Meteoroloji’den Sağanak Ve Kar Yağışı Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Van, Muş, Bitlis, Diyarbakır, Batman ve Siirt’inde bulunduğu bir çok kent için sağanak yağışı, yüksek kesimler içinde kar yağışı uyarısında bulundu. MGM, sağanak ve kar yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM, tarafından yapılan son değerlendirmelere göre; Ülkemizin kuzey ve doğu kesimlerinin parçalı ve yer yer çok bulutlu, Van, Muş ve Bitlis çevreleri ile Diyarbakır, Batman ve Siirt’in kuzey kesimlerinin yerel olmak üzere yağmur ve sağanak yağışlı, yükseklerinin karlakarışık yağmur ve kar yağışlı, diğer yerlerin az bulutlu ve açık geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde Marmara ile iç ve doğu kesimlerde yer yer sis ve pus olayı bekleniyor.

Hava sıcaklığının iç ve doğu kesimlerde 2 ila 4 derece azalacağı, diğer yerlerde önemli bir değişiklik olmayacağı tahmin ediliyor. Rüzgarın ise genellikle kuzey yönlerden zamanla iç ve doğu kesimlerde güneyli yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette esmesi bekleniyor.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde yer yer pus ve sis hadisesi beklenirken, Ege Bölgesi’nin az bulutlu, iç kesimlerinin yer yer parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi beklenirken, İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi beklenirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Sabah ve gece saatlerinde iç kesimlerinde yer yer pus ve sis hadisesi bekleniyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Van, Muş ve Bitlis çevrelerinin yağmur ve sağanak yağışlı, yükseklerinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, Diyarbakır, Batman ve Siirt’in kuzey kesimlerinin yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Akşener’den ‘Erken Seçim’ Çağrısı: Tek Çözüm

Denizlili vatandaşlara seslenen İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Türkiye bugün çok derin bir krizle karşı karşıya. Soruyorum bu iktidar millete gidiyor mu, aranıza gelebiliyor mu, aranıza gelmeye yüzleri var mı? Aynı Sayın Erdoğan’ın bundan 20 yıl önce söylediği gibi tek bir çözüm var seçim seçim seçim. Rahmetli Demirel’in mitinglerinde tencerelere vurulurdu açız diye. Şimdi o devir geri döndü. Türkiye’yi uçuracak denilen bu ucube sistem, 5 müteahhidi zengin etti, dolar euro uçtu ama vatandaş fakirleştikçe fakirleşti” dedi.

Haber Merkezi / Konuşmasına “Erdoğan her konuşmasında piyasaya güven vereceğine şüphe vererek kurun yükselmesine neden oluyor. Erdoğan, hayat pahalılığını tercih ediyor. Yandaşa dövizle garanti vererek yükünü vatandaşın üzerine yıkıyor” sözleriyle devam eden Akşener, “Ev fiyatları arttı, et fiyatları arttı. Otomobili araç olarak bilirdik, artık bir amaç haline geldi. Bir yatırım aracı haline geldi. Erdoğan’ın buram buram zeka kokan amaçları. Güler misiniz ağlar mısınız?” ifadelerini kullandı.

İYİ Parti Lideri Akşener, konuşmasının devamında, “Türkiye’de tarımın göz bebeği olması gereken Denizli’de 40 bin hektar alan tarım alanı olma yetisini kaybetmiş. Bu akıl dolu tarım politikasına bakarmısınız! Çiftçiyi perişan ettin, sanayiciyi perişan ettin. Bizim çiftçimize vermediğin desteği yabacı çiftçilere verdin. Sonra da çıkıp “Ben ekonominin kitabını yazdım” diyorsun öyle mi? Benim çiftçim haciz gelmesin diye traktörünü saklıyor, geçim sıkıntısı çekiyor. Yazıklar olsun” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Denizli’de 29 Ekim Bulvarı üzerindeki Özay Gönlüm Meydanı’nda miting düzenledi. Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın ardından konuşan Akşener’in açıklamalarından satırbaşları şöyle:

“Niye buradayım biliyor musunuz? Çünkü memleketimiz darda, milletimiz zorda. Türkiye’de bugün analar tencereyi kaynatamıyor. Türkiye’de bugün babalar eve ekmek götüremiyor. Türkiye’de bugün gençler kaçıp gidecek ülke arıyor. Yazık değil mi, günah değil mi? Bu aziz millete varlık içinde yokluk yaşatmaya ne hakkınız var?

Testiye dadananlar var. Memleketin zenginliklerine dadananlar var. Milletin hakkına, hukukuna, alın terine musallat olanlar var. İşte bunun için yollardayız. İşte bunun için bugün buradayım. Milletin malını üç-beş müteahhidin kasasına akıtanlara ayna tutmak için buradayım.

Senin evladın işsizken; geline, damada, kayınçoya 5’er maaş bağlayanları utandırmak için buradayım. ‘Açız’ diyene ‘Abartıyorsun’ diyenleri yüzlemek için buradayım. Sen ay sonunu getiremezken, Saray’da sefa sürenlerin sefasını bozmak için buradayım. Sen borç içinde yüzerken, utanmadan uçan ekonomi masalları anlatanların yüzüne senin gerçeklerini çarpmak için buradayım.

“Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok”

İş isteyenlere burun kıvıranların işçiyi, memuru, EYT’liyi yük görenlerin; sokakları kadınlara dar edenlerin, milletin malına çökenlerin devrini artık bitirmek için buradayım. Bu kötü gidişe artık bir dur demek için buradayım. Türkiye zengin bir ülke. Türkiye çok büyük potansiyeli olan bir ülke. Türkiye yoksulluğu değil, zenginliği hak eden bir ülke. Türkiye’nin çözülemeyecek sorunu yok.

Zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’yi inşa etmek için ihtiyacımız olan her şeye sahibiz. Tek bir sorunumuz var, o da nedir biliyor musunuz? Bu ucube sistem ve beceriksizliğin kitabını yazan AK Parti iktidarıdır. Şimdi size sormak istiyorum: Bundan 3 yıl öncesine göre daha mı zenginsiniz? Bundan 3 yıl öncesine kadar evlatlarınız daha kolay mı iş buluyor?

Çiftçi kardeşlerim, mahsulünüz 3 yıl öncesine göre daha mı çok kazandırıyor? Esnaf kardeşlerim sattığınız malları yerine koyabiliyor musunuz? Dükkanı çevirebiliyor musunuz? EYT’li kardeşlerim 3 yıl öncesine göre daha mı mutlusunuz? Memur kardeşlerim, 3 yıl önce verdikleri sözü tuttular mı?

Hakkınız olan 3600 ek göstergeyi verdiler mi? İhracat yapan sanayici kardeşlerim, işleriniz 3 yıl öncesine göre daha mı iyi? Ev kadını kardeşlerim, domatesi, biberi, patlıcanı, yağı, unu, şekeri 3 yıl öncesine göre daha ucuza mı alıyorsunuz? Kasabın önünden geçebiliyor musunuz? Pazarda fileyi doldurabiliyor musunuz?

