Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov: ABD’nin Düzenini Tanımıyoruz

Russia Today televizyon kanalına verdiği röportajda, ülkesine yönelik yaptırımları ve Rusya ile Batı arasındaki ilişkileri değerlendiren Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ülkesinin asla Amerika Birleşik Devletleri’nin ‘bir kasaba şerifi’ gibi tüm kararları kendisinin vereceği dünya düzenini kabul etmeyeceğini söyledi.

Sergey Lavrov, Ukrayna konusunda son gelişmelerin,  Batılı devletlerin başını ABD’nin çektiğini ve Avrupa Birliği’nin (AB) büyük ölçüde etkisiz olduğunu gösterdiğini belirtti. “Batılı partnerlerimize bir gün güvenme gibi bir illüzyon vardıysa da bu illüzyon artık bulunmuyor” diyen Lavrov, Rusya’nın yüzünü doğuya doğru döndüğünü ifade etti.

Lavrov, “Amerikalıların istediği dünyanın tek kutuplu bir yer olması ama küresel bir köy gibi değil de bir Amerikan köyü gibi olması. Ya da en güçlünün sözünün geçtiği bir bar” dedi. Lavrov ayrıca Çin, Hindistan ve Brezilya gibi ülkelerin bir şerif gibi davranan ABD tarafından kendilerine ne yapıp yapmayacaklarını söylemesini istemediklerini belirtti.

“Kapıyı Batı kapattı”

ABD, AB ülkeleri, İngiltere, Kanada gibi Batılı ülkeler, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in liderliğinde 24 Şubat’ta başlayan Ukrayna işgaline yanıt olarak Rusya’ya birçok ekonomik yaptırım uygulamaya başladı ve yüzlerce çok uluslu şirket ülkedeki faaliyetlerini durdurdu. Bu yaptırımlar Rus ekonomisini derinden etkileyerek para birimi Ruble’nin hızla değer kaybetmesine neden oldu.

“Artık kendimize ve bizimle duran müttefiklerimize güvenmemiz gerekiyor” diyen Lavrov, Batı’ya kapıyı kapatmadıklarını, kapıyı Batılı ülkelerin kapattığını ifade etti.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, Ukrayna’daki savaş en az 816 sivilin hayatını kaybetmesine ve 3 milyondan fazla kişinin de Ukrayna’yı terk etmesine neden olurken, bu savaşın dünyanın iki en büyük nükleer gücü olan ABD ile Rusya’yı karşı karşıya getirmesinden endişe ediliyor.

Rusya Devlet Başkanı Putin, kendilerini artan bir Batı tehdidi altında hissetmeleri nedeniyle NATO’dan Doğu’ya genişlemeyi durdurmasını ve Rusya’ya güçlü, güvenilir, uzun vadeli ve hukuki bağlayıcılığı olacak şekilde yazılı güvenlik garantileri vermesini talep etmiş, ABD ve NATO ittifakı ise bu talebi reddederek her egemen ülkenin yer alacağı ittifakı kendisinin seçme özgürlüğünün olduğunu ifade etmişti. Putin, Batı ittifakıyla yaşanan bu sürece işaret ederek Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik harekatının ülkesi için gerekli bir adım olduğunu savunuyor.

Rusya’nın komşularından Norveç, Estonya ve Letonya’nın yanı sıra, Soğuk Savaş döneminde Doğu blokunu teşkil eden Varşova Paktı’nın eski üyelerinden Bulgaristan, Polonya, Romanya, Çekya ve Macaristan da NATO üyesi.

Paylaşın

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’ndan ‘Bölge Sistemi’ Tepkisi: Tam Bir Garabet

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklama ile emniyet sisteminde yapılan değişikliği eleştirerek, “Erdoğan’ın imzaladığı ‘Bölge Sistemi’ tam bir garabettir. Bu bozuk yönetmeliği iktidara gelir gelmez kaldıracağız” dedi.

Haber Merkezi / Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.

