İYİ Parti, ‘Başbakan Akşener’ Kampanyası Başlattı

İYİ Parti, sosyal medya hesabından ‘Başbakan Akşener’ kampanyası başlattı. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, daha önce yaptığı bir açıklamada,  “Ben cumhurbaşkanı adayı değilim. Başbakanlığa adayım” ifadelerini kullanmıştı.

Haber Merkezi / “Yarınlarımızı bir güneş gibi aydınlatacak, memleketimize iyi bir sayfa açacak güçlü Türkiye’nin başbakan adayı; Meral Akşener” notuyla paylaşılan videoda, Akşener’in yurt gezilerinden görüntüler yer aldı.

“İYİ bir sayfa açıyoruz” ifadelerine yer verilen videoda, “başbakan” için “iyileştirilmiş ve güçlendirilmiş parlamenter sistemdeki yönetici” tanımlaması yapıldı. Video kısa sürede sosyal medyada gündem oldu.

Sosyal medya kampanyasına destek veren İYİ Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu, “Çoğu gitti azı kaldı…Türkiye kurtuluyor! Başbakan Meral Akşener geliyor” ifadelerini paylaştı.

İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz ise, “Kararlılıkla, umutla ve söz verdiğimiz gibi Başbakan Meral Akşener geliyor” mesajına yer verdi.

İYİ Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu ise, videoyu, “Başbakan Akşener, milletin umudu” ifadeleriyle paylaştı.

 

 

 

Paylaşın

HDP’li Sancar’dan Dikkat Çeken İttifak Açıklaması

Antalya’da çeşitli sivil toplum örgütlerinin ve sendikaların temsilcileriyle bir araya gelen HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, “Bir deklarasyon metni yayınladık. Amacımız Türkiye’de yeni bir sayfa açmak. Demokratik dönüşüme giden yolun en geniş demokratik birliğiyle olabileceğine inanıyoruz. Bunun anlamı seçimlerde bir üçüncü yolu inşa etmektir. Mevcut ittifaklar dışında Türkiye’nin temel sorunlarını çözebilecek, en azından çözüm için yolu açabilecek en geniş birlikteliği oluşturmak ve bunu milletvekili seçimlerinde yapacağımızı deklare etmek” dedi.

Haber Merkezi / Sancar, konuşmasının devamında, “Türkiye’nin içinde bulunduğu durum her açıdan bir kriz tablosudur. Çoklu krizler içinde serbest düşüş olarak nitelendirilebilecek bir çöküş yaşanmaktadır. En başta da ekonomidir. Buna kriz demek de durumu ifade etmiyor. Yoksulların, en alttakilerin altında kaldığı bir enkaz yaratılmak isteniyor. İşte biz bu enkazın halkın üzerine çökecek bir kara yük olmaması için mücadele ediyoruz. Böyle bir çöküşün, büyük bir enkaza dönüşmemesinin mümkün olduğunu düşünüyoruz. Çeşitli kesimlerle bütçe buluşmaları gerçekleştirdik, bütçe görüşmelerinde izleyeceğimiz yolu belirledik. Halk için bütçe, halka bütçe sloganında somutlaştırdık. Saray’a yandaşa sermayeye değil halka bütçe” ifadelerini kullandı.

“Ekonomik çöküşün çok çeşitli nedenleri var. Bunlardan en önemlisi bizce savaş politikalarıdır. 2015’ten bu yana ortaya konan rakamlar gösteriyor ki güvenlikçi ve askeri yöntemler ekonomiyi çöküşe götürmektedir. 2015’te GSMH 960 milyar dolar iken bugün 700 milyar dolara düşmüştür. Eğer 2015’te gerçekleşen %10’luk büyüme devam etseydi, GSMH’nin 1.3 trilyon dolar olacağı öngörülüyor. Araya güvenlikçi politikalar, savaş stratejileri girince %10’luk büyüme hedefinden uzaklaşıldı ve tam tersi bir yola girildi. Arada 600 milyar dolarlık bir fark var. Bu farkın büyük bir kısmının askeri ve güvenlikçi politikalara gittiğini söyleyebiliriz” diyen HDP Eş Genel Başkanı Sancar, açıklamalarının devamında şunları söyledi;

İktidarın yarattığı çeşitli kirli ağlar var. Halkın kaynaklarını yutan büyük bir kara deliğe dönüştü. Sadece Sedat Peker’in açıklamaları değil uluslararası kuruluşların raporlarında da bu durum kayda geçiyor. OECD tarafından kurulan Mali Eylem Görev Gücü raporuna göre Türkiye, terörün finansmanı ve kara paranın aklanmasında gerekli tedbirleri almadığı için, aksine sicili kötü olduğu için gri listeye alındı. Gri listeye alınması demek çok ciddi durumlarla karşı karşıya kalınması demek. Biri kara paranın aklanması diğeri ise terörün finansmanı. Burada terörün finansmanından kastedilen, cihatçı örgütler El Kaide ve IŞİD’in finans kaynaklarının kontrol edilmemesi. Yani bu örgütlerin finansmanının Türkiye üzerinden sağlandığı belirtiliyor. Herkese terör yaftası yapıştırmaktan geri durmayan iktidar, terörün finansmanından sorumlu tutuluyor.

