Afganistan Merkez Bankası Paradaki Değer Kaybına Karşı Harekete Geçti

Taliban yönetimi altındaki Afganistan’da para birimi her geçen gün daha fazla değer kaybetmeye devam diyor. Derinleşen ekonomik kriz ve yükselen enflasyon nedeniyle birkaç saat içinde dolar karşısında ülkenin para birimi ‘Afgani’ değerinin neredeyse yüzde 12’sini kaybetti.

Euronews’te yer alan habere göre; Ağustos ayındaki Taliban zaferinin ardından dış yardımın aniden kesilmesi, Afganistan’ın kırılgan ekonomisini çöküşün eşiğine getirdi. Gıda, yakıt ve diğer temel ihtiyaç maddelerinin fiyatları hızla yükselirken halkın çoğunluğu için aşırı pahalı hale geldi.

Afganistan Merkez Bankası yaşanan sert düşüşten bir gün sonra yapılan açıklamada istikrarı sağlama çalışmalarının yürütüldüğünü duyurdu. Merkez Bankası, Afgani’deki düşüşü durdurmak için döviz bayileri, ticari bankaların temsilcileri ve iş sektörü ile bir dizi toplantı yapıldığını belirten bir açıklama yaptı.

Kriz özellikle son günlerde keskin şekilde hızlandı. Kabil’in düşüşünden önce dolar karşısında 77 olan Afgani bir hafta önce 97’den işlem görürken pazartesi sabahı 112’den ve öğleden sonra da 125’den işlem gördü.

Salı günü hafifçe toparlanan Afgani merkez bankası hareketini takiben 118-120 bandına oturdu. Bununla birlikte, işsizliğin yaygın olduğu ve çalışan birçok kişinin bile aylardır maaşını alamadığı aktarılıyor.

Toptancılar, un, şeker ve pirinç fiyatlarının bir haftada yüzde 20 ile 40 arasında arttığını belirtiyor. Afganistan’a gönderilen dolarlardan artık mahrum kalan ve ABD yaptırımlarından ötürü dünya finans sisteminden kopan bankacılık sistemi büyük ölçüde işlevselliğini kaybetmiş durumda. Merkez bankası rezervlerinde olan yaklaşık 9 milyar dolar ise hala ülke dışında bloke vaziyette duruyor.

ABD halkı cezalandırmamak adına kolaylık sağlamak istedi ancak yeterli olmadı

Geçtiğimiz hafta, ABD Hazine Bakanlığı, Afganistan’a kişisel havale göndermeye izin veren ve gönderenleri ve kullandıkları finansal kurumları ABD yaptırımlarından koruyan bir düzenlemeyi hayata geçirmiş bu şekilde ülke dışında akrabaları olanlara bir miktar umut vermişti.

Ancak, başka hiçbir ülke tarafından resmi olarak tanınmayan Taliban hükümetine fon sağlama konusundaki uluslararası isteksizlik, nakdin ülkeye getirilme çabalarını sekteye uğratıyor.

Ana ihracatı -yasadışı uyuşturucu dışında- kuru meyve ve el yapımı halılar olan bir ekonominin yapısal reformlar olmadan bu krizden çıkmasına neredeyse imkansız gözüyle bakılıyor. Yeni hükümetin net bir ekonomik planının olmaması da bu noktada halkı karamsarlığa itiyor.

Paylaşın

AİHM, Nazlı Ilıcak’ın İfade Hürriyetinin İhlal Edildiğine Hükmetti

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Gazeteci Nazlı Ilıcak’ın ifade hürriyetinin ihlal edildiğine hükmederek Türkiye’yi haksız buldu. Bire karşı 5 oyla alınan kararda Türkiye 16 bin euro para cezasına çarptırıldı.

Haber Merkezi / Gazeteci Ilıcak’ın 2017 yılında yaptığı başvuruyu bugün karara bağlayan AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin güvenlik ve özgürlük hakkıyla ilgili 5. maddesinin 1 fıkrası ile ifade ve düşünce özgürlüğüyle ilgili 10. maddenin Türkiye tarafından ihlal edildiğine hükmetti.

Gerekçeli kararda, “Ilıcak’ın terör örgütüne üye olma veya hükümeti devirmeye teşebbüs etme suçlarını işlemesinden şüphelenmek için hiç bir makul neden bulunmadığı” yorumu yapıldı.

Ilıcak’a yönelik suçlamalara eleştiri getirilen gerekçeli kararda, bu suçlamaların gazetecinin kaleme aldığı kamu yararına ve bilinen gerçekler ve olaylarla ilgili olduğu belirtilerek, gazetecinin hiç bir şekilde şiddeti övmediği ve desteklemediği ifade edildi.

Kararda uzun duruşma öncesi tutukluluk süresiyle gazetecinin yazma hakkı elinden alınarak, ifade ve düşünce özgürlüğünün de ihlal edildiği kaydedildi.

Nazlı Ilcak davasının geçmişi

Nazlı Ilıcak darbe girişiminin hemen ertesinde, 26 Temmuz 2016 tarihinde, “hükümeti devirmek, terör örgütü üyesi olmak ve terör örgütü propagandası” şüphesi temelinde Bodrum’da gözaltına alınmıştı. İstanbul’da çıkarıldığı mahkeme tarafından 22 Eylül 2016 tarihinde hakkında tutukluluk kararı verilen Ilıcak’ın bu kararlara mahkemeler önünde yaptığı itirazlar reddedilmişti.