Senin duymak istemediğin feryat, işte burada. Senin görmek istemediğin gerçekler işte burada. Milletin gündemi işte burada. Bu cevaplar bana değil, geçen seçimde ‘Ver yetkiyi, gör etkiyi’ dediğin, milletimize verdiğin sözler. Millet sözüne güvendi, yetkiyi verdi. Bugün ülkeyi sen yönetiyorsun, o nedenle bu cevaplar sana sayın Erdoğan.

“Sandık geldiğinde milletin okkalı şamarını yiyeceksin”

Artık köprüden önceki son çıkıştasın. Ya milletini duyacak ve gereğini yapacaksın ya da ilk seçimde boyunun ölçüsünü alacaksın. Ya Saray’daki sefana ara verip gerçeklerle yüzleşeceksin ya da sandık geldiğinde milletin okkalı şamarını yiyeceksin. Bu kadar basit, bu kadar açık.

Türkiye bugün çok derin bir krizle karşı karşıya. Şimdi ben de size soruyorum: Bu iktidar şu anda millete gidebiliyor mu? Aranıza gelebiliyor mu? Aranıza gelmeye yüzleri var mı? Esnafın arasına girebiliyorlar mı? Halkın arasına, tarım köylüsünün arasına girebiliyorlar mı? Pamuk tarlasına girebiliyorlar mı? Pancarda varlar mı?

Çarşıda pazarda gezebiliyorlar mı? Gençlerin karşısına çıkabiliyorlar mı? Aynı sayın Erdoğan’ın bundan 20 sene önce söylediği gibi, öyleyse tek bir çözüm var: Seçim, seçim, seçim. Sayın Erdoğan’ın inadı Türkiye’yi her geçen gün uçurumun eşiğine sürüklüyor.

Rahmetli Demirel’in mitinglerinde kadınlar tencere tavaları birbirlerine vururlardı ‘Açız, tencere kaynamıyor’ diye. Tarih tekerrürden ibaret. İşte sayın Erdoğan’ın devri iktidarında tencereler birbirine vuruyor. 2001 yılındaki krizde bile 1.2 lira olan dolar bugün 11 lira. ‘Türkiye’yi uçuracak’ dedikleri bu ucube sistem 3 yılda doları uçurdu, enflasyonu uçurdu, işsizliği uçurdu.

“Geceleri döviz kurunu takip ederken uykularımız kaçıyor”

5 müteahhit daha zengin oldu ama milletimiz fakirleştikçe fakirleşti. Doğalgaz fiyatları ateş pahası, domatesin, patatesin, etin, sütün, yoğurdun, şekerin, yağın fiyatı ateş pahası. İşveren için maliyetler 2 katına çıktı. İşsizlik arttıkça artıyor. Artık geceleri döviz kurunu takip ederken uykularımız kaçıyor.

Sayın Erdoğan kafasına göre deney yapıyor ama yine olan milletimize oluyor. Buradan sayın Erdoğan’ı bir kez daha uyarıyorum. Şahsi hırsların uğruna milletimize daha fazla eziyet etme. Bu millet bu fakirliği hak etmiyor. Damadınla oyun kurdun, olmadı. Onu gönderdin, başkasını getirdin, tutmadı.

Mevsimlik Merkez Bankası Başkanları gelip gidiyor, tutmuyor. Anla artık sayın Erdoğan; okey oynar gibi ekonomi yönetilmez. Istaka dizer gibi kabine yapılmaz, bürokrat atanmaz, Bu ucube sistem yerinde durduğu sürece bu ülke şahlanmaz.

Biz ne kadar uyarırsak uyaralım sayın Erdoğan bildiğini okumaya, her şey yolundaymış gibi davranıp sorumsuzca konuşmaya tam gaz devam ediyor. Üstelik sadece kendisi değil, çevresi de aynı. Biliyorsunuz bu arkadaşların Japonya’ya karşı nedense özel bir ilgisi var.

Pandemi döneminde devletin haber ajansı aracılığıyla Japon esnafının derdiyle, fevkalade dertlenmişlerdi. Bir üzüldüler, bir üzüldüler… Japonların esnafları için çok üzüldüler, ağlayan bile oldu. Şimdi de cahil bir vekilleri aracılığıyla Japon Yen’inin dolar karşısındaki durumuna dertlenmişler. Çok üzülmüşler, Yen doların karşısında düşüyor diye çok üzülmüşler.

Yahu anladık bir yönetim krizi yaşıyorsunuz, kaybedeceğinizi anladınız, oynatmasına az kaldı doktor arıyorsunuz onu da anladık, anlıyoruz ve acil şifalar diliyoruz. Ama oynatacaksanız gidin bari ötede oynatın kardeşim. Bu milletin asabını daha fazla bozmayın. Bu nasıl bir rahatsızlıktır? Bu nasıl bir aymazlıktır? Bu nasıl bir utanmazlıktır? Ayıptır, günahtır.

Merak etmeyin. Az kaldı. İYİ Parti iktidarında, sanayicinin kullandığı elektriği, rekabet ettiğimiz ülkelerin seviyesine, hatta onun da altına düşüreceğiz. Böylece, sanayicimizin elinden alınan rekabet gücünü, geri vereceğiz. İktidarın beceriksizliği yüzünden, artan enerji fiyatlarına Denizlili üreticimizi kurban etmeyeceğiz.

Kayıt dışı istihdamı azaltmak için; belirli bir sayının üzerinde kayıtlı işçi istihdam eden işletmelere vergi ve SGK primi iadesi gibi destekler sağlayacağız. Böylece hem devletimize hem vatandaşımıza hem de işverene zarar olan kayıt dışı problemini ortadan kaldıracağız.

İktidara geldiğimizde ilk işimiz teşvik mekanizmalarını, yüksek faizli kredileri, vergi ve sigorta primlerini gözden geçirmek olacak. Böylece beceriksiz yöneticilerin aldığı kararların cefasını çeken vatandaşlarımızı, sanayicimizi rahatlatacağız. Bunun yanında; Denizli ekonomisinin temel sektörü olan tekstildeki kırılganlığın da farkındayız. Bunun için Pamukkale Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren moda tasarımı ve giyim üretim teknolojisi gibi bölümlerdeki öğrencilerimizin sektörün talepleri doğrultusunda, eğitim almaları için Üniversite-OSB-Kamu iş birliğini, Almanya’daki sistemi baz alarak kuracağız.

Böylece, hem sektöre nitelikli iş gücü sağlayacağız hem de öğrencilerimizin mezun olduktan sonra işsizlik sıkıntısını çözeceğiz. Tekstil sektörünün ana problemlerinden biri verimlilik. İşte bu nedenle bizim de verimliliği ve kaliteyi artırmayı hedefleyen, bir sanayi politikamız var. Bu nedenle beceri açıklarını il ve sektör detayında belirleyip buna göre beceri geliştirmeyi amaçlayan bir istihdam politikamız var.

