Yemen Savaşı’nda Yüzlerce Çocuk Asker Yaşamını Yitirdi

2020 yılında Yemen Savaşı’nda Husi isyancıların saflarına katılan yaklaşık 1500 çocuğun yaşamını yitirdiği açıklandı. Ayrıca, onbinlerce yetişkin de çatışmaların doğrudan bir sonucu olarak ölürken, milyonlarca kişi evlerinden oldu ve açlık sınırında yaşıyor.

Birleşmiş Milletler, 2020 yılında Yemen’de Husi isyancıların saflarına kattığı yaklaşık 1500 çocuğun öldüğünü, geçen yıl da yüzlerce çocuk savaşçının hayatını kaybettiğini söyledi.

Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporda uzmanlar, isyancıların hala çocukları silah altına aldığını, yaz kampları ve camileri de ideolojilerini yaymak için kullandıklarını belirtti.

Raporda ayrıca, Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyonun düzenlediği hava saldırılarının da hala çok sayıda sivilin ölümüne yol açtığı vurgulandı.

Savaşın başladığı 2015’ten bu yana 10 binden fazla çocuk hayatını kaybetti. Onbinlerce yetişkin de çatışmaların doğrudan bir sonucu olarak ölürken, milyonlarca kişi evlerinden oldu ve açlık sınırında yaşıyor.

300 sayfalık raporda uzmanlar, Husilerin silah altına almasından sonra 2020’de hayatını kaybeden çocukların adının bulunduğu 1406 kişilik bir liste aldıklarını belirtti. 2021’in Ocak-Mayıs ayları arasında ise 561 çocuk öldü.

Associated Press’in haberine göre raporda “Çocuklara Husilerin sloganı ‘Amerika’ya ölüm, İsrail’e ölüm, Yahudilere lanet, zafer İslam’ın’ sloganını atma talimatı veriliyor. Bir kampta, yedi yaşındaki çocuklara silah temizleme ve roketlerden kaçınma öğretildi” denildi.

Raporda, traflara okulları, yaz kamplarını ve camileri çocukları silah altına almak için kullanmama çağrısı yapıldı ve çağrıya uymanlara ambargo konulması istendi.

Çalışmada ayrıca, başken Sana’da karmaşık bir aracılar şebekesi kullanarak, silah sistemleri için kritik parçaları elde ettiği vurgulandı.

Husilerin Birleşik Arap Emirlikleri’nde düzenlediği insansız hava aracı saldırısının ardından, çatışmalar yoğunlaştı. 21 Ocak’ta, kuzeybatıdaki Saada’da Husilerin elindeki bir gözetim merkezine düzenlenen hava saldırısında 70’ten fazla kişi ölmüştü.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Maaşlı Trolleri İfşa Etti

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından “Halkımızdan vergiyle, zamlarla çalınan paraları, devasa bir trol ağını beslemek için harcıyorlar. Milletin mutfağı yangın yeri, Sarayın tek derdi illegal dinleme, mobese ile izleme, trollerle küfür kıyamet. Ahlaksızlığın sınırı yok, çocuklar bile araç…” notuyla bir video paylaştı.

Haber Merkezi / CHP Lideri Kılıçdaroğlu, paylaştığı videoda trollerin bazı bilinen isimlerini ifşa ederken trol ağıyla ilgili bilgiler sundu. Kılıçdaroğlu, trol olduğunu belirttiği ‘Nevzat Kanlı ve Trakyalı’ gibi isim ve hesapları sayarak ‘sizi biliyoruz’ ifadelerini kullandı. Bu hesapların her gün kendisine küfür ettiğini kaydeden Kılıçdaroğlu, ‘milletin parasının bu kişilere harcandığını’ söyledi.

Kılıçdaroğlu, “Neden 6 milyar lira beşli çeteden birine aktarılıyor. Onlar bu parayla havuz medyası gibi kanalları finanse ediyorlar. finanse edilen diğer bir illegal ordu da işte bu troller. Sizin paranızı önce hazineye alıyorlar sonra bunları aktarıyorlar. Yetmiyor para o yüzden sizlere döndüler vergi üstüne vergi zam üstüne zam..” dedi.

“Bugün saray tarafından bana özel olarak atanan trolleri ve Türkiye genelinde kurulan devasa trol ağını anlatmak için sizleri davet ettim” diyen Kılıçdaroğlu, videosunda şunları dile getirdi;

“Sevgili halkım merhaba. Şahıs ve ailesinin trolleri geldiniz mi? Size de merhaba. Bugün Saray tarafından bana özel olarak atanan trolleri ve Türkiye genelinde kurulan devasa trol ağını anlatmak için sizleri davet ettim.

Biliyorsunuz. Bu Saray’ın şatafatını devam ettirmek için beslediği yapılar var. Milletin mutfağı faturalardan kırılırken, devasa bir trol ağı Hazine’den çalınan paralarla besleniyor. Anladınız mı şimdi. Bir imza ile neden 6 milyar TL 5’li çeteden birine aktarılıyor. Onlar bu parayla havuz medyası gibi kanalları finanse ediyorlar. Finanse edilen diğer bir illegal ordu da işte bu troller. Sizin paranızı önce Hazine’ye alıyorlar, sonra bunlara aktarıyorlar. Ama yetmiyor artık Hazine. O yüzden sizlere döndüler. Vergi üstüne vergi, zam üstüne zam. Faturayı yine size çıkarıyorlar. Çünkü yeniden ‘götürmek üzere! Hazine’ye para aktarmaları gerekiyor, ıslak imzalarla.

Bende bu trol ağının deşifre edilmesi için araştırmacılardan yardım istedim. Elimde bir rapor var. Bu rapor dünyada bir ilk. İllegal bir trol ağının nasıl çalıştığını gösteriyor. Ayrıca isim isim deşifre ediyor bu trolleri. Ama ben bana atanan trolleri tebrik ederim müthiş bir iş çıkarmışlar.

İsimleri saydı

Son 6 ayda beni etiketleyen 700 binden fazla tweet atılmış. Bunların 300 binini bu maaşlı trollere ürettirmişler. Bu sarayın her şeyi sahte her şeyi illegal. Devleti suça alet ediyorlar. Ses dinlemesi yapıyorlar, mobese ile her hareketimizi takip ediyorlar. Dijitalde de bir trol ordusu ile karalamalar yapıyorlar. Sarayın tüm meşgalesi bu. Halk ise sefalet içerisinde. Durun birincisini anlatayım: Nevzat Kanlı diğer namı son laik bükücü. Nevzat Kanlı benim dijital sapığım gibi bir şey. Ne yazsam ne tweet atsam nerede konuşmam yayınlansa bu sapığım hemen altına küfürleri döşüyor.

Çünkü söyleyeceği karşı bir fikir, görüş yok. İşi gücü deliler gibi küfretmek. Aslında bu ağlar iç içe geçmiş durumda. Nevzat Kanlı bir iç ağ, ona bağlanmış troller var. Onun sinyaliyle bu troller devreye girip onun küfürlerini paylaşıp duruyorlar. Mesela son üç-dört ay içinde Nevzat Kanlı bana yaklaşık 4 bin kez küfretmiş. Günde ortalam 40 küfür eder. Sanmayın ki Nevzat Kanlı bir robot. Sizin gibi gerçek bir kişi. Sarayın taşıyıcı trollerinden biri. Gerçi şu sıralar hesabı askıda ama biz biliyoruz onun ne yaptığını.

