktidara gelip, Erdoğan’ı yolcu ettiğimizde yerine gelecek olan cumhurbaşkanı bir numaralı kararnamenin gereğini yapmak zorunda. Yani devletin üst düzeydeki bütün bürokratlarının istifa etmesi gerekiyor. Siz oraya yeni isimler atamak durumundasınız. İktidara gelince kimleri atayalım diye oturup düşünemezsiniz. Yok öyle bir şey. Bugünden her şeyin planını yapıyoruz. Süratli şekilde atamalar yapılacak.”

Kılıçdaroğlu, bu atamalarda parti ayrımı gözetmeyerek, liyakate göre davranacaklarının da altını çizdi.

“Zamları geri alabilecekler mi?”

Ekonominin ne kadar kötüye gittiğini Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinin de iyi bildiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Köpük alma söylemi politik bir söylem. Zamları geri alabilecekler mi? Erdoğan ekonomiyi de Türkiye’yi de yönetemiyor. Buna kapasitesi yok. Freni patlayan bir kamyona bindirdi 84 milyonu, yokuş aşağı gidiyoruz” dedi.

Kılıçdaroğlu, “ülkenin yönetilemez durumda olması nedeniyle” Erdoğan’ın erken seçime gitmek zorunda olduğunu dile getirerek, “faiz sebep, enflasyon sonuç” teorisinin iflas ettiğini söyledi.

CHP lideri sözlerini şöyle sürdürdü:

“Faizler düşmedi, aksine yükseldi. Bir bankaya gidin, kredi çekmek isteyince göreceksiniz faizler 17’den 25’e çıktı. Tüketici kredisi alacaksanız, bir Eylül’e bakın bir de şimdi bakın, faizler artmış. Devletin 5 yıllık borçlanma kağıtlarına bakın, o da çıktı. En büyük kazığı yiyen de yine Hazine’nin kendisi.”

Kılıçdaroğlu, çok sayıda yolsuzluk dosyasının bulunduğunu, bunların devletin hafızasında yer aldığını ve zamanı gelince bunların gereğini yapacaklarını ifade ederek, “20 Aralık’ta olanları ve 128 milyar meselesini unutacağımızı kimse düşünmesin, günü gelecek bütün ayrıntılar paylaşılacak” diye konuştu.

“İstanbul’daki kamu zararı 13 milyardan fazla”

Kılıçdaroğlu, iktidarın ekonomideki kötü gidişi unutturmak için İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili iddiaları ortaya atarak gündemi değiştirmeye çalıştığını da belirtti.

Bir soruşturma açılacaksa belediye için çalışacak kişilere iyi hal kağıdı veren Adalet Bakanlığı için açılması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Bizim belediyeler zaten sürekli denetleniyor, buna alışıklar” dedi.

Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin önceki başkanlık dönemi ile ilgili el konulan 34 yolsuzluk dosyası ile ilgili hiçbir gelişme olmamasını da eleştirerek, bu dosyaların sonuçlarının nerede olduğunu sordu.

“İstanbul AKP’nin yandaşlarını yemlediği büyük bir havuzdu, ciddi rant vardı orada” diyen Kılıçdaroğlu, sadece bu 34 dosya ile ilgili İstanbul için tespit edilen toplam kamu zararını 13 milyar 202 milyon TL olarak açıkladı.

“Cumhurbaşkanı için kim değil, nasıl sorusu sorulmalı”

Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayının kim olacağı ile ilgili tartışmalar hakkında da konuşarak, “Cumhurbaşkanı adayının devleti tanıması lazım, devleti tanımayan birisinin çıkmasını doğru bulmam” yorumu yaptı.

Millet İttifakı’nın kendisine “aday ol” demesi durumunda bundan tabii ki onur duyacağını dile getiren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ama yanlış yapıyoruz. Hep kimin aday olacağını tartışıyoruz. Oysa nasıl bir cumhurbaşkanına ihtiyaç duyulduğunun halka sorulması lazım, anketlerde de bunun sorulması lazım. Bu ülke nasıl bir cumhurbaşkanı istiyor, bunun tartışmasının yapılması lazım.”

