Tunç Soyer’den Cumhurbaşkanı Adaylığı Açıklaması

Cumhurbaşkanlığı tartışmalarına yönelik açıklamada bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “CHP içinden bir aday ismi önerilecekse, önceliğin Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na verilmesi uygun olur” dedi.

Cumhuriyet’ten Tuncay Mollaveisoğlu’na konuşan Soyer, cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları hakkında değerlendirmelerde bulundu.

“‘Cumhurbaşkanı adayı kim olmalı?’ sorusu ülkenin gündeminde… Muhalefet partileri ‘isim için erken’ diyor. Siz ne düşünüyorsunuz?” sorusuna Soyer, “Ülkemizin yeniden demokratik bir zemine oturması, hak ve özgürlükler adına evrensel standartların hâkim kılınması, yargı bağımsızlığının güvence altına alınması ve çarşı-pazarı yangın yerine çeviren ekonomik çöküşe son verilmesi açısından Millet İttifakı’nın attığı adımları son derece önemli buluyorum. Ama bugünün meselesi adayın kim olacağı değil, sistemin nasıl kurulacağıdır. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun birleştirici tavrı ve öncülüğüyle altı lideri aynı masada toplayan kararlılık, elbette ilerleyen süreçte aday isminin belirlenmesi noktasına da ulaşacaktır” dedi.

İBB Başkanı Soyer, şöyle devam etti:

“Bu aşamadan sonra özellikle bizler gibi makamı gereği daha fazla sorumluluk sahibi olması gereken kişilerin gönlümüzden geçen isimleri zikrederek liderleri de zor durumda bırakmaması daha doğru olur. Zaten Millet İttifakı’nın dışında kalan unsurlar bu konuyu neredeyse her gün gündeme getirip ekranlara taşıyor. Ben bu tuzağa düşülmemesi gerektiği inancındayım.”

Tunç Soyer, “Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanı adaylığına nasıl bakıyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıt verdi: Eğer CHP içinden bir aday ismi önerilecekse, önceliğin Genel Başkan Kılıçdaroğlu’na verilmesi uygun olur.

Paylaşın

ABD Neden Ukrayna’ya Asker Göndermiyor?

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın Ukrayna karşısındaki saldırgan tutumu konusunda ciddi diplomatik çaba harcadı. ABD yönetimi haftalarca Rusya’nın yaklaşan işgali hakkında uyarılar yaptı ve uluslararası düzenin tehlikede olduğunu söyledi, ki bunun doğru olduğu kanıtlandı.

Fakat Biden aynı zamanda, her ne kadar Rusya net bir şekilde istekli olsa da, ABD’nin savaşmak istemediği konusunda net bir tavır sergiledi. İş o noktaya gelirse de, ABD vatandaşlarını kurtarmak için bile Ukrayna’ya güç göndermeyi reddetti. Dahası ülkede askeri danışman ve gözlemci olarak görev yapan birlikleri geri çekti.

Fakat ABD’nin en önemli dış politika krizinde bu kırmızı çizginin sebebi ne?

Ulusal güvenlik çıkarı yok

Öncelikle Ukrayna Amerika’nın komşusu değil ve orada bir ABD askeri üssü bulunmuyor. Stratejik petrol rezervleri ya da ticaret ortaklıkları da yok.

Ancak herhangi bir ulusal çıkar bulunmaması, geçmişte eski başkanları, başkaları adına asker ve para kullanmaktan alıkoymamıştı.

Başkan Bill Clinton 1995’te Yugoslavya’nın çöküşünü takip eden savaşa askeri olarak müdahale etti. Keza 2011’de Barack Obama, Libya iç savaşında büyük ölçüde insani ve insan hakları temelinde aynısını yaptı.

Eski Başkan George W Bush 1990’da hukukun üstünlüğünü savunarak Irak’ı Kuveyt’ten kovmak için kurduğu uluslararası koalisyonu haklı çıkardı. Biden’ın üst düzey ulusal güvenlik yetkilileri, Rusya’nın uluslararası barış ve güvenlik ilkelerine yönelik tehdidini tanımlarken benzer bir dil kullandı. Ancak, askeri operasyonlar değil, ekonomik yaptırımlar yoluyla cevap vereceklerini söylüyorlar.

Biden askeri müdahale yapmıyor

Bunun ABD Başkanı Biden’ın müdahaleci olmayan yapısıyla ilgisi var.

Biden 1990’larda Balkanlar’daki etnik çatışmalarla başa çıkmak için ABD askeri harekâtını desteklemişti. Ardından 2003’te Amerika’nın talihsiz Irak işgali için oy verdi. Fakat o zamanlardan bu yana ABD askeri gücünü kullanma konusunda daha ihtiyatlı hale geldi.

Obama’nın Libya’ya müdahalesine ve Afganistan’a asker göndermesine karşı çıktı. Ardından gelen kaos ve insani felakete rağmen, ABD güçlerinin geçen yılki Afganistan’dan çekilmesini kararlılıkla savunuyor.

Ayrıca 20 yıldır yanında çalışan ve onun dış politikasını şekillendiren üst düzey diplomatı Antony Blinken ulusal güvenliği askeriyeden çok iklim değişikliği ve küresel hastalıklarla mücadeleyle, ve Çin’le rekabetle ilgili olarak tanımlıyor.

Ayrıca Amerika halkı da savaş istemiyor.

AP-NORC’nin ABD’de yakın tarihte yaptığı bir ankete katılanların yüzde 72’si, ABD’nin Rusya-Ukrayna savaşında küçük bir rol oynaması veya hiç oynamaması gerektiğini söyledi.

Biden’ın, ara seçimler yaklaşırken dikkat etmesi gereken şey, artan enflasyon başta olmak üzere, ekonomik sorunlar.

Biden, Ukrayna’da Amerikan ve Rus birlikleri arasında doğrudan bir çatışma olması riskini alarak “dünya savaşı” kıvılcımı yaratmak istemiyor ve bu konuda oldukça açık.

Biden bu ayın başlarında NBC’ye yaptığı konuşmada, “Bir terör örgütüyle uğraşmıyoruz, dünyanın en büyük ordularından biriyle uğraşıyoruz. Bu çok zor bir durum ve işler hızla çılgına dönebilir” dedi.

Sorumluluğu yok

ABD’yi bu riski almaya zorlayan bir anlaşma yükümlülüğü yok. Herhangi bir NATO ülkesine yönelik bir saldırı, herkese yönelik bir saldırıdır, ancak Ukrayna NATO ülkesi değil.

Blinken, Amerikalıların bu kadar hararetle övdükleri değerler için neden savaşmayacaklarını, Ukrayna’nın NATO üyesi olmamasına bağlıyor. Çatışmanın Putin’in Ukrayna’nın NATO’ya girmesini istememesi ve NATO’nun buna karşı çıktığı için başlaması da büyük bir ironi.

Harvard Üniversitesi profesörü ve dış politika uzmanı Stephen Walt, ABD ve diğer NATO ülkeleri Ukrayna’ya herhangi bir askeri güç göndermezken, bu ülkeyi NATO üyesi yapmama konusunda Rusya ile uzlaşmaya varmamasının bir anlam ifade etmediğini belirtiyor.

Biden aslında Ukrayna ve Rusya sınırındaki NATO üyesi ülkeleri desteklemek için Avrupa’ya asker gönderiyordu ve halihazırda var olanları yeniden konuşlandırıyordu.

Ancak bu hafta Ukrayna’nın işgali, kazara ya da Rusya tarafından kasıtlı olarak daha geniş bir savaş olma ihtimaline dair endişeleri artırdı.

Rusya’nın kasıtlı olarak bunu istemesi NATO’nun karşılıklı savunma taahhüdünü harekete geçirecektir ve bu ABD kuvvetlerini bir savaşa çekebilir.