Ilıcak, İstanbul Savcılığının 11 Nisan 2017 tarihli iddianamesinde, “FETÖ/PDY medya yapılanması”nın kolu olarak gösterilen Can Erzincan TV kanalında program yönetmek ve Twitter hesabından bu örgütlerin darbe girişimiyle ilgisi olmadığı mesajları yaymakla” suçlanmıştı.

Bu iddianame temelinde 16 Şubat 2018 tarihinde müebbet hapis cezasına mahkum edilen Ilıcak hakkındaki karar 5 Temmuz 2019 tarihinde Yargıtay tarafından bozulmuş, dava İstanbul 26’ıncı Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. Ilıcak bu mahkeme tarafından, “örgüte üye olmamakla birlikte bilerek yardım” suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edildi.

Ancak Yargıtay 14 Nisan 2019’da bu kararı da bozdu. Ilıcak’ın sürekli uzatılan geçici tutukluluğuna, tutukluluk süresi göz önünde bulundurularak adli kontrol şartıyla 4 Kasım 2019 tarihinde son verildi. Hakkındaki yargı süreci ise hâlen devam ediyor.

Ilıcak bu süreçte “emniyet ve ifade özgürlüklerinin ihlali” temelinde 14 Kasım 2016 tarihinde Anayasa Mahkemesine (AYM) bireysel başvuruda da bulunmuş, ancak başvurusu  AYM tarafından geri çevrilmişti.

Paylaşın

AB, Schengen Bölgesinin Reformu İçin Yeni Proje Hazırladı

Avrupa Birliği Komisyonu Covid-19 salgını ve kaçak göçle mücadele sırasında yaşanan sorunları göz önüne alarak, Schengen bölgesi yönetiminin reformu için yeni bir proje hazırladı. Reform projesi, ilk kez bugün Avrupa Parlamentosu üyelerine kapsamlı bir şekilde anlatılacak.

Yeni proje, olağanüstü durumlar için Schengen bölgesi içinde siyasi karar alma mekanizmasını güçlendirmeyi ve üye ülkeler arasında daha iyi koordinasyon sağlanmasını amaçlıyor. AB, özellikle kaçak göç ve Covid-19 salgını sırasında getirilen yolculuk yasaklarından alınan dersler ışığında ortaya çıkan sorunların daha rahat aşılmasını hedefliyor.

AB’de iç sınırların kaldırılması ve serbest dolaşımı amaçlayan Schengen projesi, son yıllarda terör saldırıları, kitlesel göç ve son olarak salgın yüzünden önemli sorunlarla karşılaştı.

Basına sızan bilgilere göre reform özellikle kaçak göçle mücadele konusunda üye ülkelere daha fazla yetki veriyor. Buna göre, bir ülke kaçak göçmenlerin topraklarına girişini reddetme ve nereden geldiği açıksa bu kişileri o komşu ülkeye geri gönderme olasılığına daha fazla sahip olacak.

AB içinde kaçak göçle ilgili Dublin Sözleşmesi, üye ülkelere giren bütün kaçak göçmenlere sığınma hakkı başvurusu yapmak hakkı tanıyor. Dublin Sözleşmesi ve yeni reform önerilerinin nasıl birlikle ele alınacağı en fazla merak edilen konuların başında geliyor.

Reform projesinin diğer önemli maddesi ise Belarus ve Polonya arasında yaşanan göç sorununun araçsallaştırılması gibi durumlarda üye ülkeler tarafından ortak bir yanıt verilmesi için daha kapsamlı bir mekanizma oluşturulması teklifi.

Schengen neyi kapsıyor?

1995 yılında kurulan bu alan, kontrol ve kontrollere tabi tutulmadan sınırları geçmesine izin verilen 400 milyondan fazla vatandaşı kapsıyor. 27 AB üye devletinin 22’sinin yanı sıra İzlanda, Lihtenştayn, Norveç, İsviçre ve birkaç mikro ülkeyi içeren Schengen ile her gün 3,5 milyondan fazla insan sınırlar arasında sorunsuzca hareket ediyor.

Ne var ki yakın geçmişte iki olay Schengen’e ağır darbe vurdu ve imajını zedeledi. Bu iki krizden ilki 2015 göçmen ve mülteci akını diğeri de COVID-19 salgını oldu. Her iki krizde de birçok AB ülkesi, olağanüstü koşulların olağanüstü önlemler gerektirdiğini savunarak sınır kontrollerini yeniden başlattı.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın

‘Tarımda Üretici Enflasyonu’nda 34 Ayın Zirvesi

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Kasım 2021 Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi raporunu yayınladı. TÜİK verilerine göre Tarım-ÜFE aylık bazda yüzde 4,57, yıllık bazda yüzde 24,35 arttı. Böylece tarım ÜFE Mart 2019’dan sonraki en yüksek seviyeye geldi.

Endeks, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 21,22 artış gösterirken, on iki aylık ortalamalara göre ise yüzde 22,36 yükseldi. Böylece Mart 2019’dan sonraki en yüksek seviyeye geldi.

