DİSK, TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ’ten Ortak ‘Asgari Ücret’ Açıklaması

Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) Hak İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Hak-İş) asgari ücrete ilişkin talep ve beklentilerin sıralandığı ortak bir açıklama yaptı.

Haber Merkezi / “Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir” ifadelerinin yer aldığı açıklama şöyle;

“Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Anayasası’nın girişinde, “işçinin ve ailesinin yalnızca geçimini temin eden ücret, insanca yaşamaya yeterli bir ücret değildir. Hâlbuki işçinin insanca yaşaması için yeterli ücrete sahip olması gerekir” ifadesine yer verilmiştir.

Üç İşçi Konfederasyonu “insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini bir araya gelerek ortaklaştırmıştır. Özellikle sendikasız işçilerin önemli bir bölümünün temel sorunu olan asgari ücretin, belirlediğimiz ve savunduğumuz ilkeler doğrultusunda karara bağlanması büyük önem taşımaktadır.

Ücretli çalışanların yarıya yakını asgari ücret ve civarında bir gelir elde etmektedir. Sosyal güvenlik primine esas ortalama kazanç da asgari ücretin biraz üzerindedir. Asgari ücret belirleme çalışmaları sadece ücretli kesimi değil toplumun tümünü yakından ve doğrudan ilgilendirmektedir. Sadece asgari ücret alanlar değil; asgari geçim indirimi, işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği, engelli ve yaşlılık aylığı ile bakım yardımı, genel sağlık sigortası, bireysel emeklilik, sosyal güvenlik borçlanması, sosyal güvenlik alt ve üst primlerinin belirlenmesi gibi çok geniş bir alanı kapsamaktadır.

Ekonomide özellikle son dönemde döviz kurlarında yaşanan olağanüstü dalgalanma ve başta gıda ve kira olmak üzere temel mal ve hizmet fiyatlarında görülen artışlar, emeğinden başka hiçbir geliri olmayan ücretli çalışanların satın alma gücünü geriletmiştir.

Bu nedenle, 2022 yılında geçerli olacak asgari ücretin, ekonomide yaşanan gelişmeler de dikkate alınarak, insana yakışır bir yaşam düzeyini sağlayacak şekilde tespit edilmesi gereği ortak düşüncemizdir.

Asgari ücret, emeğe gösterilen saygının bir ölçüsüdür. Sosyal devlet anlayışı çerçevesinde, gelir dağılımında adaleti ve iyileştirmeyi temel alan, refahın geniş kitlelere yayılmasını amaçlayan bir yaklaşımla tespit edilmesi toplumsal huzur ve iş barışının sağlanması için gereklidir.

Üç İşçi Konfederasyonu “aileleri ile birlikte insan onuruna yaraşır bir asgari ücret” belirlenmesi taleplerini yineleyerek bir kez daha bir araya gelmiştir.

Anayasamız devlete “çalışanların yaptıkları işe uygun adaletli bir ücret elde etmeleri ve diğer sosyal yardımlardan yararlanmaları için gerekli tedbirleri alma” görevi vermektedir. Ayrıca, asgari ücretin tespitinde “çalışanların geçim şartları ile ülkenin ekonomik durumu da göz önünde bulundurulur” denilmektedir.

‘Düşük belirlenmesi kabul edilemez’

Asgari ücret bir pazarlık ücreti değildir. İşçinin ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak gelirdir. Asgari ücretin belirlenmesi müzakerelerinde göz önünde tutulması gereken öncelikli husus, çalışanların karşı karşıya bulundukları geçim koşullarıdır. Çalışanlar, yaşanılan ekonomik sıkıntıların nedeni değil mağdurudur ve “ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durum” gerekçesiyle asgari ücretin düşük belirlenmesi kabul edilemez.

Ülkemizdeki asgari ücret düzeyi AB üyesi tüm ülkelerin gerisine düşmüştür. Küresel pazarlar ile rekabet edebilmek adına emek kesiminin talepleri görmezden gelinmemelidir. Türkiye’nin rekabet şartlarını düşük ücret politikasıyla sağlamak doğrultusunda bir anlayışı olmamalıdır.

Bugün ücretliler üzerinde dayanılmaz boyutlarda vergi yükleri bulunmaktadır. Türkiye’de gelir vergisi mükelleflerinin büyük çoğunluğu ücret geliri elde edenlerdir. Kaldı ki, hem doğrudan gelir ve kazanç üzerinden hem dolaylı olarak mal ve hizmet alımında yapılan zorunlu ihtiyaç harcamalarından dolayı günlük yaşantısının her aşamasında vergiye maruz kalınmaktadır.

Ücretli çalışanların net ücreti, vergi dilimlerindeki artışlar nedeniyle ilerleyen aylarda düşmektedir. Asgari ücret alan işçiler bile yılın son dört ayında eksik ücret almak durumunda kalmaktadır. Asgari ücrette gelir vergisi nedeniyle meydana gelen gerilemenin telafi edilmesi uygulaması, sadece asgari ücretle çalışan bekâr işçiler için geçerlidir. Evli, üç çocuklu ve eşi çalışmayan bir işçi yılbaşında elde ettiği ücret düzeyini yılsonunda alamamaktadır. Bu işçinin yılın toplamı itibariyle kaybı devam etmektedir. Mevcut bu uygulamayla aile korunmamaktadır.

