Milyonlarca Iraklı ve Suriyeli İçme Suyu Bulamıyor!

İklim değişikliği nedeniyle sıcaklıklar artmaya devam ederken Irak ve Suriye’de milyonlarca insan temiz su, elektrik ve gıdaya erişim riskiyle karşı karşıya. Ayrıca, yağışlardaki azalma yaşanan kuraklığı rekor düzey çıkarmış düzeyde.

Haber Merkezi / Uzmanlar, bu durumun, yıllarca süren savaş ve yolsuzlukla hırpalanmış iki ulus için acil durum anlamına geldiğini dile getiriyor. Kuraklık elektrik kaynaklarını etkiliyor çünkü düşük su seviyesi barajların düzgün çalışmasını etkiliyor, bu da başta sağlık tesisleri de dahil olmak üzere temel altyapıyı hizmetlerinin aksamasına neden oluyor. Kuraklığın beş milyonu Suriye’de olmak üzere toplam 12 milyondan fazla insanı etkilediği belirtiliyor.

Kuraklık, yaklaşık 400 kilometrekarelik ekilebilir alanı kullanılamaz hale getirdi ve Suriye’nin kuzeyinde normal şartlar altında üç milyon kişiye enerji sağlayan en az iki fabrika kapanma riskiyle karşı karşıya.

“Benzeri görülmemiş bir felaket olacak”

Yardım kuruluşlarından Norveç Mülteci Konseyi’nin Bölge Direktörü Carsten Hansen, Suriye’de hala yerinden edilmiş yüz binlerce Iraklı ve hala hayatlarını kurtarmak için kaçan Iraklılar için kuraklığın yakında bir kriz haline geleceğini söyledi. Hansen, kuraklığın daha fazla insanın yerinden edilmeye iten benzeri görülmemiş bir felaket olacağını belirtti.

Bir diğer yardım kuruluşu CARE’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölge şefi Nirvana Shawky, yetkilileri ve bağış yapan hükümetleri hayat kurtarmak için hızlı hareket etmeye çağırdı. Danimarka Mülteci Konseyi’nden Gerry Garvey ise, “Kaybedecek zaman yok” diyerek, su krizinin zaten istikrarsızlaşmış bir bölgede çatışmayı artırmasının muhtemel olduğunu söyledi.

Paylaşın

İslam Kültürünün Sembollerinden: Cezayir Kasbahı

UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan ve her yıl dünyanın her yerinden binlerce turisti kendine çeken Cezayir Kasbahı, Akdeniz’in batı kesiminde ve Sahra altı Afrika’da şehir planlaması üzerinde geniş etkisi olan tarihi bir Mağrip şehrinin olağanüstü bir örneğidir.

Haber Merkezi / Yaklaşık 50.000 kişinin yaşadığı ve oldukça engebeli bir alanda yer alan bu yaşam ortamında, geleneksel evler, saraylar, hamamlar, camiler ve tarihi çarşılar hala korunmaktadır.

Cezayir Kasbahı, 16. ve 17. yüzyıllarda Kuzey Afrika, Endülüs ve Sahra altı Afrika’da mimari ve şehir planlaması üzerinde önemli bir etki yapmıştır.

Cezayir Kasbahı, Akdeniz Müslüman kültürünü temsil eden geleneksel bir insan yerleşiminin olağanüstü bir örneğidir.

Kasbah, biçim ve konsept (çok yoğun kentsel planlama), inşaat malzemeleri (toprak tuğla, toprak ve kireç sıva, taş ve ahşap) ve ayrıca kullanım (konut, ticaret, kült) ve popülerlik açısından dikkate değer bir özgünlüğe tanıklık ediyor.

Cezayir Kasbahı, 1992 yılında UNESCO tarafından bir Dünya Mirası olarak ilan edilmiştir.

Cezayir Kasbahı, Cezayir şehrinin kalesi ve kale etrafında yer alan geleneksel meydandır. Daha genel olarak, bir kasbah birçok Kuzey Afrika kenti ve kasabasında yer alan duvarlı kalelerdir.

Akdeniz’e bakan bir plato üzerine inşa edilen Kasbah, bugün ihmal edilen bir alan görünümünde olsa da her yıl dünyanın her yerinden binlerce turisti kendine çekmektedir.

Paylaşın

Yaşlanma ve Kanserde ‘Çöp DNA’ Dizisinin Potansiyel Rolü

Bir grup bilim insanı yakın zamanda, belirli hücre tiplerinde yaşlanmayı önlediği gösterilen telomeraz geninin aktivitesini yönlendirdiği görülen VNTR2-1 olarak da bilinen bir DNA bölgesi tanımladılar. Telomeraz geninin nasıl düzenlendiğini ve aktive edildiğini ve neden sadece belirli hücre tiplerinde aktif olduğunu bilmek, bir gün insanların nasıl yaşlandığını ve kanserin yayılmasını nasıl durduracağını anlamada anahtar olabilir.

Haber Merkezi / Bilim insanları, hücrelerin nasıl yaşlandığını biliyorlardı, ancak bunun tam olarak nasıl çalıştığı belirsizliğini koruyordu. Washington Eyalet Üniversitesi’nden bir grup bilim insanı tarafından yürütülen yeni bir araştırmadan elde edilen bulgular, bu bulmacanın küçük bir parçasını çözmüş olabilirler. Araştırma , Proceedings of the National Academy of Sciences (PNAS) dergisinde yayınlandı.

Jiyue Zhu başkanlığındaki bir araştırma ekibi, yakın zamanda, belirli tiplerde yaşlanmayı önlediği gösterilen telomeraz geninin aktivitesini yönlendirdiği görülen VNTR2-1 olarak bilinen bir DNA bölgesi tespit etti. 

Telomeraz geni, telomerlerin üretilmesine yardımcı olan telomeraz enziminin aktivitesini kontrol eder. Normal hücrelerde, hücreler bölünmeden önce DNA’larını her kopyaladıklarında telomerlerin uzunluğu biraz daha kısalır. Telomerler çok kısaldığında hücreler artık çoğalamaz ve yaşlanmalarına ve ölmelerine neden olur. 