Terör kavramının iktidarın elinde nasıl kullanıldığı ve yarattığı gerilim politikaları ortada. Orman yangınları sırasında kışkırtılan o ırkçı duygularla ortaya çıkma ihtimali olan gelişmeleri yine sizler gibi farklı çevrelerin çabası ve halkların sağduyusu önlemiştir. Halkların bir arada yaşama iradesi bu oyunları boşa çıkarmıştır. Buna benzer girişimleri boşa çıkarmanın en önemli yolu inanç gruplarının, emek meslek örgütlerinin bir araya gelerek ortak tutum sergilemesidir. Deklarasyonumuz bunu hedeflemekte, bunun için çağrı yapmaktadır. Amacımız Türkiye’nin bu girdaba mahkum olmadığını, bu kanlı ve kirli döngüye mahkum olmadığını göstermektedir. Demokrasi güçlerinin bu oyunu bozacak iradesi vardır. Yeter ki iradelerimizi bir araya getirelim.

Alevilerin ve diğer inanç gruplarının ihtiyacı eşit yurttaşlıktır

Türkiye’yi bu kirli döngüden çıkarabilecek asıl güç emek güçlerinin ortak iradesi ve mücadelesidir. İktidar çok çeşitli yöntemlerle seçimlere doğru oyunlar sahnelemeye çalışmaktadır. İnanç çevrelerine, özellikle Alevi kurumlarına dönük planın devreye sokulduğuna dair bilgiler elimize ulaşmaktadır. Alevi çalıştayları düzenlediler 2009’larda. Onlardan Aleviler için bir sonuç çıkmadığını da gördük. Şimdi de yardımlarla, rüşvetlerle farklı çevreleri kendi yanlarına çekmek, Alevi oylarını kendilerine yönlendirmek istiyorlar. Gönül okşayıcı sözlerle Kürtleri kandırabileceklerini düşündükleri gibi. Alevilerin de diğer inanç gruplarının da toplum kesimlerinin de ihtiyacı eşit yurttaşlık. Bu temelde bir düzen ancak barış içinde ortak geleceği garanti eder. HDP inançların eşitliği ve özgürlüğünü her zeminde ve her fırsatta söylemeye devam ediyor.

Halkların, inançların eşitliği ve özgürlüğü, ortak yaşamın demokratik bir düzende inşa edilmesi ile mümkündür. Emekçilerin haklarının korunması da ancak bu çerçevede olacaktır. Eşit yurttaşlık, sosyal devlet, sosyal adalet ve hakça paylaşım… Bizim temel aldığımız ilkeler bunlardır. Bu sistemin çeşitli makyajlarla devamı sağlanabildi ama artık bu değirmenin suyu bitiyor ve faturası yoksul halka çıkıyor. Aşımız elimizden alınıyor, soframız küçülüyor. Halkların eşitlik, inançların özgürlük, emekçilerin hakça paylaşım mücadelesi ile kadınların güçlü direnişi, gençlerin geleceklerine sahip çıkma azmi ancak mümkün kılabilir. O nedenle saydığımız bütün bu çevreleri, ötekileştirilen ve sömürülen her kesimi bir araya getirecek olan yolu birlikte inşa edebileceğimizi düşünüyoruz.

Savaş ve sömürü politikalarına şimdiden karşı çıkmalıyız

Seçim ne zaman gerçekleşir bunu çok dikkate almıyoruz. Seçime hazırlığımız vardır. Esas olan mücadeleyi bugünden kurmaktır. Bugün, şimdi hemen mücadeleyi ortaklaştıramazsak seçim zamanı geldiğinde yapacak fazla bir şeyimiz kalmayacak. Seçimleri bekleyerek dönüşüm gerçekleştireceğimiz yanılgısından uzak durmamız gerekiyor. Eşit ve özgür bir yaşam inşa etme fikrine dayanarak savaş politikalarına da sömürü ve talan politikalarına da bugünden karşı çıkmak zorundayız.

İktidar savaş politikalarıyla varlığını güvence altına almaya çalışıyor

Tezkereler yeniden Meclis’e sunuldu, Salı günü görüşülecek. Burada amacın ne olduğunu aslında herkes biliyor. İktidar savaş politikalarıyla varlığını güvence altına almaya çalışıyor. Tezkerelerin de buna hizmet edeceğini herkes görmeli. Savaş karşıtlığı ve barış için mücadele temelinde buluşma zorunluluğumuz var. Gelecek için umut, daha iyi bir ülke için umut vermeliyiz. Çağrılarımızı yeniliyoruz: İktidarın tezkere ve savaş oyunlarına hayır deyin. Buna şimdiden karşı çıkalım. Önümüze açabilecekleri maceralara şimdiden karşı çıkalım. Bu konuda uzlaşmazsak, temel hususları ortaklaştırıp bir irade ortaya koyamazsak eğer topluma yeni bir vaatte bulunma konusunda gerçekçi olamayız.

