Rusya- Ukrayna Savaşı Milyonlarca Kişiyi Aşırı Yoksullaştırabilir

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından dünya genelinde gıda fiyatları artmaya devam ediyor. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli düşünce kuruluşu Center for Global Development (CGD) Ukrayna savaşı nedeniyle gıda, petrol ve doğal gaz fiyatlarında meydana gelen artışın dünya üzerinde 40 milyondan fazla kişiyi aşırı yoksulluğa sürükleyebileceği öngörüsünde bulundu.

Kuruluşun araştırmasına göre, güncel fiyatlar 2007 ve 2010 yıllarındaki rekor seviyeyi de geride bıraktı. Dünya Bankası’nın verilerine göre, 2007 yılındaki fiyat artışları 155 milyon kişinin aşırı yoksulluğa sürüklenmesine neden olmuştu. 2010 yılındaki fiyat artışlarına ise aşırı yoksul kategorisinde değerlendirilenlerin sayısı en az 44 milyon artmıştı. Dünya Bankası, günlük geliri 1,90 doların altında olanları “aşırı yoksul” olarak değerlendiriyor.

Buğday uyarısı

CGD’nin araştırmasına göre, Ukrayna’daki savaş özellikle Rusya ve Ukrayna’dan buğday ithal eden ülkeleri zor durumda bırakacak. İki ülkenin toplam buğday ihracatı, dünya genelindeki buğday ihracatının dörtte birinden fazlasını oluşturuyor. Savaştan dolayı, buğday ihracatının kesintiye uğraması bekleniyor. Bunun özellikle Mısır, Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Azerbaycan ve Türkiye’ye etki edeceği tahmin ediliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) Gıda Programı’ndan yapılan açıklamada da, savaş nedeniyle Ukrayna’nın 13 milyon ton buğday ve 16 milyon ton mısırı ihraç edemeyeceği belirtilmiş ve özellikle Orta Doğu ile Afrika’nın kuzeyindeki buğday ithalatına bağımlı durumda olan ülkelerde buğday fiyatlarının kısmen yüzde 70 dolayında arttığı ifade edilmişti.

Paylaşın

Demirtaş’tan ‘Newroz’ Çağrısı: Sesiniz Edirne’ye Kadar Ulaşıyor

20 Mart’ta İstanbul’da düzenlenecek olan Newroz kutlamasına katılma çağırısında bulunan Demirtaş, “#HaydiNewroza Nasıl olsa sesiniz Edirne’ye kadar ulaşıyor. Newroza we pîroz be! Newroza şima pîroz bo!” dedi.

Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski eş başkanlarından Selahattin Demirtaş, sosyal medya hesabından “newroz”u kutladı. Yarın İstanbul’da düzenlenecek olan Newroz kutlamasına çağıran Demirtaş şöyle dedi:

“Newroz’u şimdiden kutluyorum. Barışa ve özgürlüklere vesile olmasını diliyorum. 20 Mart Pazar günü 11:00’de Yenikapı Meydanı’nda, büyük Newroz kutlamasında buluşalım. #HaydiNewroza Nasıl olsa sesiniz Edirne’ye kadar ulaşıyor. Newroza we pîroz be! Newroza şima pîroz bo!”

Paylaşın

BM: Ukrayna’da Nüfusun Dörtte Biri Evlerinden Edildi

Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Göç Örgütü (IOM), Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle yaklaşık 6,5 milyon insanın ülke içinde yerlerinden edildiğini, yaklaşık 3,2 milyon kişinin de ülkeyi terk ettiğini açıkladı.

Birleşmiş Milletler’in İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi (UNOCHA) tarafından Cuma günü açıklanan ve Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerinin kullanıldığı belgede, evlerinden edilen insanların toplam sayısının yaklaşık 9,56 milyon olduğu ifade edildi. Belgede aynı zamanda 2,2 milyon insanın da evlerini terk etmeyi düşündükleri aktarıldı.