Bununla birlikte, üreme hücreleri ve kanser hücreleri de dahil olmak üzere bazı hücre tiplerinde telomeraz geninin aktivitesi, DNA kopyalandığında telomerlerin aynı uzunluğa sıfırlanmasını sağlar. Esasen bu, yeni yavrularda yaşlanma saatini yeniden başlatan şeydir, ancak aynı zamanda kanser hücrelerinin çoğalmaya ve tümör oluşturmaya devam etmesinin nedeni de budur.

Telomeraz geninin nasıl düzenlendiğini ve aktive edildiğini ve neden sadece belirli hücre türlerinde aktif olduğunu bilmek, bir gün insanların nasıl yaşlandığını ve kanserin yayılmasının nasıl durdurulacağını anlamanın anahtarı olabilir. Zhu’nun bir bilim insanı olarak kariyerinin son 20 yılını yalnızca bu genin çalışmasına odaklamasının nedeni budur.

Zhu, araştırmaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, ekibinin VNTR2-1’in telomeraz geninin aktivitesini yönlendirmeye yardımcı olduğuna dair en son bulgusunun, temsil ettiği DNA dizisi türü nedeniyle özellikle dikkate değer olduğunu söyledi.

Açıklamasının devamında “Genomumuzun neredeyse yüzde 50’si, protein kodlamayan tekrarlayan DNA’dan oluşuyor” diyen Zhu, “Bu DNA dizileri, genomumuzdaki ‘çöp DNA’ veya karanlık maddeler olarak kabul edilme eğilimindedir ve bunların incelenmesi zordur. Çalışmamız, bu birimlerden birinin aslında telomeraz geninin aktivitesini arttırmada bir işlevi olduğunu açıklamaktadır” ifadelerini kullandı.

Araştırmanın bulguları, hem insan hücre dizisinde hem de farelerde kanser hücrelerinden DNA dizisinin silinmesinin telomerlerin kısalmasına, hücrelerin yaşlanmasına ve tümörlerin büyümesinin durmasına neden olduğunu bulan bir dizi deneye dayanıyor.

Bilim insanları ardından, 1988 ve 2008 yılları arasında 100 yaş ve üzeri bir grup insanı izleyen bir çalışma olan Georgia Centenarian Study’deki Kafkas ve Afrikalı Amerikalı deneklerden alınan DNA örneklerinde dizinin uzunluğuna bakan bir çalışma yaptılar. Bilim insanları, dizinin uzunluğunun, DNA’nın 53 tekrarı veya kopyası kadar kısa ve 160 tekrar kadar uzun olduğunu buldular. Zhu, bu sonuca ilişkin “Bu çok değişkenlik gösteriyor ve çalışmamız aslında telomeraz geninin daha uzun dizili insanlarda daha aktif olduğunu gösteriyor” dedi.

Çok kısa sekanslar yalnızca Afrikalı Amerikalı katılımcılarda bulunduğundan, bu gruba daha yakından baktılar ve kontrol katılımcılarına kıyasla kısa VNTR2-1 sekansına sahip nispeten yaşlı kişinin olduğunu buldular. Ancak Zhu, daha kısa bir diziye sahip olmanın, yaşam sürenizin daha kısa olacağı anlamına gelmediğini, çünkü bu, telomeraz geninin daha az aktif olduğu ve telomer uzunluğunun daha kısa olabileceği anlamına geldiğini ve bunun da kansere yakalanma olasılığınızı azaltabileceğini kaydetti.

“Bulgularımız bize bu VNTR2-1 dizisinin nasıl yaşlandığımız ve nasıl kansere yakalandığımızın genetik çeşitliliğine katkıda bulunduğunu söylüyor” diyen Zhu, açıklamasına “Onkogenlerin – veya kanser genlerinin – ve tümör baskılayıcı genlerin kanser olmamızın tüm nedenlerini açıklamadığını biliyoruz. Araştırmamız, resmin bir onkogen mutasyonundan çok daha karmaşık olduğunu ve güçlü bir kanser oluşturduğunu gösteriyor. Bu sözde çöp DNA’ya daha yakından bakmak için araştırmamızı genişletmek için bir neden” şeklinde devam etti.

Paylaşın

Fenerbahçe ‘3 Temmuz’ İçin Harekete Geçti: TFF’ye 250 Milyon TL’lik Tazminat Davası

3 Temmuz’da uğradığı zararların tazmini için ilk adımı attıklarını açıklayan Fenerbahçe,  Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) 250 milyon TL’lik tazminat davası açıldığını duyurdu. Fenerbahçe, açıklamasının devamında, “Türk Yargısı’na olan güvenimiz sonsuzdur” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Fenerbahçe, resmi internet sitesi üzerinden 3 Temmuz’da yaşanan olaylar nedeniyle Türkiye Futbol Federasyonu’na (TFF) 250 milyon TL’lik tazminat davası açıldığını bildirdi.

Fenerbahçe taraftarına ve Türk yargısına güvenin belirtildiği açıklamada, “Fenerbahçe taraftarı, 3 Temmuz’da başlayan karanlık süreçten bugüne kadar Kulübü’ne yapılan tüm adaletsizliklerin, kumpasın ve oyunun karşısında dimdik durmuştur. Bugün, Kulübümüzün ortaya koyacağı hak arayışında da milyonlarca taraftarımızın sürecin başında olduğu gibi Fenerbahçe’nin yanında olacağına inancımız tam ve Türk Yargısı’na olan güvenimiz de sonsuzdur! Taraftarımıza bu vesile ile bir kez daha teşekkür ederiz. Milyonların arkasında dimdik durduğu Fenerbahçe için ŞİMDİ #HesapVakti!'” denildi.

Fenerbahçe’nin Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülen en büyük hukuksuzluklardan birinin mağduru olduğu belirtilen açıklamada şu ifadeler yer aldı;

“Tüm kamuoyu tarafından bilindiği üzere “2010 – 2011 SEZONU TÜRKİYE SÜPER LİGİ’NİN ŞAMPİYONU FENERBAHÇE’DİR.”