Bu arada Nevzat Kanlı gibi 10 civarında taşıyıcı trol daha var. Bunların altındaysa yine örgütlenmiş sinyal bekleyen başka troller de var. Sayıları 10 binleri buluyor bunların. Tıpkı bir ordu gibi. Mesela… Trakyalı diye bir diğer ‘trol başı.’ Günde beni hedef alan 30 tane tweet atıyor.

Günde 30 küfür. Bu troller vallahi de billahi de harcanıyor. Bunların yeri Guiness Rekolar Kitabı. Erdoğan, sen bunların sigortasını yapıyor musun? Bir ıslak imzana bakar. Seversin sen ıslak imzayı. Sonra, Servet K. -rakamları uzun- diye bir trol başı daha var. Bu trollün de son 3-4 ayda 3 bin 315 tweet yazmış. Evladım sen de harcanıyorsun buralarda.

Sabri Konte, Jaba Recep 8 sizleri de biliyorum. Ve tabi sizlerin lider ekibinizi de. The marjinal, medya adamı anladınız değil mi beni? Mesela bir tanesi demiş ki, Çok afedersiniz ‘Lan Kemal sen seçimi kazan ben de donla gezeceğim’. Bak ben bunu söz olarak kabul ediyorum. Evladım öyle sahte isimlerim arkasına gizlenerek kendini kurtaramazsın. Hepinizi biliyoruz.

Sevgili halkım, bunların işleyişleri çok basit. Trol başkaları ve yazılımlarıyla bir etiket açıyorlar ve sürülerine talimat veriyorlar. Saldırın diye. Hepsi fake. Etiketler, hepsi bot hesapların marifeti. Dilleri de çok tanıdık; ağbabalarının dili. Kılavuzlar camide dil kopartıyor, bunlar da dijitalde.

Sevgili troller, size bir tavsiye; verdikleri üç-beş kuruşa kanmayın. Gün gelir bunların sonuçları çok ağır olur. Sevgili baş algıcı, asıl sözüm sana. Çoluğu çocuğu bu pis işlerine bu algı işlerine niye alet ediyorsun. Teşkilatlarını küfür merkezlerine dönüştürmüşsün. Utanmıyor musun onların başını yakmaya? Otur kendin yaz tweetlerini. Ya da topla cesaretini çık karşıma. Sen zaten küfür etsen kimse şaşırmaz. Merak etme. Bugünün hashtagi de benden olsun. ‘Saray’ın trolleri ifşa oldu’. Bunun altına yazarsınız . Ya da boşverin etiket falan da yazmayın. Hadi eyvallah.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Vaka Sayısı 90 Bin Sınırında

Kovid 19’da son 24 saatte 88 bin 145 yeni vaka tespit edilirken, 189 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Hastalık hafif seyrediyor. Tedbir ise halen şart. Aşı (Turkovac) ve kişisel tedbirler ile salgın gündeminden çıkma zamanı.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 428 bin 214 test yapılırken, 88 bin 145 yeni vaka tespit edildi. 189 kişi hayatını kaybederken, 81 bin 530 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Omicron varyantına bağlı vaka sayılarındaki artış salgının ilk donemlerindeki sonuçlara sebep olacak bir artış değil. Toplum önemli ölçüde aşılı. Hastalık hafif seyrediyor. Tedbir ise halen şart. Aşı (Turkovac) ve kişisel tedbirler ile salgın gündeminden çıkma zamanı.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Paylaşın

HDP’den ‘İttifak’ Mesajı: Türkiye İki Seçeneğe Mahkum Değil

HDP Parti Meclisi sonuç bildirgesinde, “Türkiye halkları, iktidarı elde etmeye odaklanmış, milliyetçilik ve hamasette benzeşen iki seçeneğe mahkum değildir. Bugün, Türkiye halklarının tarihsel sorunları olan Kürt sorunu, demokratikleşme ve ekonomik adalet sorunlarına karşı farklı reçeteleri olmayan iki seçenekle karşı karşıyayız. HDP, bu iki seçeneğe karşı mücadele birliğini büyüterek üçüncü yolu güçlendirmeye ve Türkiye halklarına gerçek bir seçenek sunmaya yönelik çalışmalarını büyüterek sürdürmektedir.” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / Konuya ilişkin bildirgenin devamında “Mücadele birliğini sağlayarak üçüncü yolun genişletilmesinde ittifak çalışmaları tarihi önemdedir. Ezilenlerin bir araya gelmesi, genişlemesi ve güçlenmesi, Türkiye halkları ve gelecek kuşaklar için en önemli hamle olacaktır.” ifadeleri kullanıldı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) dün (29 Ocak) gerçekleşen Parti Meclisi (PM) toplantısı sonuç bildirgesini açıkladı. Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar başkanlığında yapılan toplantının sonuç bildirgesinde ekonomik krizden Kürt sorunun çözümüne, HDP kapatma davasından cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine kadar birçok başlık ele alındı. Bildirgeden öne çıkan kısımlar şöyle:

Ekonomik krizin bedeli

AKP-MHP ittifakı demokrasi, adalet ve barış karşıtlığı üzerinden kurduğu siyasi denklemlerini sürdüremeyecek hale gelmiştir. Bir yandan toplumdan rıza üretememekte, diğer yandan ekonomik yaşamın devamını sağlayamamaktadır.

Türkiye tarihinde daha önce görülmediği kadar yoksullaşma yaşanmaktadır. Saray ahalisi ve yandaşları hariç bu ülkedeki her bir yurttaş yoksulluk ve açlık riski ile karşı karşıyadır. İşsizlik ve enflasyon çift hanelerde kronik hale gelmiştir. Faiz-döviz kıskacına sıkıştırılan Türkiye halkları her gün biraz daha borçlandırılmakta, mülksüzleştirilmekte ve yoksullaştırılmaktadır. Ekonomik kriz sokağa faturalardaki korkunç artışlar, icralar, iflaslar, borç krizleri ve intiharlar şeklinde yansımaktadır.

İktidar bloku, ekonomik ve toplumsal krizlere çözüm bulmak yerine imtiyaz ve suç ekonomisi yaratmaktadır. Devlet ve bürokrasi bizatihi çete ve mafya düzeni haline getirilmekte, her türlü hukuksuzluk desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Siyasal, toplumsal ve ekonomik krizlere eklenen, çete ve mafya düzeni Türkiye tarihinde görülmemiş bir rejim krizini ortaya çıkarmıştır.

İç ve dış politikada değer üretmekten uzak, siyasi pragmatizm ve çıkarı esas alan; halkları ve barışı tercih etmek yerine çatışmayı ve ihtilafı tercih eden bir iktidar bloku gerçekliği ile karşı karşıyayız.  Bu sebeple, içerideki çoklu krizler ile küresel siyasetteki fay hatları AKP-MHP ittifakının rejim krizini derinleştirmektedir.