Ücretli çalışanlar için vergi matrahı farklılaştırılmalıdır. 2002 yılında gelir vergisi tarifesi brüt asgari ücretin 17,1 katı iken, günümüzde 6,7 katına gerilemiştir. Tüm ücret gelirlerinde, asgari ücrete denk gelen kısmına kadar olan tutarın vergi dışı bırakılması yönünde sosyal taraflar arasında görüş birliği oluşmasına rağmen -şimdiye kadar- herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

İşverenin sosyal güvenlik primi düşürülmüş ve buradan doğan milyarlarca liralık gelir kaybı Hazine tarafından karşılanmaktadır. Ancak işçilerin sosyal güvenlik priminde bir indirim yapılmamıştır. Sosyal devletin koruyucu vasfı öncelikle düşük gelirli olan ücretli çalışanlar için olmalıdır.

‘Asgari ücret, açıklanan net ücretin altına düşmemeli’

Bu çerçevede; işçi temsilcileri, “insan onuruna yakışır” bir düzeyde asgari ücret belirlenebilmesi için, Komisyon çalışmaları sırasında temel alınması gereken ilkeleri aşağıdaki biçimiyle savunmaktadır:

Asgari ücretin saptanmasında Anayasa’da yer alan “geçim şartları” yaklaşımına öncelikle uyulmalıdır. Günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre işçinin ve ailesinin insanca yaşamasını mümkün kılacak ve insanlık onuruyla bağdaşacak asgari ücret belirlenmelidir.

Asgari ücret net olarak açıklanmalıdır. Bu ücretten yapılacak vergi, sosyal güvenlik vb. kesintiler net tutarın üzerine ilave edilmeli ve yıl boyunca asgari ücret açıklanan bu net ücretin altına düşmemelidir. Asgari Geçim İndirimi (AGİ) işçinin medeni durumuna göre ayrıca ilave edilmelidir.

Tüm ücretlerin asgari ücrete tekabül eden kısmı vergiden muaf olmalıdır. Gelir vergisi tarifesi en az yeniden değerleme oranında artırılmalıdır. Ayrıca ücretliler için damga vergisi uygulaması kaldırılmalıdır. Asgari ücret sonrası ilk vergi basamağı için uygulanacak oran da yüzde 10 olmalıdır.

Asgari ücret, herhangi bir ayırım yapılmadan yine ulusal düzeyde tek olarak ve yıllık belirlenmelidir. İşçilerin arasında nitelik, kıdem, işin mahiyeti gibi ekonomik amaçlı değerlendirmelerin tümünden bağımsız olarak ele alınmalıdır.

Asgari ücret, ekonomik ölçülerin ötesinde sosyal bir ücret olarak kabul edilmeli ve bu özelliği temel alınarak belirlenmelidir.

Devlet çalışanlar arasında ayrım yapmamalı, kamuda geçerli en düşük aylık tutarını asgari ücret belirlenirken de dikkate almalıdır.

Asgari ücret ile bağlantılı olarak ve günümüz ekonomik koşullarını da dikkate alarak;

İşverenlere sağlanan sosyal güvenlik prim desteğinin benzeri bir destek işçilere de verilmeli ve işçilerin sosyal güvenlik haklarında bir kayıp yaratmayacak şekilde işçi SGK prim payı 5 puan düşürülerek bütçeden karşılanmalıdır.

“Sosyal Devlet” ilkesi gereği memurlara çalışmayan eş için ödenen “aile yardımı” işçiler için de uygulamaya konulmalıdır.

Sendikal örgütlenmenin önündeki engeller kaldırılmalı ve asgari ücret teşviki sadece sendikal örgütlenmenin olduğu işyerleri için uygulanmalıdır.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’dan Erdoğan’a: Millete Gaz Vermeyi Bırak

Partisinin grup toplantısında konuşan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milli Kurtuluş Savaşı veriyoruz” sözlerine ilişkin yaptığı eleştiride, “Millete gaz vermeyi bırak. Otur, görevini yap. Tüpün fiyatı 170 TL’den 340 TL’ye çıkmış. Tüpün dış güçlerle ne alakası var?” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Erdoğan’ın “Faize karşıyım” ifadelerine de tepki gösteren Kılıçdaroğlu, “Sen faize karşıysan çiftçinin, esnafın faiz borcunu sileceksin kardeşim” dedi. Asgari ücret tartışmaları ile ilgili de açıklamarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Asgari ücret vergi dışı tutulmalı” önerisini yaptı.

Ekonomiye ilişkin değerlendirmeler yapan Kılıçdaroğlu, “Tüm arkadaşlarımız Türkiye genelinde olağanüstü bir çaba harcıyorlar. Bizzat vatandaşı dinliyorlar. Çözümlerimizi anlatıyorlar. Herkesten talebim, söylediğimiz her sözü dillendireceksiniz. Ortak bir ses yankılanmalı. Elbette sorunları biliyoruz, elbette derdini anlatacak. Ama biz çözümleri de anlatmalıyız. Umudu yeşertmek zorundayız” dedi.

Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ekonomi mesajına dikkat çeken Kılıçdaroğlu, “Şimdi bir de kendisini güçlü kımak için MGK’yı meze yapmaya başladı. Kendi ikbalin için onu nasıl meze yaparsın? Hani askeri vesayet vardı?” diye sordu.

BAE prensinin Türkiye ziyaretini de değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Düne kadar bu adama şerefsiz diyordunuz ne oldu? Koskoca Türkiye, 15 Temmuz’u finanse edenler, imkanı sağlayanları turkuaz halıyla ağırladı” dedi. Kılıçdaroğlu, “Buradan Erdoğan’a da BAE Prensine de söylüyorum, ordunun ROKETSAN’ına, HAVELSAN’ına, ASELSAN’ına el koyar satarsanız fitil fitil burnunuzdan getiririm” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğl, partisinin TBMM’deli grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları şöyle:

Hepsinden ortak talebim bütün il , ilçe başkaları, kadın ve gençlik kolları herkesten ortak talebim söylediğimiz her sözü gittiğiniz her yerde dillendireceksiniz. Ortak bir ses Türkiye coğrafyasında yankılanmalı. Biz Türkiye’nin bütün sorunlarını çözmeye hazırız diyeceksiniz özgüvenle.

“Milli Kurtuluş Savaşı veriyoruz” diyor. Millete gaz vermeyi bırak. Otur, görevini yap.

Bir lokantacı esnaf “Dış güçler una zam yaptı. Dış güçler yüzünden tüpçüyle tartıştık, tüpün fiyatını 170 TL’den 340 TL’ye çıkarmış. Dış güçler bizi perişan etti. Hani diyor Avrupa bitmiş tükenmiş, nereye bitmiş abi hepsi yalan dolan” diyor. Haklı. Tüpün dış güçlerle ne alakası var.

Tarım Kredi Kooperatifi üst üste ilave ederek yüzde 71 faiz uyguluyor. Bir çiftçimiz hapse girdi, İbrahim Kaya. Avukatlar devreye giriyor ve hapisten çıkıyor. Tarım Kredi Kooperatifi’nden mazot ve gübre alıyor, bankadan kredi çekiyor, fakat ödeyemiyor. Ankara’ya geliyor, otelde yakalanıp tutuklanıp hapse atılıyor.

Esnafın faiz borcunu indirdin mi yok! “Ben faize karşıyım” diyor. Faizi indirdiysen bu rezalet ne! Faize karşıysan çiftçinin, esnafın faiz borcunu sileceksin!

Ekonomide kurtuluş savaşını vermek… Şimdi sen savaş veriyorsun, iyi de bu noktaya memleketi kim getirdi? 19 yıldır bu ülkeyi Bay Kemal mi yönetiyordu? Sen yönetiyordun.

5 maddelik öneri

Sen ekonomide kurtuluş savaşı veriyorsan sana 5 madde sayacağım. Amacımız vatandaş perişan olmasın.

  • 1- Ekonomik Sosyal Konseyi topla. İşçiyi, çiftçiyi, sanayiciyi, emekliyi topla. Önce bunları bir dinle.
  • 2- Bana ‘haramın helalin ne olduğunu sorun’ diyor. İsraf haramdır. Ben ülkemi seviyorum, haramdan, kul hakkı yemekten çekinirim. Genelge çıkarıp “Benim 13 uçağım var, bunun beşini altısını satıyorum” diyeceksin.
  • 3- Dövizle verdiğin garantilerin tamamını Türk Lirası’na çevireceksin. Biri itiraz ederse hiç korkma, bu kardeşin senin yanında olacaktır. Ve diyeceksin ki: Ben Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin milli parasına güven duyulmasına istiyorum.
  • 4- Adaletsizliklerden kaçınacaksın. Devletin dini adalettir. Adaleti sağlamak sadece mahkeme kararlarını uygulamak değildir. Milletin vergilerinin nereye gittiğini de açıklayacaksın.
  • 5- Rüşvetçiler, Beyt-ül mal’a el uzatanları, yolsuzluk yapanları devlet yönetiminden süratle uzaklaştıracaksın. Önce 10 bin dolar alan siyasetçi kimse İçişleri Bakanı’na soracaksın. Rüşvetçi büyükelçileri süratle geri çekeceksin.

Bu beş maddeyi, vicdanı olan herkes, hangi partiden olursa olsun bir tek Allah’ın kulu çıkıp da yanlış diyemez. Bunları Erdoğan’ı sevdiğim için mi söylüyorum? Hayır efendim ülkemi sevdiğim için.

Birleşik Arap Emirlikleri veliahdı geldi… Havaalanında kırmızı halılarla karşılandı. Düne kadar bu adamlara şerefsiz diyordun, ne oldu bir anda? 15 Temmuz’u finanse edenleri kırmızı halıyla davet ettin. Buradan Erdoğan’a söylüyorum, Birleşik Arap Emirlikleri veliahdına da söylüyorum: Havelsan’a, Aselsan’a, Roketsan’a el koyarsanız fitil fitil burnunuzdan getiririm.”