Fenerbahçe’nin ilgili sezonda şampiyon olması ve o dönem Türkiye’nin UEFA ülke puanı sıralamasındaki yeri itibariyle elde ettiği doğrudan UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı, 3 Temmuz Kumpası ile engellenmiştir.

Bu kumpası gerçekleştirenlerin, hak, hukuk ve adalet amacından uzak birer FETÖ üyesi oldukları; süreç boyunca tüm yargılamalar neticesinde alenen ortaya çıkmıştır.

Kumpasın başladığı 3 Temmuz 2011 tarihi itibariyle Fenerbahçe Başkanı, yönetimi ve taraftarlarının dik duruşu ile başlayan; Adalete Fener Yak kampanyası ile ortaya konan adalet arayışı neticesinde yapılan yeniden yargılamada tüm Fenerbahçeli yöneticilerin beraatlerine karar verilmiştir.

Ayrıca, Fenerbahçe’ye 3 Temmuz Kumpasını kuranlar yargılandıkları Kumpas Davası’nda ağır cezalara çarptırılmışlardır.

Tüm bu gerçekler ve haksızlıklar gün yüzüne çıkmasına rağmen Fenerbahçe’nin 3 Temmuz Kumpası sebebiyle doğan maddi ve manevi zararları hiçbir şekilde tazmin edilmemiştir.

Bu doğrultuda her fırsatta dile getirdiğimiz gibi Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülen en büyük hukuksuzluklardan birinin mağduru olan Fenerbahçe’nin; 3 Temmuz Kumpası sebebiyle uğramış olduğu her tür zararın tazmini için; o dönem verdiği kararlarla bu zararın oluşmasına sebebiyet veren Türkiye Futbol Federasyonu’na karşı bu sürecin ilk adımı olarak fazlaya dair haklarımız saklı tutularak 250 Milyon Türk Lirası tutarında tazminat davasını açtığımızı tüm kamuoyuna bildiririz.

Büyük Fenerbahçe taraftarı, 3 Temmuz’da başlayan karanlık süreçten bugüne kadar Kulübü’ne yapılan tüm adaletsizliklerin, kumpasın ve oyunun karşısında dimdik durmuştur. Bugün, Kulübümüzün ortaya koyacağı hak arayışında da milyonlarca taraftarımızın sürecin başında olduğu gibi Fenerbahçe’nin yanında olacağına inancımız tam ve Türk Yargısı’na olan güvenimiz de sonsuzdur! Taraftarımıza bu vesile ile bir kez daha teşekkür ederiz.

Milyonların arkasında dimdik durduğu Fenerbahçe için ŞİMDİ #HesapVakti!”

Paylaşın

Tüketici Güven Endeksi Ağustosta Geriledi!

Ekonominin genel seyri üzerine önemli verilerden olan Tüketici Güven Endeksi açıklandı. Açıklanan verilere göre, Tüketici Güven Endeksi, Ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 1,6 oranında azaldı; Temmuz ayında 79,5 olan endeks, Ağustos ayında 78,2 oldu. 

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) işbirliği ile yürütülen ağustos ayına ilişkin tüketici güven endeksi sonuçları açıklandı.

Buna göre; tüketici güveni ağustos ayında bir önceki aya göre yüzde 1.6 oranında azaldı. Temmuz ayında 79,5 olan endeks, Ağustos ayında 78.2’ye geriledi.

Geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi temmuz ayında 57.9 olurken, ağustos ayında yüzde 5.8 oranında artarak 61.3’e yükseldi.

Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksi Temmuz ayında 79.8 iken, ağustos ayında yüzde 1.4 oranında azalarak 78.6’ya düştü.

Gelecek 12 aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi Temmuz ayında 83.2’yken, ağustos ayında yüzde 9.6 oranında azalarak 75.3’e geriledi.

Geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksi temmuz ayında 97.0 olurken, ağustos ayında yüzde 0.7 oranında artarak 97.7’ye çıktı.

Paylaşın

Hafızanızı Güçlendirecek En İyi 11 Yiyecek

Kalbinizin atmasından, akciğerlerinizin nefes almasını sağlamaya, hareket etmenizden, hissetmenize ve düşünmenize kadar vücudunuzun yaptığı her eylemden beyniniz sorumludur. Bu yüzden beyninizi en üst düzeyde çalışır durumda tutmak çok önemlidir.

Haber Merkezi / Birçok yiyecek beyninizin sağlıklı kalmasına yardımcı olabilir. Bu listedeki yiyecekleri beslenmenize stratejik olarak dahil ederek beyin sağlığınızı desteklemeye ve uyanıklığınızı, hafızanızı ve ruh halinizi artırmaya yardımcı olabilirsiniz.

1. Yağlı balık

İnsanlar beyin için faydalı gıdaları hakkında konuştuğunda, yağlı balıklar listenin başında gelir. Yağlı balıklar omega-3 yağ asitleri bakımından zengindirler. Beyninizin yaklaşık yüzde 60’ı yağdan meydana gelir ve bu yağın yarısı omega-3 yağ asitlerinden oluşur. Beyniniz, beyin ve sinir hücreleri oluşturmak için omega-3’leri kullanır ve bu yağlar öğrenme ve hafıza için gereklidir.

Omega-3’ler ayrıca beyniniz için çeşitli ek faydaları bulunmakta; Birincisi, yaşa bağlı zihinsel gerilemeyi yavaşlatabilir ve alzheimer hastalığını önlemeye yardımcı olabilirler. Öte yandan, yeterince omega-3 almamak, depresyonun yanı sıra öğrenme bozukluklarıyla da bağlantılıdır. Genel olarak, balık yemenin sağlık açısından olumlu faydaları olduğu görülmektedir .

Bazı araştırmalar ayrıca düzenli olarak balık yiyen insanların beyinlerinde daha fazla gri maddeye sahip olma eğiliminde olduğunu öne sürüyor. Gri madde, karar vermeyi, hafızayı ve duyguyu kontrol eden sinir hücrelerinin çoğunu içerir. Genel olarak, yağlı balıklar beyin sağlığı için mükemmel bir seçimdir.

