Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 140 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 29 bin 492 yeni vaka tespit edilirken, 140 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85.20 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,01 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 358 bin 846 test yapılırken, 29 bin 492 yeni vaka tespit edildi. 140 kişi hayatını kaybederken, 62 bin 245 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,20 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,01 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaş sayısı toplamda 146 milyon b183 bin 069’a yükseldi.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Bakanlığın 9 Mart verilerine göre, dün 366 bin 536 test yapılmıştı. Dün, 33 bin 243 vaka tespit edilirken, 143 kişi hayatını kaybetmiş ve 68 bin 822 kişi sağlığına kavuşmuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Devlet Bahçeli’ye ‘Emoji’li Tepki

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Diyarbakır ziyareti için kendisini “Dış bağlantılı siyasi bir operasyondur” sözleriyle eleştiren MHP Lideri Bahçeli’ye sosyal medya hesabı üzerinden ’emoji’li tepki gösterdi.

Haber Merkezi / Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bugünkü Diyarbakır ziyaretini değerlendirdi.

MHP Lideri Bahçeli paylaşımında, “Kılıçdaroğlu’nun Diyarbakır ziyareti, Antalya Diplomasi Forumu’nda bir araya gelen Rusya Dışişleri Bakanı ile Ukrayna Dışişleri Bakanı’nın ateşkes ve barış arayışını kundaklama girişimidir ve dış bağlantılı siyasi bir operasyondur” ifadelerini kullandı.

Devlet Bahçeli’nin bu paylaşımını alıntılayan Kemal Kılıçdaroğlu, ’emoji’ paylaşımıyla tepki gösterdi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, iki günlük bir dizi ziyarette bulunmak için Diyarbakır’a gitti. İlk olarak Öğretmenvi’nde, HDP önünde oturma eylemi yapan annelerle görüştü. Bugün kahvaltıda aralarında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı ve “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in de bulunduğu kadınlarla bir araya geldi.

Ardından da Sur’da esnafı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde esnafın iktidara tepkisi vardı. Kılıçdaroğlu, esnafın tepkilerine karşılık, “İnşallah seçimle bunları göndereceğiz, sorunlarımızı halledeceğiz” yanıtını verdi.

“İmkanlar vatandaşların hayrına kullanılmıyor”

Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretinin ardından da Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyeler için düzenlenen törene katıldı. Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğim. Huzuru mutlaka getireceğim. Kardeşliği mutlaka getireceğim. Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var. Bunu yapacağım. Birlikte yapacağız” dedi.

Programa katılanlara “Büyük acılar çektiniz” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Dertleriniz var, hepsinin farkındayım. İşsizlik var, hepsinin farkındayım. Evlerde yoksulluk var, onların da farkındayım, hepsinin farkındayım. Bu ülke çok zengin bir ülke. İmkanlarımız var. Ama bu imkanlar doğru yerde kullanılmıyor. Bu imkanlarımız vatandaşlarımızın hayrına kullanılmıyor. Başka yerlerde kullanılıyor, savurganca kullanılıyor” diye konuştu.

“Hata bizde, gelmedik, dert dinlemedik”

“Sosyal devlet” vurgusu yaptı. “CHP bu bölgeye fazla gelmedi, onun farkındayım” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti.

“CHP’nin, Diyarbakır’da fazla oyu yok onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Diyarbakırlılarda değil, bunun kabahati bizde. Gelmedik, oturmadık, konuşmadık. Çayınızı kahvenizi içmedik, sofranızda oturmadık. Ankara’da oturduk, güzel güzel laflar ettik, ‘Niye bize oy vermiyorlar.’ Oy istiyorsan gideceksin, vatandaşın derdini dinleyeceksin. Ondan sonra diyeceksin ki, ‘Ben sizin dertlerini çözmeye talibim.’ Buraya geldim. Sizin dertlerinize talibim, dertlerinizi çözeceğim, beraber çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, huzur içinde bütün bunları sağlayacağız.

“Gençler size de iki lafım var. Ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç işsizlikten yakınıyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç bu memlekette huzur istiyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, evlerde huzur olsun istiyorsa, oyunu rengini değiştirecek. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan 6 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidecekler ve ilk kez bir siyasi partiye oy verecekler. Benim umudum ve beklentim, gençlerden; demokrasinin gerçek güvencesi sizler olacaksınız.

“Huzur olsun istiyoruz”

“Alacaksınız Türkiye’yi 21. yüzyılın güçlü ülkesi haline getireceksiniz. Sadece burada mı? Hayır. Bütün bölgede huzuru sağlayacağız. Bütün komşularımızla huzur içinde yaşayacağız. Çatışmadan kaçınacağız. Beraber bütün bölge olarak, Orta Doğu’yu kastediyorum, bütün bölge olarak hep beraber huzur içinde yaşayacağız. O bölgelerde de huzur olsun istiyoruz. Oralarda yaşayan insanlar da huzur içinde yaşasın istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz.

“Rahmetli Ecevit ne diyordu, ‘Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen.’ Aynısını yapacağız. Ne ezen olacak ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzeni beraber yapacağız. Beraber hayata geçireceğiz.”