 

 

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Günlük Can Kaybı 200’ün Üzerinde

Kovid 19’da son 24 saatte 25 bin 216 yeni vaka tespit edilirken, 207 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Salgın ortamından çıkış için, aşı gündemde ilk sırada yer alıyor. Aşınızı vaktinde yaptırın” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 359 bin 420 test yapılırken, 25 bin 216 yeni vaka tespit edildi. 207 kişi hayatını kaybederken, 24 bin 498 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan maske uyarısı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı;

“Bir dozun yetersizliğinin bilinmesine ve ısrarlı uyarılara rağmen ikinci doz aşısını olmayan 5 milyon 166 bin 607 kişi var. Üçüncü dozda ise beklenen seviyenin çok altındayız: Sadece 12 milyon 180 bin 234 kişi üçüncü doz aşısını oldu. Bu, yetişkin nüfusun %20,01’ine karşılık geliyor. Aşılarınızı olun”

Paylaşın

Açlık Sınırı 3 Bin 890, Yoksulluk Sınırı 13 Bin 13 TL’ye Yükseldi

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, ‘Açlık ve Yoksulluk Kasım 2021’ araştırma sonuçlarını açıklandı. Buna göre, açlık sınırı 3 bin 890 liraya yükselirken, yoksulluk sınırı ise 13 bin 13 lirayı aştı.

Haber Merkezi / Açlık sınırı kasımda bir önceki aya göre 182 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 230 lira ve yoksulluk sınırı da 412 lira arttı. Ocak-kasım döneminde ise açlık sınırı 744 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 1.166 lira arttı. Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da yılın ilk 11 aylık döneminde toplam 1.910 liralık artışla 13 bin 97 lira oldu.

Açlık sınırında yaşanan bu artış, aralık ayında belirlenecek asgari ücretin 5 bin liranın üzerinde bir noktaya çıkarılması ve diğer maaş ve ücretlere bu yıl başında yapılacak zamların da bu rakam esas alınarak yeniden belirlenmesi gerektiğini gösteriyor. Kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine ocak ayında yapılacak yüzde 5 oranındaki zammın yükselen bu enflasyon trendini karşılamakta oldukça yetersiz kalacağı gözleniyor, bu nedenle de kamu çalışanlarına yıl başında yapılacak zamların da yeni enflasyon dinamikleri dikkate alınarak yeniden belirlenmesi gerekiyor.

Açlık sınırı

Dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için alması gereken kaloriyi sağlayacak gıda maddelerinden oluşturulan bir sepete bir ay süreyle ödenmesi gereken para kasım ayı için 3 bin 890 lira olarak hesaplandı.

Ankara’da en fazla alış-veriş yapılan pazar ve marketlerden derlenen fiyatlara göre sağlıklı beslenebilmek için et- balık – yumurta için aylık olarak harcanması gereken tutar bir önceki aya göre 114 lira, geçen yıl aralık ayındaki düzeyine göre 236 lira ve son bir yılda ise 241 lira artarak 1.159 liraya çıktı. Kuru bakliyat için yapılması gereken harcama önceki aya göre 9 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 21 liralık artışla 107 lira oldu.

Süt, yoğurt ve peynir için yapılması gereken harcama kasımda bir önceki aya göre 1 lira azalırken, yılın ilk 11 aylık döneminde 222 lira ve geçen yılın kasım ayına göre ise 199 lira artarak 886 lira oldu. Meyve için harcanması gereken para kasımda 29 lira azalarak 302 liraya inerken son 11 ayda 20 liralık, son bir yılda 30 liralık artış yaşandı. Sebze harcamasının parasal tutarı da kasımda önceki aya göre 19 lira arttı, geçen yılın sonuna göre ise 13 lira azalarak 340 lira oldu.

Kasımda 594 liraya yükselen ekmek, un ve makarna için yapılması gereken harcama son bir ayda 54 lira, son bir yıllık dönemde ise 162 lira arttı. Pirinç ve bulgur harcamaları kasımda de değişmezken son bir yılda 3 lira azalarak 85 lira oldu. Sıvı yağ ve margarin için yapılması gereken harcama kasımda 5 lira, son bir yılda ise 24 lira artarak 89 lira oldu.

Şeker, bal, pekmez, reçel gibi gıda maddelerine yapılması gereken harcama da kasımda 8 lira artarak 252 lira oldu. Aynı ailenin zeytin için yapması gereken harcama ise 5 lira daha artarak 75 liraya çıktı. Kasımda açlık sınırı yetişkin bir erkek için 1.118 lira, yetişkin bir kadın için 894 lira, çocuk için 671 lira ve genç için de 1.207 lira oldu.

Gıda dışı harcamalar

Yoksulluk sınırının belirlenmesinde gıda dışı harcamaların fiyat artışları da esas alınarak yapılan araştırmaya göre, dört kişilik bir ailenin gıda dışındaki gereksinimlerini “yoksunluk hissi duymadan” karşılayabilmesi için gereken harcama tutarı da kasımda 9 bin 207 liraya çıktı.

Kasımda giyim ve ayakkabı harcamaları 701 liraya çıktı. Barınma (kira dahil) harcamaları 1.989 liraya yükseldi. Ev eşyası harcamaları 1.097 lira, sağlık harcamaları 407 lira oldu. Ulaştırma harcamaları 1.893 liraya çıktı, haberleşme harcamaları 526 liraya, eğlence ve kültür harcamaları 364 liraya çıktı. Eğitim harcamaları 289 lira olurken, otel harcamaları 791 lira, diğer mal ve hizmetlerle ilgili harcamalar 580 lira olarak hesaplandı. Alkollü içki ve sigara harcamaları ise 571 lira oldu. Gıda dışı harcamalarda bu yılın ilk 11 aylık döneminde 1,166 lira son bir yılda ise 1.239 liralık artış yaşandı.