Özgür bir yaşam sürmeyi vaat ediyorsak, bu politikaların farkına varmalı ve hep birlikte karşı çıkmalıyız. HDP, gelecekte barışın inşasını toplumun bütün kesimleriyle müzakere ederek yapmakta kararlıdır. Müzakere ve diyalog yollarını açık tutarak barışı inşa edebiliriz. Demokratik geleceği birlikte kurabilir. Özgür bir geleceği birlikte kurabiliriz. HDP, önümüzdeki dönemin yapıcı aktörü olma hedefinde kararlıdır, samimidir. Bu kararını da bütün demokrasi güçleriyle, emek ve meslek örgütleriyle, ezilenlerle ve ötekileştirilenlerle birlikte kullanmayı amaçlamaktadır. Bu toplantının buna hizmet edeceğine inancımızı bir daha ifade etmek isterim.”

Paylaşın

Babacan’ın Hedefinde Erdoğan Ve Bahçeli Vardı

Partisinin Kağıthane ilçe kongresinde açıklamalarda bulunan DEVA Lideri Babacan, konuşmasında, iktidara ekonomi üzerinden yüklenerek, “Yoksullukla, yasaklarla, yolsuzlukla, yani 3Y ile mücadele dediniz; şu anda 3Y’nin adresi bugünkü iktidarınız oldu.” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasında, ülkeyi ekonomik krizden kendilerinin çıkaracağını söyleyen Babacan, “Ekonominin direksiyonunda Sayın Erdoğan, hemen yanı başındaki koltukta kriz ortağı Sayın Bahçeli oturuyor. Erdoğan zaten ‘Benim alanım ekonomi, ben ekonomistim’ diyor.  Görüyoruz, sonuçlar gerçekten müthiş! Direksiyona geçti, bütün bir ülke, kelle koltukta gidiyoruz. Tabii Sayın Bahçeli bunlara alışık. Ben ve arkadaşlarım 2002’de göreve geldiğimizde, onun ortağı olduğu koalisyon hükûmetinin çıkarttığı büyük bir kriz vardı. Biz hızlıca çözdük o krizi. Bahçeli ise yine krize ortak. Hiç merak etmesin, biz buradayız” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin Kağıthane ilçe kongresinde konuştu. Halası Bedia Yücel’in vefatı nedeniyle İstanbul’a gidemeyen Babacan, kongreye Ankara’dan görüntülü olarak bağlandı. Babacan şu ifadeleri kullandı:

Normal bir ülkede, merkez bankalarının faiz kararı bu kadar belirsizlik kaynağı olmaz. Ama bizim ülkemizde, bakkalından manavına, işçisinden öğrencisine herkes ‘Bakalım faiz ne olacak’ diye bekliyor. Neden? İşte gördük sebebini: Karar açıklandı ve Türk lirası yerin dibine battı. Yani bakkalından manavına, işçisinden öğrencisine herkes tekrar tekrar fakirleşti. Olanların hepsi, bir inat uğruna. Yanlış bir tezin koskoca ülkeye dayatılması sonucunda bu ülke fakirleşti.

Bir inat uğruna, hayat pahalılığını bu ülkenin adeta kaderine çevirdiler. Bir inat uğruna, mazlumların ahını alıyorlar. Bir inat uğruna, ayağında terlikleriyle mitinglerine gelen teyzeleri fakirliğe mahkûm ediyorlar. Gerçekten çok yazık. Bu ülkenin insanları böyle kötü bir yönetimi hak etmiyor.

Sayın Erdoğan, vatandaşlarımıza verdiğiniz sözleri tutmuyorsunuz. Size aş için, yoksulluğu sona erdirmeniz için, refah için oy veren vatandaşlarımızı fakirleştirdiniz. Yoksullukla, yasaklarla, yolsuzlukla, yani 3Y ile mücadele dediniz; şu anda 3Y’nin adresi bugünkü iktidarınız oldu.

Ben ve arkadaşlarım ekonomi yönetimini bıraktığımızda dolar kuru 2 lira 90 kuruştu. Üstelik görev dönemimin son bir-iki yılında yükselerek bu noktaya gelmişti. Dolar 1,5 lira bandındayken, o dönemki başbakan Sayın Erdoğan, bazı bakanlar ve danışmanlar, akıl almaz fikirleriyle ekonomiye müdahale teşebbüslerine başlamışlardı. Hatırlarsınız o tartışmaları, ‘İnşaat mı, sanayi mi?’. Biz ‘Sanayi yatırımı olmuyor. Bütün kaynaklar emsal değişikliğiyle oluşturulan gayrimenkul projelerine gidiyor.