Temaslar devam edecek 

Kılıçdaroğlu, akşam saatlerinde de 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevinde işkence gören 4 kişiyle görüşecek. Yarın da Dicle Toplumsal Araştırmaları’nın (DİTAM) düzenlediği “Tigris Diyalogları” toplantısına katılacak. Kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek.

Paylaşın

Vladimir Putin: Enerji İhracatını Aynen Sürdürüyoruz

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, enerji tedariki konusunda Rusya’nın tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirterek Ukrayna üzerinden yapılan sevkiyat dahil, tüm petrol ve doğal gaz ihracatını sürdürdüklerini kaydetti.

Televizyondan yayınlanan kabine toplantısında konuşan Putin, “Tüm taahhütlerimize riayet ediyoruz. Ukrayna doğal gaz sistemi bile, sözleşmelerde öngörüldüğü üzere yüzde 100 oranında dolu” diye konuştu.

Batılı hükümetleri Ukrayna’daki durum konusunda kendi halklarını kandırmakla suçlayan Putin, Batı’nın kendi hatalarının suçunu Rusya’ya yüklemeye çalıştığını belirtti.

“Yaptırımlar meşru değil”

Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik yaptırımlarının meşru olmadığını savunan Putin, yaptırımlardan kaynaklı sorunları sükunet içinde çözeceklerini söyledi. Yaptırımların etkisinin hissedildiğini belirten Rusya Devlet Başkanı, “Bu tür dönemlerde belirli grup mallara talebin hep arttığı açıktır. Ama tüm bu sorunları sakin bir şekilde çalışarak çözeceğimize şüphemiz yok” diye konuştu.

Yaptırımlardan kaynaklanan sorunların üstesinden gelip krizden daha güçlü ve daha bağımsız bir ülke olarak çıkacaklarını savunan Putin, “Rusya, kısa vadeli ekonomik kazançlar için egemenliğinden taviz vermeyi kabul edecek bir ülke değildir” dedi.

Toplantıda konuşan Maliye Bakanı Anton Siluanov ise son iki haftada Batılı ülkelerin Rusya’ya karşı ekonomik ve mali bir savaşa giriştiğini belirterek “Altın ve döviz rezervlerini dondurmak suretiyle Batı kendi yükümlülüklerine aykırı hareket etmiş, dış ticareti durdurmaya çalışmıştır” dedi.

Maliye Bakanı, Rusya’nın sermaye çıkışını engellemek için önlemler aldığını ve dış borçların ruble cinsinden ödeneceğini belirterek “Bu şartlar altında önceliğimiz mali sistemdeki durumu istikrara kavuşturmaktır” diye konuştu.

Paylaşın

DİSK-AR, TÜİK’i Yalanladı: Geniş Tanımlı İşsizlik Yüzde 22,9

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı verilerin ardından kendi raporunu yayınlayan Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkez’ne (DİSK-AR) göre, Türkiye’de geniş tanımlı işsiz sayısı 8,5 milyon oldu. Pandemi öncesine göre işsiz sayısı 1,1 milyon arttı.

TÜİK’e göre Ocak 2020’de yüzde 13,1 olan işsizlik Ocak 2022’de yüzde 11,4’e düştü. Ancak geniş tanımlı işsizlik yüzde 21,6’dan yüzde 22,9’a yükseldi.

Mevsim etkisinden arındırılmış dar tanımlı işsizlik oranı erkeklerde yüzde 10,3 iken kadınlarda yüzde 13,6’ya yükseldi. Son bir yılda kadın işsizliği 78 bin artarken, erkek işsizliği 239 bin azaldı.

Geniş tanımlı işsizlik de erkeklerde yüzde 19,7, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 28,8 oldu. Kadınlarda dar tanımlı işsiz sayısı 1 milyon 522 bin, geniş tanımlı işsiz sayısı 3 milyon 725 ölçüldü. Erkeklerde ise dar tanımlı işsiz sayısı 2 milyon 337 bin, geniş tanımlı işsiz sayısı 4 milyon 727 bin ölçüldü.

DİSK-AR raporunda geniş tanımlı ve dar tanımlı işsizlik arasındaki 11,5 puanlık farka dikkat çekerek “Dar ve geniş işsizlik arasındaki makasın bu denli açılmasının en önemli nedeni salgın dönemindeki işten çıkarma yasağının dar tanımlı işsizliği sınırlı düzeyde tutmuş olması ve işbaşında olunan sürenin azalmasıdır. Böylece dar tanımlı işsizlik sınırlı kalırken geniş tanımlı işsizlik fırlamıştır” dedi.

“Çalışma süreleri düşürülmeli”

DİSK-AR işsizlikle mücadele önerileri olarak şunları sıraladı:

“Herkesin çalışması için, herkesin daha az çalışması” ilkesi doğrultusunda haftalık çalışma süresi gelir kaybı olmaksızın 37,5 saate, fazla mesailer için uygulanan yıllık 270 saat sınırı, 90 saate düşürülmelidir.

İş Yasasının 25/II. Maddesi yeniden düzenlenmeli ve keyfi işten çıkarmalar sona ermelidir.

İşsizlik sigortası ödeneğinden yararlanma koşulları ve ödenek miktarı iyileştirilmelidir.

COVID-19 salgını koşullarında İşsizlik Sigortası Fonu ödeneklerinden yararlanmada ön koşul aranmamalıdır

İşsizlik Sigortası Fonu’nun amaç dışı kullanımına son verilmelidir. Fon’dan işverenlere dönük teşvik ve destekler sona erdirilmelidir.