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanına devletin teslim edileceğini ve bu nedenle güven vermesi gerektiğinin altını çizerek, “Ya şöyle bir şey olursa? Seçildi, geldi. (Bu kişi) ‘Ne kadar güzel, bütün yetkiler bende, bu güçlendirilmiş parlamenter sistem de nereden çıktı’ derse ne olacak?” değerlendirmesi yaptı.

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın adaylığı ile ilgili olarak da “İstiyorsa tabii ki 100 bin imza toplayıp o da aday olabilir, bizim bir baskımız yok. Kendi yönettiği ilin hassasiyetlerini dikkate alarak bir politika yapıyor, ona da saygı duymak gerekiyor bir anlamda” diye konuştu.

Paylaşın

İllere Göre Haftalık Kovid 19 Vaka Sayıları Açıklandı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı üzerinden 18-24 Aralık tarihleri arasında il bazında her 100 bin kişide görülen Covid 19 vaka sayılarının yer aldığı haritayı paylaştı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı’nın 18-24 Aralık verilerine göre, 100 bin kişide görülen Covid-19 vaka sayısı İstanbul’da 330,51, Ankara’da 129,82, İzmir’de 68,54 oldu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabındaki paylaşımında, “18-24 Aralık arasında, 100.000 kişi içinde bir haftalık toplam yeni Covid-19 vaka sayısı il bazında neydi? Bilgiler, haftalık İnsidans haritasında” ifadelerini kullandı.

Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre Türkiye’de son 24 saatte 54 bin 724 yeni vaka tespit edildi, 137 kişi hayatını kaybetti. Türkiye’de vaka sayıları en son 22 Nisan 2021’de 50 bini geçmişti.

Bakan Koca, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ise, “Omicron varyantı, İstanbul’daki vaka sayılarının toplam vaka sayısının yarısını aşmasına neden oldu. Yeni varyanta bağlı vaka artışları şimdilik büyük şehirlerde dikkat çekse de aynı durum diğer illerde de kolayca yaşanabilir. Tedbirlere her yerde aynı ciddiyetle uyulmalıdır. ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Akşener’den Erdoğan’a: Hesabını Vereceksin

İYİ Parti Lideri Akşener, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, “Milletimize daha fazla çile çektirmeye hakkın yok. Boş gündemlerle tribünlere oynamaya gerek yok. Sen kızsan da bozulsan da millet iradesinden kaçış yok. Sandık elbet gelecek ve sen tutmadığın sözlerin hesabını vereceksin.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Konuşmasında hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonla ilgili eleştirilerini dile getiren İYİ Parti Lideri Akşener, “Biliyorsunuz AK Parti iktidarı 20 Aralık akşamı faiz indiriyorum deyip aslında faiz artırarak küçük yatırımcıyı çarpmıştı. 31 Aralık gecesi de elektrikten doğalgaza, akaryakıttan köprülere, vergilerden harçlara, iğneden ipliğe kadar yaptığı zamlarla asgari ücretlinin aldığı yüzde 50 zammı da çarptı. Zammı geceyarısından sonra geçerli ilan ederek zamları enflasyondan kaçırıp milyonlarca memur ve emeklimizin yeni yıl zamlarını da çarpmış oldu.” dedi.

Ekonomi yönetiminde yapılan görev değişikliklerine de tepki gösteren Akşener, “Damat kadar başınıza taş düşsün derken damadının manevi halefi, Nureddin Nebati gibi bir liyakat abidesini ekonominin üstüne meteor gibi düşürdün. Sana kaç kere söyledim; önce ekonomiye olan güveni tesis edeceksin. Hazine’nin başına bakan diye getirdiğin Nebati kuyrukluyıldızı milletimiz çarpıldıkça utanmadan gözlerindeki ışıltıdan bahsediyor.” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Lideri, konuşmasının devamında, “Şimdi ben de sana sormak istiyorum Sayın Erdoğan; vatandaş çarpıldıkça senin de gözlerin ışıl ışıl oluyor mu? Elektrik faturaları yüzde 127 artınca, kara kışta doğalgaza yaptığın zamdan sonra senin gözlerin de ışıldıyor mu?Milletimizi enflasyona ezdirirken senin de gözlerin ışıldıyor mu? Esnaflarımız, kobilerimiz iflasın eşiğindeyken senin de gözlerin ışıldıyor mu? Dolar düştü, haydi etiketleri indirin diye kürsülerden esiyordun. 31 Aralık gecesi kendi kendini bir kez daha yalancı çıkartıp milletin sırtına zamları bindirince senin de gözlerin ışıldıyor muydu?” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısına konuştu. Akşener’in açıklamalarından satır başları:

“Sayın Erdoğan ve ucube sisteminin elinde milletçe, zorluklarla mücadele ederek geçirdiğimiz bir yılı daha geride bıraktık. Her yeni yıl yeni bir umuttur. İnanıyorum ki yeni yılla birlikte Türkiye makus tarihini yenecek, yeni bir siyasi iklim ve kadrolarla hak ettiği huzura erecek.

Yeni yıla zam kâbusuyla girdik. AK Parti iktidarı 20 Aralık akşamı faiz indiriyorum deyip aslında faiz yatırımcıyı çarpmıştı. 31 Aralık gecesi de iğneden ipliğe kadar yaptığı zamlarla asgari ücretlinin aldığı yüzde 50 zammı çarptı.

Zamları enflasyondan kaçırıp milyonlarca memur ve emeklimizin yeni yıl zammını çarpmış oldu. Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının dolandırıcıları bile kıskandıran yönetim anlayışı sağ olsun yeni yıla zamlarla girdik.

Vicdansızca yapılan bu rekor zamlar iktidarın beceriksizliğidir. Sayın Erdoğan biz üzerimize düşeni yaptık, seni defalarca uyardık. Ekonominin e’sinden anlamayan insanları göreve getirdin. Damadının halefi Nurettin Nebati gibi liyakat abidesini ekonominin üstüne meteor gibi düşürdün.

Hazine’nin başına bakan diye getirdiğin ‘Nebati kuyruklu yıldızı’ milletimiz çarpıldıkça, utanmadan gözlerindeki ışıltıdan bahsediyor. Hal böyleyken elektrik faturaları yüzde 127 artınca kara kışta, doğalgaza yaptığın zamdan sonra senin de gözlerin ışıldıyor mu?

Milletimize daha fazla çile çektirmeye hakkın yok. Boş gündemlerle tribünlere oynamaya gerek yok. Sen kızsan da bozulsan da millet iradesinden kaçış yok. Sandık elbet gelecek ve sen tutmadığın sözlerin hesabını vereceksin.

“2021 yılını meydanlarda, sokaklarda geçirdik”

Bu iktidar gidince her bir vatandaşımız daha çok kazanacak. İktidar yan gelip yatarken, Saray’daki sefa tüm haşmetiyle sürerken ben ve arkadaşlarım 2021 yılını meydanlarda, sokaklarda geçirdik.

Erdoğan, geçtiğimiz yıl “Sağlıkçılarımızın hakları ödenmez” dedi, nitekim dediğini de yaptı. Haklarını ödemedi.

Buradan Sayın Erdoğan’a sesleniyorum, sağlık çalışanlarımız senin danışmanların gibi 5-10 maaş istemiyor. Istakozlu ziyafetlerde de gözleri yok. Sadece hak ettikleri maaşı almak istiyorlar.

Adaletsiz ‘döner sermaye’ sistemi yerine emekliliğe yansıyan adil maaşlar almanızı sağlayacağız. Ayrıca taşeron ve sözleşmeli hizmete de son vereceğiz.

Geçtiğimiz yıl Türkiye’yi terk edip geleceğini, başka ülkelerde arayan doktorlarımızın sayısı Türk Tabipler Birliği rakamlarına göre 1361.

Sayın Erdoğan bu insanlarımıza yazık değil mi? Bu ailelere yazık değil mi? Onları vergileri ile okutan, bu aziz millete yazık değil mi? Bu ülkenin evlatları, neden doğup büyüdükleri toprakları terk edip gidiyor? Neden ata yurduna veda ediyor? Neden gurbette gelecek arıyor? Senin yüzünden Sayın Erdoğan, senin yüzünden.

Buradan yurt dışına giden ve gitmek için hazırlık yapan çok değerli hekimlerimize sesleniyorum: Lütfen sabredin. İlk seçimlerden sonra Sayın Erdoğan ve onun kurduğu bu ucube düzen gidiyor bundan emin olun. O sandık gelecek ve Türkiye iyi kadrolarla, iyi insanlarla, güneşli günlere yürüyecek.

“Beceriksizliğin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz”

Geçen 20 yılda 8 kere değişen Milli Eğitim Bakanı ve 15 kere değişen milli eğitim sistemiyle istikrarsızlığın ve beceriksizliğin sonuçlarını hep birlikte yaşıyoruz.

İyi Parti olarak, eğitim politikalarındaki vasatlığın önüne geçip, ülkemize ve çocuklarımıza reva görülen bu eğri düzene, “dur” demek için, İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’ni hazırladık.

Bilimsel düşünceden ve bilimin kılavuzluğundan taviz vermeden; eğitimin kalitesini artırmak, fırsat eşitliğini sağlamak, Nitelikli ve iyi insanlar yetiştirmek için planladığımız, iyileştirilmiş Eğitim Sistemi, milletimize ve memleketimize, hayırlı uğurlu olsun! İyileştirilmiş Eğitim Sistemi’nde ele aldığımız birinci başlık; Eğitimde Fırsat Eşitsizliği. Bugün; Bingöllü Murat ile Ankaralı Zeynep,Ordulu Atakan ile İstanbullu Tuğçe, Cumhuriyetimizin sunduğu imkânlardan, eşit şekilde faydalanamıyor. İyi ve dengeli beslenemeyen, ailesinin sosyoekonomik durumu ve eğitim seviyesi, yeterli olmayan çocuklarımız; fırsat eşitsizliğiyle, daha ilköğretimdeyken tanışıyor.

Bunun en acı örneklerini, pandemi döneminde yaşadık. 7 yaşında öğretmenine daha yeni alışan Ali’den; 17 yaşında üniversite hayalleri kuran Buse’ye kadar, bütün çocuklarımızın içinde bulunduğu dijital uçuruma, birlikte şahit olduk. Sosyal devletin öncelikli görevi; eğitimde fırsat eşitliğini ve kaliteli eğitime erişimi sağlamaktır. Bol miktarda bina dikip, içini de niteliksiz kadrolarla doldurmayı değil; ülkenin geleceğini, milletin yararını öncelemektir.

Biz, İyi Parti iktidarında; 21’inci yüzyılın gereksinimlerine ve zamanın ruhuna uygun olarak; bugün sadece bazı çocukların sahip olduğu fırsatlara, tüm çocuklarımızın sahip olduğu, adil bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bugün maalesef, 1 milyon 248 bin öğrencimiz, taşımalı eğitim sisteminde. Bu çocuklarımızın, bu sistemle, sağlıklı ve kaliteli bir eğitim imkânına kavuşması, maalesef mümkün değil.

Bu yüzden biz, İyi Parti olarak; tarımsal kalkınmada atacağımız iddialı adımlar ile, öncelikle, kırsal bölgelerimizi yeniden cazip hâle getireceğiz. Sonrasında ise, köy okullarını yeniden açarak, taşımalı eğitime, süratle son vereceğiz.

“Çocuk işçiliğine bir an önce, son vereceğiz”

Son verilere göre, eğitime erişimi olmayan, ya da kısıtlı erişimi olan, ve yasadışı çalıştırılan, 720 bin çocuk işçimiz var. İyi Parti iktidarında; çocuklarımızın ellerine, bedenlerinden büyük çekiçler verilmesine, asla izin vermeyeceğiz.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile eşgüdümlü çalışarak, çocuk işçiliğine bir an önce, son vereceğiz. Eğitimde vazgeçebileceğimiz hiçbir çocuğumuz yok. Bu sebeple; 12 yıllık zorunlu eğitim çerçevesinde, okullaşma oranlarını, alacağımız tedbirler ve sıkı bir denetim anlayışıyla, yüzde yüze çıkaracağız.

İyileştirilmiş Eğitim Sistemi kapsamında ele aldığımız, ikinci başlık ise; “Eğitimde kalite.” Bugün ne yazık ki; ulusal ve uluslararası göstergeler, ülkemizde, zorunlu eğitim çağındaki çocuklarımızın, temel bilgi, beceri ve yeterlilik açısından, yoksun olduğuna işaret ediyor.

