Erdoğan, Asgari Ücreti Açıkladı: 4 Bin 250 TL

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2022 yılında uygulanacak asgari ücretin 4 bin 250 TL olacağını açıkladı. Asgari ücretten gelir ve damga vergisinin kaldırıldığını, bu şekilde işverenlere 450 TL’lik fayda sağlanacağını duyurdu.

Haber Merkezi / Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, Türk-İş ve Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu temsilcileri ile birlikte düzenlediği basın toplantısında konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasında öne çıkan satırlar şöyle:

“Bilindiği gibi bir sonraki yılın asgari ücreti her yılın aralık ayında çalışan ve işveren kesiminin iştirakiyle belirlenmekte. Taraflar süreci özveriyle işlettiler. Bugün gerçekleştirilen 4. toplantıyla nihai karar aşamasına gelinmiştir. Komisyon asgari ücretin 4000 bin liranın üstünde olması gerektiğini bakanlığa görüş bildirdi. Gerek işçi ve gerek işveren kesimini temsilen taraflar özveriyle bu süreci işlettiler.

“Şu anda bazı sıkıntılar var, bu sıkıntıları da en kısa zamanda aşacağız”

Yeni asgari ücret 4 bin 250 TL. Asgari Ücret artışı son 50 yılın en yüksek rakamını ifade eden yüzde 50 seviyesinde gerçekleşmiştir. Yeni asgari ücretin çalışan ve işverenlere ülkemize hayırlı olsun. Bu artışla çalışanlarımızı fiyat artışları karşısında ezdirmeme kararlılığımızı ortaya koyduğumuza inanıyorum. Şu anda bazı sıkıntılar var, bu sıkıntıları da en kısa zamanda aşacağız. Son dönemde döviz kurundaki dalgalanma ve buna bağlı fahiş fiyat belirsizliğine en kısa sürede son vermekte kararlıyız.

Asgari ücretten gelir ve damga vergisini kaldırıyoruz. Böylece işveren kesimini 450 TL ilave yükten kurtarmış oluyoruz. Asgari ücrette tarihi artış yaparken işveren üzerindeki maliyetini 450 lira aşağı çekmiş oluyoruz. Hükümet olarak asgari ücreti fevkalade yüksek bir oranda artırarak çalışanlarımızın asgari ücretten alınan vergiyi kaldırarak işverenlerimizin yanında olduğunu gösterdik.

İstihdamda asgari ücretin yol açtığı maddi külfetten kaynaklanabilecek muhtemel azalışlarında önüne geçtiğimize inanıyoruz. Bizim paramız Türk Lirası’dır. Türk Lirası’nı yedirmeyeceğiz.”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarından önce Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin söz aldı. Bilgin basın toplantısında şunları söyledi: ”Asgari ücretle ilgili çalışmaları tamamladık ve komisyon kararı verdi. Asgari ücret ülkemiz açısından çok önemli. Sadece onlarla sınırlı değil. Temel ücret durumuna geldi. Ekonomik kalkınmanın meydana getirdiği sarsıntı ve sorunların sosyal politikalarla inşa etmek ve dayanışmayı güçlendirmek çok önemli.”

Asgari ücrette ilk toplantı 1 Aralık’ta yapıldı

Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun dördüncü toplantısı bugün saat 11.00’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nda toplandı. Toplantı sonrası, Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat, TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç açıklamalarda bulundu. Türk İş Genel Sekreteri Nazmi Irgat, “Kamuoyunun beklentisi yakalandı sayılır” ifadelerini kullandı.

TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, “Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 4’üncü toplantısını gerçekleştirdik. 2022 yılı asgari ücretiyle ilgili kararımızı aldık, Nazmi başkanım ve Nurcan hanım başkanlığında ve bakanımıza takdim ettik. Gerekli açıklamayı sayın bakanımız yapacaktır. Taraflar görüşlerini aktardı. Zaten bazı konularda mutabakatımız vardı. Umarım 2022 yılında tüm çalışanlarımız ve işletmelerimiz için güzel bir yıl olur” dedi.

2022 için belirlenecek asgari ücret için, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ilk toplantısı 1 Aralık’ta başlamış, ikinci toplantı ise Türk-İş’in ev sahipliğinde 7 Aralık’ta gerçekleştirilmişti. Taraflar 9 Aralık’ta da işveren kesimini temsil eden TİSK’in ev sahipliğinde bir araya geldi.

İşverenleri Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu’nun (TİSK), işçileri ise Türk İş’in temsil ettiği toplantılara Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ev sahipliği yapıyor.

Asgari ücret görüşmelerinin üçüncü turunun yapıldığı gün, işçi ve işveren tarafları ilk rakamları telaffuz etmişti. TÜİK, her yıl komisyona sunduğu bekar bir işçinin asgari geçim maliyetine ilişkin hesaplamayı bu yıl açıklamamıştı.

Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder ise, TİSK’in asgari geçim tutarını 3 bin 100, Türk-İş’in 3 bin 900 olarak gördüğünü aktarmıştı.

Şimdiye kadar 2022 asgari ücretinin ne olması gerektiğine dair bir rakam telaffuz etmeyen Türk-İş, bu toplantıdan sonra ‘en az 4 bin TL’ istediği belirtmişti. Bu rakamın altında kalacak bir teklifin kabul edilmeyeceği vurgulanmıştı.

Sozcu.com.tr’nin edindiği bilgilere göre, tarafların bir araya geldiği dünkü üçüncü toplantıda Türk-İş 3 bin 903 TL istemedi. Türk-İş Başkanı Atalay, 4 bin TL’nin üstünü zorlamıştı. DİSK ise, net 5 bin 200 TL talebinde bulunmuştu.

Paylaşın

Merkez Bankası, Piyasaların Beklediği Faiz Kararını Açıkladı!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), piyasaların beklediği aralık ayına ilişkin kararını açıkladı. Merkez Bankası, faizi 1 puan indirdi. Yüzde 15 olan politika faizi, yüzde 14 oldu.

Haber Merkezi / Üç ay üst üste faiz indirimine giden Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), aralık ayında da ‘bu geleneği bozmadı.

Para Politikası Kurulu, yılın son toplantısında politika faizini 100 baz puan indirimle yüzde 14’e çekti. Eylül ayında başlayan faiz indirim süreciyle birlikte 4 toplantıda toplam 500 baz puan indirim yapılmış oldu.

Merkez Bankası enflasyona ilişkin ise PPK metninde şu ifadelere yer verildi:

“Salgında yeni varyantlar nedeniyle kapanma tedbirlerinin ve seyahat kısıtlamalarının yeniden başlaması, küresel iktisadi faaliyet üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmakta ve belirsizlikleri artırmaktadır. Küresel talepteki toparlanma, emtia fiyatlarındaki yüksek seyir, bazı sektörlerdeki arz kısıtları ve taşımacılık maliyetlerindeki artış uluslararası ölçekte üretici ve tüketici fiyatlarının yükselmesine yol açmaktadır. Yüksek küresel enflasyonun, enflasyon beklentileri ve uluslararası finansal piyasalar üzerindeki etkileri yakından izlenmekle birlikte, gelişmiş ülke merkez bankaları artan enerji fiyatları ve arz-talep uyumsuzluğuna bağlı olarak enflasyonda görülen yükselişin beklenenden uzun sürebileceğini değerlendirmektedir.

Bu çerçevede, iktisadi faaliyet, işgücü piyasası ve enflasyon beklentilerinde ülkeler arasında farklılaşan görünüme bağlı olarak gelişmiş ülke merkez bankalarının para politikası iletişimlerinde ayrışma gözlenmekle birlikte, merkez bankaları destekleyici parasal duruşlarını sürdürmekte, varlık alım programlarına devam etmektedir. Milli gelir verileri ve öncü göstergeler yurt içinde iktisadi faaliyetin, dış talebin de etkisiyle güçlü seyrettiğine işaret etmektedir. Aşılamanın toplumun geneline yayılması salgından olumsuz etkilenen hizmetler, turizm ve bağlantılı sektörlerin canlanmasına ve iktisadi faaliyetin daha dengeli bir bileşimle sürdürülmesine olanak tanımaktadır. İhracattaki artış eğiliminin güçlenmesiyle cari işlemler dengesinin 2022 yılında fazla vermesi öngörülmektedir.

“2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edilecek”

Cari işlemler dengesindeki iyileşme eğiliminin güçlenerek devam etmesi fiyat istikrarı hedefi için önem arz etmekte, bu bağlamda ticari ve bireysel krediler yakından takip edilmektedir. Enflasyonda Kasım ayında gözlenen yükselişte; döviz kuru gelişmeleri, küresel gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar ile tedarik süreçlerindeki aksaklıklar gibi arz yönlü unsurlar ve talep gelişmeleri etkili olmaktadır. Kurul, politika faizinin 100 baz puan indirilerek, arz yönlü ve para politikası etki alanı dışındaki arızi faktörlerin fiyat artışları üzerinde oluşturduğu geçici etkilerin ima ettiği alanın kullanımının tamamlanmasına karar vermiştir. Alınmış olan kararların birikimli etkileri 2022 yılının ilk çeyreğinde yakından takip edilecek ve bu dönemde fiyat istikrarının sürdürülebilir bir zeminde yeniden şekillenmesi amacıyla geniş kapsamlı politika çerçevesi gözden geçirme süreci yürütülecektir.

TCMB, fiyat istikrarı temel amacı doğrultusunda enflasyonda kalıcı düşüşe işaret eden güçlü göstergeler oluşana ve orta vadeli yüzde 5 hedefine ulaşıncaya kadar elindeki tüm araçları kararlılıkla kullanmaya devam edecektir. Fiyatlar genel düzeyinde sağlanacak istikrar, ülke risk primlerindeki düşüş, ters para ikamesinin ve döviz rezervlerindeki artış eğiliminin sürmesi ve finansman maliyetlerinin kalıcı olarak gerilemesi yoluyla makroekonomik istikrarı ve finansal istikrarı olumlu etkileyecektir. Böylelikle, yatırım, üretim ve istihdam artışının sağlıklı ve sürdürülebilir bir şekilde devamı için uygun zemin oluşacaktır. Kurul, kararlarını şeffaf, öngörülebilir ve veri odaklı bir çerçevede almaya devam edecektir.”

Kararın ardından 15.21 seviyesinde seyreden dolar/TL kuru, saniyeler içinde 15.72’ye fırladı. Euro/TL saat 14.03 itibariyle 17.64 dolaylarında seyrediyor.

Maliye Bakanlığı’nda bakan yardımcıları görevden alındı

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ardından Elvan’ın iki yardımcısının görevine de son verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de bugün yayınlanan atama kararları ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda bakan yardımcısı olarak görev yapan Şakir Ercan Gül ve Mehmet Hamdi Yıldırım görevden alındı. Yerlerine Mahmut Gürcan ile Yunus Elitaş atandı.

Bakan yardımcıları dışında Kamu Finansmanı Genel Müdürü Abdullah Bayazıt ile Ekonomik Programlar ve Araştırmalar Genel Müdürü Ahmet Yalçın Yalçınkaya görevden alındı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) ise 2. Başkan olarak Yakup Asarkaya, üyeliklere de Mustafa Balcı ile Olcay Turan atandı.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’nun ‘Adaylık’ Açıklamasını İYİ Parti Olumlu Karşıladı

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun katıldığı televizyon programında 2023 seçimlerinde “ittifakın kabul etmesi durumunda cumhurbaşkanı adayı olacağını” açıklaması, İYİ Parti kanadında da yankı buldu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, önceki akşam katıldığı televizyon programında “Millet İttifakı’nın kabul etmesi durumunda Cumhurbaşkanlığı’na aday olacağını” açıkladı. İYİ Parti’de ise Kılıçdaroğlu’nun bu çıkışı konuşuluyor. Daha önce İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın, Kılıçdaroğlu’nun adaylık tartışmalarıyla ilgili “Kazanamayacak bir adayı desteklemeyiz” ifadelerini kullanırken, son açıklamanın ardından partinin bazı kurmaylarından “Destekleriz” görüşü geldi.

Cumhuriyet’ten Selda Güneysu’nun haberine göre, Kılıçdaroğlu’nun “kendisini kamuoyunda konuşturmayı başaran bir isim olduğu” ifade edilirken, parti yönetimi daha önce belirledikleri kriterleri de anımsatıyor. Millet İttifakı’nın adayının “tarafsız, herkese eşit mesafede yaklaşan, parlamenter sisteme geçiş hazırlığını kolaylaştıracak ve en önemlisi de devlet işleyişini bilen bir isim olacağının” altını çizen İYİ Parti kanadı, Kılıçdaroğlu’nun “bu kriterlere uygun bir isim olduğunu” belirtiyor.