2. Kahve

Kahvedeki iki ana bileşen, kafein ve antioksidanlar, beyin sağlığını desteklemeye yardımcı olabilirler. Kafein, sizi uykulu hissettiren kimyasal olan adenosini bloke ederek beyninizi uyanık tutar. Kafein ayrıca dopamin gibi sizi “iyi hissettiren” nörotransmitterlerinizi de artırabilir.

Günde 3-4 bardak kahve tüketen yetişkinlerde parkinson ve alzheimer gibi nörolojik hastalıklar riskinin azaldığı bilinmekte. Bu durum, kahvenin yüksek antioksidan konsantrasyonundan kaynaklanıyor olabilir.

3. Yaban mersini;

Yaban mersini , özellikle beyniniz için olanlar da dahil olmak üzere sayısız sağlık yararı vardır. Yaban mersini ve diğer koyu renkli meyveler, anti-inflamatuar ve antioksidan etkilere sahip bir grup bitki bileşiği olan antosiyaninler sağlar. Antioksidanlar hem oksidatif strese hem de iltihaplanmaya, yani beyin yaşlanmasına ve nörodejeneratif hastalıklara katkıda bulunabilecek koşullara karşı etkilidir.

Yaban mersini içindeki bazı antioksidanların beyinde biriktiği ve beyin hücreleri arasındaki iletişimi geliştirmeye yardımcı olduğu bulunmuştur. Yaban mersini çocuklarda ve yaşlı yetişkinlerde hafızayı ve belirli bilişsel süreçleri iyileştirmeye yardımcı olabilir

4. Zerdeçal;

Bu koyu sarı baharat, köri tozunun önemli bir bileşenidir ve beyin için birçok faydası vardır. Zerdeçaldaki aktif bileşen olan kurkuminin kan-beyin bariyerini geçtiği bilinmekte, yani doğrudan beyne girebilir ve oradaki hücrelere fayda sağlayabilir.

5. Brokoli;

Brokoli, antioksidanlar da dahil olmak üzere güçlü bitki bileşikleri ile doludur. Ayrıca pişmiş brokoli K vitamini açısından da çok zengindir. Bu yağda çözünen vitamin, beyin hücrelerinde bir tür yağ olan sfingolipidleri oluşturmak için gereklidir. Brokoli, K vitamininin ötesinde, ona anti-inflamatuar ve antioksidan etkiler veren ve beyni hasara karşı korumaya yardımcı olabilecek bir dizi bileşik içerir.

6. Kabak çekirdeği;

Kabak çekirdeği , vücudu ve beyni serbest radikal hasarından koruyan güçlü antioksidanlar içerir. Ayrıca mükemmel bir magnezyum, demir, çinko ve bakır kaynağıdırlar.

7. Bitter çikolata;

Bitter çikolata ve kakao tozu, flavonoidler, kafein ve antioksidanlar dahil olmak üzere beyni güçlendiren birkaç bileşikle doludur. Flavonoidler, bir grup antioksidan bitki bileşiğidir.

Çikolatadaki flavonoidler, beynin öğrenme ve hafıza ile ilgilenen bölgelerinde toplanır. Araştırmacılar, bu bileşiklerin hafızayı güçlendirebileceğine ve ayrıca yaşa bağlı zihinsel gerilemeyi yavaşlatmaya yardımcı olabileceğine inanıyor.

8. Kuruyemiş;

Araştırmalar, kuruyemiş yemenin kalp sağlığı belirteçlerini iyileştirebileceğini ve sağlıklı bir kalbe sahip olmanın sağlıklı bir beyne sahip olmakla bağlantılı olduğunu göstermiştir. Bir çalışma, düzenli kuruyemiş tüketiminin yaşlı erişkinlerde daha düşük bilişsel gerileme riski ile bağlantılı olabileceğini ortaya koydu.

9. Portakal;

Bir orta boy portakal yiyerek günde ihtiyacınız olan hemen hemen tüm C vitaminini alabilirsiniz. C vitamini zihinsel gerilemeyi önlemede kilit bir faktör olduğundan, bunu yapmak beyin sağlığı için önemlidir. Bir araştırmaya göre, kanda daha yüksek C vitamini seviyelerine sahip olmak, odaklanma, hafıza, dikkat ve karar verme hızını içeren görevlerdeki gelişmelerle ilişkilendirildi.

C vitamini , beyin hücrelerine zarar verebilecek serbest radikallerle savaşmaya yardımcı olan güçlü bir antioksidandır. Ayrıca, C vitamini yaşlandıkça beyin sağlığını destekler ve majör depresif bozukluk, anksiyete, şizofreni ve alzheimer hastalığı gibi durumlara karşı koruma sağlayabilir. Ayrıca dolmalık biber, guava, kivi, domates ve çilek gibi diğer yiyeceklerden de yüksek miktarda C vitamini alabilirsiniz.

10. Yumurta; 

Yumurta, B6 ve B12 vitaminleri, folat ve kolin dahil olmak üzere beyin sağlığına bağlı çeşitli besinler için iyi bir kaynaktır. Kolin, vücudunuzun ruh halini ve hafızayı düzenlemeye yardımcı olan bir nörotransmitter olan asetilkolin oluşturmak için kullandığı önemli bir mikro besindir.

Daha eski iki çalışma, daha yüksek kolin alımının daha iyi hafıza ve zihinsel işlevle bağlantılı olduğunu buldu. Bununla birlikte, birçok insan diyetlerinde yeterince kolin almaz. Yumurta sarısı bu besinin en yoğun kaynakları arasında yer aldığından, yumurta yemek kolin almanın kolay bir yoludur.

Yeterli kolin alımı çoğu kadın için günde 425 mg ve erkekler için günde 550 mg’dır, sadece tek bir yumurta sarısı 112 mg içerir. Ayrıca yumurtada bulunan B vitaminlerinin de beyin sağlığında çeşitli rolleri vardır.