Buradan, çiftçi kardeşlerime seslenmek istiyorum: Az kaldı, çektiğiniz bu zulüm bitecek. İYİ Parti iktidarında mevcut borç takiplerinizi durduracağız. Her türlü sübvansiyon haklarınızı koruyarak faizsiz, masrafsız, bir yıl ödemesiz, ertesi yıl sadece faiz ödemeli, anaparayı da 5 yıl vadeli olacak şekilde borçlarınızı ödeme imkanı sağlayacağız. Gelir garantili bir model sunarak daha sezon başlamadan ne ekeceğinizi ve ne kadar kazanacağınızı size söyleyeceğiz.

“Çiftçilerimize, bu milletin efendisi olduklarını yeniden hissettireceğiz”

Ziraat Bankası’nı bir tarım bankası haline getirip, Atatürk Orman Çiftliği Tarım Bilimleri Akademisi vasıtasıyla verimli tarım arazilerine, sanayi bölgesi kurulmasına, plansız kentleşmeye, tarım ve orman bölgelerindeki maden arama faaliyetlerine son vereceğiz. Ata tohumlarımız hayati öneme sahip olduğu için sertifikasyon çalışmalarına hız vereceğiz. İYİ Parti iktidarında, çiftçilerimize, bu milletin efendisi olduklarını yeniden hissettireceğiz.

Bir çocuğun bile tek seferde anladığını bu ülkenin başındaki sayın Erdoğan nedense 10 seferdir anlamıyor. Her seferinde çarpılıyor ama yine de gidip o parmağı o prize sokuyor. Ya zeka sorunu var ya da niyeti kötü. Bunun başka bir açıklaması yok. O da yetmezmiş gibi bu arkadaşımız son çarpılmasından sonra hatasından ders çıkarmak yerine böyle durumlarda sıkça yaptığı üzere, çareyi mukaddesatımıza sığınmakta buldu. ‘Nas var, faize göz yumamam.’ dedi. Haydi, buyurun buradan yakın…

Nas ne demek? Kuran-ı Kerim’in emirleri ve sevgili Peygamberimizin örnek hayatı demek. Buradan sayın Erdoğan’a seslenmek istiyorum: Doğrudur, Nas var. Ama Nas, başka konular için de var. Mesela; Beytülmale el uzatınca da Nas var. Mesela; ‘İşi ehline veriniz’ buyruğuna rağmen liyakatsiz kadroları milletin başına bela edince yine Nas var. Mesela, milletin başarılı evlatlarını mülakatlarda eleyip eşe, dosta, yeğene 5’er maaş bağlayıp kul hakkına girince de Nas var.

Sayın Erdoğan, madem Nas konusunda bu kadar hassassın o zaman neden milletimiz zorluklarla mücadele ederken sen gidip milletin hazinesinden her gün milyonlar harcayarak sarayında sefa sürüyorsun? Millete gelince Nas var da, sana gelince muaf mı oluyorsun? Ayıptır, günahtır.”

Paylaşın

Uluslararası Çalışma Örgütü’nden Katar’a İşçi Ölümleri Eleştirisi

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Katar’ın göçmen işçi ölümlerini yeterince soruşturmadığını ve bildirmediğini açıkladı. Ağustos ayında da Uluslararası Af Örgütü de Katar’ı açıklanamayan binlerce ölümü soruşturmamakla eleştirmişti.

Yabancıların nüfusun büyük bir bölümünü oluşturduğu Katar, 2022’de ülkede düzenlenmesi planlanan FIFA Dünya Kupası için yıllardır kapsamlı inşaat projeleri yürütüyor. ILO, hükümete bağlı travma merkezlerinde 2020 yılında 50 işçi ölümünün ve 500 ciddi yaralanma vakasının kayda geçtiğini belirtti.

ILO’nun raporunda “özellikle inşaat sektöründe çalışan Bangladeşli, Hindistanlı ve Nepalli göçmen işçiler bundan etkilendi. Yüksekten düşme, trafik kazaları ve inşaat alanlarında ağır objelerin düşmesi sonucu ciddi yaralanmalar meydana geldi” denildi.

ILO, Katar’ın, sağlıklı işçilerin açıklanamayan ölümleri ve sıcağa bağlı ölümler de dahil olmak üzere, bütün işçi ölümlerini sınıflandırmamasından ötürü bu rakamın çok daha yüksek olabileceğini belirtti. ILO Katar ofisi Başkanı Max Tuñón, bu yaralanmaların daha iyi araştırılması ve verilerdeki bu açığın giderilmesi gerektiğini kaydetti.

Katar Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan bir açıklamada ILO’nun tavsiyelerinin değerlendirildiği belirtilerek “Başka hiçbir ülke bu kadar kısa sürede işgücü reformunda bu kadar ilerlemedi, ancak yapılacak daha çok iş olduğunu kabul ediyoruz” denildi.

Af Örgütü de eleştirdi

Ağustos ayında Uluslararası Af Örgütü de Katar’ı açıklanamayan binlerce ölümü soruşturmamakla eleştirmişti. İngiltere’de yayımlanan Guardian gazetesi Şubat ayındaki bir haberinde Katar’da 2010 yılından bu yana 6 bin 500 Güney Asyalı göçmenin hayatını kaybettiğini duyurmuştu.

ILO yetkilisi Tuñón, Guardian’ın haberinde göçmen toplumundaki toplam ölüm rakamının verildiğini not ederek Katar’ın iş kazası ölümlerini ayrıca kaydetmediğini belirtti. Katar son yıllarda çalışma hayatında işçilerin sıcaktan korunması ve asgari ücretin artırılması gibi bazı reformları devreye soktu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan ”Erken Seçim” Çağrısı: Hemen Şimdi

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatları aracılığı ile kullandığı sosyal medya hesabında “erken seçim” çağrısı yaptı. 

Haber Merkezi / Demirtaş, erken seçim çağrısı yaptığı açıklamasında, “Ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini; işçilerin, çiftçilerin alın terini yabancılar bedava alabilsinler diye, Hükümet TL’nin değerini bilerek düşürüyor. Amaçları ülkeye biraz döviz girmesini sağlamak. Bunun adı vatanı satmaktır ve bunu Türk milliyetçileri yapıyor” ifadelerini kullandı.

Açıklamasının devamında, ”Öte yandan milyonlarca vatandaş ucuz ekmek kuyruklarında saatlerce bekleyecek kadar yoksulluk içinde. Oysa asgari ücret alan bir Almanya vatandaşı, istese bir halk ekmek büfesini komple satın alabilir” ifadelerine yer veren Demirtaş, ”Türkiye toplumu bu durumu hak edecek ne yapmış olabilir, son seçimde çoğunlukla yanlış kişiye oy vermenin dışında? Ne yazık ki halkın durumu çok kötü ve yoksulluk, her geçen gün sefalete dönüşüyor. Sadece tek bir çıkış yolu var, o da erken seçim” dedi.