Kamu girişimciliği ve hizmetleri istihdam yaratacak şekilde yeniden ele alınmalı ve kamuda personel açığı derhal kapatılmalıdır.

İşbaşında eğitim adı altında çırak, stajyer, kursiyerlerin ve bursiyerlerin ucuz işgücü deposu olarak kullanılması uygulamasına son verilmelidir.

Uluslararası çalışma normları doğrultusunda herkese en az bir ay ücretli yıllık izin hakkı tanınmalıdır.

Güvencesiz çalışma biçimlerine son verilmeli, tüm taşeron işçilere kadro verilmelidir. Kamu taşeron işçileri kamu işçisi olarak kadroya alınmalıdır.

Kadın istihdamının artırılması ve işsizliğinin azaltılması için işgücü piyasalarındaki cinsiyetçi uygulamalara son verilmeli, ev içi bakım hizmetleri devletin gereken nitelikli, yaygın ve ücretsiz bakım hizmetlerini sağlaması ile kadının üzerinden alınmalıdır.

Paylaşın

TCMB’nin Brüt Rezervleri 2 Milyar Dolar Azaldı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) brüt rezervleri geçen haftaya göre 2,02 milyar dolar düşüş gösterdi. Böylece geçtiğimiz hafta 70 milyar 200 milyon dolar olan rezervler, 4 Mart ile sona eren haftada 68 milyar 180 milyon dolara geldi.

Haber Merkezi / Aynı dönemde TCMB’nin net uluslararası rezervleri 41 milyon dolar düşüş gösterdi. Geçtiğimiz hafta 18 milyar 189 milyon dolar olan net uluslararası rezervler 4 Mart ile sona eren haftada 18 milyar 148 milyon dolara geldi.

TCMB altın rezervleri 42 milyar 944 milyon dolardan 42 milyar 81 milyon dolar seviyesine geldi. Böylece TCMB toplam rezervleri 113 milyar 144 milyon dolarken 110 milyar 261 milyon dolar oldu.

Brüt ve net döviz rezervi nedir?

Ekonomist Mahfi Eğilmez, brüt ve net döviz rezervi arasındaki farkı şu şekilde açıklıyor: Merkez Bankası, döviz rezervlerinin tamamının sahibi değil.

TCMB’nin rezervlerinin bir bölümü bankaların Merkez Bankası’nda tutmak zorunda olduğu zorunlu karşılıklardan oluşuyor. Bunları bir çeşit emanet döviz olarak görmek mümkün.

TCMB’nin son yıllarda rezerv opsiyon mekanizması aracılığıyla, TL mevduatlar karşılığında alması gereken zorunlu karşılıkları dövizle yatırma esnekliği tanımasıyla bu döviz rezervlerindeki emanet tutarda artış oldu.

Döviz rezervlerinin bir bölümünün emanet olması nedeniyle Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin toplamı brüt döviz rezervlerini gösteriyor. Merkez Bankası’nda emanet olarak duran miktarlar düşüldüğünde net döviz rezervine ulaşılıyor.

Net döviz rezervi nasıl hesaplanıyor?

Net döviz rezervi, TCMB verilerinde aktif kısımda yer alan dış varlıklardan, pasif kısımda bulunan toplam döviz yükümlülüklerini çıkardıktan sonra elde edilen rakamın o günün kuruna bölünmesiyle hesaplanıyor.

Formül şu şekilde: Net Rezerv = (Dış Varlıklar – toplam döviz yükümlülükleri) / Dolar-TL kuru

Swap hariç net rezerv ne demek?

Ekonomist Eğilmez’e göre net rezerv miktarı, swap işlemleriyle elde edilmiş (emanet) dövizleri de kapsadığı için bu rakam tam olarak net rezervi ifade etmiyor.

Bu yüzden net döviz rezervini emanet dövizleri çıkararak görebilmek için bu miktardan swap karşılığı elde edilmiş döviz tutarını düşmek gerekiyor. Swap hariç net rezerv ise şu şekilde hesaplanabiliyor:

Swap hariç net rezerv = Net rezerv – Swap işlemleri toplamı

Uluslararası rezerv nedir?

TCMB’nin (Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası) tanımına göre uluslararası rezervler; ülkelerin para otoriteleri tarafından kontrol edilen, kullanıma hazır, birbirlerine çevrilebilme özelliği bulunan ve uluslararası ödeme aracı olarak kabul edilen varlıklar.

Uluslararası rezerv olarak sayılan varlıklar şunlar:

  • Konvertibl (birbirlerine dönüştürülebilir) döviz varlıkları (euro, ABD doları, İngiliz sterlini vb.)
  • Uluslararası standartta altın
  • Özel Çekme Hakları
  • Uluslararası Para Fonu (IMF) Rezerv Pozisyonu

TCMB, rezervleri nasıl saklıyor?

Merkez Bankası, rezervlerin yönetiminde ülke menfaatine öncelik verdiğini aktarıyor. Bu amaçla, uluslararası rezervleri, anaparanın korunması ve gerekli likiditenin sağlanması için düşük riske sahip yatırım araçlarında değerlendiriyor.