Sektörlerde bir önceki aya göre tarım ve avcılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 4,29, balık ve diğer balıkçılık ürünlerinde yüzde 5,73, ormancılık ürünleri ve ilgili hizmetlerde yüzde 12,09 artış gerçekleşti. Ana gruplarda bir önceki aya göre canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde yüzde 2,37 artış, tek yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 8,34 artış, çok yıllık bitkisel ürünlerde yüzde 1,81 azalış gerçekleşti.

Yıllık artışın düşük olduğu alt gruplar sırasıyla, yüzde 4,67 ile çeltik ve yüzde 5,07 ile üzüm oldu. Buna karşılık, yıllık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 105,21 ile lifli bitkiler, yüzde 43,03 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar ve  yüzde 36,63 ile canlı kümes hayvanları ve yumurtalar oldu. Bir önceki yılın aynı ayına göre en fazla azalış gösteren alt grup ise yüzde 14,19 ile turunçgiller oldu.

Bir önceki aya göre azalış gösteren alt gruplar sırasıyla, yüzde 18,99 ile tropikal ve subtropikal meyveler ve yüzde 0,57 ile yumuşak çekirdekli meyveler ve sert çekirdekli meyveler oldu. Buna karşılık, aylık artışın yüksek olduğu alt gruplar ise sırasıyla, yüzde 25,32 ile lifli bitkiler, yüzde 8,58 ile diğer ağaç ve çalı meyveleri ile sert kabuklu meyveler ve yüzde 7,40 ile tahıllar (pirinç hariç), baklagiller ve yağlı tohumlar oldu.

Kasım 2021’de, endekste kapsanan 90 maddeden, 25 maddenin ortalama fiyatında azalış olurken 6 maddenin ortalama fiyatında değişim olmadı. 59 maddenin ortalama fiyatında ise artış gerçekleşti.

Paylaşın

Yabancılara Konut Satışında Rekor!

Yabancılara yapılan konut satışları, kasım ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 48,4 artarak 7 bin 363’e yükseldi. Toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı ise yüzde 4,1 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2021 yılı kasım ayı konut satış istatistiklerini açıkladı. Buna göre, Türkiye genelinde konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 59,0 artarak 178 bin 814 oldu. Konut satışlarında İstanbul 31 bin 706 konut satışı ve yüzde 17,7 ile en yüksek paya sahip oldu.

Satış sayılarına göre İstanbul’u 17 bin 117 konut satışı ve yüzde 9,6 pay ile Ankara, 11 bin 116 konut satışı ve yüzde 6,2 pay ile İzmir izledi. Konut satış sayısının en az olduğu iller sırasıyla 36 konut ile Hakkari, 65 konut ile Ardahan ve 98 konut ile Bayburt oldu.

Konut satışları Ocak-Kasım döneminde bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 9,2 azalışla 1 milyon 265 bin 353 olarak gerçekleşti.

Türkiye genelinde ipotekli konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 61,0 artış göstererek 39 bin 366 oldu. Toplam konut satışları içinde ipotekli satışların payı yüzde 22,0 olarak gerçekleşti. Ocak-Kasım döneminde gerçekleşen ipotekli konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 55,4 azalışla 249 bin 270 oldu.

139 bin 448 konut el değiştirdi

Türkiye genelinde diğer konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 58,4 artarak 139 bin 448 oldu. Toplam konut satışları içinde diğer satışların payı yüzde 78,0 olarak gerçekleşti. Ocak-Kasım döneminde gerçekleşen diğer konut satışları ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 artışla 1 milyon 16 bin 83 oldu.

Türkiye genelinde ilk el konut satış sayısı, Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 52,0 artarak 55 bin 706 oldu. Toplam konut satışları içinde ilk el konut satışının payı yüzde 31,2 oldu. İlk el konut satışları Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 11,1 azalışla 384 bin 776 olarak gerçekleşti.

Türkiye genelinde ikinci el konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 62,4 artış göstererek 123 bin 108 oldu. Toplam konut satışları içinde ikinci el konut satışının payı yüzde 68,8 oldu. İkinci el konut satışları Ocak-Kasım döneminde ise bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 8,3 azalışla 880 bin 577 olarak gerçekleşti.

Yabancılara konut satışı: En çok satış İran vatandaşlarına

Yabancılara yapılan konut satışları Kasım ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 48,4 artarak 7 bin 363 oldu. Toplam konut satışları içinde yabancılara yapılan konut satışının payı yüzde 4,1 oldu. Yabancılara yapılan konut satışlarında ilk sırayı 2 bin 922 konut satışı ile İstanbul aldı. İstanbul’u sırasıyla bin 917 konut satışı ile Antalya, 428 konut satışı ile Ankara izledi.

Kasım ayında İran vatandaşları Türkiye’den bin 406 konut satın aldı. İran vatandaşlarını sırasıyla bin 75 konut ile Irak, 836 konut ile Rusya Federasyonu vatandaşları izledi.

Paylaşın

Asgari Ücret Toplantısı Erdoğan-Kavcıoğlu Görüşmesine Takıldı

Türk Lirası’nda dün yaşanan tarihi değer kaybının ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve kamu bankaları genel müdürleriyle yaptığı toplantı asgari ücret görüşmelerine yansıdı.