Demirtaş, açıklamasını ”Türkiye yoksul bir ülke değil. Sadece, çok kötü yönetiliyor. Neyse ki gidişatı düzeltmek elinizde. Yapacağınız en acil şey seçim istemek ve ülkeyi satanlara derslerini sandıkta vermek. Sonrasında, işlerin ne kadar hızlı düzeldiğini görünce çok şaşıracaksınız. Seçim hemen şimdi.” sözleriyle bitirdi.

Geçtiğimiz günlerde CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, yaptıkları ortak açıklamada erken seçim çağrılarını yinelemiş, söz konusu çağrıların ardından birçok muhalefet lideri iktidara seçime davet etmişti.

Paylaşın

Akaryakıt Ürünlerine 2 Ayda 12 Kez Zam Geldi

Yazılı bir açıklama yapan CHP’li Ahmet Akın, açıklamasında, “Son iki ayda akaryakıt ürünlerine zaten 12 defa gelmiştir. LPG otogaz; 5 defa zamlanarak litre fiyatı 1 lira 82 kuruş artmıştır. Benzin 4 defa zamlanarak litre fiyatı 1 lira 18 kuruş artmıştır. Motorin de 3 defa zamlanarak litre fiyatı 87 kuruş artmıştır. Başka bir deyişle vatandaşlarımız yalnızca son iki ayda bir depo LGP otogaz alırken 91 lira; bir depo benzin alırken 59 lira, bir depo motorin alırken de 44,5 lira daha fazla ödemeye başlamıştır.” ifadelerine yer verdi.

Haber Merkezi / CHP’li Akın, açıklamasında, akaryakıta yapılan her zammın bütün sektörlerde domino etkisi yaratarak iğneden ipliğe her ürünün fiyatını artırdığına dikkat çekerek, “Kara kış öncesi akaryakıt ürünleri yapılacak her zam domino etkisiyle enflasyonu yükseltecektir. Yalnızca son iki ayda bir depo artık 44 lira ile 91 lira daha pahalıya dolmaya başladı. Kötü ekonomi politikalarının faturası vatandaşlarımıza kesiliyor” sözlerine yer verdi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, yaptığı yazılı açıklamada yanlış ekonomi kararlarının temel bir girdi olan enerji faturalarını artırdığına dikkat çekti. Akaryakıt ürünlerine yapılacak her zammın bütün sektörleri etkilediğini söyleyen CHP’li Akın, özetle şunları dile getirdi:

Türkiye’de derin bir ekonomik kriz ve buna bağlı olarak enerji buhranı yaşanırken; kötü ekonomi politikalarının faturası vatandaşlarımıza çıkarılmaktadır. Merkez Bankası’nın Türk Lirası’na değer kaybettiren faiz kararının ardından akaryakıt ürünlerine fahiş oranda yeni bir zam yapılması beklenmektedir. Vatandaşlarımızın alım gücü günden güne erirken akaryakıt ürünlerine yeni yapılacak zamlar bütün sektörlerde maliyetleri artıracağı için iğneden ipliğe her ürünün zamlanması anlamına gelecektir. Kara kış öncesi akaryakıt ürünlerine yapılacak her zam domino etkisiyle enflasyonu yükseltecektir.

Akaryakıt ürünlerine iki ayda 12 zam!

Yalnızca son iki ayda akaryakıt ürünlerine zaten 12 defa gelmiştir. LPG otogaz; 5 defa zamlanarak litre fiyatı 1 lira 82 kuruş artmıştır. Benzin 4 defa zamlanarak litre fiyatı 1 lira 18 kuruş artmıştır. Motorin de 3 defa zamlanarak litre fiyatı 87 kuruş artmıştır. Başka bir deyişle vatandaşlarımız yalnızca son iki ayda bir depo LGP otogaz alırken 91 lira; bir depo benzin alırken 59 lira, bir depo motorin alırken de 44,5 lira daha fazla ödemeye başlamıştır.

12 kilogramlık mutfak tüpü de yalnızca son 2 ay içerisinde 146,5 liradan 180,5 liraya yükselmiştir. Yalnızca son iki ayda mutfak tüpüne yapılan zam oranı yüzde 23,2 olmuştur. Mutfak tüpünün yeni zamlarla yıl bitmeden 200 liraya çıkacağı belirtilmektedir. Vatandaşlarımız hayat pahalılığı nedeniyle zaten tenceresinde kaynatacak temel gıda ürünlerine ulaşmakta zorlanırken; şimdi tencereyi kaynatacak tüpü almakta da zorlanmaktadır.

Paylaşın

HDP’den Erken Seçim Açıklaması: Bu Bir Zorunluluktur

Erdoğan – Bahçeli, Kılıçdaroğlu – Akşener görüşmesini değerlendiren HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Ülke yangın yerine döndü. İktidarın ülkeyi yönetemediği artık bir hakikat. Erdoğan ve kabinesi ülkeyi yönetemediklerini ve bu haliyle yönetemeyeceklerini  kabul ederek bir seçim sürecine girmelidir. Bu bir zorunluluktur… İktidar bu kötü yönetme halini kabul ederek seçim sürecine girmelidir” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili tartışmalara da değinen Günay, “Hiçbir arkadaşımız bir pazarlık içinde değildir, olmaz da. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmalara dahil olmak iktidarın faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir, farklı bir tartışmamız yoktur. Bu konudaki tavrımızı tutum belgemizde ifade ettik” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi.

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’nü kutlayarak sözlerine başlayan Günay’ın konuşmasından öne çıkan bölümler şöyle;

“Hepinizin bildiği üzere partimize yönelik kumpas politikaları birkaç koldan eş güdümlü sürüyor. Bir yandan kapatma davası diğer yandan Kobanî Kumpas Davası; parti çalışanlarımıza, binalarımıza, mücadelemize dönük artan saldırı dalgaları, gözaltılar ve tutuklamalar devam ediyor. Kobanî Davası, izlenen yol ve dayatılan hukuksuzluk Türkiye siyasi tarihinin en kara lekelerinden biri olarak şimdiden tarihe geçmiştir.

Kobanî Kumpas Davası üzerinden kurgulanan kapatma davası bir başka utanç davasıdır. Bu davalar hukuk davaları değildir. Bunu neden mi diyorum? Dosyada unutulan TEM bilgi notu, savcılıklara ve yargıya açık emirlerle doludur. O bilgi notunda yargıya akıl veriliyor, yol, yöntem gösteriliyor, kumpas davasının nasıl partimizi kapatmaya yönelik bir hazırlık olduğunu açıkça gösteriyor. Bu kumpas değil de nedir?

“Sadece partimize değil toplumun tamamına saldırıyorlar”

Elbette yola çıkarken zorlu bir yolda mücadele edeceğimizi biliyorduk. Bu davaların hiçbiri bizim açımızdan şaşırtıcı değil. O yüzden yargılanan değil yargılayan pozisyondayız, içeride ve dışarıda siyaset tarihine altın harflerle yazılacak bir direniş sergiliyoruz. Biz direndikçe, kumpas ve komplolara karşı mücadele ettikçe kumpasçılar kaybediyor. Sadece partimize saldırmıyorlar, toplumun tamamına saldırıyorlar, bir halkın en temel değerlerine savaş açıyorlar.

Son zamanlarda artan bir şekilde tekrar Kürt kültürüne, Kürtçeye, Kürt sanatına yönelik saldırılar yoğunlaştı. Elbette Kürt halkının diline, kültürüne, sanatına yönelik bu saldırılar yeni değil. Bir asrı aşkındır sistematik olarak devam ettirilen, inkar, yasaklama ve yok etme saldırılarının devamıdır. Geçmişin inkarcı uygulamalarını kendilerine rehber edinenler pervasızca Kürt halkının değerlerini yok etmeye, asimilasyonu sürdürmeye çalışıyor.

İktidar 100 yılı aşkındır Kürt halkının dilini, kültürünü, varlığını bütün saldırılara rağmen nasıl koruduğundan hiç ders çıkarmıyor, saldırganların nasıl tarih olduğunu görmüyor. Kürtçe ve Kürt halkının kültürü değil ona saldıranlar tarihe karışacak. Yalan, hile, haksızlık ve çaresizlikten ibaret siyasetlerini partimize saldırarak yaşatmaya çalışıyorlar. Tehditle, kaba güçle, ev baskınları ile bize geri adım attırmaya çalışıyorlar. HDP’ye saldırarak iktidarlarını sürdürmeyi artık tek çare olarak görüyorlar!

“50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar”

Demokratik siyasetin önünde kurduğunuz bütün kumpas ve komplolar gün gelir ayağınıza dolanır dedik, öyle de oldu. Bizi barajlarla engellemeye çalışanlar baraja takıldı, despotik yönetimlerini kurmak için kurdukları Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yine kendilerinin kurduğu 50+1 sisteminden şikayet etmeye başladılar. Kurduğunuz her kumpasın sonucunu siz düşünün artık. İstediğiniz kadar saldırın bu hakikati değiştiremezsiniz. Bunu da böyle bilin! 50+1 hesabı uykularını kaçırdıkça, birbirlerine koşuyorlar. Saray sıkıştıkça Bahçeli’nin kapısına dayanıyor, zirve üzerine zirve yapıyor.

İstediğiniz kadar zirve yapın, istediğiniz kadar görüşün artık bırakın 50+1’i bu ülkenin siyasetinde yer almayı rüyanızda bile göremeyeceksiniz, 1 + 1 kalmaktan kurtulamayacaksınız. Kim kiminle görüşürse görüşsün, kim kiminle hangi pazarlığı yaparsa yapsın 50+1’e takılacaksınız. Bunun başka bir oluru ve kaçarı yok. Erdoğan ve onu ebediyen iktidarda tutacaklarını sanan ekibi kendilerine göre oluşturdukları seçim sistemiyle 50 + 1 formülünü icat etmişlerdi ve bu formülle kendilerine ömür boyu iktidar, muhalefete de sürekli yenilgi tuzağı hazırlamışlardı. İktidar muhalefete kurduğu tuzağa kendisi düştü.

Biraz tarihe bakarlarsa şunu görecekler: HDP ve HDP’nin fikriyatı ile başa çıkmak, hele saldırılarla onu bertaraf etmek kolay değildir. Bu gelenek yılların rafine halidir. Bu gelenek 7’den 70’e direnenlerin mirasıdır. HDP, bütün renkleriyle toplumsal muhalefetin, katılımın, eşitliğin, özgürlüğün, barışın partisi olarak; demokrasi için mücadele eden, demokrasi güçlerinin direnişini örgütleyen partidir. HDP halktır; halkın cesaret kaynağıdır, açlık, yoksulluk, işsizlik, zorbalık karşısında tutunacağı dal, mücadeleye katılmak için gireceği mevzidir.

“Helalleşme yüzleşmeyi gerektirir”

Biliyorsunuz Türkiye’de ‘helalleşme’ tartışmaları yaşanıyor. Önemsediğimiz bir tartışmadır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği bu kavrama biz daha çok ‘yüzleşme’ diyoruz. Helalleşme geçmişin hatalarıyla ve yanlışlarıyla gerçek anlamda yüzleşmeyi gerektirir. Bu anlamıyla toplumsal barışın tesisi için bunun gerçekleşmesi önemlidir. Bunun için öncellikle hataları kabul etmek, samimi bir şekilde özeleştiri yapmak gerekir. En önemlisi de bundan sonra o hataların yapılmayacağının güvencesini ve sözünü vermek gerekir topluma. Partimiz geçmişten bu yana Hakikatleri Araştırma ve Geçmiş ile Yüzleşme Komisyonunun Meclis bünyesinde kurulmasını öneriyor. Bu çağrımızı bir kez daha tekrarlıyoruz.

“Memleket yangın yeriyken Erdoğan herkese saldırıyor”

Türkiye’de 25 milyon insan yoksulluk sınırının altında yaşıyor. 8 milyon insan işsiz, 3,5 milyon genç gelecekle ilgili ümidini kesmiş durumda. Her sabah farz niyetine zam haberleriyle uyanıyoruz. Esnaf batıyor. Kadınlar her gün katlediliyor. Kumpas davalarıyla demokratik siyasete saldırmaya devam ediyorlar; memleket yangın yeri. Ekonomi, siyaset ve toplumsal yaşam çökmek üzere ama Erdoğan, mikrofonu eline aldığı gibi herkese saldırmaya başlıyor. Partimize iftira atan Erdoğan, 2014’e kadar paralel yapıya “istediği her şeyi verdi”, 2014’te bu ortaklık bitti dedi. Ergenekon ve 90’ların derin devleti ile ittifak kurdu. Ergenekoncular, Erdoğan çizgimize geldi dediğinde bile ses edemeyen Erdoğan, partimizle ilgili iftiralarda bulunmak yerine kendi partisinin karanlık yapılarla ortaklık kurmadan bir gün yaşayamadığını anlatsın. Sabah akşam Bahçeli’ye neden koştuğunu söylesin.

Siyaseti inkar, Kürt sorununu inkar, insan hak ihlallerini inkar, hukuku inkar eden Erdoğan, hızını alamayıp ekonomik krizi de inkar ediyor. “Ekonomimize saldırı” oldu diyor ama Londra’daki tefecilerin kapısından ayrılmıyor. “Ekonomideki çöküşün izahı yok” diyor ama aynaya bakmayı unutuyor. Beş defa art arda faiz artırımı yapıyor, sadece 2022 yılı merkezi bütçesinden faiz lobilerine 240,4 milyar lira harcama ayırıyor sonra da dönüp “faizi savunanlarla işim olmaz” diyor. Erdoğan, siyaset tarihine “kendisi ile işi olmadığını” iddia eden tek siyasetçi olarak geçmiştir. Tükenmeyi tehditle, kendi hatalarını kendisini inkâr ederek örtmeye çalışan iktidar için çanlar çalmaya başladı.