Belgede, dördüncü haftasına giren savaş nedeniyle evlerini terk ederek yurt içinde veya yurt dışında başka bir yere gitmeye zorlanan insanların sayısının, 2011’den bu yana devam eden Suriye savaşında evlerinden olan 13 milyon insana kısa sürede yaklaşabileceği belirtildi.

Göç Örgütü’nün tahminlerine göre, 12 milyondan fazla insan da savaştan etkilenen bölgelerde ya mahsur kaldı ya da artan güvenlik riski, yollar ile köprülerin tahrip olması, kaynakların azlığı veya nerede güvende olacaklarına dair bilgi eksikliği yaşamaları nedeniyle bulundukları bölgeyi terk edemiyor.

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), 24 Şubat’ta başlayan Rusya’nın Ukrayna’yı işgali nedeniyle Avrupa’nın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana en büyük mülteci krizini yaşadığını belirtmişti.

Paylaşın

Dikkat Çeken Araştırma: Dünya İklim Hedeflerinin Çok Gerisinde

Columbia Üniversitesi’nin Küresel Enerji Politikası Merkezi tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, 2030 emisyon hedefini karşılayamama dünyayı geri dönüşü olmayan iklim etkilerine doğru itme riskini taşıyor.

Analiz için Ulusal Katkı Beyanı (NDC) olarak bilinen ülkelerin iklim planlarını sıralayan bilim insanları raporda NDC’lerin hedefleri ve 2050 yılına kadar net sıfır emisyonu karşılamak için gerekli yörüngenin arasındaki farkı ortaya koydu.

Analize göre, ülkeler tarafından vaat edilen iklim eylemi, bu 10 yılda emisyonları yüzde 9 azaltacak. Bu oran küresel emisyonları yaklaşık yarı yarıya azaltma hedefinin çok altında.

Taahütleri net eyleme dönüştürenler çok az

Rapora göre, ABD ve Avrupa Birliği (AB) gibi 2050 yılına kadar net sıfır emisyon sözü veren ülkeler ve birlikler, halihazırdaki eylemleriyle 2030 yılına kadar 2015 seviyelerine göre emisyonlarını yalnızca yüzde 27 oranında azaltabilecek.

Çin ve Hindistan gibi 2050’den sonra net sıfıra ulaşma sözü veren ülkelerin ise 10 yıl boyunca emisyonlarının yüzde 10 oranında artması bekleniyor.

Beklenen yüzde 9’luk net azalma, bu amaçların politika veya yasa tarafından desteklenip desteklenmediğini dikkate almadan, yalnızca ülkelerin gerçekleştirmeyi amaçladıklarını yansıtıyor.

Aslında rapor, çok az sayıda ülkenin taahhütlerini net bir eyleme dönüştürdüğünü ortaya koyuyor. Nitekim 2050’den önce net sıfır veya karbon nötr hedefleri olan yaklaşık 100 ülkenin sadece çok ufak bir kısmı net sıfır hedeflerini yasalarla belirlemiş durumda.

  • Net sıfır emisyon: İnsan faaliyeti nedeniyle atmosfere salınan karbondioksit, metan, azot gibi gazların miktarının yeryüzü tarafından doğal olarak emilen sera gazı miktarıyla dengelenmesi ve karbon nötr olması anlamına geliyor. Kavram ilk olarak 2015’te imzalanan Paris Anlaşması’nda kullanılırken, küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak için verilen taahhütler kapsamında net sıfır emisyona ulaşmayı hedefleyen ülke sayısı 100’ü aştı.

Ukrayna savaşı etkisi

Raporun yazarı James Glynn, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden kaynaklanan yükselen enerji fiyatları ve arz endişelerinin AB ve ABD’nin kömürle çalışan enerjiyi durdurma eylemlerini yavaşlatmasına yol açabileceğini söylüyor ve şöyle devam ediyor:

“Ancak, gelecekteki enerji güvenliğinin yanı sıra NDC hedefleriyle daha iyi uyum sağlamak için Avrupa’da düşük karbonlu enerji sistemlerine yatırım yapma arzusu güçlenecektir.”