Kürt sorununda inkarcılık

İktidar bloku, krizler silsilesi içerisinde koltuklarını korumak için halktan uzaklaşıp, devletli reflekslere daha fazla sarılmaktadır. Kürt Sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin demokrasi, hukuk ve özgürlükle ilgili yapısal sorunlarına karşı devletli dile, karanlık senaryolara, komplo teorilerine, geçmişte kalmış siyasi aktörlere sarılmaktan geri durmamaktadır.

Kürt Sorununda ağırlaştırılmış tecrit ile barışın sözü kesilmek, savaş ve çatışma politikaları ile bir arada yaşama umudu söndürülmek istenmektedir. İnkârı, siyasetsizliği ve baskıyı esas alan 90 yıllık Cumhuriyet politikaları, farklı isimler altında sürdürülmektedir.

Kürt Sorununda çözümsüzlük politikalarına tüm muhalif kesimlerin baskı altına alınması eşlik etmektedir. Bu yaklaşım, Türkiye halkları ve demokrat-devrimci güçler tarafından iyi bilinen çözümsüzlük politikalarından başka bir şey değildir. Çözümsüzlük politikaları, bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da bu ülkenin halklarına tek bir fayda sağlamayacaktır.

Bu tarihsel hakikate rağmen AKP-MHP ittifakı siyasal sorunları derinleştiren ölüm politikalarında ısrar etmektedir. Hemen her ay bir genç zırhlı araçlarla katledilmektedir. Bu katliamlar asla teknik, tesadüfi, kazara meydana gelmemekte, her biri politik bağlamlara sahip katliamlardır. Nitekim zırhlı araçlarla yapılan katliamların cezasızlık politikaları ile karşılanması söz konusu katliamların politik olduğunu açıkça göstermektedir.

Hasta tutsaklara ölüm dayatılıyor

AKP- MHP ittifakının ölüm ve cezasızlık politikalarının benzeri, hasta tutsaklar ve cezaevlerine yönelik yaklaşımda açıkça görülmektedir. Türkiye ve dünya kamuoyunun tüm çabalarına ve çağrılarına rağmen hasta tutsaklara zindanda ölümü dayatan AKP-MHP ittifakı, ölüm politikalarında gelebileceği sınırı göstermektedir. Zindanlara ölüm dağıtan iktidar, politik tercihini yaşatma değil, öldürme üzerinden belirlemiştir.

Herkes bilmelidir ki, cezaevlerindeki hukuksuzluklar ve hasta tutsaklara yönelik ölüm politikalarının dayatılması, insanlığa karşı işlenen suçtur ve tüm iktidar mensupları ve bürokrasisi bu suçun ortağıdır. Kuşkusuz ki bize düşen tarih ve bağımsız yargı önünde bu suçun hesabını sormaktır.

HDP haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde tutulan hasta ve siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması konusunda taleplerini güçlü bir şekilde sürdürmektedir.

Kadınların kazanımlarına saldırı

AKP-MHP ittifakı ideolojik ve politik nedenlerle kadın kazanımlarına yönelik tarihin en kapsamlı saldırılarını gerçekleştirmektedir. Kadın hareketinin kazanımlarına göz diken iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden sonra, nafaka hakkına saldırmaya hazırlanıyor. Kadınları, kamusal alandan uzaklaştırıp eve hapsetmeyi ve erkek tahakkümünü derinleştirmeyi esas alan bu ittifak büyük kadın direnişiyle karşılaşmaya devam edecektir. Kazanılmış haklarımızı koruma ve yeni kazanımlarla taçlandırma çizgisinde ısrarla mücadelemizi sürdüreceğiz.

AKP-MHP ittifakı, 2022 yılı ile birlikte siyasi kadınları hedef gösterme, tutuklama ve komploların merkezine koyarak baskısını arttıracağının işaretini vermiştir. Bizler de kadınlar olarak erkek egemen otoriter rejime karşı sokağı esas alan direnişimizi büyütecek ve 8 Mart’a bu ruhla hazırlanacak, mücadelemizi tüm yıla yayacağız. Kadınlarla dayanışma ve istişareyle dönemin ruhuna uygun olarak ittifak politikalarının daha çok güçlenmesi için maksimum düzeyde çaba harcayacağız.

İttifak çalışmaları

Halkların Demokratik Partisi olarak kurulduğumuz günden beri Türkiye siyasetinde halklar lehine oyun bozan ve oyun kuran gücümüzle belirleyici konumumuzu sürdürüyoruz. Sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu’nun her köşesinde, dünyanın her yerinde HDP’li olmanın farkını görüyor ve yaşıyoruz.

Bu itibarla, seçim sandıkları dahil siyasetin tüm alanlarında belirleyici olmaya, HDP’siz yapılan hesapları bozmaya devam ediyoruz. İlkeler ve değerler partisi olarak, iktidar hesabı yapan tüm kesimlere demokratik, adil, özgürlükçü siyaseti her daim hatırlatıyor; iktidarcı anlayışların başarısız olacağını sokaktan sandığa kadar gösteriyoruz

Türkiye halkları, iktidarı elde etmeye odaklanmış; milliyetçilik ve hamasette benzeşen iki seçeneğe mahkûm değildir. Bugün, Türkiye halklarının tarihsel sorunları olan Kürt Sorunu, demokratikleşme ve ekonomik adalet sorunlarına karşı farklı reçeteleri olmayan iki seçenekle karşı karşıyayız.

Kürt sorununu konuşmak

Kürt Sorunu ve İmralı’daki mutlak tecride karşı ciddiyetsiz tavırlara, politikasızlığa ve Kürt Sorunu gibi tarihsel bir sorunu oya ve sandığa endeksleyen pragmatist çıkışların ve milliyetçi hamasetle Kürt Sorununa yaklaşım siyasetsizlik örneğidir.

Kürt Sorunu başta olmak üzere Türkiye’nin tarihsel sorunlarına dair konuşmak siyasi çıkarı aşan ciddiyet gerektirir. Bu ciddiyeti taşımayan her söz ve hamle, başarısızlığa mahkumdur. Nitekim Sayın Öcalan ve Kürt Sorunu üzerinden yapılan tartışmalar, her iki blokun da demokratik çözümden uzaklıkta birbiriyle yarıştıklarını göstermektedir.

Bizler, geldiğimiz noktada Kürt Sorununun gerektirdiği ciddiyetin farkında olan tek siyasi seçeneğiz. Bu kapsamda, Kürt Sorununun çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi için Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin derhal kaldırılması gerekmektedir.

Sayın Öcalan tecrit altında tutuluyorken AKP Genel Başkanı’nın siyasi çıkar, oya ve sandığa endeksli ucuz hesaplar ile meseleye yaklaşması kabul edilemez. Sayın Öcalan yerine konuşmak kimseye fayda sağlamayacaktır. Tecrit kaldırılmalı ve Öcalan’ın kendisi konuşmalıdır. Vakit kaybetmeksizin İmralı’daki mutlak tecridin kaldırılması ve Kürt Sorununun çözümü için Sayın Öcalan’ın kendi fikirlerini kamuoyu ile paylaşmasının önünün açılması gerekmektedir.

Kürt Sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi hususlarında Sayın Öcalan gerçekliğinin iyi anlaşılması gerekiyor. Basit siyasi hesaplara veya milliyetçi hamasetlere başvurmanın sorunu derinleştirmekten başka bir şeye yaramayacağını bir kez daha belirtiyoruz.

