HDP’de Kapatılmaya Karşı Yeni Yol Haritası: HEP-SHP İttifakı

Yerel seçimlerde Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı ile hareket etmeyen fakat çizdiği yol haritası ve Millet İttifakı’na verdiği destek ile seçim sonucunun belirlenmesinde payı olan Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 2023 seçimlerine dönük yol haritasının ne olacağı merak konusu.

Euronews’e konuşan HDP kaynaklarına göre partinin kapatılma ihtimali ve seçeneği güçleniyor. Ve bu ihtimale karşı, HDP’nin masasında yeni bir parti ya da bağımsız olarak seçime girme seçeneği yok.

HDP’nin olası bir seçimde yol haritası ne olacak?

2023 seçimine giden süreçte Millet İttifakı ile de yol almayacaklarını belirten HDP kaynakları, bunun 27 Eylül’de açıkladıkları “Tutum Belgesi”yle netleştiğini ifade ediyor.

Millet İttifakı’nı Türkiye’deki sorunların çözümü noktasında yetersiz bulan aynı kaynaklar, kendi ekseninde üçüncü seçeneği örgütlemek istiyor. Böylelikle HDP, her iki bloğun da Meclis’te sayısal niteliğe kavuşmasını engelleyip belirleyici güç olmayı amaçlıyor.

‘Amaç demokratik geleceği konuşmak’

‘’Türkiye’nin demokratik geleceğini konuşuyoruz’’ diyerek mevcut bileşenleri ve diğer siyasi partilerle bir araya gelen HDP, Türkiye’nin demokratik, sol, sosyalist güçleri ile geniş bir mücadele ortaklığı ile ‘parti olma sorununu’ ya da seçime girememe seçeneğini ortadan kaldırmayı hedefliyor.

Bağımsız olarak da seçime girmenin AK Parti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı güçlendireceğini söyleyen HDP kaynaklarına göre böylece bu ihtimalin önüne geçilmiş olacak.

Yürütülecek olan ittifak tartışmalarında Türkiye’nin içinde bulunduğu toplumsal, siyasal ve ekonomik sorunlar masaya yatırılacak ve seçime nasıl girileceği şeklen belirlenecek.

HDP’de HEP-SHP ittifakı formülü tartışılıyor

HDP’nin masasında tartışılan bir diğer seçenek ise HEP-SHP formülü. HDP, herhangi bir muhalefet partisi ile ortak milletvekili listesi çıkarıp doğal ittifak yaratmayı tartışıyor. Parti içinde bu adıma da AK Parti’nin gücünü kırabilecek bir hamle olarak bakılıyor.

20 Ekim 1991 genel seçimlerinde Sosyal demokrat Halkçı Parti (SHP) ile Halkın Emek Partisi (HEP) ‘seçim ittifakı’ konusunda anlaşarak 18 milletvekili Meclis’e girmişti. Daha sonra HEP’li vekiller, açılan davalar nedeniyle DEP grubunu kurarak SHP’den ayrılmışlardı.

Her ne kadar SHP’nin bu kararla oy kaybettiği tartışmaları yürütülse de Kürt siyaseti açısından önemli bir hamle olmuştu.

HDP kapatılırsa, seçmeni kime oy verecek?

Olası bir kapatılma durumunda 6 milyona yakın HDP seçmenin hangi ittifak ya da partiye oy vereceği de tüm siyasi partilerin hesaplarında.

HDP, 2022’nin ilk günlerinde, yabancı bir kamuoyu araştırma şirketine anket yaptırdı. Batı’daki ve Kürt illerindeki seçmenin nabzına yönelik yaptırdığı bu ankette partinin kapatılması durumunda seçmene tavırlarının ne olacağı soruldu.

Seçmeninin yüzde 70’i ‘parti ne derse ona göre oy kullanacağım’ yanıtını verdi. Aynı anket sonuçlarına göre, HDP’nin kapatılması durumunda alternatifsiz kaldığını düşünen seçmenin yüzde 21’i CHP’ye oy vereceğini söyledi.

‘Belki Ak Parti’yi düşünebilirim’ diyen seçmen oranı yüzde 2’de. Kararsızların oranı ise yüzde 3 civarında.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

AYM’ye Başvurular Katlandı: 8 Senede Yüzde 221’lik Artış

Anayasa Mahkemesi, 2012’yle 2021 arasındaki bireysel başvuru ve norm denetimi istatistikleri yayınlandı. Buna göre, AYM’ye bireysel başvuru hakkının getirildiği 23 Eylül 2012’den 31 Aralık 2021’e kadar 361 bin 159 bireysel başvuru yapıldı.

Bianet’te yer alan habere göre; Yüksek Mahkeme bu başvurulardan 302 bin 429’unu sonuçlandırdı. Başvuruların karşılanma oranı yüzde 83,7 olarak kayıtlara geçti.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru sayısı 66 bin 121 olurken, mahkemece 45 bin 321 başvuru sonuçlandırıldı. Anayasa Mahkemesine en fazla bireysel başvuru ise 80 bin 756 ile 2016’da (15 Temmuz darbe girişimi) yapıldı. AYM’ye yıllara göre yapılan bireysel başvuru sayıları şöyle:

  • 2012 – 1342
  • 2013 – 9 bin 897
  • 2014 – 20 bin 578
  • 2015 – 20 bin 376
  • 2016 – 80 bin 756
  • 2017 – 40 bin 530
  • 2018 – 38 bin 186
  • 2019 – 42 bin 971
  • 2020 – 40 bin 402
  • 2021 – 66 bin 121

Yüzde 86’sına “kabul edilemez” dedi

Yüksek Mahkeme sonuçlandırdığı başvurulardan 261 bin 681’i “kabul edilemez” bulurken, 25 bin 857 başvuruda ise en az bir hakkın ihlal edildiğine, 840 başvuruda ise “hakkın ihlal edilmediği”ne hükmetti.

Sonuçlandırılan başvurulardan 12 bin 627’sinde idari ret kararı verilirken, 1424 başvuruda ise diğer kararlar çıktı.

En az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilen 25 bin 857 başvurunun yıllara göre dağılımında ise Anayasa Mahkemesince 11 bin 830 ihlal kararı, 2021’de verildi. Bu oran yüzde 45,8 olarak kayıtlara geçti.