En sorumlu 10 ülke ve hedefleri

Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) bir raporuna göre, dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi konumunda bulunan Çin, küresel emisyonların yüzde 26,9’una (13,63 milyar ton karbondioksit eş değeri) neden oldu.

Çin’i yüzde 12,2 (6,18 milyar ton karbondioksit eş değeri) ile ABD ve yüzde 7,35 (3,72 milyar ton karbondioksit eş değeri) ile Hindistan izledi. Küresel emisyonların yüzde 4,8’ine (2,43 milyar ton karbondioksit eş değeri) Rusya, yüzde 2,8’ine (1,42 milyar ton karbondioksit eş değeri) Endonezya neden oldu. Bu ülkeleri yüzde 2,6 ile Japonya, yüzde 2,4 ile Brezilya, yüzde 1,65 ile Almanya, yüzde 1,63 ile İran ve yüzde 1,52 ile Kanada takip etti. Söz konusu 10 ülke küresel emisyonların yaklaşık yüzde 64’üne yol açtı.

Bu ülkelerden Çin, 2060 yılına kadar fosil yakıt kullanımını yüzde 20’nin altına düşürmeyi hedeflediğini duyurdu. ABD, 2030 yılında emisyonlarını 2005 referans yılına göre yüzde 50 düşürme sözü verdi. Japonya ve Kanada ise sırasıyla 2013 ve 2005 yıllarına göre yine 2030’da yüzde 40 mertebesinde karbon azaltacaklarını açıkladı.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, dünyanın dördüncü en büyük sera gazı emisyonu kaynağı olan Rusya’nın 2060’a kadar karbon nötr olmak için çaba göstereceğini söyledi.  Brezilya, 2060 için net sıfır karbon emisyonu hedefi koymuştu, daha sonra bu süreyi 2050’yi çekebilmek için 10 milyar dolarlık dış yardıma ihtiyacı olduğunu söyledi. Almanya, 1990 yılındaki seviyenin yüzde 65’i olarak açıklanan emisyonu azaltma hedefinin tarihi olarak 2045’i gösterdi.

Hindistan Başbakanı COP26 iklim görüşmelerinde ülkesinin 2070’e kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma hedefini ilan etti. Endonezya 2015’teki hedeflerini güncellemedi. İran ise bir hedef belirlemedi.

(Kaynak: bianet)

Paylaşın

Vladimir Putin: Ukrayna’ya Girmesek, Soykırım Olacaktı

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Ukrayna istilasını savundu ve operasyon olmasa Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki isyancıların bir ‘soykırım’a kurban gitmiş olacakları senaryosunu dillendirdi. Putin, “Bu gerçekten bir soykırımdı. Özel operasyonun amacı bunu durdurmaktı” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Ukrayna istilasının başlamasından üç. hafta sonra ilk kez halkın önüne çıktı.

Dünya ülkelerinin büyük çoğunluğunca tanınmayan Rusya’nın Kırım’ı ilhakının sekizinci yıldönümü için düzenlenen ve “teknik sıkıntılar”ın ve halkın katılmaya zorlandığı şayialarının gölgelediği  devlet mitinginde konuşan Putin, Ukrayna istilasını “özel askeri operasyon” olarak niteledi ve Rusya’nın bu sayede “Uzun zamandır olmadığı kadar birlik haline geldiğini” söyledi.

“Soykırımı önlemek”

Devlet ajansı RIA Novosti’nin haberine göre haberine göre, Moskova’nın Luzhniki Stadyumu’nda gerçekleştirilen mitinge stadyumun içinde ve dışında 95-100 bin dolayında bir kalabalık katıldı. Stadyumdaki dev ekranlardan Kırım’daki askeri operasyondan görüntüler aktarılırken, Rus ordu marşları çalındı ve stadyum üç renkli Rus bayraklarıyla dolup taştı.