Başlangıç ​​olarak, demans ve alzheimer hastalığı ile bağlantılı olabilecek bir amino asit olan homosistein düzeylerini düşürerek yaşlı erişkinlerde zihinsel gerilemenin ilerlemesini yavaşlatmaya yardımcı olabilirler . Ayrıca, folat ve B12 olmak üzere iki tür B vitamini eksikliğinin depresyonla bağlantılı olduğu görülmüştür.

Demansı olan yaşlı kişilerde folat eksikliği yaygındır ve araştırmalar folik asit takviyelerinin yaşa bağlı zihinsel düşüşü en aza indirmeye yardımcı olabileceğini göstermektedir. B12 vitamini ayrıca beyin kimyasallarının sentezlenmesinde ve beyindeki şeker seviyelerinin düzenlenmesinde rol oynar.

Yumurta yemek ve beyin sağlığı arasındaki bağlantı hakkında çok az doğrudan araştırma olduğunu belirtmekte fayda var. Bununla birlikte, yumurtalarda bulunan belirli besinlerin beyni güçlendiren faydalarını destekleyen araştırmalar var.

11. Yeşil çay

Kahvede olduğu gibi yeşil çaydaki kafein de beyin fonksiyonlarını güçlendirir. Aslında, uyanıklığı, performansı, hafızayı ve odaklanmayı iyileştirdiği bulunmuştur. Ancak yeşil çay, beyin için sağlıklı bir içecek yapan başka bileşenlere de sahiptir.

Bunlardan biri, kan-beyin bariyerini geçebilen ve sinir iletici GABA’nın aktivitesini artıran, kaygıyı azaltmaya yardımcı olan ve kendinizi daha rahat hissetmenizi sağlayan bir amino asit olan L-theanine’dir. L-theanine ayrıca beyindeki alfa dalgalarının frekansını arttırır, bu da sizi yorgun hissettirmeden rahatlamanıza yardımcı olur.

Yeşil çay beyni zihinsel gerilemeden koruyabilen ve alzheimer ve parkinson riskini azaltabilen polifenoller ve antioksidanlar açısından da zengindir. Ayrıca, bazı araştırmalar yeşil çayın hafızayı geliştirmeye yardımcı olduğunu göstermiştir.

Paylaşın

14 emekli askerin tutuklanmasına Başbuğ’dan tepki!

28 Şubat davasında alınan müebbet hapis cezası kararları Yargıtay tarafından onanmasından sonra 14 emekli asker tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. Genelkurmay Eski Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ tutuklamalara tepki gösterdi.

Haber Merkezi / İlker Başbuğ,  emekli 14 askerin tutuklanmasına sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı bir açıklama ile tepki gösterdi. Başbuğ, açıklamasında,  ”Adil olmayan bir yargılama sonunda on dört emekli komutanın cezaevlerine konulması vicdanlı insanların yüreklerini bir kez daha yaralamıştır” ifadelerini kullandı.

28 Şubat davasında alınan müebbet hapis cezası kararları Yargıtay tarafından onandı. Hükmün kesinleşmesinin ardından davada yargılanan 14 sanık hakkında infaz süreci başlatıldı.

Emekli Orgeneraller Çevik Bir ve Çetin Doğan’ın da aralarında bulunduğu sanıklar gözaltına alınarak cezaevine gönderildi. Cezaevine gönderilen generallerin rütbeleri de sökülecek.

Darbeye teşebbüs suçundan ceza alan sanıkların, yaşları ve sağlık durumları gerekçe gösterilerek yapılan infaz erteleme başvurusu ise reddedildi.

Paylaşın

Dünden Bugüne Taliban!

11 Eylül saldırılarının ardından 2001 yılında ABD ve müttefikleri Afganistan’da Taliban’ı iktidardan indirmişti. Taliban 20 yıl sonra ABD ve müttefiklerinin Afganistan’dan çekilmesiyle birlikte büyük bir direnişle karşılaşmadan yeniden iktidara geldi. 

Haber Merkezi / Peştuca dilinde “öğrenciler” anlamına gelen Taliban, iktidarı yeniden almasıyla birlikte daha ılımlı bir görüntü vermeye çalışıyor, ancak gözlemciler Taliban’ın vermeye çalıştığı bu görüntüye şüpheyle bakıyor.

Örneğin Taliban Sözcüsü Zabihullah Mücahid, iktidarı devraldıktan sonra yaptığı ilk basın toplantısında kadın haklarını ve basın özgürlüğünü koruma sözü vermişti. 

Taliban’ın ortaya çıkışı;

Taliban’ın birçok lideri, 1990’ların başında Taliban’ın kurulmasından önce 1980’lerde Sovyet müdahalesine karşı Afgan Mücahidleriyle birlikte savaştı. Afgan Mücahidler, Soğuk Savaş döneminin politikasının bir parçası olarak ABD’den yüklü miktarda silah ve para yardımı aldı. Sovyetler, 1978’de ülkenin ilk cumhurbaşkanı Mohammad Daoud Khan’ı deviren komünist liderleri destekliyordu.

Sovyetler 1989’da Afganistan’dan çekildikten sonra,  Mücahid komutanlarının iktidar için savaştığı bir dönemde Taliban, 1990’ların başında önemli bir oyuncu olarak ortaya çıktı. Taliban üyelerinin çoğu Afganistan’da ve Pakistan’da muhafazakar dini okullarda eğitim görmüşlerdi.

Afganistan’ın Kabil’den sonraki en büyük şehir olan Kandahar’ın kontrolünü ele geçirdikten sonra büyük sayılabilecek askeri kazanımlar elde ettiler. Yıllarca süren savaştan sonra yorgun düşen Afgan halkı çatışmasız bir dönem için Taliban’ın iktidarına itiraz etmedi. Bunda iktidar mücadelesi veren Mücahitlerin insan hak ihlalleri ve savaş suçları da etkili oldu.