Merkez Bankası, rezerv yönetimi sırasında karşılaşılabilecek risklerin belirlenmesi, değerlendirilmesi ve kabul edilebilir sınırlar içinde tutulabilmesi için risk yönetim stratejisi uyguluyor. Ayrıca elindeki rezervlerin seviyesini, düzenli aralıklarla internet sitesinde yayımlıyor.

Paylaşın

Rusya İflasın Eşiğinde Mi?

Batılı devletlerin Rusya’ya yönelik yaptırımları nedeniyle Moskova’nın, uluslararası finans piyasalarıyla bağlantısı büyük ölçüde koptu. Bu sebepten dolayı kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, Çarşamba gecesi Rusya’nın kredibilitesini “B”den “C”ye düşürdü.

Bunun sonucunda Rus devlet tahvillerindeki değer kaybı daha da arttı. Fitch, Rusya’nın yakın zamanda temerrüde düşmesini, yani ödeme kabiliyetini yitirerek borç yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelmesini bekliyor. Reuters’e konuşan Dünya Bankası Başkan Yardımcısı Carmen Reinhardt da yine Rusya için “temerrüt” beklentisini dile getirdi.

Devletin kasası dolu

Diğer uluslararası derecelendirme kuruluşları da daha önce Rusya’nın kredi notunu düşürmüştü. Fitch mevcut hamlesini, “Rusya’nın devlet borçlarını geri ödeme kabiliyetini daha da baltalayan gelişmelerle” gerekçelendiriyor. Derecelendirme kuruluşu, bu açıklamasıyla birkaç gün önce yürürlüğe giren ve ülkenin mali yükümlülüklerinin, döviz yerine Rus Rublesi ile karşılanmasını öngören başkanlık kararnamesine atıfta bulunuyor.

Teorik olarak bakıldığında Rusya, aslında tüm mali yükümlülüklerini yerine getirebilecek düzeyde görünüyor. Zira devletin kasaları dolu. Dünya piyasalarındaki enerji fiyatları, son aylarda savaştan bağımsız olarak da zaten yükselişe geçmişti. Bu durum, Rusya’nın enerji gelirlerini daha da artırdı.

Finans haberleri ajansı Bloomberg, Rusya’nın yabancı alacaklılara karşı yükümlülüklerinin 50 milyar doların biraz altında olduğunu tahmin ediyor. Berlin’deki Alman Ekonomik Araştırma Enstitüsü (DIW) Başkanı Marcel Fratzscher DW’ye verdiği demeçte, “Rus devletinin dış borcu oldukça düşük” değerlendirmesini yapıyor.

Rusya, petrol ve doğal gaz ihraç ederek hayli yüksek bir ticaret fazlası elde etti ve bu nedenle aslında son yıllarda dış borcunu azaltabildi. Rusya Merkez Bankası’nın döviz rezervlerinin 640 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak çoğu yurt dışında olan bu döviz rezervlerinin büyük bir kısmı, yaptırımlar nedeniyle donduruldu. Yani Kremlin yönetimin halihazırda rezervlere erişimi yok. Bu nedenle Alman iktisatçı Marcel Fratzscher de önümüzdeki aylarda Rusya’nın temerrüde düşeceğine inanıyor.

Hacker saldırıları ihtimali

Rusya’nın olası temerrüdünün, nispeten düşük dış borç seviyesi nedeniyle uluslararası finans sistemi üzerindeki olumsuz etkisinin sınırlı düzeyde kalması bekleniyor. Ancak Putin’in olup bitenleri elleri kolları bağlı şekilde seyretmeyeceği ve bazı karşı hamlelere başvuracağı da aşikâr. Moskova yönetimi, örneğin küresel finans sistemini etkileyecek hacker saldırıları veya döviz piyasalarında manipülatif işlemler yoluyla geçici belirsizlik ve kaos ortamı oluşturmaya çalışabilir. DIW Başkanı Fratzscher, “Rusya ve ortaklarının, Batı ekonomisine zarar vermek için gerginliği mali piyasalara da taşıyarak, küresel finans sisteminde manipülasyona neden olmaya çalışmasından endişe ediyorum,” diyor.

Bu endişe, önümüzdeki hafta gerçeğe dönüşebilir. Çünkü Rusya’nın toplam 100 milyon dolar tutarındaki faiz ödemelerinin vadesi doluyor. Ayrıca 4 Nisan’da, yaklaşık iki milyar dolarlık hacme sahip devlet tahvillerinin faiz ödemesi söz konusu. ABD’li yatırım bankası Morgan Stanley, hafta başında müşterilerine Rusya konusunda gönderdiği mektupta, “Temerrüdü en olası senaryo olarak görüyoruz” diye yazdı.

Rusya’nın mali yükümlülüklerini yerine getiremez hale gelmesi, ülkedeki yerli yatırımcıları ve özellikle bankaları da olumsuz etkileyecek. Zira devlet tahvillerinin bir kısmı yerel bankaların elinde bulunuyor. Ancak Marcel Fratzscher, miktarların yönetilebilir olduğunu, bu nedenle Rusya’nın iflası durumunda bankacılık sistemi için çok büyük bir sorun görmediğini söylüyor.

