Afganistan’da Kadınların Yüzde 90’ı Şiddet Mağduru

Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre Afganistan’da her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor. Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Afganistan’da iktidarı ele geçiren Taliban’ın cinsel şiddet gören kadınlara destek amacıyla kurulan yapıları yok ettiği öne sürüldü. Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) tarafından Pazartesi günü yayınlanan ilgili raporda, sadece mağdur kadınların ve genç kızların değil, aralarında avukat, hakim ve eski hükümet görevlilerinin olduğu, onlara yardım eden, destek olan kişilerin de tehlike altında olduğu vurgulandı.

Ülke çapında oluşturulan kadınlara destek kuruluşları ile barınma evleri ağının tamamen yok edildiğine işaret eden rapora göre, kadınların kamuya açık alanlarda, sadece bir erkeğin refakatinde bulunabilmeleri de durumlarını daha da zorlaştırıyor. Af Örgütü’nün, cinsel şiddete maruz kalan ve onlara destek olan 26 kişi ile yaptığı mülakatlara dayanan raporunda, kadınlara şiddet uyguladığı için tutuklu bulunan kişilerin Taliban tarafından serbest bırakıldığı ve şiddet mağdurlarının tutuklandığı da yer alıyor. Ayrıca daha önce barınma evlerinde kalan kadınların ve genç kızların zorla ailelerine geri gönderildiği ve bazı mağdurların, aile üyeleri tarafından şiddet kullanılarak götürüldüğü ifade ediliyor.

Şiddet gören dokuz aylık hamile kadın

Af Örgütü’nün söyleşi yaptığı, dokuz aylık hamile bir kadın, eşinin kendini dövmek için yerde ne bulduysa eline aldığını ve bunlarla vurduğunu belirterek, “bana her vurduğunda ailesi bir araya gelip seyrediyordu. Neredeyse her gün yaşanıyordu bu durum” dedi. Raporda, söz konusu kadının daha önce yaşamak için kendine güvenli bir yer aradığı ve eskiden var olan bir kadın barınma evine başvurduğunda kendine bu merkezin kapalı olduğu ve yeni vakalara bakılmadığının söylendiği yer alıyor.

Afgan kadın örgütü Afgan Kadınlar için Kadınlar’dan (WAW) Benafşa Efaf, Alman haber ajansı dpa’ya yaptığı açıklamada, Taliban’dan önceki hükümetin de kadınlarla ilgili çalışmalara zorluk çıkardığını dile getirerek, “Ancak o zaman en azından Kadın Bakanlığı’nın desteğini görüyorduk. Bunlar uzun yıllar boyunca kurduğumuz ilişkilerdi” dedi. WAW, Afganistan’da kadın evleri kuran altı kuruluştan biri.

Kadınların yüzde 90’ı şiddet mağduru

Taliban, geçen Ağustos ayında Afganistan’da iktidarı ele geçirmesinden kısa süre sonra Kadın Bakanlığı’nı feshetmişti. Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre ülkede her 10 kadından 9’u hayatında en az bir kez şiddete maruz kalıyor.

Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnes Callamard, Afganistan’daki kadınların ve kız çocuklarının şiddete karşı korunabilmeleri için kaçıs olanakları ile destek programlarının yeniden hayata geçirilmesini ve Kadın Bakanlığı’nın da tekrar kurulmasını talep etti. Callamard ayrıca, kadınlara yardım programlarının derhal ve uzun vadeli bir biçimde mali olarak desteklenmesini istedi.

Paylaşın

ABD’den Pekin Olimpiyatlarına Diplomatik Boykot Kararı!

ABD, Çin’deki insan hakları ihlallerini gerekçe göstererek, Pekin’de yapılacak Kış Olimpiyat Oyunları’nı diplomatik olarak boykot etme kararı aldı. ABD Başkanı Biden, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti. 

Biden yönetimi, Sincan bölgesinde Uygur azınlığa yönelik insan hakları ihlallerini soykırım olarak nitelendiriyor. Pekin yönetiminin Uygurlara yönelik tutumuna tepki gösteren muhafazakâr siyasetçiler, 4-20 Şubat 2022 tarihleri arasında düzenlenecek Olimpiyatların tamamen boykot edilmesini talep ediyordu.

Beyaz Saray Sözcüsü Jen Psaki Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan’da sürdürdüğü soykırım ve insanlığa karşı suçlar ile diğer insan hakları ihlalleri nedeniyle Biden yönetimi Pekin’de düzenlenecek 2022 Kış Olimpiyatlarına ve Paralimpik Oyunlarına, hiçbir diplomatik ve resmi temsilci göndermeyecek” ifadelerini kullandı.

Psaki, “Sincan’daki korkunç insan hakları ihlâlleri ve zulmüne rağmen” resmi temsilci göndermenin Olimpiyatları “olağan bir şey” haline dönüştüreceğini ifade ederek, “bunu yapamayacaklarını” söyledi. Psaki, Olimpiyatlara katılacak ABD’li atletlere ise “tam destek” vereceklerini, “evde tezahürat edeceklerini” sözlerine ekledi.

Başkan Joe Biden geçen ay yaptığı açıklamada, Çin’deki insan hakları ihlalleri nedeniyle Pekin’de düzenlenecek Olimpiyatların diplomatik olarak boykot edilebileceğini söylemişti.

Çin açıklama öncesinde uyarmıştı

ABD’nin Pekin Olimpiyatlarına diplomatik boykot uygulayacağı yönündeki açıklaması öncesinde konu medyaya yansımış ve Çin boykot iddialarına tepki göstermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Zhao Lijian Pazartesi günü yaptığı açıklamada, ABD’nin boykot kararı alınması halinde “kararlılıkla karşılık” verileceği tehdidinde bulunmuştu. Zhao Lijian, “Kış Olimpiyat Oyunlarının siyasi bir duruş ve manipülasyon için bir sahne olmadığını vurgulamak istiyorum” ifadesini kullanmıştı.

Paylaşın

İBB Başkanı İmamoğlu, GP Lideri Davutoğlu’nu Ziyaret Etti

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu, Gelecek Partisi (GP) Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nu ziyaret etti. Görüşmeyi Davutoğlu, sosyal medya hesabından duyururken, İmamoğlu ise ziyarete ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı.

Haber Merkezi / Ziyarete, İmamoğlu ve Davutoğlu’nun eşleri Dilek İmamoğlu ve Sare Davutoğlu da katıldı.

Davutoğlu, görüşmeye ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı paylaşıma, “Saygıdeğer eşi Dilek İmamoğlu hanımefendiyle birlikte evimize nezaket ziyaretinde bulunan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sayın Ekrem İmamoğlu’na teşekkür ediyorum. Kendileriyle eşim Sare hanım ve oğlum Mehmet’le birlikte keyifli bir İstanbul sohbeti gerçekleştirdik.” notunu düştü.

Millet İttifakı’nın bir parçası olmasa da muhalefet bloğunda yer alan Davutoğlu, CHP ve İYİ Parti liderleriyle ekonomi ve güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşle ilgili görüşmeler yapıyor.

İmamoğlu’nun adı ise son dönemde muhalefetin ortak cumhurbaşkanı adayı olabileceği yönünde yorumlarla gündeme geliyor. İYİ Parti lideri Meral Akşener, daha önce Millet İttifakı’ndaki ortağı CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun İmamoğlu’nu aday göstermesi durumunda ‘hayır demeyeceğini’ söylemişti. Daha sonra da bir açılışta yaptığı konuşmada da Akşener, İmamoğlu’nu çalışmaları için tebrik ederken “Bu çalışma performansınızın devamını dilerim ki Cumhurbaşkanlığı seçiminde lazım” ifadelerini kullanmıştı.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: Bakan Koca’dan 30 İle Uyarı

Kovid 19’da son 24 saatte 20 bin 033 yeni vaka tespit edilirken, 187 kişi hayatını kaybetti. Verileri yorumlayan Bakan Koca, “Aşılanmanın, toplumun tüm bireylerine karşı da görevimiz olduğunun farkındaydık. Şimdi ciddi artışların olmaması üzüntü verici. 30 ilde 2. doz oranı %75’in altında. Aşı önemini koruyor” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 354 bin 269 test yapılırken, 20 bin 033 yeni vaka tespit edildi. 187 kişi hayatını kaybederken, 25 bin 611 kişi sağlığına kavuştu.

Bakan Koca’dan 30 ile uyarı

Güncel verilerle ilgili değerlendirmesini sosyal medya hesabından paylaşan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı; Türkiye’nin herhangi bir yerinde bir doz aşı yapıldığında bundan hepimiz mutluluk duyuyorduk. Aşılanmanın, toplumun tüm bireylerine karşı da görevimiz olduğunun farkındaydık. Şimdi ciddi artışların olmaması üzüntü verici. 30 ilde 2. doz oranı %75’in altında. Aşı önemini koruyor.

Verilerde, aşılamada önde giden illere de yer verildi. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Ordu’yu Osmaniye, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale,  Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Burdur takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Muş, Bingöl, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Bayburt takip etti.

Paylaşın

Pervin Buldan: Bu Bütçe İktidarınızın Son Bütçesidir

TBMM’de Bütçe Kanun Teklifi üzerine konuşan HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Toplumsal barış taleplerini ve bu ülkenin çoğulculuğunu, farklılıkları reddeden tekçi sistemin retçi bütçesidir. Kadınları ve eşitlik talebini reddeden erkek düzenin bütçesidir. Ve bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir! Dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir” dedi.

Haber Merkezi / Buldan, konuşmasının devamında, “Bir taraftan ‘ülke bolluk içinde’ yalanına sarılırken, diğer taraftan tahıl ambarı olan bu ülkeyi ithalat ambarına çevirdiniz. Daha geçenlerde 285 milyon dolarlık buğday, arpa, yağ ihalesi yaptınız. Açlığı ihaleye çevirip üzerinden ithalat zenginleri yaratan bir iktidar olarak tarihe geçtiniz.” ifadelerini kullandı.

Konuşmasında, açlık ve yoksulluk sınırına da değinen Pervin Buldan, “Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 396 liraya ulaştı. Sarayınızın zenginlik sınırı ise 128 milyar dolardır. Açlık sınırı asgari ücreti geçti. Bugün açlık sınırı 3 bin 192 liradır. İktidarınızın tokluk sınırı ise çifter, hatta üçer beşer maaşlarınızdır. Yarattığınız ülke tablosu işte budur” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, 2022 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine Meclis Genel Kurulu’nda yaptığı konuşma yaptı. Buldan’ın konuşması şöyle:

“Bugün burada görüştüğümüz bütçe, geçim derdindeki halkın değil seçim derdindeki bir iktidarın bütçesidir. Halkın bütçe hakkının yok sayıldığı, katılımdan uzak, Saray’ın emir ve isteğine göre hazırlanan bir bütçedir. Asgari ücret artışı başta olmak üzere grubumuzun bütçeye ilişkin verdiği tüm değişiklik önergeleri bir bir ret edildi, çünkü bu bütçe retçi iktidarınızın retçi bütçesidir.

Bu bütçe; ekmeği büyütme bütçesi hiç değildir. Halkın sofrasındaki ekmeği daha da küçültme, yoksulluğu, açlığı daha da büyütme bütçesidir. Bu bütçe, adaletsizliği ve eşitsizliği daha da çoğaltma bütçesidir. Saray’a kemer gevşettiren, halka ise kemer sıktıran bir bütçedir.

“Bu bütçe iktidarınızın son bütçesidir”

Toplumsal barış taleplerini ve bu ülkenin çoğulculuğunu, farklılıkları reddeden tekçi sistemin retçi bütçesidir. Kadınları ve eşitlik talebini reddeden erkek düzenin bütçesidir. Ve bu bütçe iktidarınızın SON bütçesidir! Dönüşü olmayan gidiş bütçenizdir!

Geldiğimiz noktada; Türkiye toplumunun talep ve ihtiyaçlarıyla iktidarınızın tercihleri keskin bir şekilde ayrışmıştır. Halkın talebi huzurdur, refahtır, adalettir, gelir dağılımı eşitliğidir, toplumsal barıştır, özgürlüktür, güven duyacağı demokratik bir sistemdir. İktidarınızın hedefi ise çoklu kriz üreten bu yozlaşmış otoriter, rantçı sistemin ömrünü biraz daha uzatmaktır.

Ekonomik ve sosyal olarak çökmekte olan halka, diriliş, şahlanış, uçuş hamasetini izlettirmek isteyen, kitlesel açlığın karşısında iktidar yandaşlarının tokluğunu güvence altına almaya çalışan bir anlayış bu ülkeden de halktan da sokağın gerçekliğinden de çoktan kopmuştur.

Tanzim kuyruklarından sonra halkın ekmek kuyruklarına girdiği, bebek mamalarının raflara kelepçelendiği, açlığın sefaletin kol gezdiği, kasapların sadece camından bakıldığı bir ülke, iktidarınızın bir özetidir. Marketlerde ürünlere uygulanan kotalar, Saray sefanızı sürdürmek için temel gıdalara, elektriğe, suya, gaza, benzine varıncaya kadar her şeye yaptığınız yüksek zamlar iflasın, çöküşün birer fotoğrafıdır.

İşsizlikten intihar eden insanlar, inşaatlarda can veren ataması yapılmayan gençler, yurt bulamayan öğrenciler, borcu nedeniyle cezaevine atılan çiftçiler, geleceği çalınan gençler, her gün katledilen kadınlar, çocukları uyuduktan sonra evine gidebilen işsiz babalar, “geçinemiyoruz” diye sokaklara dökülen yoksullar iktidarınızın özetidir.

Halk yokluk içindeyken rantın bolluğu içindeki TÜGVA’larınız, torpilli yandaş atamalarınız, çifter maaşlarınız, bitmek tükenmek bilmeyen saray israfınız, 5’li çetenize vergi aflarınız, iktidarınızın bir özetidir. Pandemide, yangında, selde, depremde kaderiyle baş başa bıraktığınız, destek yerine tepelerine çay attığınız halkın yaşadıkları iktidarınızın bir özetidir.

“Ülkeyi bu hale getiren sizin iktidarınızdır”

Sokaklarda kıtlığın konuşulduğu günlerden geçiyoruz. Ülkeyi bu hale getiren sizin iktidarınızdır. Dış güçler değildir. Sizlersiniz! Herkese yetecek kaynaklara sahip olan bu bereketli ülkeyi tarımda, hayvancılıkta, gıdada dışa bağımlı hale getirdiniz. Eli nasırlı üreticilerin yerine yandaş ithalat vurguncularınızı, verimli toprakların yerine ithalat limanlarını koydunuz.

Bir taraftan “ülke bolluk içinde” yalanına sarılırken, diğer taraftan tahıl ambarı olan bu ülkeyi ithalat ambarına çevirdiniz. Daha geçenlerde 285 milyon dolarlık buğday, arpa, yağ ihalesi yaptınız. Açlığı ihaleye çevirip üzerinden ithalat zenginleri yaratan bir iktidar olarak tarihe geçtiniz!

Aynı zihniyet iki de bir çıkıp, “halkı faize ezdirtmeyeceğiz” diyor.  2022 bütçesinde yurttaşın sırtına yüklediğiniz faiz borcu 240 milyardır. Diliniz faiz indirmekte, eliniz ise durmadan faiz borcunu arttırmaktadır. Nas ortadaysa buyurun ilk devletten başlayın; öğrenciden, çiftçiden, borçlu vatandaştan aldığınız yüksek borç faizlerini hemen şimdi silin! Nas yurttaş için geçerli değil midir? Kendinize gelince Nas, yurttaşa gelince acı reçete sunmaktan artık vazgeçin.

Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 10 bin 396 liraya ulaştı. Sarayınızın zenginlik sınırı ise 128 milyar dolardır. Açlık sınırı asgari ücreti geçti. Bugün açlık sınırı 3 bin 192 liradır. İktidarınızın tokluk sınırı ise çifter, hatta üçer beşer maaşlarınızdır. Yarattığınız ülke tablosu işte budur!

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminiz bir yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz borcu, yüksek işsizlik, yüksek yoksulluk sistemidir. Kitabını yazamıyorsunuz ama faizi, rantı, yolsuzluğu kitabına gayet iyi uyduruyorsunuz. İşte sizin bütçeniz de budur!

“Kriz yok” dediniz. “En kötüsünü geride bıraktık” dediniz. “Türkiye şaha kalkıyor” dediniz. Sonuç ortadadır; tam anlamıyla yerli ve milli bir çöküştür! Katar’ı, Birleşik Arap Emirlikleri’ni kayyım yaptığınız ekonomi hızla çökmektedir!

“Sizinki ekonomiyi değil, tek adamı kurtarma savaşıdır”

Haksız ve emeksiz zenginleşen iktidar düzeniniz sebeptir, ekmeksiz bırakılan halk ise sonuçtur. Saraylarınızın sınırsız israfı sebeptir, ülkenin topyekûn iflası ise sonuçtur. Suriye savaşına, çetelere, S400’e harcadığınız paralar, 2022 bütçesinde güvenlikçi politikalara ayırdığınız 246 milyar sebeptir; ekmek kuyrukları, işsizlikten intiharlar, kararan hayatlar sonuçtur. Bir de kalkmış “ekonomik kurtuluş savaşı” diyorsunuz. Sizinki ekonomiyi değil, tek adamı kurtarma savaşıdır.

Buradan söylüyorum: Sizin savaşınızın finali “Er Ryan’ı Kurtarmak” filminin finali gibi asla ama asla olmayacaktır. Çünkü derdiniz vatandaşın geçimi değildir, seçimi nasıl kazanırız derdidir. Derdiğiniz enflasyonu, işsizliği, hayat pahalılığını düşürmek değildir, 50+1’i düşürme derdidir. Amacınız yurttaşın huzuru değildir, yandaşlarınızın huzur hakkıdır. Amacınız milletin aşını çoğaltmak değildir, çifter maaşlarınızı çoğaltmaktır. Amacınız vatandaşın borcunu silmek değildir, 5’li çetenizin vergi borçlarını sıfırlamaktır. Hedefiniz gençlere istihdam yaratmak değildir, eş dost, akrabalarınızı kamuya doldurmaktır. Amacınız hukuka uymak değildir, hukuku kendinize uydurmaktır. Artık şapkadan tavşan çıkarma döneminiz çoktan bitmiştir. Tavşanı da yürüttüğünüz için şapka artık boştur!

Zihniyetinizi değiştirmeden sık sık Hazine Bakanı, Merkez Bankası Başkanı değiştirerek farklı sonuç beklemeniz beyhudedir. Einstein’ın dediği gibi; “Bir sorunu ortaya çıkaran zihniyet o sorunu çözemez”.

TÜİK’in yalan rakamları bir yana, halkın mutfağındaki gerçek enflasyon bugün yüzde 60’a dayanmış durumdadır. AKP Genel Başkanı ise, “Göreceksiniz seçim öncesi enflasyon düşecek” diyor.  Evet, iki düşüşü birden göreceğiz. Önce iktidarınızın sandıkta düşeceğini göreceğiz, sonra da mutfaktaki enflasyonun düştüğünü göreceğiz. TÜİK’niz de yalanlarınız da sizi kurtarmaya yetmeyecektir. Bunu biz başaracağız, enflasyon altında inim inim inlettiğiniz emekçi yoksul halklarımız başaracaktır.

Eğer bir ülkede kalıcı barış ortamı yoksa, demokrasi her gün siyasi darbe uygulamalarıyla karşı karşıysa, denge denetleme, demokratik tartışma zemini, adalet ve hukuk yoksa, kayyım rejimi devredeyse o ülkede güven ve ekonomik istikrar olmaz, olamaz. Her şeyden önce sistem demokrasiye kapalıysa, halk iradesini dışlıyorsa, çoğulculuğu reddediyorsa o ülke düzlüğe çıkamaz.

Bugün yaşamakta olduğumuz çöküş büyük bir demokrasi krizidir, iktidar ortaklarının yarattığı çoklu siyaset krizidir. Toplumsal alanı olabildiğince daraltan, demokratik sivil siyaseti yok etmeye çalışan, bunun karşısında ise otoriter iktidarı devasa büyüterek devletleştiren bir siyasal anlayış, krizin en temel nedenidir. Mutlak güç ve otoriteyle bu ceberut düzeni ayakta tutmak için kaynakları askeri güvenlikçi politikalara ayıran anlayış, krizin tam da sebebidir.

Bir asırlık tekçi, inkârcı, otoriter sistemin, vesayetin ve statükonun yeni sahipleri olarak bir yüzyıl daha bu sistemi ayakta tutma çabası içerisinde olduğunuzu elbette ki biliyoruz. Sisteminiz, bu ülkenin tüm kurucu halklarının, ötekileştirilen, tekleştirilmek istenen kimliklerin, inançların, yoksulların, emekçilerin ülke yönetiminde söz sahibi olmaması, eşit ortaklığa dayalı yeni bir yaşam ve demokratik bir gelecek oluşturmaması için örülen bir duvardır. Kürt’ün de, Alevi’nin de, Arap’ın da, Ermeni’nin de, Süryani’nin de, Ezidi’nin de Rum’un da, Roman’ın da, Çerkes’in de, Laz’ın da, Pomak’ın da, Yahudi’nin de, Hristiyan’ın da haklar ve kimlikler temelinde güvende olmadığı, eşit olmadığı bir düzendir bu.

Hızlı karar alma mekanizması vs. diyerek bu sistemi allayıp, pullayamazsınız. Hızlı kararlarınızın ne olduğunu halk gayet iyi biliyor. Hızlı işleyen kararınız halkı sopayla, baskı ve korkuyla hizaya getirme kararıdır. Yurttaşların hak taleplerini bastırma ve ezme, kapısına kolluk gücünü dayama kararıdır.

Kadınların eşitlik talebini engelleme kararıdır. Adalet arayan insanlara adaletin kapısını kapatma kararıdır. Roboski’de, Soma’da, Çorlu’da, Suruç’ta, Ankara Gar’da gerçek adaleti işletmeme kararıdır.

Urfa’da iki oğlu ve eşi gözlerinin önünde katledilen bir anne, Emine Şenyaşar, adaleti aylardır sokaklarda, vicdanlarda aramaktadır. Siz, kadim peygamberler şehri olan Urfa’yı, adaletin yerin dibine gömüldüğü çorak bir toprağa çevirdiniz! Mısra Öz’ün üç yıldır yollara düşerek aradığı adaleti, Çorlu’da rayların altına gömdünüz. Cumartesi Annelerinin adalet ve hakikat mücadelesini engelleyerek 1990’ların Susurluk karanlığına sahip çıktınız. İşte Türkiye’nin ortak vicdanı olan annelerin yaşadıkları, iktidarınızın da düzeninizin de bir özetidir.

Ayrımcı, ötekileştirici, hedef gösterici, tehdit edici dille toplumu kutuplaştırdınız, ülkeyi kamplaştırdınız. “Biz ve onlar” diyerek birbirine sırtını dönen “bizler” ve “onlar” yaratmaya çalıştınız. Ortak duyguyu, ortak değerleri hedef aldınız. Erdemli olmayan bir siyaset anlayışı toplumu da ülkeyi de yıkıma uğratır, siyaset kurumunu çökertir. İşte bugün yürüttüğünüz siyaset tam anlamıyla değerler sistemini tüketen, toplumu yıkıma uğratan bir anlayışa dayanmaktadır.

Siyaset denilince bugün Türkiye toplumunun tanıklıkları ile tecrübe ettiği yalan siyasetidir, dolandırıcılık ve talan düzenidir, kayırmacılıktır, iktidar yandaşçılığıdır, partizanlıktır, başkasının hak ve hukukunu çiğnemektir, kibirdir, güç zehirlenmesidir.

Kurumsallaştırmaya çalıştığınız partizanlık sistemiyle parti devleti, parti yargısı, parti kurumları, parti bürokrasisi, parti medyası projesini adım adım hayata geçirmeye çalıştığınızı görüyor ve biliyoruz. Her gün düşman üreten, düşmansız ayakta kalamayan güvenlikçi sistemin ömrünü uzatabilmek için iç politikada, dış politikada, her yerde çatışma politikasından beslendiniz. Yayılmacı, emperyal hayallere kapıldınız. “Oyunu bozacağız” derken, izlediğiniz yanlış politikalarla kendi ülkenizin içini bozdunuz. Oraya buraya parmak sallarken, ülke parasını pula çevirdiniz. Uluslararası alanda kriz fırsatçılığına çıktınız, krizi kendi ülkenizde büyüttünüz!

“Rotası barış olmayanlar kriz ve istikrarsızlıktan kurtulamaz”

Kürtler hiçbir yerde rahat nefes almasın diye her yerde Kürt düşmanlığı yürüttünüz, çatışma politikasıyla Türkiye’yi nefes alamaz hale getirdiniz. Kürt’e kaybettirme politikasıyla, Türkiye’ye kaybettirdiniz! Hem de çok büyük kaybettirdiniz. Rotası barış olmayanlar kriz ve istikrarsızlıktan kurtulamaz!

Ekonomi politikasını polisiye yöntemlerle yürütmek için yeniden Milli Güvenlik Kurulu’nu devreye koydunuz. Oysa ekonomideki yıkımın sebeplerinden birini görmek istiyorsanız Çözüm Sürecini bitirerek savaş kararı aldığınız Aralık 2014’teki MGK toplantısına bakmanız yeterlidir. Çöküşün temellerinden birini ta o gün attınız.

Bugünkü yıkımın sebebi ürün stokçuluğu değildir, iktidarınızın savaş ve kriz stokçuluğudur. Kin, nefret ve düşman stokçuluğudur. Çözüm Sürecinde 12 bin dolar olan milli gelir, bugün 8 bin dolara inmiştir. Kişi başı 4 bin doları savaşa harcadınız. Oysa Çözüm Sürecinde ekonomi de büyüyordu, demokrasi de gelişiyordu.

Barış çabaları büyürse ekonomi de büyür, istikrar da gelişir. Savaşı büyüttüğünüzde ise ekonomiyi yerlerde süründürürsünüz. “Bu sorunu izin verilirse bir haftada çözerim” diyerek cesur bir irade ortaya koyan Sayın Öcalan’ın çözüm çağrısına tecritle karşılık verdiniz. Hukuka aykırı görüş engelleriyle çözümsüzlüğü büyüttünüz. Sonuç: Her yönüyle çözülen Türkiye’dir!

İçeride barışa kapattığınız kapı sebeptir, dışarıda uluslararası alanda medet umduğunuz ve saatlerce bekletildiğiniz kapılar ise birer sonuçtur. 2013’teki çözüm iradesinin reddi sebeptir, 2021 Türkiye’sinin çöküşü ise sonuçtur. “Ne Dolmabahçesi, ne çözümü?” diyen akıl, bugün Kürt sorununun çözüldüğünü savunmaktadır. Dik duramayanlar, cesaretli olamayanlar, inkâra sarılanlar sorunu çözemez!

Dolmabahçe masasının yerine savaş koalisyonuyla çözümsüzlük masası kuranlar sorunun karşısında çözülür, nitekim çözülüyor da. Evet, çözülenlerle sorun çözülemez. Bu mesele samimiyetle yaklaşan, geçmişten ders alan, demokratik müzakereye, diyaloğa inanan bir irade ve siyasi akılla çözülür ve çözülecektir de! Bu irade de Türkiye halklarının ve demokrasi güçlerinin bugünkü ortak barış iradesidir ve demokratik parlamenter zemindir.

HDP, demokratik müzakerenin ve ortak çözümün siyasi bir aktörü ve öznesidir. Çözümsüzlüğü büyütmek için HDP’ye ve demokratik siyasete karşı her gün siyasi darbe politikası yürütüyorsunuz. Ülkede o kadar çürümüşlük, yolsuzluk, dolandırıcılık, çetecilik varken partimiz hakkında açılan Kobanî Kumpas Davası ve siyasi intikam amaçlı kapatma davası siyasi bir darbe girişimidir. Türkiye’nin üçte birinde halk iradesini hiçe sayarak belediyelerimize kayyım atamanız siyasi bir darbedir. Eşbaşkanlık sistemimizi hedef alan tüm saldırılarınız kadına karşı erkek darbesidir.

Sevgili Demirtaş ve Sevgili Yüksekdağ başta olmak üzere tutuklu binlerce seçilmiş, siyasetçi arkadaşımız darbe hukukuyla cezaevlerinde tutulmaktadır. Kobanî Kumpas Davası, iktidarınızın bir seçim kampanyasıdır. Merkez Bankası Başkanı değiştirir gibi sık sık değiştirdiğiniz mahkeme üyeleri Saray’ınızın birer partizanıdır!

“Kumpas ve komplo siyaseti yenilecektir!”

IŞİD’in Kobanî’de kendi karanlığına gömülmesi sizin politikalarınızı çökertti. Siz de HDP’yi ve demokratik siyaseti tasfiye ederek intikam almak istiyorsunuz. Biz bunun farkındayız. 7 Haziran’ın, 31 Mart’ın siyasi intikamını almaya çalıştığınızı çok iyi biliyoruz. Ortada bir hukuk yoktur, bağımsız bir yargı yoktur, engizisyon mahkemeleriniz vardır AKP’li üyeler! Ama unutmayın; darbe mahkemelerinizle siyaseti de geleceği de şekillendiremeyeceksiniz. Sandıkta, meydanlarda yenemediğiniz HDP’yi mahkeme salonlarında da yenemeyeceksiniz. Kumpas ve komplo siyaseti yenilecektir!

Şunu da hatırlatırım: HDP’nin mücadele geleneği, bugüne değin sayısız yargı darbesi, siyasi kumpas ve komplo gördü. 1990’larda Mehmet Sincarları, Vedat Aydınları katleden zihniyetin bugünkü sahipleri İzmir’de parti binamızda Sevgili Deniz Poyraz’ı katletti. HDP’yi suikast, linç, siyasi soykırım operasyonları ve yargı kumpasları kıskacına alarak siyaset yapamaz hale getirmek isteyenler iyi bilsin; biz diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz, demokratik siyasetten ve barış mücadelemizden asla vazgeçmeyiz!

Siz yasakladıkça demokratik siyaseti yaşamın her alanında daha fazla büyütmeye devam edeceğiz. Tutuklu ama özgür siyasetimiz mutlaka kazanacaktır. İradeye kelepçe vuran erdemsiz, yozlaşmış, korkak siyaset ise büyük kaybedecektir!

Sevgili Musa Anter’in dediği gibi:

“Ve cellat uyandı yatağında bir gece,

Tanrım dedi bu ne zor bilmece

Öldükçe çoğalıyorlar,

Ben tükenmekteyim öldürdükçe.”

İşte HDP budur! Bir gidip bin gelen, milyonlarla yoluna devam eden, cezaevlerine de meydanlara da sığmayan köklü bir mücadele deryasıdır. Halkları hak, adalet, eşitlik ve barış temelinde birleştiren ve Türkiye’nin özgür geleceğinin teminatı olan bir fikriyattır. Bir ucu Anadolu’da, diğer ucu Mezopotamya’da olan bu fikriyatı durduramayacaksınız, engelleyemeyeceksiniz.

Ülke olarak yaşadığımız bu büyük çöküş, aynı zamanda çıkış için de önemli fırsatlar yaratmaktadır. İktidarın her ne kadar uykuları kaçsa da ülke artık bir seçim sürecine girmiştir. Buradan çağrı yapıyorum: Politikanıza güveniyorsanız, cesaretiniz varsa buyurun sandığı hemen getirin, halk kararını versin. Seçim koşulları çoktan oluşmuştur. Halk sabırsızlıkla sandığı beklemektedir. Oyalamayla zaman kazanmaya çalışmayın.

Ne yaparsanız yapın o büyük yüzleşme günü gelecektir. Eninde sonunda o sandık kurulacak ve gerçeklerle, yarattığınız tabloyla mutlaka yüzleşeceksiniz. Yurttaşlarımız şunu bilmelidir: Bu seçim bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir; bu bir rejim seçimidir, gelecek yüzyılı belirleme seçimidir!

Bu seçim, halkın huzur ve refah içinde eşitçe yaşayacağı güçlü bir demokrasi ve herkes için adalet düzeni ile hukuksuzluk, talan ve soygun düzeni arasındaki bir seçimdir. Haksız zenginleşme ve yolsuzluk düzeni ile ekmeği, aşı büyütme arasındaki bir seçimdir. Bu seçim, halklarımıza tekçiliği dayatan düzen ile kimliği, dili, inancı ve kültürü reddedilmeden herkesin eşit ve özgürce birlikte yaşayacağı ortak gelecek arasındaki bir seçimdir. Bu seçim, en büyük şiddet ve ayrımcılığa uğrayan, kazanımları her gün saldırı altında olan kadınların özgürlük ısrarı ile erkek düzen arasındaki seçimdir.

“Mücadelemize güveniyor ve inanıyoruz!”

Bu seçim, özgür bir gelecek kuracak olan gençler ile bu geleceği karartmak isteyen kötülük düzeni arasındaki bir seçimdir. Bu seçim, en büyük barış ittifakı ile ülkeyi yıkıma götüren savaş koalisyonu arasındaki seçimdir. Bu seçim, rant için talan edilen ormanlar ve dereler ile rantçı iktidar arasındaki bir seçimdir.

Evet, Türkiye halkları asla karamsarlığa ve kaygıya kapılmamalıdır. Büyük demokratik dönüşümü mutlaka başaracağız. İşçisiyle, emekçisiyle, esnafıyla, çiftçisiyle, kadınıyla, genciyle omuz omuza vererek ve ortak mücadeleyi büyüterek bu düzeni birlikte değiştireceğiz. Mücadelemize güveniyor ve inanıyoruz!

Bu mücadele, ekmeğimizi de aşımızı da büyütme mücadelesidir. Herkes için ekmek, herkes için barış, herkes için adalet, herkes için demokrasi mücadelesidir. Ortak, eşit gelecek mücadelesidir. Bu mücadele, bizim olan kazanımlarımızı söke söke bu düzenden geri alma mücadelesidir. Halktan gasp ettiğiniz hakları ve özgürlükleri, alın terinin hakkını söke söke misliyle geri alacağız. Sevgili halkımız bunu asla unutmayın, asla kaygıya kapılmayın.

Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere gasp ettiğiniz tüm hakları söke söke erkek düzeninizden geri alacak ve bu erkek düzeninize son verecektir!

Gasp ettiğiniz belediyelerimizi yolsuzluk ve yüzsüzlük yarışına giren o kayyımlarınızdan bir bir geri alacağımızın sözünü veriyoruz halkımıza. Halkın ekmeğiyle, geleceğiyle oynamanın siyasi bedelini sandıkta çok ağır ödeyeceksiniz!

“Cumhuriyeti büyük demokrasiyle, büyük barışla buluşturalım”

Demokrasiden, barıştan, adaletten, emekten, birlikte yaşamdan yana olan, bu düzenin zulmü altında her gün bedel ödeyen tüm yurttaşlarımıza, toplumsal muhalefete, tüm demokratik muhalefete buradan mücadele ortaklığı çağrısı yapıyorum: Gelin yeni bir dönemi hep birlikte başlatalım. Korkuları, siyasi kaygıları, hesapları bir kenara bırakalım. Siyaset üstü bakalım. Bu ülke halklarının enkazdan kurtarılması için en güçlü birlikteliği kuralım. Türkiye toplumunu yoksulluk-işsizlik-açlık-adaletsizlik sarmalıyla kuşatan bu zulüm düzeninin karşısında demokrasi, adalet, barış, özgürlük ve ekmek mücadelesini büyütelim. En güçlü demokrasi ittifakıyla, büyük barış ittifakıyla yüzüncü yılında  Cumhuriyeti büyük demokrasiyle, büyük barışla buluşturalım!

HDP buna vardır, bu cesarete ve kararlılığa her zamankinden daha fazla sahiptir ve bunu başaracaktır. Herkes umutlu olmalıdır. Değişim gücü halklarımızın elindedir. Karunlaşan iktidar düzenini değiştirecek olan halklarımızın Harunlaşan mücadelesi olacaktır.

Unutulmamalıdır: Karanlığın en koyu olduğu an aydınlığın en yakın olduğu andır. Ve o an hızla yaklaşmaktadır. Büyük değişime az bir süre kalmıştır. Ve bu büyük değişimin kapısını HDP şimdiden açmıştır. Milyonların iradesi ve umudu yeni bir dönemi başlatacaktır. Güneşi gülüşüne, direnişi yaşamına sığdıran kadınlar ve cesaretini gelecekle buluşturan gençler, bu yüzyılı demokrasi ve özgürlük yüzyılına çevirmeyi başaracaktır.”

Paylaşın

‘Montrö Bildirisi’ni Yayınlayan 103 Amiral İçin İstenen Ceza Belli Oldu

Kamuoyunda “Amirallerin Montrö Bildirisi” olarak bilinen soruşturma tamamlandı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan konuya ilişkin yapılan açıklamaya göre, iddianamede yer alan 103 şüpheli hakkında, “devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma” suçundan 3 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

Başsavcılıktan konuya ilişkin yapılan açıklamada, “Kamuoyunda ‘amiraller bildirisi’ olarak bilinen soruşturma tamamlanmış olup düzenlenen iddianame Ankara 20’nci Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir” denildi. Açıklamada 103 şüphelinin “5237 TCK’nın 316/1’inci maddesi kapsamında ‘devletin güvenliğine veya anayasal düzene karşı suç işlemek için anlaşma’ suçundan cezalandırılmalarının” talep edildiği ifade edildi. Açıklamada ayrıca şüphelilerin bir kısmına ait tüm dijital materyallerin incelendiği ve “suça konu yazışmalar dijital inceleme raporlarıyla tespit edilerek iddianameye eklenmiştir” denildi.

Başsavcılık, 4 Nisan’da bir grup emekli amiralin yayımladığı “Montrö bildirisi”ne ilişkin soruşturma başlattığını duyurmuştu. Soruşturma kapsamında, 5 Nisan’da Ergun Mengi, Atilla Kezek, Alaettin Sevim, Ramazan Cem Gürdeniz, Nadir Hakan Eraydın, Bülent Olcay, Kadir Sağdıç, Türker Ertürk, Turgay Erdağ ve Ali Sadi Ünsal gözaltına alınmış, Engin Baykal, Cemil Şükrü Bozoğlu, Mustafa Özbey ve Atilla Kıyat’a ise emniyete gelmeleri için tebligat yapılmıştı.

14 emekli amiral adli kontrol hükümleri uygulanarak serbest bırakılmış, daha sonra emekli amirallerin ifadeleri doğrultusunda soruşturma genişletilerek 6 emekli amiral daha ifadeye çağrılmıştı. Ankara emniyetindeki ifadelerinin ardından bu 6 kişi de sulh ceza hakimliğince serbest bırakılmıştı.

Emekli amiraller TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un “Bir Cumhurbaşkanı Montrö’yü feshedebilir mi?” sorusuna “Teknik olarak evet” yanıtı vermesi ve Deniz İkmal Komutanı Tuğamiral Mehmet Sarı’nın sarık ve cüppe ile fotoğraflarının ortaya çıkması üzerine kamuoyunda başlayan tartışmalarla ilgili 4 Nisan’da bir bildiri yayımlamıştı.

Bildiride “Türkiye’nin bekasında önemli bir yer tutan Montrö Sözleşmesinin tartışma konusu yapılmasına/masaya gelmesine neden olabilecek her türlü söylem ve eylemden kaçınılması gerektiği kanaatindeyiz” denilmişti. Tuğamiral Sarı’nın tarikat evindeki görüntülerine ilişkin de “TSK ve Deniz Kuvvetlerini Atatürk’ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyoruz” ifadesi kullanılan bildiri, hükümet tarafından “darbe çağrışımı” olarak değerlendirilmişti.

Paylaşın

Marmara, Akdeniz Ve Ege Bölgesi İçin ‘Sağanak Yağış’ Uyarısı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), Marmara, Akdeniz ile Ege Bölgesi için sağanak yağmur uyarısında bulundu. MGM, sağanak yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Marmara’nın batısı, Ege ile Batı Akdeniz’in sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı, bu akşam ilk saatlerde Muş çevreleri, Ağrı’nın güney kesimleri, Van ve Bitlis’in kuzey kesimlerinin, gece saatlerinde Hakkari’nin güneyinin karla karışık yağmurlu, yükseklerinin yer yer kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Yağışların yarın öğle saatlerinden sonra Antalya’nın doğu ilçelerinde kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgarın; Marmara’nın güneyi ve kıyı Ege’de güneyli yönlerden kuvvetli (40-60 km/saat) olarak esmesi bekleniyor. Gece ve sabah saatlerinde iç ve doğu kesimlerde pus ve yer yer sis görüleceği tahmin ediliyor. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmaması, yurt genelinde mevsim normalleri civarında seyretmesi bekleniyor.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin parçalı, yer yer çok bulutlu, batısının sağanak yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Ege Bölgesi’nin parçalı, yer yer çok bulutlu, bölge genelinin sağanak, yer yer gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Akdeniz Bölgesi’nin parçalı, yer yer çok bulutlu, Batı Akdeniz’in sağanak ve gök gürültülü sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların yarın öğle saatlerinden sonra Antalya’nın doğu kesimlerinde yerel olmak üzere kuvvetli olması beklenirken, İç Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve az bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Gece ve sabah saatlerinde yer yer sis ve pus hadisesi bekleniyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in parçalı bulutlu geçeceği tahmin ediliyor. Gece ve sabah saatlerinde iç kesimlerinde yer yer sis ve pus hadisesi beklenirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in parçalı ve çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu, bu akşam saatlerinde Muş çevreleri, Ağrı’nın güney kesimleri, Van ve Bitlis’in kuzey kesimlerinin, gece saatlerinde Hakkari’nin güneyinin karla karışık yağmurlu, yükseklerinin yer yer kar yağışlı geçeceği tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin parçalı ve çok bulutlu geçeceği tahmin ediliyor.

Paylaşın

Babacan’dan Erdoğan’a Yanıt: Asıl Siz Kimlerin Arkasına Takıldınız?

Partisinin Esenyurt ilçe kongresinde konuşan DEVA Lideri Babacan, “Asıl siz kimlerin arkasına takıldınız? Sayın Erdoğan, gerçekten değmez. Şu üç günlük dünyada dilinizi, ruhunuzu, zihninizi bu kadar kirletmenize değmez. Bu neyin hırsıdır, anlamakta zorluk çekiyorum. Böyle çirkin bir dil kullanacak kadar neyin öfkesine esir olduğunuzu anlamaya çalışıyoruz.” dedi.

Haber Merkezi / Türkiye ile Bulgaristan arasında euro cinsinden asgari ücret kıyaslamasını ve Bulgaristan sınırındaki kuyruk görüntülerini gösteren Babacan, “Yıl 2015; Bulgaristan’da asgari ücret aylık 194 avro. Türkiye’de 425 avro. Bugün Bulgaristan’da 332 avroya çıkmış, Türkiye’deki asgari ücret 182 avroya inmiş. Şundan daha 8-10 sene önce, her ay on binlerce kişinin işsiz kaldığı, ekonomik krizin nefes aldırmadığı Bulgaristan’dan bahsediyoruz. Biz 400 avrolardan 180’lere gerilemişiz. Komşumuz bizden çok daha derin bir krizdeyken bize neredeyse iki kat fark atmış. Bizdeki akıl ve bilim dışı ekonomi uygulamaları başka bir ülkede yok” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Esenyurt ilçe kongresinde konuştu. Konuşmasında, kadınların seçme ve seçilme hakkını kazanmasının 87. yıl dönümü vesilesiyle en yüksek cinsiyet kotasına sahip parti olduklarını vurgulayan Babacan, özetle şunları söyledi;

“Biz DEVA Partisi olarak kimsenin arkasından gitmiyoruz. Bizim alnımız açık, başımız dik. Hiç kimsenin önünde eğilmeyiz. Kendisiyle çalıştığımız yıllarda arkasından gitmedim, biz yan yana yürüdük. Yanlış yollara girdiğinde ‘Ben yokum’ dedim. ‘Boş teneke’ diyor. Siz 13 yıl ‘boş teneke’ ile mi çalıştınız? İnsanlar merak ediyor, soruyor. ‘Ey Erdoğan, madem Ali Babacan bir iş yapmıyordu, neden bunca uzun seneler beraber çalıştın’ diye soruyor. Son iki yılda üç tane Hazine Bakanı değiştirdiniz. Demek ki işinize gelmiyorsa, beraber çalışmaya sizi kimse zorlamıyor. İnsanlar size ‘Ali Babacan 2009’da istifa mektubu verdiğinde, 2011’de ayrılmak istediğinde, 2019’da istifa ettiğinde niçin kalması için ısrar ettiniz?’ diye soruyor.

“Asıl siz kimlerin arkasına takıldınız?”

Bizler hiç kimsenin kuyruğunda veya arkasında değiliz. Mesele birilerine kuyruk olmaksa, şimdi asıl meseleye geleceğiz. Bizim ortağımız yok, sizin iki tane var. Bir büyük ortak var; kendisi. Küçük ortak var; Bahçeli. Bir de küçüğün de küçüğü var; Perinçek. Çin muhibbi Perinçek’ten bahsediyoruz. ‘Hükûmetin rotasını ben çiziyorum’ diyor. Dümen Çin’e dönmüş. Ekonomide Perinçek modelini anlatıyorsunuz. Siz kimin peşinden gittiğinizin farkında mısınız? 28 Şubat’ı destekleyenlerin peşine mi düşeceksiniz? İş gücünü ucuzlatmaya, emeği istismara dayalı bir modelden bahsediyorsunuz. Ne konuştuğunuzun farkında mısınız? İktidarınızın anahtarı kimin elinde? Daha düne kadar size ve size oy verenlere etmediği hakareti bırakmayan krizlerin ortağı sayın Bahçeli değil miydi? Hepsini yemiş, yutmuş kol kola yürüyor. Sizi zamanında tehdit eden mafya ve çete liderlerini makamında ağırlayan Bahçeli’de değil mi? Asıl siz kimlerin arkasına takıldınız?

Sayın Erdoğan, gerçekten değmez. Şu üç günlük dünyada dilinizi, ruhunuzu, zihninizi bu kadar kirletmenize değmez. Bu neyin hırsıdır, anlamakta zorluk çekiyorum. Böyle çirkin bir dil kullanacak kadar neyin öfkesine esir olduğunuzu anlamaya çalışıyoruz. 1994’te ve 2002’de size oy veren vatandaşlarımız bu dile oy vermedi. 2007’de askeri vesayete karşı yanınızda yer alan milyonlar, 2011’de demokratikleşme umudunu sizde görenler, bu çirkin üslup için size destek olmadı.

Size inanıp temiz siyaset hayaliyle size oy vermiş vatandaşlarımıza bir özür borcunuz olmalı. Ülke yönetimi hakkındaki bilgisizliğinizi başka zaman konuşuruz.  Sayın Erdoğan, sizi bu ülkenin temiz insanlarına havale ediyorum. Bu kirli, hakaret içeren, küfür içerek sözlerinizi de milletimizin irfanına havale ediyorum.

Geçtiğimiz gün Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi toplandı. Tarihimizde ilk kez, Avrupa Konseyi, Türkiye’ye karşı ihlal prosedürü başlattı. Yaptırım uygulayabileceğini söylemeye başladı. Neden? Bir vatandaşımızı haksız, delilsiz cezaevinde tutma inadı. Sebep bu. AİHM ‘Hukuku çiğniyorsunuz’ diyor, iktidar umursamıyor. İktidar, altında Türkiye’nin imzası olan sözleşmeyi ihlal ediyor. Altına imza atıp da uygulamayan ülkenin güvenilirliği olur mu?”

“Bulgaristan bize fark atmış”

Türkiye ile Bulgaristan arasında euro cinsinden asgari ücret kıyaslamasını ve Bulgaristan sınırındaki kuyruk görüntülerini gösteren Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yıl 2015; Bulgaristan’da asgari ücret aylık 194 avro. Türkiye’de 425 avro. Bugün Bulgaristan’da 332 avroya çıkmış, Türkiye’deki asgari ücret 182 avroya inmiş. Şundan daha 8-10 sene önce, her ay on binlerce kişinin işsiz kaldığı, ekonomik krizin nefes aldırmadığı Bulgaristan’dan bahsediyoruz. Biz 400 avrolardan 180’lere gerilemişiz. Komşumuz bizden çok daha derin bir krizdeyken bize neredeyse iki kat fark atmış. Bizdeki akıl ve bilim dışı ekonomi uygulamaları başka bir ülkede yok.”

Paylaşın

İBB Başkanı İmamoğlu: İşte İstanbul’daki Gerçek Enflasyon

İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) son bir yılda İstanbul’daki fiyat artışlarını gösteren tablolarını paylaşan İBB Başkanı İmamoğlu, “İşte planlama ajansımızın verilerine göre İstanbul’daki gerçek enflasyon” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, İstanbul Planlama Ajansı’nın (İPA) son bir yılda İstanbul’daki fiyat artışlarını gösteren tablolarını paylaştı.

Ekrem İmamoğlu, paylaşımında şu ifadeleri kullandı: “Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, TÜİK’in gerçek enflasyon rakamlarını milletten gizlediğini gözler önüne serdi. İşte planlama ajansımızın verilerine göre, İstanbul’daki gerçek enflasyon.”

İPA’nın araştırmasında, İstanbul’daki yaşam maliyetinin bir yılda yüzde 50,18 arttığı kaydedildi. Bir yıl içerisinde konut kiralarının yüzde 71,43, ayçiçeği yağının yüzde 137,59, buğday ununun yüzde 109,14, LPG’nin yüzde 102,72, tuvalet kağıdının yüzde 90,75, toz şekerin yüzde 90,71, yumurtanın yüzde 40,21 zamlandığı belirtildi.

Paylaşın

TTB’nin Yeni Başkanı Erinç Sağkan Oldu

Türkiye Barolar Birliği’nin (TBB) yeni başkanı Erinç Sağkan oldu. Sağkan, seçim zaferi sonrası yaptığı açıklamada, “Hiçbir kapı bir avukata kapalı olamaz. Öncelikle yapacağımız iş o kapılar açılacak. Gerçekten nasıl ulaşılabilir bir Türkiye Barolar Birliği olacağını herkes görecek” dedi.

Haber Merkezi / TBB’nin Ankara’daki binasında yapılan 36’ıncı Olağan Genel Kurul’da seçim heyecanı yaşandı. Mevcut Başkan Metin Feyzioğlu, Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan ve dün genel kurulda konuşabilmek için aday olan Mardin Barosu delegesi Medeni Ayhan yarıştığı seçimde oy verme işlemi saat 10.00’da başlayıp 17.00’de sona erdi.

348 delegenin oy kullandığı seçimde 182 oy alan Erinç Sağkan, Türkiye Barolar Birliği’nin yeni başkanı oldu. Feyzioğlu ise 156 oy aldı. Seçim zaferi sonrası ilk açıklamasını yapan Erinç Sağkan, “Hiçbir kapı bir avukata kapalı olamaz. Öncelikle yapacağımız iş o kapılar açılacak. Gerçekten nasıl ulaşılabilir bir Türkiye Barolar Birliği olacağını herkes görecek” dedi.

Erinç Sağkan, genel kurul öncesi sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda ise, “Bu Genel Kurul; hukuk üstünlüğü diyenlerle hukuku teferruat olarak gören zihniyetin, meslek için çalışanlarla, lütuf siyasetinin, benimsemekte ötekileştirmenin, cesaretle tahakkümün mücadelesidir” demişti.

Sağkan’ın listesinde Aydın Barosu Başkanı Gökhan Bozkurt, Trabzon Barosu Başkanı Sibel Suiçmez, Bursa Barosu Başkanı Gürkan Altun, eski Adana Barosu Başkanı Veli Küçük, Kırklareli Barosu Başkanı Turgay Hınız, Aksaray Barosu Başkanı Ramazan Erhan Toprak, eski Muş Barosu Başkanı Abdulbaki Çelebi, Şırnak Barosu delegesi Ali Bayram, Ankara Barosu delegesi İsmail Cumhur Bozkurt, yönetim kurulu adayları oldu.

Çoklu baro düzenlemesiyle birlikte Genel Kurul’da oy hakkı bulunan delege sayısı 477’den 348’e düşürülmüş; İstanbul ve Ankara gibi büyük baroların TBB delege sayısı azaltılmış, Anadolu barolarının oy hakkı ise güçlendirilmişti.

Paylaşın