“Bu ülkeyi, bu krizden de biz çıkartacağız”

Orada haksız rant oluşturuluyor ve o rant kayıt dışı olarak paylaşılıyor’ diyorduk. İsrafın ve borçlanıp tüketmenin çok hızlı arttığı dönemlerde yavaşlamak gerektiğini söylüyorduk. Hukuksuzluk, adaletsizlik artıyordu. Liyakatsizlik tüm sisteme sirayet etmişti. Dönemin tertemiz bürokratlarına iftiralar, hakaretler başlamıştı. Sayın Erdoğan, tertemiz bürokratları meydanlarda yuhalatıyorlardı. Sonrasını söylemeye gerek yok. O gün bugündür Türkiye ekonomisinin beli doğrulmuyor.

Ekonominin direksiyonunda Sayın Erdoğan, hemen yanı başındaki koltukta kriz ortağı Sayın Bahçeli oturuyor. Erdoğan zaten ‘Benim alanım ekonomi, ben ekonomistim’ diyor.  Görüyoruz, sonuçlar gerçekten müthiş! Direksiyona geçti, bütün bir ülke, kelle koltukta gidiyoruz. Tabii Sayın Bahçeli bunlara alışık. Ben ve arkadaşlarım 2002’de göreve geldiğimizde, onun ortağı olduğu koalisyon hükûmetinin çıkarttığı büyük bir kriz vardı. Biz hızlıca çözdük o krizi. Bahçeli ise yine krize ortak. Hiç merak etmesin, biz buradayız. Bu ülkeyi, bu krizden de biz çıkartacağız.”

Paylaşın

Benzine Bir Zam Daha!

16 Ekim’de pompa fiyatı 14 kuruş artan benzine bir zam daha geldi. Pazartesi gece yarısından geçerli olmak üzere benzinin litresi 44 kuruş artacak. Motorin ve LPG için henüz yeni bir zam kararı bulunmuyor.

Haber Merkezi / Dolar/TL kuru ile petrol fiyatlarındaki artış, akaryakıt fiyatlarında da zamları beraberinde getiriyor.

Akaryakıt sektörü kaynaklarından edinilen bilgiye göre, benzinin litresi pazartesi gece yarısından geçerli olmak üzere 44 kuruş zamlanacak. Bu artışa göre, gelen zamların ardından benzin fiyatları (litre) Ankara’da 8,33, İstanbul’da 8.36, İzmir’de 8.4 liraya çıkacak.

Motorin ve LPG için henüz yeni bir zam kararı bulunmuyor. 2 Ekim’de 71 kuruş zamlanan LPG’ye 21 Ekim’de 22 kuruş daha zam gelmişti. Motorinin litre fiyatı 19 Ekim’de 23 kuruş zamlanmıştı. Böylece motorinin pompa fiyatı 9-19 Ekim döneminde toplamda 87 kuruş zamlanmış oldu.

Motorin, benzin ve LPG’de eşel mobil sistemi kapsamında ÖTV sıfırlanmış durumda, bu nedenle zamların tamamı pompa fiyatına yansıyor. Dolar/TL’de çift haneye yaklaşılırken, akaryakıt sektörü de çift haneli benzin ve motorin fiyatları için hazırlıklara başladı.

Paylaşın

FT’den Çarpıcı Türkiye Analizi: 2023’e Kadar Seçim Olmayacak

İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, Türkiye üzerine yayınladığı son analizde, 2023’e kadar seçimin olmayacağı tahminine yer verdi. Analizde, Timothy Ash’ın görüşlerine de yer verilerek, “Muhalefet gerçekten kazanabileceklerinden emin. (İktidardaki) AKP giderek daha da umutsuz hale geliyor. Erdoğan’ın yanılabileceğini düşünüyorlar” ifadeleri kullanıldı. 

Analizde, Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği’nin (TÜSİAD) son toplantısında, kalıcı refah düzeyinin sürdürülebilir olması için, “merkez bankası bağımsızlığı ve temkinli para ve maliye politikası” uygulanmasına yönelik çağrıda bulunduğu da yer aldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın enflasyondaki yükselişe ve TL’deki değer kaybına rağmen istediği faiz indirimlerine eylülde başlayan Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), , geçtiğimiz gün indirimlere beklentilerin ötesinde 200 baz puan ile devam etti. TCMB’nin söz konusu kararı ise hem bankaların tahminlerinde hem de dış basının gündeminde yer almayı sürdürüyor.

“Büyük para politikası yapıcısı olduğunu gösterdi”

İngiliz Financial Times gazetesi ise yatırımcıları da ilgilendiren ve çarpıcı yorumları içeren bir makale daha yayınladı. Analizde, “Bir hafta daha TL başka bir şok yaşadı. Merkez Bankası’nın politika faiz oranını 2 puan düşürmesinin ardından para birimi tarihin en düşük seviyesine geriledi. Merkez Bankası, faiz oranlarını yükseltmek yerine faiz indirimine giderek bunu dünyada gerçekleştiren tek büyük para politikası yapıcısı olduğunu gösterdi” denildi.