Döviz işlemlerine kısıtlama

Kremlin yönetimi, en kötü senaryoyu engellemek için yoğun çaba harcıyor. Bu çerçevede Rusya Merkez Bankası, döviz alım-satımlarına ciddi kısıtlamalar getirdi. Örneğin, önümüzdeki Eylül ayına kadar Rusların, döviz hesaplarından 10 bin dolardan fazla para çekmelerine artık izin verilmiyor. Merkez Bankası, Rus bankalarının döviz satmasının da yasak olduğunu duyurdu.

Ancak tüm bu çırpınışlara rağmen görünen o ki, Rusya önümüzdeki hafta vadesi dolacak ilk ödemelerinde temerrüde düşmek durumunda kalacak. Yine de bu durum, henüz devlet iflası anlamına gelmeyecek. Zira ilk temerrütten sonra 30 günlük bir ek süre tanınıyor. Yani Rusya’nın gerçek ödeme kabiliyeti ancak önümüzdeki Nisan ortasında kesinlik kazanacak. Ayrıca Rusya, temelde yeterli döviz rezervine sahip olduğundan ve uluslararası yaptırımlar nedeniyle rezervlerine geçici olarak erişim sağlayamadığından, bu sadece “teknik bir temerrüt” hükmünde olacak.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Seçimle Bunları Göndereceğiz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, iki günlük bir dizi ziyarette bulunmak için Diyarbakır’a gitti. Dün akşam kente gelen Kılıçdaroğlu, ilk olarak Öğretmenvi’nde, HDP önünde oturma eylemi yapan annelerle görüştü. 

Bugün kahvaltıda aralarında öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi, faili meçhul cinayet sonucu öldürülen Zübeyir Akkoç’un eşi Nebahat Akkoç, yerine kayyım atanan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı’nın eşi Zeynep Mızraklı ve “çocuklar ölmesin” dediği için cezaevine giren öğretmen Ayşe Çelik’in de bulunduğu kadınlarla bir araya geldi.

Ardından da Sur’da esnafı ziyaret etti. Kılıçdaroğlu’nun ziyaretinde esnafın iktidara tepkisi vardı. Kılıçdaroğlu, esnafın tepkilerine karşılık, “İnşallah seçimle bunları göndereceğiz, sorunlarımızı halledeceğiz” yanıtını verdi.

“İmkanlar vatandaşların hayrına kullanılmıyor”

Kılıçdaroğlu esnaf ziyaretinin ardından da Sezai Karakoç Kültür Merkezi’nde partiye yeni katılan üyeler için düzenlenen törene katıldı. Burada bir konuşma yapan Kılıçdaroğlu “Yaşadığınız sıkıntıları biliyorum. Bu ülkeye barışı mutlaka getireceğim. Huzuru mutlaka getireceğim. Kardeşliği mutlaka getireceğim. Bedeli ne olursa olsun bu memleketin huzura, beraber yaşamaya, kucaklaşmaya ve helalleşmeye ihtiyacı var. Bunu yapacağım. Birlikte yapacağız” dedi.

Programa katılanlara “Büyük acılar çektiniz” diye seslenen Kılıçdaroğlu, “Dertleriniz var, hepsinin farkındayım. İşsizlik var, hepsinin farkındayım. Evlerde yoksulluk var, onların da farkındayım, hepsinin farkındayım. Bu ülke çok zengin bir ülke. İmkanlarımız var. Ama bu imkanlar doğru yerde kullanılmıyor. Bu imkanlarımız vatandaşlarımızın hayrına kullanılmıyor. Başka yerlerde kullanılıyor, savurganca kullanılıyor” diye konuştu.

“Hata bizde, gelmedik, dert dinlemedik”

“Sosyal devlet” vurgusu yaptı. “CHP bu bölgeye fazla gelmedi, onun farkındayım” diyen Kılıçdaroğlu şöyle devam etti.

“CHP’nin, Diyarbakır’da fazla oyu yok onun da farkındayım. Ama bunun kabahati Diyarbakırlılarda değil, bunun kabahati bizde. Gelmedik, oturmadık, konuşmadık. Çayınızı kahvenizi içmedik, sofranızda oturmadık. Ankara’da oturduk, güzel güzel laflar ettik, ‘Niye bize oy vermiyorlar.’ Oy istiyorsan gideceksin, vatandaşın derdini dinleyeceksin. Ondan sonra diyeceksin ki, ‘Ben sizin dertlerini çözmeye talibim.’ Buraya geldim. Sizin dertlerinize talibim, dertlerinizi çözeceğim, beraber çözeceğiz. Birlikte çözeceğiz, huzur içinde bütün bunları sağlayacağız.

“Gençler size de iki lafım var. Ülkenin kaderini değiştirecek olanlar sizlersiniz. 6 milyon 300 bin genç ilk kez sandığa gidecek ve oy kullanacak. 6 milyon 300 bin genç Türkiye’nin kaderini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç işsizlikten yakınıyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç bu memlekette huzur istiyorsa, oyunun rengini değiştirecek. 6 milyon 300 bin genç, evlerde huzur olsun istiyorsa, oyunu rengini değiştirecek. Türkiye’nin kaderini değiştirecek olan 6 milyon 300 bin genç. İlk kez sandığa gidecekler ve ilk kez bir siyasi partiye oy verecekler. Benim umudum ve beklentim, gençlerden; demokrasinin gerçek güvencesi sizler olacaksınız.