Toplum pahalılığa mahkûm edildi

Ekonomik kriz, Saray etrafında toplanmış imtiyazlı azınlık hariç tüm toplumsal kesimleri vuruyor. Fahiş zamlar ve vergi artışları, yoksulların, işçilerin, gençlerin, kadınların sırtına yükleniyor. Yandaşlara uygulanan vergi istisnaları ve zamlardan koruyan destekler, Türkiye halkının yüzde 99’una uygulanmamaktadır. Her birimiz için markete ve pazara çıkmak hayal haline geliyor, faturaları ödemek imkansızlaşıyor.

HDP Sağlıklı bir toplum için özellikle yoksul halkımızın gıdaya ucuz erişimi için ülke tarım ve hayvancılık politikalarında ithalata dayalı sisteme karşıdır, çiftçilerin ve üreticilerin yanındadır. Ülkeyi yangın yerine çeviren AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapıyor. Bu koşullarda bir tek kurtuluş yolu var. O da her alandan yükselen itirazların demokratik bir zeminde ortaklaşması. Toplum bu kadar haksızlığa, hukuksuzluğa, yoksulluğa mahkûm değil. Dönem dayanışma içinde mücadele etme dönemidir.

Kapatma davası

Ekonomik yaşamı krizlere sürükleyen AKP-MHP ittifakı, iktidarını sürdürebilmenin planlarını demokratik siyaseti boğmak üzerine yapmaktadır. Kapatma ve kumpaslarla demokratik siyaseti ve muhalif düşünceyi yasaklamayı hedeflemektedir. Oysa bizler, gençler, kadınlar, işçiler ve tüm ezilenler, kapatma ve kumpaslara karşı demokrasi ve barış talep edenler olarak her geçen gün sesimizi daha fazla yükseltiyoruz.

Umudumuz ve sesimizle, kapatma ve kumpas davalarına karşı Türkiye halkları ile beraber savunma hattını öreceğiz. Demokratik siyaseti ve halk iradesini hep birlikte savunacağız. Bilinmelidir ki, 2022 yılında AKP-MHP ittifakı son gücüyle kurumlarımıza, değerlerimize, aşımıza, işimize saldırmaya devam edecektir. Fakat tarihte olduğu gibi bir kez daha topluma savaş açan bir iktidarın kaybettiğine tanık olacağız. Krize, kapatmaya, kumpasa karşı hep birlikte mücadele ederek AKP-MHP ittifakından kurtulacağız.

8 Mart ve Newroz

Önümüz 8 Mart Kadınlar Günü, önümüz 21 Mart Newroz Bayramı. 2022 yılını 8 Mart ve 21 Mart’ın gücüyle bir zafer yılı haline getirmek için şimdiden çalışmalara başlayacağız. Kimsenin şüphesi olmasın ki, 8 Mart ve 21 Mart, zulmünün sınırlarına gelen AKP-MHP ittifakına karşı kadınlar öncülüğünde direnişin görkemini gösteren halkların cevabı olacaktır.

8 Mart’ta kadınların direnci, 21 Mart’ta halkların umut dolu ruhu ile 2022 yılında başaracak ve Demokratik Cumhuriyeti hep birlikte inşa etmenin mücadelesini vereceğiz. Bu topraklara huzur, halklara barış ve adalet gelene kadar mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz, asla vazgeçmeyeceğiz. Bu düzeni değiştirecek, demokratik bir cumhuriyeti inşa edeceğiz.”

Paylaşın

CHP’den Türk Telekom’un Kamulaştırılması Teklifi İçin Araştırma Talebi

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Türkiye Varlık Fonu’nun yeniden kamulaştırmayı planladığı Türk Telekom için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasını istedi. CHP Grup Başkanvekilleri Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç tarafından hazırlanan araştırma önergesi TBMM Başkanlığı’na sunuldu.

Önergenin gerekçesinde, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesinin 2005 yılından bu yana Hariri Ailesi’ne ait Ojer Telekomünikasyon A.Ş.’de olduğu belirtildi.

Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) hazırladığı rapora dikkat çekilden gerekçede “Ojer Telekom, 2006-2015 döneminde Türk Telekom üzerinden 5.7 milyar dolar kâr elde ederek, bu geliri Türkiye’den kaçırmıştır. Yıllarca yeniden yapılandırılan borçlar, Ojer Telekom’un Türkiye’yi terk etmesiyle bankaların sırtına kalmıştır. Kamu adına Türk Telekom’un yönetimine getirilen Yiğit Bulut, Efkan Ala, İsmet Yılmaz, İbrahim Şahin, Süleyman Karaman, Fahri Kasırga, Fuat Oktay, İbrahim Eren, Habip Soluk gibi isimler, süreci izlemekle yetinmiş, denetim görevlerini yerine getirmemiştir” denildi.

CHP, gerekçede dikkat çekilen noktalar şöyle:

“Türk Telekom, 2020 faaliyet raporuna ‘Türkiye’nin fiber dönüşümüne öncülük ederek ülkenin tamamında yüksek kalitede ve hızda internet erişimi sağlamak’ hedefi koyarken, Türkiye Varlık Fonu Genel Müdürü’nün Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı ‘…Türk Telekom’un özellikle fiber altyapıdaki dominant pozisyonu nedeniyle orada hâkim bir durum var ve bankalar 2026’da imtiyazın bir kısmı, faaliyetlerin önemli bir kısmını içeren bu imtiyaz biteceği için de kendi bakış açıları açısından bu yatırımı yapmayı mantıklı bulmadıkları için devamlı Türk Telekom sektöründe aslında o hepimizin eleştiri ya da şikâyet etmek durumunda kaldığı -internet yavaşlığı olsun, diğer konular olsun-durumu ortaya çıkıyor!’ şeklindeki açıklama; bu hedefin kağıt üzerinde kaldığının ve gerekli yatırımların yapılmadığının itirafı niteliğindedir.

Faturası halka

Türk Telekom’u devraldıktan sonra, borcu borçla döndürerek, kurumdan 5.7 milyar dolar gelir elde eden Hariri Ailesi, Aralık 2018’de yönetimden ayrılırken, Türk Telekom’daki yüzde 55 hissesi de ödenmeyen milyarlarca dolarlık kredilerin karşılığı olarak bankalara geçmiştir. Bankalar asıl faaliyet alanları olmamasına karşın Türk Telekom’a özel uygulama ile şirket kurarak, AKP iktidarıyla birlikte 3 yıldır Türk Telekom’u işletmektedir. Bugün Varlık Fonu’nun Türk Telekom’u yeniden kamulaştırmak için harekete geçmiştir ve kamuoyuna yansıyan haberlere göre, Varlık Fonu, Türk Telekom’un yüzde 55 hissesini alabilmek için bu hisselere sahip bankalarla kredi pazarlığı yapmaktadır. Bu da Türk Telekom özelleştirmesinden sonra kamulaştırılmasının da millete bir fatura çıkaracağının işaretidir. Millete bir fatura yüklenecekse, öncelikle bu konu TBMM’de ele alınmalıdır.