Yazının devamında, Perşembe günü alınan karar, finansal piyasalarda beklenenin en az iki katı büyüklüğündeydi. Son olaylar, değişimin sinyallerini veriyor. Yatırımcılar için ise soru şu: “Bu süreç ne kadar sürecek?” ifadelerine yer verildi.

Analizde “TÜSİAD, kalıcı refah düzeyinin sürdürülebilir olması için, “merkez bankası bağımsızlığı ve temkinli para ve maliye politikası” uygulanmasına yönelik çağrıda bulundu. TÜSİAD açıklaması aynı zamanda, Türkiye’nin önde gelen iş insanlarından Ömer Koç’un ülkedeki “yorucu” enflasyonu eleştirmesinin hemen ardından geldi” değerlendirmesi yapıldı.

Bu iki açıklama ise, “Her ikisi de Erdoğan’a ve yüksek faiz oranlarının enflasyona neden olduğu ve refahın yolunun krediye dayalı tüketimden geçtiği politik inançlarına üstü kapalı ancak sivri saldırılar olarak görülebilir. Aslında bu tür yorumlar yeni değil. Geçmişte de iş dünyasından benzer açıklamalar yapılmıştı. Ancak analistler, momentumun hükümet aleyhine hareket ettiğini ve gündemi muhalefetin belirlediğini söylüyor” şeklinde yorumlandı.

Makalede, BlueBay Asset Management’tan Timothy Ash’ın görüşlerine de yer verilerek, “Muhalefet gerçekten kazanabileceklerinden emin. (İktidardaki) AKP giderek daha da umutsuz hale geliyor. Erdoğan’ın yanılabileceğini düşünüyorlar” ifadeleri kullanıldı.

“2023’e kadar seçim olmayacak”

Analizde son olarak şu değerlendirmeler kaydedildi: “Son anketler, muhalefet partilerinin Erdoğan’ın AKP’si ve müttefikleri karşısında öne geçtiğini gösteriyor. 20 yıl önce göreve geldikten sonra Türkiye ekonomisini canlandırmak için çok şey yapan bir zamanların son derece popüler cumhurbaşkanı, ilacını bulmayı büyük ölçüde başaramadığı enflasyonun kurbanı olma riskiyle karşı karşıya. Analistler, hasarın seçmenler tarafından şiddetle hissedildiğini söylüyor. Ancak yatırımcılar, Erdoğan’ın yakın zamanda sahneyi terk edeceğini varsaymamalı. 2023’e kadar seçim olmayacak.”

Paylaşın

440 Milyon Yıl Önce Denizlerin Kötü Çocukları: Deniz Akrepleri

Deniz akrepleri, dinozorların ortaya çıkmasından iki yüz milyon yıl önce denizin kötü çocuklarıydı. Bilim insanları, 443 milyon ila 419 milyon yıl öncesine ait, sularda karşılaştığı her canlıyı alt edebilecek mükemmel bir donanıma sahip bir fosil tanımladılar.

Haber Merkezi / Deniz akrepleri olarak adlandırılan Eurypteridler’in boyutları sadece birkaç santimetreden bir insan boyutuna kadar değişiyordu. Bu canlılar, muhtemelen denizdeki tüm canlıların kalplerine korku saldılar (o zamanlar pek çok yaratık uygun kalpler geliştirmemiş olsa da).

Çin Bilimler Akademisi’ne (NIGPAS) bağlı Nanjing Jeoloji ve Paleontoloji Enstitüsü’nden doktoralı araştırmacı Wang Han ve Profesör Wang Bo, bir zamanlar Gondwana kıtasının parçası olan güney Çin’de bir bölgede, bir eurypterid fosili keşfetiler.

Yüz milyonlarca yıl önce, şu andaki tüm kara kütleleri Pangea adı verilen bir kıtayı meydana getiriyordu. Pangea, zamanla, Laurasia ve Gondwana adlı iki kıtaya ayrıldı. Bu türe ait daha önce keşfedilen tüm fosiller Laurasia’dan geldi, bu ise Gondwana’dan gelen ilk fosil.

Fosil, kara florası ve faunasının yeni çeşitlenmeye başladığı çok sıcak bir dönem olan Silüriyen adı verilen Kambriyen’de bir döneme aittir. Keşfedilen fosil, ‘Mixopteridae’ adı verilen bir deniz akrep grubuna aittir. Bu grup hakkında fazla bir şey bilmiyor ve bilinenler ise, neredeyse bir asır önce tanımlanan fosillerden geliyor.

Prof. Wang, Mixopteridler hakkındaki bildiklerimiz, 80 yıl önce Silurian Laurasia’dan birkaç fosil örneğine dayanan iki cinste yalnızca dört türle sınırlı olduğunu söylüyor.