İktidar kendisini kurtarmak için saldırılarını sürdürsün, hesap yapsın, ama halkın gündemi ekonomi, halkın gündemi geçim derdi, enflasyon, halkın gündemi iktidarın her sabah için yeni zamlara ayarlanmış çalar saatidir. AKP Genel Başkanı dün yine, yeniden “faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dedi. Dün yine, yeniden “halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz” dedi. Sadece 2021 yılı içerisinde yüzde 100’ün üzerinde zam yapılan doğalgaz, elektrik ve akaryakıt fiyatları için “kontrol altında tutuyoruz” dedi. AKP Genel Başkanı masallar âleminde yaşıyor, kendisi anlatıyor, kendisi dinliyor. Kendi yanlışlarını o kadar çok tekrar ediyor ki artık onları hakikat zannediyor.

“Yüzde 50+1’in hesabını nerede yapacağınızı biz size söyleyelim”

Tıpkı yüzde 50+1 meselesinde olduğu gibi doğru zannettikleri her yanlışın bedelini Türkiye halkları ödüyor. Bu tutum Türkiye’yi her geçen gün daha fazla yoksulluk, daha fazla açlık, daha fazla borçluluk ile karşı karşıya getiriyor. Yüzde 50+1’in hesabını yapacaksanız, bu hesabı nerede yapacağınızı biz size söyleyelim:

· Emekli maaşlarına, memur maaşlarına yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Asgari ücrete 1 yılda iki defa yapılmak üzere yüzde 50+1 zam yapabilirsiniz

· Engelli istihdam oranını yüzde 50+1 oranında arttırabilirsiniz.

· Sermayeye ve yandaşa yapılan vergi afları yerine çiftçiye, esnafa yüzde 50+1 oranında istisna yapabilirsiniz.

· KYK borcu olan gençlerin, kredi borcu olan çiftçilerin borçlarını yüzde 50+1 oranında silebilirsiniz.

· İşsizlere, geliri olmayan yurttaşlara temel ihtiyaç faturalarını yüzde 50+1 oranında karşılayabilirsiniz.

· Savaşa, ranta, yandaşa ayırdığınız bütçeyi yüzde 50+1 oranında düşürebilirsiniz.

Bunları yapmayacaklar ve yüzde 50+1 AKP’nin çırpınışının sembolü olarak tarihte yer edinecek.

Soru / Cevap

Soru; Bildiğiniz gibi dün Erdoğan Bahçeli ile Kılıçdaroğlu da Akşener ile görüştü. Görüşmelerden sonra Kılıçdaroğlu ve Akşener erken seçim çağrısı yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz:

Cevap; Ülke yangın yerine döndü. İktidarın ülkeyi yönetemediği artık bir hakikat. Erdoğan ve kabinesi ülkeyi yönetemediklerini ve bu haliyle yönetemeyeceklerini  kabul ederek bir seçim sürecine girmelidir. Bu bir zorunluluktur. Ülkenin içinde olduğu durum ortada. Ekonomik krizin kat be kat arttığı, yoksullaştığı, kadınların katledildiği, gençlerin ve çocukların geleceksiz bırakıldığı bir Türkiye gerçeği var. İktidar bu kötülükleri tercihen yapıyor ama artık toplum bunu kabul etmiyor. İktidar bu kötü yönetme halini kabul ederek seçim sürecine girmelidir. Bunu daha önce defalarca ifade ettik.

Soru; Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı adayları ile ilgili tartışmalar gündeme geldi, partiniz Demirtaş’ı aday olarak gösterir mi? Buna ilişkin tartışmalarınız var mı?

Cevap; Cezaevindeki hiçbir arkadaşımız, rehin tutulan hiçbir yol arkadaşımız, Demirtaş da dahil olmak üzere bu tür pazarlıklar içinde değildir. Arkadaşlarımız bir hukuk mücadelesi ve direniş içindeler. İktidarın arkadaşlarımızı tutukladığı günden itibaren bu tartışmalar gündeme geliyor. Hiçbir arkadaşımız bir pazarlık içinde değildir, olmaz da. Arkadaşlarımızın pozisyonu direniş pozisyonudur. Bu tartışmalara dahil olmak iktidarın faşizmine su taşımaktan başka bir şey ifade etmiyor. HDP’nin tavrı nettir, farklı bir tartışmamız yoktur. Bu konudaki tavrımızı tutum belgemizde ifade ettik.

Paylaşın

Babacan, Erdoğan’ın ‘Ekonominin Kitabını Yazdık’ Sözlerini Ti’ye Aldı

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, sosyal medya hesabı üzerinden yayınladığı yükselen dolar grafiği ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘Ekonominin kitabını yazdık’ sözlerini tiye aldı.

Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, paylaşımında, “Sayın Erdoğan ekonominin kitabını yazdığını söylüyor değil mi? Kendisine kitabının ön kapağı için resim tavsiyem ektedir. #Dolar” ifadelerini kullandı.

Ali Babacan’ın paylaşımı şöyle;

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Kasım tarihinde Memur-Sen Büyük Türkiye Buluşması’nda yaptığı konuşmada, ekonomiye yönelik eleştirilere tepki göstermiş ve “Ekonominin kitabını evelallah yazdık, yazmaya devam ediyoruz.” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha öncede yaptığı bir çok açıklamada benzer cümleleri sarf etmişti.

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını (politika faizi) 100 baz puan indirerek yüzde 15’e düşürmüştü. Merkez Bankası enflasyondaki yükselişe rağmen faiz indirimlerine eylülde 100 baz puan ile başlamış, geçen ay ise piyasa beklentilerini de aşan 200 baz puanlık indirim gerçekleşmişti.

Paylaşın

UNESCO Duyurdu: Beş Yılda 400 Gazeteci Cinayete Kurban Gitti

Birleşmiş Milletler (BM) Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) açıkladığı rapora göre, 2016’dan 2020 yılları arasında dünya genelinde yaklaşık 400 gazeteci cinayete kurban gitti. Açıklanan raporda, dünya genelinde basın özgürlüğünün tehlikede olduğuna dikkat çekilirken, internet ve sosyal medya platformlarının artan rolüne de vurgu yapıldı.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; UNESCO dünya genelinde ifade özgürlüğü ve medyanın durumuna ilişkin yeni raporunu Paris’te kamuoyuyla paylaştı. “İfade Özgürlüğü ve Medya Gelişiminde Dünya Trendleri” başlığını taşıyan raporda dünya genelinde basın özgürlüğünün tehlikede olduğu kaydedildi.

UNESCO raporuna göre dünya nüfusunun yüzde 85’i son 5 yılda yaşadığı ülkede basın özgürlüğüne yönelik kısıtlamalar olduğunu deneyimledi. Basın mensuplarına yönelik öldürme, kaçırma, zorla kaybetme, keyfi tutuklama, işkence gibi tehditler arttı. Raporda2016’dan 2020 yılı sonuna kadar yaklaşık 400 gazetecinin cinayete kurban gittiği kaydedildi.

Çoğu Asya ve Güney Amerika ülkelerinde işlenen bu cinayetlerden sadece yüzde 13’ü aydınlatılabildi. Rapora göre sadece 2020 yılında tutuklanan gazetecilerin sayısı 274 olarak kaydedildi. Bu sayının da son 30 yıldır hiç bu kadar yüksek olmadığı kaydedildi.