17 yılı araştırın

Bu nedenlerle; Varlık Fonu tarafından yeniden kamulaştırılması planlanan Türk Telekom’un özelleştirildiği 2005 yılından bugüne kadar geçen 17 yıllık zamanda, hem iletişim altyapısı hem de mali olarak ortaya çıkan kamu zararının boyutlarının incelenmesi, yönetici olarak atanan kamu görevlilerinin sorumluluklarının ortaya konulması, yeniden kamulaştırmanın milletin sırtına yükleyeceği faturanın ve alınacak önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekli görülmektedir.”

Paylaşın

Hamilelerin Kovid 19 Aşısı Yaptırması Güvenli Mi?

Hamilelik sırasında olası bir Kovid 19 enfeksiyonunun hem anne adayı hem bebek için çok daha büyük bir risk oluşturduğu konusunda herkes hemfikir. Hamile kalan kadının metabolizması, cenine tolerans gösterebilmek için bağışıklık sisteminin belirli kısımlarını otomatik olarak devre dışı bırakır. Ayrıca kan hacmi önemli ölçüde arttığından kalp ve dolaşım sistemine daha fazla yük biner.

Hamileliğin ilerlemesiyle birlikte büyüyen rahim, diyaframa baskıyı artırır. Bu da akciğerin çalışma kapasitesini azaltır. Tüm bunlar, hamile kadınların ve dolayısıyla da anne karnındaki bebeğin, hastalıklara karşı çok daha savunmamız olduğu anlamına gelir.

Washington Ulusal Çocuk Hastanesi’nin Pediatrik Enfeksiyon Hastalıkları Bölüm Başkanı Dr. Roberta Lynn DeBiasi, Journal of Infectious Diseases’te (Bulaşıcı Hastalıklar Dergisi) yayınlanan makalesinde işte bu gerçeklere vurgu yapıyor. Dr. DeBiasi, Kovid 19’un  gerek anne adayı gerekse yeni doğacak bebeğe verebileceği olası zararlardan korunmak için hamile kadınların mutlaka aşılanması gerektiğini belirtiyor ve ekliyor: “Araştırma ve gözlemler, Covid-19 ile enfekte olan hamile bir kadının ağır enfeksiyon riskinin büyük oranda arttığını gösteriyor.”

Hamilelerde hastalık seyri daha şiddetli

Hamile kadınların hem ciddi hastalıklara yakalanma hem de hastalıkların seyrinin daha şiddetli olma ihtimali hayli yüksek. Özellikle Kovid 19, anne karnındaki bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilir ve hatta plasentada iltihaplanma ve kanamalara neden olabilir.

Missouri’deki Grip ve Gelişen Bulaşıcı Hastalıklar Merkezi (CIEID) uzmanlarından Minhui Guan, hamiliğinin son dönemde annenin Delta varyantı ile enfekte olması sonucu meydana gelen bir ölü doğumun ayrıntılı analizini yaptı. Anne, hafif Kovid semptomları olan aşılanmamış bir kadındı. Tüm bulgular, virüsün plasentada tahribata neden olduğunu, bunun da ölü doğuma yol açtığını gösteriyordu.

Boston’daki Massachusetts General Hospital ve Harvard Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü’nden Lydia Shook ise Delta varyantı ile enfekte olmuş bir dizi hamile kadın vakasını araştırdı. İki vakada ölü doğum meydana gelirken, bir vakada ise yeni doğanın ciddi hastalığı tespit edildi.

Yüksek risk, düşük aşılama oranı

Tüm bu potansiyel risklere rağmen, hamile kadınlarda aşılama oranı hâlâ düşük seviyede. Örneğin ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) verilerine göre, 8 Ocak 2022 itibariyle ABD’deki hamile kadınların yaklaşık yüzde 40’ı koronavirüse karşı aşılanmış durumda. Küresel çapta da hemen hemen aynı oran söz konusu.

Kovid 19 aşıları 2020’nin sonlarında ilk kez uygulanmaya başlandığında, bunların hamiller ve anne karnındaki bebekler üzerindeki etkileri hakkında çok az şey biliniyordu. Aşıların test edildiği ilk klinik çalışmalarda hamileler kapsama alanı dışında tutuldu. Bu da hamilelerin aşıya şüpheyle yaklaşmasına neden oldu.

İlerleyen zamanla birlikte aşıların klinik çalışmalarına hamileler de dahil edildi ve somut verilere ulaşılmaya başlandı. Nihayet Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Haziran 2021’de hamile kadınların da aşı yaptırmasını önerdi. Amerikan CDC’nin fikrini değiştirip aynı öneriyi yapması ise Ağustos ayını buldu. Almanya’daki Aşı Daimi Komisyonu (STIKO) da hamilelerin aşılanmasına Eylül 2021’de onay verdi.

Aşı hem anneyi hem bebeği koruyor

Hamilelik sırasında bir kadının Kovid 19’a yakalanması, anne ve/veya bebeğin ölümü ya da erken doğum gibi ciddi sonuçlara sebebiyet verebiliyor. Bunlarla mukayese edildiğinde, aşı kaynaklı muhtemel riskler çok daha düşük seviyede kalıyor.

Nitekim Edinburgh Üniversitesi tarafından yapılan son araştırma da bunu doğruluyor. 1 Aralık 2020 – 31 Ekim 2021 arasını kapsayan araştırmada, yaklaşık 5 bin hamile kadında Kovid 19 saptandı.

Enfekte olan kadınların yüzde 77’sinden fazlasının aşısız olduğu görüldü. Aşılanmamış her beş hamileden biri hastanede tedavi altına alınırken, aşılı anne adaylarında bu oran 20’de bir oldu. Edinburgh Üniversitesi’nden kadın doğum uzmanı Dr. Sarah Stock liderliğindeki araştırma ekibinin bulgularına göre, yoğun bakımda tedavi edilmek zorunda kalan Kovid 19 hastası hamile kadınların yüzde 98’i aşılanmamıştı.

Dr. Stock, “Verilerimiz, hamilelik sırasında aşılamanın komplikasyon oluşma riskini artırmadığını, ancak Kovid 19’lu hamilelerde bu riskin çok daha fazla olduğunu teyit etmektedir.. Hamilelikte yaptırılacak aşı, anneleri ve bebeklerini Kovid 19 ve buna bağlı tehlikeli komplikasyonlardan korumak için kritik öneme sahiptir” diyor.

Araştırma ekibinde yer alan İskoçya Halk Sağlığı kurumu uzmanlarından Dr. Rachel Wood ise şu öneride bulunuyor: “Aşı, hamileliğin herhangi bir aşamasında yapılabilir. Bu nedenle hamile olan veya hamile kalmak isteyen kadınların mümkün olan en kısa sürede tamamen aşılanmalarını şiddetle tavsiye ederim.”