Akşener’le görüştü

İYİ Parti kulislerinde Kılıçdaroğlu’nun önceki akşamki adaylıkla ilgili açıklamasından Akşener’in de “haberinin olduğu” ifade ediliyor.

Kılıçdaroğlu ile Akşener’in öncesinde görüş alışverişinde bulunduğu ve Akşener’in de “CHP’nin genel başkanı olarak kararınıza saygı duyarız” dediği belirtiliyor.

Görüşmede, “Akşener’in başbakanlık çıkışının da güdeme geldiği”, Kılıçdaroğlu’nun bu nedenle “Akşener’in başbakanlık kararının değerli olduğunu ifade ettiğinin” altı çizilirken, Millet İttifakı’nın üzerinde çalışma yürüttüğü güçlendirilmiş parlamenter sistem için “Kılıçdaroğlu’nun adaylığının uygun olacağı” değerlendiriliyor.

Millet İttifakı içindeki görüşmelerin ardından Kılıçdaroğlu’nun adaylığının “kesinleşmesi” durumunda, her iki liderin birlikte sahaya ineceği ve yurttaşlara “güçlendirilmiş parlamenter sistem ile birlikte Akşener’in başbakan olacağı, Kılıçdaroğlu’nun ise yetkilerini devredeceğini” anlatacağı da İYİ Parti kulislerinde dillendiriliyor.

Bir kesim ‘temkinli’

İYİ Parti’deki bir kesim ise Kılıçdaroğlu’nun adaylığına “temkinli” yaklaşıyor. Kılıçdaroğlu’nun son çıkışının “bir tür nabız ölçme olabileceğini” ifade eden “temkinli” kanat, “sağ seçmenin soldan gelen bir adaya oy vermeyeceği” görüşünü savunuyor. Ancak bu kanaatte olan partililerin sayısının “Kılıçdaroğlu’nun adaylığını destekleyenlerden daha az sayıda olduğu” belirtiliyor.

Paylaşın

Türkiye, Basın Örgürlüğünde 153’üncü sırada

Sınır Tanımayan Gazeteciler’in (RSF) 2021 yılı raporuna göre, 180 ülkeye yer verdiği 2021 basın özgürlüğü listesinde Türkiye 153’üncü sırada yer aldı. Raporda, Türkiye’nin artık en fazla gazetecinin hapsedildiği ülke olmasa bile hapsedilme riski, adli kontrole tabi tutulma veya pasaportun elinden alınması korkusunun her zaman bulunduğu vurgulanıyor. Raporda Türkiye’de medyanın yaklaşık yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olduğuna da işaret ediliyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün dünyadaki basın özgürlüğü bilançosunu yansıttığı yıllık raporuna göre, dünya genelinde 488 gazeteci 2021 yılını hapiste geçirdi ve 46 medya mensubu da meslekleri nedeniyle öldürüldü.

Tutuklu gazetecilerin yaklaşık yarısının Çin, Myanmar ve Belarus’ta olduğuna dikkat çeken RSF sözcüsü Katja Gloger, “Bu üç ülkede keyfi şekilde tutuklanan gazetecilerin sayısının aşırı derecede yüksek olması, diktatörlük rejimlerinin işidir” şeklinde konuştu. Gloger, rakamların otoriter yöneticilerin acımasızlığını yansıttığına dikkat çekti.

Çin’de özel idari bölge statüsü bulunan Hong Kong’a dayattığı ve uzun süredir demokratik özgürlükleri baltalayan ulusal güvenlik yasası nedeniyle tutuklu gazetecilerin sayısının 127 olduğu aktarıldı. RSF’in raporuna göre Myanmar’da 53, Vietnam’da 43, Belarus’ta 32 ve Suudi Arabistan’da ise 31 gazeteci cezaevinde.

Örgütün açıklamasında Myanmar, Belarus ve Hong Kong’da medyaya yönelik baskılar nedeniyle sayının geçen yıla göre yüzde 20 artış gösterdiğine dikkat çekildi.

Gazeteciler için en tehlikeli ülkeler ise Meksika ve Afganistan. Raporda, bu yıl Meksika’da 7, Afganistan’da ise 6 gazetecinin öldürüldüğü kaydedildi. RSF, dünya genelinde öldürülen gazetecilerin yüzde 65’inin doğrudan hedef alınarak cinayete kurban gittiklerine de işaret etti.

Türkiye’de medyanın yüzde 90’ı hükümetin kontrolünde

Türkiye ise RSF’in 180 ülkeye yer verdiği 2021 basın özgürlüğü listesinde 153’üncü sırada bulunuyor. Raporda, Türkiye’nin artık en fazla gazetecinin hapsedildiği ülke olmasa bile hapsedilme riski, adli kontrole tabi tutulma veya pasaportun elinden alınması korkusunun her zaman bulunduğu vurgulanıyor.

Raporda Türkiye’de medyanın yaklaşık yüzde 90’ının hükümet kontrolünde olduğuna da işaret ediliyor.

En fazla tutuklu kadın gazeteci

Açıklamada, 2021 yılında basın özgürlüğü verilerinin tutulmaya başlandığı 1995’ten bu yana en yüksek tutuklu gazeteci sayısının kaydedildiği de vurgulandı. Öte yandan açıklamada tutuklu olanların 103’ünün profesyonel gazeteci olmadığı, sosyal medya ağlarında aktif ya da aktivist oldukları ifade ediliyor. Tutuklu profesyonel gazeteci sayısının 363 olduğu belirtildi.

RSF, daha önce hiç bu kadar çok sayıda kadın medya çalışanının da hapsedilmediğini, bu yıl 2020’ye göre cezaevinde olan kadın medya çalışanı sayısının üçte bir oranında artarak 60’a yükseldiğini kaydetti.

Paylaşın

DEVA Lideri Babacan’dan ‘Faiz’ Eleştirisi

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Merkez Bankası’nın bugün alacağı faiz kararı öncesinde sosyal medyada yaptığı paylaşımda, bankanın daha önceki yaptığı faiz indirim kararları nedeniyle eleştirilerini yineledi.

Haber Merkezi / DEVA Lideri Babacan, bankanın üç faiz indirim kararının tamamında dövizin ve enflasyonun yükselişe geçtiğini belirterek, “Hadi bilmiyorsunuz, yaptığınız deneylerden de en ufak bir fikir almadınız mı? Niçin bu ülkeye tekrar tekrar zarar veriyorsunuz?” diye sordu.

Türk Lirası güne değer kaybıyla başladı. ABD doları, TL karşısında yüzde 2,6’dan fazla değer kazanarak 15,28’i aştı. Sterlin/TL ise 20,24’ü geçerken, Euro/TL kuru da 17’nin üzerinde seyrediyor.

ABD Merkez Bankası (Fed) dün akşamki kararında faizi değiştirmemiş fakat varlık alımlarını azaltma hızının aylık 15 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkarılmasını kararlaştırmıştı.

Bugün Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın da faiz kararı açıklanacak. Ekonomistlerin büyük bir kısmı 100 baz puanlık indirim bekliyor.

Maliye Bakanlığı’nda bakan yardımcıları görevden alındı

Öte yandan Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın ardından Elvan’ın iki yardımcısının görevine de son verildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de bugün yayınlanan atama kararları ile Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda bakan yardımcısı olarak görev yapan Şakir Ercan Gül ve Mehmet Hamdi Yıldırım görevden alındı. Yerlerine Mahmut Gürcan ile Yunus Elitaş atandı.

Bakan yardımcıları dışında Kamu Finansmanı Genel Müdürü Abdullah Bayazıt ile Ekonomik Programlar ve Araştırmalar Genel Müdürü Ahmet Yalçın Yalçınkaya görevden alındı. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) ise 2. Başkan olarak Yakup Asarkaya, üyeliklere de Mustafa Balcı ile Olcay Turan atandı.

Paylaşın

Süper Lig’de Haftanın Hakemleri Belli Oldu: Fenerbahçe-Beşiktaş Maçını Kim Yönetecek?

Türkiye Futbol Federasyonu (TFF), Süper Lig’de 17. Hafta karşılaşmalarını yönetecek hakemleri açıkladı. Buna göre, haftanın öne çıkan karşılaşması olan Fenerbahçe – Beşiktaş maçında Fırat Aydınus düdük çalacak.

Haber Merkezi / Yine ligde üst sıraları ilgilendiren Trabzonspor : Hatayspor karşılaşmasını Yaşar Kemal Uğurlu, Galatasaray : Başakşehir maçını ise Zorbay Küçük yönetecek.

İşte Süper Lig’de 17. haftanın maçlarını yönetecek hakemler:

17 Aralık Cuma

20.00 Giresunspor – Altay: Tugay Kaan Numanoğlu

18 Aralık Cumartesi

13.30 Kasımpaşa – D. G. Sivasspor: Ali Şansalan

16.00 Trabzonspor – Hatayspor: Yaşar Kemal Uğurlu

16.00 Konyaspor – Antalyaspor: Arda Kardeşler

19.00 Alanyaspor – Adana Demirspor: Hüseyin Göçek

19.00 Galatasaray – Başakşehir: Zorbay Küçük

18 Aralık Pazar

13.30 Çaykur Rizespor – Yeni Malatyaspor: Halil Umut Meler

16.00 Göztepe – Fatih Karagümrük: Volkan Bayarslan

16.00 Kayserispor – Gaziantep FK: Erkan Özdamar

19.00 Fenerbahçe – Beşiktaş: Fırat Aydınus

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: İmamoğlu Ve Yavaş’ın Adaylığına Karşı Değilim

İstanbul Sanayi Odası’nı ziyareti eden CHP Lideri Kılıçdaroğlu, görüme sonrası yaptığı açıklamada, İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı olmadığını söyledi.

Haber Merkezi / Katıldığı bir televizyon programda sarf ettiği ‘ittifak isterse aday olurum’ sözleri hatırlatılan Kılıçdaroğlu, ”Bunu daha öncede ifade etmiştim, yeni bir şey değil aslında. İttifak bu konuda kararı birlikte, demokrasi konusunda birlikte mücadele ettiğimiz, parlamenter sistemi getirmek istediğimiz arkadaşlarla karar verilecek” şeklinde yanıt verdi.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul Sanayi Odası’nı (İSO) ziyaret ederek Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ve yönetim kurulu üyeleri ile bir araya geldi. Kılıçdaroğlu ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan ziyaret öncesinde yaptıkları ortak basın açıklamasında şu değerlendirmelerde bulundular:

Kemal Kılıçdaroğlu: Ekonomideki gidişi sizler de çok iyi biliyorsunuz, yakından izliyorsunuz. İş dünyası zaten ekonominin temel aktörlerinden birisi. Siyasetçi olarak biz de yaşanan ekonomik bunalımı yakından izlemeye çalışıyoruz. Dolayısıyla sorun yaşayan bütün kesimleri dinlemek ve çözüm yollarını, sağlıklı, tutarlı çözüm yollarını kamuoyuyla paylaşmak için çaba harcıyoruz. Sanayinin kalbi, bir anlamda onların temsilcisi İstanbul Sanayi Odasını bu vesileyle ziyaret ediyoruz. Sayın Başkan’dan, arkadaşlarından bilgi alacağız. Bize lütfedip bilgi verecekler. Dolayısıyla biz de o bilgilerden yararlanarak sağlıklı ve tutarlı çözümler üretmeye çalışacağız.

Erdal Bahçivan: Değerli basın mensupları, İstanbul Sanayi Odasının her zaman önem verdiği karşılıklı istişare ve diyalog kültüründen hareketle CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ve beraberindeki kıymetli heyetiyle bugün İstanbul Sanayi Odası Yönetim Kurulu olarak bir istişare toplantısında bulunacağız. Sayın Genel Başkanın da söylediği gibi İstanbul Sanayi Odası Türkiye’nin sanayinin hem öncü, hem en eski, hem de şuanda da en büyük odası olmak hasebiyle sanayinin hem bugün içinde bulunduğu durum ama asıl önemlisi geleceğe dair vizyonu noktasındaki en önemli bir… Kendilerinin bugün bizlerle beraber olmasını Türk sanayisinin ve Türk ekonomisinin önümüzdeki döneme dair değerlendirmek adına önemli bir fırsat olarak görüyoruz. Bugünkü ziyaretin ben çok önemli ve anlamlı bir vesileye fırsat olacağı düşüncesiyle hem zatıalilerine hem de beraberindeki heyete bugün bizlerle beraber oldukları için, aramızda oldukları için şükranlarımı sunuyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu: Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soru: Dün katıldığınız Haber Global yayınında “eğer ittifak kabul ederse adayım” demiştiniz. Bugün gün içerisinde ittifakla bir temasınız oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu: Yo hayır arkadaşlar. Bunu daha önce de ifade etmiştim zaten yeni bir şey değil aslında. İttifakla, bu konuda kararı birlikte yola çıktığımız, demokrasi konusunda birlikte mücadele ettiğimiz güçlendirilmiş parlamenter sistemi birlikte Türkiye’ye getirmek istediğimiz arkadaşlarla beraber karar verilecek.

Soru: Bugün ittifakla bu konuda bir temasınız oldu mu?

Kemal Kılıçdaroğlu: Yo hayır bugün bir temas olmadı.

Soru: Şunu da ekleyeyim, İmamoğlu ve Sayın Yavaş’ın adaylığına daha önce karşı olduğunuzu söylemiştiniz. Halen aynı mı?

Kemal Kılıçdaroğlu: Efendim karşı değil. Arkadaşların görevleri var ve şu anda çalışıyorlar. Başarılı bir süreci İstanbul’a ve Ankara’ya yaşatıyorlar.

Soru: Sayın Bakan Nebati’nin bir açıklaması olmuştu geçtiğimiz günlerde. ”En fazla ne kaybedersin? Maaş alıyorsun enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse” dedi. Sayın Bakanın bu açıklaması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Kemal Kılıçdaroğlu: Talihsiz bir açıklama önce onu ifade edeyim. Çünkü Bakanlar, ekonominin gidişini şahsileştirmezler. Kendi şahsi pozisyonlarını ekonomik pozisyonla eş tutmazlar. Bu yanlış, doğru değil, dolayısıyla talihsiz bir açıklama. Öyle ifade edeyim.

“Türkiye bu sorunları aşabilecek potansiyele sahip”

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, görüşmesinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, görüşmeye ilişkin, “Sorunları öğrendik. Doğrudan doğruya sorunu yaşayan değerli sanayici, yönetici arkadaşlar bizleri bilgilendirdiler. Sorunların aşılması konusunda biz de kendi düşüncelerimizi aktardık. Karamsar olmamamız gerektiğini, Türkiye’nin bu sorunları aşabilecek potansiyele sahip olduğunu, kadrolarının olduğunu, yeni kurum ve yeni kurallarla yola çıkıldığı takdirde bütün bu sorunların aşılacağı ifade edildi” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, görüşmede asgari ücret konusunun gündeme gelip gelmediğine ilişkin soru üzerine, “Her sanayici, kendi çalıştırdığı işçinin daha iyi bir ücret, daha iyi bir hayat standardı yaşamasını ister. Bu da ifade edildi. Ancak yaşanan enflasyonun hem kendilerini hem çalışanları olumsuz etkilediği de zaten bilinen bir gerçek. Bu da dillendirildi” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, “Bu yılın başında, yani asgari ücret belirlenirken asgari ücret 384 dolardı. Bugün dolar kuru yine yükselmiş. Bugünkü dolar kuru ile çarpılsın, 384 dolar karşılığında Türk lirası işçiye asgari ücret verilsin. Bizim düşüncemiz bu. Hatta o konuda bir hesap yaptım. 2 bin 825 TL net, yıl başında asgari ücret. 384 dolar, böldüğünüz zaman 2 bin 825 TL, net para kazanıyordu. Şimdi 14 TL ki 14 TL’yi aştı, eğer 14 TL hesap edilirse dolar kuru, bugün itibariyle 5 bin 376 net işçiye para verilmesi lazım. Bunun bir de vergi yükü var. Dolasıyla asgari ücretin, sanayici üzerinde uluslararası rekabet gücünü olumsuz etkilememesi için asgari ücretin vergiden muaf olması lazım. Bunu da ifade ettik” diye konuştu.

“Devlet şu anda sağlıklı yönetilmiyor”

AK Parti iktidarını eleştiren Kılıçdaroğlu, “Devlet, akılla, mantıkla yönetilir. Devlet, bilgiyle yönetilir. Devlet, dayatma kültürüyle yönetilir mi? Böyle bir anlayış olabilir mi? Devlet şu anda sağlıklı yönetilmiyor. Devlet şu anda savruluyor” dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu, Türk lirasının değer kaybı üzerine, “Merkez Bankası, kendisine ait olmayan dolarları satarak ‘acaba doları frenleyebilir miyim’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde böyle bir olay olmadı. O nedenle toplum daha büyük sorunlarla karşılaşmasın diye biz bir an önce seçimin olmasını istiyoruz. Yoksa seçim olur veya olmaz, zamanında olur ama gecikilen her günün topluma maliyeti artacaktır” eleştirisini yaptı.

“İnatla devlet yönetilmez”

Türkiye’de yaşanan üretim sorununa da değinen Kılıçdaroğlu, “Önümüzdeki süreçte gıda kriziyle karşılaşacağız. Ekilmeyen topraklarımız var, çiftçi ciddi sorunlarla karşı karşıya şu anda. Acaba iktidarın, saray ve şürekasının haberi var mı? Emin olun dünyadan haberleri yok bunların. Ülkeyi yönetemiyorlar. Nereye gittiğini, ne yaptıklarını da biliyorlar. İnatla devlet yönetilmez. ‘Ben inat ettim böyle yapacağız.’ Etrafında hiçbir bakan, bürokrat da ‘bu yanlış’ diyemiyor. Çünkü dediği zaman görevinden olacak” diye konuştu.

Paylaşın

FED, Politika Faizini Sabit Tuttu: Dolar Yükseldi

Politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0-0,25 aralığında sabit bırakan ABD Merkez Bankası (FED), varlık alımlarını azaltma hızının aylık 15 milyar dolardan 30 milyar dolara çıkarılacağını açıkladı.

Haber Merkezi / FED, beklentiler dahilinde politika faizini değiştirmeyerek yüzde 0-0,25 aralığında sabit bıraktı.

Federal Açık Pazar Komitesi (FOMC), iki günlük toplantısının ardından tahvil satın alma programında aylık 30 milyar dolar tutarında kesinti yapılacağını ve programın Mart ayında sona erdireceğini duyurdu. Bu kararla, FED’e gösterge borçlanma faizini artırabilmesine kapının açılabileceği kaydedildi.

Komite üyelerinin tahminlerine göre gelecek yıl üç faiz artışı öngörülürken, enflasyonun düşmesi bekleniyor.

FED kararları dolar kurunu yükseltti

FED kararıyla birlikte Perşembe günü yapılacak Merkez Bankası Para Politikası Kurulu toplantısı öncesinde dolar kuru 15 Türk Lirası civarına yükselme eğilimi içine girdi. Bazı özel bankalarda gece mobil uygulamalarda işlem kuru alışta 15 TL’nin üstüne çıktı.

FED’in faiz indirimi kararı alması durumunda Türkiye’de kurun düşüş göstereceği beklentisi gündemdeydi. Ancak FED’in faizi sabit tutması henüz piyasalar kapalıyken dahi dolar kurunu yükseltmeye başladı.

Paylaşın

Seçim Sonrası İçin Dikkat Çeken Analiz: Üç Senaryo

Analistler ve uzamanlar “Türkiye nereye gidiyor?” sorusunun cevabını ararken, Avrupa Birliği destekli Carnegie Europe da Türkiye’nin yakın siyasi tarihi ele alarak, seçim sonrası için üç farklı senaryo geliştirildi. Senaryolar; Erdoğan yönetiminin daha da güçlenmesi, muhalefetin kazanması ve seçim sonuçlarının belirlenememesini içeriyor.

Analize göre, ülke Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) on dokuz yıllık kesintisiz yönetimine ulaşırken, retorik soru Türkiye’nin geleceği hakkında canlı bir iç tartışmaya dönüştü.

“Türkiye’nin yönü, yabancı gözlemcilerin ne düşündüğüne veya ne arzu ettiğine değil, vatandaşlarının oylarına bağlı” vurgusu yapılan analizde şöyle deniyor:

Bununla birlikte, 2019-2021’de benzeri görülmemiş askeri ve diplomatik girişimlerde bulunan ülke liderliği, ortaklarından sert tepkilere ve kınamalara maruz kalıyor.

Bu tür tepkiler, siyasi yelpazede milliyetçi açıklamalara yol açarak, Türkiye’nin siyasi geleceğine ilişkin her türlü spekülasyonları biraz tehlikeli hale getiriyor.

Bu makale, son gelişmeleri gözden geçirdikten ve Türkiye’nin mevcut politikalarının ana itici güçlerini değerlendirdikten sonra, Avrupalı ​​ve Batılı liderlerin teorik olarak Ankara’dan kısa ve orta vadede bekleyebilecekleri üç senaryoyu, hazırlanmaları gereken senaryoları sunuyor.

Senaryolar ve Batı’ya etkileri

Analizde şu senaryolar yer aldı:

2023’teki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinin bir sonraki turuna bakıldığında, Türkiye’nin Batılı ortakları üç teorik senaryo ile karşı karşıya kalacak: “mevcut olanın daha fazlası”, “bir devrin sonu” veya “sürpriz senaryo(lar)”.

İlk senaryo: Daha fazlası

Batılı politika yapıcılar her olasılığa hazırlıklı olmalı.

Muhalefete cömert bir liderlik sağlayan anketlerin yakın tarihli bir özetine rağmen, görevdeki cumhurbaşkanına yakın kaynaklar, Erdoğan/AKP’nin güçlü bir ihtimal olduğunu düşünüyor – sırf cumhurbaşkanı için risklerin çok yüksek olması sebebiyle.

Üçüncü bir seçim zaferi için ikinci gerekçe ise Erdoğan’ın Türk siyasetindeki son derece uzun kariyerinin tacı olacak ve onun merkezi otorite, kontrol ve dengenin olmadığı sandıkta demokrasi, kamu politikalarında sık sık dini referanslar, ve iddialı dış politika.

Buna ek olarak, Haziran 2023’te bir galibiyet, toplam cumhurbaşkanlığı görev süresini on dört yıla çıkaracak – on üç buçuk yıllık başbakanlığın ardından – ve Ekim 2023’te Türkiye Cumhuriyeti’nin yüzüncü yıl kutlamalarına başkanlık etmesine izin verecek.

Takipçileri için bu etkinlik, Erdoğan’ın itibarını 1923’ten 1938’e kadar iktidarda olan eski cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ünkine yükseltir.

Bu senaryoya göre Batılı ülkeler, Yunanistan, Kıbrıs ve Afrika ülkeleri de dahil olmak üzere muhtemelen daha iddialı dış ve askeri politikalarla karşı karşıya kalacaklar.

Ayrıca NATO içinde artan zorluklarla ve AB ile devam eden gerilimlerle karşı karşıya kalacaklar.

Daha da önemlisi, Türkiye’nin Rusya ile ikircikli ilişkisi ve S-400 füze sistemi konuşlandırması, daha önce sonlandırılmadığı takdirde, Türkiye’nin Batılı ortakları için önemli bir olumsuz faktör haline gelecek.

Bu senaryoda, ihtiyatlılık ve çevreleme AB tarafında anahtar kelimeler olabilir.

İkinci senaryo: Bir dönemin sonu

Bu varsayıma göre, muhalefet koalisyonunun öngörülen zaferi sandıklarda teyit edilecek, AKP-MHP koalisyonu mecliste azınlık haline gelecek, Erdoğan cumhurbaşkanlığından çekilecek, ekonomi politikası önemli ölçüde değişecek ve eski durumuna getirilecek bir anayasa reformu yapılacak.

Parlamenter sisteme geçilecek. Bu senaryoyu değerlendirirken dikkat edilmesi gereken önemli bir not, geçmişte Erdoğan’ın son derece olumsuz seçim beklentilerini altüst etmeyi başardığı – bugün anketlerin öngördüğüne benziyor.

Bu, örneğin benzeri, Haziran ve Kasım 2015’teki iki seçim turu arasında oldu.

Bazı analistler, “Erdoğan dönemi. . . bitiyor”. Güya bu senaryo, Ankara’nın son yıllarda uyguladığı yıkıcı politikaların sonunun habercisi olacaktır. Yeni bir rejimin tonu muhtemelen daha ılımlı olacaktır.

Ancak Rusya ile açık bir kopuş şöyle dursun, mevcut politikaların tamamen tersine çevrileceği üzerine bahse girmek tehlikeli olacaktır, çünkü bu politikaların altında yatan faktörlerin hala yerinde olacağı basit bir nedendir:

Batı karşıtı duygular devam edecek ve Rusya Türkiye ile yapılan çok sayıda anlaşmada güvence altına alınan stratejik kazanımlarının yeni bir yönetimin devreye girmesiyle aşınmasını kabul etmeyecektir.

Bu senaryoda, AB’den yoğun diplomatik angajman gerekli olur.

Sürpriz senaryo(lar)

Günümüz siyaset sahnesindeki gerilimler ve Erdoğan’ın iktidarı kaybetmesiyle bağlantılı korkular düşünüldüğünde, bir takım beklenmedik gelişmelerin yaşanması imkansız değil.

Biri, görevdeki cumhurbaşkanının yüzüncü yıl kutlamalarına başkanlık etmesine izin vermek için seçimlerin birkaç ay ertelenmesi olabilir, ancak mevcut mevzuat ülke savaşta olmadığı sürece ertelemeye izin vermiyor.

Diğer bir belirsizlik, Türkiye’nin çevresindeki güvenlik gelişmeleri ile ilgili olabilir: Suriye’de Rusya ile bir çatışma, Ukrayna’da alevlenen bir savaş, Karadeniz’de Moskova ve Ankara’yı karşı karşıya getiren gerilimler veya Rusya’nın S-400 füze sisteminin operasyonlarına müdahalesi.

Gergin iç siyasi tartışma, mevcut anketlere göre AKP ile MHP arasında bir ayrılıkla sonuçlanabilir ve MHP’yi mevcut anketlere göre yaklaşık yüzde 30 oy alarak ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan’ın zaferini imkansız hale getirebilir.

Son olarak, daha sıradan bir senaryoda, başa baş bir başkanlık yarışının, Yüksek Seçim Kurulu önünde bir davayla sonuçlanacağı ve kendisinin de görevdeki kişinin şansını artırmaya yönelik son bir çaba olarak iptal ve kısa aralıklarla seçimlerin tekrarlanmasıyla sonuçlanacağı görülebilir.

Bu prosedür, planlanan Haziran 2023 oylaması ile Ekim 2023 yüzüncü yıl kutlamaları arasındaki dört aydan fazla sürebilir.

Tüm bu senaryolarda, Türkiye’nin Batılı ortakları birden fazla belirsizlik, ekonomik ve finansal risk ve artan uluslararası gerilimlerle karşı karşıya kalabilir.

Yurtiçinde, seçmenlerin çoğunluğunun, seçimlerinin sonunda görmezden gelineceğini veya açıkça reddedileceğini hissedenlerin çaresizliği, AKP seçmenleri de dahil olmak üzere ciddi bir hüsrana yol açabilir. Bu ilk olmayacak.

Ancak 2018 cumhurbaşkanlığı seçiminden farklı olarak, kamuoyu yoklamalarının hepsi aynı yönde ilerliyor ve muhalefet şu ana kadar cumhurbaşkanının değiştirilmesi ve parlamenter demokrasiye dönüş lehinde güçlü bir şekilde birleşti.

AB, özellikle bazılarının ağır bir güvenlik ve dış politika boyutuna sahip olabileceğinden, bu tür beklenmedik senaryolara karşı tamamen hazırlıklı olmalıdır.

Analiz: 2013 çok önemliydi

Avrupa perspektifinden Orta Doğu ve Türkiye’deki gelişmelere odaklandığı Carnegie Europe’da misafir araştırmacısı Marc Pierini’nin kaleme aldığı ilk senaryo şöyle:

Birincisi, 2013 çok önemli bir yıldı. O yılın Mayıs ayında başlayan Gezi Parkı protestoları, hükümetin bir parkı ortadan kaldırma planına karşı oturma eylemi olarak başladı.

Hızla tüm ülkede eşi görülmemiş bir kitlesel gösteri dalgasına dönüştü. Hala Türk hükümetine karşı en büyük protesto hareketi olma özelliğini taşıyor.

Aylar sonra, 2013’ün sonunda bir yolsuzluk skandalı AKP’ye bağlı onlarca kişinin tutuklanmasına yol açtı.

O zamana kadar siyasi müttefiki olan İslami vaiz Fethullah Gülen’in düzenlediği siyasi bir saldırı olduğuna inanan, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan bir dizi tasfiye emri verdi.

Freedom House, soruşturmaya dahil olan 45 bin polis memuru ile 2 bin 500 hakim ve savcının görevden alındığını tahmin ediyor.

2013’ten bu yana, demokratik erozyon süreci, kilit seçim anlarıyla birlikte gitti.

Ağustos 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimleri, 2015’teki iki tur yasama seçimleri, Nisan 2017’deki anayasa referandumu ve Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde şu gelişmeler yaşandı: Muhalefetin hakları giderek arttı. Ülkeyi bayrak ve liderlik etrafında toplamak için giderek daha fazla milliyetçi anlatılar kullanıldı; Kürt azınlıkla uzlaşma süreci terk edildi; ve zaman zaman Türkiye’nin Suriye’deki operasyonları kamuoyunu etkilemek, ülkenin moralini yükseltmek ve siyasi muhalifleri zayıflatmak için kullanıldı.

Temmuz 2016’daki başarısız darbe başka bir dönüm noktası oldu. Sadece ordunun siyasi etkisine kesin bir son verme fırsatı sağlamakla kalmadı, aynı zamanda hükümetin sözde düşmanlarına karşı kapsamlı tasfiyeleri tetikledi.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Türkiye’deki insan hakları uygulamalarına ilişkin 2020 raporuna göre,

2016 darbe girişiminden bu yana, yetkililer 60 bin’den fazla polis ve askeri personeli ve yaklaşık 125 bin memuru görevden aldı veya askıya aldı, yargının üçte birini görevden aldı, 90 bin’den fazla vatandaşı tutukladı veya hapse attı ve bin 500’den fazla sivil toplum örgütünü terörle mücadele yasaları kapsamında kapattı.

Gerekçeler başta hükümetin darbe girişimini planlamakla suçladığı din insanı Fethullah Gülen hareketiyle bağlantılı olduğu iddiasıyla ilgili gerekçelerdi.

Türkiye’nin kendi Olağanüstü Hal Tedbirlerini İnceleme Komisyonu’nun 28 Ekim 2021 tarihli son raporuna göre 125 bin 678 kişi kamu görevinden ihraç edildi.

Daha yakın zamanlarda, Mart 2019 yerel seçimleri siyasi bir dönüm noktası oluşturdu. Muhalefet adaylarının aralarında Ankara, İstanbul ve İzmir’in de bulunduğu dokuz büyük ilde aldığı büyük zaferler Türk seçmenlerine güçlerini hatırlattı.

İstanbul’da hükümet, Yüksek Seçim Kurulu tarafından dayatılan bir yeniden oylama yoluyla oylamayı tersine çevirmeye çalıştı, ancak sonuçta başarısız oldu – bu, liderliğin muhalefete karşı her türlü aracı kullanma istekliliğini ve sivil toplumun gücünü gösteren bir bölüm.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Akşener’den Çok Sert ‘Ekonomik OHAL’ Açıklaması

Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesinde kendisini karşılamaya gelen vatandaşlara seslenen İYİ Parti Lideri Akşener, “‘OHAL ilan edilsin, sermaye kontrolü yapılsın’ deniliyor, yok öyle şey. Bu can bu bedende oldukça sizin üzerinizden rant elde ettirmeyeceğim. Sizin haklarınızın elinizden alınmasına müsaade etmeyeceğiz.” dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ilçe gezileri kapsamında Kahramanmaraş’ın Elbistan İlçesini ziyaret etti. Akşener’i, Elbistan’da çok sayıda partili ve vatandaş karşıladı. İYİ Parti Lideri Akşener, kendisini karşılayan kalabalığa hitaben de bir konuşma yaptı.

Meral Akşener, esnafın ve vatandaşın yaşadığı ekonomik sıkıntılara dikkat çekmek amacıyla 2 yıldır Türkiye’yi gezdiğini söyledi. Esnaf ziyaretlerinde ve gezilerinde toplumun her kesiminin dertlerini dinlediğini belirten Akşener: “O dükkanların içinde esnafın derdini duydum, işsiz gencin feryadını duydum; kayırılan dayısı olmadığı için atanamayan öğretmenler, devlet memurları gençleri gördüm. Tencere kaynatmakta zorlanan kadınları gördüm” dedi.

Vatandaşın ve esnafın içinde bulunduğu durumu, ‘çırak çıkmak’ şeklinde yorumlayan Meral Akşener, şöyle devam etti:

“Tam 24 aydır ilçe ilçe dükkan dükkan esnaf geziyorum. Her gün insanlar iş istiyor, aş istiyor. İşsiz gençler umutsuz. Onlar, bu durum konuşulsun istiyor. Ama tepede o bunu dedi bu şunu dedikçe siz çırak çıkıyorsunuz. Bu çırak çıkma halinin ortadan kaldırmanın yolunu bulmak lazımdı ben de esnaf gezerek aranıza gelmeyi tercih ettim. Tam 24 aydır o dükkanların içinde iktidar partisini yermedim. Kendi partimi övmedim. Propaganda yapmadım. Elbette oylarınıza talibiz ama o seçim zamanı. Yem fiyatlarının artması nedeniyle ineklerini kesime gönderen süt üreticilerini gördüm. Çiftçinin halini benden daha iyi biliyorsunuz. 1500-1600 lira emekli maaşı alanlar gördüm. 5 maaş alan danışmanlar varken 1600 lira emekli maaşı alan insan nasıl geçinir kardeşim. Bunların konuşulmasını sağlamak için yollardayım. Sizin derdiniz konuşulursa; sizin derdiniz üzerinden çözüm üretilirse seçen kazanır. Uzun zamandır şuculuk buculuk üzerinden kavga ettiriyorlar; birileri malı götürüyor siz çırak çıkıyorsunuz.”

‘Yeter artık, yetti artık’

Seçmenin velinimet olması için ülkeyi karış karış gezdiğini dile getiren Akşener, ‘5 maaşlı danışman, 11 maaşlı bürokrat olur mu?’ sorusunu da yönelterek, “Haram zıkkım olsun. Biz, ağaların bunu duymasını sağlıyoruz. Burada özne sizsiniz. Bizim derdimiz seçmenin velinimet olmasıdır. Seçmen velinimet olduğu gün, siyasetçinin cebinde keklik olmadığı gün herkes sizin ayağınıza gelir. Yapmak istediğimiz şey budur. El ele vererek bunu birlikte başaracağız” ifadelerini kullandı.

‘Yeter artık; yetti artık’ diyen İYİ Parti Lideri Akşener, kayıkçı kavgaları olarak nitelendirdiği çekişmelerden en çok zararı vatandaşın gördüğünün altını çizdi.

‘Size yalan söylersem Allah canımı alsın’

Akşener, sözlerini, “Ekonomik problemler nedeniyle olağanüstü hal ilan edilsin, sermaye kontrolü yapılsınlar konuşuluyor. Bu can bu tende olduğu müddetçe sizin üzerinizden rant elde ettirmeyeceğim. Bu tür meselelerle sizin haklarınızın elinizden alınmasına müsaade etmeyeceğim. Kayıkçı kavgalarında sizlerin çırak çıkmasına müsaade etmeyeceğim. Sizin dertlerinizi konuşup; çözüm üretildiği bir seçimin inşallah el ele verip birlikte başaracağız. Burada olmaktan çok mutlu oldum. Cenabı Hak beni sizlerin karşısında utandırmasın. Allah beni yalan söyleyenlerden eylemesin. Eğer size yalan söyleyeceksem Allah benim canımı alsın. Çünkü gelen vurdu giden vurdu. Buna hep beraber ‘hayır’ diyeceğiz. Bu harami düzeni birlikte yıkacağız” cümleleri ile tamamladı.

Akşener, konuşmasının ardından cadde üzerindeki esnafları İYİ Parti Elbistan İlçe Başkanı Hüseyin Gül’le birlikte ziyaret etti. Girdiği bir lokantada, esnafın sorunlarını dinleyen Akşener, ihtiyaç sahiplerine ‘askıda kebap’ verilmesi için destek oldu.

Erkek kuaföründe tıraş olan işsiz gençle de bir süre sohbet eden Akşener, diğer esnafların da yaşadıkları ekonomik sorunları dinledi. İYİ Parti Lideri Akşener, esnaf gezisinin ardından diğer ilçelerdeki ve il merkezindeki programlarına katılmak üzere Elbistan’dan ayrıldı.

Paylaşın