Terropterus xiushanensis adlı yeni keşfedilen yaratık, bugün kırbaç örümcekleri tarafından da kullanılan bir teknik olan, avı yakalamak için bir ‘yakalama sepeti’ gibi kullanılan dikenli uzuvlara sahipti. Diğer modern örümcek türleri, spermi aktarmak için aynı uzantıları kullanır.

Bilim insanları, T. xiushanensis ile ilgili bulunmayı bekleyen daha fazla fosil olduğuna inanıyor ve bunları bulmak, gezegenimizin jeolojik geçmişinde yaşamın nasıl evrimleştiğini daha iyi anlamamıza yardımcı olabileceğini belirtiyorlar.

Paylaşın

Tüm Koronavirüslere Karşı Tek Aşıya Bir Adım Daha Yaklaşıldı

Bilim insanları, yıllardır tüm koronavirüs çeşitlerine karşı savunabilecek tek bir aşıya sahip olmak için araştırma yaptılar. Yakın zamanda yapılan yeni bir araştırma, bu hedefe bir adım daha yaklaşıldığını ortaya koydu.

Haber Merkezi / Northwestern Medicine’den bilim insanları, aşı veya doğal enfeksiyon nedeniyle koronavirüse karşı bağışıklığı olan kişilerin, diğer benzer koronavirüslere karşı da bağışıklığa sahip olma eğiliminde olduğunu keşfettiler. Bilim insanları, bu yeni bulguların “tüm koronavirüs çeşitlerine karşı tek bir aşı için gerekçe sağladığını” düşünüyor.

Pandemilere neden olma potansiyelleri nedeniyle Koronavirüsler, son zamanlarda dikkat çekmekte. Koronavirüsler yeni değil, üst solunum yolu hastalıklarına neden olan geniş bir virüs ailesidir. Şu ana kadar yedi tanesi insanlarda tespit edildi. Tespit edilen koronavirüslerden dördü ciddi rahatsızlıklara neden olmazken, üçü ise ciddi hastalıklara, hatta ölüme neden olmakta. Bunlar, Şiddetli Akut Solunum Sendromu 1 Coronavirüsü (SARS-CoV-1), Orta Doğu Solunum Sendromu Coronavirüsü (MERS) ve şimdi Şiddetli Akut Solunum Sendromu 2 Coronavirüsü (SARS-CoV-2).

20 yıldan kısa bir süre içinde, yukarıda bahsedilen üç virüs salgınlara neden oldu. Çeşitli aşılar, Kovid 19’u önlemede etkinlik gösterdi, enfeksiyon ve ölüm sayısını önemli ölçüde azaltmaya yardımcı oldu. Ancak bu aşıların, diğer koronavirüslere karşı da koruma sağlayıp sağlamadığı şu ana kadar bilinmiyor. Yapılan yeni araştırma ile koronavirüs ailesi için tek bir aşıya sahip olmaya ve gelecekteki pandemileri önlemeye bir adım daha yaklaşmış olabiliriz.

Koronavirüsleri Anlamak

Bilim insanları araştırmalarında, SARS-CoV-2’ye karşı aşılanmış hastalardan alınan plazmanın, SARS-CoV-1 ve soğuk algınlığı koronavirüsü (HCoV-OC43) dahil olmak üzere diğer koronavirüslere karşı çapraz reaktif yani potansiyel olarak koruma sağlayan antikorlar ürettiğini buldular.

İnsanlarda hastalıklara neden olan üç ana koronavirüs türü vardır: SARS-CoV2 dahil olmak üzere sarbekovirüsler, MERS’ten sorumlu merbecovirüsler ve SARS-CoV-1 dahil olmak üzere sarbekovirüsler. Bu virüsler o kadar benzersiz ki, tek bir aşının üç virüsle de savaşması pek mümkün görünmüyor. Ancak başarılabilecek şey, her ailedeki her tür için etkili bir aşı.

Paylaşın

‘Tüketici Güven Endeksi’ Ekimde Yüzde 3.6 Azaldı

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ve Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, Tüketici Güven Endeksi, ekimde aylık bazda yüzde 3.6 azalışla 76.8 oldu.

Haber Merkezi / TÜİK ve TCMB’nin işbirliği ile yürütülen tüketici eğilim anketi sonuçlarından hesaplanan mevsim etkilerinden arındırılmış tüketici güven endeksi, ekimde önceki aya göre yüzde 3.6 oranında azaldı; eylülde 79.7 olan endeks ekimde 76.8 oldu.

Geçen 12 aylık döneme göre mevcut dönemde hanenin maddi durumu endeksi Eylül ayında 62,6 iken, Ekim ayında yüzde 3,0 oranında azalarak 60,7 oldu.

Hanenin maddi durum beklentisi endeksi yüzde 4.4 azaldı

Gelecek 12 aylık döneme ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksi Eylül ayında 79.0 iken, Ekim ayında yüzde 4.4 oranında azalarak 75.6 oldu.