Dünya Bankası’nın verilerine göre; Türkiye’de, 10 ile 14 yaş arasındaki, her 5 çocuğumuzdan 1’i, öğrenme yoksulu. Yani maalesef, her 5 çocuğumuzdan 1’i, bir metni okuyamıyor, okusa bile, okuduğunu anlayamıyor. Üstelik, ülkemizi etkisi altına alan, Covid-19 süreciyle birlikte, çocuklarımızın 2 yıldır okullarından uzak kaldığını düşünürsek; öğrenme yoksulluğunun da, ciddi oranda arttığını söyleyebiliriz.

Eğitimde kalite; ailede başlayıp, çevrede devam eden, okulda pekişip, iş hayatında devam eden, döngüsel bir süreçtir. Bir anlam seferberliği, bir değer yolculuğudur.

İşte bu yüzden biz, İyi Parti olarak; öğrenme yoksulluğunun önüne geçmek için, Eğitimin kaliteli ve sürdürülebilir olması için; “ezber temelli eğitimden, beceri temelli eğitime; sınav odaklı eğitimden, süreç odaklı eğitime” geçeceğiz.”

Paylaşın

Selahattin Demirtaş: MHP, AKP’yi Adım Adım Bitiriyor

Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklamada, “Sanırım MHP, son derece akıllıca bir muhalefet taktiğiyle AKP’yi adım adım bitiriyor. Bu arada kendileri de bitiyor ama olsun, Türkiye bu fedakarlığı asla (yani bir ay falan) unutmayacak.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığıyla kullandı sosyal medya hesabından bu sabah bir açıklama yaptı.

Demirtaş, açıklamasında, “Sanırım MHP, son derece akıllıca bir muhalefet taktiğiyle AKP’yi adım adım bitiriyor. Bu arada kendileri de bitiyor ama olsun, Türkiye bu fedakarlığı asla (yani bir ay falan) unutmayacak.” ifadelerini kullandı.

Selahattin Demirtaş, daha önce yaptığı açıklamalarda erken seçime dair talebini de birçok kez dile getirmişti.

Selahattin Demirtaş hakkında

Siyasetçi, avukat, yazar, şair, ressam, çizer.

10 Nisan 1973’te Diyarbakır’ın merkez Sur ilçesinin Suriçi semtinde doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 2004’te İHD Diyarbakır Şube Başkanı oldu. 2007 seçimlerinde Diyarbakır milletvekili seçildi.

2014’te Figen Yüksekdağ ile birlikte, çeşitli partilerin ve siyasi oluşumların bir araya gelerek kurduğu Halkların Demokrasi Partisinin (HDP) eş genel başkanlığına seçildi.

Bu görevini sürdürürken ve İstanbul milletvekiliyken 4 Kasım 2016 gecesi, HDP’li 10 milletvekili ile birlikte gözaltına alındı, ardından tutuklandı.

Hapishanede yazdığı Seher (2017) ve Devran (2019) adlarında iki öykü kitabı ile Leylan (2020) ve Efsun (2021) adlarında iki romanı yayımlandı. Bunların yanı sıra, yaptığı şarkılar çeşitli sanatçılar tarafından seslendirildi. Ayrıca yayımlanmış resim, kara kalem ve karikatür çalışmaları da bulunuyor.

Halen, Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tutuluyor. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) “serbest bırakılsın” kararına rağmen serbest bırakılmıyor.

Paylaşın

Yeni Veriler Omicron’un Daha Az Şiddetli Geçtiğini Destekliyor

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), Koronavirüsün Omicron varyantının üst solunum yollarını etkilediğini, daha önceki varyantlara oranla daha hafif belirtilere yol açtığını ve bazı yerlerde hızla artan vaka sayılarına karşın düşük ölüm oranları kaydedildiğini bildirdi.

Örgütün vaka direktörü Abdi Mahamud, Cenevre’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “Omicron’un üst solunum yollarını enfekte ettiğine ilişkin giderek daha fazla sayıda araştırma görüyoruz. Diğer varyantlar akciğerleri etkileyerek ağır zatürreye yol açıyordu” dedi. Mahamud, “Bu müjdeli bir haber olabilir, ama kanıtlanması için daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var” şeklinde konuştu.