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre ‘bu hafta başında’ yapılacağı konuşulan asgari ücret görüşmeleri için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı taraflara henüz davet götürmedi.

Çakır haberinde konuyla ilgili “…Tarafların bir araya gelecekleri ardından da Saray’a gidecekleri, kararın burada açıklanacağı beklentisi de vardı. Dolardaki hızlı yükseliş toplantı planlarını da bozdu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dün Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati ve Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu’nun katılımıyla kamu bankalarının genel müdürleriyle İstanbul’da toplanması nedeniyle Asgari Ücret Tespit Komisyonu da beklemeye geçti” diye yazdı.

Asgari ücret şu an ne kadar ve nasıl belirleniyor?

Asgari ücreti, yasa gereği 5’er işçi, işveren ve hükümet temsilcisi olmak üzere 15 kişiden oluşan Asgari Ücret Tespit Komisyonu belirliyor. Komisyon, yeni asgari ücreti belirleme çalışmaları kapsamında dört kez toplanıyor.

Bakanlığın belirlediği üyelerden birinin başkanlık ettiği komisyon, en az 10 üyenin katılımıyla toplanıp, oy çokluğuyla karar veriyor. Oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın çoğunluğu sağladığı kabul ediliyor.

Şu an için brüt asgari ücret 3 bin 577 TL. Ancak işçinin bekar ve çocuksuz bir işçinin eline net 2 bin 825 TL geçiyor.

Yıllar bazında net asgari ücret rakamları ise şöyle:

  • 2019: 2020 TL
  • 2018: 1603 TL
  • 2017: 1404 TL
  • 2016: 1300 TL
  • 2015: 1 Ocak-949TL, 1 Temmuz: 1000 TL
  • 2014: 1 Ocak-846 TL, 1 Temmuz: 891 TL
  • 2013: 1 Ocak-773 TL, 1 Temmuz: 803 TL

Türkiye’nin asgari ücret gerçekleri

  • 2018’den bu yana devam eden ekonomik kriz, Covid-19’un yaratmış olduğu iş ve gelir kayıpları, son aylarda giderek tırmanan fiyat artışları geniş emekçi kesimlerin alım gücünü düşürdü ve pahalılığı en önemli toplumsal sorunlardan biri haline getirdi.
  • Türkiye OECD ülkeleri içerisinde en fazla haftalık çalışma saatine sahip ülkelerden bir tanesi. Ancak buna rağmen işçiler ekonomik büyümeden ve artan üretimden payını alamıyor.
  • Asgari ücret düzeyi şu an açlık sınırının altında. 10 bin TL’yi aşan yoksulluk sınırı ile asgari ücret arasında ise büyük bir uçurum var.
  • TL’nin hızla değer kaybetmesi nedeniyle asgari ücret dolar cinsinden son 15 yılın en düşük düzeyine geriledi.
  • Asgari ücret Türkiye’de ücretlerin alt sınırı olmaktan çıktı ve son yıllarda giderek ortalama ücret haline geldi.
  • Avrupa ülkeleri içinde asgari ücret civarında ücretle çalışanların oranının en yüksek olduğu ülke Türkiye.
  • Geniş kesimleri kapsayan asgari ücret üzerinde oldukça ağır bir vergi ve kesinti yükü söz konusu. 2021’de brüt asgari ücretten 750 TL’den fazla vergi ve kesinti yapıldı. Emekçiler tarafından ödenen dolaylı vergilerle asgari ücretin net harcanabilir kısmı daha da azalıyor.
Paylaşın

Saruhan Oluç: Büyük Bir Peşkeş Operasyonu Var

HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, “Büyük bir hırsızlık var ortada. Büyük bir peşkeş operasyonu var ortada. Bu operasyonu yürüten Merkez Bankası’dır. Ayıptır, günahtır; soruyoruz, bu halkın değerleri, zenginlikleri kimlere peşkeş çekiliyor? Açıklanmak zorundadır. Ülke yanıyor, birileri haksız kazanç peşinde” dedi.

Haber Merkezi / Saruhan Oluç, basın toplantısında, “Bu çökmüş olan 2022 bütçesi revize edilmeden AKP-MHP oylarıyla geçecek olursa, kabul edildiği andan itibaren kadüktür. Çökmüş bir bütçe ile karşı karşıyayız. Mutlaka revize edilmelidir. İktidar bu revizyondan kaçamaz.” ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası’nın son bir haftadaki müdahalelerinin başarısız olduğunu söyleyen Oluç, doların düşürülmesi ve ateşin söndürülmesi doğrultusunda kesinlikle sonuç alınamadığını belirtti.

Oluç “Ama birileri çok büyük haksız kazanç elde etmiştir. Merkez Bankası kendisinde olmayan dolarları satıyor. Merkez Bankası’nda dolar yok. Yüksek faizle borçlanıyor ve o dolarları satıyor, müdahale ederken bankaların emanet dolarlarını satıyor ve sonuç alamıyor. Dolarlar uçup gidiyor. Nereye?” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Genel Kurul’da bütçe görüşmelerinin sürerken TBMM’de düzenlediği basın toplantısında ekonomideki gelişmeleri değerlendirdi. Oluç’un açıklamaları şöyle;

Bütçe görüşmeleri Genel Kurul’da sürüyor. Bütçe hazırlandığı ve görüşüldüğü sırada dolar 9,27 idi. Şu anda 14 buçukta dalgalanıyor. Bu bütçenin tüm öngörüleri ve değerlendirmeleri çökmüştür. 9,27 nerede 14,5 nerede? Bu çökmüş olan 2022 bütçesi revize edilmeden AKP-MHP oylarıyla geçecek olursa, kabul edildiği andan itibaren kadüktür. Çökmüş bir bütçe ile karşı karşıyayız. Mutlaka revize edilmelidir. İktidar bu revizyondan kaçamaz.

“Merkez Bankası kendisinde olmayan dolarları satıyor”

Dolar bugün 14,60’ı gördü ve Merkez Bankası müdahaleye başladı. Duyuru yaptı müdahaleye başladık diye. Kısa süredeki dördüncü müdahale. 14.30’a indi, aradan biraz zaman geçti çıkmaya devam etti. Şimdi dalgalanıyor. Merkez Bankası’nın son bir haftadaki müdahaleleri başarısız olmuştur ve kesinlikle sonuç alınamamıştır, doların düşürülmesi, ateşin söndürülmesi doğrultusunda.

Ama birileri çok büyük haksız kazanç elde etmiştir. Merkez Bankası kendisinde olmayan dolarları satıyor. Merkez Bankası’nda dolar yok. Yüksek faizle borçlanıyor ve o dolarları satıyor, müdahale ederken bankaların emanet dolarlarını satıyor ve sonuç alamıyor. Dolarlar uçup gidiyor. Nereye?

“Büyük bir hırsızlık ve peşkeş operasyonu yapılıyor”

Büyük bir hırsızlık var ortada. Büyük bir peşkeş operasyonu var ortada. Bu operasyonu yürüten Merkez Bankası’dır. Ayıptır, günahtır; soruyoruz, bu halkın değerleri, zenginlikleri kimlere peşkeş çekiliyor? Açıklanmak zorundadır. Ülke yanıyor, birileri haksız kazanç peşinde.

Soruyoruz; Merkez Bankası son bir hafta içinde ne kadar döviz sattı? Piyasadan ne kadar faizle borçlandı? 100 bin dolar üstü dolar bozduranlar kimlerdir? 100 bin dolar üstü dolar satın alanlar kimlerdir? Kime peşkeş çekiyorsunuz dolarları? Bu soruların cevabı verilmezse,  her biri yargılama konusu olacaktır günü geldiğinde. Çok açık bir şekilde söylüyoruz.

“Ahlaksızlık neymiş Sayın Kurtulmuş, açıklayın şimdi!”

Bakın, Numan Kurtulmuş’un yaptığı ‘ahlaksızlık’ açıklamasıyla bu yaşananları karşılaştıralım. Ahlaksızlık neymiş Sayın Kurtulmuş, açıklayın şimdi. Ahlaksızlık; kimin olduğu belli olmayan alım satımlarla büyük ve haksız kazançlar elde etmektir. Ve sizin iktidarınız bunu yapmaktadır.

Bu iktidara güven kalmamıştır. Halk, iktidara güvenmiyor, ekonomi politikalarına ve  söylemlerine güvenmiyor. Halk TL’ye güvenmiyor. Az buçuk birikimlerini koruyabilmek için çaresizce ne yapacağını arıyor. Her gün, her an yoksullaşıyor.

Geçmişte haftada bir devalüasyon oluyordu. Şimdi yarım saat, 45 dakikada bir devalüasyon oluyor. Yönetemiyorsunuz. Eğer bugün döviz mevduatları bankalarda yüzde 62’ye ulaşmışsa, 2001 krizinden sonraki en büyük noktaya ulaşmışsa, bu iktidara duyulan güvensizlikten kaynaklıdır. İktidarın uluslararası alana ve topluma güven vermiyor olmasıdır esas nedeni.

“Nebati, kendilerine güvenilmediğini itiraf ediyor”

Bu koşullarda ateş gittikçe büyürken, yeni Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati açıklamalar yapıyor.

Bizim modelimiz Çin, Güney Kore modeli değil Türk tipi ekonomi modeli diyor. Yapmayın. Türk Tipi Başkanlık Sistemi icat ettiniz. Bu ucube Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi  Türkiye’yi bu hale getirdi. Batırdı. Ne hukukun üstünlüğünü, ne kuvvetler ayrılığını, ne denge denetleme mekanizmalarını bıraktı, ne de ekonomiyi. Şimdi bir de Türk tipi ekonomi modeli yaratacaksınız. İnsanlara korku salıyorsunuz bu ettiğiniz laflarla.

Sayın Nebati diyor ki; çok hızlı düzelecek ekonomi, yeter ki bize güvenilsin. İşte itiraf. İktidara güvenilmediğini itiraf ediyor. Evet, biz de söylüyoruz; iktidarınıza, ekonomi politikalarına güven kalmadı, diyoruz. Bakan da, yeter ki, bize güvenilsin diyor. İnanmayanların,  güvenmeyenlerin sayısının her geçen gün arttığı bir Türkiye’yle karşı karşıyayız.