UNESCO raporunda internet ve sosyal medya platformlarının artan rolüne de dikkat çekildi. Geçmişe göre daha fazla insanın enformasyona erişime sahip olduğu, ancak dezenformasyon ve nefret söylemlerinin yayılmasındaki artışın ve medyaya olan güvenin azalmasının endişe verici olduğu kaydedildi.

Medya ekonomik olarak da zorda

Medyanın ekonomik durumunun da raporda dijital şirketlerin rekabeti nedeniyle zorlaştığı kaydedildi. Geçen beş yılda dünya genelinde günlük gazetelerin reklam gelirlerinin yarıya düştüğü ifade edildi.

UNESCO Genel Direktörü Audrey Azoulay raporun önsözünde, “Beş dijital platformun tüm reklam gelirlerinin yarısından fazlasını aldığı bir zamanda medyanın hayatta kalmak için yeni ekonomi modelleri bulması gerekiyor” dedi. Azoulay, Covid-19 pandemisiyle beraber oluşan ekonomik resesyonların da medyayı etkilediğini söyledi.

UNESCO 2011 yılından bu yana dünya genelinde basın özgürlüğü ve gazetecilerin güvenliğini izliyor. 2014 ve 2018 yılından sonra bu rapor UNESCO’nun yayınladığı üçüncü rapor oldu. Bugün özeti yayınlanan raporun tam metni daha sonra kamuoyuyla paylaşılacak.

Paylaşın

Son 10 Ayda 11 Bin 466 Şirket Kapandı

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) ekim ayına ilişkin kurulan ve kapanan şirket istatistiklerini açıkladı. Açıklanan verilere göre, 2021 Ekim’de 1599 şirket kapanırken, yılın ilk 10 ayında kapanan şirket sayısı 11 bin 466 oldu.

Haber Merkezi / Ekim ayında kapanan şirket sayısı 2020’nin aynı ayına göre yüzde 19 artarken, kapanan kooperatif sayısı ise yüzde 43 yükseldi. 2021’in ilk 10 ayında ise, geçen yılın aynı dönemine göre kapanan şirket sayısı yüzde 3.1, kapanan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 9.6 azalırken, kapanan kooperatif sayısı ise yüzde 6 arttı.

TOBB verilerine göre, ekimde kapanan şirket ve kooperatiflerin; 460’ının toptan ve perakende ticaret, motorlu taşıtların ve motosikletlerin onarımında, 235’inin inşaat ve 213’ünün de imalat sektöründe olduğu görüldü.

Kurulan şirket sayısı azaldı

Diğer yandan, ekimde bir önceki aya göre kurulan şirket sayısının yüzde 8.3, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısının yüzde 10.2 ve kurulan kooperatif sayısı yüzde 3.1 azaldığı görüldü. Yılın ilk 10 ayında ise, geçen yılın aynı dönemine göre kurulan şirket sayısı yüzde 6.6 artarken, kurulan kooperatif sayısı yüzde 7.1, kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 13 azaldı.

Ekim 2021’de, Ekim 2020’ye göre kurulan şirket sayısı yüzde 9, kurulan kooperatif sayısı yüzde 20.1 ve kurulan gerçek kişi ticari işletme sayısı yüzde 23 oranında düştü. Tüm bu bilgiler ışığında, 2021’de toplam 90 bin 918 şirket ve kooperatifin kurulduğu görüldü.

Paylaşın

DİSK, Asgari Ücret Talebini Açıkladı: Net 5 Bin 200 TL

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) 2022 yılı için asgari ücret talebini Genel İş Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu. DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Arzu Çerkezoğlu, “Asgari ücretin 1936’da yasalaşmasından bu yana 85 yıl geçti. 1974’te asgari ücretin ulusal düzeyde saptanmasının üzerinden ise 47 yıl geçti. Türkiye oldukça uzun bir asgari ücret geleneğine sahiptir. Asgari ücret için verilen mücadele ülkemiz işçi hareketinde önemli bir yer tutmaktadır.” dedi.

Haber Merkezi / “DİSK asgari ücretin saptandığı Asgari Ücret Tespit Komisyonunda maalesef temsil edilmiyor. Bunu önemli bir eksiklik olarak görmemize rağmen asgari ücretin sadece masa başında belirlenemeyeceğinin bilincinde olarak yıllardır asgari ücret tespit sürecine aktif biçimde müdahale etmeye, asgari ücret konusunda üyelerimizin ve çalışanların farkındalığını artırmaya ve mücadeleyi yükseltmeye devam ediyoruz.” diyen Çerkezoğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı;

“Her yıl kapsamlı asgari ücret raporları ile asgari ücret taleplerimizin bilimsel temellerini ortaya koyuyoruz. Daha önemlisi asgari ücret belirleme sürecini sadece masa başı müzakere sürecinden bir mücadele sürecine dönüştürmeye çalışıyoruz.

Önümüzdeki günlerde asgari ücrete ilişkin kapsamlı bir araştırma yayımlayacağız ancak asgari ücretin henüz müzakereler başlamadan çok önemli bir gündem haline gelmesi nedeniyle DİSK olarak temel görüşlerimizi ve taleplerimizi bir an önce kamuoyu ile paylaşmak istedik.

Asgari ücret sürecinde bütün emek örgütlerinin ortak bir tutum alması ve ortak politikalarla asgari ücret mücadelesi yürütmesinin son derece önemli olduğunu biliyoruz. Bu çerçevede geçmiş yıllarda DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ tarafından açıklanan asgari ücrete ilişkin politikaların arkasında olduğumuzu bir kez daha açıklıyor ve bu yıl da benzer bir ortak tutumun son derece yararlı olacağını düşünüyoruz.

Asgari ücretin milyonların meselesi olduğunun farkında olarak aşağıdaki tespit ile talepleri kamuoyu ile paylaşıyor ve önümüzdeki günlerde bunlar için mücadeleyi yükselteceğimizi ilan ediyoruz.”

Talepler

DİSK Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Çerkezoğlu, DİSK’in taleplerini maddeler halinde şu ifadelerle paylaştı:

  • Gerek 2018’den bu yana devam eden ekonomik kriz gerek Covid-19’un yaratmış olduğu iş ve gelir kayıpları, gerekse son aylarda giderek tırmanan fiyat artışları geniş emekçi kesimlerin alım gücünü düşürmüş ve pahalılığı en önemli toplumsal sorunlardan biri haline getirmiştir. Bugün Türkiye’de geçinebilmek emekçilerin en temel sorundur.
  • Pahalılığın panzehiri ücretlerin ve emek gelirlerinin artırılmasıdır. Bu nedenle 2022 asgari ücreti için oldukça güçlü bir beklenti oluşmuştur. Asgari ücretin insanca yaşamaya yetecek bir düzeye yükseltilmesi için güçlü bir toplumsal talep var. Bu talep sonuna kadar haklıdır ve insanca bir yaşamı olanaklı kılan asgari ücret artışı mümkündür.
  • İşçi sınıfı, emekçiler uzun çalışma saatleriyle ve ağır koşullar altında çalışarak, üreterek değer yaratmakta, ekonomiyi büyütmektedir. İşçilerin bunun karşılığından adil ve insanca yaşayacak bir ücrete hakkı vardır. Ancak bütün ekonomik göstergeler, emekçilerin ülkenin büyümesinden ve artan üretimden payını alamadığını; tersine yoksullaştığını ve sömürünün arttığını ortaya koymaktadır.
  • Asgari ücret düzeyi şu anda açlık sınırının altındadır. 10 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasında ise büyük bir uçurum vardır.
  • TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle asgari ücret dolar cinsinden son 15 yılın en düşük düzeyine gerilemiştir. Böylece Türkiye işgücü maliyeti açısından tekrar bir “ucuz emek cenneti” haline gelmiştir.
  • Asgari ücret genel ücret düzeyi açısından önemli bir göstergedir. Ücretlerin alt sınırı olan asgari ücretin diğer ücret ve emek gelirlerini de yukarı çekmesi gerekir. Bu nedenle asgari ücret gelir bölüşümü açısından kritik bir öneme sahiptir.
  • Ancak asgari ücret ülkemizde ücretlerin alt sınırı olmaktan çıkmış ve son yıllarda giderek ortalama ücret haline gelmeye başlamıştır. Avrupa ülkeleri içinde asgari ücret civarında ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye’dir.
  • Asgari ücrette yaşanan artışlar diğer emek gelirlerine yansımadığı için (özel sektördeki diğer ücretler, kamu işçisi ücretleri, memur maaşları ve emekli aylıkları asgari ücretten çok daha düşük arttığı için) ortalama ücretlerle asgari ücret arasında makas kapanmakta ve giderek daha fazla işçi asgari ücret civarında ücretlerle çalışmaya mahkûm olmaktadır.
  • Bugün asgari ücret dediğimizde sınırlı bir işçi kesiminin değil milyonların ücretini konuşuyoruz. Asgari ücret memleket ücreti haline gelmiştir.
  • Türkiye’nin bir asgari ücretliler toplumu haline gelmesinin temel sebebi sendikalaşmanın ve toplu iş sözleşmesi kapsamının son derece düşük olması ve mevzuatta var olmasına rağmen işverenlerin istememesi nedeniyle teşmil sisteminin uygulanmamasıdır. Öte yandan AKP hükümetleri asgari ücretteki artış oranlarını memur maaşlarına, emekli aylıklarına ve kamu işçisinin ücretlerine yansıtmaktan kaçınmaktadır. Tüm bunların sonucunda Türkiye, giderek bir asgari ücretliler toplumu haline gelmektedir.
  • Bu kadar geniş kesimleri kapsayan asgari ücret üzerinde oldukça ağır bir vergi ve kesinti yükü söz konusudur. 2021 yılında brüt asgari ücretten 750 TL’den fazla vergi ve kesinti yapılmaktadır. Emekçiler tarafından ödenen dolaylı vergilerle asgari ücretin net harcanabilir kısmı daha da azalmaktadır.
  • Asgari ücret ülkemizde uluslararası standartların aksine işçinin ailesi hesaba katılmadan sadece kendisi için hesaplanmaktadır.

DİSK’in asgari ücret talepleri ise şu ifadelerle açıklandı:

  • Asgari ücret ülkemizde en düşük ücret değil ortalama ücret haline gelmiştir. Asgari ücret tespitinde bu gerçek dikkate alınmalıdır.
  • Asgari ücret sadece işçinin kendisinin değil ailesinin de geçim şartları dikkate alınarak adil bir düzeyde saptanmalıdır.
  • Asgari ücret baskılanmış ve güdümlü resmi enflasyona göre değil geçim şartlarına ve ekonomik büyümeye göre saptanmalıdır. Dar gelirlilerin gıda enflasyonu ile kişi başına ekonomik büyüme asgari ücret artışında esas alınmalıdır.
  • Asgari ücret net ödenmelidir. Ücretlerin asgari ücret kadar kısmından vergi alınmamalı ve asgari ücretliye bütçeden sosyal güvenlik pirim desteği sağlanmalıdır.
  • Asgari ücret sonrası ücretlere uygulanacak vergi dilimi yüzde 10 olmalıdır. Vergi dilimlerine uygulanacak tarife enflasyon, ekonomik büyüme ve yeniden değerleme oranları dikkate alınarak saptanmalıdır.
  • Asgari ücret artışında yoksulluk sınırı bir kriter olarak dikkate alınmalı ve hanede iki çalışan olması varsayımından hareketle asgari ücret yoksulluk sınırının yarısı civarında olmalıdır.
  • Asgari ücret saptanırken bütün ücretlerde iyileşme sağlayacak vergi ve pirim desteği sağlanmalıdır.
  • En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyinde olmalıdır.
  • Diğer emek gelirlerindeki artışlar (ücretler, maaşlar, yevmiyeler ve emekli aylık ve gelirleri) asgari ücret artışının altında kalmamalıdır.
  • Yasada yer alan teşmil mekanizması (toplu iş sözleşmelerinin sendikasız işyerlerine ve işçilere genişletilmesi) etkin biçimde uygulanmalıdır.
  • Sendikalaşma ve toplu pazarlık önündeki engeller kaldırılmalı ve böylece Türkiye bir asgari ücretliler toplumu olmaktan çıkarılmalıdır.

Bütün ücretlere 1.000 TL iyileştirme yapılmalıdır!

  • Ücretlerin asgari ücret kadar kısmı için 1.000 TL tutarında vergi ve pirim indirimi sağlanmalıdır. Bu destek Hazine tarafından karşılanmalıdır. Böylece bütün çalışanların ücretlerinde 1.000 TL iyileştirme mümkün olacaktır.

Asgari ücret net 5.200 TL olmalıdır!

  • Gerek yoksulluk sınırı gerek gıda fiyatları artışı ve gerekse ekonomik büyüme dikkate alındığında 2022 yılında asgari ücreti en az net 5.200 TL olmalıdır. Dört kişilik bir ailenin asgari geçim şartlarını belirleyen yoksulluk sınırının Kasım 2021 itibarıyla 10 bin 200 TL’yi aştığını, Aralık 2021’de ve 2022 yılında daha da yükseleceğini dikkate alarak (bir hanede iki asgari ücretli çalışan olduğu varsayımı ile) asgari ücretin yoksulluk sınırının yarısından az olmaması gerektiğini düşünüyoruz. Bu nedenle 2022 yılı asgari ücreti 5.200 TL olmalıdır.

En düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine yükseltilmelidir!

  • 2008 yılında çıkarılan 5510 sayılı Yasa’dan önce asgari ücretten düşük emekli aylığı söz konusu değildi. Günümüzde emekli aylıkları Hazine tarafından karşılanan farkla 1.500 TL’ye tamamlanmaktadır. Emekli aylıklarında alt sınır asgari ücret olmalıdır.
Paylaşın