Çünkü Biden, “NATO ülkelerine girerse, müdahil olacağız” dedi.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Vatandaşın En Önemli Sorunu ‘Hayat Pahalılığı’

Mehmet Ali Kulat’ın başkanı olduğu MAK Araştırma Şubat ayı içerisinde yapılan son seçim anketi sonuçlarını kamuoyuna duyurdu. Ankette, vatandaşın en önemli sorunu yüzde 54’le hayat pahalılığı.

5 bin 750 kişinin katıldığı anket sonuçlarına göre Millet İttifakı seçim yarışını önde götürürken, Cumhur İttifakı’nda oy kaybının devam ettiği gözlemleniyor.

Ankete katılanlara “Yarın seçim olsa oyunuzu hangi partiye verirsiniz” sorusu sorulurken verilen cevaplara göre AK Parti’nin oy oranı yüzde 31,1, CHP’nin oy oranı yüzde 25,5, İYİ Parti’nin oy oranı yüzde 14,8 gözüken MHP’nin oy oranı ise yüzde 7,2 olarak hesaplandı.

Ankette en dikkat çeken unsurlardan birisi de önceki anketlerde yüzde 8-12 aralığında olan kararsızların yüzde 5’e (287 kişi) kadar gerilemesi oldu.

Son 6 ayda iktidara karşı bakış açışı ankete katılanların yüzde 46’sında olumsuz yönde değişirken, yüzde 44’ünde herhangi bir değişiklik göstermemiş. Son 6 ayda iktidara karşı görüşü olumlu yönde değişenlerin oranı ise yüzde 2.

Yarın bir seçim olsa son seçimde oy verdiği partiye tekrar oy vereceğini söyleyenlerin oranı yüzde 45 çıkarken, aynı partiye oy vermeyeceğini söyleyenler yüzde 48 oldu.

İlk seçimde hangi ittifakın cumhurbaşkanı adayına oy vereceği sorulan katılımcıların yüzde 38’i Millet İttifakı, yüzde 36’sı ise Cumhur İttifakı cevabı verdi. Adaya göre tavrını belirleyecek olanların oranı ise yüzde 12 çıktı.

Paylaşın

Zelenskiy: Rusya, Bizimle Konuşmak Zorunda Kalacak

Ulusa sesleniş videosu yayımlayan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, hem Ukraynaca hem de Rusça olarak Rusya’ya ateşkes çağrısı yaptı. Zelenskiy, “Rusya eninde sonunda çatışmaların ve bu işgalin nasıl durdurulacağı konusunda bizimle konuşmak zorunda kalacak” dedi.

Haber Merkezi / Konuşma ne kadar erken başlarsa, Rusya’nın kayıplarının o kadar az olacağını belirten Zelenskiy, saldırılar durana kadar ülkelerini savunmaya devam edeceklerini söyledi. Ukraynalı lider gece saatlerinde yaptığı konuşmada Kiev’den ayrılma niyeti olmadığını ve şu anda Rusya’nın bir numaralı hedefi olduğunu bildiğini söylemişti.

Ukraynalı lider, gün doğumu öncesinde çok sayıda füze saldırısının olduğu yönündeki haberleri de doğruladı. Füze saldırılarının yerel saatle sabaha karşı 04.00’te başladığını bildiren Zelenskiy, Rusya’nın saldırılarının hem askeri hem de sivil bölgeleri hedef aldığını da sözlerine ekledi. Zelenskiy, “Bu sabah da ülkemizi tek başımıza savunuyoruz. Dün olduğu gibi, dünyanın en güçlü birlikleri uzaktan izliyor” dedi.

Rusya ise daha önce sivilleri hedef aldığı iddialarını reddetmişti. Ancak daha önce de bildirdiğimiz üzere, gece saatlerinde Kiev’de patlama sesleri duyulmuştu. Sivillerin yaşadığı bir binaya da bir füzenin isabet ettiği görülmüştü.

Öte yandan Ukrayna ordusu tarafından yapılan açıklamada, başkent Kiev’in kuzeybatısında Rus güçlerle çatışmalar yaşandığını bildirildi. Açıklamada, “Ukrayna silahlı kuvvetlerine mensup hava birlikleri Dimer ve Ivankiv yerleşim yerlerinde savaşıyor” ifadesi kullanıldı. Dimer Kiev’e yaklaşık 45 kilometre, Ivankiv ise başkente 60 kilometre mesafede bulunuyor.

Ukrayna İçişleri Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada, son 24 saat içinde Rusya’nın sivillere ait 33 yeri bombaladığı belirtildi. Interfax’a konuşan Ukrayna İçişleri Bakanlığı yetkilisi Vadim Denisenko, “Rusya sivil hedefleri vurmadığını söylüyor ama son 24 saat içinde sivillere ait 33 hedef vuruldu” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’in danışmanı Mykhailo Podolyak, Ukrayna’nın Kiev yakınlarında iki seyir füzesini vurduğunu ve bir Rus uçağını düşürdüğünü açıkladı. Podolyak, Rusya’nın saldırılarının ikinci gününde bankacılık sisteminin işlediğini, ancak ülkenin hava sahasının ve limanlarının kapatıldığını açıkladı. Podolyak, Rusya’nın Kiev’e girerek, Devlet Başkanı Zelenskiy’i öldürmeyi hedeflediğini iddia etti.

BM: Ukrayna içinde 100 binden fazla kişi kaçtı 

Birleşmiş Milletler (BM) tarafından verilen bilgilere göre, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmaya başlamasının ardından 100 binden fazla kişi ülke içinde çatışmalardan kaçtı. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) Sözcüsü Shabia Mantoo, binlerce kişinin de Ukrayna’dan kaçtığını belirtti.

Ukrayna’nın komşularından Moldovalı yetkililer yaklaşık 4 bin Ukraynalı’nın geldiğini teyit etti. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Linda Thomas Greenfield, Ukrayna’daki çatışmalar nedeniyle 5 milyon civarında kişinin evini terk edebileceğini söylemişti.

Uluslararası Ceza Mahkemesi savcısından uyarı

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı Karim Khan, Ukrayna’daki durumu kaygıyla izlediğini belirtti. Savcı Khan, ülkedeki çatışmaların kendi yetki alanına girecek sonuçlar doğurabileceğini, Ukrayna’da soykırım, insanlığa karşı suç ve savaş suçu incelemeleri yapılabileceğini hatırlattı.

Paylaşın

Kabinede Revizyon Bekleniyor; Üç Bakanlıkta Görev Değişimi Olacak

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığındaki Kabine toplantısının önümüzdeki hafta yapılması bekleniyor. Ocak ayında yapılan toplantı sonrasında basına açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Adalet Bakanlığı’ndaki değişiklikle ilgili “Gerekirse kabinede yeni değişiklikler yapabiliriz” ifadesi iktidar kulislerini hareketlendirdi.

Euronews’ta yer alan habere göre; Kulislere göre aslında şubat ayında kabinede mini bir revizyon bekleniyordu ama olmadı. Bu mini revizyonda özellikle iki bakanlıkta değişim bekleniyor. Biri Dışişleri Bakanlığı diğeri de Sağlık Bakanlığı. Mart ayına ertelenen bu değişimin gerçekleşme ihtimali çok yüksek…

Ancak AK Parti kulislerinde konuşulanlara göre Sağlık Bakanlığı’nda yakın zamanda bir değişim beklenmiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Covid-19 öncelikli tehdit olmaktan çıkana ve yasaklar kalkana kadar Fahrettin Koca’nın görevine devam etmesinden yana olduğu konuşuluyor.

İbrahim Kalın’ın adı Kültür, Hakan Fidan’ın ise Dışişleri Bakanlığı için geçiyor

Uzun zamandan beri kamuoyunda değişimin konuşulduğu asıl bakanlık ise Dışişleri…

Mevcut Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun ayrılması durumunda yerine iki güçlü adayın ismi öne çıkıyor. Birincisi Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, diğeri ise Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mevlüt Çavuşoğlu’ndan memnun. Ancak Erdoğan, mevcut uluslararası konjonktürde Dışişleri Bakanlığı için daha aktif politika izleyen bir aktöre ihtiyaç olduğu düşüncesinde.