Yoksulluk sınırı

Dört kişilik bir ailenin insan onuruna yaraşır bir şekilde yaşayabilmesi için yapması gereken zorunlu gıda ile gıda dışı harcamaların toplam tutarını gösteren yoksulluk sınırı ise kasımda 13 bin 97 liraya yükseldi. Yoksulluk sınırında, bu yılın ilk 11 aylık döneminde 1.910 liralık artış yaşandı. Son bir yıllık artış ise 2 bin 28 lira oldu.

Paylaşın

Türkiye’ye Osman Kavala Yaptırımları Yolda!

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, iş insanı ve insan hakları aktivisti Osman Kavala hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından verilen hak ihlali kararını görüşmek üzere bu hafta bir kez daha Strasbourg’da toplanıyor.

DW Türkçe’den Kayhan Karaca’nın haberine göre; Avrupa Konseyi’ni oluşturan 47 ülkenin büyükelçilerinden oluşan Komite’nin AİHM’nin “Kavala derhal tahliye edilmeli” kararını yerine getirmeyen Türkiye hakkında Çarşamba günü “ihlal prosedürü” kararı alması, resmi kararın da hafta sonuna doğru açıklanması bekleniyor.

Bakanlar Komitesi, Eylül ayındaki son AİHM gündemli toplantısında Ankara’nın Kavala hakkındaki kararı yerine getirmediğini not edip 30 Kasım-2 Aralık tarihleri arasında yapılacak bir sonraki toplantıya kadar serbest bırakılmaması halinde Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 46’ncı maddesi gereği bu davaya ilişkin olarak Türkiye hakkında “ihlal prosedürü” başlatacağı ihtarında bulundu.

Ankara o tarihten sonra Strasbourg’a gönderdiği görüşlerde AİHM’nin Kavala davasında ihlale hükmetmesine neden olan tutukluluk halinin 18 Şubat 2020 tarihinde sonlandığını, Kavala’nın şu anda başka bir davada Türk Ceza Kanunu’nun 309’uncu maddesi (cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni ortadan kaldırma) temelinde yargılandığını savundu.

Kavala’nın avukatları ve İfade Özgürlüğü Derneği ise Bakanlar Komitesi’ne ilettikleri görüşlerde, Ankara’nın AİHM kararını yerine getirmemekte ısrar ettiğini belirterek AİHS’nin 46’ncı maddesi gereği ihlal prosedürünün başlatılması çağrısında bulundu.

Peki ihlal prosedürü nedir, süreç nasıl işliyor?

AİHS’nin 46’ncı maddesi gereği AİHM’nin kesinleşen kararları, infazı denetleyecek olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’ne gönderiliyor. Bu maddenin 4’üncü bendi, AİHS’ye taraf bir devletin bir kesin karara uymayı reddetmesi halinde, Bakanlar Komitesi’ne o devlete ihtarda bulunduktan sonra, görüş için AİHM’ye başvurma yetkisi tanıyor. Bu işlem bir ara karar (interim resolution) ile gerçekleşiyor.

Başvuru için 47 üye ülkenin 3’te 2’sinin onayı gerekiyor. Bu çoğunluğun bulunmasının ardından söz konusu ülkenin hükümetine resmi bildirimde bulunulup konuya ilişkin görüş belirtmesi için yaklaşık altı hafta süre veriliyor. Bu sürenin sonunda da AİHM önündeki süreç başlıyor. AİHM sürecinin ne kadar süreceği konusunda bir kriter bulunmuyor. Ancak Strasbourg’daki gözlemciler “en az altı ay” yorumunda bulunuyor.

Osman Kavala hakkında 17 Ocak’taki duruşmada tahliye kararı çıkması halinde büyük olasılıkla AİHM sürecine, yani ihlal sürecinde ikinci evreye geçilmeyecek. Konu, Bakanlar Komitesi önünde işlem görmeye devam edecek.

AİHM, büyük Avrupa coğrafyasını temsil eden Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’nin en önemli organlarından biri. Avrupa Konseyi’nin icra organı olan Bakanlar Komitesi ise AİHM kararlarının infazının denetimininden de sorumlu. Bakanlar Komitesi’ne bu yetkiyi AİHS veriyor. AİHS’nin “Kararların Bağlayıcılığı ve İnfazı”yla ilgili 46’ncı maddesi kapsamında Bakanlar Komitesi’ni oluşturan 47 Avrupa ülkesi, AİHM kararlarını görüşmek üzere her üç ayda bir olmak üzere yılda dört kez Strasbourg’da büyükelçiler düzeyinde toplanıyor.

AİHM, daha önce herhangi bir davada hükmetmiş olduğu kararın yerine getirilmediği yönünde tespitte bulunursa, alınacak önlemleri değerlendirmesi için davayı Bakanlar Komitesi’ne gönderecek. Olası yaptırımlara, Osman Kavala hakkındaki yargı sürecinin gidişatı ve konjonktüre göre, esasen siyasi bir organ olan Bakanlar Komitesi karar verecek.

Türkiye’ye ne tür yaptırımlar uygulanabilir?

AİHM tarafından hükmedilen Osman Kavala kararı yerine getirilene kadar Avrupa Konseyi bünyesinde Türkiye’ye karşı giderek yoğunlaşan yaptırımlar uygulanabilecek. Türkiye’nin bazı Avrupa Konseyi organlarındaki oy hakkı elinden alınması, Avrupa Konseyi’ndeki üst düzey makamlara Türk personel ataması yapılmaması, Türkiye’de üst düzey Avrupa Konseyi toplantıları düzenlenmemesi veya ziyarette bulunulmaması örnek olarak gösteriliyor.

Konunun Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi (AKPM) ve Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi (AYBYK) bünyesinde siyasi bir karakter kazanması da olasılıklar arasında. Kavala dosyasının önce Avrupa Konseyi ardından da AB gibi diğer Avrupa kurumlarının Türkiye raporlarına artan biçimde olumsuz yansıyacağı yorumları da yapılmakta.

Yunan cuntası örneği

Olası yaptırımların en ileri aşaması olarak kimi Avrupa devletlerinin Türkiye’nin Avrupa Konseyi üyeliğini sorgulamaya başlayabileceği de konuşuluyor. Avrupa Konseyi tarihinde bu durum bugüne kadar sadece bir kez Yunanistan’daki askeri cunta döneminde yaşandı. 1967’de iktidara gelen cunta, Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği için defalarca uyarıldıktan sonra üyeliğinin düşürülmesi için karar tasarısı hazırlandı. Kendisini Fransa’dan başka bir ülkenin desteklemediğini gören cunta, karar tasarısının oylanacağı 12 Aralık 1969 tarihinde Avrupa Konseyi üyeliğinden kendisi çekildi.

Türkiye’nin Avrupa ile ilişkileri

AB üyelik perspektifi pratikte sonlanmış olan Türkiye için 1949’dan bu yana üyesi olduğu Avrupa Konseyi büyük önem taşıyor. Avrupa Konseyi Türkiye’nin siyasi planda Avrupalı olduğunun tescillendiği yer. Avrupa ailesinin parçası olmak, bu aile içinde söz sahibi olabilmek için mutlaka Avrupa Konseyi üyesi olmak gerekiyor. Bugüne kadar hiçbir Avrupa ülkesi Avrupa Konseyi üyesi olmadan AB üyesi olamadı. Bunun faturası ise demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü alanlarında müşterek Avrupa standartlarına uyum sağlamak. Türkiye 1954’te onayladığı AİHS’yi kaleme alan 12 Avrupa ülkesinden biri.

Paylaşın

TÜİK: Türkiye Üçüncü Çeyrekte Yüzde 7.4 Büyüdü

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Temmuz-Eylül dönemine ilişkin dönemsel Gayrisafi Yurt İçi Hasıla (GSYH) verilerini açıkladı. Buna göre, GSYH, 2021 yılı üçüncü çeyrekte bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,4 arttı.

Haber Merkezi / GSYH’yi oluşturan faaliyetler incelendiğinde; 2021 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki yıla göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak; mesleki, idari ve destek hizmet faaliyetleri yüzde 25,4, bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 22,6, hizmetler yüzde 20,7, diğer hizmet faaliyetleri yüzde 11,7, sanayi yüzde 10,0, kamu yönetimi, eğitim, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri yüzde 8,3 ve gayrimenkul faaliyetleri yüzde 4,7 arttı. Finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 19,9, inşaat yüzde 6,7, tarım, ormancılık ve balıkçılık ise yüzde 5,9 azaldı.

Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, bir önceki çeyreğe göre yüzde 2,7 arttı. Takvim etkisinden arındırılmış GSYH zincirlenmiş hacim endeksi, 2021 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 7,8 arttı.

Üretim yöntemiyle Gayrisafi Yurt İçi Hasıla tahmini, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde cari fiyatlarla bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 35,5 artarak 1 trilyon 915 milyar 467 milyon TL oldu. GSYH’nin üçüncü çeyrek değeri cari fiyatlarla ABD doları bazında 225 milyar 497 milyon olarak gerçekleşti.

Yerleşik hanehalklarının tüketim harcamaları, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 9,1 arttı. Devletin nihai tüketim harcamaları yüzde 9,6 artarken gayrisafi sabit sermaye oluşumu yüzde 2,4 azaldı.

Mal ve hizmet ihracatı, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre zincirlenmiş hacim endeksi olarak yüzde 25,6 artarken ithalatı yüzde 8,3 azaldı.

İşgücü ödemeleri, 2021 yılının üçüncü çeyreğinde bir önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 36,3, net işletme artığı/karma gelir ise yüzde 38,6 arttı.

İşgücü ödemelerinin cari fiyatlarla Gayrisafi Katma Değer içerisindeki payı geçen yılın üçüncü çeyreğinde yüzde 30,1 iken bu oran 2021 yılında yüzde 29,8 oldu. Net işletme artığı/karma gelirin payı ise yüzde 54,4’ten yüzde 54,6’ya yükseldi.

Paylaşın

Bakan Koca, İllere Göre Haftalık Kovid-19 Vaka Sayılarını Açıkladı

İllere göre haftalık yeni tip koronavirüs (Kovid 19) vaka sayıları açıklandı. Açıklanan verilere göre, vaka sayısı bir önceki haftaya göre en çok artan 10 ilimiz: Tunceli, Adana, Gümüşhane, Mersin, Sinop, Hatay, Burdur, Kilis, Giresun, Mardin oldu.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, sosyal medya hesabından 13-19 Kasım tarihleri arasındaki “İllere Göre Haftalık Kovid 19 Vaka Sayısı” haritasını paylaştı.

Bakan Koca’nın paylaştığı haritaya göre; İstanbul’da 100 bin kişide görülen vaka oranı 277,88, Ankara’da 197,20, İzmir’de 70,02 oldu.

Vaka artışı en fazla olan 10 il ise, Tunceli, Adana, Gümüşhane, Mersin, Sinop, Hatay, Burdur, Kilis, Giresun, Mardin oldu.

Sağlık Bakanlığı’nın 29 Kasım 2021 verilerine göre, son 24 saatte 358 bin 816 Kovid-19 testi yapıldı, 24 bin 317 kişinin testi pozitif çıktı, 189 kişi yaşamını yitirdi, iyileşenlerin sayısı ise 23 bin 273 oldu.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, “Omicron (Nu) varyantı gelişmesini ve buna karşı aldığımız tedbiri 26 ve 27 Kasım’da açıkladık. Varyantlar, örneklerini daha önce yaşadığımız gibi salgın sürecinin doğal bir parçasıdır. Ülkemizde yeni varyanta rastlanmamıştır. Tedbirin önemi ise tekrar ortaya çıkmıştır.” ifadelerini kullandı.

Paylaşın

Ekran Başında Geçirdiğiniz Süre Felç Geçirme Riskinizi Artırabilir!

Günümüzde hayatımızın her iki yönü de, iş ve eğlence, büyük ölçüde ekran kullanımına bağlı. Modern çağın çalışma kültürü, daha uzun süre bilgisayar ekranı karşısında olmamızı gerektiriyor. Ayrıca Kovid 19 pandemisi, internette geçirdiğimiz sürenin katlanarak artmasına neden oldu.

Haber Merkezi / Ekran başında geçirdiğimiz sürenin artması, göz yorgunluğu, boyun ağrısı, kaygı, obezite ve diğer çeşitli sağlık komplikasyonları ile birlikte zihinsel ve fiziksel sağlık sorunlarının artmasına neden olmuş durumda.

Son yapılan araştırmalara göre, ekran başında geçirilen sürenin artması felç geçirme riskinizi de artırıyor. Yayınlanan son araştırma, ekran süresini artıran 60 yaşın altındaki yetişkinlerin, fiziksel olarak aktif olan kişilere oranla felç geçirmeye daha yatkın olduklarını ortaya koydu.

Araştırmada, ayrıca bir saatlik ekran süresinin bir kişinin yaşamını 22 dakika kısaltabileceği ve kalp rahatsızlıkları ile kanser riskine daha yatkın hale getirebileceğini öne sürüldü.

Başka bir araştırma, ekran kullanımı ile felç arasındaki ilişkiye dikkat çekti. Araştırma, ekran başında geçen zaman süresi arttıkça felç olma ihtimalinin daha yüksek olduğu vurgulandı. Ekran kullanma süresi iki saati aştığında, bağımlılık olarak kategorize edilir ki, bu da felç riskinin yüzde 20 artması demektir.

Ekran kullanım süresi üzerine yapılan araştırmaların sonuçları özellikle gençler için endişe verici. Ekrandan gelen mavi ışık, uyku-uyanıklık döngüsünün kontrolü ile ilişkili olan ve geceleri salınan hormon olan melatonin üretimini azaltır. Bu, uyku-uyanıklık döngüsünü bozar ve zamanında uyanmayı ve uyumayı zorlaştırır.

Paylaşın

Türkiye İçin ‘Hiperenflasyon’ Uyarısı

İngiltere’nin önde gelen gazetelerinden Financial Times (FT) ‘Türkiye hiperenflasyonun eşiğinde mi?’ başlıklı dikkat çeken bir haber yayınladı. FT, Türk lirasının değer kaybının ülkede hiperenflasyona yol açabileceği uyarısı yaptı.

FT, yazıda, “Ülkenin merkez bankası, tüketici fiyat endeksinin ekim ayında yıllık yüzde 19,9 artmasına rağmen, üst üste üçüncü kez ana faiz oranını indirdi. Kasım ayında yüzde 15’e düşürdü.” dedi.

Reuters anketini hatırlatan FT, cuma günü yıllık enflasyonun yüzde 20 barajını aşması ve yüzde 20,7’ye ulaşmasının beklendiğine dikkat çekti. Financial Times, “Bu, ülkenin döviz krizinde sarsıldığı Kasım 2018’den bu yana en yüksek oran olacak.” dedi.

“Türkiye, kasım ayının başından bu yana liranın dolar karşısında yüzde 28 değer kaybetmesini korkuyla izliyor.” diyen FT, analistlerin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük faiz oranı politikasından vazgeçmeyi reddetmesi halinde Türkiye’nin hiperenflasyona yönelebileceği konusunda uyardığını aktardı.

Gazete, Türkiye’nin “Lira düştükçe giderek daha pahalı hale gelen ithalat ve diğer hammaddelere büyük ölçüde bağımlı” olduğunu kaydetti.

“Enflasyon yüzde 30’a doğru yükselebilir”

Fransa merkezli Societe Generale bankası stratejistleri tarafından hazırlanan bir raporda da Türk lirasındaki değer kaybının hiperenflasyon yol açabileceği ifade edilmişti.

İnsanların bankalardaki varlıkları çekmeye yönelebileceği belirtilen raporda TL’deki hızlı değer kaybıyla enflasyonun yüzde 30’a doğru yükselebileceği kaydedildi.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

Taliban’dan Uluslararası Örgütlere Yardım Çağrısı

Afgasitan’da yönetimi ele geçiren Taliban’ın Lideri Molla Hasan, uluslararası yardım örgütlerine ülkeye yardımları sürdürme çağrısı yaparak, “Uluslararası bütün yardım kuruluşlarına ülkeye yardımları esirgememelerini ve zor durumdaki halka yardım etmelerini rica ediyorum” dedi. Molla Hasan, halka Taliban rejimine müteşekkir olma çağrısında bulundu.

Molla Hasan, büyük bölümü Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bulunan Afganistan Merkez Bankası’na ait yaklaşık 9 milyar dolarlık rezervlerin serbest bırakılması halinde ülkedeki ekonomik krizin aşılacağını öne sürdü.

Afganistan’da Taliban’ın iktidarı ele geçirmesinin ardından kurduğu geçici hükümetin başbakanı Molla Muhammed Hasan Ahund ilk kez halka hitaben bir konuşma yaptı. 2013 yılında ölen Taliban’ın kurucusu Molla Ömer’e yakın isimlerden Molla Hasan’ın hükümetin kurulmasından yaklaşık üç ay sonra yaptığı konuşma devlet televizyonundan yayınlandı. Molla Hasan konuşmasında uluslararası yardım kuruluşlarına ülkeye yardımları sürdürme çağrısı yaptı.

Merakla beklenen konuşmasında Molla Hasan, halka Taliban rejimine müteşekkir olma çağrısında bulundu. Molla Hasan, ülkedeki yabancı güçlerle mücadele, İslami bir hükümetin kurulması ve ülkede istikrarın sağlanmasına devam edilmesi yönünde Taliban’ın verdiği sözleri tuttuğunu ifade etti.

Taliban’ın iktidarı devralmasından önce de ülkede kıtlık, işsizlik ve fiyat artışlarının olduğunu savunan geçici hükümetin başbakanı, “halkın içinde bulunduğu yokluk ve sıkıntılardan kurtarmak için Allah’ın yardımı ile çaba gösterdiklerini” söyledi.

Molla Hasan, büyük bölümü Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) bulunan Afganistan Merkez Bankası’na ait yaklaşık 9 milyar dolarlık rezervlerin serbest bırakılması halinde ülkedeki ekonomik krizin aşılacağını öne sürdü.

Molla Hasan yardım örgütlerine de ülkeye yardımları sürdürme çağrısı yaparak, “Uluslararası bütün yardım kuruluşlarına ülkeye yardımları esirgememelerini ve zor durumdaki halka yardım etmelerini rica ediyorum” şeklinde konuştu.

Taliban’ın geçici hükümeti kurmasından bu yana halka yönelik bir konuşma yapmadığı için sosyal medya üzerinden eleştirilen Molla Hasan, televizyon yayınlanan konuşmasında uluslararası toplumun kadın ve insan haklarına saygı gösterme ve çoğulcu bir yönetim oluşturulması yönünde Taliban’a yaptığı çağrılara da yanıt verdi. Kurulan geçici hükümetin yüzde 90’ı sadece bir etnik grubun temsilcilerinden yer alırken, hükümette kadın bulunmuyor.

Taliban hükümetinin kadın ve insan haklarına saygı gösterdiğini savunan Molla Hasan, kız çocuklarına yönelik eğitimin başladığını ve bunun geliştirilmesi yönünde umut olduğunu söyledi. Molla Hasan, bu eğitimin İslami esaslara göre yapılacağının da altını çizdi.

Taliban ile ABD hükümeti arasında görüşme

Geçici hükümetin başbakanı Molla Hasan’ın konuşmasının ABD hükümeti ile Taliban arasında gelecek hafta Doha’da yapılması planlanan görüşmesi öncesinde yayınlanması dikkati çekti.

Görüşmede, IŞİD ve El Kaide ile mücadelenin yanı sıra Afganistan’a insani yardım konuları ele alınacak. Bunun yanı sıra, yaklaşık 20 yıl boyunca ABD için çalışan Afganların ve ABD vatandaşlarının güvenli bir şekilde ülkeyi terk etmeleri de gündeme gelecek.

Washington, kapsayıcı bir hükümet kurulmasının yanı sıra azınlık ve kadın haklarına saygı gösterilmesi ve kız çocuklarına eğitim sağlanmasının ülkeye yardım için ön koşullar arasında bulunduğunu belirtiyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın