HDP’li Günay’dan Dikkat Çeken ‘Deklarasyon’ Açıklamaları

Halkların Demokratik Partisi (HDP) 27 Eylül’de tutum ve ilkelerinin yer aldığı 11 maddelik “Demokrasiye ve Barışa Çağrı” deklarasyonunu kamuoyuna duyurdu. HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar’ın açıkladığı deklarasyonda, demokratikleşme, Kürt sorunu, yoksulluk, ekoloji ve kadın sorunlarına dair çözüm önerileri ve politik gelişmelere dair ilkeler yer aldı.

Deklarasyonda dikkat çeken konulardan biri ise toplumsal taraflara ve siyasi aktörlerle müzakere etmeye, ortak mücadeleye ve ortak yönetime hazır olduğunu da vurguladı. HDP Sözcüsü Ebru Günay Ebru Günay, “Demokrasiye ve Barışa Çağrı” deklarasyonuna ilişkin JinNews’tan Dilan Babat’ın sorularını cevapladı.

Bir süredir gündemde olan deklarasyonunuzu, erken seçim ve Kürt sorununda muhataplık tartışmalarının yürütüldüğü bir süreçte açıkladınız. Neden böylesi bir deklarasyon açıklama gereği duydunuz, bu fikir nasıl oluştu?

Deklarasyon bu son tartışmalardan çok bağımsız bir yerden başlayan bir tartışma. Haziran ayından itibaren ‘HDP’liyiz Her yerdeyiz’ çerçevesinde birçok kentte, yerelde, il ve ilçelerde ve mahallelerde buluşmalar gerçekleştirdik. Eş Genel Başkanlarımızın, MYK, PM, Kadın Meclisi ve vekil arkadaşlarımızın katılımıyla çok güçlü etkinlikler gerçekleştirdik. Kimi yerlerde halk buluşmalarımız mitinglere dönüştü, esnaf ziyaretleri gerçekleştirdik. Bununla paralel olarak ‘kadın yoksulluğu’ kampanyası yürütülerek emek veren, yoksullukla mücadele eden kadınlarla bir araya geldik. Gençlik buluşmaları gerçekleştirdik. Bunlar olurken şunu da fark ettik; Türkiye’de çok temel sorunlar var. Gittiğimiz her yerde buluşmaların doğal sonucu olarak, temas ettiğimiz halkımızın sorunlarını dinledik. ‘HDP’liyiz Her Yerdeyiz’in’ devamı olarak şuna ihtiyaç olduğuna karar verdik. Sorunların çözümü için HDP ne yapabilir? Ne gerekiyor? Bu sorunları tanımlayıp acil çözüm bekleyen sorunlara yönelik ‘bizim tavrımız ne olmalı?’ üzerinden tartışmayla bir yola çıkışla başladı bu süreç.

Bütün bir yaz tanıklık yaptık. Türkiye’de ciddi bir ekolojik yıkım söz konusu. Dünyanın tamamında bir iklim söz konusu ama bu iklim krizine giderken, dünya devletleri bu ekolojik yıkım ve krize karşı tedbirler alarak gidiyor. Ama Türkiye en hazırlıksız yakalanan ülkelerden biri. Çünkü bu konuda iktidarın birçok meselede olduğu gibi ekolojik yıkım sorununu çözmeyen bir yerden bakması, kendisini iktidarını ve bekasını düşünmek üzerine. Orman yangınları devam ederken insanlara çay dağıtıldı. Bu ülkede Orman Bakanı yanan yerlere jetlerle giderken, yangını söndürmek için bir yangın söndürme helikopterinin olmadığı çıplak gerçekle yüz yüze kaldı. Kadına dair sorunlara baktığımızda giderek erkek egemen bir zihniyetin çok daha baskınlaştığı, eşbaşkanlık sisteminin kriminalize edilmesiyle başlayan ve İstanbul Sözleşmesi’yle devam eden ciddi kadın kazanımlarına saldırılar oldu. Kadın katillerini koruyan bir iktidar gerçekliği var. Sahada çok ciddi gerçeklerle karşı karşıya geldik. Pandeminin de yarattığı etkiyle büyük bir ekonomik kriz ve işsizlikle iç içe. Deklarasyonumuzu açıkladığımız sırada gençler ‘Barınamıyoruz’ deyip sokaklarda, parklarda yattılar. Türkiye’de barınamamanın, sokaktaki eylemler, öğrencilerin yaşadığı sorunlar en son noktaya geldi. Hayata ekonomik olarak borçlu başlayan bir gençlik gerçeği var.

Bunların toplamını düşündüğümüzde muhalefet partisi olarak HDP’nin bütün bu sorunlara dair bir sözü ve çözüme giden sürece ön ayak olma ihtiyacının olduğunu fark ettik. Son tartışmalar, deklarasyon tartışmalarımızı yürütürken, gündeme gelen tartışmalardı. HDP fikriyatı Türkiye’de stratejik bir süreci ifade eder. HDP’nin kendini ifade etmesi, renkleriyle, felsefesi, ruhu, birleşeni, halklar ve inançlarıyla çizdiği siyaset rotası aslında Türkiye siyaseti açısından halklar lehine stratejik bir aklı ifade eder. Stratejik bir aklın somutlaşmış halini ifade ediyor. Herkesin Türkiye siyasetinde güncel politikalara odaklandığı yerde HDP’nin stratejik aklının asıl meselelere işaret etmesi, bu konuda tutumu açıklaması HDP fikriyatının tarihi sorumluluk yüküdür. HDP Türkiye’de halklar arası barışın, kadın ittifakının, bir gençlik ittifakının ve halklar ittifakının geleneğini temsil ediyor. Bunu düşündüğümüzde bu koşullarda herkesin günlük politikalarla kendisini idame ettirmeye çalıştığı ya da elinde olan mevziiyi ve iktidarı kurtarmaya çalıştığı bir yerde olunca HDP’nin halklardan yana tavrını ortaya koyması, acil sorunlarda tutumunu ortaya koyması çok tarihi bir gereklilikti. Sorunlar yumağı var, çözümden yana siyaset yapan bir partiyiz. Çözüm önerilerimizi ve tavrımızı gösterme gereği duyduk.

Deklarasyonda, mevcut sorunların çözümüne dair 11 madde yer alıyor. Bu çözüm ilkelerini özetleyecek olursanız, neler söylersiniz?