Buna da örnek olarak Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar gösteriliyor. Akar gibi dış politikada net ve belirleyici politikalar üreten bir ismin yeni dönemde Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturması planlanıyor.

En çok konuşulan isim MİT Başkanı Hakan Fidan. İki neden gösteriliyor. Fidan’ın Türkiye’nin dış politika uygulamasında Savunma Bakanı Hulisi Akar’la yakın çalışma içinde olması ve de Suriye, Libya, Afrika ve Azerbaycan gibi çok sayıda yerde Türkiye’nin dış politikasının sahadaki uygulayıcısı konumunda olması.

Diğer taraftan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Fidan’ın bir süre daha MİT Başkanlığı görevinde kalmasından yana olduğu belirtiliyor. İki nedenden dolayı.

İlki Gülen yapılanması ile uluslararası alandaki mücadelenin bitmediği, yani tehlikenin tam olarak geçmediği düşüncesi.

İkincisi ise PKK ile mücadele. Özellikle Suriye’nin kuzeyindeki kargaşa ve hem bu bölgede hem de Irak’ta zaman zaman PKK yöneticilerine yönelik gerçekleştirilen nokta atışı operasyonlarının kesintiye uğrayacağı kaygısı.

Hatırlanacağı üzere, Hakan Fidan 7 Haziran 2015’te yapılan genel seçimler öncesi milletvekili aday olmak üzere görevinden istifa etmiş ancak Erdoğan “Hakan Fidan’ın adaylığına olumlu bakmıyorum” demişti. Aday yapılmayan Fidan bir süre sonra da MİT’e geri dönmüştü.

Fidan, bakan yapılmazsa seçimden önce Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak atanacak

MİT Başkanı Hakan Fidan’ın görevine devam etmesi ve Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturmaması durumunda 2023 Haziran seçimlerinden önce kendisine daha önemli bir görev verileceği konuşuluyor.

İktidar kulislerine göre, bu görev icracı Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı olacak. Seçimden kısa bir süre önce yapılması dillendirilen bu atamanın, aynı zamanda Erdoğan’ın seçimi kazanmaya yönelik bir hamlesi olarak da okunabileceği konuşuluyor.

Dışişleri Bakanlığı koltuğunun Hakan Fidan’dan daha çok konuşulan ikinci adayı ise Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın.

Özellikle bir önceki Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump döneminden bu yana, ABD Dışişleri bürokrasisiyle kurduğu iletişim İbrahim Kalın’ı daha da öne çıkarıyor.

Ancak kulislere göre Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın planları arasında Kalın’a Dışişleri Bakanlığı koltuğundan çok, başka bir koltuğun verilmesi söz konusu.

Turizm ve Kültür Bakanlığı’nın ikiye ayrılıp, Kültür Bakanlığı’na İbrahim Kalın’ın atanacağı ifade ediliyor. İbrahim Kalın’ın adının geçtiği hem Dışişleri hem de Kültür Bakanlığı’na nasıl baktığı ise bilinmiyor.

Tarım Bakanlığı’na Kürt seçmenle bağ kuracak isim getirilecek

Değişimin beklendiği bir diğer bakanlık ise Tarım ve Orman.

Tarım ve Orman Bakanı Dr. Bekir Pakdemirli’nin yerine de konuşulan iki isim var. Birisi geçmişte de bu görevi yürüten Mehdi Eker, diğeri ise Ak Parti Dış İlişkiler Başkanı ve eski İçişleri Bakanı Efkan Ala.

Kulislere göre, iktidarın Tarım ve Orman Bakanlığı için düşündüğü iki isim de genel seçim öncesi Kürt seçmen için yatırım aracı olarak görülüyor. Yani bu koltukta oturacak bakanın, Kürt seçmenle bağ kurması beklentisi var.

Öncelikli isim olarak da Mehdi Eker öne çıkıyor. Ancak AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu teşkilatlarının hem de bazı milletvekillerinin Eker’e karşı itirazları olduğu konuşuluyor.

Erdoğan’ın yakın zamanda Batman’da gençlerle bir araya geldiği ve Kürtçe şarkılarla karşılandığı buluşmayı organize eden isim olan Mehdi Eker’e parti teşkilatlarının itirazının nedeni ise kendilerini tamamen yok sayıp, kayyımlarla hareket etmesi gösteriliyor.

Bu nedenle Efkan Ala’nın Tarım Bakanı olarak atanmasının sürpriz olmayacağı konuşuluyor. Ala’nın ismi bir süre önce de Sedat Peker söylemleri nedeniyle istifa edeceği iddia edilen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun yerine anılıyordu.

Hatta iktidar kulislerinde, Tarım Bakanlığı’na atanması durumunda Ala’nın bu koltukta uzun süre kalmayacağı, ilerleyen dönemlerde de İçişleri Bakanlığı’na atanabileceği de dillendiriliyor.

Paylaşın

AB, Rusya’ya Yeni Yaptırımlar Konusunda Uzlaştı

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması üzerine düzenlenen olağanüstü zirvede Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkelerin devlet ve hükümet başkanları kapsamlı yeni bir yaptırım paketi üzerinde uzlaştı. Yaptırımlar, enerji, finans ve nakliyat alanlarını kapsıyor.

Bunun yanı sıra bazı ürünlerin ihracatına ve Rus vatandaşlarına vize verilmesine sınırlamalar getirilmesi öngörülüyor. Alman haber ajansı dpa’nın edindiği bilgilere göre, finans sektöründeki yaptırımlar bankaların, AB finans piyasaları ile bağlantısının kesilmesini öngörüyor. Bu durumda, Rus bankalarının AB’den kredi alması veya kredi vermesi mümkün olmayacak. Ayrıca, Rus devlet kurumlarının hisselerinin AB içinde ticaretine de izin verilmeyecek, aynı yaptırımlar enerji sektörü için de geçerli olacak.

AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, yaklaşık altı saat süren ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin de video konferans aracılığıyla katıldığı toplantının ardından yaptığı açıklamada, AB içindeki bütünlüğe vurgu yaptı. “Uzlaşmamız bizim gücümüz” diyen von der Leyen, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Avrupa haritasını değiştirmeye çalıştığını, ancak bu noktada başarılı olmayacağını ifade etti.

SWIFT konusunda görüş birliği sağlanamadı

Ancak yaptırımlar üzerinde uzlaşma sağlanmadan önce zirvede yoğun tartışmalar yaşandığı belirtiliyor. Özellikle AB’nin doğusundaki ülkeler Rusya’ya yönelik daha sert yaptırımların uygulanmasını ve özellikle küresel ödeme sistemi SWIFT’ten çıkartılmasını istiyordu. AB’li diplomat çevrelerinden edinilen bilgilere göre, Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkartılması konusunda görüş birliği sağlanamadı. Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkartılmasının Rus ekonomisi açısından ağır sonuçları olacağı belirtiliyor.

Rusya’nın SWIFT sisteminden çıkartılmasına karşı olan ülkeler arasında Almanya ve Avusturya da yer alıyor. “Öncelikle geçen haftalarda hazırlanan yaptırım paketi çerçevesinde kalınmalı” diyen Almanya Başbakanı Olaf Scholz, gerektiğinde bunun da düşünülebileceğine işaret etti. Avusturya Başbakanı Karl Nehammer de, “SWIFT şu aşama öneriler arasında yer alan bir konu değil. Bunun nedeni de SWIFT’in askıya alınması Rusya Federasyonu’nu Avrupa Birliği’nden daha az etkileyecek olması” şeklinde konuştu. Nehammer, Rusya’nın kendine ait bir ödeme sistemi olduğunu ve SWIFT’ten çıkartılması halinde Rusya’nın Çin ödeme sistemine geçeceğini de sözlerine ekledi.

AB’li bir diplomatın verdiği bilgilere göre, İtalya, Kıbrıs ve Macaristan da, Rusya’nın SWIFT’ten çıkartılması için doğru zaman olmadığı konusunda Almanya ile aynı görüşü paylaştığını bildirdi.

Biden da yaptırımlar açıklamıştı

ABD Başkanı Joe Biden da, G7 ülkelerinin Rusya’ya karşı “yıkıcı bir yaptırım paketi” üzerinde anlaşmaya vardıklarını açıklamıştı. Biden ABD’nin Rusya’ya yaptırım kararlarını da kamuoyuyla paylaşmıştı. Söz konusu “sert yaptırımların” finans branşı ve teknoloji sektöründe yoğunlaşacağını söylemişti. Biden yaptırımların Rusya’nın toplam servetinin üçte birini tutan ve ülkenin en büyük ikinci bankası olan VTB Bank’ın da aralarında olduğu dört Rus kredi kuruluşunu hedef alacağını duyurmuştu.

Paylaşın

Karamollaoğlu: Muhalefetin Adayı Kılıçdaroğlu Da Olabilir Ama…

Muhalefetin cumhurbaşkanı adayının “seçilmesinde tereddüt edilmeyecek” bir aday olması gerektiğini ifade eden SP Lideri Karamollaoğlu, “O aday Sayın Kılıçdaroğlu olursa, o da olur. Ama iyi araştırılması, iyi etüt edilmesi gerekir” dedi.

Karamollaoğlu, kendisinin de katıldığı 6 muhalefet liderinin 12 Şubat’ta gerçekleştirdikleri “yuvarlak masa” toplantısıyla ilgili MHP lideri Bahçeli’nin “Masanın gizli ayağı HDP” yönündeki açıklamalarına ise “Bu doğrudan doğruya yalan” sözleriyle tepki gösterdi.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Gelecek Partisi, Demokrat Parti ve DEVA Partisi liderleri, pazartesi günü “güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışmasını geniş katılımlı bir toplantıyla kamuoyuna açıklayacak.

Toplantının ev sahiplerinden, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, “6’lı ittifaka” dönüşmesi beklenen muhalefetin yol haritası ve güncel siyasi gelişmelere ilişkin BBC Türkçe’den Ayşe Sayın’ın sorularını yanıtladı;

Siz Kasım ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı ziyaretinizde demiştiniz ki, “Anlaşmamakta anlaştık.” Ahlatlıbel toplantısındaki yuvarlak masadan kalkarken, hissiyatınız neydi?

Genelde herkesin hissiyatı olumluydu. Yani müsbet bir hava doğdu. Farklı fikirler kısmen gündeme getirildi ama biz hiçbir konunun detayına inmedik. Orada mesela Pazartesi günü yapacağımız toplantıdaki konuların hiçbirisine dokunmadık.

Peki o halde ne görüştünüz beş saat boyunca?

Ne yapacağız diye oturduk, konuştuk. Yemek yedik önce bir defa. Sonra da bu meselelere nasıl yaklaşalım meselesi daha çok gündeme geldi. İyi bir sohbet oldu doğrusu.

Genelde böyle bir birlikteliğe ihtiyaç olduğuna temas edildi. Hiçbir konunun üzerinde uzun uzun durulmadı. Sadece bu işin, bu çalışmaların devam etmesinde, bunun ileride somutlaşma aşamasına gelindiğinde detaydaki meselelerin de zaman içinde konuşulmasına karar verildi. Sürenin uzun olması, çok detaylı önemli konuların ayrı ayrı konuşulduğu manasına gelmiyor.

Bu yayımlanan metin ne ihtiva ediyorsa, aslında o konuşuldu sayılır. Metinde dikkat ederseniz herhangi bir detaya girilmedi.

‘İttifakın isminde değişiklik olmasını gerekli görmüyorum’

Sayın Davutoğlu, ittifakın yeni bir isim altında, yeni bir mekanizmayla oluşturulmasını önermişti. Bu, toplantı masasında nasıl konuşuldu? Sizin bu konuda görüşünüz nedir?

Yani Sayın Davutoğlu’nun böyle bir fikri var. “Bir değişiklik olur, topluma daha güzel bir mesaj verilir,” diye. Tabii farklı kanaatte olanlar da var. İsim de aslında kapsayıcı. Aynı zamanda ideolojik olmayan bir isim. Bundan dolayı da değişiklik olmasını ben şahsen gerekli görmüyorum. Ama o da gündeme geldi. Bizim içimizde de bazı arkadaşlar, “Bu ittifak içinde olmak ne kadar doğrudur, bu ittifaktan çıkılsa mı, yeni bir ittifak mı kurulsa, yeni bir perspektifle mi yaklaşılsa…” Bunlar zikrediliyor. Ama neticede bir konu üzerinde ittifak edilecek ve bir konu üzerinde yürünecek.

‘Geçiş sürecinde atılacak adımlar gündeme gelecek’

Size “5 benzemez” hatta artık “6 benzemez” diyenler var. İşte bir parti “İstanbul Sözleşmesi geri gelecek” diyor, siz farklı bakıyorsunuz, keza ekonomide farklı bakışlar var… 6 partili bir ittifak veya koalisyon iktidarında bu görüş ayrılıkları nasıl uyumlaştırılacak, endişesi yaratmaz mı seçmende?

Bir defa bu bir ittifak. Bugüne kadar ben şahsen bu işi sadece bir ittifak olarak görüyordum. Ancak ekonomide, dış politikada karşılaştığımız problemler o kadar büyüdü ki; geçiş döneminde atılması gereken birtakım adımlar var. Zaten bizim Pazartesi günü (28 Şubat) gündeme getireceğimiz konular o konular olacak.

Bizim temelde bu problemleri çözmek için atmamız icap eden adımlar ne olacak? Birbirimizle çelişmeden mesela “ekonomi” dedik. Bizim prensip olarak söylediğimiz şu; şu anda ekonomide üstesinden gelinemeyecek kadar büyük problemler ortaya çıktı. Bugüne kadar tatbik edilen yanlış politikalardan dolayı. Şu anda bizim üzerinde duyduğumuz konu kaynak temini. O halde israfı, yolsuzluğu, rüşveti bütünüyle ortadan kaldıracağız. İsraf dediğimiz zaman da lükse harcanan paradır, bir üretime katkı sağlayamayacak yatırımlar, bize göre hepsi israftır.

Bütün bu hedefleri planlamak için parlamenter sistem çalışmasında olduğu gibi ayrı ayrı ortak komisyonlar mı kurulacak, nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?

Şu anda böyle bir düşünce yok. Ancak bu dediğiniz detaylar iktidar olmadan ortaya koymak çok zordur. Ana hatları belirlenir, iktidar olduğunuz zaman bu politikaları, verilere bakarak tam olarak belirlersiniz. Biz şu anda her veriye sahip değiliz.

‘İttifakın şartları oluşuyor’

Siz daha önce, “ittifakları seçim sürecine girildiğinde konuşuruz” demiştiniz ama şimdi görüyorum ki ittifak fikrine yakın duruyorsunuz. Artık bu işbirliği, 6’lı ittifaka gidiyor diyebilir miyiz?

Tabii, bunu şartlar oluşturuyor. Türkiye’nin şartları artık eskisi gibi değil. Bizim geçmişte ittifakı yaparken de bir numaralı hedefimiz bu yanlış sistemi değiştirmekti. Yani bu başkanlık sistemi hesap vermeyen, layüsel [hesap vermeyen] bir sistemi içimize sindirmemiz mümkün değildir. Bunu yapacak olan da şu anda maalesef, muhalefet kalıyor. Maalesef diyorum, yani iktidar partisi bu noktada bir adım atacak olsa, onunla da oturup konuşulabilir. Ama ben Sayın Cumhurbaşkanı ile konuştuğum zaman böyle bir noktada kesinlikle düşüncelerinin olmadığına şahit oldum.

Onun için de mecburen ittifakları bu dönemde de bir koalisyon gibi görmememize rağmen, son iki, üç ayda ekonominin içine girdiği çıkmazı da gördüğümüzde, “Bu iş sadece bu sistemi değiştirmekle çözülemez, o sistem değişirken atılacak ekonomik adımlarla ilgili de, dış politika ile ilgili de mutlaka birtakım prensiplerin belirlenmesine ihtiyaç var” kanaati noktasına geldik. Onun için de bu biraz daha ileriye evrildi. Yani sadece bu sistemi değiştirecek bir ittifak değil, o kısa dönemde (geçiş dönemi) hiç olmazsa bizim ekonomiyi mutlaka sürüklendiği çukurdan çıkarmamız icap eder.

‘Seçilmesinde tereddüt edilmeyecek bir aday olmalı’

6 parti olarak ısrarla, “adaylık meselesi”nin görüşmediğinizi söylüyorsunuz. İsim olmasa da aday belirleme yöntemi hiç konuşulmadı mı? Ya da konuşulması gerekmiyor mu?

Konuşulmadı genelde. Ama cumhurbaşkanlığı adaylığı özellik arz eden bir konu, en önemli konu. Çünkü seçilecek cumhurbaşkanı parlamentoda çoğunluğu sağlamış olsanız bile tek başına çok geniş yetkilere sahip. O halde cumhurbaşkanı adayının seçilmesinde tereddüt olmayacak bir aday olması elzem. Bunun da kamuoyu yoklamaları ile belirlenmesi icap eder. Bu noktaya girilmedi. Her siyasi partinin genel başkanı da aday olabilir. Sayın Kılıçdaroğlu da olabilir. Ama bizim buradaki derdimiz, aramızdan birinin aday olmasından çok; biz bu seçimi kiminle şüphesiz alırız noktasında bir çalışmanın olmasında fayda olur.

Adaylık konusunda bizim çok titiz davranmamız gerekir. Elbette biz, kimsenin gönlünün kırılmasını arzu etmeyiz. Ancak böyle bir değerlendirmeye giderken, mutlaka seçimi alacak bir adayla hareket etmemiz icap eder kanaati ağır basıyor.

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “5 partinin lideri desteklerse aday olurum” dedi. Sizce Kılıçdaroğlu, seçimi kazanacak aday mıdır, aday olursa destek verir misiniz?

Bu konuda şimdi bir yorum yapmak doğru olmaz benim yönümden. Yani Sayın Kılıçdaroğlu’nun böyle demesini de garipsemiyorum, doğru buluyorum. Aslında ana muhalefet partisi genel başkanı olarak böyle bir şeyi söylemesi, düşünmesi gayet makul. Ancak biraz önce de ifade ettiğim gibi, hakikaten tereddüt göstermeden bizim bu seçimi kazanacağımız bir adayı belirlememiz lazım. O aday Sayın Kılıçdaroğlu olursa o da olur. Ama iyi araştırılması, iyi etüt edilmesi gerekir.

Bahçeli’ye ‘HDP gizli ayak’ tepkisi: ‘Doğrudan doğruya yalan!’

Yuvarlak masa toplantınızla ilgili MHP lideri Bahçeli, HDP’yi “gizli ayak” olarak nitelendirdi. Ama öte yandan HDP ise “biz yok sayıldık” diye tepki gösterdi. Nasıl yorumluyorsunuz bu tepkileri?

Biz bu konuda HDP’yi yok sayamayız. Ancak ille de Millet İttifakı içinde olması icap eder diye bir kural da yok. Bunu dışlanmışlık olarak da görmemek lazım.

Ama ben Sayın Bahçeli’nin yaklaşımını üzülerek takip ediyorum. Bir partinin genel başkanı, ayağı yere basmadan “bu tip değerlendirmeler bana avantaj sağlar” diye bir yorum içine girmemeli. Böyle şey mi olur? HDP orada olmayacak, gündeme gelmeyecek ama siz diyeceksiniz ki “orta direkte bu var…” Bu doğrudan doğruya yalan. Bunu söylemek, yalan söylemek. Şunun farkında değiller, yalan söylemek siyasetçinin itibarını ortadan kaldırır.

‘Başörtüsü konusunu, hukuki güvence altına almak mümkün’

Baş örtüsü gibi kimi dini hassasiyetlere ilişkin konularda muhafazakar seçmende, “AKP giderse kazanımlarımızı kaybeder miyiz” endişesi dile getiriliyor. Muhalefet ittifakı olarak bu kaygıları giderecek ne gibi adımlar atacaksınız?

Biz bu taahhüdü vermek mecburiyetindeyiz. Biz bugüne kadar inançlı kesimin kazanımlarının kaybedilmesine kesinlikle rıza göstermeyiz. Yani baş örtüsü bundan sonra bir problem olarak ortaya çıkmaz. Hatta bunu hukuki teminat altına almak bile mümkün. Biz buradan taviz vererek bir birlikteliğin içinde olamayız. Millet İttifakı’nda buna karşı çıkacak hiçbir partinin olmadığını da görüyorum.

‘Herkes kendi adı, amblemiyle seçime girer’

Geçen seçimde partinizin adayları CHP, Demokrat Parti adayları da İYİ Parti listesinden seçime girmişti. Önümüzdeki seçimde de böyle bir yöntem benimsenir mi?

Yok, herkes kendi adı, amblemiyle girer. İttifak dediğimiz bugünkü seçim kanununda tarif edilen şekil, ittifakın içinde olursanız, kendi ambleminizle giriyorsunuz. Belirlenen bir nispetin altında oy aldığınız zaman bile bir, iki ilden milletvekili çıkarabiliyorsunuz, baraja takılmıyorsunuz. Ama şu anda partiler kısmen bir araya gelip tek amblem altına gelip seçime girer mi? Bu da bir yoldur ama ben Millet İttifakı’nın böyle bir şekilde bir araya gelip de, bir liste oluşturacaklarını şu anda tahmin etmiyorum.

’28 Şubat zikredilince herkes bir an durdu’

Parlamenter sistem açıklamasının yapılacağı toplantının 28 Şubat’ta yapılması da çok tartışılıyor. İktidar kanadı, bu tarihi “manidar” buldu Hakikaten “manidar” bir tercih mi yapıldı?

Aslında tam bir tesadüf oldu. Hatta 28 Şubat tarihi zikredilince, ister istemez herkes şöyle bir durdu. Yani niye 28? Biz bunu 28’inde değil de 7’sinde (Mart) yapsak… Bu da düşünüldü. Ama sadece 28 olduğu için bunu 7’sine tehir etmenin pek de önemli olmadığını, hatta bizim yönümüzden, 28 Şubat dayatmasına karşı bir tavır olduğunu söylemek bile mümkün. Biz onun bir tavır olarak algılanmasının daha doğru olduğunu düşündük, 28 Şubat olsun dedik.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “6 parti içinden birisiyle ittifak yapabilir misiniz?” sorusuna “Haşa. Tabanımız kabul etmez” yanıtı verdi. Oysa geçmişte Oğuzhan Asiltürk’le ittifak görüşmelerini yürüttüğünü biliyoruz… Artık umudu kesti mi sizden?

Sayın Erdoğan’ın böyle bir tavır sergilemesini mantıklı buluyorum. Yani “biz zaten güçlüyüz, kimseye de itibar etmeyiz, Sayın Bahçeli ile seçime gireriz” Bu havayı topluma yayacak ki toplumda kendisinin zayıfladığı kanaati doğmasın. Şu anda ben Tayyip Bey’in yani Cumhur İttifakı’nın kazanma ihtimalini görmüyorum diyebilirim, veya çok zayıf bir ihtimal olarak görüyorum. Zaten MHP oyları büyük ölçüde erimiş görünüyor. AK Parti’den de kopanlar artık çok açık; başbakanlık, bakanlık yapan insanlar artık bu partiyi terk ettiler.

İnsanlar fikirlerini beyan ederken endişe ediyor. Onun için de kendi fikirlerini açıkça dile getirenler bile yüzde 30’lara indiyse, seçimde çok daha büyük bir yenilgiyle AK Parti’nin çıkma ihtimali var.

Nereye gidiyor AKP’nin kaybettiği seçmen, size geliyor mu?

Bu seçmen bize gelebilir, ama mütereddit. AK Parti’den kopan arkadaşlara da bu seçmen şimdilik tam olarak güvenemiyor. Seçimde başarılı olup olamayacaklarından dolayı. O noktada da yine her şeye rağmen, en iddialı, en güçlü parti Saadet Partisi’dir. Biz onlardan ciddi bir destek gelir diye ümit ediyoruz. Elbette bir kısmı da gerek Gelecek, gerek DEVA Partisi’ne temayül gösterebilirler.

Asiltürk’ün, partinizin büyüyemediğine dair eleştirileri vardı, hatta kongre resti de çekmişti ama ömrü vefa etmedi. Siz partinizin neden büyüyemediği konusunda özeleştiri yapıyor musunuz?

Saadet Partisi’nin bugüne kadar seçmen nezdinde fazla itibar görmemesinin temel sebebi, toplumda oluşturulan yanlış olgudur. AK Parti’yi sanki, -her ne kadar milli görüş gömleğini çıkardım, dese de- Milli Görüş’ün devamı gibi algılamasıdır. Erbakan Hoca hayattayken ilk seçimlerde biz yüzde 2,5 aldık. Bizim seçmenimiz olduğu gibi AK Parti’ye gitti. Ondan sonraki seçimlerde de birtakım kazanımlar olunca, İmam Hatip okulları, başörtüsü gibi; o devam etti.

İktidara kim destek veriyor dersek, birincisi bankada 1 milyonu bulunanlar. Ben bunların 3-5 milyon arasında oyunun olduğu kanatindeyim. İkincisi sosyal yardım alanlar. Bu 2,5 milyon civarında aileydi, bu şimdi belki 4 milyona çıktı diyorlar. Tam olarak ölçememekle birlikte burada yaklaşık olarak 8-9 milyonla 13-14 milyon arasında oy var. Bu insanları bizim “iktidara geldiğimizde yardımlarınız kesilmeyecek” diye ikna etmemiz lazım. Üçüncüsü de belli bir kesim var, bunlar ağırlıklı olarak cami cemaati olarak görünebilir. Ama onlar da biz kazanımlarımızı kaybederiz endişesini taşıyan gruplar. Biz aradaki tereddütlü 15 milyon seçmeni ikna edebilirsek mesafe katederiz.

Yüzde kaç oy bekliyorsunuz önümüzdeki seçimde?

Bizim muhatabımız seçmenin yüzde 100’üdür. Onlardan ne kadar çıkar bir tahminde bulunmayı doğru bulmuyorum. Ama biz ciddi bir patlama yapacağımız ümidini taşıyoruz.

Ekonomik krize karşı iktidar yeni birtakım enstümanları devreye soktu ve “beş, altı ay sonra sonucunu alırız” diyor. Siz bir erken seçim bekliyor musunuz?

Ben pek erken bir seçim beklemiyorum. Olağanüstü bir durum meydana gelir de Tayyip Bey, “Bu iş gidiyor, onun için bir an önce mevcudu koruyalım” diye bir havaya girerse ayrı. Ancak kendileri seçim kanununda da birtakım değişiklik yapmak istiyor. Bu değişiklikleri Mart ayı içinde bitirmek istiyorlar. O değişikliklerin seçimde uygulanabilmesi için 12 ay geçmesi lazım. O da 2023 demektir.

İsrail’le ilişkiler: ‘Tavır koyarız’

İktidarın İsrail ile ilişkilerine en sert tepkiyi siz koyuyorsunuz. İttifak ortaklarınızla iktidara gelirseniz, İsrail ile ilişki kurmayacak mısınız veya kurulursa tutumunuz ne olacak?

Biz bir tavır koyarız. İsrail ile olan münasebetlere biz yumuşak yaklaşamayız. Yaptıkları zulüm arşa çıktı. Biz zulmün karşısındayız. Bunu terennüm ederiz, dile getiririz, ayağını denk alacaksın, deriz. Dış politikada da, bir ülkenin menfaati benim menfaatimle çelişiyorsa, hukuka bakarız, yine uluslararası hukukta da varsa bir hakkı, tamam oturup konuşalım. Yoksa biz onun zulmüne rıza gösteremeyiz. Bizim burada hiç şakamız yok.

‘Türkiye itidalli davranmalı’

Rusya-Ukrayna savaşı Türkiye’yi nasıl etkileyebilir, sizce Türkiye nasıl bir politika izlemeli?

Rusya’nın Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne müdahalesini doğru bulmuyoruz. Biz buna rıza gösteremeyiz. Rusya ile de aramızın bozulmasını arzu etmeyiz, ama buralarda çatışma ortamının doğmasını da arzu etmeyiz. Bu noktalarda bizim çok itidalli davranmamız icap eder, çünkü zor bir iş.

Paylaşın

HDP’li Güzel Hakkındaki Rapor TBMM Genel Kurulu’na Sunuldu

TBMM Anayasa ve Adalet Karma Komisyonu, “silahlı terör örgütüne üye olma” iddiasıyla hakkında iki ayrı fezleke hazırlanan HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde hazırladığı raporu, TBMM Genel Kuruluna havale etti.

Güzel hakkında isnat olunan suça yönelik gizli tanık tarafından ciddi ve ayrıntılı tespit ve bilgilere yer verildiği, yasama dokunulmazlığının milletvekillerine tanınan bir ayrıcalık ve imtiyaz olmadığı ifade edilen raporda, iddiaların bağımsız ve tarafsız yargı organlarınca incelenerek maddi gerçeğin ortaya çıkarılmasının hem TBMM’nin hem de milletvekilliği makamının itibarı açısından yararlı olacağı belirtildi.

Karma Komisyon’da yapılan oylama sonucunda, soruşturma dosyası bakımından yargılamanın devamını sağlamak ve maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına oy çokluğuyla karar verildiği kaydedildi.

Raporda muhalefet şerhi

Raporda yer alan muhalefet şerhinde ise Güzel’in, ivedi olarak dokunulmazlığının kaldırılmasını gerektirecek bir neden olmadığı savunularak şu ifadelere yer verildi:

“Gidiş amacı göz önünde bulundurulmadan salt PKK’lilerle fotoğrafı olduğu için bir kişinin örgüt üyeliği ile suçlanması ve bu kişi milletvekili ise dokunulmazlığının kaldırılmasının istenmesi adalet ve hakkaniyetle bağdaştırılamaz.

“PKK üyesi olmayan ancak farklı zamanlarda, farklı amaçlarla PKK kamplarını ziyaret etmiş başkaca kişiler olmuştur ve bu kişilerle ilgili hiçbir soruşturma başlatılmamıştır. Bu durum, bugüne değin bir kişinin PKK kamplarına gitmesinin değil, gidiş amacına göre suç olarak nitelendirildiğini veya nitelendirilmediğini göstermektedir.”

Süreç nasıl işleyecek?

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurul’da okunarak görüşülecek. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapacak.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonu’nda, Karma Komisyon’da veya Genel Kurul’da kendi savunmasını yapabilecek ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebilecek.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanacak. Daha sonra Karma Komisyon’un yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunulacak.

Genel Kurul’da dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı 151.

Ne olmuştu?

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in, 2017’de hayatını kaybeden PKK’li Volkan Bora ile fotoğrafları basına servis edildi.

Güzel, Bora’nın “sözlüsü” olduğunu, fotoğrafın da “çözüm sürecinde çekildiğini” söyledi.

Fotoğrafın çekildiği dönemde hiçbir siyasi parti ile ilişkisinin olmadığını, Bora’nın üzerinden çıkan fotoğrafla ilgili de hakkında şimdiye kadar bir soruşturma açılmadığını belirtti.

Güzel, 5 yıl önce ele geçtiğini tahmin ettiği fotoğrafların kendisine yönelik “kumpas” amaçlı kullanıldığını savundu.

Fotoğraf nedeniyle Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması için fezleke hazırlandı; Anayasa ve Adalet komisyon üyelerinden oluşan TBMM Karma Komisyonu’na gönderildi. Dosyadaki yazışmaları yürütme yetkisiyle kurulan Hazırlık Komisyonu, 3 Şubat’ta oy çokluğuyla aldığı karar ile Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması yönünde rapor verdi.

18 Şubat’ta Hazırlık Komisyonu’nun raporunu değerlendiren Karma Komisyon, Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılması kapsamında hazırlanan raporu, AKP, MHP, CHP ve İyi Parti milletvekillerinin oyuyla kabul edildi. HDP milletvekilleri hayır oyu kullanarak, komisyon kararına şerh düştü.

Paylaşın

Fenerbahçe, Avrupa’ya Veda Etti

Fenerbahçe, UEFA Avrupa Konferans Ligi son 16 play-off turu rövanş maçında Çekya ekibi Slavia Prag’a konuk oldu. Fenerbahçe, karşılaşmayı 3-2 kaybederek Avrupa’ya veda etti. Sarı-lacivertli ekip ilk maçı da aynı skorla 3-2 kaybetmişti.

Haber Merkezi / Eden Arena’da oynanan mücadelede ev sahibi ekibin golleri 19. dakikada Ivan Schranz ile 27 ve 63’üncü dakikalarda Yira Sor’dan geldi. Fenerbahçe’nin gollerini ise 39. dakikada Mert Hakan Yandaş ve 90. dakikada Mergim Berisha kaydetti.

Karşılaşmadan dakikalar;

8. dakikada Schranz’ın ortasında Tisserand’ın uzaklaştırmaya çalıştığı topla buluşan Olayinka’nın şutunu savunma çizgiden çıkardı. 16. dakikada ceza sahası dışında topla buluşan Sosa’nın uzaktan sert şutunda meşin yuvarlak farklı şekilde auta çıktı.

19. dakikada ev sahibi takım öne geçti. Plavsic’in sağ çaprazdan yaptığı ortada arka direkte Holes’in içeriye çevirdiği meşin yuvarlak havalandı. Ceza sahasında Traore’nin indirdiği top Tisserand’dan döndü. Schranz’ın yakın mesafeden yaptığı vuruşta meşin yuvarlak filelere gitti: 1-0.

27. dakikada Traore’nin ara pasında ceza sahasında topla buluşan Sor’un çaprazdan şutunda meşin yuvarlak sol direğe de çarparak filelerle buluştu. 2-0

35. dakikada sol kanattan Olayinka’nın yerden pasında altıpas noktası üzerinde Schranz’ın şutunda Altay gole izin vermedi. Dönen topa Olavsic’in vuruşunda Altay bir kez daha topu çelmeyi başardı. 38. dakikada Mert Hakan, Osayi Samuel’in sağ kanattan attığı pasla ceza yayı üzerinde buluştu, sol ayağıyla sert ve düzgün bir şut çekerek, Prag kalecisi Mandous’u avlamayı başardı.

52. dakikada Tomas Holes’in tek pasıyla topla buluşan ve ceza sahasına giren Yira Collins Sor’un şutunta top direğin yanından auta çıktı. 63. dakikada sağ kanattan etkili gelen Tomas Holes, ceza sahasında boş olan Yira Collins Sor’a pasını aktardı. Topu kontrol eden ve net bir vuruş yapan 21 yaşındaki Nijeryalı oyuncu, meşin yuvarlağı ağlara gönderdi.

71. dakikada Fenerbahçe’de yaşanan top kaybının ardından Sor, meşin yuvarlağı sürerek ceza sahası içine girdi ve kaleciyle karşı karşıya kaldı. Altay’dan sıyrılmak isteyen Sor’un topuna tecrübeli kaleci müdahale etti ve savunma tehlikeyi savuşturdu.

90+1. dakikada sağ kanattan ceza sahasına sokulan Arda Güler’in sert şutunda kaleci Mandous topu çeldi. Meşin yuvarlağı iyi takip eden Berisha, skoru 3-2’ye getiren golü kaydetti. 3-2

Stat: Eden Arena

Hakemler: Chris Kavanagh, Constantine Hatzidakis, Harry Lennard (İngiltere)

Slavia Prag: Mandous, Bah (Dk. 46 Lingr), Ousou, Kacharaba (Dk. 90+2 Kudela), Dorley, Traore (Dk. 78 Talovierov), Holes, Schranz, Plavsic (Dk. 90+2 Pudil), Olayinka, Sor (Dk. 83 Tecl)

Fenerbahçe: Altay Bayındır, Osayi-Samuel, Serdar Aziz, Tisserand (Dk. 81 Kim Min-jae), Szalai, Sosa (Dk. 57 Ozan Tufan), Mert Hakan Yandaş, Valencia, Pelkas (Dk. 57 Arda Güler), Ferdi Kadıoğlu (Dk. 28 Nazım Sangare), Serdar Dursun (Dk. 81 Berisha)

Goller: Dk. 19 Schranz, Dk. 27 ve Dk. 63 Sor (Slavia Prag), Dk. 39 Mert Hakan Yandaş, Dk. 90 Berisha (Fenerbahçe)

Paylaşın

Joe Biden: ABD, NATO Topraklarının Her Karışını Savunacak

ABD Başkanı Joe Biden, G7 ülkelerinin Rusya’ya karşı “yıkıcı bir yaptırım paketi” üzerinde anlaşmaya vardıklarını açıkladı. ABD Başkanı Batı’nın önde gelen sanayi ülkelerinden oluşan G7 ülkelerinin devlet ve hükümet başkanlarının Rusya’ya yönelik ekonomik önlemler alınması konusunda mutabık olduklarını belirtti. Biden, “Cesur Ukrayna halkının yanındayız” dedi.

Dönem başkanlığını Almanya’nın yürüttüğü G7 ülkelerinden yapılan ortak açıklamada ise Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri müdahalesi, “Uluslararası düzen için ciddi tehliye oluşturmaktadır” denilerek kınandı. Açıklamada, “G7 olarak sert ve koordineli ekonomik ve mali yaptırımlar uygulayacağız” ifadesi kullanıldı.

ABD Başkanı Joe Biden, Ukrayna’ya saldırısı nedeniyle Rusya’ya uygulanacak yaptırımları da açıkladı. Biden’ın açıklamalarından satır başları:

175 bin asker Ukrayna sınırına yığıldı. Putin her türlü iyi niyetli çabayı reddetti. Uluslararası hukukun ihlal edildiğini gördük. ‘Ukrayna kimyasal silahlar kullanacakmış, soykırıma hazırlanıyormuş’ gibi iddialar gördük. Burada iki yeni bağımsız cumhuriyet egemen Ukrayna topraklarda Rusya tarafından tanındı.

Bu planlı bir saldırı. Size bunu her gün anlattık. Neler yapmak istediğini biliyorduk. Haftalar boyunca onu uyardık ama bizi dinlemedi.

Putin bir savaş ilan etti. Ukrayna’daki tarihi kentlere füzeler düşmeye başladı. Tankların ilerlediğini gördük. Biz şeffaf şekilde Rusya’nın planlarını paylaştık. Putin saldırgan kişidir burada. Savaşı tercih etmiştir. Şimdi kendisi ve ülkesi sonuçlarına katlanacak.

Rus ekonomisine hem şimdi hem zaman içinde yaptırımların etki edeceğini düşünüyoruz. Uzun süre etkisi olacak şekilde yaptırımları tasarladık. Bunu açıkça söylemek istiyorum. Aylardır bir koalisyon ortaya koyuyoruz.

Dünyanın yüzde 50’sini temsil eden bir gruptan bahsediyoruz. AB’ye üye devletler, BAE, Japonya. Rusya’nın dolar üzerinden euro, pound ve yen üzerinden ticaret yapma yeteneğini kısıtlayacağız.

Rusya borsası ve para birimi bugün çakıldı. Rusya’nın en büyük bankasını kestik. Rusya’nın Dolar, Euro, Pound ve Yen gibi para birimlerinde ticaret yapmasını da kısıtlayacağız. Rusya ordusunun finansmanını kısıtlayacağız.

Rusya’nın en büyük bankalarını ABD finans sisteminden çıkardık ve aralarında 250 milyar dolar varlığı bulunan VTB ile 4 büyük bankayı daha bloke ettik.

Amerika’daki Rus bankalarının varlıkları dondurulacaktır. Rusya’nın, ikinci büyük bankası dahil, 250 milyar dolar varlığı bulunmakta.

Rus elitlerinin, oligarkların listesine, aile üyelerinin listesine yenilerini ekledik. Yaptırımlara onlar da tabi olacak. Bunlar Putin’den nemalanan kesimler. Yaptırımlar önümüzdeki günlerde devam edecek.

Salı günü Rusya’nın fon bulma imkanını kısıtlamıştık. 1.4 trilyon dolar varlığı olan şirketlerinden bahsediyoruz.

Rusya’daki finans ve teknoloji sektörünü sıkıştıracağız ve önümüzdeki yıllarda kapasitesinin azaldığını göreceğiz. Rusya’nın yüksek teknoloji ihracatını yarı yarıya kesme kararını verdik.

“NATO hiç olmadığı kadar kararlı”

Özellikle uzay faaliyetlerine yaptırımlar getirilecek. Putin’in uzun vadeli hedeflerine darbe indirmiş olacağız. NATO’daki müttefiklerimizle birlikte daha güçlü çalışacağız. Yarın NATO Zirvesi olacak. Güçlü dayanışmayı göstereceğiz. NATO hiç olmadığı kadar birlik içerisinde ve hiç olmadığı kadar kararlı.

NATO ittifakının tüm unsurlarını ortaya koyacağız. 650 milyon dolarlık savunma yardımı Ukrayna’ya verilmişti. Bizim birlik ve güçlerimiz Ukrayna içerisinde Rusya’ya saldırıda bulunmayacaktır ama Ukrayna’daki müttefiklerimizi, doğudaki müttefiklerimizi korumak ve savunmak için oradalar.

Bugün Rusya saldırısını gerçekleştirdi. Avrupa’nın doğu ülkelerini korumak için elimizden geleni yapacağımızı söyleyebiliriz. Amerikan Hava Kuvvetleri ile birlikte çalışmalarımızı devam ettireceğiz. Genelkurmay Başkanımızla konuştum. İhtiyaç olursa ek birliklerin konuşlandırılması söz konusu olacak.

Elimizdeki tüm araçları kullanacağımızı söylemek istiyorum. Amerikan halkını ve işletmelerini benzin fiyatlarına karşı korumak için. Amerikan halkının ve şirketlerinin bundan zarar görmesini istemiyorum. Sıkı şekilde enerji tedariğini takip ediyoruz. Temel petrol üretici ve tüketici ülkelerle irtibat halindeyiz. Tüm dünyadaki ülkelerle aktif şekilde işbirliği içinde çalışıyoruz.

ABD bu konuda çalışmalarını yürütmektedir. Amerikan halkının hali hazırda acı çektiğini biliyorum. Ama benzin fiyatları nezdinde sıkıntıların azaltılması için elimden geleni yapacağım. Mutlaka bir yanıt gerekiyordu. Biz özgürlüğün yanındayız ABD olarak. Geçtiğimiz hafta söylediklerimi yenilemek istiyorum. Rusya eğer şirketlerimize siber saldırıda bulunursa yanıt vermeye hazırız.

Dün gece Sayın Zelenskiy ile görüştüm. Kendisine teminat verdim. ABD’nin Ukrayna halkına destek vereceğini söyledim. Oradaki insani acıların dindirilmesi için yardım edeceğiz. Tarih göstermiştir ki, maalesef bu tarz işgallerde çok ciddi sivil itaatsizlik de olur. Durumlar çıkmaza girer.

Önümüzdeki hafta ve aylarda Ukrayna halkının yanında olacağız. Onlar 30 yıldır bağımsız, artık ülkelerini kimse ellerinden alamaz. Putin küresel barışı ayakta tutan ülkelere karşı saldırı gerçekleştirmiştir. Putin ve Kremlin’deki müttefiklerinin gerçek yüzünü herkes gördü. Her zaman saldırı isteği vardı. Putin’in imparatorluk kurma isteği var.

Çatışma şu anda artmış durumda. İhtiyaç duyulan birlikler Doğu Avrupa’ya gönderilecektir. Putin’le konuşmaya yönelik hiçbir planım bulunmamakta. Bizim bankalar üzerinde öngördüğümüz yaptırımların SWIFT’ten çok daha ciddi sonuçları olacak.

Putin’in ne yaptığına dair bir fikrim yok, tehdidinin ne olduğunu da bilmiyorum. Bizim yaptırımların bazı şeyleri önlemesini görebilmek zaman alacak. Rus halkı Putin’in yaptıklarının sonuçlarının nelere sebep olacağını görecek. Geri adım atacak mı? Bizler ciddi sonuçları olması için çalışacağız.

Hiç şüphe yok ki ciddi bir nükleer güç bir başka ülkeyi işgal ediyorsa tüm dünyanın cevap vermesi çok normal. Tüm dünyadaki piyasalar buna yanıt verebilirler. Bunun uzun süreceği fikri olası değil. Biz kararlı olduğumuz sürece, yaptırımları uyguladığımız sürece uzun sürmeyecektir.

Ben Putin’i bir rakip olarak gördüğümü söylemiştim ve kesinlikle onu hafife almadım. Konuşmasını duydunuz. Neredeyse 1 saat konuştu Ukrayna’ya niye girdiğiyle ilgili. Amacı başka, orada eski Sovyetler Birliği’ni yeniden oluşturmak istiyor. Buradaki niyeti dünyanın geri kalan bölgelerin bulunduğu tersine bir noktada bulunmakta.

Rus tankları, mermileri, füzeleri Ukrayna’da. Yaptırımlar yıkıcı olacak. Yaptırımların uygulanması akabinde etkisini göreceğiz. Yaptırımların etkisini gördükten sonra ne yapacak? Buna bakacağız. Şu anda güçsüz durumda o yüzden zor bir karar vermek durumunda.

“Rusya için zor gün olacak”

Bizim yaptırımlarımız bu SWIFT uluslararası sistemin de ötesine geçecek. Dünyanın üçte ikisi bize katılmakta. Çok ciddi yaptırımlardan bahsediyoruz. Bir ay içinde tekrar bakalım neye yaramış yaptırımlar görelim.

Rusya-Amerika ilişkilerinde tam bir kesinti var. Dünyanın büyük çoğunluğu şu anda Putin’in yaptığına karşı çıkmakta. Rusya için soğuk ve zor bir gün olacak. Savunmasına çok kişinin gelmeyeceğini düşünüyorum. Çin konusunda yorum yapmaya hazır değilim şu anda.

Rusya eğer NATO ülkelerine girerse tabii ki biz de müdahil oluruz. Onu şu an durdurmazsak devam edecek.

Paylaşın