“Rusya için” ve “Nazizmin olmadığı bir dünya için” sloganlarıyla bezenmiş sahneden aralarında Russia Today (RT) Genel yayın yönetmeni Margarita Simonyan ve Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Maria Zakharova’nın da bulunduğu çok sayıda konuk söz aldı.

Moscow Times’ın haberine göre konuk konuşmacıların hepsinin göğüslerine, Ukrayna istilasının ardından Rusya Silahlı Kuvvetlerine verilen desteği simgeleyen Z biçiminde  turuncu-siyah Aziz Georgiy kurdeleleri iliştirilmişti.

Putin yaptığı ateşli konuşmada Rusya’nın Ukrayna istilasını savundu ve operasyon olmasa Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki isyancıların bir “soykırım”a kurban gitmiş olacakları senaryosunu dillendirdi.

Putin, “Bu gerçekten bir soykırımdı. Özel operasyonun amacı bunu durdurmaktı” dedi. Putin bu konuşmayı yaptığı sırada sosyal medyada üzerindeki parkanın fiyatının 15 bin dolar olduğuna ilişkin görüntülü haberler dolaşıyordu.

Bu arada, etkinliği canlı yayınlayan Russia 24 kanalı, Putin konuşurken apansız aynı sahnede çalan bir askeri bandonun görüntülerine geçerek yayını kesti. Rusya için sıra dışı kabul edilen bu kesintiyle ilgili olarak Kremlin daha sonra olayın “sunucudaki teknik sorunlar nedeniyle” gerçekleştiğini bildirdi.

Taşıma izleyiciler

Etkinlik öncesinde verilen haberlerde görüş verenlerin çoğu katılmaya zorlandıklarından ve devlet memurlarının yıldönümü kutlamalarında kalabalık oluşturmak için kullanıldıklarından yakındılar. Stadyumun dışındaki katılımcılardan bir kadın, Sota haber ajansına, “Bizi bir otobüse bindirip buraya getirdiler” dedi.

Bu arada Avtozak Live haber kanalının paylaştığı bir fotoğrafta, etkinliğe katılanlara gelmeleri için 500 ruble teklif edildiği öne sürüldü. Sosyal medyada dolaşan videolarda da etkinlik başladıktan yaklaşık 20 dakika sonra insanların stadyumdan ayrılmaya başladığı gösteriliyordu.

Putin konuşmasında Yuhanna İncili’i 15:13’ten “Kişinin dostları için canından vazgeçmesinden daha yüksek sevgi yoktur” sözlerini tekrarladı ve halen Rusya’nın nükleer bombardıman filosunun koruyucu azizi kabul edilen 18. yüzyılın Çarlık  Amirali  Fyodor Uşakov’u anarak hitabını sonlandırdı.

Putin konuşması sırasında “Özel askeri operasyonun [komutanın] doğum gününe denk gelmesi”ndeki hikmete de işaret etmekten geri durmadı. “Bu ne tesadüftür” dedi.

Paylaşın

Joe Biden İle Şi Jinping Ukrayna Krizini Görüştü

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Amerika Birleşik Devletleri Başkanı (ABD) Joe Biden, Kasım’dan bu yana ilk defa görüştü. Beyaz Saray’dan verilen bilgiye göre video konferans şeklinde yapılan görüşme iki saate yakın sürdü, ancak görüşmenin ayrıntılarıyla ilgili henüz açıklama yapılmadı.

Çin Şinhua haber ajansı, Şi’nin görüşmede Biden’a dünya barışı için iki ülkenin birlikte çalışması yönünde çağrıda bulunduğu aktarıldı. Habere göre Şi, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri ve dünyanın en büyük iki ekonomisi olarak bizler sadece Çin-ABD ilişkilerinin doğru yolda ilerlemesine eşlik etmekle kalmayıp aynı zamanda uluslararası sorumluluklarda üzerimize düşen payı  yüklenmek ve dünya barışı ile huzuru için çalışmak zorundayız” ifadelerini kullandı.