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok İl İçin Kuvvetli Yağış Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Bursa, Bilecik, Ordu, Giresun, Erzurum, Ağrı, Bitlis ve Muş’unda bulunduğu bir çok il için kuvvetli yağış uyarısında bulundu. MGM, kuvvetli yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemiz genelinin parçalı ve çok bulutlu, Güney ve İç Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Karadeniz’in iç kesimleri, Doğu Anadolu’nun batısı, Güneydoğu Anadolu’nun kuzey ve batısı ile Bursa, Bilecik, Ordu, Giresun, Erzurum, Ağrı, Bitlis ve Muş çevrelerinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Antalya’nın doğu kesimlerinde yer yer kuvvetli olması beklenen yağışların; Güney Ege kıyıları ile Akdeniz’in kıyı kesimlerinde yağmur ve sağanak, Antalya çevrelerinde yer yer gök gürültülü sağanak, diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor. Karadeniz’in iç ve yüksek kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda yüksek kar örtüsüne sahip eğimli bölgelerde çığ riski bulunmaktadır. Ülke genelinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis görüleceği tahmin ediliyor.

Hava sıcaklıkların İç Anadolu Bölgesi’nde 2 ila 5 derece artacağı diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor. Rüzgarın ise enellikle güney yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde esmesi bekleniyor.

Uyarılar

Kuvvetli yağış; Yağışların Antalya’nın doğu kesimlerinde yer yer kuvvetli olması beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Kuvvetli rüzgar; Rüzgarın Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde güney yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Çığ tehlikesi; Doğu Karadeniz’in iç kesimleri ile Doğu Anadolu’nun kuzey ve doğusunda yüksek kar örtüsünün bulunduğu dik yamaçlarda çığ riski olmasından dolayı meydana gelebilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Buzlanma ve don uyarısı; Ülkemiz genelinde buzlanma ve don olayı görülmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Bursa ve Bilecik çevrelerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis beklenirken, Ege Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Güney ve İç Ege’nin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların kıyı kesimlerde yağmur ve sağanak, iç kesimlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Bölgenin iç kesimlerinde kuvvetli buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bçlgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların kıyı kesimlerde yağmur ve sağanak, iç kesimlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Bölgenin iç kesimlerinde buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis beklenirken, İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde kuvvetli buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu, iç kesimlerinin kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölgenin iç kesimlerinde kuvvetli buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis beklenirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu, iç kesimleri ile Ordu ve Giresun çevrelerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölgenin iç kesimlerinde buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor. Rüzgarın Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinde güney yönlerden kuvvetli ve yer yer kısa süreli fırtına (40-70 km/sa) şeklinde eseceği tahmin ediliyor. Doğu Karadeniz’in iç kesimlerinin dik yamaçlarında çığ tehlikesi bulunmaktadır.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, batısı ile Erzurum, Ağrı, Bitlis ve Muş çevrelerinin kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde kuvvetli buzlanma ve don ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor. Bölge genelinde dik yamaçlarda çığ tehlikesi bulunmaktadır. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, kuzey ve batı kesimlerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Bölge genelinde sabah ve gece saatlerinde buzlanma ve don olayı ile birlikte yer yer pus ve sis bekleniyor.

Paylaşın

Kuzey Kore’den Ocak Ayında Yedinci Füze Denemesi

Kuzey Kore, Japonya Denizi’nde yeni bir füze denemesini gerçekleştirdi. Güney Kore, denemenin Pazar günü Kuzey Kore’nin doğu kıyısı açıklarında yerel saatle 07.52’de (22:52 GMT) gerçekleştiğini bildirdi.

Japonya Denizi’nde gerçekleştirilen denemelerde orta menzili füzeler 2 bin km yüksekliğe ulaştı. Japonya, Güney Kore ve ABD füze denemelerini kınadı.

Birleşmiş Milletler (BM) balistik ve nükleer silah denemelerini yasaklasa ve katı yatırımlar uygulasa da Kuzey Kore düzenli olarak bu yasağa karşı çıkıyor. Ülke lideri Kim Jong-un da ülkesinin savunmasını güçlendirme sözü veriyor.

Uzmanlara göre, füze denemelerinin arkasında küresel ve bölgesel güçlere sert mesajlar vermek dahil birçok neden yatıyor.

Bu nedenlerden bir diğeri de Kim Jong-un’un ABD’yi uzun süredir durdurulan nükleer görüşmeleri için yeniden masaya çekmek istemesi. Ayrıca ülke yönetiminin yeni mühendislik ve askeri komuta sistemlerini test etmek için de pratiğe ihtiyacı var.

Füze denemelerinin Çin’deki olimpiyatlardan ve Mart’taki Güney Kore seçimlerinden önce olması da manidar bir zamanlama olarak görülüyor.

Öte yandan Kuzey Kore ekonomisi de gerek ABD’nin öncülüğünde yaptırımları gerek koronavirüs salgını ve gerekse de yıllar süren kötü yönetim nedeniyle zor zamanlar yaşıyor.

ABD’den uyarı

Güney Kore, denemenin Pazar günü Kuzey Kore’nin doğu kıyısı açıklarında yerel saatle 07.52’de (22:52 GMT) gerçekleştiğini bildirdi.

Japon ve Güney Koreli yetkililer füzelerin 2 bin km yüksekliğe ulaştığını ve 30 dakika boyunca havada kalıp, 800 km uzaklığa gittiğini tahmin etti. ABD ise Kuzey Kore’ye “istikrar bozucu eylemlerden kaçınması” çağrısında bulundu.

Ocak ayı Kuzey Kore’nin füze programı için en yoğun aylardan birisi oldu. Bazı kısa mevzili füzeler de denize doğru fırlatıldı.

Güney Kore Devlet Başkanı Moon Jae-in, Kuzey Kore’nin mevcut denemelerinin 2017’de artan gerilimi hatırlattığını söyledi. O yıl Kuzey Kore, birkaç nükleer test gerçekleştirmiş ve Japonya üzerinden atılanlar da dahil olmak üzere en büyük füzelerini denemişti.

Güney Kore haber ajansı Yonhap’a göre bugün atılan füze, Kuzey Kore’nin 2017’de test ettiği Hwasong-12 füzesine benziyor. 2018 yılında Kim Jong-un, nükleer silahların veya uzun menzilli kıtalararası balistik füzelerin (ICBM’ler) test edilmesine ilişkin bir moratoryum (erteleme) ilan etti.

Ancak 2019 yılında ise Kuzey Kore lideri, artık moratoryuma bağlı olmadığını söyledi. ABD ise önceki füze denemelerine yanıt olarak Ocak ayının başlarında Kuzey Kore’ye yeni yaptırımlar uyguladı. İki ülke arasındaki müzakereler durdu.

‘Arka planda 4 neden var’

Uluslararası ilişkiler alanında çalışmalar yapan Dr. Daniel Pinkston, BBC’ye yaptığı değerlendirmede Kuzey Kore’nin füze denemeleri için 4 nedeni olduğunu söyledi.

Pinkston’a göre bunlardan ikisi yeni sistemleri test etmek için sahip olunan mühendislik ve askeri tatbikat nedenleri. Üçüncüsü farklı kesimlere siyasal mesajlar vermek. Sonuncusu ise füzeleri almak isteyecek yabancı müşteriler için reklam yapmak.