“Ekmek kuyrukları oluşuyor, ekonomi modelimiz başarısız olursa üzülürüm diyor”

Bakan Nebati, “dışarıdan herhangi bir saldırı yok” diyor. Hani dış güçlerdi? Meclis’te araştırma önergesi indirdik, dış güçleri araştıralım dedik, reddettiniz. Hani dış güçler diyordunuz. Genel Başkanınız Recep Tayyip Erdoğan, ‘dış güçler’ diye konuşup, duruyordu. Bakan Nebati şimdi, “saldırı yok, çok net olarak söylüyorum” diyor.

Haklı çıktık yine değil mi? Dış güçler yok, sizin yanlış ekonomi politikalarınız, yanlış attığınız adımlar var. Esas mesele bu.

Sayın Nebati, “model başarısız olursa üzülürüz” diyor. Üzülmeyi bırakın, kahredin kendinizi. Sizin ekonomi modeliniz zaten başarısız. Bu başarısızlık bu ülkede milyonlarca emekçiyi, işçiyi, çiftçiyi, köylüyü, esnafı, milyonlarca engelliyi, emekliyi, kadını, genci hepsini perişan etmiş durumda. İnsanlar kan ağlıyor. Ekmek kuyrukları oluşuyor,  ekonomi modelimiz başarısız olursa üzülürüm diyor. Üzülmek yetmez, kendinizi kahredin diyoruz. Böyle bir hakkınız var mı? İnsanların bu hale gelmesinden, pahalılığın ve işsizliğin zirve yapmasından dolayı, ortaya çıkan sonuçlar karşısında üzüleceksiniz öyle mi. Kabul edilemez bu.

“Siz biterseniz, Türkiye toplumu kazanacak”

Sayın Nebati, ‘despotik yönetim anlayışım yok’ diyor. Kime söylüyorsunuz bunu? Kimin despotik yönetim anlayışı vardı. Geçmiş bakanlarınıza mı söylüyorsunuz? Lütfü Elvan’ı, Berat Albayrak’ı mı kast ediyorsunuz? Yoksa Genel Başkanınızı mı kastediyorsunuz?

Dünya alem biliyor ki, despotik yönetim anlayışı Erdoğan’dadır. Kiminle hesaplaşıyorsunuz? İşte bu da bir itiraf.

Son olarak diyor ki, “Bitersek hep beraber biteceğiz, kazanırsak hep beraber kazanacağız” Öyle mi? AKP-MHP iktidarı bitince hep beraber bitmiş olmayacağız. AKP-MHP koalisyonu bitecek,Türkiye bitmeyecek, siz Türkiye değilsiniz. Bitersek hep beraber biteceğiz lafı doğu değil.

Biterseniz, Türkiye toplumu kazanacak. Emekçisi, işçisi, köylüsü, çiftçisi, kadını, genci, emeklisi, esnafı kazanacak. Siz biterseniz onlar kazanacak. Sizin siyasi bekanızla ülkenin bekası arasında bir ilişki yok. “Aynı gemideyiz” mantığıyla söylüyorsanız, gemi batmasın diye söylüyorsanız; sizin kaptan ve yardımcı kaptanlar gemiyi batırıyor, burnu aşağı doğru gidiyor geminin. Gemiyi batırmamak için kaptanı ve yardımcılarını değiştirmek gerekiyor. Siz Erdoğan’ı kastederek, ‘onun sözünden çıkmam’ diyorsunuz ya. İşte ancak kaptanı ve yardımcılarını değiştirirsek gemiyi kurtarırız. Siz biterseniz bu ülkenin yoksulları, halkları rahatlayacak. Kurtulacak.

“Yeni bir kriz durumuyla karşı karşıyayız”

Biraz evvel haberlere düştü. Tayyip Erdoğan, Merkez Bankası Başkanı ve kamu bankaları genel müdürleri ile görüşecekmiş. Bu ne demek? Hani Merkez Bankası bağımsızdı? Şimdi kamu bankalarının müdürlerine ve Merkez Bankası Başkanına ekonomik direktifler verilecek demek. Yeni bir kriz durumuyla karşı karşıyayız. Daha beter hale getireceksiniz ekonomiyi.

Biraz rahatlamanın yolu, elinizi ekonomiden çekmektir. Susun, kameralardan uzak durun, bu ülkenin Saraydan yöneltilemeyeceği, bu ülke ekonomisinin Saraydan yönetilemeyeceği, tek adam yönetimiyle sürdürülemeyeceği ortaya çıkmıştır. Bu görüşme de ekonomiyi daha sıkıntılı durumlara yuvarlayacaktır.

Akla zarar modeller öneriyorsunuz, buna yeni ekonomi modeli diyorsunuz. Bu yeni deği. Bu ekonomi modeli, 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra, Kenan Evren’in tank paletleriyle uyguladığı ekonomi politikalarıdır. Siz şimdi askeri diktatörlük dönemi ekonomi modeline geri döndünüz. 80’lerdeki ekonomik krizlere, 1994-2000 ve 2001 krizlerine o ekonomik model neden oldu. Banker skandalları, hayali ihracatlar, devalüasyonlar o model yüzünden yaşandı. Siz şimdi o modeli yeni diye satıyorsunuz. Aynı suda iki kere yıkanılmaz. Ortada yeni bir ekonomi modeli yok. Siz bu uygulamalarınızla Türkiye’yi daha ciddi bir krize sürükleyeceksiniz.

“2022 bütçesi kabul edilmeden çökmüştür”

Eskiden bir gecede açıklanan devalüasyon, şimdi saatler içinde ortaya çıkıyor. Bugün bunun en somut örneğini yaşıyoruz. Daha geçen gün Merkez Bankası yıl sonu dolar tahminini 9.95’ten 13,77’ye çıkarmıştı. O zaman, bir hafta sürmez bu tahmin dedik. Ne oldu? Bugün 14.60 seviyelerini gördü. O yıl sonu dolar tahmini de tutmuyor. O Merkez Bankası Başkanı necidir? Neye göre yapıyor tahminleri? Daha geçen hafta 12 aylık tahmini 15.56 diye açıkladı, bugün dolar 14.60’larda. Merkez Bankası Başkanı’na sesleniyoruz. İstifa edemiyorsunuz, affınızı isteyin. Daha fazla orada durmayın.

Tekrar vurguluyoruz. Bu bütçe kadük hale gelmiştir. Bu bütçe revize edilmelidir. Bu bütçe bu haliyle kabul edilirse, orta vadeli plan ve Merkez Bankası tahminleri gibi çökmüştür.

“Sosyal medya olmasaydı, AKP’nin pudra şekeri düzenini toplum öğrenemeyecekti”

Geçen gün dedi ki, AKP Genel Başkanı Erdoğan, “Sosyal medya demokrasiye tehdittir.”  Şimdi sosyal medyayı neden hedef aldığınızı biz çok iyi biliyoruz.

Sosyal medya olmasaydı;

AKP’nin pudra şekeri düzenini bu toplum öğrenemeyecekti.

Sedat Peker’in ifşa ettiği çete ve mafya ilişkilerine ve suçlarına ilişkin, iktidar içindeki bakanların mafya iltisaklı durumuna ilişkin bilgileri toplum öğrenemeyecekti.

Mafyanın otellere, kamu arazilerine nasıl çöktüğünü, bunların nasıl ucuza kapatıldığını bu toplum öğrenemeyecekti.

İçişleri Bakanı Soylu’nun suçlarını bu toplum öğrenemeyecekti.

Soylu’nun suçlularla ortaya çıkan fotoğraf albümünü bu toplum öğrenemeyecekti.

Sokakta, karakolda, cezaevlerindeki işkenceyi, baskıyı bu toplum öğrenemeyecekti.

Toplumsal muhalefete, öğrencilere, emekçilere yönelik kolluk şiddetini bu toplum öğrenemeyecekti.

Sarayın yolsuzluklarını, şatafatını, israfını öğrenemeyecekti bu toplum.

Pandora Papers belgelerini, yurt dışına kaçırılan paraları duymayacaktı.

Sarayda düğme ilikleyen yüksek yargı üyelerini göremeyecekti.

Erkek şiddeti sonucunda can veren kadınların çığlıklarını duymayacaktı.

İzmir il binamızda katledilen Deniz Poyraz’ın katilinin ilişki ağını toplum duymamış olacaktı.

Yani sosyal medya olmamış olsaydı, bu toplum iktidarın dipsiz medyasının dipsiz yalanlarıyla baş başa kalacaktı. Siz onun için sosyal medyayı demokrasi düşmanı ilan ediyorsunuz. Sosyal medyayı susturmak için hazırlık içinde olduğunuzu biliyoruz, bunu asla kabul etmeyeceğiz.”

Paylaşın

İzmir Tabip Odası’ndan ‘Omicron Varyantı’ Uyarısı

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın Türkiye’de tespit edilen altı Omicron vakasından beşinin İzmir’de tespit edildiğini açıklaması üzerine İzmir Tabip Odası daha bulaşıcı olduğu belirtilen bu yeni varyanta karşı önlem alınması yönünde uyarıda bulundu.

İzmir Tabip Odası’nın internet sitesinde yapılan yazılı açıklamada, omicron varyantının klinik seyri, bulaşıcılığı ve bağışıklıktan kaçabilme yeteneği konularındaki bilgilerin hala kısıtlı olduğuna dikkat çekilerek, “ilk izlenimlerin hızlı bir yayılım gösterdiği, ancak antikorları olan kişilerdeki klinik seyrinin deltaya kıyasla daha hafif olabileceği şeklinde olduğu” vurgulandı.

Yapılan çalışmaların iyileşenlerde, aşı olanlarda ya da üçüncü doz uygulamaları ile elde edilen antikorların omikrona karşı aktivitelerini bir ölçüye kadar koruduklarını gösterdiğine işaret edilen açıklamada, “Deltaya karşı 6 kata kadar daha bulaşıcı olduğu hesaplanan omikronun toplumdaki yayılımının, antikorlardan kaçma yeteneğiyle kolaylaşabileceği öngörülmektedir” denildi.

Sekiz maddelik önlem listesi

İzmir Tabip Odası yönetim kurulu adına yapılan yazılı açıklamada, mevcut gelişmelerin Omicron varyantının tetikleyeceği yeni bir dalgaya neden olabileceğine işaret edilerek şu önerilerde bulunuldu:

– Kamuya açık ortamlarda maske, mesafe, hijyen başta olmak üzere kişisel korunma önlemlerine uyumun denetimi artırılmalı.