1996’da başkent Kabil’i ele geçiren ve ülkenin son komünist lideri Necibullah Ahmedzai’yi bir meydanda asan Taliban, Afganistan’ı bir İslam emirliği ilan etti ve İslam hukukunun aşırı katı yorumunu uygulamaya başladı. Taliban’ın kurduğu İslam emirliğini sadece üç ülke tanıdı; Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Pakistan.

Taliban, Afganistan’a çatışmaların yaşanmadığı başardı ve yerel yolsuzlukla mücadele etmeye karar vererek başlangıçta Afgan halkının gözünde bir popülerlik kazandı. Ancak Taliban’ın, iç savaş suçlarının tekrarlanmamasını sağlamak için başlangıçta uyguladığı kısıtlamaları asla hafifletmeyeceğini açıkladı.

Kısıtlamalar arasında kadın doktorlar dışındaki kadınların eğitim ve istihdamdan men edilmesi de yer alıyordu. Konulan kurallara itaat etmeyen herkes hapse atılabilir veya alenen cezalandırılabilirdi. Altı yıllık bu dönem, etnik ve dini azınlıklar üzerinde baskı kurulması, az önce belirtiklerimin yanında müzik ve televizyon gibi görünüşte zararsız faaliyetler ve eğlenceler üzerindeki kısıtlamalarla hatırlanacak.

1999’da Birleşmiş Milletler (BM), ABD’deki 11 Eylül saldırılarının sorumlusu El Kaide ile bağlantıları nedeniyle Taliban’a yaptırımlar uygulamaya başladı.

2001 müdahalesi ve Taliban’ın iktidardan indirilmesi

ABD, 7 Ekim 2001’de Taliban’ın Afganistan’da saklanan El Kaide lideri Usame bin Ladin’i teslim etmeyi reddetmesinin ardından Afganistan’ı işgal etti. ABD müdahalesi öncesinde Taliban, ABD Başkanı George W Bush yönetiminden bin Ladin’in 11 Eylül saldırılarındaki rolüne dair kanıt sunmasını istemişti. ABD Başkanı Bush, Taliban’ın isteğini reddetmişti.

Taliban’ın devrilmesinden sonra Aralık 2001’de Hamid Karzai başkanlığında yeni bir geçici hükümet kuruldu. Üç yıl sonra yeni bir anayasa ilan edildi; yeni anayasanın temelleri, kadınlara ve etnik azınlıklara temel hak ve özgürlüklerinin ülkenin son kralı Muhammed Zahir Şah tarafından resmen verildiği 1960’ların reforme edilmiş anayasasından almıştır.

Yıkılmış bir ülke!

2006 yılına gelindiğinde, devrilen Taliban yeniden toparlandı ve ABD ve müttefiklerine karşı savaşı yeniden başlattı. 20 yıllık çatışma Afganistan’ı harap etti. Hem Taliban hem de ABD liderliğindeki güçlerin saldırılarında 40.000’den fazla sivil öldü. En az 64.000 Afgan askeri ve polisi ile 3.500’den fazla uluslararası asker de çatışmalarda hayatını kaybetti. ABD, savaş ve yeniden yapılanma projelerine neredeyse 1 trilyon dolar harcadı, ancak ülke hala fakir ve altyapısı harap durumda.

2011’de Obama yönetimi, bir grup Taliban yetkilisinin o zamanki Afganistan Başkanı Karzai hükümetiyle yüz yüze müzakerelerin zeminini hazırlamak için Katar’a taşınmasına izin verdi. 2013 yılında, Taliban’ın Doha ofisi resmen açıldı. 2018 yılında, Trump yönetimi Taliban ile resmi ve doğrudan görüşmelere başladı. Bu görüşmelere Afgan hükümeti davet edilmedi.

Doha’daki Taliban siyasi ofisinin başkanı Abdul Ghani Baradar, 29 Şubat 2020’de ABD ile ABD ve diğer yabancı güçlerin geri çekilmesinin yolunu açan bir anlaşma imzaladı. Bu anlaşma ile Taliban, ABD liderliğindeki yabancı güçlere saldırmayacağına söz verdi.

Bu anlaşma sonrası Taliban ile Afgan liderliği arasında barış görüşmeleri başladı. Ancak Taliban, görüşmelere katılırken yönetime karşı askeri saldırısını sürdürdüler. ABD ve müttefiklerinin çekilmesiyle birlikte 20 yıl sonra Afganistan’da yönetimi geri aldılar.

Paylaşın

Metabolizma Hızı Hangi Yaşta Azalmaya Başlar?

Kilo kaybı söz konusu olduğunda, metabolizma hızı kalori yakmada çok önemli bir rol oynar. Metabolizma hızı ne kadar yüksek olursa, o kadar fazla kalori yakarsınız ve kilo vermeniz daha hızlı olur. Sağlıklı beslenerek, egzersiz yaparak ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları uygulayarak metabolizmanızı hızlandırabilirsiniz ancak yaşınız gibi kontrol edemediğiniz bazı faktörler var. 

Haber Merkezi / Metabolizma hızı yaşla birlikte azalır, bu nedenle yaşlı yetişkinlerin kilo vermesi zorlaşır. Kişinin kilo alma korkusu olmadan istediği her şeyi yiyebildiği gençlik yıllarında metabolizma hızının zirvede olduğuna inanılır. 30’lu ve 40’lı yaşlarda orta yaşa ulaştıklarında, metabolizma hızı azalmaya başlar ve kiloyu korumak zorlaşır. Bu teoriye aykırı olarak, yeni bir çalışma, metabolizmamızın çok daha sonra azalmaya başladığını öne sürüyor.

Duke Üniversitesi’nden bilim insanları, 6.600’den fazla kişinin yaktığı ortalama kaloriyi analiz etti. Araştırma dünya çapında yaklaşık 29 ülkede 1 haftadan 95 yaşına kadar olan kişiler üzerinde gerçekleştirildi. Bu çalışmanın amacı, insan vücudunun yaşam süresi boyunca nasıl değiştiğini anlamaktı.