Pinkston, “Kuzey Kore, Çin, ABD ve BM Güvenlik Konseyi gibi büyük güçlere, aynı zamanda bölgesel düşmanlarına ve ayrıca Kore yarımadasına da mesaj veriyor olabilir” dedi. Güney Kore’de yaşayan ve Troy Üniversitesi’nde çalışan Dr. Pinkston konuyla ilgili görüşlerine şu sözlerle devam etti:

“Bir aydan biraz daha fazla bir süre içerisinde Güney Kore’de bir Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Dolayısıyla bu, Güney Kore’yi ve gelecek cumhurbaşkanının gözünü korkutmak için Kuzey Kore’nin geçmişteki hareketleriyle de tutarlı.

“Bir de elbette Kuzey Kore’deki halk var, ki bence pek çok insan bunu hafife alıyor. Kuzey Koreliler için bu, gücün, kararlığın ve iktidarın gücünü göstermenin bir yolu.”

Diğer analistlere göre ise bu ayın başında test edilen füzeler, Kuzey Kore’nin ABD ve Japonya’nın bu bölgede konuşlandırdığı maliyetli ve karmaşık füze savunma sistemlerini yenebilecek bir teknoloji geliştirdiğinin göstergesi.

Eski Güney Koreli deniz komutanı Profesör Kim Dong Yup, “Caydırıcı bir sistem inşa etmeye çalışıyorlar” dedi ve Kuzey Kore’nin asıl amacının saldırı olmayıp kendilerini savunmak olduğunu dile getirdi.

Bu arada Dış Politika ve Ulusal Güvenlik Merkezi’nde araştırma görevlisi olan Uk Yang, Reuters’e verdiği demeçte, “Kim, Olimpiyatların hemen öncesinde hem Washington hem de Pekin’e yaptırımlar konusunda baskı yapmak amacıyla testleri hızlandırıyor gibi görünüyor” dedi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan: Benzin Fiyatlarını Görünce Biz

Eşi Zeynep Babacan ile at üzerindeki fotoğrafını sosyal medya hesabından paylaşan Ali Babacan, akaryakıta yapılan zamları tiye aldı. Babacan, paylaşımına ”Benzin fiyatlarını görünce biz” notunu düştü.

Haber Merkezi / Enerji Petrol Gaz İkmal İstasyonları İşveren Sendikasından (EPGİS) alınan bilgiye göre, Ankara’da ortalama 13,66 liradan satılan benzinin litre fiyatı 14,12 lira oldu.

EPGİS’den alınan bilgiye göre, benzinin litresi İstanbul’da 13,59 liradan 14,05 liraya, İzmir’de 13,67 liradan 14,13 liraya çıktı.

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, benzindeki rekor seviyeye ulaşan benzin fiyatına sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla tepki gösterdi.

Eşi Zeynep Babacan ile ata bindiği fotoğrafı paylaşan DEVA Lideri Babacan, ”Benzin fiyatlarını görünce biz” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Üçüncü İttifak Yorumu: Olabilir Tabii

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Üçüncü ittifak olabilir tabii ki. Bizim dışımızda başka bir ittifak olmasın diyemezsiniz. Bütün mesele şu, üçüncü, dördüncü ittifak olabilir. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek miyiz, getiremeyecek miyiz? Geleceğimiz yer demokrasidir. Buna da saygı duymamız gerek Başkanlık sistemlerinde kendi tercihleri nedir her ittifak belirleyecek” ifadelerini kullandı.

Kılıçdaroğlu, bürokraside yaşanan gelişmelere dikkat çekti ve “Haksızlıklara tahammül edemeyen, baskıyla yolsuzluk dosyasına imza atmasına istenen kişiler bu dosyalara imza atmıyorlar” ifadelerini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Milletvekillerimiz önümüzdeki süreçte bu belgeleri parça parça kamuoyuyla paylaşacak, Belki bazılarını TBMM Genel Kurulu’na taşıyacağız, tutanaklara da geçmeli bunlar” dedi.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Başkanı Erdal Dinçer’in görevden alınmasını yorumlayan Kılıçdaroğlu “‘Ben kul hakkı yemem’ dedi; ‘Sayın Erdoğan’ın talimatıyla ifade ediyorum, kul hakkı yenmesine izin vermem’ deseydi görevde kalabilirdi. Kendi özgür iradesiyle kul hakkı yemeyeceğini söyleyerek sıkıntıyı dile getirdi ve ondan sonra görevine son verildi. TÜİK Başkanı’nı “Kul hakkı yemem ben” diyen noktaya kim nasıl getirdi? Asıl üzerinde durulması gereken nokta o” ifadelerini kullandı.

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’ün istifası üzerine ise Kılıçdaroğlu, “Sayın Gül’ün Adalet Bakanlığı sürecine baktığımızda diğer bakanlar gibi tavrı yoktu. Daha sakin, sağduyulu, olaylara daha soğukkanlı bakan bir profil çiziyordu. İstifasının arkasında hangi gerekçelerin yattığını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz ama benim bunu dillendirmem çok doğru olmaz. Görünen tablo şu; otoriterlik eğilimleri giderek artan bir yönetim var o yönetimin, güçlendirilmesine yönelik adımlar atılabilir bu süreçte. Kimi getirirse getirsinler, en yukarıdakiler neler yaparlarsa yapsın, biz bu ülkeyi gerçekten değiştireceğiz demokratik yollarla. Halkın sağduyusuna güveniyorum.” değerlendirmesinde bulundu.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Medyascope yayınında Ruşen Çakır’ın sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

“Bizim yaptığımız çağrı tuttu. Bize yağmur gibi belge yağmaya başladı. Biz bu belgeleri tabii hemen kamuoyuyla paylaşmıyoruz.

Araştırmamız gerekiyor, ek belgeler var mı yok mu diye. Ben aslında o çağrıda bürokratların direnmelerinin devlet için ne kadar önemli olduğunu ifade etmeye çalıştım. Bizim milletvekillerimiz önümüzdeki süreçte bu belgeleri parça parça kamuoyuyla paylaşacak. Belki bazılarını TBMM Genel Kurulu’na taşıyacağız, tutanaklara da geçmeli bunlar.

TÜİK Başkanı, ‘Ben kul hakkı yemem’ dedi. ‘Sayın Erdoğan’ın talimatıyla ifade ediyorum, kul hakkı yenmesine izin vermem’ deseydi görevde kalabilirdi. Kendi özgür iradesiyle kul hakkı yemeyeceğini söyleyerek sıkıntıyı dile getirdi ve ondan sonra görevine son verildi. TÜİK Başkanı’nı “Kul hakkı yemem ben” diyen noktaya kim nasıl getirdi? Asıl üzerinde durulması gereken nokta o.

Adım gibi eminim, TÜİK’in kapısına kilit vurulması talimatını veren Saray. TÜİK Başkanı’nın onu yapması, eminim onun vicdanında fırtınalar yaratmıştır. Kendi internet sitesinde TÜİK’in kapılarının açık olduğunun ifade edilmesine rağmen böyle bir tabloyla karşı karşıya kaldık.

Enflasyon rakamlarını düşük göstermek ne demektir? Memura, emekliye, işçiye daha az aylık ödenmesi demektir. Bunun çok ağır vebali vardır aslında. İnsanları eziyorsunuz siz yanlış bilgi vererek. Umarım önümüzdeki süreç içerisinde çıkar kamuoyuna TÜİK Başkanı bir açıklama yapar. Saraydaki zat ne kadar güçlü hissederse etsin, bu toplumun bir vicdanı var.