İlk kez Kasım ayı sonunda tespit edilen ve birçok mutasyona uğradığı anlaşılan Omicron varyantı, WHO verilerine göre en az 128 ülkede görüldü. Omicron’un hızla yayılması, Kovid nedeniyle yaklaşık iki yıldır sekteye uğrayan hayatlarını ve ekonomiyi yeniden canlandırmak isteyenler ve ülkeler için birçok zorluğu beraberinde getiriyor.

Ancak vaka sayıları rekor seviyeye çıkarken hastaneye yatan hasta sayısı ve ölüm oranları, pandeminin önceki aşamalarına kıyasla daha düşük seyrediyor. WHO yetkilisi Mahamud, “Şu anda vaka ve ölüm sayıları arasında bağın koptuğuna tanık oluyoruz” dedi.

Abdi Mahamud’un Omicron’dan kaynaklanan ağır hastalık riskinin azaldığına ilişkin sözleri, yeni varyantın ilk tespit edildiği ülkelerden biri olan Güney Afrika’dan gelen araştırma sonuçlarıyla aynı doğrultuda. Ancak WHO yetkilisi Mahamud, Güney Afrika’nın genç bir nüfusu bulunduğuna dikkat çekerek bir istisna olduğu uyarısında bulundu.

Yetkili, Omicron’un yüksek bulaşıcılık oranının birkaç hafta içinde birçok yerde baskın varyant haline gelmesi anlamı taşıdığını, bu durumun, aşısız nüfus oranı yüksek ülkelerde sağlık sistemlerini tehdit edeceğini söyledi.

Esas zorluk aşılar değil aşılama

Mahamud, Omicron varyantının antikorlardan kaçmayı başarmasına rağmen, Kovid-19 aşılarının T hücrelerinden ikincil bağışıklık yanıtı elde ederek hala koruma sağladığını söyledi. “Tahminimiz, Omicron nedeniyle hastaneye yatış ve ölüm riskine karşı korumanın devam edeceği yönünde” diyen Mahamud, bu durumun, Omicron vakalarının çok düşük olduğu Çin’de kullanılan Sinopharm ve Sinovac aşıları için de geçerli olduğunu söyledi.

Mahamud, “Mesele aşı değil, aşılama ve savunmasız nüfuslara erişim” dedi. Omicron’a özel bir aşı gerekip gerekmediğine ilişkin bir soruya bunu belirlemek için henüz çok erken olduğu şeklinde yanıt veren Mahamud, Omicron için aşı üretme kararı almanın küresel eşgüdüm gerektirdiğini, bu kararın sadece aşı üreticilerine bırakılamayacağını kaydetti.

“Omicron için aşı geliştirirsiniz, sonra da daha bulaşıcı ya da bağışıklık sistemini daha kolay alt eden bir varyant çıkar” diyen Mahamud, WHO’dan teknik bir ekibin kısa süre önce aşı içeriği konusunda bir toplantı yaptığını bildirdi.

Mahamud, Omicron’un etkisini azaltmanın en iyi yolunun bazı ülkelerde üçüncü ve dördüncü doz takviye doz aşı yapmak değil, WHO’nun her ülke nüfusunun yüzde 70’inin Temmuz ayına kadar aşılanması hedefini tutturmak olduğunu kaydetti. Omicron varyantına bağlı olarak vaka sayılarının artması üzerine ABD dahil bazı ülkeler, herhangi bir belirti göstermeyenlerin işe ya da okula dönmesini sağlamak amacıyla izolasyon ve karantina süreçlerini kısaltma yoluna gitti.

Paylaşın

Erkan Baş: AKP Bir Düyun-u Umumiye İktidarıdır

TBMM’de yaptığı haftalık basın toplantısında, ekonomi gündemine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erken Baş, “AKP bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yayımlanan enflasyon verilerinin gerçeği yansıtmadığını savunan Baş, “TÜİK’e göre bile rakamlar ürkütücü boyutlarda ve TÜİK’in bile indiremediğini gösterdiği için önemli yoksa gerçekte TÜİK’in açıkladığının çok üstünde olduğunu bu ülkede yaşayan herkes biliyor” dedi.

Erdoğan’ın önceki gün sarf ettiği “Milletimize aşığız” sözlerini hatırlatan TİP Lideri Baş şöyle konuştu:

“Elektriğe, doğal gaza, benzine, mazota, sigara ve içkiye, buğdaya arpaya, ulaşıma olağanüstü zamlar geldi. Üstüne, dün TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamı yine gerçeği yansıtmasa da son 20 yılın en yüksek enflasyonuyla karşılaştık.TÜİK’e göre bile rakamlar ürkütücü boyutlarda ve TÜİK’in bile indiremediğini gösterdiği için önemli yoksa gerçekte TÜİK’in açıkladığının çok üstünde olduğunu bu ülkede yaşayan herkes biliyor

AKP seçmeninin yarısı enflasyonun yüzde 100 olduğunu düşünüyor. Kimseyi inandıramazlar bu rakamlara çünkü halk lafa değil, cebine bakıyor. Ancak işçiye memura emekliye daha az vermek için sayılarla oynuyorlar. Zamlar, enflasyon yetmemiş olacak ki dün akşam saatlerinde AKP’li Cumhurbaşkanı da yaptığı açıklamayla milyonlarca emekliyi, memuru hayat pahalılığına ezdireceğini, insanlarımızı açlık sınırının altında yaşamaya mahkum edeceğini ilan etti.

Bir de utanmadan “Milletimize aşığız” diyor. Aşk gibi güzel bir sözcüğü bile kirletiyor. Tayyip Erdoğan aşkı bilmez, sevgiyi bilmez… Bunlar sadece parayı bilir, koltukları bilir. Onlar millet diyorlar ya, aslında açlık sınırında yaşama mahkum ettiği halktan toplayacakları vergiden başka hiçbir şey düşünmüyorlar. Bizden zorla toplayıp, soyup cebine attıklarına, yandaşlarına aktardıklarını, patronlara dağıttıklarını ve dağıtacaklarını düşünüyorlar.

Milyonlarca insan, biz hepimiz, elektriğe gelen zamlardan sonra ödeyeceğimiz paraları hesaplıyoruz, nasıl ödeyeceğiz bunları diye dertleniyoruz mesela… Bu iktidarın elektrik işlerini verdiği şirketlere her ay 34 milyar lirayı boş vere biz ödüyoruz. *Yeni bütçeye göre, her ay yalnızca sağlık ve karayollarında 4 milyar liraya yakın bir kaynağı yandaş müteahhitlerine aktarıyorlar. Biz çalışıyoruz, didiniyoruz çocuğumuza karşı yüzümüz kızarıyor, en temel ihtiyaçlarını alamayacağız diye öfkeden gözlerimiz yaşarıyor ama 4 milyar lira haybeye bir avuç yandaşa gidiyor!

Tarihe büyük soygun olarak geçecek 20 Aralık gecesi, önceden haber verdikleri patronlara döviz satışları üzerinden milyarlarca lira kazandırdılar. İspat da edeceğiz. Halk ise bugün çok daha fakir. Herkes yoksulluk konuşuyor, bu yoksulluğun nedeni Saraydır, bu iktidardır. Bu yoksulluğun nedeni iktidarın bir avuç azgın azınlığı zengin eden ekonomi politikalarıdır!

“AKP iktidarı basbayağı bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır”

Yüzde 50 zam yaptık dediğin asgari ücretteki artış, 1 Şubat günü ilk zamlı maaşlarını alacak insanlar ve 3 Şubat bilemedin, 5 Şubat günü elimizde beş kuruş kalmayacak zam tamamen erimiş olacak. İşgalciler, emperyalistler, sarayla bir olup bu ülkenin kasasına Düyun-u Umumiye diye bir hortum bağlamışlardı. Bu iktidar da vatandaşın, bizim ceplerimize yeni bir hortum bağladın. AKP iktidarı basbayağı bir Düyun-u Umumiye iktidarıdır.

Halktan aldığını ya cebine atıyorsun ya yandaşına veriyorsun. Sen bu halka savaş açmış bir iktidarsın. Seni devireceğiz. Halktan çaldığın her şeyi, halka iade edeceğiz. Kamu Özel İşbirliği projelerini, halkın parasını çarçur ettiğin tüm projeleri kamuya iade edeceğiz. Elektrik, doğalgaz, su, internet gibi işlerdeki aracılıkları kaldıracağız. ÖTV’leri kaldıracağız. Özelleştirdiğin tüm değerlerimizi halka geri vereceğiz.

Türkiye İşçi Partisi olarak ilan ediyoruz: Yarından itibaren sokaklardayız. Halkın hemen seçim talebini gerçek yapmak için var gücümüzle çalışacağız. Buradan tüm parti üyelerimize, dostlarımıza, yurttaşlarımıza çağrı yapıyorum: Tüm TİP üyeleri, dostları, gönüllüleri, sokak sokak, mahalle mahalle, halktan erken seçim talebini alacak.

Göreceğiz bakalım, halk ne istiyor. Emekliler ne istiyor, emekçiler ne istiyor, kadınlar ne istiyor, gençler ne istiyor, işçiler ne istiyor. Göreceğiz… Bunlar o kadar üç kağıtçı bir iktidar ki büyük marifetmiş gibi elektrik faturalarından TRT vergisini kaldırdılar. Sonra gittiler tarihin en büyük zammını yaptılar. Toplumu fakirleştirdikleri yetmiyor, bir de sırtlarına fatura yükü vuruyorlar. Yine söylüyoruz, Türkiye toplumu artık çalışan köleliğe mahkum ediliyor, yoksulluk döngüsüne sokuluyor.

Saray Rejimi göz göre göre toplumun insan hakkı olan elektriğe, suya, doğalgaza erişimini kısıtlıyor. Bu iş böyle gitmez! Bakın bizim çözümümüz açık, net: Yandaşlarınıza, beşli çetelerinize, akrabalarınıza dağıttığınız bütün elektrik, su, doğalgaz hizmetlerini kamulaştıracağız. İnsan hakkı olan kullanımın değil, israf, çarçur edilen elektriğin peşine düşüp, faturayı yurttaşlarımıza değil, memleketimizin havasına suyuna toprağına zarar veren şirketlere, büyük servet sahiplerine ödeteceğiz.

2022 yılında Türkiye’de hiçbir hane elektrik, su, doğalgaz derdine düşmemeli. Bu zulmü yaşattığınız nice yurttaşımız için bu korkunç düzenin mimarlarından hesap soracağız. Tüm yurttaşlarımıza sesleniyoruz, en temel ihtiyaçlarınız için patronlara haybeye milyarlarca lira para ödenmesini isteyen bu sisteme son verebiliriz. Bunların kurduğu düzen yıkılmalıdır. Hep birlikte mücadele edersek yıkılabilir, insanca hakça yaşayacağımız bir düzeni hep birlikte kurabiliriz.

Türkiye’de asgari ücretle çalışmak, adeta fakirliğe mahkum edilme haline geldi. Bugün dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 400 lira iken, iki kişinin asgari maaşı bu sınırın altında kalıyor. AKP kendi karakterine uygun olarak, bir elle verdiği zammı, diğer eliyle toplumun cebinden kaşla göz arasında kepçeyle çekmektedir. Bu zam yetersizdir ve enflasyonun çıldırdığı Türkiye’de vitrin süsü olmaktan öteye geçemez. Artık Türkiye’de yaşayan her vatandaş, her mühendis, öğretmen, işçi, doktor, öğrenci, hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

Toplumda belli standartları korumak için, herkes en azından insanca hayatını sürdürsün diye olması gereken asgari ücret, devlet eliyle herkesi güvencesiz hale getirmiş, Türkiye’yi yoksullukta birleştirmiştir. Yine yurttaşlarımıza sesleniyoruz: Biraz dikkatli baktığımızda AKP’nin tüm ekonomik tercihlerinin ülkenin tepesine çökmüş, toplumun yüzde 1’i bile etmeyen azgın azınlıktan yana olduğunu görüyoruz. O azgın azınlık rahat yaşasın diye bu ülkenin yüzde 99’undan fazlası sürekli yoksullaşıyor ve onların zenginliğinin bedelini biz, halk ödüyor. AKP’nin yoksulluğa mahkum ettiği bizler, bu ülkenin yüzde 99’unu oluşturan emeği ile geçinmeye çalışanlar birleşmeli ve bu düzenin kaderimiz olmadığını göstermeliyiz.

Paylaşın