Babacan: Reis Dedikleri Kabile Devletinin Reisi

Partisinin Kadıköy ilçe kongresinde konuşan DEVA Partisi Lideri Babacan, “‘Bakanlar Kurulu’ diyor. Adı değişti, kabine oldu. Kabine, cumhurbaşkanını sağında solunda talimatını yerine getiren emir erleri demek. Kabine kelimesi yerine kabile kelimesi daha doğru. Merkez Bankası’nın alacağı kararı ilgili bakanı abisi açıklıyor. Bunlar kabilelerde olan şeyler. Reis dedikleri de şu anda maalesef kabile devletinin reisi.” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Babacan, konuşmasının devamında, “Merkez Bankası ha bire döviz satıyor. Kur etkilendi mi? Yok. Önce yangını körüklüyor, sonra sözüm ona söndürmek için müdahale ediyor. Yangını talimatla çıkaran Erdoğan, söndürmek için cayır cayır dövizleri harcayan Merkez Bankası. Döviz satışının piyasaya hiçbir faydası yok. Aynı kızgın tavaya su damlattığınızda buharlaşması gibi. Harcadığınız dövizle kalırsınız. Akıl dışı, saçma sapan müdahalelerde harcanan para yaklaşık 6 milyar doların üzerinde.” dedi.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul’da partisinin Kadıköy ilçe kongresinde konuştu. Babacan’ın açıklamalarından öne çıkan kısımlar şöyle;

“Formülü söylemişler. Gerilimin formülü çok açık. Sayın Erdoğan bu işi biliyor. Faizi de Bahçeli’yi de aldı, ülkede gerilim ortamı tekrar dirildi. Ben Bahçeli’nin ismini krizlerle beraber andığımda kızıyor ama gerçekten krizlerin ortağı. Her kriz arşivinde ismi çıkıyor. Çeyrek yüzyıllık genel başkanlık kariyerine ülkenin en büyük krizlerini sığdırmayı başardı. Çözümlerin, refahın, özgürlüğün hiçbirinde adı yok. Nerede kriz, orada Bahçeli. Hani mağazaların üzerinde yazar ya ‘şu tarihten beri bilmem neyin adresi’ diye. Sayın Bahçeli de bu konuda gerçekten marka. 99’dan beri krizlerin adresi Bahçeli.”

Ayrıca 10 Ağustos 1970 tarihli Cumhuriyet gazetesinin “Bakanlar Kurulu kararı açıklandı: Devalüasyon” manşetini de ekrana yansıtan Babacan sözlerini şöyle sürdürdü:

“‘Bakanlar Kurulu’ diyor. Adı değişti, kabine oldu. Kabine, cumhurbaşkanını sağında solunda talimatını yerine getiren emir erleri demek. Kabine kelimesi yerine kabile kelimesi daha doğru. Merkez Bankası’nın alacağı kararı ilgili bakanı abisi açıklıyor. Bunlar kabilelerde olan şeyler. Reis dedikleri de şu anda maalesef kabile devletinin reisi.

“Asgari ücreti kendi açıkladığına pişman olacak”

Yeni asgari ücret açıkladılar. Yüzde 50 zam verecek ya, toplantıyı Külliye’de yapıp bizzat açıklıyor. Birkaç ay sonra ‘Keşke bunu açıklamasaydım, nereden açıkladık’ diyecek. Çünkü biz o ‘4250 lira yaptık’ videosunu göstereceğiz. Bir de o günden sonra enflasyon nasıl seyretmiş, kur nereden nereye gelmiş, onu da göstereceğiz. Pişman olacak bunu kendi açıkladığına.

Faizi Merkez Bankası düşürmüyor. Erdoğan talimat veriyor, Merkez Bankası harfiyen uyguluyor. Devlet kadroları Erdoğan’ın oyuncağı oldu. Gençlerin oynadığı Sims isimli bir oyun var. Oyun şöyle; kurgusal bir mahallede sanal insanları yönetiyorsunuz. Oradaki karakterlerin tüm aktivitelerine karar veriyorsunuz. Kariyerlerinden kıyafetlerine kadar hepsini tanımlıyorsunuz. Bilgisayar tuşunda hepsi. İşte Erdoğan koskoca Türkiye’yi Sims oyunu sanıyor.

Merkez Bankası da çalışanları da Hazine de çalışanları da artık Erdoğan’ın oyun alanı. Tek imzayı atıyor, işi bitiriyor. Beğenmediği an hop gece yarısı kararnamesi, birini görevden alıyor, yerine başkasını koyuyor. Yenisini beğenmediyse bir kararname daha… Hep gece yarısı kararnamesi. Gündüz aydınlığında çıkmıyor. Eskiden muhtıra yönetimleri hep gece yarısı karar alırdı, aynı öyle. Bu otoriterlik hep gece yarısı işleyen bir şey demek ki.

“Kimse dünyada kriz var diye vatandaşı aldatmasın”

’Bütün dünyada kriz var’ diyorlar. Avrupa’da buna benzer bir kriz yaşayan ülke yok. G20 ülkeleri arasında buna benzer bir kriz yaşayan yok. Biz, Beştepe yapımı bir kriz yaşıyoruz. Ülkenin cumhurbaşkanın bizzat ateşe körükle gittiği bir krizi, bir yangını yaşıyoruz. Altında Erdoğan’ın imzasının olduğu bir kriz yaşıyoruz. Kimse ‘Dünyada kriz var’ diye vatandaşı aldatmasın. Yok böyle bir şey. Çok sevdikleri tanımla, bu krizin adı millî ve yerli kriz.

Merkez Bankası ha bire döviz satıyor. Kur etkilendi mi? Yok. Önce yangını körüklüyor, sonra sözüm ona söndürmek için müdahale ediyor. Yangını talimatla çıkaran Erdoğan, söndürmek için cayır cayır dövizleri harcayan Merkez Bankası. Döviz satışının piyasaya hiçbir faydası yok. Aynı kızgın tavaya su damlattığınızda buharlaşması gibi. Harcadığınız dövizle kalırsınız. Akıl dışı, saçma sapan müdahalelerde harcanan para yaklaşık 6 milyar doların üzerinde.

Türkiye çok önemli bir eşiğin önünde duruyor. DEVA Partisi Türkiye’deki değişimin ve atılımın öncüsü olacak. Bu toplum, çok büyük bir değişim gerçekleştirecek ve DEVA Partisi yeni düzenin asli bir aktörü olacak. Ülkemizi, barış, refah ve adalet limanına sağ salim yanaştıracağız. Ülkemizin tüm sorunlarını, meşru demokratik siyaset zemininde çözeceğiz.”

Paylaşın

TÜSİAD: İktisat Bilimi Kurallarına Hızla Dönülmeli

Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınlayan TÜSİAD, ekonomi alanındaki yetkili kişi ve kurumlara, “Genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmeli” çağrısı yaparak, “Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir” dedi.

Haber Merkezi / Açıklamasında, izlenen ekonomi politikasının yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlar için yeni ekonomik sorunlar yarattığını vurgulayan TÜSİAD, bu politikanın uzun dönemde çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riskini artırdığını ve en fazla faydalanması beklenen ihracatçıların dahi bu ortamdan zarar gördüğünü belirtti.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), Türkiye ekonomisinin gidişatına dair bir açıklama yayınladı. TÜSİAD’dan yapılan açıklama şu şekilde;

“Son dönemde yaşadığımız istikrarsızlıklar sonucunda, denenmekte olan ekonomi programıyla amaçlanan sonuçlara erişilemeyeceği netleşmiştir.

TÜSİAD olarak, bu iktisadi çerçeve çizilmeden evvel de, süreç devam ederken de, erken faiz indirimi ile oluşan politikaların istikrarsızlık yaratacağına dair görüşlerimizi hem kamu kurumları hem de kamuoyuyla pek çok kez paylaştık. Bu sürecin TL’de şiddetli değer kaybı, enflasyonda hızlanma, yatırımları, büyümeyi, istihdamı baskılama ve en önemlisi ülke olarak fakirleşmemizle sonuçlanma riskini vurgulamıştık.

Nitekim, yeni iktisadi tercihler kapsamında atılan adımların ardından güvensizlik ve istikrarsızlık ortamı oluşmuştur. Özellikle yurt içinde dövize olan talebin şiddetli ölçüde yükseldiğini, bunun da var olan tüm ekonomik dengeleri bozduğunu görmekteyiz.

İzlenen ekonomi politikası yalnızca iş dünyası için değil, tüm vatandaşlarımız için yeni ekonomik sorunlar yaratmaktadır. Uzun dönemde de çok daha büyük yapısal problemlere yol açma riski artmıştır. En fazla faydalanması beklenen ihracatçılarımız dahi bu ortamdan zarar görmektedir.

Tüm bunların sonucunda, son dönemde ekonomide oluşan hasarın tespitini yapıp öncelikle serbest piyasa işleyişi çerçevesinde, tüm paydaşların desteğinin alındığı, genel kabul görmüş iktisat bilimi kurallarına hızla dönülmesinin gereği açıktır.

Ülkemizde “kurumsuzlaşma” sorununa daha önce de işaret etmiş, kalkınmamız için gerekli yaklaşımı “Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa: İnsan, Bilim, Kurumlar” adlı çalışmamız ile kamuoyuyla paylaşmıştık. Ülke ekonomimize fayda sağlayacak, öngörülebilirliğin, yatırım ortamının ve kalkınmanın önünü açacak kural bazlı politikaları hayata geçirmeliyiz. Kurumların ve kuralların kapsayıcı ve etkin şekilde güçlendirilmesi başta olmak üzere atılacak adımlar ülkemizde güven ortamının oluşması için elzemdir.

TÜSİAD olarak bu istikamette atılacak doğru adımlara katkı vermeye hazırız.”

Paylaşın

Türkiye, Dünyada En Fazla Göç Alan 12’inci Ülke

Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) raporuna göre Türkiye dünyada en fazla göç alan 20 ülke arasında 12’inci sırada. Rapora göre, Türkiye’de 6 milyon 5 bin göçmen var ve bu sayı nüfusun yüzde 7.2’sini oluşturuyor.

Uluslararası Göç Örgütü (IOM), 2020’de rekor sayıda kişinin şiddet ve çatışma nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldığını açıkladı. Örgüt hazırladığı Dünya Göç Raporu’na göre, geçtiğimiz yıl 26 milyon yeni mültecinin kaydı yapıldı. 55 milyon kişi ülkeleri içinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Birçok kişi de doğal afetler nedeniyle evlerini terk etti.

Dünya Göç Raporu’nda; Kovid 19 seyahat kısıtlamaları, afetler, çatışmalar ve şiddet nedeniyle, ülkeleri içinde yerlerinden edilen kişilerin sayısının arttığı bildirildi.

IOM Genel Direktörü Antonio Vitorino, “İnsanlık tarihinde daha önce görülmemiş bir paradoksa tanık oluyoruz” dedi. Vitorino, “Milyarlarca kişi Covid-19 nedeniyle olduğu yerde kalmaya zorlanırken, on milyonlarca kişi kendi ülkeleri içinde yerinden edildi.”

Rapordan diğer bazı satır başları şöyle:

  • 2020 yılında uluslararası göçmenlerin sayısı seyahat kısıtlamaları nedeniyle 2 milyon indi.
  • Doğduğu ülke dışında yaşayanından sayısı 281 milyona ulaştı. Bu sayı 2019’da 272 milyon, 1990’da ise 128 milyondu.
  • Doğu Afrika ülkeleri Somali, Etiyopya ve Güney Sudan, yerlerinden edilenlerin sayısının en fazla olduğu ülkeler olarak kayıtlara geçti. Üçüncü sıradaki Etiyopya’da 1,7 milyon kişi evini terk etmek zorunda kaldı.
  • Güney Sudan geçtiğimiz yıl ülkeden kaçmak zorunda kalan 2 milyon kişiyle, Afrika’da en fazla mülteci veren ülke oldu.
  • Geçtiğimiz yıl en fazla göç alan kıtalar, tüm göçmenlerin yüzde 61’ine ev sahipliği yapmaya başlayan Avrupa (87 milyon) ve Asya (86 milyon) oldu.

Türkiye’nin göç ve iltica karnesi

Rapora göre Türkiye dünyada en fazla göç alan 20 ülke arasında 12’inci sırada. Uluslararası Göç Örgütü’ne göre Türkiye’de 6 milyon 5 bin göçmen var ve bu sayı nüfusun yüzde 7.2’sini oluşturuyor.

Dünyanın en büyük ikinci göç koridoru ise Suriye’den savaş ve çatışma nedeniyla yerlerinden edilip Türkiye’ye yönelen insanların oluşturduğu rota. Uluslararası Göç Örgütü, bu koridorun 2020’de yaklaşık 4 milyon Suriyeli tarafından kullanıldığını açıkladı.

Suriye dünyada en fazla göç veren ülkeler arasında 5’inci sırada.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu Seçim Çağrısını Yineledi

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Daha güzel bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Daha huzurlu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bunun yapılması lazım ve önünün açılması lazım. Bunun yolu demokrasidir. Baskıyla, terörle Türkiye’nin önünü kesmek, demokrasinin önünü kesmek doğru değildir. En büyük arzumuz budur. Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım.” dedi.

Haber Merkezi / Kılıçdaroğlu, “Yapılması gereken; eğer gerçekten ülkeyi yönetenler ülkeyi seviyorlarsa, insanlara saygı duyuyorlarsa, ticaret erbabına, sanayiciye saygı duyuyorlarsa, çiftçiye, esnafa saygı duyuyorlarsa, kısacası 84 milyona saygı duyuyorlarsa bir an önce seçim sandığını milletin önüne getirsinler. Emin olun sandık geldiği andan itibaren döviz de düşer. Bunu bilmelerini isterim” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kayseri Ticaret Odası ile Kayseri Sanayi Odası ziyaretlerinin ardından basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından öne çıkan bölümler şöyle;

Kayseri’de aslında güzel bir atmosfer, kar yağışı var. Umarım biraz daha devam eder. Çünkü toprağın beslenmeye ihtiyacı var.

Ekonomideki gelişmeleri; hem Ticaret Odasıyla hem Sanayi Odasıyla, yetkilileriyle görüştük. Dün de TÜSİAD’ın Sayın Başkanı’nı aramıştım. Ekonomik gidiş pek parlak değil. Ciddi bir sorun var. Döviz, kontrol edilemiyor, dolar kontrol edilemiyor. Hükümet, büyük bir kayıtsızlık içinde. Türkiye’nin yönetilmediğini ve savrulduğunu görüyoruz. Dün gelişen olaylar, toplumdaki kaygıyı had safhasına çıkardı.

Yapılması gereken; eğer gerçekten ülkeyi yönetenler ülkeyi seviyorlarsa, insanlara saygı duyuyorlarsa, ticaret erbabına, sanayiciye saygı duyuyorlarsa, çiftçiye, esnafa saygı duyuyorlarsa, kısacası 84 milyona saygı duyuyorlarsa bir an önce seçim sandığını milletin önüne getirsinler. Emin olun sandık geldiği andan itibaren döviz de düşer. Bunu bilmelerini isterim.

“Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım”

Türkiye’nin daha büyük sıkıntılara girmeye zamanı da yoktur, tahammülü de yoktur. Doğru değildir. İşsizliğin geldiği noktaya bakın. Dolayısıyla bu atmosfer, Türkiye’yi daha kötüye götürür. Daha kırılgan bir ekonomi istemiyoruz. Daha güçlü bir Türkiye istiyoruz. Daha güçlü bir Türkiye’nin yolu da milletin iradesine başvurmaktır. Milletten hiç kimse korkmasın. Millet bizim milletimiz. Onun sağduyusuna da güvensin. Sağduyulu gidecektir vatandaşımız oyunu kullanacaktır. Kendileri eğer çok güzel şeyler yaptıklarına inanıyorlarsa -ki öyle söylüyorlar- o zaman neden korkuyorlar, neden çekiniyorlar? Sandığı getirsinler, beş yıl daha yetki alsınlar. Ülkeyi yönetsinler. Eğer vatandaş güvenmiyorsa, zaten değiştirecektir.

Daha güzel bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Daha huzurlu bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Bunun yapılması lazım ve önünün açılması lazım. Bunun yolu demokrasidir. Baskıyla, terörle Türkiye’nin önünü kesmek, demokrasinin önünü kesmek doğru değildir. En büyük arzumuz budur. Bir an önce seçim, bir an önce seçim ve sandığın da milletin önüne getirilmesi lazım.

Paylaşın

Sahte İçkiden Ölenlerin Sayısı 50’ye Yaklaştı

Metil alkol zehirlenmesi nedeniyle yaşanan ölümlere ilişkin haberler gelmeye devam ediyor. 13 şehirde sahte içkiden ölenlerin sayısının 50’ye ulaştığı bildiriyor.

Metil alkol zehirlenmesine bağlı şikayetleri olan kişilerde; baş ağrısı, baş dönmesi, ajitasyon, kısmi ya da tam görme kaybı yaşanabileceği belirtiliyor. Daha ağır zehirlenmelerde koma hali ve ölüm yaşanabiliyor.

Halk sağlığı uzmanları, ağız yolu ile metil alkole maruz kalındığı anlaşıldığı anda kişinin kusturulmadan hastaneye götürülmesi gerektiğini belirtiyor.

Yüksek Kimya Mühendisi Serkan Küçük, BBC Türkçe’ye geçtiğimiz yıl yaptığı açıklamada, zehirlenmelerin ve ölümlerin dışarıdan alınan hazır alkolden ve bandrolsüz kaçak içkilerden kaynaklandığını savunmuştu.

Vergilerle birlikte sahte içki tüketimi de artıyor

Serkan Küçük, ölümlerin metil alkolden kaynaklandığını söyleyerek, “Etil alkolden kaynaklanan zehirlenmeler ancak doz aşımı gerçekleşirse meydana gelebilir” diyor.

Yılbaşına doğru birçok ilde, sahte içki yapıldığı belirlenen imalathanelere operasyon yapılıyor. İstanbul Valiliği, 16 Kasım-16 Aralık tarihleri arasında, kentteki kontrol ve denetim faaliyetlerinde 14 kişinin tutuklandığını duyurdu.

Uzmanlar, alkollü içkiler üzerindeki vergilendirmeden dolayı sahte içki tüketimine yönelmenin arttığını belirtiyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Filipinler’i Rai Tayfunu Vurdu: En Az 20 Ölü

Filipinler’in orta kesimini vuran Rai Tayfunu nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısının en az 21 olduğu açıklandı. 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerde kurtarma çalışmalarına katılacağı açıklandı.

Haber Merkezi / Ülkenin turistik adası Siargao’ya perşembe günü ulaşan Rai Tayfunu, saatte 195 kilometre rüzgar hızıyla evlerinin çatılarını uçurdu.

Beraberinde şiddetli yağmurda taşıyan Rai Tayfunu, etkili olduğu ülkenin orta kesimlerinde birçok bölgede elektrik kesintisi ve ciddi yıkıma sebep oldu.

Şiddetli yağış ve rüzgar nedeniyle can kayıpları sürekli artıyor. Önce 18 olarak duyurulan ölü sayısının en 21’e yükseldiği belirtildi. Yaralı sayısı hakkında açıklama yapılmadı.

Ülkenin güneydoğusundaki Dinagat Adaları’nın Valisi Arlene Bag-ao, 180 bin kişinin yaşadığı Ada’nın “yerle bir olduğunu” söyledi. Valisi Kaka Bag-ao yaptığı açıklamada, “Evlerimizi kaybettik, yiyecek ve su sıkıntısı yaşıyoruz” dedi.

Ulusal afet ajansının sözcüsü Mark Timbal, AFP haber ajansına verdiği demeçte, 18.000’den fazla personelin afetten etkilenen bölgelerdeki kurtarma çalışmalarına katılacağını söyledi.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Karlo Nograles daha önce 332.000’den fazla insanın yüksek riskli köylerden tahliye edildiğini ve bunların yaklaşık 15.000’inin tahliye merkezlerine sığındığını açıklamıştı.

Tayfunun yol açtığı şiddetli yağış ve rüzgar, birçok köyde ağaçların devrilmesine ve su baskınlarına neden olmuştu. Yetkililer, tayfun bölgeyi vurmadan önce 300 binden fazla kişinin tahliye edilerek güvenli bölgelere kaçtığını aktarmıştı.

Paylaşın

HDP’li Oluç: Çöküşün Nedeni Saray Hanedanlığıdır!

2022 yılı bütçe görüşmelerinin son günde HDP Grubu adına söz alan Saruhan Oluç, “Bugünkü çöküşün nedeni günümüzün Saray Hanedanlığıdır! Halkın cebindeki parayı yandaşın cebine, halkın sandıktaki iradesini kayyımların, atanmışların eline teslim eden bir sistemdir sizin sisteminiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında parti devleti sistemiyle tüm kurumları iktidarınızın parti birimlerine çevirdiniz. Tablo ortada; Yargıtay Partisi, Danıştay Partisi, Ağır Ceza Partisi, Emniyet Partisi, SADAT Partisi, TÜGVA Partisi, Vali-Kaymakam-Milli Eğitim-İŞKUR Partisi oluşturdunuz!” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Ekonomik krizin tohumlarının 2015’te atıldığını, 2018’de başladığını belirten Oluç, “Ekonomik kriz siz yok deseniz de her gün etkisini hissettiriyor. Sosyal ve siyasal alana sirayet ederek çoklu kriz özellikleri gösteriyor. Esnaf, alıp satamıyor, hatta son haftalarda fiyat belirleyemiyor. Vatandaş alım gücünü her gün kaybediyor. Türk lirası, değersiz pul haline getiriliyor. Kim yapıyor bunları? Bu iktidar yapıyor” dedi.

İktidarın ömrünü uzatmak için “yeni ekonomik model”den bahsettiğini söyleyen Oluç, modeli “çelişkiler modeli” olarak tanımladı. Oluç, iktidarın her yıl bir yeni ekonomi programı yarattığını, ülke ekonomisini batırdığını, Türkiye’yi tarımda dışa bağımlı hale getirdiğini savundu. Gençlerin iş bulma umudunu yitirdiğini söyleyen Oluç, yoksulluk ve işsizliğin gençleri, en çok da genç kadınları vurduğunu kaydetti.

İktidarın, kutuplaştırma ve gerginlik yaratma üstadı olduğunu belirten Oluç, “Kendisini sınırlar içinde ve dışında Kürtlere karşıtlık üzerinden var eden bu yeni rejim, Kürt sorununu da çözümsüz hale getirmiştir. Önce Kürtleri sonra Kürtçeyi daha sonra Kürt sorununu şimdi ise Kürtlerin siyasal temsilini inkar eden bu rejim demokratik ve barışçıl bir rejimi de reddetmektedir” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, 2022 bütçe görüşmelerinin kapanışında konuştu. Oluç’un konuşmasının tam metni şöyle;

“Günlerdir 2022 yılının bütçesi ve geçtiğimiz yılın kesin hesabı üzerine konuşmalar gerçekleştirdik ama ortada çok tuhaf bir durum var. Çünkü aslında kadük hale gelmiş bir bütçe görüşüldü. Neden mi? Bu bütçe Plan Bütçe Komisyonuna geldiğinde dolar kuru 9,27 idi. Şimdi kapanış konuşmaları yapılırken, dolar 16,5-17 aralığında dalgalanıyor. Yüzde 75 sapma var. Yüzde 75. Yani bütçenin bütün öngörüleri ve değerlendirmeleri boşa düşmüş durumdadır. Aynen iktidarın Orta Vadeli Programında ve Merkez Bankası’nın 10 gün önceki öngörülerinde olduğu gibi. Şimdi ‘maaşınızı dolarla mı alıyorsunuz’ saçmalığına düşmeyin sakın. Çünkü Türkiye ekonomisini az buçuk bilen bilir ki, ara malları ithalatı üzerinde yükselen bağımlı bir üretim modeli vardır ve döviz kurlarındaki bu yükselme ithalatı ve enerji fiyatlarını doğrudan belirlemektedir. Daha bu bütçeyi oylamadan, ek bütçe yapılacağına dair haberler ortalıkta dolaşıyor ve sizler iktidar kibrinizden dolayı muhalefete kulaklarınızı kapatıyorsunuz.

Aslında bu bütçenin geri çekilerek revize edilmesi gerekirdi. Bütçe tercihlerinin değiştirilmesi ve halkın ihtiyaçlarına göre yeni bir bütçe hazırlanması gerekirdi. Ama bu iktidarın bunu yapacak mecali de yok, vizyonu da. Tükenmiş, halka yeni bir umut hikayesi anlatamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Ve tek hedefi kendi bekasını sağlamaktır. 2015 yılında tohumları atılan ve 2018’de başlayan ekonomik kriz, siz yok deseniz de her gün etkisini hissettiriyor. Hem de sosyal ve siyasal alana sirayet ederek çoklu kriz özellikleri gösteriyor.

“Türk Lirası değersiz pul haline geliyor”

AKP-MHP ittifakı “ekonomik kriz” kelimesini ağzına almasa da bir ülkede insanlar “Karnımızı doyurduğumuz gün şükrediyoruz” diyorsa; bir esnaf kalkıp “Her şeyimi sattım, borç bitti ama ben de bittim” diyorsa; bir emekçi kadın “Asgari ücretten ucuza çalışıyorum. Yetiştiremiyorum” diye isyan ediyorsa; çiftçi ve köylü gübre, mazot ve tohum fiyatlarındaki yükselişi dehşetle izliyorsa o ülkede ekonomik kriz vardır! Bu ülkede insanlar fırından utanarak bayat ekmek alıp akşam sofra kurarken, iktidar beslemesi medya “İşte 4 lezzetli bayat ekmek tarifi’” diye manşet atmakla meşgul oluyorsa; halkına yabancılaşmış bir iktidar sefası vardır! Saray sefa sürerken, işçinin, emekçinin, çiftçinin, yoksulun, dar gelirlinin mutfağı yangın yerine dönmüştür. Üretici maliyetlerden ötürü üretemiyor, Esnaf alıp satamıyor, hatta son haftalarda fiyat belirleyemiyor. Vatandaş alım gücünü her gün kaybediyor. Türk Lirası değersiz pul haline geliyor.

Cumhurbaşkanı sıfatıyla AKP Genel Başkanı Erdoğan ise ya “Faiz nas’tır” ya da “Stokçuluk haramdır” sözlerini sarf ediyor. Halbuki sorun bu güvensizlik ortamını yaratan iktidardadır. Halk güvenmiyor sizin sözlerinize. Ortadaki günah sizindir, günahkâr olan Saray’dır! Suçlu olan esnaf değil, üretici değil Saray’dır, AKP-MHP ittifakıdır! “Ekonominin kitabını yazdım” diyen Cumhurbaşkanının eğer bir kitabı varsa adı: “Saray’ın Saadet Zinciri”dir. İşte siz bu felakete sıkılmadan “ekonomik kurtuluş savaşı” diyorsunuz. Bizler de “böyle bir savaş yok, siz politikalarınız ve uygulamalarınızla emekçi yoksul halka savaş açtınız” diyoruz. İktidarınızı koruma savaşı.

İktidar ömrünü uzatmak için şimdi de “Yeni Ekonomik Model” lafına sarıldı. Yatıp kalkıyorsunuz, “Yeni Ekonomik Model” diyorsunuz. Her şeyden önce bu model yeni değil, Kenan Evren’in Türkiye’ye 12 Eylül 1980 askeri darbesi ve tank paletleri ile getirdiği ekonomik modelin makyajlanmış halidir. Bu modelin faturasını halk, 1994 ekonomik krizinde ödedi. 2000 ve 2001 yıllarındaki ekonomik krizlerde ödedi. Biz bu modeli; bankerler krizinden, hayali ihracatlardan, gıda kuyruklarından tanıyoruz. Biz bu modeli; cari açıklardan, ticaret açıklarından, siyaset-iş dünyası-bürokrasi arasında kurulan suç ekonomilerinden biliyoruz. Bu modelin ilk icraatı Merkez Bankasının dolar satışları oldu. Merkez Bankası 1 Aralık, 3 Aralık, 10 Aralık ve 13 Aralık’ta piyasaya 4 milyar dolardan fazla döviz sattı. Bugün de satıyor. Erdoğan, grup toplantısı yaparken bile kurlar oynamasın diye satış yapıldı, ABD FED toplantısı yapılırken satış yapıldı. Faiz açıklamasından sonra satış yapıldı.

“Türkiye’de tek adamın merkez bankası, yani Saray-Bank vardır”

Kimin dolarlarını satıyor bu Merkez Bankası? Kaçtan borçlanıp dolarları alıyor bu Merkez Bankası? Kimlere peşkeş çekiliyor bu dolarlar? Doları düşürmek için piyasaya satılan dövizin etkisi ne kadar sürdü biliyor musunuz, 45 dakika, sadece 45 dakika! Döviz satıldı, dolar düştü. 45 dakika sonra dolar eski fiyatına geri geldi. Bu halkın cebinden çıkan milyarlarca dolar kül oldu ama birilerini cebi şişti. Bütün dünyada ülkelerin merkez bankaları vardır. Türkiye’de ise tek adamın merkez bankası, yani Saray-Bank vardır. Saray Bank size çalışıyor. O da yetmiyor. Bugünlerde kamu bankalarının sermaye yapısını ve kredi kapasitesini desteklemek için çalışmalar yapıyorsunuz. Esnafı, emekliyi, emekçiyi, çiftçiyi batırdıktan sonra şimdi sıra kamu bankalarına geldi.

Bu model bir çelişkiler modelidir. Faize karşıyız diyenlerin yüksek faiz ödediği, yerli ve milliyiz diyenlerin ülkenin geleceğini, zenginliklerini kelepir fiyatına yabancı yatırımcılara ve şirketlere satmaya çalıştığı bir modeldir. Her yıl bir yeni ekonomi programı yaratıyorsunuz. Geçen yıl da öyleydi bu yıl da. Toplumu yüksek kur, yüksek faiz borcu, yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı sarmalıyla kuşatan sisteminiz miadını doldurdu, kilometre ömrünü tamamladı. Sisteminiz pert oldu, hurdaya çıktı. Pert olmuş bir arabayı yürütemeyeceğinizi göreceksiniz. Üç yıllık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminiz, bolca “yeni model”le doludur. Modelleriniz Türkiye’yi ne hale getirdi söyleyeyim. Modelleriniz Türkiye’yi ne hale getirdi size söyleyeyim: Dünya Bankası raporuna göre nüfusun yarısı toplam yıllık ülke gelirinin yüzde 15’ini alırken, en yukarıdaki yüzde 1 gelirin yüzde 24’ünü alıyor. İşte sizin modeliniz.

“Karanlık senaryolar bu iktidarı kurtaramaz”

İktidar bu ülkenin ekonomisini batırıyor. 2018’den bu yana her yıl bir Hazine ve Maliye Bakanı değiştirdiniz, 2018’den beri dört Merkez Bankası Başkanı değiştirdiniz, TÜİK’i Saray’ın hesap makinesine çevirdiniz, sayısız başkan ve başkan yardımcısı değiştirdiniz. Yolsuzluğu Bakanlar Kuruluna, Saray’a kadar taşıdınız. Toplam borçlu sayısını 35 milyon kişiye çıkardınız. 30 milyon insanı açlık sınırının altında bıraktınız. Ne “ekonomik kurtuluş savaşı” diyerek sarıldığınız 1994 model Tansu Çiller ne zamanında vesayet kurumu dediğiniz Milli Güvenlik Kurulu ne de Saray’ın kör kuyularında hazırlanan karanlık senaryolar bu iktidarı kurtaramaz.

Türkiye halklarını, yarattığı çoklu kriz içerisinde yaşam mücadelesi vermeye zorlayan ve utanmadan, sıkılmadan “kriz yok” diyen bir iktidar ortaklığı gerçeği var. Sokak, çarşı, pazar, atölye, manav, bakkal, kasap ve en önemlisi halkın mutfağından bihaber. Halkın arasına gidemeyecek duruma geldiniz. İşte bu yüzden yüzü kızarmadan konuşabiliyorsunuz.

“Ucuza almak için pazara akşam saatlerinde gidin, yerden ürün toplayın, porsiyonlarınızı küçültün, az yiyin, eti gramla, sebzeyi taneyle alın, turfanda yemeyin sağlığa zararlıdır, kombinizi kısık derecede kullanın, üşüyün” diyebiliyorsunuz. Bakın tarımı öyle bir tahrip ettiniz ki… Çiftçiler, köylüler size ne diyeceklerini bilemiyor.

AKP Genel Başkanı, Türkiye’nin savunma sanayiinde dışa bağımlılığını yüzde 80’lerden yüzde 20’lere indirdik diyor.

2020 yılında üretilen buğdayın yüzde 48’i oranında buğday ithal edilmiş. 2021’deki buğday ithalatı ise 11-12 milyon tona yaklaşmış. Sadece buğdayda değil pirinçte, mercimekte, nohutta da Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirdiniz. Savunma sanayinde dışa bağımlılığı azaltmakla övünen iktidarınız, ekmeğin buğdayında, pilavın pirincinde Türkiye’yi dışa bağımlı hale getirdi. Eserinizle gurur duyuyor musunuz?!

Mazotun, gübrenin, tohumun fahiş ölçülerde zamlanması nedeniyle bu ülkenin verimli topraklarında traktörler çalışamıyor. Çiftçiler haciz derdiyle boğuşuyor. Ama ithalat vurgunculuğu çalışıyor! Türkiye’de bir de yalan sanayisi kurdunuz. Uçuyoruz, coşuyoruz, şahlanıyoruz, Avrupa bizi kıskanıyor, bolluk içindeyiz, ekonomi büyüyor gibi sürekli yerli ve milli yalan üreten yalan sanayisiyle siyasetinizi yürütüyorsunuz! Bütçedeki faiz ve silahlanma harcamalarınızı, çoklu maaş düzeninizi, rant ve talanınızı, yolsuzlukları ne düşünüyorsunuz ne görüyorsunuz ne de duymak istiyorsunuz.

2021 yılı boyunca, yaşanan ekonomik krize karşı halkın taleplerini ve dertlerini dinlemek üzere HDP olarak İstanbul’dan Van’a, Mardin’den İzmir’e kadar Türkiye’nin dört bir yanında “İş ve Aş Buluşmaları” gerçekleştirdik. 2022 yılı bütçe görüşmeleri başlamadan önce de “Bütçe Buluşmaları” adı altında Ağrı’dan İstanbul’a, Mardin’den Ankara’ya hem sivil toplum örgütleri, meslek odaları, demokratik kitle örgütleri, sivil inisiyatifler gibi kurumlarla görüşmeler yaptık, halkla bir araya gelerek bütçe için taleplerini dinledik.

“Toplumun derdi sizin derdiniz değil”

Bu buluşmalar sonucu ortaya çıkan talepleri Meclis’e taşıdık. 2022 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Plan ve Bütçe Komisyonu’nda gerçekleşen görüşmeleri boyunca önergeler verdik. Asgari ücret vergilerden muaf tutulsun dedik. Dinlemediniz, ama şimdi Saray söyledi diye heyecanla savunuyorsunuz. Doğruyu kabullenmeniz ancak Saray size söylerse oluyor. Öğrencilerin kredi borçlarından EYT’lilerin sorunlarına, 3600 ek göstergeden çiftçilerin borçlarına, ataması yapılmayan öğretmenlerden emekli maaşlarına, ev emekçisi kadınların haklarından engellilerin sorunlarına kadar verdiğimiz önergelerin hepsi AKP-MHP oylarıyla reddedildi. Çünkü işçiyle, emekçiyle, emekliyle, esnafla, çiftçiyle, kadınla, gençle, dar gelirliyle, ücretli çalışanla birlikte dertlenmeyi önemsemiyorsunuz. Toplumun derdi sizin derdiniz değil çünkü.

Bu bütçenin en büyük özelliklerinden birisi KADIN bütçesi olmamasıdır. Bu bütçe toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı olmak bir yana, eşitsizliği derinleştiren bir bütçedir! Kadına yönelik şiddeti engellemeye yönelik, kadın yoksulluğunu ve işsizliğini çözmeye dönük, kadınların esnek, güvencesiz ve düşük gelirle çalışmamasına yönelik politikalar bu bütçede yoktur. Bu bütçe eşit katılımı, eşit temsiliyeti yok sayan bir bütçedir.

Türkiye dünya genelinde gençlerin en yoğun olduğu ülkeler arasında üst sıralardayken, maalesef aynı zamanda gençlerin en mutsuz ve umutsuz olduğu ülkeler arasında da üst sıralardadır. Türkiye’de genç işsizliği TÜİK verilerinde bile yüzde 25’e yakın. Yani her 4 gençten biri işsiz, daha da beteri istatistiklere göre yüzbinlerce genç iş aramaktan vazgeçmiş, iş bulma umudunu yitirmiş. Gençliği bu hale getirdiniz. Bütün bu yoksulluk ve işsizlik gençler arasında en çok da genç kadınları vuruyor. Hal böyleyken liyakatsizlik ve torpille ilgili belgeler, bilgiler klasör klasör ortaya dökülüyor.

Umutsuzluğun normalleştirilmeye çalışıldığı; kuralsızlığın kural, olağanüstünün olağan, hukuksuzluğun norm, eşitsizliğin felsefe, yolsuzluğun sistem haline getirilmeye çalışıldığı bir dönemdeyiz. Ancak bizlere yol göstereceklerin, cesaret aşılayacakların kadınlar ve gençler olduğunu çok iyi biliyoruz. Kadınların gücü, mücadelesi, iradesi ve ısrarı bütün engellemelere rağmen büyüyor. Önümüzdeki zaman diliminde bir devri kapatırken gençlerin kendi elleriyle ülkeyi yeniden bu ülkeyi inşa edeceği bir umut var. “Genç başladık, genç başaracağız” diyen gençler her geçen gün artıyor. Kadınları kamusal alandan uzaklaştırmak isteyenlere karşı direnen kadınlar; “çıkar telefonunu” diyen zihniyete cevap veren gençler hepimize yol gösterecek.

“Aynı gemideyiz, ama kaptan ve yardımcıları ehliyetsiz. Değiştireceğiz hepsini”

Bütçe boyunca iktidar sözcülerinin, bakanların burada çizdiği sahte pembe tabloyu, birkaç gün önce Maliye Bakanınız ters yüz etti: “Bitersek hep beraber biteriz” dedi! Biz de diyoruz ki; yok hep beraber bitmeyeceğiz, asıl siz biteceksiniz, siz! Bitiyorsunuz da zaten. Gemi metaforunu çok seviyorsunuz. Aynı gemideyiz, ama kaptan ve yardımcıları ehliyetsiz. Değiştireceğiz hepsini. Başka türlü bu geminin batmaktan kurtulma şansı kalmamıştır.

İçinde bulunduğumuz durum çoklu krizdir ve bu çoklu krizin önemli bir sebebi bu ülkenin tarihinde saklıdır. Bu ülke kuruluşundan bu yana cumhuriyeti demokrasi ile buluşturamamıştır. 100 yıldır aktörleri değişse de Türkiye’de yürürlükte olan düzen anti demokratiktir. Bu ülkede ne sivil demokratik bir anayasa ne de demokratik bir cumhuriyet maalesef inşa edilemedi. Her gelen iktidar yalnızca kendi bekasını esas aldı ve halkları her seferinde sefalete, demokrasisizliğe, hukuksuzluğa ve adaletsizliğe mahkûm etti.

Belirli periyotlarla kriz yaratan bu durum, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçilmesiyle birlikte çoklu boyut kazanmıştır. 2018 sonrası otokrasi ile yönetilmeye çalışılan bu ülke; halktan, Meclis’ten ve kurumlardan kaçırılan karar mekanizmalarını Saray’da tek bir kişinin insafına bırakmıştır. Oysa zamanın ruhu bize başka bir şey söylüyor: Tek bir kişi her konuda bilgi ve yetki sahibi olamaz! Tekliği, merkeziyetçiliği bu kadar yüceltirseniz kaçınılmaz olarak yasama, yürütme, yargı ve kitle iletişim araçları ve akademi vesayet altına alınır. İçinde bulunduğumuz çoklu krizin sebebi bu merkeziyetçi, tekçi anlayıştır. Bu sistemde ne yazık ki, yargı kurumu da saygınlığını ve güvenilirliğini yitirmiştir. En üst yüksek mahkeme olan Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına saygı duyulmamakta, iktidarı rahatsız eden bir karara karşı mahkemenin kapatılması gerektiği iktidar ortaklarınca dile getirilebilmektedir. Yargıya güven bugün yüzde 20’lere kadar gerilemiştir. Sizin sayenizde.

KHK’lar ile on binlerce yurttaş kamu görevlerinden ihraç edilerek -kendi söylemleriyle- sivil ölüme terk edilmiştir. Son derece derin adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların yaşandığı bu uygulamalarla haklarında herhangi bir yargı kararı olmayan insanlar, adeta ölüme terk edilmişlerdir. Meclis’in hali ortada; yürütmenin noter makamı gibi çalıştırılmak isteniyor. Ezcümle, istikrardan söz edenler istikrarsızlığın kaynağı haline gelmişlerdir. Bakın, Türkiye’yi her anlamda uçuracağı söylenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi şaibeli bir referandumla kabul edildiğinden bu yana Türkiye’de zaten kadük olan demokrasi her alanda darbe almaya başlamıştır. Türkiye’de eski parlamenter sistem sorun üretiyordu. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ise hem seri şekilde sorun üretiyor hem eski sorunları derinleştiriyor.

Bugünkü çöküşün nedeni günümüzün Saray Hanedanlığıdır! Halkın cebindeki parayı yandaşın cebine, halkın sandıktaki iradesini kayyımların, atanmışların eline teslim eden bir sistemdir sizin sisteminiz. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi adı altında parti devleti sistemiyle tüm kurumları iktidarınızın parti birimlerine çevirdiniz. Tablo ortada; Yargıtay Partisi, Danıştay Partisi, Ağır Ceza Partisi, Emniyet Partisi, SADAT Partisi, TÜGVA Partisi, Vali-Kaymakam-Milli Eğitim-İŞKUR Partisi oluşturdunuz! Siyaset mutfağınızda istediğinizi pişirin ama mutfaktaki boş tencereler, sokaklarda geçinemiyoruz diyen milyonlar ve ekmek kuyruklarında “hakkımı helal etmiyorum” diye bağıranlar karşısında sizler kaybedeceksiniz!

Türkiye’yi Sefalet Endeksinde ilk sıralara yerleştiren, sizin yolsuzluk ekonominizdir! Türkiye’yi Küresel Organize Suç Endeksinde 12’nci sıraya getiren, FATF’de gri listeye aldıran sizin hukuk dışı ve meşru olmayan işlerinizdir. Ülkeyi bütün uluslararası demokrasi ve hukuk endekslerinde son sıralara siz yerleştirdiniz. Her ne kadar ABD’nin 9-10 Aralık’ta yaptığı Demokrasi Zirvesi hiç olmamış gibi davranılsa da Türkiye bu zirveden dışlanmıştır. Zambiya’dan tutalım Ekvator’a kadar 111 devletin çağrıldığı Demokrasi Zirvesinde Türkiye’nin olmaması demek, diplomatik ve siyasi dışlanmışlıktır.

İktidar anlayışınız, AİHM’in Demirtaş ve Kavala kararlarını uygulamayarak, AİHS Sözleşmesini çiğneyerek Avrupa Konseyinin yaptırım hamleleri ile karşı karşıya kalınmasını da sağlamıştır. Sizin sık sık yok saydığınız AB ilerleme raporları felaketi ortaya sermektedir. Kopenhag Kriterlerinin yerine düşmanlık kriterlerini, hukuktan uzak Saray kriterlerini koydunuz.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde çok devlet az toplum vardır. “Siyasal rekabet”i kötü göstermeye çalışan bu sistem, kendi varlığını sürdürmek için “düşmanlar” yaratmak çabasına girmiştir. Dolayısıyla muhalifler birer siyasal rakip olarak değil bastırılması ve hatta yok edilmesi gereken birer düşman olarak görülmektedir. Toplumsal kutuplaşma zirve noktasındadır. Türkiye toplumu bir toplum olmaktan çıkmış, fay hatlarının sürekli kışkırtıldığı, ortak bir yaşamın dinamitlendiği ayrı mahallelere bölünmüştür. Bunu siz yarattınız. Kutuplaştırma ve gerginlik yaratma üstadısınız. Ama toplum bu kutuplaştırmayı aşıyor, ortak sorunları etrafında size rağmen ve siz iktidar olduğunuz için buluşuyor. Bu yeni ve umudu geliştiren bir gelişmedir.

Kendisini sınırları içinde ve dışında Kürt düşmanlığı üzerinden var eden bu yeni rejim, Kürt sorununu da çözümsüz hale getirmiştir. Önce Kürtleri, sonra Kürtçeyi, daha sonra Kürt sorununu, şimdiyse Kürtlerin siyasal temsilini inkar eden bu rejim, demokratik ve barışçı bir çözümü reddediyor. Bu iktidar çatışma ve güvenlikçi politikaları tırmandırarak bu hayatî meseleyi çözümsüz bırakmak istiyor. Bu yeni sistem bir Amok Koşucusu gibi etrafı dağıta dağıta ilerlerken, Kürt sorunu ve demokratikleşmeyi bu ülkede konuşturmak istemiyor. “Kürt sorununun filmini çekersiniz” diyenler bugün ekonomik krizin kitabını yazmaktadır. Dolmabahçe Mutabakatını inkâr ettiniz, toplumsal barış mutabakatını hedef aldınız. “Kürt sorunu yoktur” deme karşılığında ittifak kurduğunuz yapılar size Tansu Çillerler, Mehmet Ağarlar, mafya bozuntuları ve siyaset simsarlarını hediye etti.

“Türkiye halkları bu ağır bilançoyu geçmişte bırakacak ve demokratik bir cumhuriyeti inşa edecek güce ve deneyime sahiptir”

Milli Güvenlik Kurulu, vesayet kurumu dediniz. Şimdi MGK ile birlikte Kürt halkının iradesine en büyük ipoteği siz koymaya çalışıyorsunuz. Kürt sorunu bu ülkede yaşanan siyasi, toplumsal ve iktisadi krizlerin hepsinin merkezinde yer alan temel bir sorundur. 100 yıldır Türkiye halklarına yönetim rejimi olarak inkâr, asimilasyon ve baskıya dayanan tekçi otoriterlik dayatılmaktadır. Halbuki yapılması gereken, bir arada barış ve eşitlik içerisinde yaşama kültürünü, gönüllü birlikteliği geliştirmektir. Türkiye halkları bu ağır bilançoyu geçmişte bırakacak ve demokratik bir cumhuriyeti inşa edecek güce ve deneyime sahiptir.

Dış politikada kendi planlarınızın yanı sıra aynı zamanda Doğu Akdeniz’den Suriye’ye, Libya’dan Irak’a ve Afganistan’a varıncaya kadar Akdeniz ve Ortadoğu hattında size verilen rolleri bir bir oynadınız! Bu rollerin nasıl oynandığını bizzat yine genel başkanınız söylüyor: Sadece iki sözünü buradan hatırlatacağım: “Türkiye, bölgesinde ve ötesinde güvenilir bir müttefik olarak üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmektedir” dedi. “Eğer hakikaten icraat ortaya konulursa, biz de Türkiye olarak, bize ne düşüyorsa, bunu yapmaya hazırız” dedi. Bu iki söz, verilen rolleri nasıl oynadığınızın kanıtıdır! Savaş tezkerelerini geçirdiğiniz şu parlamentoda barışa dair, çözüme dair, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, insan haklarına dair köklü politika değişikliğini getirseydiniz, bugün bu ekonomik yıkımın sonuçlarını değil, istikrar ve ekonomik büyüme konuşuyor olacaktık. Hukukla, demokrasiyle aranıza mesafe koydukça ekonomi yangın yerine dönüyor. Kurduğunuz her cümle yanmakta olan ekonomiye biraz daha fazla benzin döküyor! Yeter ki Kürtler, Suriye’de birlikte yaşadığı halklarla ortak bir gelecek kurmasın diye uluslararası alanda taviz üstüne taviz verdiniz. Ne rol verdilerse oynadınız. Diplomasiyi, barışçı bir söylem ve politikayı, müzakere ve diyalogu öne çıkarmak yerine askeri operasyonları, vekalet savaşlarını, çatışmayı seçmeniz tarihsel hataları art arda yapmanızla sonuçlandı. Ve çok şey kaybedildi.

Bu topraklara demokratik çözüm ve barışı getirmeyi sadece bizler, sadece Kürtler, sadece HDP’liler için istemiyoruz. Halkların Demokratik Partisi olarak yeni dönemde barış içinde bir arada yaşanabilecek demokratik, denetlenebilir, şeffaf ve eşitlikçi bir ülke hedefiyle üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız. Siz bize değil, bu ülkenin demokrasi ve adalet umuduna saldırıyorsunuz. Siz barış umuduna saldırırken, demokratik geleceğimizi baltalıyorsunuz. Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin siyasi temsiline son vermek, demokratik siyasetten HDP’yi tasfiye etmek için yargıyı kullanmanız çözümsüzlük ve büyük bedeller demektir. Çok açık söyleyeyim; bizlere kaybettirmek isteyenler büyük kaybedecektir. Partimize yargı kumpası kuran, terfi ve ödül almak için fezleke yarışına giren savcılarınıza buradan sesleniyorum: Fezlekeci savcılar, siyasete çok meraklıysanız çıkarın üzerinizdeki cübbeyi ve cesaretiniz varsa gelin siyaset yapın! Suçluları koruma ve suç işleme bakanınız var bir tane. Her gün bir suçluyla fotoğraf albümü ortaya saçılıyor. Bu savcıların sesi çıkmıyor. Sözde adalet arıyorsunuz öyle mi? Geçin bu yalanları! Bunu size bıkmadan söyleyeceğiz.

Demokratik siyasette kararlıyız, sorunlarımızı çatışma ve şiddet yoluyla değil, konuşarak müzakere ederek, diyalogla Ankara’da ve bu mecliste çözme konusunda kararlıyız. Eşitlik taleplerimizde ve mücadelemizde, Edirne’den Hakkari’ye ve Kürdistan coğrafyasına kadar ortak vatan ve demokratik cumhuriyet mücadelemizde kararlıyız. Aydınlık yarınları getireceğiz. Türkiye halkları 100 yıldır kendilerine dayatılan otoriter rejimlere mecbur değildir. Dışlayıcılık, ayrıştırıcılık üzerinden kendini kurgulayan ve var eden rejimler karşısında, eşitliğin ve demokrasinin birleştirici, bütünleştirici ve toplumsal adaleti sağlayıcı özelliğine sıkı sıkıya bağlıyız.

İki farklı blokun tekçilik, merkeziyetçilik, erkeklik üzerinde birleştiği anlayışlar karşısında gerçekçi alternatif Üçüncü Yol siyasetimizdir. Bu anlayışı esas alan partimiz, Türkiye’de cumhuriyeti demokrasi ile buluşturacak, bu adaletsiz düzene son verecek bir güçtür. Yeni bir siyaset, yeni bir yönetim ve yeni bir yaşam kurabiliriz. Türkiye’nin temel ihtiyacı bugün katılım, müzakere ve demokratik ve toplumsal uzlaşı esasına dayalı, evrensel temel hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde sağlandığı güçlü demokrasidir. Bütçenin saraylara, israfa, yandaşlara, silahlanma ve savaşlara, faize değil halka harcandığı, toplumsal cinsiyete dayalı bütçelemenin olduğu, maceracı dış politika yerine bölgesel barışın ve ilkelerin esas alındığı bir yönetim mümkündür. Kamu yönetiminin iktidar blokunun tekelinde kadrolaşmanın alanı olmaktan çıkarıldığı ve liyakatın esas alındığı, şeffaflığın ilke edinildiği, halktan hesap soran değil hesap veren bir anlayışın hakim kılındığı, eşitliğin eşdeğerlikle buluştuğu, merkezin değil yerelin sözünün geçtiği ve yerel demokrasinin güçlendirildiği, kayyım sisteminin ve anlayışının çöpe atıldığı bir sistem için geç kalınmamıştır. Yargının, yürütmenin ve tek adamın vesayetinden çıktığı, eşitliği esas alarak düzenlenecek yasaların uygulanacağı, adaleti ve yargının bağımsızlığını terazi dengesi ile sağladığı bir hukuk mümkündür. Kâr hırsıyla doğayı sonsuz bir sömürü alanı olarak gören anlayışların son bulması ve başta enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım olmak üzere tüm politikalarda doğa haklarının kabul edilmesini sağlayabiliriz.

“Siz yalanlarınıza devam edin hakikat bizleriz”

Kürt sorununun kalıcı ve onurlu çözümü için müzakere ve inşayı esas almak aslolandır. Demokrasi, adalet, eşitlik, eşdeğerlik ve barış mücadelesini bir programa bağlamak için her seferinde yeni bir keşfe gerek yoktur. Biz bu saydığımız değerlerden bir adım geri atmayacağız. Her türlü baskı, yok sayma, tutuklama tehditlerine karşı ödediğimiz bedel ve mücadelemiz de bunun kanıtıdır. Her zaman nerede zulüm, haksızlık varsa orada olmaya devam edeceğiz ve kazanacağız. Bu, halklarımıza sözümüzdür. Bu söz seçimleri değil demokratik toplumsal değişimi ve dönüşümü, mücadeleyi ve kurucu aklı kendisine rehber edinmiştir. Biz parti olarak tüm bunları halkımızla birlikte yapacağız. Kendimize ve halkımıza inanıyoruz.

Sırf bir seçim kazanacak diye ülkeyi batırmakta ısrar eden AKP-MHP ittifakına sesleniyoruz: Hiçbir entrika açlık, yoksulluk, işsizlik hakikati karşısında dayanamaz ve kazanamaz. Size bir kez daha şunu söyleyelim. Siz tekleşin, çoğunluk bizleriz. Siz karunlaşın, harun bizleriz. Siz zalimleşin, mazlum bizleriz. Siz korkutmaya devam edin, cesaret ve umut bizleriz. Siz yalanlarınıza devam edin hakikat bizleriz.”

Paylaşın

Meteoroloji’den Bir Çok İl İçin ‘Sarı Kodlu’ Uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM), aralarında Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar, Denizli, Muğla, Antalya, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş, Bitlis ve Siirt’in de bulunduğu bir çok il için kuvvetli yağış uyarısında bulundu. MGM, kuvvetli yağışın etkili olacağı yerlerdeki vatandaşlara olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalı çağrısı da yaptı.

Haber Merkezi / MGM tarafından yapılan son değerlendirmelere göre: Ülkemiz genelinin çok bulutlu ve yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların; kıyı kesimler ile Doğu Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’da yağmur ve sağanak, yağış alan diğer yerlerde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor.

Yağışların; Çanakkale’nin doğusu, Balıkesir’in kuzey ve batısı, Bursa’nın güneyi, Konya’nın güney ve batısı, Burdur’un güney ve doğusunun yüksekleri, Isparta çevreleri, Antalya çevreleri, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar, Denizli’nin yüksekleri ile Muğla’nın Yüksekleri, Antalya, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş, Bitlis ve Siirt çevrelerinde yerel olarak kuvvetli yağmur ve sağanak, yüksek kesimlerde kuvvetli karla karışık yağmur ve yer yer yoğun kar şeklinde olması bekleniyor.

Hava sıcaklığının batı bölgelerde mevsim normallerinin altında, doğu bölgelerde mevsim normalleri civarında seyredeceği tahmin ediliyor. Rüzgarın ise genellikle kuzey ve kuzeybatı, Marmara ile Kuzey Ege’de kuzeydoğu yönlerden, doğu kesimlerde güney ve güneybatı yönlerden hafif, ara sıra orta kuvvette, Marmara ile Kuzey Ege’de kuvvetli ve kısa süreli fırtına(40 – 70 km / saat) şeklinde esmesi bekleniyor.

Kuvvetli yağış uyarısı

Yağışların, Çanakkale’nin doğusu, Balıkesir’in güneybatısı, Bursa’nın güneyi, Konya’nın güney ve batısı, Burdur’un güney ve doğusunun yüksekleri, Isparta, Antalya, Mersin çevreleri, Eskişehir, Kütahya, Afyonkarahisar, Denizli’nin yüksekleri ile Muğla’nın Yüksekleri, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Bingöl, Muş, Bitlis ve Siirt çevrelerinde yerel olarak kuvvetli yağmur ve sağanak, yüksek kesimlerde kuvvetli karla karışık yağmur ve yer yer yoğun kar şeklinde olması beklendiğinden ani sel, su baskını, heyelan, yağış anında kuvvetli rüzgar, buzlanma ve don olayına bağlı olarak ulaşımda aksamalar gibi olumsuzluklara karşı dikkatli ve tedbirli olunması gerekmektedir.

Kuvvetli rüzgar uyarısı

Rüzgarın Marmara ile Kuzey Ege’de kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve kısa süreli fırtına(40 – 70 km/saat) şeklinde esmesi beklendiğinden yaşanabilecek olumsuz şartlara karşı çatı uçması, ağaç ve direk devrilmesi, ulaşımda aksamalar gibi olumsuz şartlara karşı dikkatli ve tedbirli olunmalıdır.

Bölgelerimizde hava durumu ise şöyle;

Marmara ve Ege Bölgesi

Marmara Bölgesi’nin çok bulutlu ve Güney ve doğusunun aralıklı yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, genellikle yağmur ve sağanak, yükseklerinde karla karışık yağmur ve yer yer kar şeklinde olması bekleniyor. Yağışların Çanakkale’nin doğusu ile Balıkesir’in kuzey ve batısı, Bursa’nın güneyi, Sakarya ve Kocaeli’nin yükseklerinde yerel olarak kuvvetli olması bekleniyor. Rüzgarın kuzeydoğu yönlerden kuvvetli ve kısa süreli fırtına(40-70 km/saat) şeklinde esmesi beklenirken, Ege Bölgesi’nin çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, kıyı kesimleri ile Manisa çevrelerinde yağmur ve sağanak, yağış alan diğer yerlerde karlakarışık yağmur ve kar yağışı şeklinde olması bekleniyor. Yağışların Kütahya ile akşam saatlerinden sonra Afyonkarahisar, Denizli’nin 700-800 m üzeri yüksek kesimleri ile Muğla’nın 900 m üzeri yüksek kesimlerinde yer yer kuvvetli (5-20 cm) kar şeklinde olacağı tahmin ediliyor.

Akdeniz ve İç Anadolu Bölgesi

Batı Akdeniz’in çok bulutlu bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, genellikle yağmur ve sağanak, iç kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar şeklinde olması bekleniyor. Yağışların; Burdur’un güney ve doğusunun yüksekleri, Isparta çevreleri ile Antalya’nın yükseklerinde kuvvetli kar şeklinde, Mersin ile Antalya’nın doğu kıyılarında kuvvetli sağanak şeklinde etkili olması beklenirken, İç Anadolu Bölgesi’nin çok bulutlu, bölge genelinin karla karışık yağmur ve kar yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların Konya’nın güney ve batısında kuvvetli olması bekleniyor.

Karadeniz Bölgesi

Batı Karadeniz’in çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, kıyılarda yağmur ve sağanak, iç ve yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar yağışı şeklinde olması beklenirken, Orta ve Doğu Karadeniz’in çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, kıyılarda yağmur ve sağanak, iç ve yüksek kesimlerinde karla karışık yağmur ve kar yağışı şeklinde olması bekleniyor.

Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi

Doğu Anadolu Bölgesi’nin çok bulutlu, bölge genelinin yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların yağmur ve karla karışık yağmurlu yükseklerinin kar yağışı şeklinde görülmesi, Bingöl, Muş, Bitlis çevrelerinde kuvvetli yağmur, 900 metre üzeri rakımlı kesimlerde kuvvetli karla karışık yağmur ve yer yer yoğun kar şeklinde olacağı tahmin edilirken, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin çok bulutlu, bölge genelinin aralıklı yağmur ve sağanak yağışlı geçeceği tahmin ediliyor. Yağışların, Diyarbakır, Adıyaman, Batman ve Siirt çevrelerinde kuvvetli yağmur ve sağanak, 900 metre üzeri rakımlı kesimlerde kuvvetli karla karışık yağmur ve yer yer yoğun kar şeklinde olması bekleniyor.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu: Saray Hükümeti Artık Kangrenli Bacaktır

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada TÜSİAD başkanıyla görüştüğünü söyledi ve “Bu Saray hükümeti artık kangrenli bacaktır. Susma zamanı değil, vatanını seven herkes konuşmalı” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TL’nin değer kaybına ve artan enflasyona sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile tepki gösterdi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Simone Kaslowski’yi aradığını söyleyen Kılıçdaroğlu “Ülke yangın yeri. Aklî melekelerini kaybetmiş bir şahsın ülkeyi intihara sürüklemesini mi seyredeceğiz? Herkes konuşmalı artık, herkes! Seçim istiyoruz. Erdoğan ve Bahçeli’nin tek yapması gereken, kendilerinin gitme olasılığını millete göstermeleridir” dedi.

Açıklamasında “Bu Saray Hükümeti artık kangrenli bacaktır” diyen Kılıçdaroğlu “Susma zamanı değil, vatanını seven herkes konuşmalı. Tüm vücut kangren olduktan sonra, konuşsanız da bir anlamı olmayacak. Utancı giden kimsenin kalbi ölürmüş. Bu Saray ve şürekasının utanması yoktur, kalbi yoktur. Bu zulmü bitireceğiz!” ifadelerini kullandı.

Öte yandan TÜSİAD Başkanı Kaslowski de görüşmeyle ilgili sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Kaslowski açıklamasında, “TÜSİAD bağımsız ve gönüllü bir iş dünyası örgütü olarak, telefonda da belirttiğim gibi, ekonomide yaşadığımız sorunlarla ilgili görüşlerini uzun zamandır kamu kurumları ve kamuoyu ile paylaşmaktadır, paylaşmaya devam edecektir” dedi.

Paylaşın

Akşener, Erdoğan’a Seslendi: Düş Yakamızdan

Sosyal medya hesabından yaptığı açıklamalarla ekonomik gündemi değerlendiren İYİ Parti Lideri Akşener, “Ülkeyi yangın yerine çevirdin. Milletin ocağına incir ağacı diktin. İnsan bu kadar mı zalim olur? Yıllarca “Milletim, milletim” deyip durdun. Şimdi milletin sana sesleniyor duy bu sesi; Artık yeter! Düş yakamızdan!” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Açıklamasında, Türk Lirasının ve borsanın bugün yüzde 10 değer kaybettiğini vurgulayan Akşener, “Yani TL’de olan sıradan bir yatırımcı yaklaşık yüzde 20 zarar etti. Neden? Yerli parasına ve ülkesinin şirketlerine güvendiği için” dedi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “İnsanlar nasıl yatırım yapsın sana güvenerek?” diye seslendi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, akşam saatlerinde sosyal medya hesabından açıklamalarda bulunarak ekonomik gündemi değerlendirdi. Akşener’in açıklamaları şöyle;

“Bugün TL %10 değer kaybetti. Borsa %10 değer kaybetti. Yani TL’de olan sıradan bir yatırımcı yaklaşık %20 zarar etti. Neden? Yerli parasına ve ülkesinin şirketlerine güvendiği için. @RTErdogan insanlar nasıl yatırım yapsın sana güvenerek?

Pazartesi nasıl bir gün olacak Allah bilir. Ülkeyi yangın yerine çevirdin. Milletin ocağına incir ağacı diktin. İnsan bu kadar mı zalim olur? Yıllarca “Milletim, milletim” deyip durdun. Şimdi milletin sana sesleniyor duy bu sesi; “Artık yeter! Düş yakamızdan!”

Esnaf kaybetti. İşçi kaybetti. Memur kaybetti. Sanayici kaybetti. Çiftçi kaybetti. İşsiz zaten kaybediyor. Milletimizin her bir ferdi kaybetti. Daha kimin kaybetmesini istiyorsun? Allah’tan korkmuyorsunuz anladık. Kuldan utanın bari.

Gençlerin umutlarını dövizin altında enkaza çevirdiniz. Yaşlılarımızı yağ kuyruklarına mahkum ettiniz. Enflasyonla milleti fakirleştirdiniz. Kınadığınız ne varsa hepsini başımıza bela ettiniz. Kendinize gelin! Bırakın artık!

 

 

Paylaşın