Ukrayna’daki savaşın da konuşulduğu görüşmede Şi, Ukrayna’daki gelişmelerin ülkelerin muharebe meydanında karşı karşıya gelmemesi gerektiğini bir kez daha gösterdiğini belirterek, “Ukrayna krizi görmek istediğimiz bir şey değil” dedi. Çatışma ve gerilimin kimsenin çıkarına olmadığını vurgulayan Çin Devlet Başkanı, uluslararası toplumun en fazla barış ve güvenliğe değer vermesi gerektiğini ifade etti.

İki liderin görüşmesi öncesinde bir açıklama yapan ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, Pekin’i Rusya’ya olası askeri yardımlar konusunda sert bir biçimde uyarmıştı. Pekin’in Rusya’ya silah yardımı yapmasından endişe duyduğunu ifade eden Blinken, Çin’in böyle bir adım atması durumunda bedelini ödeyeceği tehdidinde bulunmuştu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre işgalin başladığı 24 Şubat’tan bu yana en az 618 sivil hayatını kaybetti ve 3 milyondan fazla insan ülkesini terk etti.

Çin’in denge politikası

Biden ile Şi arasındaki görüşme, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan ile Çin Komünist Partisi’nin üst düzey yetkililerinden Yang Jiechi’nin bu hafta Roma’da yaptığı yedi saatlik kapsamlı toplantının ardından geldi.

İki ülke arasındaki ilişkiler ticari anlaşmazlıklar ve Tayvan konusundaki görüş ayrılıkları yüzünden gergin. Şi ile Putin ise Şubat ayında Pekin’deki kış olimpiyatlarının açılışında ortak fotoğraf vererek, aralarındaki yakın ilişkileri bir kez daha vurgulamışlardı.

Putin, Pekin olimpiyatlarından kısa süre sonra Ukrayna’yı işgal etti. Çin o zamandan beri Rusya’yı kınamayı reddediyor, gerginlikten ABD ve NATO’yu sorumlu tuttuklarını belirtiyor. Çinli yetkililer de Rusya gibi işgale “savaş” demiyor.

Ancak Pekin bununla birlikte, Ukrayna’nın egemenliğini desteklediğini de açıkladı. Eski ABD Başkanı Barack Obama’ya Çin konusunda danışmanlık yapan Ryan Hass, Çin’in birbirleriyle çelişkili öncelikleri arasında tercih yapması gerekeceğini belirtiyor.

Hass Moskova ile yakınlığına rağmen, ABD ve batı ekonomisine sıkı sıkıya bağlı olduğunu, ayrıca dünyada liderlik rolü oynamak istediğini söylüyor: Çin ile Rusya’nın çıkarları aynı doğrultuda değil. Putin uluslararası sistemi kundaklıyor, Şi ise bu sistemi iyileştiren biri olarak görülmek istiyor. Şi, önceliklerini dengelemeye çalışıyor. Rusya ile ortaklığa çok değer veriyor ve ülkesinin Batı ile olan ilişkilerini de baltalamak istemiyor.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 123 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 19 bin 126 yeni vaka tespit edilirken, 123 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85,26 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,04 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 312 bin 117 test yapılırken, 19 bin 126 yeni vaka tespit edildi. 123 kişi hayatını kaybederken, 20 bin 274 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,26 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,04 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaşların sayısı toplamda 146 milyon 421 bin 935’e yükseldi.

18 yaş üstünde en az iki doz aşı yaptıranların oranının en yüksek olduğu 10 il Osmaniye, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa oldu. En az iki doz aşı uygulananların oranının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ olarak sıralandı.

Bakanlığın açıkladığı 17 Mart Perşembe gününe ait verilere göre, 21 bin 354 vaka tespit edilirken 101 kişi hayatını kaybetmişti. Dün, 319 bin 260 test yapılmış ve 25 bin 619 kişi iyileşmişti.

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’tan Yeni Kitap Önerisi

Avukatlarının aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından bir paylaşım yapan Selahattin Demirtaş, HDP eski milletvekili İdris Baluken’in, ‘Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name’ ve Bülent Parmaksız’ın kaleme aldığı, ‘Hayatı Yeniden Kurmak’ başlıklı kitaplarını önerdi.

Haber Merkezi / Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, avukatlarının aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından kitap önerisinde bulundu.

Cezaevinde bulunan HDP eski milletvekili İdris Baluken’in Dipnot Yayınları’ndan çıkan, ‘Sincan’dan Edirne’ye Hasbıhal-Name’ ve Bülent Parmaksız’ın kaleme aldığı, Piya Art Yayınları tarafından basılan ‘Hayatı Yeniden Kurmak’ başlıklı kitaplarını öneren Demirtaş, “Hapishanedeki iki değerli arkadaşımdan iki değerli kitap. Okumanızı öneriyorum. Kitap alamıyorsanız lütfen bana yazın” dedi.

 

Paylaşın

Ukrayna’nın ‘Tarafsızlığı’ Savaşı Sonlandırmaya Yeter Mi?

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin üçüncü haftasında çatışmalar devam ederken, Moskova ile Kiev arasında yürütülen barış müzakerelerinden uzlaşma sinyalleri gelmeye başladı. Ukrayna Cumhurbaşkanlığı ofisinden bir yetkili, müzakerelerin odak noktasının Rus birliklerinin savaşın sona ermesinden sonra Ukrayna’nın doğusunda kalmaya devam edip etmeyecekleri ve sınırların nasıl belirleneceği olduğunu ifade etti.

Sınırlar konusu Kiev’in kırmızı çizgilerinden. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, ülkenin sınırlarının 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından belirlendiği şekliyle kabul edilmesi ve bu sınırlara saygı gösterilmesi konusunda ısrarcı olduklarını ifade ediyor.

Kiev, müzakerelerde en azından bir Batılı nükleer gücün de masada olmasını ve güvenlik garantisine ilişkin hukuki açıdan bağlayıcılığı olan bir belge de talep ediyor. Associated Press’e konuşan Ukraynalı yetkili, bu şartların sağlanması halinde, ülkesinin askeri açıdan tarafsızlık statüsünü müzakere etmeye hazır olduklarını ifade etti.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Rus tarafının baş müzakerecisi Vladimir Medinsky, Çarşamba günü yaptıkları açıklamada, Ukrayna’nın tarafsızlık statüsünün masada olduğunu belirtmiş, bu da bahsi geçen “tarafsızlık”tan tam olarak ne anlaşılması gerektiğine ilişkin soru işaretlerine neden olmuştu.

Medinskiy, Ukrayna’dan kendilerine Avusturya ve İsveç modeli tarafsız, askerden arındırılmış, ancak aynı zamanda kendi ordu ve donanmasına sahip bir devlet modeli önerisinin geldiğini ifade etti. Rus RBC’ye konuşan Lavrov ise tarafsız statü ve güvenlik garantisi konularında belirli formüllerin masada olduğunu belirterek, uzlaşmaya yakın olunduğu mesajını verdi.

Tarafsızlık günümüzde ne ifade ediyor?

Tarafsızlıktan anlaşılan, herhangi bir devletin tarafını seçmemek, bağlayıcılığı olan ittifaklara girmemek ve çatışmalara taraf olmamak olsa da, özellikle son dönemde Ukrayna savaşında olduğu gibi “tarafsız” ülkelerin de pozisyonlarını değiştirebildikleri gözlemleniyor. Tarafsızlık denince, tarafsızlık ilkesi anayasasında yer alan Avusturya’nın yanı sıra İsviçre, İsveç, Finlandiya, İrlanda ilk akla gelen Avrupa ülkelerinden.

Bu ülkeler arasında İsviçre, tarafsızlık kavramıyla en fazla özdeşleştirilen ülke konumunda. Yıllar boyu ittifaklardan kaçınan, Avrupa Birliği’ne girmeyi reddeden, karşı karşıya gelen ülkeler arasında arabulucu rol oynayan, Birleşmiş Milletler’in (BM) dört ana merkezinden birine yıllardır ev sahipliği yapan İsviçre, BM’ye bile 20 yıl önce katıldı.

Ancak İsviçre, Ukrayna’yı işgali nedeniyle Rusya’ya uygulanan yaptırımlarda AB’nin yanında pozisyon aldı. Diğer ülkelerin de tarafsız pozisyonlarında değişiklik gözlemleniyor. İsveç, Norveç’teki NATO kış tatbikatına katılırken, uzun süredir NATO’ya katılmamakta kararlı olan Finlandiya’nın bu tatbikata katılımı da dinamiklerin değiştiğini gösteriyor.

Özellikle Orta ve Doğu Avrupa’da Rusya’ya coğrafi açıdan yakın olan bazı ülkeler ise “kırılganlık ve zayıflık” olarak yorumlanabileceği ve bu durumun Moskova tarafından kullanılabileceği korkusuyla tarafsızlıktan kaçınarak NATO’ya yöneldi veya İttifak’ın parçası oldu.

Tarafsızlık krizden çıkış rotası olabilir mi?

Yakın tarihe bakıldığında, 2008’de Rusya’nın Gürcistan’a girmesiyle patlak veren kısa süreli savaş, Tiflis’in fiilen Abhazya ve Güney Osetya bölgelerini kaybetmesine ve NATO’ya girme hedefini askıya almasına yol açmıştı.

Ukrayna da giderek Batı’ya yaklaşırken Rusya, 2014’te Kırım’ı ilhak etmiş ve Rusya yanlısı ayrılıkçılar, Ukrayna’nın doğusundaki bazı bölgelerde kontrolü ele geçirmişti. Tüm bu gelişmeler, Ukrayna’nın NATO’ya katılma motivasyonunu artırdı. Kiev’in İttifakla daha sıkı ilişkiler içine girmesi ise Rusya’nın kendisine yönelik askeri tehdidin arttığı yönündeki algısını besledi ve “sabrını taşırdı.”

Stockholm Üniversitesi’nden tarihçi Leos Mullar, anayasasında “daimi tarafsızlık” ilkesi yer alan 1955 yılından beri bu statüsünü koruyan Avusturya’nın tarafsızlık modelinin Ukrayna için uygun olabileceğini ifade ediyor. İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki süreçte Nazi Almanyası tarafından ilhak edilen Avusturya, savaş sonrasında ABD, Fransa, İngiltere ve Sovyetler Birliği tarafından işgal edilmişti. 1955’te dört ülkenin, Avusturya’dan birliklerini çekmesiyle Viyana bağımsızlığını kazanmış, ancak Moskova tarafsızlık ilkesinin Avusturya anayasasıyla garanti altına alınması koşulunda ısrarcı olmuştu.

Mullar, Ukrayna örneğinde ise iki tarafta da bu kadar kan döküldükten sonra henüz bir diplomatik çıkış yolunun bulunup bulunamayacağına ilişkin çekincelerini ifade ediyor.

Kiev’in “Ukrayna modeli” ısrarı

Ukrayna, Rusya’ya ilişkin düşmanca bir niyeti olmadığını vurgulasa da güvenliğini garanti alma amacıyla NATO’ya yakınlaşmıştı. Rusya ise yıllardır, NATO’nun eski Sovyet ülkelerini içine alacak şekilde genişlemesini eleştiriyor. Bu nedenle Ukrayna’nın tarafsızlığının, Rusya’nın algıladığı askeri tehdidi azaltılabileceği belirtiliyor.

Şu ana kadar Kiev ve Moskova arasında yürütülen barış müzakerelerinde İsveç ve Avusturya modellerinin adı geçse de, Devlet Başkanı’nın danışmanı Mihaylo Podolyak, bu statünün Kiev’in koşullarına uygun olması gerektiğini vurguladı. Partnerlerinin müzakere sürecine katkı olarak bu modelleri dile getirmelerini anlayabildiklerini ifade eden Podolyak, “Ancak (tarafsızlık) modeli yalnızca Ukrayna (modeli) olabilir ve hukuki açıdan güvenlik garantilerini düzenlemiş olması gerekir” ifadelerini kullandı. Podolyak başka bir modelin ya da seçeceğin kendileri için söz konusu olamayacağını kaydetti.

Podolyak, “Ukrayna modelinin ön koşulunun garantör devletlerin vereceği tam güvenlik garantisi” olduğunu belirterek, “Bu, garantörlerin bugün olduğu gibi Ukrayna’ya saldırı durumunda kenarda duramayacakları anlamına geliyor. Bunun yerine, (böyle bir durumda) Ukrayna’nın yanında yer almalı ve bize derhal gereken silahları sağlamalılar” diye konuştu.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov: ABD’nin Düzenini Tanımıyoruz

Russia Today televizyon kanalına verdiği röportajda, ülkesine yönelik yaptırımları ve Rusya ile Batı arasındaki ilişkileri değerlendiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin asla Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘bir kasaba şerifi’ gibi tüm kararları kendisinin vereceği dünya düzenini kabul etmeyeceğini söyledi.

Sergey Lavrov, Ukrayna konusunda son gelişmelerin,  Batılı devletlerin başını ABD’nin çektiğini ve Avrupa Birliği’nin (AB) büyük ölçüde etkisiz olduğunu gösterdiğini belirtti. “Batılı partnerlerimize bir gün güvenme gibi bir illüzyon vardıysa da bu illüzyon artık bulunmuyor” diyen Lavrov, Rusya’nın yüzünü doğuya doğru döndüğünü ifade etti.

Lavrov, “Amerikalıların istediği dünyanın tek kutuplu bir yer olması ama küresel bir köy gibi değil de bir Amerikan köyü gibi olması. Ya da en güçlünün sözünün geçtiği bir bar” dedi. Lavrov ayrıca Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin bir şerif gibi davranan ABD tarafından kendilerine ne yapıp yapmayacaklarını söylemesini istemediklerini belirtti.

“Kapıyı Batı kapattı”

ABD, AB ülkeleri, İngiltere, Kanada gibi Batılı ülkeler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in liderliğinde 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgaline yanıt olarak Rusya’ya birçok ekonomik yaptırım uygulamaya başladı ve yüzlerce çok uluslu şirket ülkedeki faaliyetlerini durdurdu. Bu yaptırımlar Rus ekonomisini derinden etkileyerek para birimi Ruble’nin hızla değer kaybetmesine neden oldu.

“Artık kendimize ve bizimle duran müttefiklerimize güvenmemiz gerekiyor” diyen Lavrov, Batı’ya kapıyı kapatmadıklarını, kapıyı Batılı ülkelerin kapattığını ifade etti.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, Ukrayna’daki savaş en az 816 sivilin hayatını kaybetmesine ve 3 milyondan fazla kişinin de Ukrayna’yı terk etmesine neden olurken, bu savaşın dünyanın iki en büyük nükleer gücü olan ABD ile Rusya’yı karşı karşıya getirmesinden endişe ediliyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin, kendilerini artan bir Batı tehdidi altında hissetmeleri nedeniyle NATO’dan Doğu’ya genişlemeyi durdurmasını ve Rusya’ya güçlü, güvenilir, uzun vadeli ve hukuki bağlayıcılığı olacak şekilde yazılı güvenlik garantileri vermesini talep etmiş, ABD ve NATO ittifakı ise bu talebi reddederek her egemen ülkenin yer alacağı ittifakı kendisinin seçme özgürlüğünün olduğunu ifade etmişti. Putin, Batı ittifakıyla yaşanan bu sürece işaret ederek Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik harekatının ülkesi için gerekli bir adım olduğunu savunuyor.

Rusya’nın komşularından Norveç, Estonya ve Letonya’nın yanı sıra, Soğuk Savaş döneminde Doğu blokunu teşkil eden Varşova Paktı’nın eski üyelerinden Bulgaristan, Polonya, Romanya, Çekya ve Macaristan da NATO üyesi.

Paylaşın