Deklarasyonda çok somut ilkeler vardı. Seçime dair somut durumlar bekleniliyorsa onun olmayacağını ilk günden ifade ettik. Bizim için sorun ve Türkiye’de beklenilen meseleler. Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesi seçimden çok daha öte ve büyük bir süreci ifade ediyor. Acil bekleyen meselelerin konuşulması çözüme yatırılması önemli. 11 madde içerisinde Türkiye’de acil çözüm bekleyen ve HDP’nin meselelere nasıl yaklaştığını çok açık ifade ettiğini düşünüyorum. HDP kendi bulunduğu yerden siyaset arayışını halklardan yana bir barış ittifakı tavrını koydu. Kadın ittifakından yana tavrını çok açık bir şekilde ifade etti. Gençlik, emek, doğa, ekolojiden yana tavrını ifade etti. Türkiye’nin yaz döneminde buluşmalarda sorunlar ortaya çıktı. Ama HDP son dört yıldır, kesintisiz bir şekilde sokakta, eylem alanlarında, evde, köyde bir haliyle aslında çok uzun bir süredir Türkiye toplumu ile buluşmalar gerçekleştiren ve onların dinleyen sorunları açığa çıkarttı. Bu sorunsal alanlar kendini 11 maddede özetlediğimiz ve tanımladığımız maddeler. Türkiye’de bir demokratik anayasaya, Kürt sorununa, kadından, doğa dostu olmadan yana bir tavra ihtiyaç var. Maddelerin hepsine bakıldığında acil sorunsal alanda ilkeler, çözüm önerilerini de sunan bir yerden bakıyor. Türkiye’de yargının mağduru olmayan hiçbir kesim kalmadı. Yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı bu konuda özellikle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve CPT gibi uluslararası kuruluşların kararlarının ve tasfiyelerinin tanınması. Türkiye’de cezaevi koşulları başta olmak üzere bütün yargısal alanlarda iyileştirilmeye gidilmesi çok elzem ve temel sorunlardan bir tanesi.

Kadına dair politikalara baktığımızda İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemiz, kadına yönelik şiddetin arttığı, kadının güvencesiz bırakıldığı, faillerin korunduğu bir süreç başlatıldı. Eşbaşkanlık sisteminin kriminalize edildiği bir süreç. Bunlar hepsinin HDP’nin siyasetteki ilkelerini ifade ediyor. Türkiye’nin 3’üncü büyük partisinin sadece 6 belediyesinde seçilmiş belediye başkanları görevi başında. Geri kalan bütün belediyelerimize kayyım atanmış ve aslında halkın iradesine bir darbe hali var. Bir demokratikleşme sürecinde ya da bir çözümden söz ediyorsak bu iradenin tanınması, kayyım rejiminin son bulması, belediye başkanlarımızın göreve iade edilmesi çok elzem meselelerden biri. Bu bir rejime dönüştü. HDP’nin belediyelerine kayyım atandı ama bütün Türkiye tanıklık etti. Boğaziçi üniversitesine atanan kayyım rektör bunun sonucuydu. Yine STK’lara dair değiştirilen yasal düzenleme ile kayyım sisteminin önünün açılması aslında Türkiye’nin bir kayyım rejimi ile yönetildiğini göstergesi.

Halkın iradesinin tanınması, seçme ve seçilme iradesinin tanınması ve korunması temel ilkelerden biri. HES’lerin, doğa talanın, orman yangınlarının durdurulması, iklim krizine dair tedbirlerin alınıp bir doğa dostu tavrın oluşturulması temel ilkelerden biri. Ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomi ve yoksullukta hakça dağıtım, adil üretim alanlarının ve istihdam alanlarının oluşturulması olmazsa olmazlardan biri. Uzun süre insanların evine ekmek götüremediği için intihar haberlerini bu ülkede yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Mevcut sistem ülkenin üretim kaynaklarını kendisine ve etrafındakilere pay ediyor. Yoksuldan, kadından, emekçiden yana bir tavır söz konusu değil. Pandemi sürecinde Kod-29 ile mağdur edilen onlarca emekçi oldu. Buradan baktığımız zaman bütün toplumsal alanlara dair çözüm önerileri ve bu çözüm önerilerine yedirilmiş ilkeleri kamuoyu ile paylaşmış olduk.

Muhalefet cephesinde de deklarasyona ilişkin kimi açıklamalar oldu. Olumlu olumsuz ne gibi tepkiler aldınız, nasıl karşılandı?

Öncesinden başlayan bir süreç. Herkes merakla HDP’nin tavrını ve tutumu çok büyük merakla bekledi. Tartışmalarda şunu fark ettik; Deklarasyonda da ifade ettiğimiz üzere HDP’nin ve HDP seçmenin Türkiye’nin demokratik geleceğinde bir kilit noktası olduğunu hem deklarasyon tartışmaları hem de deklarasyondan sonraki tartışmalarda açıkça ortaya koydu. Tartışılması bu konuda değerlendirilmesi elbette önemli ve kıymetli. Her müzakere yeni bir ufku, yeni bir çözümü kendisiyle getirir. Tartışılması bizler açısından çok önemli. Tartışılmayla beraber artık biraz bundan sonrası tartışan kesimlerin demokrasiden ve barıştan yana tavır alan herkesin durduğu ve elini taşın altına nerede ve ne zaman koyacağı önemli. Sorunların çözümü için sorumluluklarını yerine getirip çözüm için ne kadar mücadele edecekleri önemli. Deklarasyonda şunu açıkça ifade ettik; Biz bu sorunların çözülmesinde bu ilkelerin tartışmasında üzerimize ne düşerse yapmaya hazırız. Çözümün yolunda yol almak istiyoruz diyoruz. Şimdi biraz daha Türkiye’de bütün kesimlerin elini taşın altına koymasının zamanı. Bu tavrı değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bunun yarattığı etkiler, sonuçlar zamanla gösterilecektir. Bu açıdan zamana da ihtiyacımız olabilir. Demokrasiden, özgürlükten yana olan herkesin bu ilkeler etrafında konuşmaya hazır olduğumuz, çözüm bekleyen meseleler konusunda bizler de sorumluluğumuzu yerine getirmeye hazırız.

Deklarasyonda yer alan maddelerden biri tarafsız ve bağımsız yargı, Yargının durumu şu anda nedir?

Türkiye’de tarafsız ve bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün değil. Geldiğimiz aşamada Türkiye’nin yargısal durumuna baktığımız da bağımsız tarafsız yargıçların cübbelerinde bir düğme var. Herkes aslında olması gerektiği gibi bağımsız ve tarafsız bir yerde değil. Tam da saray rejimi etrafında düğme ilikleyerek oradan gelen talimatlarla yol alan yargılama süreçlerini bunun üzerinden başlatılan bir yargı süreci işliyor. Partimiz çok büyük bir yargı kıskacında, kumpas davaları… Dönemin yargısı tarafsız, bağımsız yargı üzerinden yürümüyor. Dönemin yargısı kumpas ve sarayın yargısı üzerinden yürüyor. Hakkın, hukukun yasanın değil, saray yargısının ve kumpaslarının olduğu bir yargı sistemi var. Halihazırdaki Kobanê kumpas davası, partimizi kriminalize etmeye çalışan bir süreç. Yine HDP’de siyaset ya da çalışma yapan yargısal süreçle muhatap olmayan üyemiz ya da yöneticimiz yok. Kamuoyunun bildikleri dışındakileri de ifade ediyorum. Öte taraftan Türkiye’nin bütün demokratik güçleri yargı kıskacında. Hala gazetecilerin cezaevinde olduğu, akademisyenlerin cezaevinde olduğu. AİHM kararlarının tanınmadığı bir yargı süreci içerisinden geçiyoruz. Osman Kavala’nın AİHM kararı ve tahliye edilip hala bırakılmaması gibi… Bu koşullarda tarafsız yargıdan söz etmek mümkün mü? Elbette değil. Kadın katillerinin ellerini kollarını sallayarak dışarıda gezdiği bir süreçten geçiyoruz. Bu durumda özgürlükten, mağdurdan yana bağımsız bir yargıdan söz etmek mümkün değil. İktidarın karşısındaysanız, muhalefet ediyorsanız ve hakikatleri söylüyorsanız hemen bir ‘terör’ yargılaması süreci içerisinde kendinizi bulma, bir gözaltı ve cezaevine gitme sürecini yaşama tehdidi ile karşı karşıyasınız. Mesele sadece HDP’nin yargı kıskacında olma meselesi değil. Mesele Türkiye toplumunun tamamının bir yargı kıskacında olması.

Herkesin her an hukukun bir silaha dönüşebileceği, mağdur edilebileceği yaşamı tehdit altında. Her an en kötü ihtimalle bir sosyal medya suçlamasıyla gözaltına alınıp tutuklanabilecek durumdasınız. Ya da hak arama süreci başlattığınız da, örneğin ‘barınamıyoruz’ diyen öğrenciler bir ihtiyaçtan söz ediyorlar. Sokaklarda uyumak zorunda kalıyoruz diyorlar. Gençlerin çok temel hakları olan ‘barınma hakkı ihlali’ için mücadele eden gençlere sistematik olarak bir gözaltına alınıp bir yargı tehdidi ile karşı karşıya. Yargının iktidarın elinde sopaya döndüğü bir yargı gerçeği var. Bağımsız ve tarafsız bir yargının güçlenmesi Türkiye’nin demokratikleşmesi açısından olmazsa olmaz şartlardan biri.

Deklarasyondaki başlıklardan birisi de Kürt sorununda demokratik çözüm. Bu başlık çokça tartışıldı. Anadilde eğitim başta olmak üzere yerel yönetimlerin güçlendirilmesinden bahsediyorsunuz. Muhalefetin ve diğer kesimlerin de bu başlıklar üzerinden değerlendirmeleri oldu. İlk etapta Meclis’in işaret edilmesiyle tartışmalara konu olan Kürt sorunun çözümü nasıl olacak?

Kürt sorununun çözümü artık çoklu muhatap ve dinamiklerin olduğu dolayısıyla çoklu mutabakatlara ihtiyaç olan bir mesele. Deklarasyonda çok açık ifade ettik; sorunun çözümü şiddetle değil, sorunun çözümü müzakere ve diyalogla çözülür. İnkar ve asimilasyon ile değil, kırım politikası ile değil, onları anadillerinde tanıyan, varlıklarını tanıyan bir yerden tutum almakla mesele çözülür. Tüm bunları konuştuğumuz da Meclis çok büyük bir aktöre dönüşüyor. Meclis aynı zamanda toplumsal birçok kesimin kendisini bir şekilde temsiliyetini bulduğu ve Türkiye’deki en güçlü yasama organına dönüşen dolayısıyla çözüm süreçlerinin güvenceye kavuştuğu, daha kalıcı hale geldiği bir zemini ifade ediyor. Bu nedenle bu konudaki temel çözüm alanlarından birini ifade ediyor. 2013 tarihinde yürütülen süreçte bile Sayın Öcalan’ın kendisi bile çokça işaret ettiği bir yer var. Bu sürecin Meclis’te güvence altına alınması lazım. Meclis’in rolü ve misyonuna da işaret ettiği bir gerçeğe dönüşüyor. Sayın Öcalan Meclis’in rolüne ve misyonuna işaret ederken aynı zamanda ‘imkan olursa sorunu bir haftada çözerim’ diyerek kendi çözüm gücünü ve muhataplık durumunu da ifade ediyor. Dolayısıyla çoklu muhataplarını Meclis’in ortak iradesiyle, çoklu aktörlerle Kürt sorunun diyalog ve müzakere ile kalıcı bir barış ile çözmesi elbette ki önemlidir.

Can yakıcı sorunlardan biri anadil hakkının tanınması. Anadillerin güvence altına alınması çözümsel süreci başlatan önemli adımlardan birisi olacaktır. Dünyadaki bütün örneklerden biliyoruz, çözüme giden müzakere süreçleri çok zorlu süreçleri ifade ediyor. Müzakerenin, toplumsal mutabakatın ve Meclis iradesiyle de açığa çıkması kuşkusuz çok güçlü kalıcı çözümlerinde geliştiği dünya deneyimleri var. Çoklu denklem içerisinde çoklu alanların mutabakatı esas bu konuda müzakere, çözüm elbette olmazsa olmaz. Çoklu mutabakat içerisinde barıştan yana, çözümden yana tavra sahip olan Sayın Öcalan’ın rolü tartışmasız bir konu.

Deklarasyonda yer alan başlıklardan biri de kadına özgürlük ve eşitlik. Eşit temsiliyet ve Eşbaşkanlık sisteminin yaygınlaşması için ne gibi çalışmalarınız olacak?

Eşbaşkanlık sistemini yalnızca Türkiye’de değil dünyada da bütün yönetimsel mekanizmalarda uygulayan tek parti HDP. Kadın renginin, gücünün, temsil gücünün, bakış açısının yönetimsel alanlara yansımasını ifade ediyor. Bir süredir kayyım rejimiyle beraber eşbaşkanlık sistemi, kayyımlara gerekçe yapılan, kriminalize edilen, en büyük kadın kazanımına karşı bir erkek sistem direnişi olarak değerlendirmek gerekiyor. Kuşkusuz parti kadın meclisi ve partimizin her aşamasında çalışan kadın arkadaşlarımız eşbaşkanlık sisteminden yana tavrından asla geri adım atmadı. Bu konuda tüm kriminalize etme çalışmalarına rağmen ısrarla ve inatla koruyan, hayata geçiren ve kadının yönetimsel süreçlerde söz almasına yönelik bu mücadeleden bir adım geri durmadı. Bizim için temel felsefe ‘eşbaşkanlık mor çizgimizdir.’ Bundan geriye gitmek kadınların asla kabul edeceği bir şey değil. Mesele tek başına bir kadınla bir erkeğin bir kenti, bir partiyi ya da bir yeri yönetmesi değil. Kadın özgürlüğünün, kadın bakış açısının, kadın renginin, dokunuşunun hayatın her alanına yansıması olarak, ruhu ve fikriyatı olarak değerlendirmek gerekiyor.

Özellikle dünyanın tamamında da kadın kazanımlarına yönelik çok ciddi saldırıların olduğu bir zaman. Ama buna karşı çok güçlü kadın direnişlerinin olduğu, kadın kazanımlarının kadınlar tarafından çok güçlü korunduğu bir zamandan geçiyoruz. Kadın dayanışması ve kadın ittifakı içerisinde mücadelemizi yürütmeye ve büyütmeye devam edeceğiz. Eşbaşkanlık sisteminin kriminalize edilmesi sonrası partimize yönelik kadın kazanımlarına saldırıların bir devamı olarak Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Bu aslında kadınları hukuken güvencesiz bırakmanın adı ve biçimi oldu. Kadın katillerinin çok rahat bir biçimde sokaklarda gezdiği bir süreci başlattı. Bu yüzden İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden taraf olmak ve kadınları tekrardan erkek şiddetine karşı, erkek devlet şiddetine karşı hukuku güvenceye kavuşturmak elbette bizim için temel çalışmalardan biri. Kadın meclisimiz bu konuda gerçekten çok aktif bir çalışma yürütüyor, yürütmeye de devam edecek.

Uzun süredir devam eden ekonomik kriz, hem siyasetin hem de toplumun gündeminde. Deklarasyonda yer alan başlıklardan biri olan krizin çözümüne dair önerileriniz neler olacak?

Bu konuda ekonomi masamızın özel çalışmaları var. Hatırlarsanız ‘İş aş buluşmaları’ gerçekleştirdik. Bütçenin adil dağılımı konusunda özel çalışmalar yürüttük. Tekrardan aynı çalışmaları devam ettireceğiz. Özellikle savaşa, ranta değil eğitime sağlığa bütçenin ayrılması için elimizden geleni yapacağız. Özellikle güvenlikçi politikalardan kaynaklı olarak eğitime sağlığa değil de savaşa, savaş sanayiine, güvenlikçi politikalara yatırım yapan bir iktidar gerçeği var. Bu aslında yoksulluğu örtmenin, gizlemenin başka bir yolu. Mesela, “Evime ekmek götüremiyorum” diyen vatandaşa “Merminin fiyatını biliyor musun?” diyen bir cumhurbaşkanı gerçeği var bu ülkede. Sel felaketinden, orman yangınından mağdur olanlara o realiteyi görmeden, insanların yaşadığı mağduriyeti, yoksulluğu görmeden çay dağıtan bir iktidar gerçekliği var. İktidar etrafında toplanan rant öbeklerinin, ülkenin kendi çıkarlarını, bu ülkenin kendi yoksulundan emekçisinden, kadınından aldığı vergiler üzerinden büyütmeye çalışıyor. Ülkenin temel kaynaklarını parsellemeye çalışan bir öbek hali oluşmuş. Bunların deşifrasyonuna, bunların dağıtılmasına karşı bütün sorunsal alanlardaki mücadele hattımız ekonomik alanda da devam edecek. Ama temel düsturumuz savaşa, ranta bütçenin değil kadınlara, gençlere ve yoksullara bütçenin adil dağıtımı olacak. Sosyal devlet ilkesinin esas alınması gerekir. Bazı şeylerin kağıt üzerinde değil de pratikte de gerçekleşmesini sağlamak, önünü açmak gerekiyor. Bu konudaki aktif mücadele hattımız devam edecek.

Deklarasyonda yer alan ilkelerde buluşan tüm kesim ve siyasi aktörlerle müzakere ve diyalog çağrısı yaptınız. Bu aktörler kimler? İktidar da buna dahil mi?

Biz aslında çok açık ifade ediyoruz. Demokrasiden, barıştan ve özgürlükten yana rol almak isteyen bütün aktörlerle bu ilkelerimizi konuşmaya hazır olduğumuzu ifade ediyoruz. Bizim için aktörler kadın özgürlük mücadelesi yürüten, kadın kazanımlarını korumaya çalışan, kadın ittifakını ve dayanışmasını büyüten kadınlardır aktörler ya da geleceksiz bırakılmaya çalışılan gençlerdir aktörler, bütün temel hak ve özgürlükleri gasp edilen, kimlikleri tanınmayan halklardır bu konudaki aktörler. Bütün inanç özgürlüğüne rağmen kendisini bir şekilde baskıya rağmen kendisini korumaya ve devam ettirmeye çalışan inanç grupları aktörleridir bizler için. Yine bu ülkede bir şekilde ezilen, katledilen, kıyımdan geçirilen yine de varlığını devam ettirmeye çalışan halklardır aktörler. HDP’nin aradığı en geniş cephedeki ittifakı bunu gerektiriyor. Zaten deklarasyonda çok açık bir biçimde ifade ettik.

Olası durumda muhalefet cephesinin tutumu da bu deklarasyonun başlıklarına dair çalışmalarda etkili olacak mı? Önümüzdeki sürece dair öngörünüz nedir?

Bu bizim en geniş mutabakatla vardığımız, yani hem toplumun bütün kesimleri içerisinde en geniş tartışma zeminlerinden vardığımız, yine parti kurullarımız ve organlarımız içerisinden en geniş ve uzun tartışmalarla vardığımız şeyler. Bizim için esas olan bu ilkelerdir. Bu ilkeler üzerinden tartışmalar yürütmek ve bunlar üzerinden çözüm arayışlarını ortaya koymaktır.

Deklarasyon açıklandıktan sonra deklarasyonun sadece seçim endeksli yapıldığına dair kimi iddialar ortaya atıldı. Bu iddialara dair neler söyleyebilirsiniz?

Bu konuda herkes durduğu yerden değerlendirmeler yapıyor. HDP’nin tavrı ve tutumu Türkiye’nin demokratikleşmesi, Türkiye’nin acil sorunlarına çözüm bekleyen bir çözüm siyaseti üretmek, dolayısıyla güncel politikalardan çok bağımsız bir yerden Türkiye halklarının, kadınların ve gençlerin geleceğinden yana tavır almayı ifade ediyor. Mücadelemizi büyütmeye bu konuda deklarasyonumuzdaki tavrımızı ve tutumuzu büyütmeye, demokrasi ittifakını geliştirmeye, barış, kadın özgürlüğünü ve gençler için bir gelecek yaratmak için mücadele hattını her geçen gün büyütmeye ve yol almaya devam edeceğiz. Bu sürece gelirken ki parti kurullarımızdaki tartışmalarımızdaki kararlılık da bunun üzerinde. Kendi siyaset hattını kuran, bu hattı korumak için direnen ve mücadelesini büyüten bir yerden yol almaya devam edeceğiz.

Paylaşın

DEVA Partisi’nden “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” Önerisi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile DEVA Partisi Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Mustafa Yeneroğlu, DEVA Partisi Genel Merkezi’nde düzenlenen basın toplantısıyla partinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem önerisini açıkladı.