– Kontrolsuz kalabalıkların oluşumuna yönelik önlemler alınmalı. Çalışma ortamları, sosyal etkinlikler, toplu taşımda bu önlemlere uyum denetimi sağlanmalı.

– Kapalı ve kalabalık ortamlara girmek isteyen 18 yaş üzeri yetişkinlerin Covid-19’a karşı yeterli düzeyde bağışık olduğunu gösteren bir sistem oluşturulmalı.

– Vakaların erken saptanmasına yönelik olarak yaygın test yapılması ve hızlı antijen testleri uygulamaya sokulmalı.

– Pozitif vakaların sağlıklı olanlardan ayrılması ve yakın temaslıların gerçekten tespiti ve karantinaya alınarak izlenmesi için ciddi bir filyasyon sistemi oluşturulmalı, bu uygulamalar için sağlık çalışanları desteklenmeli.

– Virüs yayılımının hızının kesilmesi ve özellikle ağır hastalıktan korunmayı sağlamak için aşılama oranları yükseltilmeli. Aşı olmayanlara yönelik çabalar arttırılmalı, eksik aşılar tamamlanmalı ve hatırlatma dozları yapılmalı.

– Özellikle risk altında olan özel gruplar yeniden belirlenerek koruma altına alınmalı.

– Salgının toplumun tüm bileşenlerini içerecek şekilde koordinasyon içinde yönetilebilmesi için planlama, uygulama, denetleme ve değerlendirme çalışmalarına başta sağlık olmak üzere ilgili tüm meslek ve emek örgütleri ile akademisyenler dahil edilmeli.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

CHP’li Özel’den Cumhurbaşkanı Adaylığı Açıklaması

Ordu’da partisinin il örgütü tarafından düzenlenen bir toplantıda konuşan CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, kamuoyunun merakla takip ettiği CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı tartışmalarına ilişkin açıklamada bulundu.

CHP’li Özel, “Sizi temin ederim, cumhurbaşkanı adayımızı öğrendiğinizde şunu söyleyeceksiniz; ‘Bunu ben değil de bulunduğu makamdan bu partinin kurucusu görseydi, duysaydı diyecek ki; işte benim cumhuriyetimin 100’üncü yılı işte benim cumhurbaşkanım” diye konuştu.

Parti tabanına seslenen Özel, adayın açıklandığı güne kadar aday tartışmalarına devam edilmemesini istedi ve “Çünkü o bizi parti içerisinde de içe dönmeye, ittifakta da sanki boşu boşuna bir şey tartışmaya götürür” dedi.

Özel konuşmasına şöyle devam etti: “Sonunda bir masa kurulacak, liderler kendi yönetim kurullarından oluşan aldıkları yetkiyle bir araya gelecek, belki birkaç kez oturacaklar, en doğru kararı vererek cumhuriyetin 2’nci yüzyılında Türkiye’yi yeniden demokrasiye taşıyacak.”

Paylaşın

Sağlık Çalışanları 15 Aralık’ta Greve Gidiyor

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), Devrimci Sağlık İşçileri Sendikası (Dev Sağlık-İş), Genel Sağlık ve Sosyal Hizmet Kolu Kamu Çalışanları Sendikası (Genel Sağlık-İş) ile Birinci Basamak Sağlık Çalışanları Birlik ve Dayanışma Sendikası 15 Aralık’ta greve gideceğini açıkladı.

Grev günü aciller dışında sağlık hizmeti sunulmayacağı belirtildi. Sendikalar, grev kararını sağlık çalışanlarının gelirleri ve özlük hakları ile ilgili düzenleme içeren ve TBMM’deki tüm partilerin oybirliğiyle getirilen yasa tasarısının “Meclis içtüzüğüne aykırı biçimde geri çekilmesi” üzerine alındığını bildirdi.

Bugün TTB’de düzenlenen basın açıklamasında konuşan TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, “İktidar bilmelidir ki; taleplerimiz kabul edilmediği, sağlık çalışanlarının çalışma ve yaşam koşullarını düzeltecek bir düzenleme hızla Meclis’e getirilmediği takdirde eylemlerimiz devam edecektir” dedi.

TTB, grev sonrasında baskı ve idari soruşturmalar karşısında birliğin ve odaların hukuk büroları olarak sağlık çalışanlarına gerekli hukuki desteğin de sağlanacağını belirtti.

Basın toplantısında grevin amaçları şu şekilde açıklandı:

  • “Koruyucu sağlık hizmetlerini savunmak içindir.
  • “Emekliliğe de yansıyacak yaşanabilir temel ücret talebimiz içindir.
  • “Güvencesiz, gerçekdışı bahanelerle işimizden edildiğimiz ve köleliği dayatan çalışma koşullarına son verilmesi, güvenceli çalışabilme talebimiz içindir.
  • “Şiddete karşı etkili yasa, güvenli işyerleri, sağlıklı çalışma ortamları talebimiz içindir.
  • “COVID-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılması içindir,
  • “Ağır ve tehlikeli işler kapsamında faaliyet yürüten tüm işkolu emekçileri için 5 yıla 1 yıl yıpranma payı verilmesi; ek göstergelerin 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesi içindir.”
Paylaşın