İhlal kararının verildiği başvuruların hak ve özgürlüklere göre dağılımında ise “adil yargılanma hakkının ihlali” 20 bin 84 ile ilk sırada yer aldı. Bu sayı, ihlal kararlarının yüzde 76,8’ini oluşturdu. Bunu yüzde 11,4 ile “mülkiyet hakkının ihlali”, yüzde 2,6 ile “özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkının ihlali”, yüzde 2,5 ile “ifade özgürlüğünün ihlali” kararları izledi.

131 iptal davası açıldı

Anayasa Mahkemesinin norm denetimi istatistiklerine göre ise 2012 ile 2021 arasında Yüksek Mahkemeye 319 iptal davası, 1137 de itiraz başvurusu yapıldı. Karara bağlanan başvuruların sayısı ise 1416 oldu.

Geçen yıl Anayasa Mahkemesine toplam 134 iptal davası ve itiraz başvurusu yapılırken, söz konusu alanda en fazla başvuru 199 ile 2014’te yapıldı.

Anayasa Mahkemesince 2021’de iptal davalarının 18’inde iptal, 14’ünde ise ret kararı verildi. 2021’de sonuçlandırılan itiraz başvurularında ise 10 iptal, 49 ret ve 15 birleştirme kararı verildi.

Paylaşın

Döviz Ve Altından TL’ye Geçen Kurumlara Vergi İstisnası Geliyor!

Türk Lirası’na geçişte kurumlara vergi istisnası TBMM’de komisyondan geçti. Yabancı para ve altınlarını TL’ye çeviren kurumların kur farkı kazançları dahil olmak üzere, açılan vadeli Türk lirası mevduat ve katılma hesaplarındaki faiz ve kâr payları vergiden istisna olacak.

Vergi Usul Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülerek kabul edildi.

Bu politikanın amacı, Türk Lirası’nın bankacılık sistemindeki toplam mevduat ve katılım fonundaki payının artırılması ve finansal istikrarın desteklenmesi.

Buna göre kurumların döviz tevdiat ve katılma hesaplarında bulunan yabancı paralarını dördüncü geçici vergi dönemine ilişkin beyannamenin verilme tarihine kadar TL’ye çevirmeleri ve bu suretle elde edilen TL varlıkları en az 3 ay vadeli TL mevduat ve katılma hesaplarına geçirmeleri durumunda, dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan kur farkı kazançlarının son üç aya isabet eden kısmı istisna edilecek.

Ayrıca yabancı para cinsinden varlıkların TL’ye çevrildiği tarihte oluşan kur farkı kazançları ile vade sonunda elde edilen faiz ve kâr payları vergilendirilmeyecek.

Bu istisnaya TL’ye dönüşümün desteklenmesi için Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından yapılan destek ödemeleri ve dönem sonu değerlemesinden kaynaklanan faiz ve kâr payları da dahil ediliyor.

Vadeden önce çekim yapılırsa gecikme faiziyle vergi alınacak

Bu kapsamda bir geçici vergi döneminden sonra TL’ye geçişin gerçekleşmesi durumunda dönem sonu ile TL’ye çevrildiği tarih aralığına isabet eden kur farkı kazançları da istisna edilecek.

Aynı durum kurumların altın hesaplarından geçiş yapmaları durumunda da geçerli olacak. Komisyon’da kabul edilen önergeyle bu istisnalar kazançları bilanço esasına göre tespit edilen gelir vergisi mükellefleri için de geçerli olacak.

Bu kapsamda açılan hesaplardan vadesinden önce çekim yapılması durumunda, istisna edilen tutarlar nedeniyle zamanında tahakkuk ettirilmeyen vergiler, ceza ve gecikme faizi uygulanarak tahsil edilecek.

Paylaşın

ILO: 2022’de İşsiz Sayısı 207 Milyona Ulaşacak

Pandemi küresel işgücü piyasası üzerinde etkili olmaya devam ederken, Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2022 yılı için istihdam tahminlerini düşürerek, toparlanmanın “yavaş ve belirsiz” olduğu uyarısında bulundu. ILO, çalışılan saat açısından işgücü rakamlarının, tahmin edilenin iki katı bir açık sergileyeceği ve 2022’de küresel işsizliğin 207 milyonu aşacağını bildirdi.

Merkezi Cenevre’de bulunan Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), “2022 Dünya İstihdam ve Sosyal Görünüm Eğilimleri” (WESO Tendances) adlı raporunu yayınladı. Raporda, 2022’de işgücü piyasasının toparlanması için tahminlerini aşağı çeken kurum, 2019’un dördüncü çeyreğine kıyasla, çalışma saatlerinin 52 milyon tam zamanlı işe eşdeğer oranda azalacağını belirtti. 2021 Mayıs ayında yayınlanan “tahmin raporunda” bu açık 26 milyon tam zamanlı işe eşdeğer öngörülüyordu.

Raporda, 2021’de bir önceki yıla oranla gelişme sağlansa da, toplam çalışma saatinin pandemi öncesine oranla yüzde 2 daha düşük olduğu da tespitler arasında yer aldı. Küresel olarak, işsizliğin en az 2023 yılına kadar Kovid 19 öncesi seviyelerin üzerinde kalması bekleniyor.

Pandemi öncesi, 2019 yılında 186 milyon olan küresel işsizliğin, 2022 yılında 207 milyon civarında gerçekleşeceği tahmin ediliyor. Bu durumda, 2022’de istihdama genel katılım oranının, 2019 yılından 1,2 puan düşük kalması bekleniyor.

Raporda, 2022 tahminine yönelik bu aşağı yönlü revizyonun “beklenmeyen Delta ve Omicron varyantlarının çalışma yaşamı üzerindeki etkisi ve pandeminin geleceğiyle ilgili büyük belirsizlikten” kaynaklandığı vurgulanıyor.

Ülkeler ve meslekler arası eşitsizlik

ILO raporunda, Kovid 19 krizi sürecinde farklı iş kategorileri ve ülkeler arasındaki eşitsizliklerin devam ettiği konusunda da uyarıda bulunuyor. Bu krizin, ülkeler içindeki ve ülkeler arasındaki zaten mevcut olan eşitsizlikleri daha da şiddetlendirdiği ve gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın neredeyse tüm ülkelerin sosyal ve mali yapısını zayıflattığı tespitinde de bulunuluyor.