Haber Merkezi / “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’in ülkemizi içinde bulunduğu çoklu kriz ortamından çıkartacak en önemli araç olduğuna inanıyoruz” diyen Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Bu topraklarda 100 yılı aşkın süredir devam eden bir demokrasi anlayışı, bilinci var. Köklü demokrasi tarihimiz, sayısız badireler atlattı. Bugün ise farklı bir demokratik gerileme sürecinin içindeyiz. Bizler, DEVA Partisi kadroları olarak, ülkemizin bu ‘gerileme’ döneminin ardından bir ‘çöküş’ dönemine girmesine müsaade etmemek için yola çıktık. Yüzüncü yaşına yaklaşan cumhuriyetimiz için önerdiğimiz yeni sistemde; bize güç veren, milletimizin, her daim, demokrasiden yana duran bir ferasetle hareket etmesidir.”

Güçlü yasama, güçlü yürütme ve güçlü yargı vurgusu yapan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Türkiye’yi güçlendirilmiş parlamenter sisteme davet ediyoruz. Davetimiz; özgürlükçü, katılımcı ve çoğulcu demokrasi içindir. Davetimiz; demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla yaşatan, kuvvetler ayrılığını tesis ederek, etkin denge ve denetleme mekanizmalarını güçlendiren yepyeni bir model içindir. Davetimiz; tam demokrasi içindir. Davetimiz; yepyeni bir toplumsal mutabakat sağlayarak, demokrasimizi ayağa kaldırmak içindir.

Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem davetimiz toplumun tüm kesimlerinedir. Tüm vatandaşlarımızı, bu demokratik gerilemeyi durdurmaya davet ediyoruz. Halkımızı; adil, özgürlükçü, eşitlikçi bir Türkiye’yi hep birlikte inşa etmeye davet ediyoruz. Ülkemizin yarınlarıyla ilgili böylesine kapsamlı bir çalışmayı yürütürken, mutlaka katılımcı bir süreç işletmek zorundayız. Geniş çevrelerle istişare etmek zorundayız. Geniş bir siyasi ve toplumsal mutabakat arayışını samimiyetle sürdürmek zorundayız.

“Amacımız geçmişte uygulanan sistemlere dönmek değildir”

Amacımız asla geçmişte uygulanan tekçi, merkeziyetçi, çoğunlukçu ve vesayetçi sistemlere geri dönmek değildir. Eski sistemin, eksik demokrasisiyle yetinmeyeceğiz. Kâğıt üstünde parlamenter sistem olan, ancak uygulamada, hak ve özgürlüklerimizi gasp eden, yönetimde sürekli krizlere yol açan eski sistemi de elimizin tersiyle itiyoruz. Kim ‘eskiye dönüş’ diyorsa yalan söylüyor.

Ötekileştirme hissi doğuran tüm uygulamalara son vereceğiz. İfade, toplanma ve örgütlenme özgürlüklerinin önündeki bütün engelleri kaldıracağız. Basın özgürlüğünü evrensel ölçülerde güvence altına alacağız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesi’nin verdiği kararların, derhal yerine getirilmesini güvence altına alacağız.

Gazi Meclisimizi ayağa kaldıracağız. Meclisimize itibarını iade edeceğiz, eskisinden güçlü hale getireceğiz. Yürütmenin yasama üzerinde kurduğu tahakkümü kıracağız. Meclisin yasama ve denetleme fonksiyonlarını etkin bir şekilde yerine getirmesini sağlayacağız. Kanun yapım sürecini demokratikleştireceğiz. Meclisin yürütmeyi denetleme yetkisini güçlendireceğiz. Meclisin bütçe hakkını teminat altına alacağız.

“Partili cumhurbaşkanlığı uygulamasına son vereceğiz”

Yasamayı güçlendirirken, yürütmeyi zayıflatmayacağız. İstikrarlı bir yönetim sağlamak amacıyla cumhurbaşkanı, başbakan ve bakanlardan oluşan bir yürütme organı oluşturacağız. Yürütmeye dair icrai yetkilerin bakanlar kurulu tarafından kullanılmasını sağlayacağız. Cumhurbaşkanını temsili yetkilerle donatacağız. Partili cumhurbaşkanı uygulamasına son vereceğiz.

Siyasi iktidarın yargıya müdahale kapılarını derhal kapatacağız. Demokratik siyasal sistemin merkezinde yer alan Anayasa Mahkemesi’nin etkinliğini artırmak ve bağımsızlığını güçlendirmek amacıyla yapısal değişikliklere gideceğiz. Mahkemeye bireysel başvuru hakkının kapsamını genişleterek temel hak ve özgürlükleri daha güçlü bir şekilde koruyacağız.”

Babacan’ın ardından konuşan Mustafa Yeneroğlu ise öngördükleri sistemin temelinin güçlü birey ve güçlü sivil toplum olduğunu vurguladı. Yeneroğlu şunları söyledi:

Cumhurbaşkanının hem toplumun farklı kesimleri hem de Meclis’teki partiler karşısındaki tarafsızlığını tam anlamıyla sağlayabilmek için yalnızca bir dönem ve yedi yıl için seçilmesi kuralını esas alıyoruz.

Torba kanun uygulamasına ve Cumhurbaşkanının kanunları veto yetkisine son vereceğiz. Kanun teklif ve tasarılarının komisyonlarda görüşülmesi esnasında, sivil toplumun, meslek kuruluşlarının ve uzmanların görüşlerine başvurulmasını zorunlu kılacağız.

“HYK, HSK ve AYM üye adaylarına kamuya açık mülakat”

Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun ‘Hakimler Yüksek Kurulu” ve ‘Savcılar Yüksek Kurulu’ olarak ikiye ayrılmasını ve bu kurulların üyelerinin en az yarısının TBMM tarafından seçilmesini öngörmekteyiz. Anayasa Mahkemesi üyelerinin en az yarısının Meclis tarafından nitelikli çoğunlukla seçilmesini esas alacağız. Hakimler Yüksek Kurulu, Savcılar Yüksek Kurulu ve Anayasa Mahkemesinin TBMM tarafından seçilecek adaylarını da kamuya açık mülakata tabi tutacağız.

Hükûmetin kurulmasını kolaylaştırıp, düşürülmesini ise güçleştirecek mekanizmalar geliştireceğiz. Bakanlara daha çok yetkiyle birlikte daha çok sorumluluk vereceğiz. Gensoru yöntemini kabul ederek bu yöntemi hükûmet istikrarsızlığına yol açmayacak şekilde düzenleyeceğiz.

“Kayyum uygulamasına son vereceğiz”

Halkın oylarını yok sayan kayyum uygulamasına son vereceğiz. Yerel yönetimlerin seçilmiş organlarının geçici olarak görevden alınmaları kararında yetkinin yargı organında olmasını sağlayacağız. Geçici olarak görevden alınma kararlarında İçişleri Bakanı tarafından yapılacak başvuruların Danıştay tarafından karara bağlandığı bir süreç öngöreceğiz. Bu kararın verilmesi halinde seçilmiş belediye başkanı göreve dönene kadar veya seçimlere kadar başkana vekâlet edecek kişinin belediye meclislerince belirlenmesini esas alacağız.”

Paylaşın

2021 Nobel Tıp Ödülü, David Julius Ve Ardem Patapoutian’a Verildi

Sıcaklık ve dokunma reseptörlerini keşfeden David Julius ve Ardem Patapoutian 2021 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’ne layık görüldüler. Fizik, kimya, edebiyat, barış ve ekonomi alanlarındaki ödüller ise önümüzdeki günlerde açıklanacak.

Haber Merkezi / Karar, Stockholm’deki Karolinska Enstitüsü’nde düzenlenen bir panelde duyuruldu. Duyuruda, Julius ve Patapoutian’ın keşiflerinin, ‘ısıyı, soğuğu ve mekanik gücü duyumsamada moleküler temeli açıklayarak doğanın gizemlerinden birinin sırrının çözülmesini sağladığı, bunun, “insanoğlunun hissetme, mana verme ve iç ile dış çevresiyle etkileşim kabiliyeti için hayati öneme sahip olduğu’ belirtildi.

California Üniversitesi’nden David Julius, cildin sinir uçlarında ısıya tepki veren bir sensörü tanımlamak için, yanma hissine neden olan keskin bir bileşik olan kapsaisin kullandı. Scripps Research’teki Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nden Ardem Patapoutian ise, deride ve iç organlarda mekanik uyaranlara yanıt veren yeni bir sensör sınıfını keşfetmek için basınca duyarlı hücreler kullandı.

Yüzyılı aşkın süredir İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından verilen ödül, 10 milyon İsveç kronu (1,15 milyon $) değerinde. Ödül parası, ödülün yaratıcısı olan ve 1895’te ölen İsveçli mucit Alfred Nobel tarafından bırakılan bir vasiyetten karşılanıyor.

Geçen yılki ödülü, siroz ve karaciğer kanserine neden olan Hepatit C virüsünü belirleme çalışmaları nedeniyle Amerikalı Harvey Alter ve Charles Rice ve Briton Michael Houghton’a verilmişti.

1901’den bu yana 111 Nobel Tıp Ödülü verildi. Ödülü kazananlardan 12’si kadındı. Nobel Tıp Ödülü’nün en genç kazananı, 1923 yılında insülinin keşfinden ötürü 32 yaşındaki Frederick G. Banting oldu. 1966 yılında ‘tümöre neden olan virüsleri’ bularak Nobel Tıp Ödülü’nü alan 87 yaşındaki Peyton Rous ise ödülü alan en yaşlı bilim insanı olarak tarihe geçti.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a ‘Seçim’ Çağrısı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tanzim satış mağazalarının çoğaltılacağına dair sözlerinin ardından, “Her seçim öncesi insanları tanzim satışla kandırmaya çalışıyorsun. Fiyatlar düşsün istiyorsan eğer, seçime gel! ” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanzim satış mağazalarının çoğaltılacağına dair açıklamasının ardından, “Her seçim öncesi insanları tanzim satışla kandırmaya çalışıyorsun. Fiyatlar düşsün istiyorsan eğer, seçime gel! Seni tarihe gönderdiğimizde göreceksin tüm fiyatların nasıl düştüğünü” dedi.

Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla hayat pahalılığına hükümetin aldığı kararların yol açtığını ifade etti. CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklaması sonrası yaptığı paylaşımlar şöyle:

“Halkımız market sepeti yapmak için kredi çekiyor; domatesi, biberi krediyle alıyor. Yemin olsun ki, zamlarla mücadelemiz bu kış çok sert geçecek. Yedirmeyeceğiz fakiri fukarayı sizin şaşaalı saraylarınıza. Zam peşinde koşan şirketler, bizim iktidarımızda unutsunlar kendilerini.

“Fiyatlar düşsün istiyorsan eğer, seçime gel”

Bu durumun yegâne kaynağı sensin Erdoğan. Senin tek adamcılığındır ülkeyi bu hale sokan. Üstelik her seçim öncesi insanları tanzim satışla kandırmaya çalışıyorsun. Fiyatlar düşsün istiyorsan eğer, seçime gel! Seni tarihe gönderdiğimizde göreceksin tüm fiyatların nasıl düştüğünü.”

Paylaşın

Enflasyon Eylül Ayında Yüzde 19,58’e Yükseldi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), “Eylül 2021 Tüketici Fiyat Endeksi” verilerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, tüketici enflasyonu (TÜFE) eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 1,25, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 13,04, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 19,58 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 16,42 artış gerçekleşti.

Haber Merkezi / Yıllık en düşük artış yüzde 1,80 ile alkollü içecekler ve tütün grubunda gerçekleşti. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın düşük olduğu diğer ana gruplar sırasıyla, yüzde 4,99 ile haberleşme, yüzde 7,32 ile giyim ve ayakkabı ve yüzde 12,45 ile eğlence ve kültür oldu.

Buna karşılık, bir önceki yılın aynı ayına göre artışın yüksek olduğu ana gruplar ise sırasıyla, yüzde 28,79 ile gıda ve alkolsüz içecekler, yüzde 23,27 ile ev eşyası ve yüzde 23,27 ile lokanta ve oteller oldu.

Aylık en fazla artış eğitimde

Aylık düşüş gösteren tek ana grup yüzde 0,16 ile giyim ve ayakkabı oldu. Ana harcama grupları itibarıyla 2021 yılı Eylül ayında en az artış gösteren ana gruplar yüzde 0,05 ile alkollü içecekler ve tütün, yüzde 0,47 ile haberleşme ve yüzde 0,50 ile gıda ve alkolsüz içecekler oldu.

Buna karşılık, 2021 yılı Eylül ayında artışın yüksek olduğu gruplar ise sırasıyla, yüzde 5,15 ile eğitim, yüzde 3,33 ile ev eşyası ve yüzde 2,34 ile konut oldu.

Eylül 2021’de, endekste kapsanan 415 maddeden, 51 maddenin ortalama fiyatında düşüş gerçekleşirken, 46 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 318 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

İşlenmemiş gıda ürünleri, enerji, alkollü içkiler ve tütün ile altın hariç TÜFE’de 2021 yılı Eylül ayında bir önceki aya göre yüzde 1,50, bir önceki yılın Aralık ayına göre yüzde 12,65, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 18,63 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 16,72 artış gerçekleşti. Bu kalemde ağustosta yıllık artış yüzde 18,46 idi.

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok İl İçin Sağanak Uyarısı!

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında, İstanbul, Kocaeli, Sakarya, Kırklareli, Çanakkale, Balıkesir ve Van’ın da bulunduğu bir çok il için kuvvetli sağanak ve sağanak yağış uyarısında bulundu. MGM, açıklamasında, vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemizin kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı yer yer çok bulutlu, Karadeniz kıyıları, Doğu Anadolu’nun kuzeydoğusu, İstanbul, Kocaeli, Sakarya çevreleri ile Kırklareli kıyıları, Çanakkale’nin kuzeydoğu, Balıkesir’in kuzey ve Van’ın doğu kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; Rize ve Artvin kıyılarında kuvvetli olması bekleniyor.

Hava sıcaklığının ülkemizin güneydoğu kesimlerinde 2 ila 4 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı, Kıyı Ege ile Akdeniz’de mevsim normalleri civarında, diğer yerlerde mevsim normallerinin 3 ila 6 derece altında seyredeceği tahmin ediliyor.

Rüzgarın genellikle kuzeyli, Doğu Anadolu’nun güneydoğusu ile Akdeniz kıyılarında güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette eseceği tahmin ediliyor.

MGM’den uyarı

Yağışların, Rize ve Artvin kıyılarında kuvvetli olması beklendiğinden meydana gelebilecek sel, su baskını, yıldırım gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi, parçalı ve yer yer çok bulutlu, Kocaeli, Sakarya ve İstanbul çevreleri ile Çanakkale’nin kuzeydoğu, Balıkesir’in kuzey ve Kırklareli’nin kıyı kesimlerinin hafif sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken Ege Bölgesi, az bulutlu ve açık, iç kesimlerinin yer yer parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bölgesi az bulutlu ve açık, iç kesimlerinin yer yer parçalı bulutlu geçeceği tahmin edilirken, İç Anadolu Bölgesi, parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz, , parçalı ve yer yer çok bulutlu, kıyı kesimlerinin yerel olmak üzere sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Orta ve Doğu Karadeniz, parçalı ve çok bulutlu, kıyı kesimleri ile Artvin çevrelerinin yerel olmak üzere yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Rize ve Artvin kıyılarında yer yer kuvvetli olması bekleniyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi, parçalı ve az bulutlu, kuzey kesimlerinin yer yer çok bulutlu, Kars, Ağrı, Iğdır ve Ardahan çevreleri ile Van’ın doğu kesimlerinin yerel olmak üzere yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi, az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Davutoğlu’ndan Dikkat Çeken ‘İttifak’ Açıklaması

Partisinin İstanbul İl Başkanlığı’nda düzenlenen basın toplantısında gazetecilere açıklamalarda bulunan GP Lideri Davutoğlu, ittifak konusuna ilişkin yaptığı değerlendirmede, “İlkelerimiz dolayısıyla ayrıldık, ilkelerimiz dolayısıyla yeni bir siyasi hareket başlattık. Bu ilkelere dayanan politikalara destek veririz ilkesel olarak” dedi.

Haber Merkezi / Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Türkiye’yi bu duruma getirenlerle, bu yolsuzluk girdabına düşenlerle bugünkü durumu meşrulaştıracak hiçbir ittifakı veya iş birliğini doğru görmem” ifadelerini kullandı.

Ahmet Davutoğlu ve Recep Tayyip Erdoğan arasında yaşanan gerginlik sonucunda Davutoğlu’nun başbakanlık ve Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanlığı görevlerini bırakması ile sonuçlanmıştı.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bir Başbakan; askeri darbe, gensoru ve seçim mağlubiyeti gibi sebepler dışında bir sebepten ötürü partisinin genel başkanlığını ve başbakanlığı bırakma kararı almıştır.

Davutoğlu, siyasette ve akademide bilindiği sıfatla Hoca, 2002 sonundan itibaren Türkiye’yi yöneten AK Parti iktidarının en çok tartışılan isimlerinden biri olmuştur.

2014-2016 yılları arasında AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan olarak görev yapan Davutoğlu, tartışmalı dış politika tercihleri nedeniyle bugün dahi eleştiri toplayan bir siyasetçidir.

Davutoğlu, uzun yıllar boyunca içinde yer aldığı Adalet ve Kalkınma Partisi ve omuz omuza mücadele ettiği Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a karşı yeni partisiyle açıktan muhalefet etmektedir.

Paylaşın

İlerici İttifak’tan HDP Çağrısı: Kapatma Tehdidine Derhal Son Verilmeli

93 ülkeden 135 sosyal demokrat ve sosyalist partinin çatı örgütü olan İlerici İttifak, 1 Ekim’de yaptığı toplantıda Halkların Demokratik Partisi (HDP) üzerindeki baskıları ve Anayasa Mahkemesi’nde (AYM) devam eden kapatma davasını tartıştı.

Haber Merkezi / İlerici İttifak’ın (Progressive Alliance) yönetim kurulu, HDP ile dayanışmayı arttırmayla ilgili bir karar tasarısı kabul etti. Tasarıyı, İlerici İttifak’a Avrupa’daki sosyalist ve sosyal demokrat partilerin çatı partisi Avrupa Sosyalist Partisi (PES) sundu. Söz konusu kararda şu ifadeler yer aldı:

Son genel seçimlerde 6 milyona yakın oy alan TBMM’nin üçüncü büyük partisi Halkların Demokratik Partisi (HDP), Haziran 2015’te % 10 seçim barajını aşmasından bu yana ağır saldırı ve baskıların hedefi oldu ve özellikle 2016’daki başarısız darbe girişiminin ardından ifade özgürlüğü ve demokrasiye yönelik geliştirilen daha geniş kısıtlamalarda hedef alındı.

Halihazırda eski milletvekilleri ve belediye başkanları ile partinin eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu binlerce HDP’li tutuklu. Partinin 108 önde gelen üyesi, 2014 yılında IŞİD’in saldırısına uğrayan Kobanî kentine destek amacıyla halkı protesto etmeye çağırdıkları için ‘Kobanî Davası’nda müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya. Ve bu davaya dayanarak, partiyi kapatmaya yönelik başka bir dava daha var ki bu da HDP’yi Türkiye’de kapatılan altıncı Kürt yanlısı parti yapacak.

“Demokratik sisteme olan güven sarsacaktır”

Bütün bunlar, giderek siyasallaşan yargı sayesinde mümkün oldu. HDP, Kürt sorununa ve temel hak ve özgürlüklerle ilgili diğer sorunlara siyasi bir çözüm bulma girişimini bünyesinde barındırmaktadır. Üzerindeki baskı ve potansiyel kapatılma Kürt sorununu ağırlaştıracak ve insanların Türkiye’de zaten zayıflamış olan demokratik sisteme olan güvenini sarsacaktır.

İlerici İttifak; Türkiye’yi demokrasiye, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ve hukukun üstünlüğüne saygı duymaya ve siyasi muhalefet üzerindeki baskıyı sona erdirmeye çağırmaktadır. Özellikle, üyelerinin hapsedilmesi ve kapatılma tehdidi de dahil olmak üzere HDP’ye yönelik devam eden baskıya işaret ediyor ve demokrasiye yönelik bu saldırıya derhal son verilmesi için çağrıda bulunuyoruz. Bu saldırı aynı zamanda Kürt sorununu barışçıl bir şekilde çözmeye ve genel olarak hak ve özgürlükleri yeniden tesis etmeye yönelik bir parlamenter yolu da ortadan kaldırmaktadır.