Adalet Bakanı’nın istifası

Sayın Gül’ün Adalet Bakanlığı sürecine baktığımızda diğer bakanlar gibi tavrı yoktu. Daha sakin, sağduyulu, olaylara daha soğukkanlı bakan bir profil çiziyordu.

İstifasının arkasında hangi gerekçelerin yattığını üç aşağı beş yukarı tahmin edebiliyoruz ama benim bunu dillendirmem çok doğru olmaz. Görünen tablo şu; otoriterlik eğilimleri giderek artan bir yönetim var o yönetimin, güçlendirilmesine yönelik adımlar atılabilir bu süreçte. Kimi getirirse getirsinler, en yukarıdakiler neler yaparlarsa yapsın, biz bu ülkeyi gerçekten değiştireceğiz demokratik yollarla. Halkın sağduyusuna güveniyorum.

Sayın Gül keşke daha önce istifa edebilseydi. Yargıtay süreci var, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın önce Yargıtay üyeliğine, arkasından AYM üyeliğine seçilmesi hukuk tarihimizin kara bir sayfasıdır. Böyle bir sayfayı Adalet Bakanı’nın yaşamaması gerekirdi. “Ben Adalet Bakanıyım, böyle bir rezaleti ben görmek istemiyorum” diyebilmeliydi. O zaman çok daha fazla büyürdü. O zaman biz anlardık ki, Adalet Bakanı gerçekten de vicdan sahibi bir bakan, gerçekten de adaleti savunan bir bakan.

Devletin içinde ciddi bir çürüme var. Kişinin ‘Ben devletim’ diye ortaya çıkması, devlet dediğimiz kurumda liyakati bitirir. Var olan devleti çürütüyorsunuz.

Muhalefet sessiz değil, toplumun her kesimiyle diyalog içindeyiz. Müthiş insan dramları var. Keşke TV’lere çıkarabilsek, kamuoyuyla paylaşabilseler sıkıntılarını. Kara kışı yaşıyoruz şimdi. Şubat ayı içinde muhalefet liderleri ortak fotoğraf vereceğiz.

‘6 partiyle iletişim kuruyoruz’

İktidara geldiğimizde ilk olarak Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız. Diğer liderle konuşuyoruz, önemli bir şey olunca telefonda konuşuyoruz. Karşılıklı güveni tesis etmiş durumdayız.

Siyaset dediğimiz şey güven zemini içinde olmalı. 6 partiyle iletişim kuruyoruz. Hiç kimsenin tahayyül edemeyeceği güzel bir uyumu sağlamış vaziyetteyiz. Önemli olan genel başkanları tavrı ve tutumlarıdır. Milletvekillerinin zaman zaman farklı görüşleri dillendirmeleri mümkün.

Diyarbakır’a gideceğim, Diyarbakırlılarla kucaklaşacağım, helalleşeceğim onlarla.

HDP üçüncü ittifak konusunda çalışma yaptı. Üçüncü ittifakı oluşturacak partilerin liderleri bir araya geldiler, ben de gazetelerden okudum.

Üçüncü ittifak olabilir tabii ki. Bizim dışımızda başka bir ittifak olmasın diyemezsiniz. Bütün mesele şu, üçüncü, dördüncü ittifak olabilir. Bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirecek miyiz, getiremeyecek miyiz? Geleceğimiz yer demokrasidir. Buna da saygı duymamız gerek Başkanlık sistemlerinde kendi tercihleri nedir her ittifak belirleyecek.

Ne yaparsa yapsın, bu ülkenin insanları Bizans oyunlarından bıktı artık. Seçimler daha önce yapıldı, gittiler kardeşi buldular, devletin televizyonuna çıkardılar, Erdoğan’a destek açıklaması yaptı, Tunceli Üniversitesi’nde bir hoca buldular, İmralı’ya gitti, basın toplantısı yaptı, saraydan telefon ettiler bütün yayın organları gitti… Ne oldu sonuçta, bu milletin bir vicdanı var ben buna kesinlikle inanıyorum.

Erdoğan, Bizans oyunlarıyla iktidarını korumak istiyor. Milletin ağzındaki lokmayı, cebindeki parayı aldınız. Milleti işsiz güçsüz bıraktınız. Millet, ‘Açım’ diye bağırıyor.

‘Toplumun barışmaya ihtiyacı var’

Ateşten gömlek giydim. Toplumun barışmaya, birlikte olmaya ihtiyacı var. Kavgadan uzak durmamız lazım. Bu insanlar niye sizinle mesafeli diye kendimize bakmamız lazım. Oturup helalleşmemiz lazım.

Başörtüsü sorunu vardı, kaynağı CHP olarak görülüyordu, insan haklarına aykırı, sanane kardeşim kadının kılık kıyafetinden… Ben genel başkan olduktan sonra YÖK Başkanı’na ‘Alın içeri öğrencileri’ dedim. Önyargılar varsa kırmak bizim görevimiz. Kucaklaşmamız lazım.

Diyarbakır hapishanelerinde anılar yayımlandı, kitaplar yazıldı, o işkenceleri görmeyecek miyiz? Roboski’de gencecik çocuklar öldürüldü, dosya kapandı, bu ailelerle bir helalleşmemiz gerekmiyor mu?

‘İmamoğlu bilinçli olarak hedefe oturtuldu’

Kusurları, kabahatleri vardı, uçaklar inemedi, binlerce yolcu bekliyordu, İngilizce slogan atmaya başlamışlardı, havaalanın bir bölümü çökmüştü, tam bir rezalet vardı. Bu rezaletin görünmemesi gerekiyordu hedef Ekrem İmamoğlu’ydu, bilinçli olarak hedefe oturtuldu. Bu toplumun vicdanı var. Ekrem Bey, daha önce randevu verilmiş bir büyükelçiyle yemek yiyecek, olabilir. Bu İBB’nin çalışmadığını göstermez, talimat vermediği anlamına gelmez. Ekrem Bey lokantada olmayıp da dozerin başında mı olacaktı, merkezi gidildi yine.

Düşünün iki bakan geliyor İstanbul Havalimanı’na inemiyorlar, Atatürk Havalimanı’na iniyorlar. İstanbul’da bu olaylar olurken vali, İçişleri Bakanı, Ulaştırma Bakanı, THY Genel Müdürü neredeydi diye soruldu mu? Bir kar yağışını gerekçe gösterip kaybedilen İstanbul’u nasıl kazanırızın arayışın içine girdiler. Telefonlarımızın dinlendiğini defalarca söyledim, meğer bir de MOBESE aracılığıyla izleniyor o çıktı ortaya.

‘İlk turda kesinlikle Millet İttifakı kazanacak’

İlk turda kesinlikle Millet İttifakı kazanacak. Tartışılan konu isim değil sistem. Devlet aklı olan bir aday belirlenecek, ittifakı bir arada tutan, ittifakın kendi içindeki dengeleri koruyan bir kişi gelecektir. Olayı sisteme indirgemek lazım. Cumhurbaşkanlığı onurlu bir görevdir, devletin sigortası olma konumunda. Siz sadece kendi ülkenizde değil,uluslararası itibarı konusunda da saygın bir kimliğe sahip olmak zorundasınız.

Paylaşın