Pandeminin yol açtığı hasarı onarmanın muhtemelen yıllar alacağı belirtilen raporda, “Bu durumun faaliyet açığı oranı, hane halkı geliri ve hatta sosyal ve siyasi uyum üzerinde olası uzun vadeli sonuçlarından endişe edildiği” dile getiriliyor.

ILO Genel Direktörü Guy Ryder, raporun yayınlanmasından önce düzenlenen basın toplantısında bu aşağı yönlü revizyonun “öneminin” altını çizdi. Krizin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen, görünümün hala kırılgan olmaya devam ettiğini vurgulayan Ryder, endişelerini, “Zaten işgücü piyasasında potansiyel olarak kalıcı hasar görüyoruz ve yoksulluk ve eşitsizlikte endişe verici bir artışa tanık oluyoruz. Birçok işçi, örneğin uluslararası seyahat ve turizm sektöründeki uzun süreli gerilim nedeniyle, yeni iş kollarına kaymak zorunda kalıyor. Geniş kapsamlı bir işgücü piyasası toparlanması olmadan bu salgından kurtulamayacağız. Bu toparlanmanın sürdürülebilir olması için insana yakışır iş, istihdam yaratma, işçi hakları, sosyal koruma ve sosyal diyalog ilkelerine dayanması gerekir” dedi.

Kuzey Amerika ve Avrupa toparlanıyor

Rapordaki bilgilere göre iyileşme hızında önemli farklılıklar olmasına rağmen, pandeminin etkileri dünyanın tüm bölgelerinde işgücü piyasalarında hissediliyor. En cesaret verici toparlanma işaretleri Kuzey Amerika ve Avrupa’da, en olumsuz toparlanma ise Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de görülüyor. Ulusal düzeyde işgücü piyasası toparlanması yüksek gelirli ülkelerde en güçlüyken, düşük ve orta gelirli ekonomilerde en zayıf oranda gerçekleşiyor.

Krizin kadın istihdamı üzerindeki orantısız etkisinin önümüzdeki yıllarda da devam etmesinin muhtemel olduğu vurgulanıyor. Ayrıca, eğitim ve öğretim kurumlarının pandemi nedeniyle kapatılmasının, özellikle internet erişimi olmayan gençler başta olmak üzere, gençlerin tümü üzerinde “uzun vadeli kademeli etkileri olacağı” kaydediliyor.

Politika tavsiyeleri

ILO Raporu, 2022 ve 2023 için ayrıntılı işgücü piyasası tahminlerini içeriyor. Ayrıca, Kovid 19 kriziyle ilgili çeşitli ulusal destek ve toparlanma politikaları göz önüne alındığında, dünya genelindeki farklı iş kategorileri ve ekonomik sektörlerde, işgücü piyasalarının toparlanmasının bir değerlendirmesini içeriyor ve sonuçları analiz ediyor.

ILO raporunda ayrıca hem ulusal hem de uluslararası düzeyde, krizden tamamen kapsayıcı ve insan merkezli bir iyileşme yaratmayı amaçlayan ana politika tavsiyeleri de veriliyor. ILO’nun tavsiyeleri, 2021 Haziran ayında örgütün 187 üye ülkesince kabul edilen ” Kovid 19 küresel salgınından kapsayıcı, sürdürülebilir, dayanıklı ve insan merkezli toparlanmaya yönelik Küresel Eylem Çağrısı’’nı temel alıyor.

(Amerika’nın Sesi / Arzu Çakır)

Paylaşın

Afganistan’da Kadınlar Sistematik Olarak Toplum Dışına İtiliyor

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Yüksek Komiserliğine bağlı uzmanların hazırladığı raporda, Afganistan’da iktidarı 15 Ağustos’ta ele geçiren Taliban’ın düzenli ve sistematik olarak kadınları toplum dışına ittiği uyarısı yapıldı.

Afganistan’da kadın ve kızlara yönelik şiddet ve cinsiyete dayalı ayrımcılığın kurumsallaştığına dikkat çeken uzmanlar, kadınların işlerine geri dönmelerine izin verilmemesi, kamuya açık alanlarda yanlarında bir erkeğin bulunması gerekliliği, tek başlarına toplu taşıma araçlarını kullanamamaları, kıyafet kısıtlamaları gibi uygulamalara işaret etti.

Raporda söz konusu kısıtlamaların kadınların geçimlerini sağlamalarını büyük ölçüde zorlaştırdığı ve kadınları yoksulluğa ittiği belirtildi. İnsan hakları uzmanları ayrıca Taliban’ın “geçici” diyerek yürürlüğe koyduğu ve kız çocuklarının yedinci sınıftan sonra okumalarını engelleyen uygulamanın da hala sürdüğüne işaret etti.

Kolektif cezalandırma

Raporda, “Tüm bu önlemler bir arada ele alındığında bu politikalar kadın ve kızların kolektif cezalandırmaya tabi tutulmaları anlamına gelmektedir. Kadınları ekonomik, sosyal ve siyasi alandan dışlamaya yönelik sürekli ve sistematik çabalardan endişe duymaktayız” ifadelerine yer verildi.

BM uzmanları, çocuk yaşta evlilikler, zorla evlendirme, cinsel sömürü ve zorla çalıştırma amaçlı kaçırmaların da kadın ve kızların sömürülmeleri riskini artırdığına dikkat çekti.

Kadın ve kızların korunması için eski yönetim döneminde oluşturulan Kadın İşleri Bakanlığının lağvedilmesi ve Bağımsız İnsan Hakları Komisyonunun mülklerine el konması, kadın barınma merkezlerinin kapatılması gibi uygulamalara da değinilen raporda, kadın ve kızların kamusal yaşamdan adım adım silinmesi girişimine tanık olunduğu kaydedildi.

Raporda, kadın insan hakları savunucuları, sivil toplum liderleri, hakim ve savcılar, güvenlik güçlerindeki kadın yetkililer, eski hükümet mensupları ve gazetecilerin özel tehlike altında bulunduğuna, pek çoğunun ülkeyi terk etmeye zorlandığına da vurgu yapıldı.

BM uzmanları uluslararası toplumu Afgan halkının acil ihtiyaç duyduğu insani yardımı hızlandırmaya, kadın haklarına yönelik ihlaller konusunda yönetimdekilerden hesap sormaya ve kadınların temel haklarına yönelik kısıtlamaların derhal kaldırılması için baskı uygulamaya çağırdı.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 60 Binin Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 64 bin 935 yeni vaka tespit edilirken, 162 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Aşı için ayrılacak zaman işinizi aksatmaz ama hastalığa aşısız yakalanırsanız bütün düzeniniz aksayabilir. Randevunuza sadık olun.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 403 bin 836 test yapılırken, 64 bin 935 yeni vaka tespit edildi. 162 kişi hayatını kaybederken, 72 bin 106 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Birçok kişi, randevu aldığı halde aşısını yaptırmaya gelmiyor. Aşılarını olanların hastalığı genellikle çok kolay atlattıklarını bildikleri halde! Aşı için ayrılacak zaman işinizi aksatmaz ama hastalığa aşısız yakalanırsanız bütün düzeniniz aksayabilir. Randevunuza sadık olun.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Suriyeli Kardeşlerimizi Ülkelerine Yolcu Edeceğiz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “En geç iki yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi davul ve zurna ile ülkelerine yolcu edeceğiz. Onların kendi iradeleri ile kendi ülkelerine gitmelerini isteyeceğiz. Elbette gitmek isteyeceklerdir, can ve mal güvenliklerini sağlanmasını isteyeceklerdir. Bunun altyapısını oluşturacağız” dedi.

Haber Merkezi / Hatay Büyükşehir Belediyesi, EXPO 2021 Hatay’ın tanıtım toplantısını Ankara’da ATO Congresium’da yaptı. Toplantıya CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş da katıldı. Tanıtım toplantısında EXPO 2021 Hatay’a ilişkin sunum yapıldı.

Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş’ın konuşmasının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu kürsüye çıktı. Kılıçdaroğlu şunları söyledi:

“Sayın Genel Başkanım, Genel Başkanlarım; efendim Büyükşehir Belediye Başkanımız gerçekten de son derece güzel bir konuşma yaptı. Hatay’ı, Hatay’ın özelliklerini, tarihini, kültürünü, yemeklerini bütün ayrıntılarıyla anlattı.

Tarih konusunda gerçekten de Hatay’ın bir kadim kent olduğunu, sadece Türkiye için değil dünya tarihi açısından da önemli bir kent olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla inançların ve kültürlerin bir anlamda merkezi Hatay. Bizi davet etti Sayın Başkan, inşallah geliriz. Yarın sabah ne olacağını bilmediğimiz için… Ama inşallah ayın 1’inde, 1 Nisan’da bir şey olmaz, Hatay’da buluşuruz. Hatay’da olmak, Hatay kültürünü teneffüs etmek, yemeklerini tatmak, yaptığınız çalışmaları yerinde görmek elbette bizim için de son derece değerli.

Sayın Başkan, 900 bin Suriyeliye de ayrıca baktıklarını ifade etti ve Suriye’de yaşanan dramın Hatay’a büyük maliyetler çıkardığını da ifade etti. Sayın Başkanım, şöyle bir sözümüz var: En geç 2 yıl içinde Suriyeli kardeşlerimizi davulla, zurnayla kendi ülkelerine yolcu edeceğiz. Onların kendi iradeleriyle kendi ülkelerine gitmelerini isteyeceğiz. Elbette ki, onlar gidecekler, kendi topraklarında babalarının, dedelerinin, atalarının topraklarda üretmek isteyeceklerdir, çalışmak isteyeceklerdir. Dolayısıyla can ve mal güvenliklerinin sağlanmasını isteyeceklerdir. Bunun altyapısını oluşturacağız inşallah. Ve göreceksiniz Hatay eski görkemli günlerine yeniden kavuşacak.

İhracat merkezi aynı zamanda, Ortadoğu’ya açılan kapı aynı zamanda, olağanüstü bir ovası var, aynı zamanda güzel nehri var. Tarihi, coğrafyası, akarsuları, deniziyle olağanüstü güzel zenginliği var.

Kısaca bir şeyden daha söz edip sözlerimi bitireyim. Sayın Başkan, cumhuriyetin kuruluş yıllarına, 1918’lere ve o yıllarda bölgede Ortadoğu’da olup bitene de kısmen değindi. Okuduğum ve bildiğim kadarıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’le saray arasında, yani imparatorluğun sarayı arasında, İstanbul arasındaki ihtilaf daha doğrusu uyuşmazlık önce İskenderun konusunda çıkmıştır. İngiliz askerleri sarayın izniyle İskenderun’dan Ortadoğu’ya geçeceklerdir. Gazi Mustafa Kemal o dönem görevlidir Suriye’de ve İngiliz askerleri oradan Ortadoğu’ya geçeceklerdir diye talimat gelmiştir. Gazi bunu kabul etmez ve sarayı tekrar uyarır der ki, “buradan geçecekler ama bu Hatay’ın bir anlamda kaybedilmesine yol açabilir.” Bunu uygun görmediğini ifade etmiştir. Saraydan tekrar bir talimat gelmiştir hayır buna izin vereceksiniz diye ve Atatürk o talimata uymamıştır. Dolayısıyla Hatay’ın böyle bir özelliği daha var. Hatay’ın korunması aslında daha çok eskilerde yani cumhuriyetin kuruluşundan çok önce Mustafa Kemal’in kafasında zaten vardır. Dolayısıyla Hatay’ı yeniden kazanmak ve bunu büyük bir diplomatik zaferle ve bütün dünyanın kabul edebileceği bir yapı içinde, bir anlayış içinde, bir hukuk sistemi içinde Türkiye Cumhuriyeti Devletine kazandırması olağanüstü güzel bir olaydır. Bu bizim tarihimiz açısından da, dünya tarihi açısından da son derece değerlidir.

Efendim cumhuriyete sahip çıkmamız konusunda beni ve Sayın Genel Başkanlarımızı da bir anlamda göreve çağırdığınız. Dediniz ki, “Ankara’dasınız, cumhuriyetimize hep beraber sahip çıkalım, Mustafa Kemal Atatürk’e sahip çıkalım, onun devrimlerine sahip çıkalım…” Şu sözü hep beraber veriyoruz aslında: “Cumhuriyetin ikinci yüzyılında güzel cumhuriyetimizi demokrasiyle taçlandıracağız.” Zaten demokrasiyle taçlandıracak olanlar da Millet İttifakının temel aktörleridir. Beraber bu ülkede huzuru, bu ülkede barışı, bu ülkede kardeşliği, bu ülkede inançlara saygıyı, kültürlere saygıyı, kimliklere saygıyı hep beraber inşallah büyüteceğiz ve yeşerteceğiz. Bunu inşallah önümüzdeki süreç içinde, Nisan ayında gelir tekrar Hatay’da dillendiririz.

Efendim Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız gerçekten de Hatay için elinden gelen bütün çabayı gösteriyor Sayın Genel Başkanlarım. Gerçekten çalışıyor, üretiyor ve bu EXPO’nun Hatay’a gelmesi aslında başlı başına olağanüstü güzel bir olay. Katkısı dolayısıyla da sizlerin huzurunda Büyükşehir Belediye Başkanımıza teşekkür ederim.”

Paylaşın

Osman Kavala’nın Tutukluluğunun Devamına Karar Verildi

Birleştirilmiş Gezi davasının üçüncü duruşması bugün görüldü. 4 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan iş insanı Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına ve duruşmanın 21 Şubat 2022 günü görülmesine karar verildi. Karar oy çokluğuyla alındı. Karara ilişkin açıklama, sanık savunmalarının ardından yapılacak.

Çok sanıklı olması nedeniyle daha büyük olan 27. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görülen duruşmayı, CHP Milletvekilleri Özgür Özel, Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu ile Osman Kavala’nın eşi Ayşe Buğra, davayı izleyici olarak takip etti.

Uluslararası boyut kazanan duruşmayı ayrıca Fransa, İtalya ve Belçika, İsveç, Norveç Hollanda ve ABD’li diplomatlar, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu, birçok yabancı ülke ve uluslararası hak örgütlerinin temsilcileri de izliyor.

Hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen tutukluluğunun son bulması gerektiği yönündeki kararlardan sonra tahliye edilmeyen Osman Kavala, ikinci duruşma öncesinde “savunma yapmasının artık anlamsız olduğunu” söyleyerek duruşmalara katılmayacağını açıklamıştı.

Davanın tek tutuklu sanığı Osman Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu, “Osman Kavala’nın 4.5 yıldır cezaevinde tutulabilmesi casus olmadığının, arkasında dış güçlerin olmadığının en büyük kanıtıdır. Siyasi iklim daha uygun gözüküyor, bu duruşmada ev hapsi ile de olsa tahliyesini talep ediyoruz” dedi.

Kavala’nın avukatlarından Köksal Bayraktar ise beraat talep etti ve AİHM kararlarının uygulanmasını istedi.

Bayraktar duruşmada, “Üç duruşmadır AİHM kararından bahsediyoruz. AİHM, 18. Madde ihlal kararı nadirdir. Bu demektir ki ihlale sebep olan davanın arkasında siyasi saikler vardır. 1539 gündür tutukluluğun devam etmesi, AİHM’in tespit ettiği hukuksuzluğun devam ettirilmesidir. Bu hukuksuzluğa bugün son verin, müvekkilimiz bugün özgürlüğüne kavuşsun. Osman Kavala için beraat talep ediyoruz” dedi.

‘Savunma yapmıyoruz, Gezi’yi anlatıyoruz’

Sanıklardan avukat Can Atalay savunma yapmadıklarını, Gezi’yi anlatmaya geldiklerini söyledi.

“Barışçıl gösterilerle hükümeti protesto etmek,”Hükümet istifa” demek,kent hakkını savunmak, şiddetsiz eylem ya da sivil itaatsizlik gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya veya Görevini Yapmasını Engellemeye Teşebbüs suçunu oluşturur mu?” diye sordu.

Atalay iddianamede Avrupa fonları kullanmanın bir suç delili olarak sunulduğuna dikkat çekerek ” Bu davanın iddianamesini hazırlayan savcının meslek içi eğitim programını Avrupa Birliği fonlamıyor mu?” diye de ekledi.

Sanıklardan Mücella Yapıcı ise daha önceki yargı sürecine dikkat çekerek “Bu yargılamaların sebebi Gezi’nin bugüne kadar kriminalize edilmesi. Bence sizin işiniz de zor çünkü bize beraat veren hakim yok oluyor” diye konuştu.

Paylaşın

MİT’in Yatırım Bütçesinde Rekor Artış!

Cumhurbaşkanlığı’nın 2022 yatırım programında istihbarat, güvenlik ve cezaevi yapımları için ayrılan kaynakta dikkat çekici artış yaşandı. Buna göre, geçen yıl 300 milyon TL yatırım bütçesi verilen ancak 631 milyon TL harcayan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanlığı’na bu yıl da 825 milyon TL kaynak tahsis edildi.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre; Emniyet İstihbarat Başkanlığı’na ise 2022-2023 yıllarında harcaması için 400 milyon TL ayrıldı. Diğer yandan Adalet Bakanlığı, 36 cezaevi inşaatı için bu yıl yaklaşık 2 milyar TL harcayacak. İçişleri Bakanlığı ise sınır duvarı yapımı amacıyla 992 milyon TL bütçe kullanacak.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla açıklanan 2022 Yılı Yatırım Programı’nın ayrıntılarında istihbarat, güvenlik ve adalet hizmetleriyle ilgili de kaynak ayrıldı. Buna göre Emniyet Genel Müdürlüğü’ne uyuşturucu ile mücadele kapsamında makine ve teçhizat alımı için 11 milyon TL ayrıldı. “Terörle mücadele kapasitesinin artırılması” amacıyla ayrılan para 80 milyon TL olurken, “İstihbarat Hizmetleri” için 2022-2023 döneminde toplam 400 milyon TL tahsis edildi. Bunun 200 milyon TL’si 2022 yılında harcanacak. Bu para, makine ve teçhizat alımı için kullanılacak.

2022’de yeni sınır duvarı yapılacak

İçişleri Bakanlığı’na sınır güvenliğinin sağlanması amacıyla hedeflediği projeleri gerçekleştirmesi için de ödenek ayrıldı. 2022’de 332 kilometrelik sınır duvarı ile alet ve cihazlar için 292 milyon TL yatırım bütçesi harcanacak. Özellikle Afgan mültecilerin son yıllarda sıkça geçiş yaptığı Van’a yönelik özel bütçe ayrıldı.

Van 2 Kısım Güvenlik Duvarı ve Devriye Yolu Yapımı işi için 1 milyar 200 milyon TL bütçe belirlenmişti. Geçen yıl bunun için 120 milyon TL harcanırken, bu yıl 238 kilometrelik duvar ve yol yapımına 600 milyon TL para ayrıldı. Şırnak sınırında 33 kilometrelik alana ise 100 milyon TL’lik panel çit örülecek.

MİT’in ihtiyaçları için 825 milyon

Yatırım programında en dikkat çekici artış MİT Başkanlığı’na ilişkin oldu. 2020-2024 yılları arasında inşaat, etüt proje yapımı, makine-teçhizat alımı için 3 milyar 322 milyon 285 bin TL ayrılmıştı. Bu kapsamda MİT’in geçen yıl 300 milyon TL harcaması kararlaştırılmıştı. Ancak Teşkilat, 2021’te bu rakamın iki katını harcayarak 631 milyon 500 bin TL yatırım bütçesi kullandı. Bu yıl için ise 825 milyon TL MİT için tahsis edildi.

36 cezaevi için 2 milyar TL

Öte yandan Adalet Bakanlığı’na cezaevi yapımı için toplam 1 milyar 988 milyon TL 64 bin TL kaynak ayrıldı. Bu para, 36 cezaevi yapımı için harcanacak. Yatırım programında cezaevi yapılacak iller arasında Malatya, Konya, Muş, Tokat ve Zonguldak sayıldı.

Paylaşın

HDP’li Oluç’tan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması

HDP’li Saruhan Oluç, “27 Eylül’de Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu açıkladınız. 18 Ocak’ta HDP, farklı bileşenlerle bir araya gelecek. Bu haber doğru mu?” şeklindeki soruyu, “Doğru, yarın Ankara’da bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu toplantıya 8 siyasi parti ve HDP katılacak ve orada Türkiye’nin gündemi konuşulacak. Bu ekonomi politikalarının yarattığı sorunlara ve demokrasi eksikliğinin yarattığı sorunlara karşı mücadelenin nasıl verileceği tartışılacak.” şeklinde yanıtladı.

Haber Merkezi / Saruhan Oluç, “Bu toplantıya 8 parti ve HDP katılacak. Bunlardan birini eksik söylersem yanlış olur diye açıklamayalım listeyi. Meclis’te grubu olan partiler yok. Meclis dışındaki partiler” bilgisini verdi.

Basına yansıyan haberlerde, HDP’nin, TİP, SMF, EMEP, TÖP, Sol Parti, Halkevleri, EHP ve TKP temsilcileriyle “Demokrasi İttifakı” gündemiyle bir araya geleceği ifade edilmişti. Bugün yazılı açıklama yapan Sol Parti ise “HDP’nin çağrısıyla gerçekleşecek sınırları ve içeriği beli olmayan demokrasi ittifakı adlı çalışmanın parçası olmadığımızı kamuoyu ile paylaşırız” dedi.

Millet İttifakı yok

Saruhan Oluç, toplantıda Millet İttifakının olmayacağını da açıkladı: “Bu esas itibariyle adı kimi zaman demokrasi ittifakı, kimi zaman halk ittifakı olarak adlandırılan partiler tarafından bir 3’üncü yol, 3’üncü ittifak arayışının nasıl olabileceğine dair görüş alışverişi yapılacak bir toplantı olacak. Millet İttifakı içinde yer alan partiler bu toplantıda olmayacak.”

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, bugün Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Oluç’un açıklamaları şöyle;

“Ocak-Aralık döneminde bütçe giderleri ve gelirleri arasındaki fark 192,2 milyar TL olarak belirlendi. Yani 192 milyar TL bütçe açığı, bütçenin yaklaşık yüzde 15’ini oluşturuyor bu ve son derece büyük bir bütçe açığını gösteriyor. Üstelik bütçe açıklarının bu kadar büyük olması kamu bütçesi açısından çanların çaldığını gösteriyor. Bu iktidar, özel sektörü ve yurttaşları koruyamıyor. Kamu bütçesini de artık koruyamaz duruma gelmiş vaziyette. Bu bütçeden yandaşlara gelir aktarılmaya devam ediliyor. Faiz lobisi diyerek halkın gözünü boyamaya çalıştığı lobilere bu iktidar inanılmaz faiz ödüyor. Aralık ayı itibariyle merkezi yönetim bütçe giderindeki faiz harcamaları 8 milyar 960 milyon TL olmuş. Yani geçtiğimiz Aralık itibariyle. Peki, bir yıllık faiz harcamaları ne kadar olmuş? 180 milyar 850 milyon TL. Bu, hani haramdır denilen faiz ve iktidar 180 milyar 850 Milyon TL 2021’de faiz harcaması yapmış. Helali nedir? Haramı 180 milyar oluyorsa helalinden korkmak gerekir.

Bu iktidar halkın tükettiği temel gıdadan alınan vergilerle; benzinden, mazottan, elektrik ve doğalgazdan alınan vergilerle oluşan bütçeyi ne için kullanıyor? Ya yandaşlarını ihya etmek için vergi muafiyeti sağlamak için ya da faiz lobilerine aktarmak için kullanıyor. Daha evvel söyledik, bir kez daha söyleyelim. 2022 Bütçesi için öngörülen ÖTV gelirleri 220 Milyar TL’dir. 2022 Bütçesinde yandaşlara, 5’li çeteye, holdinglere vergi muafiyeti ise 335 Milyar TL’dir. Yani bu 220 milyar TL ÖTV’den, halktan vergi toplanacak; bu artı başka paralar 335 Milyar TL yandaşlara vergi muafiyeti olarak sağlanacak. Tekrar söylüyoruz; kaldırın ÖTV’yi 84 milyon rahatlasın. ÖTV’yi kaldırmakla da yetinmeyin, yandaşlarınıza vergi muafiyeti ve istisnası sağlamaktan vazgeçin.

“12 ayda ödenmesi gereken dış borç miktarı 167,5 milyar dolar”

Dış borçlar ciddi sorun oluşturmaya devam ediyor. Son rakamlara göre Kasım 2021 ile Kasım 2022 arasındaki 12 ayda ödenmesi gereken dış borç miktarı 167,5 milyar dolar olmuştur. Bir yıl içinde ödenmesi gereken budur. Bunun 108 milyar doları özel sektöre aittir. Merkez Bankası’nın swaplardan kaynaklanan 26 milyar dolar, kamu bankalarının 28 milyar dolar… Döviz ihtiyacı bu tablodan kaynaklanıyor.  Bütün bu tabloya rağmen Hazine ve Maliye Bakanı diyor ki “Enflasyon Ocak’ta pik yapacak, sonra düşecek sonra da 2023’e yani seçim yılına tek haneli enflasyon hedefi ile gideceğiz.” Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati çok güzel açıklamalar yapıyor. Soralım bu açıklamanın nedenleri nelerdir? A şıkkı matematik bilmemektir, B şıkkı halkı aldatmaya yöneliktir, C şıkkı ise “TÜİK rakamlarıyla radikal bir biçimde oynama yapıp istediğimiz rakamları ilan edeceğiz” demektir. D şıkkı ise bütün şıklar geçerlidir demektir.

Hazine ve Maliye Bakanının açıklamasının anlamı budur. Bütün bu ekonomik koşullarda herkes inim inim inlerken, elektrik doğalgaz zamları ardı ardına gelirken Saray harcamaları ne kadar? 2022’de öngörülen 400 milyon TL’nin üstünde. Bugüne kadar inşaat, tadilat şu bu Saray harcamalarına ne kadar ayrılmış 4,5 milyar TL. İşte bir tarafta israf, şatafat her türlü harcamayı kendisi için yapmak, öbür tarafta zamlarla boğuşan bir toplum.

“Kimse dolarını bozdurmuyor çünkü iktidara güvenmiyor”

Emekçisiyle, emeklisiyle, kadınıyla, genciyle zamlarla boğuşan bir toplum. Bütün bunlar olurken bir icraatta bulundular kur korumalı mevduat meselesi. İlgi olsun diye çırpınıyor iktidar ve başta Hazine ve Maliye Bakanı. Ama tabii ki veriler aslında dolar mevduatlarının bozulup TL’ye döndüğünü göstermiyor. Veriler çok açık ortada. Kimse dolarını bozmuyor, çünkü bu iktidara güvenmiyor. Çünkü Hazine ve Maliye Bakanı’na kimse güvenmiyor. Kıpır kıpır gözlerinden ışık saçana kimse güvenmiyor. Ne yapıyor şimdi iktidar, TL’de olanlar bari dolara dönmeye devam etmesin, her ay herkes aldığı maaşının bir kısmını dolara çevirmesin diye önlemler almaya çalışıyor. Şu anda Plan ve Bütçe Komisyonuna gelmiş 4 maddelik Vergi Usul Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanununda değişiklik yapılmasına ilişkin bir teklif var.

Geçtiğimiz haftalarda da Plan ve Bütçe Komisyonuna bir teklif gelmişti 18 maddelik, geçen hafta görüşüldü ve bu hafta da görüşülecek. Ne hikmetse, o 18 maddenin içine dahil edilmemiş olan 4 madde daha geldi. İkisi yürütme maddesi, iki maddelik teklif. Kimler talep etmiş bu 2 maddeyi. Birincisini biliyoruz da ikincisini? Aceleyle neden iki maddelik bir teklif hazırlanmış bunları soruyoruz. Teklifin ilk maddesinde enflasyon muhasebesi uygulamasının 2023 yılına kadar uzatılması meselesi var. Evet, bu daha önce madde ihsası olarak gelmişti. Daha önce 2022 sonuna kadar uzatalım denmişti, şimdi 2023 sonuna kadar uzatalım deniyor. Palyatif bir çözüm, çok itiraz edilecek bir nokta değil. Ama maliye ve sivil toplum alanındaki sivil toplum örgütleri hem de TÜRMOB daha kalıcı ve yapısal çözümler üretilmesi gerektiğini söylüyorlar. Teklifin ikinci maddesi esas ilginç olan, kur korumalı TL mevduat hesabı finansal ürünüyle alakalı. Bu iktidarın dövize ihtiyacı o kadar fazla ki, biraz önce dış borç meselesinde rakamları verdim, sadece gerçek kişilerin değil tüzel kişilerin de döviz hesaplarını bozmalarını istiyorlar. İşte ikinci madde bunu içeriyor. Diyor ki; kur korumalı TL mevduat hesabı vb. uygulamaları tüzel kişiler yani şirketler desteklerse, yani şirketler döviz ve altın hesaplarını bozup kur korumalı TL mevduat hesabına geçerse onlara vergi indirimi yapacağız. Yani kişiler yetmedi şirketlere de el uzatmamız lazım diyor. Gerçekten durum vahim. İktidar şirketlerin dövizlerine göz koymuş, sadece dövizlerine de göz koymamış tabii. Bu yasa çıkarıldıktan sonra eğer şirketler kendi döviz hesaplarını TL’ye çevirmezlerse onların başında Demokles’in kılıcı gibi vergi teftişi sallanıyor olacak. Kredi onaylarının gerçekleşmemesi tehdidi sallanıyor olacak. Aslında iktidar, gerçek kişilerden sonra tüzel kişileri de tehdit etmektedir.

“Siz dua edin ki FED faizleri arttırmasın, yoksa TL’nin ruhuna Fatiha okutacaksınız”

Ama bütün veriler gösteriyor ki döviz hesaplarında ciddi bir oynama yoktur. İktidara güven olmadığı için döviz  hesapları durduğu yerde durmaktadır. Sadece TL’den dövize geçiş engellenebilsin diye bankalar önce kamu bankaları, ardından da özel bankalar kur korumalı mevduat hesabı reklamı yapmaktadırlar, SMS’ler gelmektedir, telefon açılmaktadır. “Acaba bu hesaba geçer misiniz?” diye. Durum bu. Şimdi Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Meclis’e gelmiş ve demişti ki  “Dua edin de bu yeni sistem tutsun”.  Biz ona bir şey söyleyelim siz dua edin de FED faizleri çok fazla yükseltmesin, yoksa sizin bu ekonomi politika anlayışıyla TL’ye, TL’nin ruhuna Fatiha okutacak duruma getireceksiniz hepimizi.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bugün tartışılacak 4 maddeden sonra Gelen Kurul’da da bu konudaki eleştirilerimizi dile getireceğiz. Kanun teklifi tartışmalarında da eleştirilerimizi dile getirdik. Emeklilerin maaşlarının 2500 TL’ye çıkartılması meselesinin son derece eksik bir adım olduğunu söylemeye devam edeceğiz. En düşük emekli maaşının, en az asgari ücret düzeyinde yani 4200 TL düzeyine çıkarılması konusundaki tutumumuzu sürdüreceğiz.”

“8 siyasi parti ile bir araya geleceğiz, geleceği ve 3’üncü ittifakı konuşacağız”

Soru: 27 Eylül’de Demokrasiye Çağrı Deklarasyonu açıkladınız. 18 Ocak’ta HDP, farklı bileşenlerle bir araya gelecek. Bu haber doğru mu?

Doğru, yarın Ankara’da bir toplantı gerçekleştirilecek. Bu toplantıya 8 siyasi parti ve HDP katılacak ve orada Türkiye’nin gündemi konuşulacak. Bu ekonomi politikalarının yarattığı sorunlara ve demokrasi eksikliğinin yarattığı sorunlara karşı mücadelenin nasıl verileceği tartışılacak. Elbette bu tartışmanın bir parçası da 2023’te yapılması gereken seçimler olacak. Seçimlerde nasıl bir tutum alınması da konuşulacak. Yani Türkiye’nin bütün meseleleri konuşulacak. Ondan sonra katılan partilerle ortak bir açıklama yapılır herhalde. En azından sürecin nasıl devam edeceğine dair bilgiler paylaşılır.

Soru: Hangi partiler?

Bu toplantıya 8 parti ve HDP katılacak. Bunlardan birini eksik söylersem yanlış olur diye açıklamayalım listeyi. Meclis’te grubu olan partiler yok. Meclis dışındaki partiler.

Soru: Millet İttifakı var mı?

Hayır, bu esas itibariyle adı kimi zaman demokrasi ittifakı, kimi zaman halk ittifakı olarak adlandırılan partiler tarafından bir 3’üncü yol, 3’üncü ittifak arayışının nasıl olabileceğine dair görüş alışverişi yapılacak bir toplantı olacak. Millet İttifakı içinde yer alan partiler bu toplantıda olmayacak.

Soru: Cumhurbaşkanının açıklamaları oldu Semra Güzel ile ilgili. Özellikle Semra Güzel ile ilgili olarak Meclis Başkanıyla özel olarak konuştuğunu dokunulmazlığın kaldırılmasıyla alakalı söyledi. Siz bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz.

Zaten biliyorsunuz, bu ayın 20’sinde Karma Komisyon toplantıya çağrıldı. Vekilimiz Semra Güzel ile ilgili olarak komisyon çalışmaya başlayacak. Vekilimiz Semra Güzel hakkındaki iki fezleke görüşülecek. O komisyonun bünyesinde bir alt komisyon kurulacak. Dolayısıyla komisyonun çağrısıyla beraber dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili süreç başlatılmış oldu. Komisyon toplandığı zaman bizler de görüşlerimizi paylaşacağız.

“Demokratik siyaseti tasfiye etme çabaları çözümsüzlüktür”

Biz bugüne kadar bu tür dokunulmazlık kaldırılması adımlarıyla demokratik siyasete darbe vurulmasının ve demokratik siyasetin tasfiye edilmesi girişimlerinin doğru olmadığını söyledik, söylemeye devam edeceğiz. Durduğumuz nokta bellidir. HDP olarak demokratik siyaset zeminindeki kararlı tutumumuzu sürdüreceğiz. HDP bir diyalog ve müzakere zeminidir; bir çözüm, demokratik mücadele, toplumsal barış ve uzlaşma zeminidir. Bu meselelere bu şekilde yaklaşıyoruz. Bu zemine sonuna kadar bağlı olduğumuzu hem Meclis’teki konuşmalarımızda hem de Meclis dışındaki konuşmalarımızda açık ve net biçimde söylüyoruz. Bu tutumumuzu sürdürmeye kararlı olduğumuzu, demokratik siyaset konusundaki tavizsiz duruşumuzu sürdürmeye kararlı olduğumuzu söylüyoruz. HDP’nin şiddetle, çatışmayla bir alakası yoktur. Bu konudaki tutumu da nettir; mücadelemizi demokratik siyaset zemini üzerinden sürdürürüz. Bunun dışında HDP’yi tarif etmenin, HDP’yi kendi siyaset alanı dışında konumlandırma çabalarının doğru olmadığı kanaatindeyiz. HDP’yi demokratik siyasetten tasfiye etme çabalarının da sonuç verici olmayacağını ifade etmek isteriz. Bu konudaki tartışmayı sürdüreceğiz.

Soru: Son olarak AKP’li Akbaşoğlu, EYT ile ilgili düzenlemenin 2022’de ele alınacağını söylüyor. Acaba bu seçim için bir adım mı sorusunu gündeme getiriyor? Bu konuda değerlendirmeniz olur mu?

İktidarın son dönemde attığı adımlara baktığımızda, getirdiği kanun tekliflerine baktığımızda EYT konusu da dahil olmak üzere 3600 ek gösterge de gündeme getirilecektir. Bütün bunların aslında halkı ekonomik olarak rahatlatmak için atılan adımlar olmadığını, seçim yatırımları olduğunu elbette muhalefet biliyor. Ama halkın ihtiyacı, onların söylediklerinden ve attıkları adımlardan çok daha büyüktür. Asgari ücret meselesinde de bunu gördük. Emekli maaşlarına yapılan zamlarda da bunu gördük. Büyük ihtimalle EYT’ de de aynı şeyi göreceğiz. Ufak tefek kimi düzenlemeler yaparak göz boyama çabası olacaktır. Meselenin özüne ilişkin, EYT’lilerin ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik adım olmayacağını biliyoruz. Geldiği zaman konuşuruz

İktidarın krizi çözmek için atması gereken adımlar nettir; yandaş şirketleri ve holdingleri desteklemekten vazgeçmesi, şatafattan ve israftan vazgeçmesi, ahbap-çavuş kapitalizminden uzaklaşması ve esas itibariyle işçinin, emekçinin, emeklinin, engellinin, çiftçinin, köylünün, dar gelirlinin, orta sınıfın ihtiyacına cevap vermesi gerekmektedir. İşsizliği, hayat pahalılığını azaltacak adımlar atması gerekmektedir. Ama iktidar tam tersini sürdürmeye devam ediyor gördüğümüz gibi.

Paylaşın