HDP’nin eski eş genel başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş’ın da aralarında bulunduğu HDP’lilere, diğer milletvekilleri ve belediye başkanlarına yönelik toplu tutuklamaları ve HDP’yi yasaklama girişimini kınıyoruz. Siyasi tutsakların serbest bırakılması, parti üyelerine yönelik siyasi suçlamaların düşürülmesi ve HDP için öne sürülen yasaklamanın reddedilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Türkiye’yi seçmenlerin demokratik tercihlerine saygı duymaya, seçilmiş temsilcileri görevden alıkoymaktan ve seçilmiş belediye başkanlarını atanmış kayyımlarla değiştirmekten kaçınmaya çağırıyoruz. Ve seçilmişlerin göreve iade edilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Muhalif figürleri ve eleştirel örgütleri sınırlamak amacıyla Türk yargı sisteminin giderek artan bir şekilde kötüye kullanılmasını kınıyor ve yetkilere kuvvetler ayrılığıyla birlikte tamamıyla bağımsız bir yargı çağrısında bulunuyoruz.

Türkiye’yi, hükümeti ve devlet yetkililerini eleştirenleri cezalandırmaya son vererek ifade özgürlüğüne olanak vermeye; protesto ve gösterileri kısıtlama ve saldırmaya son vermeye, toplanma özgürlüğüne izin vermeye çağırıyoruz.

“Selahattin Demirtaş ile Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya çağırıyoruz”

Türkiye’yi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarına uyma yükümlülüğünü yerine getirmeye ve HDP’nin eski eş genel başkanı Selahattin Demirtaş ile kültür aktivisti ve hayırsever Osman Kavala’yı derhal serbest bırakmaya çağırıyoruz. Ayrıca AİHM’in, siyasi saikli ve mesnetsiz olarak değerlendirdiği Türkiye’deki Demirtaş davasına yönelik eleştirilerinin, halen devam eden ‘Kobanî Davası’nda aynı suçlardan yargılanan ve müebbet hapis cezasıyla karşı karşıya olan tüm HDP sanıklarını da ilgilendirdiğine dikkat çekiyoruz.

Türkiye’yi, muhalefet partilerine yönelik, özellikle HDP’yi etkileyen ancak Cumhuriyet Halk Partisi’ne(CHP) bağlı belediyelerin faaliyetlerini de kısıtlayan saldırı ve baskılara son vermeye çağırıyoruz.

Türkiye’nin hükümeti eleştirenlere ve insan hakları savunucularına yönelik uyguladığı yoğun baskı ve gözaltıları kınıyoruz. Buna son verilmesini ve suçlamaların düşürülerek tutuklananların serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Yukarıdakilerin tümü ışığında;

HDP’nin Türkiye’de barış, demokrasi ve adalet için verdiği amansız mücadeleyle olan net dayanışmamızı ilan ediyoruz.

HDP’ye ve Türkiye’de daha geniş anlamıyla demokratik topluma yönelik siyasi saikli yargı baskısını yakından izleme hususunda anlaşmış bulunmaktayız.

İlerici İttifak’ın tüm üyelerini, giderek zorlaşan bir süreçten geçen HDP ile dayanışmalarını daha da güçlendirmeye davet ediyoruz.

Ayrıca, Türkiye ile ilişkilerin iyileştirilmesine ilişkin her türlü anlaşmanın insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü alanlarındaki gelişmelere bağlı olması düşüncesine katılıyoruz.

 

Paylaşın

Ekonomist Demirtaş: Fiyatlar Daha Da Artacak

Ekonomist Özgür Demirtaş, sosyal medya hesabından, “Her geçen gün alım gücümüz daha da düşecek. 1 ay önce aldığımızı bu ay daha zor alacağız. Fiyatlar daha da artacak. Keşke haksız çıksam! Ama maalesef haklı çıkacağım…” paylaşımında bulundu.

Haber Merkezi / Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Türkiye’de alım gücünün sürekli düştüğüne dikkat çekerek çok konuşulacak bir paylaşımda bulundu.

“1 ay önce aldığımızı bu ay daha zor alacağız” diyen Sabancı Üniversitesi Finans Kürsü Başkanı Özgür Demirtaş’ın paylaşımı şöyle:

“Hayat her geçen gün daha da pahalılaşacak. Aylar önce sonbahar ve kışın feci geçeceğini söylemiştim. Görüyoruz!

Her geçen gün alım gücümüz daha da düşecek. 1 ay önce aldığımızı bu ay daha zor alacağız.

Fiyatlar daha da artacak. Keşke haksız çıksam!

Ama maalesef haklı çıkacağım…”

Prof. Dr. Özgür Demirtaş, Sabancı Üniversitesi altında kurulan Finans Mükemmeliyet Merkezi kurucu başkanlığı, Akbank yönetim kurulu üyeliği, FODER yönetim kurulu üyeliği, Yeni Bir Lider yönetim kurulu üyeliği ve birçok holding danışmanlıklarını yürütmektedir. Bunların yanında 2012-2014 yılları arasında Türkiye Genç İşadamları Derneği, TAYSAD ve DASK danışmanlıklarını da yürütmüştür.

Paylaşın

Akşener’den Dikkat Çeken “Osmangazi Köprüsü” Paylaşımı: Şimdi Bu Hak mı?

Osmangazi Köprüsü’ne fazladan yapıldığı belirtilen ödemelerle ile ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yapan İYİ Parti Lideri Akşener, “Bir grup müteahhidi zengin edenler tarafından yönetiliyoruz. Soruyoruz; şimdi bu hak mı?” dedi.

Haber Merkezi / İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Osmangazi Köprüsü’ne fazladan yapıldığı belirtilen ödemelerle ile ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı.

İYİ Parti Lideri Akşener, açıklamasında, “10 milyar dolarla işçiden memura, çiftçiden esnafa tüm vatandaşlarımıza destek olmak yerine bir grup müteahhidi zengin edenler tarafından yönetiliyoruz. Soruyoruz; şimdi bu hak mı? #RantaKarşıyız” ifadelerini kullandı.

Akşener, açıklamasıyla birlikte paylaştığı görselde ise fazladan ödenen 10 milyar dolar ile yapılabilecekleri şöyle sıraladı:

“10 Milyar İle Ne Yapılır?

Bu para birkaç yandaş müteahhidin kasasına gidebilir ya da;

  • 205 bin 5 yıllık öğretmen ataması
  • 1 milyon 500 bin küçük esnafa 57 bin 300 TL destek
  • 3 adet daha Osmangazi Köprüsü yapılabilirdi.

Şimdi bu hak mı?”

Paylaşın