Gelecek 12 aylık döneme ilişkin genel ekonomik durum beklentisi endeksi Eylül ayında 79,3 iken, Ekim ayında yüzde 6.4 oranında azalarak 74.2 oldu.

Dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksi 96.6 oldu

Geçen 12 aylık döneme göre gelecek 12 aylık dönemde dayanıklı tüketim mallarına harcama yapma düşüncesi endeksi Eylül ayında 97.7 iken, Ekim ayında yüzde 1.1 oranında azalarak 96.6 oldu.

Paylaşın

Yüz Yüze Eğitim Devam Edecek Mi? Bakan Koca Açıkladı

Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısı sonrası yazılı bir açıklama yapan Bakan Koca, yüz yüze eğitimin devam edip etmeyeceğine ilişkin, “Okulların kapanması söz konusu değil. Gündemimizde olmayacak. Bu sorunun gündemde kalmasının ise hiçbir faydası da manası da yok. Çocuklarımızı koruyarak, tedbirlere uyarak eğitimin her kademesinde yüz yüze eğitime devam edeceğiz” dedi.

Haber Merkezi / Salgının ulaştığı durumda günlük yaklaşık 30 bin vaka ile karşı karşıya olunduğuna dikkati çeken Bakan Koca, vakaların ortalama yaşının düşmesi ve aşılanmış olmak sayesinde hastanelerin kapasitesini zorlayacak bir hasta yükü ile karşılaşılmadığını vurguladı. Bakan Koca, vakaların yaş ortalaması düşmesine karşın hem servisler hem de yoğun bakım ünitelerinde halen ileri yaştaki kişilerin yatmaya devam ettiğine işaret ederek, Kovid-19 kaynaklı vefatlar içerisinde de bu yaş grubunun belirgin çoğunlukta olduğunu aktardı.

“Başkaları nasılsa aşı oldu, ben olmasam da olur” düşüncesinde olunmaması gerektiğinin altını çize Koca, “Aşı birinci derece aşı olan kişileri koruyor. Kendi korumamız kendi aşımızdır. İkinci doz ve hatırlatma dozu aşısının zamanı gelen vatandaşlarımızın hiç vakit kaybetmeden aşılarını tamamlamaları önce kendileri sonra tüm toplum için son derece kıymetli bir adım olacaktır. Israrla ve tekrarla sizleri aşı olmaya ve aşılarınızı tamamlamaya davet ediyorum.” ifadelerini kullandı.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Koronavirüs Bilim Kurulu toplantısı sonrası yaptığı açıklama şöyle;

Salgının bugün ulaştığı durumda günlük yaklaşık 30 bin vaka ile karşı karşıyayız. Vakaların ortalama yaşının düşmüş olması ve aşılanmış olmak sayesinde hastanelerimizin kapasitesini zorlayacak bir hasta yükü ile karşılaşmıyoruz. Vakalarımızın yaş ortalaması düşerken, gerek servislerde gerekse yoğun bakım ünitelerinde maalesef halen büyüklerimiz yatmaktadır. Kayıplarımızda da yine ileri yaştaki büyüklerimiz belirgin şekilde çoğunlukta. Bununla birlikte artık Vakalarımızın neredeyse yarısı 30 yaş altındaki vatandaşlarımız. Gençlerimiz hastalığı hastaneye yatmadan geçirseler de bulaştırabilecekleri büyüklerimiz halen hastanede tedavi edilmek zorunda kalabiliyor. Bu durum artık sorumluluğun gençlerde olduğunu teyit ediyor. Salgının ilk dönemlerinde en çok kısıtlama 65 yaş üzeri büyüklerimize uygulanmış ve büyük bir fedakarlıkla kurallara uymuş ve sorumluluklarını yerine getirmişlerdi. Bugün sorumluluk alma, ön safta mücadele etme sırası gençlerimizdedir. Gençler, sorumlu davranarak evlerinize, sevdiklerinize, büyüklerinize virüs taşımamak için tedbirlere uymalı ve en kısa sürede tam aşılı hale gelmelisiniz. Gençler, sizleri mücadelede ön safa davet ediyorum.

Aşı programımızda bir çok vatandaşımız aşı olmuş olmasına rağmen bir yavaşlama dikkat çekmektedir. Aşı tam aşılı hale gelmeden çok sınırlı koruma sağlıyor. Hele toplum bağışıklığı elde edilmeden ne kadar emek versek de yayılım devam ediyor. Aşılanma oranının yüksek olması aşı olmayanları korumuyor. Hiç birimiz nasılsa başkaları aşı oldu ben olmasam da olur düşüncesinde olmamalı. Aşı birinci derece aşı olan kişileri koruyor. Kendi korumamız kendi aşımızdır. İkinci doz ve hatırlatma dozu aşısının zamanı gelen vatandaşlarımızın hiç vakit kaybetmeden aşılarını tamamlamaları önce kendileri sonra tüm toplum için son derece kıymetli bir adım olacaktır. Israrla ve tekrarla sizleri aşı olmaya ve aşılarınızı tamamlamaya davet ediyorum.

“Yerli aşımıza destek verin, salgına karşı kendi güvencemiz somut hale gelsin”

Bir çağrım da yerli aşımız Turkovac için. Aşımızın geliştirilmesinin her safhasında bağımsız bir bilim heyeti aşı çalışmasının sonuçlarını değerlendirerek bir sonraki aşamaya geçmesine izin vermektedir. Bilimsel çalışmaların bağımsız bilim insanlarımızca değerlendirildiğinden ve güvence altına alındığından emin olunuz. Bulunduğumuz aşamada ise 2 doz inaktif aşı olmuş sağlıklı bireylerin gönüllü olarak destek vermesine ihtiyaç var. Kendi aşımız kendi gücümüzdür. Bu güce güç katacak gönüllüler e-nabız üzerinden gönüllü olmaya müracaat edebilir ya da en yakın şehir hastanesine ulaşabilirler. Yerli aşımıza destek verin, salgına karşı kendi güvencemiz somut hale gelsin.

Geçen yıl bildiğiniz üzere influenza neredeyse hiç görülmedi. Tüm dünyada gerek maske kullanımı sebebiyle gerekse virüsün yayılım yollarının sınırlanmış olması sebepleriyle bir influenza salgını görülmedi. Bu yıl dünyada influenza artış eğiliminde olmasına rağmen, henüz ülkemizde görülmedi. Ancak diğer solunum yolları virüsleri ise yaygın şekilde görülmeye başladı. Bu durum maske ve mesafe kullanımında bu yıl geçen yıla göre daha gevşek olduğumuzu gösteriyor. Tedbir bizi influenzaya karşı da korur. 65 yaş üzeri büyüklerimiz ve risk grubundaki vatandaşlarımız için grip aşıları tanımlanmaya başlanmıştır. Aşılar stoklara girdikçe influenza aşısı tanımlanmaya devam edilecektir.

“Okulların kapanması söz konusu değil”

Bilim Kurulu üyelerimiz kendilerine çok sayıda “okullar açık kalacak mı?” sorusu ile müracaat edilmesinde şikayetçi. En net şekilde ve kararlı bir tavırla okullarımızın kapanmasının asla gündem olmayacağını bir kez daha ifade ediyoruz. Okulların kapanması söz konusu değil. Gündemimizde olmayacak. Bu sorunun gündemde kalmasının ise hiçbir faydası da manası da yok. Çocuklarımızı koruyarak, tedbirlere uyarak eğitimin her kademesinde yüz yüze eğitime devam edeceğiz.

Paylaşın

AB’nin Sakharov Ödülü Rus Muhalif Aleksey Navalny’e Verildi

Avrupa Parlamentosu’nun her yıl insan hakları ve düşünce özgürlüğü alanında verdiği Sakharov Ödülü bu yıl Rusya’da cezaevinde bulunan muhalif Aleksey Navalny’e verildi. Sakharov Ödülü, 1995 yılında Türkiye’den Leyla Zana’ya verilmişti.

Avrupa Parlamentosu’ndaki (AP) Avrupa Halk Partisi (EPP), sosyal medya hesabından, AP’deki siyasi grupların oylarıyla bu yılki Sakharov insan hakları ödülünün Aleksey Navalny’e verilmesinin kararlaştırıldığını duyurdu.

EPP’den yapılan açıklamada, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, Navalny ile birlikte ülkedeki bütün siyasi mahkumları serbest bırakması istendi.

Navalny’nin yanı sıra Afganistan’da eşitlik ve insan hakları için çalışan 8 kadın, Bolivya’da 2019’da bir süre geçici devlet başkanlığı yapan ve şu anda tutuklu bulunan siyasetçi Jeanine Anez diğer adaylar arasındaydı. Navalny için 15 Aralık’ta Avrupa Parlamentosu Genel Kurul oturumunda bir tören düzenlenecek.

Avrupa Parlamentosu’nun her yıl insan hakları ve düşünce özgürlüğü alanında verdiği Sakharov Ödülü, 1995 yılında Türkiye’den Leyla Zana’ya verilmişti.

Aleksey Navalny

Moskova Mahkemesi, 2 Şubat’ta Navalny’nin geçmişte yolsuzluk davası sonucunda verilen 3,5 yıllık ertelenmiş hapis cezasını, evde geçirdiği cezayı da hesaplayarak 2,5 yıllık normal hapis cezasına çevirmişti.

44 yaşındaki politikacı, şiddetli sırt ağrısı ve bacaklarındaki uyuşukluğun ardından hapishane yetkililerinin doktorlarının kendisini ziyaret etmesine izin vermemesini protesto etmek için 31 Mart’ta açlık grevine başlamış, daha sonra Nisan ayı sonunda sağlık durumunun bozulması üzerine eylemine son vermişti.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın