Kılıçdaroğlu: Allah’ın İzniyle, Milletin Takdiriyle İktidar Görünüyor

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. Bunları anlatmamın nedeni şu; iktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluklar var. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Sorumlulukla, o bilinçle hareket etmek zorundayız” dedi.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Bolu’da CHP TBMM Grubu 27. Dönem 4. Çalışma ve Değerlendirme Toplantısı’nda konuştu.

“Her zaman övündüğüm bir ailem var Cumhuriyet Halk Partisi ailesi. Dolayısıyla bir aile olarak beraberiz, birlikteyiz. Tasada ve kıvançta birlikteyiz. Dolayısıyla sizlerle böyle bir tatil gününde beraber olmak benim için ayrı bir mutluluk. Hepiniz hoş geldiniz, şeref verdiniz, onur verdiniz. Son derece mutluyum.” sözleriyle konuşmasına başlayan Kılıçdaroğlu, konuşmasında özetle şu ifadeleri kullandı;

“Az önce cenazedeydim, Saadet Partisinin Yüksek İstişare Kurulu Üyesi, Milli Görüş Hareketinin önemli isimlerinden Sayın Oğuzhan Asiltürk dün hayatını kaybetmişti. Kendisine Allah’tan rahmet diliyoruz, Saadet camiasına başsağlığı diliyoruz, Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun.

Eğitimde sorunumuz var. Her aile eğitimden şikayet ediyor. Ekonomide sorunumuz var. Aynı şekilde demokraside sorunumuz var. Dış politikada gerçekten sorunumuz var ve toplumsal barışımız dinamitlenmek üzere. Bütün bunları aslında yaşıyoruz. Ve her birimiz bu sorunlarla bir şekliyle karşı karşıya kalıyoruz.

“Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti”

Türkiye’yi adaletle değil baskıyla yöneten bir yönetim tarzıyla, bir yönetim anlayışıyla karşı karşıyayız. Toplumsal barış derken sadece Kürt sorununu kastetmiyorum. Öyle bir acımasız tabloyla karşı karşıyayız ki çoğumuz bunun farkında bile değiliz. Rahat dillendirilmiyor bu konu. Bir uyuşturucu bataklığı var, özellikle yoksul mahallerden başlayarak. Daha acı olan tablo ise uyuşturucu baronlarıyla siyasal iktidarın işbirliği. Böyle bir tabloyu Türkiye hiç görmemişti, hiç yaşamamıştı; böyle bir tabloyla yüz yüzeyiz, karşı karşıyayız.

Bir tweet attı diye eğer kişiyi sabahın köründe evini basıp yakalayıp karakola götürüyorsanız bir sorunumuz var demektir. Düşüncelerini özgürce açıkladı diye insanları alıp aylarca, yıllarca hapislerde tutuyorsanız bir sonumuz var demektir. AİHM kararını uygulamayan, Anayasa Mahkemesi kararını uygulamayan bir yargı düzeni varsa ciddi bir sorunumuz var demektir.

Kanun hükmünde kararnameyle, yargı kararıyla değil kanun hükmünde kararnamelerle insanlar görevlerinden ediliyor, kamu görevlerinde çalışırken bunlar kamu görevleri sona erdirilerek dışarıya atılıyorsa bir sorunumuz var demektir. Anayasa Mahkemesi kararını uygulamadı diye bir yargıç ödüllendiriliyorsa bir sonumuz var demektir. Biz böyle bir tabloyla daha hiç karşılaşmamıştık.

“Bu tablo 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu?”

Yargının bir düzeni vardı, bir adalet anlayışı vardı. Eleştirirdik ama eleştirilere karşı duyarlı olan bir yapı vardı ve biz o yapıyla yan yana gelirdik. İnsanlar oturur konuşurlardı. 83 milyonluk bir Türkiye’yi düşünün, Londra’daki bir avuç tefeciye çalışan 83 milyonluk bir yurttaş kitlesini düşünün. Hep beraber hizmet ediyoruz. Biz kazanıyoruz ama paraları oraya gönderiyoruz. Türk lirasını bırakın Amerikan dolarını AB’nin avrosunu da bir tarafa bırakın üçüncü dünya ülkelerinin paraları karşısında bile erimeye başladıysa ciddi bir sorunumuz var demektir. Ve şu soruyu hepimiz kendimize sormak zorundayız. Bu tablo 83 milyonun hak ettiği bir tablo mu?

Açlık sınırının altında asgari ücretimiz var. Milyonlarca kişi açlık sınırının altında bir gelirle geçinmeye çalışıyorlar. 4 – 5 yerden aylık alanlar var. Bir tarafta insanlar açlık sınırının altında asgari ücretle geçinirken öbür taraftan sarayın ve beslemelerinin aldıkları paralar var. 4 yerden, 5 yerden aylık alanlar var. Adaletsiz bir düzen bu.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu sorunların altında halkımız yorgun…. Hayat pahalılığı aldı başını gidiyor. Bu da bizim bildiğimiz gerçeklerden birisidir. İşsizliğe bakıyorsunuz rekor seviyede. Akademisyenler, akademik dünya artık Türkiye’de bir yoksulluk araştırması yapmıyorlar. Derin yoksulluk araştırması yapıyorlar artık. Yoksulluğun vardığı boyutları görmek açısından derin yoksulluğun araştırılmasının 21.yüzyılın Türkiye’sinde yapılması geldiğimiz noktayı göstermesi açısından son derece önemlidir. Aylık elektrik ve doğalgaz faturalarını ödeyemeyen milyonlar var.

Türkiye aslında yönetilmiyor. Günlük kararlarla Türkiye yönetiliyor. Bir planlama yok. Önümüzdeki yılın ne olacağını bırakın, önümüzdeki ayın ne olacağını kimse bilmiyor, tahmin bile edemiyor. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

“Sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek?”

Türk lirasının bu kadar değer kaybetmesine yol açan kararları alan mekanizma kim? Bunu sormak zorundayız. Türkiye Cumhuriyetinin kasasındaki 128 milyar doların buharlaşmasına yol açan, karar veren kim? Bunu sorduk ama sorduğumuz soruları sürekli tekrar etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlarım. Milletin sırtına döviz kurunun Türk lirası karşısında yükselmesi veya Türk lirasının erimesi karşısında sadece son üç haftada 260 milyar liralık ek yük getirdik milletin sırtına. 260 milyar lirayı kim ödeyecek? Saray mı ödeyecek, sarayın beslemeleri mi ödeyecek, beşli çeteler mi ödeyecek, 83 milyon sıradan vatandaş mı ödeyecek?

Rüşveti görmeyerek adeta meşrulaştıran bir siyasal anlayış var. Bir ülke düşünün İçişleri Bakanı var televizyonlara çıkıyor bir siyasetçiye her ay 10 bin dolar para verildiğini söylüyor. Saraydan ses çıkmıyor, beslemelerinden ses çıkmıyor, AK Parti grubundan ses çıkmıyor, MHP grubundan ses çıkmıyor. Yolsuzluğun bu kadar meşrulaştığı bir düzeni hiç yaşamadık.

Buradan elektrik şirketlerine de iki sözüm var. Zam hazırlığı yapıyorlar. Onları uyarmak benim ve bizim ortak görevimizdir. Milletin sırtına çökmeye çalışırsanız, elektriğe zam yapmaya kalkarsanız söylüyorum bunun bedelini ödeyeceksiniz. Emekli aldığı aylık 1500 lira, 2000 lira. 250 lira elektrik faturası geliyor. Sizde vicdan yok mu bu adam nasıl ödeyecek? Daha bu elektrik, daha pazara gitmedi. Eğer zaman yaparlarsa gerekirse kademeli olarak tüketimi durdurmaya çağıracağız halkımızı. Bunun mücadelesini vereceğiz. Yapmaya kalkarlarsa yarın iktidar olduğumuzda bunun hesabını kesinlikle soracağız. Halktan yana tavır alacağız, milletten yana tavır alacağız ve bunun hesabını soracağız. Oturursun kafana göre zam yaparsın. Kim ödeyecek onu? En pahalı elektriği kullanıyoruz. Sadece evde oturanlar değil, kuyudan su çekip tarlasını sulayan vatandaş içinde aynı dert var. O elektrik düğmesine bastıkları zaman beş çeşit vergi ödüyor vatandaş. O nedenle elektrik dağıtım şirketlerinin dikkatli adım atması lazım.

“Bu tabloyu değiştireceğiz”

Aynı zamanda çiftçi kardeşlerimiz içinde tarlasını ekiyor, suluyor, ekini satmamış elektrik faturası geliyor öde diye. Ürününü satmadı ki bu adam. Bu tabloyu da değiştireceğiz. Onlar bilsinler, ürünü elde edip hasadı sattıktan sonra elektrik faturasını ödeyeceğiz ve asla faiz çalışmayacak. Bunu da söylüyorum. Açık ve net; ya bu milletin, ya bu halkın yanında yer alırsınız ya da bizi karşınıza alırsınız. Bunu gayet açık, gayet net söylüyorum. Derdin varsa derdini bana değil, halka değil, millete değil, derdin varsa gideceksin saraya anlatacaksın derdini. Senin sorununu çözecek olan saraydır. Oradaki şürekâdır.

Tarihin bize yüklediği bir sorunluluk var dedim. Çok ağır bir sorumluluğu devralmaya hazır olduğumuzu da söyledim. Türk lirasının dikiş tutmadığı, binlerce çocuğun yatağa aç girdiği, iki Trakya büyüklüğünde alanın artık ekilmediği, çiftçinin perişan olduğu, elektrik borcunu ödemek için kendilerine uygulanan hacizleri veya traktörüne haciz uygulanıp traktörü haczedilip kamyona bindirip gönderilmeleri. Bu tablo ağır bir tablo. Bu ağır tabloyu devralmaya hazırız. Büyük kentlerin varoşlarında yaşayan, kaderine terk edilmiş aç ve yoksul yüzbinler var.

Emeklilerin aldıkları aylıklardan, haklarını arayan memurlara kadar herkesin sorumluluğunu alacağız. Emekli kardeşlerim unutmasınlar iki maaş ikramiyeyi söke söke aldık ama şimdi öyle bir düzen getirmişler ki, ne kadar çok prim ödüyorsanız o kadar az emekli aylığı alıyorsunuz. Dünyada olmayan bir garabetle karşı karşıyayız. Bu sorumluluğu da alıyoruz. Kim ne kadar çok prim öderse o kadar yüksek emekli aylığı alacak. Düzenin ne kadar ters işlediğini, ne kadar yanlış çalıştığını kendi aylıklarınızdan öğrenebilirsiniz. Üniversiteyi kazanıp yatacak yer bulamayan gençlerimizin de vebalini üstlenmeye hazırız. Onlarında yerini, yurdunu yapacağız. Bir yıl içinde yapacağız sözünü verdik.

“Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor”

Sıradan bir iktidar değişimi olmayacak bu değişim. Bu değişim devasa bir sorumluluğu omuzlarına alıp Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak için mücadele etmek demektir. Bu sorumluluğun anlamı budur. Ağır bir sorumluluğu üstlenmeye hazırız. Neden? Aklımızla sorunları çözeceğiz, birikimimizle çözeceğiz. Yolsuzluklarla mücadele ederek çözeceğiz. Ahlaki temelleri güçlendirerek çözeceğiz bu sorunları. Devletin hazinesine hiç kimsenin el uzatmasına izin vermeyeceğiz. Kul hakkı yiyenlerin burnundan hep beraber fitil fitil getireceğiz.

Allah’ın izniyle, milletin takdiriyle iktidar görünüyor. Bunları anlatmamın nedeni şu; iktidara geldiğimizde her birimize düşen sorumluluklar var. Her birimiz sorumluluğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Sorumlulukla, o bilinçle hareket etmek zorundayız… Evet ilk seçimde inşallah iktidarız ve beraber bu mücadeleyi yapacağız.

Paylaşın

Şifreli Sayıların Arkasına Gizlenen Tehlike: Katkı Maddeleri

Hazır gıdalara olan talebin artmasıyla birlikte gıdaya raf ömrünü uzatmak ve lezzetini artırmak için eklenen katkı maddelerinin sayısında da artış aynı oranda görülmektedir. Tüm paketlenmiş gıdaların yüzde 85’inden fazlası katkı maddeleri içerir; ürünün tadını daha iyi yapmak, daha güzel görünmesini sağlamak ve daha uzun süre dayanması için kullanılan kimyasallar! 

Haber Merkezi / Telaffuz edilemeyen isimlerin ve şifreli sayıların arkasına gizlenmiş bu kimyasallar kanser, diyabet, kalp hastalığı, obezite ve hatta DEHB ile bağlantılıdır. Bazıları o kadar zararlı ki bir çok ülkede yasaklanmış durumda. İşte dikkat etmeniz ve içeriğinde bu maddelerin olduğu yiyecekleri tüketmekten kaçınmanız gereken bazı yaygın gıda katkı maddeleri.

Hidrojenlenmiş yağlar

Sadece kötü kolesterolü (LDL) yükseltip iltihaplanmaya neden olmakla kalmaz, aynı zamanda kalp krizi, kanser, alzheimer, diyabet ve obezite riskini de önemli ölçüde artırırlar. ‘Hidrojenlenmiş’ ile başlayan katı yağ ve margarin gibi bileşenlere dikkat edin.

Yapay renklendiriciler

Araştırmalar sonuçları, bazı yapay boyaların, hiperaktivite, ADD ve DEHB ile güçlü bağlantıları olduğunu ortaya koymuş durumda. American Chemical Society, bunlardan bazılarının kömür katranından elde edildiğini, diğerlerinin ise benzidin gibi kanserojenler içerdiğini söylüyor. Paketlerin üzerinde yazılan isimler kulağa zararsız gelebilir ancak yapay renklendiriciler, bazı ciddi yan etkiler ve hatta organ rahatsızlıkları ile ilişkilendirilmiştir. Birçok ülke, bunların, bebek, çocuk ve hatta evcil hayvan mamalarında kullanılmasını yasaklamıştır.

Antioksidanlar

Antioksidanların, hücreleri serbest radikallerden koruyan arzu edilen maddeler olduğunu düşünüyorsanız, yanılmıyorsunuz. Bununla birlikte, antioksidanlar yağlar ve katı yağların bozulmasını önlemek için gıdalarda da kullanılırlar.

ABD Sağlık ve İnsan Departmanına göre, bütillenmiş hidroksiyanisole (E320) gibi bazı antioksidanların insanlarda kanserojen etkisine sahip olduğu tahmin edilmekte. Yine, propyl gallate hayvan çalışmalarında tümörlerle ilişkilendirilmiştir. TBHQ (E319) gibi diğerleri ise yüksek dozlarda (5g veya daha fazla) alındığında ölümcül olabilir. Bu ve buna benzer antioksidanlar bazı ülkelerde yasaklanmıştır.

Potasyum bromat

Bir dahaki sefere ‘ekmek veya hamur güçlendirici’ gördüğünüzde, potasyum bromatın kullanılıp kullanılmadığını iki kez kontrol edin. Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, potasyum bromatı olası bir kanserojen olarak sınıflandırır. Üstelik AB, İngiltere ve Kanada bu katkı maddesini yasaklamış durumda.

Yapay tatlandırıcılar

Yapay tatlandırıcılar kalorisiz olabilir ancak obezite, metabolik sendrom ve tip 2 diyabete neden olabilir! En yaygın kullanılan tatlandırıcılardan ikisi olan asesülfam-k, aspartam ve kanser arasında bağlantı bulunmuştur. Hayvanlar üzerinde yapılan bir kaç araştırma sukralozun da bağırsak dostu bakterileri yok ettiğini göstermiştir. Diğer tatlandırıcıların olumsuz etkileri ise, aşırı yeme, artan göbek bölgesi yağı ve değişmiş metabolizma.

Her sağlıksız katkı maddesinin birkaç güvenli alternatif vardır. Yani ger sağlıksız ürün için daha iyi bir seçim var. Alışveriş yaparken yapmanız gereken paketi ters çevirmek ve önce malzemeleri okumaktır. Ürünün herhangi bir bileşeninden şüpheleniyorsanız, bunun sizin için doğru seçim olmadığını bilirsiniz. Süreci kolaylaştırmak için potansiyel kanserojenleri, yasaklanmış kimyasalları ve tehlikeli toksinleri belirleyen ve daha iyi, daha sağlıklı, daha lezzetli alternatif önerilerini araştırın.

Paylaşın

75 Ülkeden Aşı Eşitliği İçin Küresel Dayanışma Çağrısı

Aralarında Çin, Meksika, Pakistan ve Güney Afrika’nın da bulunduğu 75 ülke, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yaptıkları açıklama ile aşı eşitliği için küresel dayanışma çağrısında bulundu. Açıklamada, artan salgına karşı, tek çözümün küresel dayanışma, birlik ve işbirliği olduğu vurgulandı.

Haber Merkezi / 75 ülke adına yapılan ortak açıklamada, “Bütün devletleri, salgını ve sonuçlarını kontrol altına almak, hafifletmek ve üstesinden gelmek için dayanışmayı, uluslararası işbirliğini güçlendirmeye, kadınlar, çocuklar, gençler, yaşlılar ve engelliler de dahil olmak üzere en çok etkilenenlerin korunmasını sağlamaya ve yanlış bilgilendirme, dezenformasyon, ırkçılık ve yabancı düşmanlığına karşı önlemler alınmalı” ifadeleri kullanıldı.

Açıklamada, dünya çapında aşı eşitliğine hala ulaşılamadığı, başta gelişmekte olan ülkeler olmak üzere birçok ülkenin mevcut aşılara hala yeterli erişiminin olmadığı belirtilirken, aşı milliyetçiliğinin rahatsız edici eğiliminden ve aşı dozlarının ihtiyacın ötesinde stoklanmasından da endişe duyulduğu vurgulandı.

Ortak açıklamada, Dünya Sağlık Örgütü’nün dünya çapında en yüksek risk altında olan ve henüz ilk dozunu dahi olmamış kişileri aşılamaya öncelik verme çağrısının memnuniyetle karşılandığı da belirtildi.

75 ülke tarafından yapılan ortak açıklamada, tüm devletleri, gelişmekte olan ülkelere aşıların adil ve hakkaniyetli dağıtımı için koordineli ve uyumlu çabaları hızlandırmaya çağırdı.

Açıklamada, etkili aşı üreten ülkeleri taahhütlerini yerine getirmeye ve aşıyı alan ülkelere aşıların zamanında ve yeterli bir şekilde teslim edilmesi gerektiği vurgulanırken, aşı araştırmaları, üretimi ve dağıtımındaki çabaların memnuniyetle karşılandığı belirtildi. Ayrıca, açıklamada, tüm devletlere küresel dayanışmayı güçlendirme çağrısı yapıldı.

Paylaşın

Tekno-Milliyetçiliğin Ehlileştirilmesi

Son dönemde ABD ve Çin’in hassas teknolojilerin transferini engelleme girişimlerini sıklaştırdı. Teknolojinin jeopolitikleşmesi, aynı zamanda küresel düzeyde endişe verici bir eğilimin simgesidir.

Haber Merkezi / Bütün dünyada modern teknolojilerin askeri ve stratejik önemine ilişkin farkındalık artarken, bir ulusun teknolojik yetenekleri, ulusal güvenlik, ekonomik refah ve sosyal istikrar ile doğrudan bağlantılı olduğunun kabul edilmesiyle, yeni bir ‘tekno-milliyetçilik’ veya ‘yenilikçi merkantilizm’ dalgasına dönüşmektedir.

Her devlet, hassas teknolojilere erişimi sıfır toplamlı bir oyun olarak ele alır ve hassas teknolojiler aracılığıyla ulusal kontrolü, uluslararası etkiyi genişletmek için politikalar izler. Bu teknolojilerin geliştirilmesi ekonomik olarak son derece maliyetlidir; teknolojik bilgi birikiminin geliştirilmesi yıllar alır.

Devletler, hassas teknolojilere erişimlerini ve kontrollerini genişletmek ve hem müttefiklerinin hem de düşmanlarının rekabet gücünü baltalamak için çeşitli araçlardan yararlanır; politik araçları, ithalat ve ihracat kontrolleri, casusluk, yabancı şirketleri çekirdek teknolojileri transfer etmeye zorlamak için tasarlanmış yasalar, uluslararası teknik standartları gözden geçirme girişimleri ve hatta küresel altyapı gibi geleneksel merkantilist uygulamalar.

Bu uygulama, Avrupa’da stratejik özerkliğe yönelik tartışmaların yoğunlaşmasına katkıda bulunmuştur. Avrupa stratejik özerkliği, yalnızca askeri operasyonlarda Avrupa özerkliğine duyulan ihtiyacı değil, daha genel olarak, AB ve AB’ye üye devletlerin dış aktörler tarafından kısıtlanmadan kararlar alabilmesi gerektiği fikrini de kapsayacak şekilde büyümüştür.

Avrupa Birliği (AB) yetkilileri, bloğun ‘dijital’ ve ‘teknolojik’ egemenliğini korumanın önemine tekrar ve tekrar atıfta bulunarak, bilim, teknoloji, ticaret ve veri yatırımlarını, uluslararası siyasette yükselen etki kaynakları olarak kabul ettiklerini vurguladılar. Bu anlayış çerçevesinde, Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ile bir dizi yeni mevzuat uygulamaya konuldu.

Avrupa devletleri, bir taraftan tekno-milliyetçilikle uğraşırken, diğer taraftan güvenliği korumak ve refahı teşvik etmek için yeni politikalar uygulaması gerekecek. Bir yandan güvenlik önlemleri alarak, diğer yandan yenilikçi ekosistemlerinin rekabet gücünü artırmaya çalışarak tekno-milliyetçi politikaların olumsuz etkisini azaltmaları gerekecek. Bu makale ilk olarak Lahey Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından yayınlanmıştır .

Paylaşın

Acı Çeken Gezegenden 12 Çarpıcı Kare!

İnsan, özellikle Sanayi Devrimi’nden sonra ortaya koyduğu pratiklerle, gezegeni büyük ölçüde değiştirdi. Tabi ki bu değişim olumlu yönde olmadı, ormansızlaşma, kirlilik, buzulların erimesi, su kaynaklarının kuruması gibi… Listeyi istediğiniz kadar uzatabilirsiniz.

Haber Merkezi / Bu olumsuz değişim ve dönüşüm gezegenin farklı noktalarında farklı şekillerde geri dönüyor: Orman yangınları, seller, afetler…

24 Eylül 2021’de çekilmiş bir hava fotoğrafı, Greenville, California’da yanmış ağaçların arasında yanmış bir evi gösteriyor.

15 Kasım 2019’da çekilen bu fotoğrafta, Venedik’te bir adam, şehrin son 50 yılın en yüksek gelgitini yaşamasından iki gün sonra, su basmış dükkandan kovayla suyu boşaltıyor.

31 Ekim 2018’de çekilen bir fotoğraf, Rusya’nın kuzeyindeki Novaya Zemlya takımadalarındaki Belushya Guba köyü yakınlarındaki bir çöplükte beslenen kutup ayılarını gösteriyor.

15 Ağustos 2021’de Fas’ın kuzeyindeki Chefchaouen bölgesinde, bir kadın orman yangınlarına bakıyor.

12 Ağustos 2021’de çekilen bu fotoğraf, Çin’in merkezindeki Hubei eyaletindeki Suizhou’da, şiddetli yağmurun ardından bir çocuğu su basmış bölgeden tahliye eden kurtarma görevlilerini gösteriyor.

Tuas Limanı’nın inşasında yapılan bir istinat yapısı. Deniz seviyesinde yaşanacak olası yükselmeye karşı, liman yüksekte inşaa ediliyor.

4 Eylül 2021’de Brezilya, Amazonas eyaleti, Apui’deki Brezilya Amazon yağmur ormanlarının ormansızlaştırılmış bir planını gösteriyor.

15 Eylül 2021’de Endonezya’nın Aceh eyaletindeki Calang’da bir öğrenci mangrov dikmeye hazırlanıyor.

Portekiz’in başkenti Lizbon’da çimenlerin yerini çayırlar alıyor. Görünürde yeşil yok; sadece sarı. 

11 Nisan 2021’de Pasir Ris Plajı.

Bu fotoğraf 24 Temmuz 2021’de çekildi. ABD, California, Plumas County’nin Indian Falls mahallesinin yok oluşu.

Bir de iyi bir fotoğraf, turistler U Minh Ha Ulusal Parkı’ndaki bir melaleuca ormanını ziyaret ediyor.

Paylaşın

ABD Genelkurmay Başkanı Milley’den Acı İtiraf: Afganistan’daki Savaşı Kaybettik

ABD Genelkurmay Başkanı General Mark Milley, ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi ve başkent Kabil’deki tahliye hakkında Silahlı Hizmetler Komitesi’ne yaptığı açıklamada, ABD’nin Afganistan’daki 20 yıllık savaşı ‘kaybettiğini’ kabul etti.

Haber Merkezi / General Mark Milley, açıklamasında, “Afganistan’daki savaşın, Taliban iktidara geldiğine göre istediğimiz şartlarda sona ermediği açık” ifadelerini kullandı. “Savaş stratejik bir başarısızlıktı” diyen Milley, “Savaş son 20 günde, hatta 20 ayda kaybedilmedi” dedi.

Afganistan’daki 20 yıllık ABD askeri varlığına son verilmesi emrini veren ABD Başkan Joe Biden’ın en üst düzey askeri danışmanı olan Milley, “Savaşın kaybedilmesinde çok geriye giden bir dizi hatalı stratejik kararın etkisi de var” ifadelerini kullandı.

Afganistan’daki yenilgiden bir çok ders alındığını söyleyen Genelkurmay Başkanı Milley, açıklamasının devamında, yenilgiye neden olan bir dizi faktörü sıraladı.

ABD, Afganistan’ı neden işgal etmişti?

El Kaide’nin 11 Eylül 2001’de ABD’ye saldırmasından günler sonra, Başkan George W. Bush, ‘Amerikan güçlerinin Afganistan’da konuşlu terörist gruba ve Taliban hedeflerine yönelik saldırılar başlattığını’ duyurmuştu.

Başkan Bush operasyonu, “Dikkatlice hedeflenen bu saldırılar, Afganistan’ın terör operasyonlarının üssü olarak kullanılmasını engellemek ve Taliban rejiminin askeri kapasitesine saldırmak için tasarlandı.” diye tanımlamıştı.

Bush, Afganistan’ın büyük kısmını yöneten Taliban’ın, Afganistan içindeki üslerden saldırı planlayan el Kaide liderlerini teslim etme talebini reddettiğini söyledi. El Kaide liderlerini adalete teslim etmeyi amaçladığını belirten Bush, “Şimdi Taliban bir bedel ödeyecek.” açıklamasında bulunmuştu.

Paylaşın

HDP’li Sancar: AK Parti Ömrünü Uzatma Planı Yapıyor

AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddiaları üzerinden “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna HDP’li Sancar; “Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık” dedi.

Halk TV’deki Suat Toktaş ile Liderler Özel programına katılan HDP Eş Genel Başkanı Prof. Dr. Mithat Sancar, gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

HDP’nin seçimlerdeki tavrının ne olacağını aktaran Sancar, “Bizim Cumhur İttifakı’nda yer almamız söz konusu değildir. Bir ittifak söz konusu olacaksa, bu bizim kendi ittifakımızdır. Bunun dışında bir arayışımız yoktur” dedi.

Suat Toktaş’ın AK Partinin yarı başkanlık için muhalefetle görüştüğü iddialarını hatırlatarak “Bu ömrü uzatmaya mı yönelik yoksa kaybetme endişesiyle yapılan bir planlama mıdır?” sorusuna Sancar, şu şekilde cevap verdi;

“Evet, çok net söyleyeyim. Şuanda AKP’nin tek başına da olsa MHP ile birlikte de olsa yaptığı her hamlenin altında bu hesap yatıyor. Yani ömrünü uzatma. Ya tam kazanma, eğer olmuyorsa en azından tam kaybetmeme hesabı yapıyor, bu açık. Yeni bir mesel de değil bu yarı başkanlık konusu. Bizim dışımızda muhalefetin bazı partilerinin yoklandığına dair bizim bilgimiz var. Benim bildiğim yeni de değil. Bir yıl önce de muhalefeti yokladılar. ‘Acaba sistemi yarı başkanlık gibi bir sisteme çeksek muhalefet nasıl karşılar?’ gibi yoklamalarda yaptılar.

“Başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

Dolayısıyla bir çalışmaları olduğu da biliniyor. Bu aslında AKP çevrelerinin zaman zaman kendilerinin sızdırdığı, zaman zaman da başka kanallardan sızan bir bilgi. Yani bir anayasa taslağı üzerinde çalışıyorlar. Burada da üzerinde çalıştıkları sistemin tam yarı başkanlık olmadığı da anlaşılıyor. Yarı başkanlığın vazgeçilmez unsurlarından bir tanesi başbakanlığın olmasıdır. Önermeye hazırlandıkları sistem de başbakansız bir yarı başkanlık sistemi”

“Eğer aday çıkarmamız gerekecekse”

”HDP aday çıkaracak mı?” sorusuna da yanıt veren Sancar, ”Bu sorunu en son sorulması gerek soru. Biz cumhurbaşkanlığının isimler üzerinde konuşulmaması gerektiğini söylüyoruz. Kişiler değil, ilkeler ve yöntemler. Aday çıkarmamız gerekecekse şimdi yaptığımız gibi yaparız. Bizim adayımızın kim olacağını halk buluşmaları ile demokrasi güçleri ile konuşarak tartışarak belirleriz. Üç sayfa, üç aylık buluşmalar ve bir aylık komisyon tartışmaları üzerine çıktı. HDP’nin önemli özelliği farklı kesimleri bir araya getiriyoruz. Demokrasi ve tartışma bizi bir arada kalmamızı sağlıyor. Eğer aday çıkarmamız gerekecekse, takip edeceğiz” dedi.

”İlke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik”

Sancar ayrıca ”Çok net bir ifade beklemeyin, biz cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday fikrine açık olduğumuzu belirttik. Bunun içinde ilke ve yöntem üzerinde müzakere önerdik. Eğer bu ilke ve yöntemlerde ortaklaşamazsak bu olabilir ama bunu da ben şimdi söyleyemem” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Bakan Koca Duyurdu: İkinci Doz Aşıda Mavi İl Sayısı 15’e Yükseldi

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Kovid-19’a karşı ikinci doz aşı oranımız Aydın ve Zonguldak’ta da yüzde 75’in üzerine çıktı. Böylece Mavi il sayımız 15’e ulaştı. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında yarışalım!” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabı üzerinden aşılamaya ilişkin açıklamada bulundu. Bakan Koca, açıklamasında şu ifadeleri kullandı;

“Covid-19’a karşı İKİNCİ DOZ aşı oranımız AYDIN ve ZONGULDAK’TA da %75’in üzerine çıktı. Böylece MAVİ İL sayımız 15’e ulaştı. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında yarışalım!

Covid-19’a karşı İKİNCİ DOZ aşı oranı YOZGAT, ERZİNCAN ve MALATYA’DA %65’in üzerine çıktı. Bu üç ilimizin haritadaki rengi SARI. Hepimizin lehine sonuçlar için ikinci doz aşı oranında %75’i geçmek üzere yarışalım!”

Paylaşın

Aşı Kartı Gelecek Mi? Bakan Koca Açıkladı

Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca başkanlığında toplandı. Kurulun gündeminde, yüz yüze eğitim, artan vaka sayıları ve tedbirlerin uygulanması vardı. Bakan Koca, toplantı sonrası yazılı bir açıklama yaptı.

Haber Merkezi / Bakan Koca, yazılı açıklamasında, “Birtakım mecralarda yeni dönemde aşı kartı isteneceği iddia edilmiştir. Bakanlığımızın yurt içinde HES kodu uygulaması dışında bir uygulaması yoktur” ifadelerini kullandı.

Açıklamasında “Son günlerde tedbirlerdeki gevşeklik vaka sayılarına yansıyor. Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız” diyen Bakan Koca’nın toplantı sonrası yaptığı yazılı açıklama şöyle;

“Vaka sayılan içinde okula giden öğrencilerimizin bulunduğu yaş grubunun dağılımı ele alındı. 5-17 yaş arasında bulunan çocuklarımız aktif vakaların yaklaşık dörtte birini oluşturuyor. Bu grubun önemli ölçüde aşı programında olmadığını dikkate aldığımızda çocuklarımızda görülen vakaların beklenen bir durum olduğunu ifade etmek isterim. Buna karşın, bu yaş grubundaki çocuklarımızın hastaneye yatışında ya da yoğun bakıma girişinde belirgin bir artış olmamıştır. Mevcut tabloda okula giden çocuklarımız virüs ile karşılaşsa da hastanede tedavi görmesi gereken bir durum ortaya çıkmamaktadır. Her kademede okulların açık kalması için her türlü tedbiri alacağımızı ve okulların mutlak yüz yüze eğitime açık kalacağını tekrar ifade etmek isterim. Aktif vakaların yaş ortalamasının düşmesi hastanede tedavi gören sayısını da azaltmakta ve ümit ederim ki kayıplarımızı da azaltacaktır. Hedefimiz hiçbir hasta kalmayıncaya kadar tedbirlere uymak, aşı ile bağışıklık sağlanıncaya kadar aşı programımızı kararlılıkla sürdürmektir.

Birtakım mecralarda yeni dönemde aşı kartı isteneceği iddia edilmiştir. Bakanlığımızın yurt içinde HES kodu uygulaması dışında bir uygulaması yoktur. Bildiğiniz gibi birçok müesseseye girişte HES kodu uygulamamız bulunmaktadır. HES kodu ile giriş yapılan yerlerde zorunlu kontrol riskli kişilerin dolaşımda olmamasını hedef almaktadır. Bunlar, aktif hasta ya da aktif temaslı kişiler ile sınırlıdır.

“Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız”

HES kodu kişilerin riskli ya da çok riskli olduğunu, aktif hasta olup olmadığını, aktif temaslı olup olmadığını, son 72 saat içinde PCR negatif olup olmadığını ve aşılı olup olmadığı bilgisini içermektedir. Kurum ve müesseseler HES kodundan hangi bilgileri sorgulamak isterlerse sorgulayabilmektedir.

Kıymetli Vatandaşlarım, Salgının seyrinde günlük vaka sayılarında durağan bir hal var. Ancak bu durağanlık düşük vaka sayılarında değil, günlük 20 binin üzerindedir. Bu sayıyı hızla aşağıya düşürecek iki unsur var. Bunlar hızla yüksek oranda aşılı hale gelmek ve tedbirlere uymaktır. Son günlerde tedbirlerdeki gevşeklik vaka sayılarına doğrudan yansımaktadır. Bu gidiş aşı ile toplum bağışıklığı sağlama hedefimize ulaşmak için süreyi uzatmaktadır. Mevcut tedbirlerden ve maskeden en kısa sürede kurtulmanın yolu şimdi tedbirlere uymak ve maskesiz kalabalıklardan uzak durmaktır. Salgının ilk günlerinden bu yana uzunca bir süredir tedbirlere uyumu dile getirdiğimin farkındayım. Ancak önceleri tek korunma yolumuz tedbirlerdi. Bugün ise tedbirlerle birlikte aşı olmaktır. Sabreder ve vaka sayılarını hedeflenen şekilde düşürebilirsek maskesiz günlerimiz başlayacak. Eski günlerimize daha erken dönmek istiyorsak bugün tedbirlere daha sıkı uymalıyız.”

Paylaşın

Bakan Özer’den Dikkat Çeken ‘Yüz Yüze Eğitim’ Açıklaması

Yüz yüze eğitimle ilgili hiçbir sıkıntının yaşanmadığını belirten Bakan Özer,  “Şu anda ana odağımız, okulların yüz yüze eğitime devam etmesi. Bu süreçte dördüncü haftamızı başarılı bir şekilde tamamlamak üzereyiz.  Süreç, planlandığı gibi ilerliyor” dedi.

Haber Merkezi / Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Ankara’nın çeşitli ilçelerinden gelen Anadolu lisesi, fen lisesi, imam hatip lisesi, güzel sanatlar lisesi ile mesleki ve teknik Anadolu lisesi öğrencileriyle Bakanlıkta gerçekleşen buluşmada bir araya geldi.

Öğrencilerle sohbet eden Özer,  “Şu anda ana odağımız, okulların yüz yüze eğitime devam etmesi. Bu süreçte dördüncü haftamızı başarılı bir şekilde tamamlamak üzereyiz.  Süreç, planlandığı gibi ilerliyor.” dedi.

Yüz yüze eğitimin yeniden başlaması konusunda hiçbir sıkıntı yaşanmadığını belirten Bakan Özer, salgın şartlarında alınması gereken önlemlere uymanın öneminin altını çizdi.

“Uzun bir aradan sonra yeniden yüz yüze eğitime başlarken istedik ki öğrencilerimizi dinleyelim, bir ihtiyacınız var mı? Yüz yüze eğitimden, Bakanlığın yürüttüğü faaliyetlerden memnun musunuz? Bizden ne gibi beklentileriniz var?” diyerek sözü öğrencilere bıraktı.

Öğrencilerin öneri ve isteklerini dinleyen Bakan Özer, “Okul ortamlarını çok daha zenginleştireceğiz. Bu bağlamda çocuklarımızın kültür, sanat ve sportif etkinliklere daha aktif katılması için çeşitli programlar yapıyoruz.” diye konuştu.

Öğrencilerin Okullara Devam Oranı Yüzde 95’in Üzerinde

Görüşmenin ardından değerlendirmede bulunan Bakan Özer, şunları kaydetti:

“Şu anda temel eğitim ve ortaöğretimde öğrencilerin okullara devam oranı çok yüksek. Türkiye genelinde devam oranı yüzde 95’in üzerinde. Bu, velilerin ve öğrencilerimizin artık önlemleri alarak okula devam etme noktasında bir kaygılarının olmadığını gösteriyor. Bu süreçte en büyük avantajımız, öğretmenlerimizin aşılanma oranlarının oldukça yüksek olması.

Süreçte sınıf bazlı bir önlem yaklaşımı yürütüyoruz. Bu kapsamda 850 bin sınıfımız var, vaka nedeniyle zaman zaman bazı sınıflar uzaktan eğitime geçebilir ama önemli olan açık sınıfların varlığını sürdürmesidir. Diğer taraftan 14 gün ara veren sınıflarımız, dijital platformlar üzerinden canlı sınıf uygulaması ile derslerine devam edebiliyor.”

Bakan Özer, öğrencilerin okulları ile ilgili taleplerinin de hızla karşılanacağını ifade etti.

Paylaşın