“Huzur olsun istiyoruz”

“Alacaksınız Türkiye’yi 21. yüzyılın güçlü ülkesi haline getireceksiniz. Sadece burada mı? Hayır. Bütün bölgede huzuru sağlayacağız. Bütün komşularımızla huzur içinde yaşayacağız. Çatışmadan kaçınacağız. Beraber bütün bölge olarak, Orta Doğu’yu kastediyorum, bütün bölge olarak hep beraber huzur içinde yaşayacağız. O bölgelerde de huzur olsun istiyoruz. Oralarda yaşayan insanlar da huzur içinde yaşasın istiyoruz. Bütün komşularımızla barış içinde, huzur içinde yaşamak istiyoruz.

“Rahmetli Ecevit ne diyordu, ‘Ne ezen ne ezilen. İnsanca hakça bir düzen.’ Aynısını yapacağız. Ne ezen olacak ne ezilen olacak. İnsanca, hakça bir düzeni beraber yapacağız. Beraber hayata geçireceğiz.”

Temaslar devam edecek 

Kılıçdaroğlu, akşam saatlerinde de 1980 darbesinde Diyarbakır Cezaevinde işkence gören 4 kişiyle görüşecek. Yarın da Dicle Toplumsal Araştırmaları’nın (DİTAM) düzenlediği “Tigris Diyalogları” toplantısına katılacak. Kentteki sivil toplum örgütleriyle bir araya gelecek.

Paylaşın

Ukrayna’daki Savaş için ‘Arap Baharı’ Etkisi Uyarısı

Dünya Bankası, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle artan gıda ve enerji fiyatlarının gıdaya erişim sorunu yaşayan ülkeleri daha da zora sokacağı ve sosyal huzursuzluğa neden olabileceği uyarısında bulundu.

Euronews’ta yer alan habere göre; Dünya Bankası baş ekonomisti Carmen Reinhart Ukrayna’daki savaşın Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Sahra altı Afrika ülkelerine önemli yansımaları olabileceğini belirtti.

Reinhart, “Aşırı duygusal olmak istemiyorum ama Arap Baharı’nın arkasındaki hikayenin bir kısmı da gıda güvensizliği ve ayaklanmalardı” diye konuştu.

Arap Baharı bir dizi Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkesinde 2010 yılında başlayan demokrasi yanlısı hareketler olarak biliniyor. Tunus’ta başlayan hareket, daha sonra Libya, Mısır, Yemen, Suriye ve Bahreyn’e sıçradı. Arap Baharı protestoları bazı ülkelerde rejim değişikliğine yol açarken, Suriye’de 10 yıldır süregelmekte olan iç savaşa neden oldu.

2007-2008 yılları arasında ve ardından 2011’de gıda fiyatlarında yaşanan keskin yükseliş sosyal çalkantlara yol açtı ve 40’tan fazla ülkede küresel gıda fiyatlarındaki artışla bağlantılı olarak ayaklanmalar yaşandı.

Orta Asya ülkeleri büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabilir

Reınhart, Rusya ile sıkı ticaret ve ekonomik bağları bulunan Orta Asya ülke ekonomilerinin Batı’nın Rusya’ya yönelik yaptırımları dolayısıyla büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekti.

Reinhart, Reuters haber ajansına verdiği röportajda yaptırımların bu ülkelerdeki para birimini vurduğunu ve bankalarda güven sorununa dair işaretlerin gelmeye başladığını belirtti. Bu olumsuzluklara gıda güvensizliği ve parasal işlemlerdeki düşüşün etkileri eklendiğinde potansiyel mülteci akını da dahil birçok karmaşık durumun önünün açılabileceği uyarısında bulundu.

Uluslararası Para Fonu (IMF) Batı’nın yaptırımları sonucu bu yıl içinde Orta Asya ekonomilerinin resesyona girebileceği beklentisinde olduğunu belirtmişti.

Borçlanma artabilir

Dünya Bankası artan gıda ve enerji fiyatları karşısında hükümetlerin alacağı tedbirlerin de varolan sorunlar zincirini derinleştirebileceği uyarısında bulunuyor.

Artan fiyatlara karşı hükümetlerin teşvikleri arttırabileceğine dikkat çeken uzmanlar bu durumun özellikle düşük gelirli ülkelerin ağır borç yükünü daha da arttıracağını belirtiyor. Banka uzmanlarına göre bu durumdaki 60 kadar ülke borçlarını ödeyemez hale geldi ya da gelmek üzere.

Mısır ve Mozambik’e dikkat

Geçtiğimiz yıla göre Ocak ayında yüzde 35 daha yüksek gerçekleşen tarım ürünleri fiyatlarının Rusya’nın Ukrayna’yı işgali sonucu daha da artması bekleniyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), küresel gıda fiyatlarının bitkisel yağlar ve süt ürünleri öncülüğünde şubatta tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştığını bildirdi.

Verimli toprakları nedeniyle dünyanın tahıl ambarı olarak görülen Ukrayna’da buğday, mısır, arpa ve ayçiçeği gibi gıdaların üretim ve ihracatının düşmesinin gıda fiyatlarına çok olumsuz yansıyacağı tahmin ediliyor. Dünyanın önde gelen gübre üretici ülkelerden Rusya’nın işgal dolayısıyla uğradığı yaptırımlar sebebiyle küresel çapta tarımcılık faaliyetlerini vuracak kesintiler yapabileceği kaydediliyor.

Dünya Bankası geçtiğimiz ay yaptığı değerlendirmede Ukrayna’daki gelişmelerin en olumsuz etkileyebileceği ülkeler arasında buğday ve yağ ithalatını büyük oranda Rusya ve Ukrayna’dan yapan Mısır ve Mozambik’i öne çıkarmıştı. Mısır buğday ithalatının yüzde 80’ini Rusya’dan karşılıyor.

Paylaşın

Antalya’daki Zirve Sonuçsuz Tamamlandı

Türkiye’nin arabuluculuğu ile Antalya’da düzenlenen Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba’nın yanında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da katıldığı üçlü dışişleri bakanları toplantısı sona erdi. 

Haber Merkezi / Antalya’daki zirve Rusya ile Ukrayna arasında savaşın başlamasından bu yana hükümet düzeyinde ilk görüşme olma niteliği taşımakta. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile üçlü dışişleri bakanları toplantısı öncesinde görüştü. Çavuşoğlu, ayrıca zirve öncesi Ukraynalı mevkidaşı Dmitro Kuleba ile de bir araya geldi.

Toplantı sonrasında basına açıklama bulunan Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba Mariupol’den insani koridor açılması ve 24 saatlik ateşkes anlaşması sağlanması konusunda bir anlaşmaya varamadıklarını söyledi.

Toplantıya iki ana amaçla geldiğini belirten Kuleba, bunlardan birincisinin kuşatma altındaki Mariupol’den sivillerin çıkışını sağlamak için insani koridor oluşturulmasının sağlanması, ikincisinin ise yine sivillerin korunması amamcıyla 24 saatlik ateşkes sağlanması olduğunu belirtti, ancak Rus mevkidaşının bu iki konuda da yetkisinin olmadığını söylediğini ve bu nedenle Moskova’daki makamlarla istişare etmesini umduğunu ifade etti.

Kuleba “Çabaları sürdürme konusunda mutabık kaldık. Böyle bir formatta tekrar görüşmeye hazırım. İnanıyorum ki iki dışişleri bakanı buluştuğı zaman barışı ve güvenliği konuşur. Savaşı bitirmek, halkın, sivillerin ızdırabını bitirmek ve topraklarımızı Rus işgal gücünden kurtarmak için sonuç verecek yeni görüşmelere hazırım” mesajını verdi.

Kuleba’nın ardından ayrı bir basın toplantısında konuşan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ise Türkiye’nin inisiyatifiyle genel olarak insani konuları ele aldıklarını ve sivillerin zarar görmemesi için ne tür tedbir aldıklarını açıklamaya çalıştıklarını kaydetti.

Sivillerin gönüllüler ve bölgesel savunma güçleri tarafından kalkan olarak kullanıldığına dikkat çeken Lavrov “Bu olaylar gayet iyi biliniyor” diye konuştu.

Rusya tarafının günlük olarak insani koridor önerisini tekrarlladıklarını ve hala geçerli olduğunu belirten Lavrov “Güzergahlar durumu kontrol edenler tarafından belirleniyor ve en etkili ve güvenli yollarını amaçlıyoruz” dedi.

Lavrov ayrıca Belarus topraklarında yapılan müzakerelerin yalnızca kağıt üzerinde kalmadan, ciddi sonuç vermesini ve ukrayna krizinin bütün tarafların ve Avrupa ülkelerinin de çıkarları ele alınarak, topluca çözüme kavuşturulmasını istediklerini vurguladı.

Ukrayna’da bugün sivillerin tahliyesi için 7 koridor açılıyor

Rusya’nın işgali altındaki Ukrayna’da bugün sivillerin tahliyesi için yedi koridor açılması kararlaştırıldı. Ukrayna Başbakan Yardımcısı İrina Vereşçuk koridor açılacak olan kentler arasında Rus güçlerinin ablukası altındaki Mariupol’ün de olduğunu bildirdi.

Bu arada Polonya sınır muhafızı, Rusya işgalinin başlamasından sonra Ukrayna’dan Polonya’ya kaçanların sayısının 1 milyon 430 bini geçtiğini açıkladı. Sadece Çarşamba günü yaklaşık 117 bin 600 kişinin sınırı geçtiği aktarılıyor.

Mariupol’deki hastaneye saldırıda en az 3 kişi hayatını kaybetti

Rusya’nın Mariupol’de bir çocuk hastanesi binasına düzenlediği saldırıda en az üç kişinin hayatını kaybettiği açıklandı. Kent belediyesinin Telegram hesabından yapılan açıklamada, “Ukrayna’nın işgal altında olan Mariupol kentinde bir çocuk ve doğum hastanesine dün düzenlenen saldırıda aralarında bir kız çocuğunun da olduğu üç kişi hayatını kaybetti” denildi. Ukrayna yetkilileri daha önce saldırıda 17 kişinin yaralandığını açıklamıştı.

“Enformasyon terörizmi”

Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Maria Zaharova Ukrayna’nın Mariupol kentinde bir çocuk hastanesinin vurulmasıyla ilgili haberlere dair “enformasyon terörizmi” nitelemesini kullandı. Rusya’dan daha önce yapılan açıklamada hastanenin bir süredir askerler tarafından kullanıldığı ve ateş edildiği belirtilmişti. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov da hastanenin vurulmasıyla ilgili olarak ordudan bilgi istendiğini duyurdu.

“Hastane uzun süredir askerler tarafından kullanılıyordu”

Rusya, Ukrayna’nın Mariupol kentinde bir çocuk hastanesi vurduğu haberini “sahte haber” olarak nitelendirdi. Rusya’nın Birleşmiş Milletler (BM) Daimi Temsilci Birinci Yardımcısı Dimitri Polyanskiy, eski doğum hastanesinin uzun süredir askerler tarafından kullanıldığını söyleyerek, “Sahte haberler işte böyle doğuyor” diye konuştu. Polyanskiy Rusya’nın 7 Mart tarihinde hastanenin askeri bir unsur haline geldiği uyarısı yaptığını ve Ukraynalıların binadan ateş ettiklerini öne sürdü.

“Hastanenin vurulması soykırımın kanıtı”

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rus güçlerinin Mariupol’de çocuk hastanesi vurmasının, “Ukraynalılara yönelik soykırımın kanıtı olduğunu” söyledi. Zelenskiy, “Rusya Federasyonu nasıl bir ülkedir ki hastanelerden, doğum kliniklerinden korkuyor ve onları tahrip ediyor” dedi. Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov ise Reuters’e, “Rus silahlı kuvvetleri sivil hedeflere ateş etmez” açıklamasında bulundu.

Rusya’ya yaptırımların yeterli olmadığını vurgulayan Zelenskiy, Batılı şirketlerin hala çeşitli bahaneler altında Rusya pazarında kalmaya devam ettiklerini savundu. Zelenskiy, Rusya’ya yönelik yaptırımların daha da sıkılaştırılması gerektiğini ifade ederek “Bu şimdi olmazsa, Baltık devletlerini, Polonya’yı, Moldova’yı, Gürcistan’ı ve diğer tüm Rus komşularını işgalden korumak için daha fazlasını yapmanız gerekir. Yaptırımlar daha sıkılaştırılmalı” şeklinde konuştu.

Paylaşın

Bloomberg’den Dikkat Çeken ‘Erdoğan’ Analizi

Petrol fiyatlarındaki sert artış Türkiye ekonomisini olumsuz etkilerken, ABD merkezli finans ajansı Bloomberg’de “2023 seçimleri öncesinde Erdoğan’ın oy dertlerine petrol şoku eklendi” başlıklı bir analiz yayımlandı.

Artan petrol fiyatlarının zayıf TL’nin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkisini derinleştirdiğine dikkat çeken ajans, Erdoğan’ın enflasyonun yüksek, ücretlerin ise durgun olduğu bir ortamda zor bir seçime hazırlanırken petrol şokuyla karşı karşıya kaldığını vurguladı.

Hükümetin 2022’ye cari fazla hedefiyle girdiği ancak artan enerji fiyatlarının cari açığı artırarak bu hedefi ulaşılamaz kıldığı belirtilen analizde, dış ticaret açığındaki artışın TL’de ek değer kaybına neden olabileceğine dikkat çekildi.

“Erdoğan’ın hesaplarını zorlaştırdı…”

Halihazırda G20 ülkeleri içinde yüzde 54 ile en yüksek enflasyona Türkiye’nin sahip olduğunu hatırlatan ajans, petrol fiyatlarının bir yılda TL cinsi olarak iki kattan fazla artmasıyla enflasyonun daha da yükseleceğine işaret etti.

2023’teki seçimlere 14 aydan az bir süre kaldığı, Erdoğan’a desteğinin yüzde 40 civarında olduğu ve bunun 20 yılın en düşük seviyesi olduğu aktarılan analizde, ekonomide görünümün kötüleşmesinin Erdoğan’ın hesaplarını zorlaştırdığı yazıldı.

Erdoğan’ın istihdamı artırmak için Merkez Bankası’nı faizleri indirmeye zorladığını ancak artan enerji fiyatlarının döviz kurlarındaki artışla birlikte Türkiye’yi giderek derinleşen bir ücret-fiyat sarmalına soktuğunu vurgulayan ajans, petrol fiyatlarındaki artışın ekonomideki yansımalarını sıraladı.

“Petrol fiyatlarındaki artış enflasyonunu artırabilir”

Türkiye’nin günde ortalama 900 bin varil petrol ithal ettiğini, petrol fiyatlarına kur artışlarının da eklenmesiyle akaryakıta bir haftada 6 kere zam yapıldığını, bu durumun tüketici güveninde daha fazla düşüşe neden olabileceğini belirten ajans, muhalefetin enflasyondaki artışın küresel emtia fiyatlarındaki artıştan çok hükümetin kötü yönetiminden kaynaklandığını söylediğini aktardı.

Türkiye’de üretici enflasyonunun şubatta yüzde 105’e ulaştığı, bunun da yüzde 54 ile halihazırda 20 yılın zirvesinde tüketici enflasyonunda yükselişin süreceğinin sinyali olduğu vurgulanan analizde, petrol fiyatlarındaki artışın 2022 sonu enflasyonunu 4,8 puan artırabileceği tahminine yer verildi.

Paylaşın