Araştırma, bebeklerin ve küçük çocukların bir günde en yüksek miktarda kalori yaktığını açıkça gösterdi. En yüksek metabolik hıza sahipler. Araştırmacılar, bebeklerin enerji tüketiminin birinci doğum gününden sonra arttığını ve vücut ölçülerine göre yetişkinlerden yüzde 50 daha hızlı kalori yakmaya başladıklarını keşfettiler.

Ergenlik döneminde, genel metabolizma, ergenlik öncesine göre yüzde 3 yavaşlar. Tekrar hızlandığında 20 yaşına kadar aynı kalır. Bu aşamada günlük kalori alımında ciddi bir değişiklik olmadığı için araştırmacılar sonuca şaşırdılar. Ergenlik ve menopoz nedeniyle metabolizma hızında bir artış bekliyorlardı, ancak durum böyle değildi.

Araştırmanın bulguları, orta yaştaki insanların kesinlikle kilo aldıklarını ve kilo vermelerinin daha zor olduğunu, ancak bunun arkasındaki gerçek nedenin yavaş metabolizma olmadığını gösteriyor. 20’li yıllardan 50’li yıllara kadar enerji harcamasının en istikrarlı olduğu ortaya çıktı. Hamilelik sırasında bile günlük yakılan kalori miktarında önemli bir değişiklik olmaz.

60’a ulaştıktan sonra metabolizmanız aslında yavaşlamaya başlar. 90’a gelene kadar yılda yüzde 1 oranında azalır. Bir kişi 90 yaşına geldiğinde yaklaşık yüzde 25 daha az kalori yakar. orta yaşlarında yaptıklarından daha fazla. Araştırmacılar bunun kas kütlesi kaybından kaynaklanabileceğine inanıyor. Metabolizmanızın kilo verme süreci üzerinde bir etkisi yok. Kilo almanızda yaşam tarzınız ve altta yatan hastalığınız rol oynayabilir.

Paylaşın

CHP’li Salıcı: Rant İçin İmar İzni Verdiler

CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı, Samsun’da partisinin 11. Bölge toplantısında yaptığı konuşmada, iktidara sel felaketleri üzerinden yüklenerek, “Ülke daha önce de sel felaketleri ile de karşılaşmıştı. Bunun tedbirini önceden alması gerekmiyor muydu? O dere yatağına yapılan bina izinlerini Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları mı verdi? Merkezi iktidar ve oradaki basiretsiz yöneticiler dere yatağındaki imar iznini verdiler, sırf rant yüzünden.” dedi.

Haber Merkezi / CHP’li Salıcı, konuşmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşen Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed’in övgüyle söz ettiği Atatürk’ün isminin sansürlenmesini de eleştirerek, “Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız. Ama Etiyopyalının gördüğünü Erdoğan’ın görmüyor olması bu ülkeye yakışmıyor” ifadelerini kullandı. Salıcı, toplantıda yaptığı konuşmada özetle şunları söyledi:

“Türkiye bir yandan ağır sorunlarla karşı karşıya. Bu ağır sorunlar da üç günde çıkmış değil. 19 yıllık bir Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı var ve bu iktidarın özellikle son 10 yılında Türkiye’ye ağır bir fatura kesiliyor. Bu faturanın ortadan kaldırılması için, Türkiye’nin düze çıkması için, sadece ekonomide ve yaşadığımız felaket dönemlerinde değil, Türkiye’nin haklar ve özgürlükler anlamında da bir yere gelebilmesi, demokrasi anlamında Türkiye’nin hak ettiği yerde bulunabilmesi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği çağdaş muasır medeniyetler seviyesine çıkabilmesi için Türkiye’nin açık ve net bir şekilde iktidar değişimine ihtiyacı var.

“Biz 3 yıldan beri ağır bir kriz içindeyiz”

Ortada bir siyasi iktidar var. Meseleleri biz önceden görmüş ve uyarmış olmamıza rağmen tedbir almayan, kılını kıpırdatmayan, sonra da bu yaşananlar engellenemezmiş gibi dönüp vatandaşa kendisini anlatmaya çalışan bir iktidar. Biz Ağustos 2018’de bir kur şoku yaşadık. Birkaç gün içinde döviz kurları şok yaşadı. İlk açıklama 2013, biz kur şokuna 2018’de girdik. Rahip Brunson’a bağlayıp dış güçler edebiyatı ile işin içinden sıyrılmayı tercih ettiler. Ne oldu rahip gitti kriz kaldı. Biz 3 yıldan beri ağır bir kriz içindeyiz. Kriz buhrana dönüştü ve üstüne pandemi geldi.

Vakalar görüldü, ilk vaka ortaya çıkana kadar ciddi bir tedbir alınmadı. Onlar beş maske dağıtamadı, bizim belediye başkanlarımız atölyeler kurdu, buldu buluşturdu, kıt kanaat kaynaklarıyla milyonlarca maske dağıttı. Onlar dönüp IBAN numarası verirken, bizim belediye başkanlarımız esnafa nakit desteği verdi, vatandaşın faturasını ödemesi için askıda fatura uygulamasını yaptı, veresiye defterlerini kapattı. Bizim belediyelerimiz vatandaşa dönüp IBAN numarası vermedi. Oysa ki biz Türkiye’nin büyük bütçesini yönetmiyoruz, daha mütevazi bütçeler yönetiyoruz. Üstüne birde Adalet ve Kalkınma Belediyesi’nden aldığımız bütün belediyelerimiz borçlu. Kasasında para ile aldığımız bir tek belediye yok. Bir yandan belediye başkanlarımız o borçları ödemeye çalışıyor bir yandan pandemide düşen gelirlerinden dolayı daha tasarruflu tutuma girdiler ama sosyal yardımları arttırdılar aynı zamanda da yatırımları sürdürdüler.

“İnsanın vicdanı sızlıyor”

Geçen haftalarda çok büyük Orman yangınları ile karşılaştık. Türkiye olarak ilk kez orman yangınları ile karşılaşıyor da değiliz. Bu yangınlara önceden hazırlıklı olursak tedbirimizi almış olursak, uçaklarımızı hazır edersek bu yangınları söndürebiliriz. Oysa ki Tarım Bakanı ne yaptığından habersiz bir siyasetçi. Öyle açıklamalar yapıyor ki, insanın vicdanı sızlıyor. Birinci gün “envanterimizde uçak yok” dedi. Malesefe ormanlarımızın ciddi bir kısmını böyle basiretsiz bir anlayış yüzünden yanmaya terk ettik. Son olarak bir de Karadeniz’de sel felaketi ile karşılaştık. Ülke daha önce de sel felaketleri ile de karşılaşmıştı. Bunun tedbirini önceden alması gerekmiyor muydu? O dere yatağına yapılan bina izinlerini Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları mı verdi? Merkezi iktidar ve oradaki basiretsiz yöneticiler dere yatağındaki imar iznini verdiler, sırf rant yüzünden. Sonuç şimdide tavsiyede bulunuyorlar “Dere yatağına ev yapmak yanlış bir şeydir bunu yapmamak lazım.” diye. Kim izin verdi? Tabi ki Adalet ve Kalkınma Partisi izin verdi.

Her gün ülkemize yeni sığınmacılar geliyor. 10 yıl önce Suriyeli sığınmacılar gelmeye başladılar. Büyük bir misafirperverlik gösterdik ama o, savaşın sonuçlanması için hiç çaba göstermedi. Bir şey yaptık, Avrupa Birliği ile rüşvet pazarlığı yaptık. Sonra döndü dedi ki “Biz bu işin maliyetini daha iyi karşılayabiliyoruz, onun için almaya devam edeceğiz” dedi. Biz ırkçı falan da değiliz. Biz nefret diline karşı olan insanlarız. Evrensel barışa, dostluğa, kardeşliğe, dayanışmaya inanan sosyal demokrat bir partiyiz. Ama Türkiye’nin bir sığınmacı sorunu olduğunu göz ardı edemeyiz. Bunun Adalet ve Kalkınma Partisi’nin bakışı ile çözülebileceğini de mümkün görmüyoruz. Bunu da açıklıkla ifade edeyim.

“O para İzmir’e gelecek”

Şu anda yaşadığımız iklim krizi, yangınlar, seller depremler İzmir’de de yaşandı. İzmir’de büyük bir dayanışma ile belediye başkanı arkadaşlarımız ve belediyelerimiz destek verdi, hep birlikte İzmir’e sahip çıktık. Türkiye’nin başka yerinde de bir felaketle karşılaştığımızda Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanları halka sahip çıktılar ve çıkacaklarda. Bundan daha doğal bir şey yok. Depremden sonra özellikle orta ve az hasarlı görüler ve oturulamayan binalarda kentsel dönüşüm faaliyeti yürütmek için Sayın Belediye Başkanımız Tunç Soyer, Dünya Bankası’ndan beş yıl geri ödemesiz, 25 yıl ödemeli bir kredi buldu. Bu kredinin depremde mağdur olmuş yurttaşlarımızın yararına kullanılması için ne yapılması gerekiyor? Majestelerinin sarayda imza atması, izin vermesi gerekiyor. Bütün süreçlerden haberdarlar, sadece İzmir’deki Cumhuriyet Halk Partili belediyeyi cezalandırmak için ve bizim hizmet vermemizi engellemek için imzayı atmadı. Bunu açıklıkla söylüyorum; Onlar imza atmadığı sürece, İzmirliyi cezalandırma çabasında olduğu sürece, bu yaptıkları yanlışları ve kibirli hareketi Türkiye’nin dört bir yanında dillendirmeye devam edeceğiz. O para İzmir’e gelecek. Burada bize oy veren vermeyen depremzede bütün yurttaşlarımızın kentsel dönüşümde daha iyi konutlarda yaşaması için kullanılacak.

“Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız”

Türkiye öyle bir hale geldi ki, bu gün konuştuğunu yarın reddeden bir iktidar var. Atatürk ile uzun zamandır sorun yaşayan ve dönem dönem de sorun yaşadığını açıklıkla ifade eden bir iktidar var. En son Etiyopya Başbakanı geliyor Türkiye’ye, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşme yapıyor. Atatürk’ün reformcu kişiliğini ve devrimlerini anıyor ama bu çeviriye yansımıyor. Atatürk’ün adı çeviriye yansımıyor. Öyle bir çeviri yapılıyor ki, sanki önceki, bugünkü ve gelecekteki Lider Tayyip Erdoğan, bütün bu devrimleri sanki Tayyip Erdoğan yaptı. Bütün bu reformlar, devrimler sanki Atatürk tarafından değil de başkası tarafından başlatıldı. Atatürk’ten korkuyorlar, bunun farkındayız. Ama Etiyopyalı’nın gördüğünü Tayyip Erdoğan’ın görmüyor olması bu ülkeye yakışmıyor.

Birde Taliban’ın açıklaması var! Açıklama; “demokrasi gelmeyecek, bu konu tartışmaya kapalıdır. Kız çocuklarının okula gidip gitmeyeceğine ulema karar verir” şeklinde. Bizim bu anlayışla, bu kafa ile nasıl bir ortak noktamız var? Buyursun Tayyip Erdoğan, nasıl bir ortak noktamız olduğunu biraz daha detaylı bir şekilde topluma anlatsın.

Bütün bu sorunların çözecek kadro ve irade Cumhuriyet Halk Partisi’nde var. Belediye başkanlarımızda var, milletvekillerimizde var, örgütümüzde var, il ve ilçe başkanlarımızda var. Cumhuriyet Halk Partisi’nin bütün kadrolarında yaşadığımız bu ağır sorunları çözecek bir irade var. Bunun için sandığın gelmesi gerekiyor ve bizim çalışmalarımızı sandık gelene kadar artırarak devam ettirmemiz gerekiyor. Ben CHP’nin iktidar olacağına, Türkiye’nin aydınlık geleceğini kuracağına, Türkiye’yi normalleştirecek bir sürecin yepyeni siyasi aktörlerle bu ülkenin düze çıkacağına inanıyorum. Sizlerin inandığını da biliyorum.”

Paylaşın