Yönetmeliğe tepki gösteren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından bir açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

“Erdoğan’ın imzaladığı ‘Bölge Sistemi’ tam bir garabettir. Saray, hayatı zorluklarla dolu olan Polisimize ‘Daha çok zorluğa katlanacaksın’ diyor. Emniyet Teşkilatımızda gece gündüz emek veren kardeşlerimiz hiç merak etmesin, bu bozuk yönetmeliği iktidara gelir gelmez kaldıracağız!”

İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünün Resmi internet sitesinden yönetmeliğe ilişkin yapılan açıklama ise şu şekilde;

“1) Yönetmelikte 2016 yılının Haziran ayında yapılan değişiklikler ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki il ve ilçelerin süresi arttırılmış idi.

Personelimizden gelen talepler ve İl Emniyet Müdürlüklerimizin de görüşleri doğrultusunda il ve ilçelerin görev süreleri yeniden düzenlenmiş, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde bulunan il ve ilçelerin süreleri büyük oranda düşürülmüştür.

Nitekim halen Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki illerimizde görev yapan yaklaşık (62.000) personelimiz yapılan değişiklikteki sürelere tabi olacak ve bu durumdan yararlanacaktır. Hizmet süresi artan yerlerde halen görev yapan personelimiz ise artıştan etkilenmeyecektir.

Ayrıca 2. Şark görevini yapmakta olan personelimiz, görev süresi (2) yıl olan birimler haricinde, yeni düzenlenen sürelerden (1) yıl eksik görev yapması durumunda şark görevini tamamlamış sayılacaktır. Ancak Emniyet Müdürü ve Emniyet Amiri rütbesindeki personel, bu uygulamaya tabi tutulmayacaktır.
Yeni düzenleme sayesinde hizmet süresi düşürülmesinden dolayı yaklaşık (7.500) personelimiz şark illerindeki görevini tamamlamış sayılacaktır.

2) Şark görevini bitiren personel, talep etmesi halinde daha önce çalıştığı kadroya tekrar atanması yönünde değerlendirilmeye tabi tutulacaktır.

– Şark görevinden muafiyet ve nüfusa kayıtlı olduğu yere atanma hakkından yararlanan şehit ve gazi yakınlarımız bu haktan yararlanmaya devam edecek olup, mevzuat sebebiyle bu haklardan yararlanamayan şehit ve gazi yakını Teşkilat mensuplarımızın da bu kapsama alınması sağlanmıştır. (Tüm şehit yakınları, tüm gaziler ve gazi yakınları, 15 Temmuz gazileri ve yakınları)

3) Mevcut yönetmelikte personelimizin yakınlarının sağlık nedeniyle atanma mazereti sadece kendi, eş ve çocukları ile sınırlı iken, yeni düzenleme ile personelimize;

-Evin tek çocuğu olması ve mahkeme ile vasi tayin edilmesi şartıyla anne ve babasının sağlık mazereti nedeniyle,

-Tek kardeş olması ve mahkeme ile vasi tayin edilmesi şartıyla kardeşinin sağlık mazereti nedeniyle atama talebinde bulunması hususu düzenlenmiştir.

4) Personelin eşinin çakılı kadro olarak görev yapmakta olması durumunda, çalıştığı ilin hizmet süresini tamamlaması üzerine, talep etmesi durumunda Emniyet teşkilatında Genel İdare Hizmetleri Sınıfına atanabilmesi daha kolay hale getirilmiştir.

5) Personelimizin; ilköğretim, ortaöğretim veya üniversite son sınıfa geçecek olan çocuğu olması durumunda, ipka taleplerinin kabul edilmesi düzenlenmiştir.

6) Personelimizin tabi olduğu (2) bölge üzerinden gerçekleştirilen atama ve yer değiştirme uygulaması, personelin atandığı birimde çok uzun süreli çalışmasına sebep olmaktadır. Uzun süreli çalışmanın beraberinde getirdiği olumsuzlukları bertaraf etmek, atama ve yer değiştirme sistemini daha dinamik bir yapıya kavuşturmak amacıyla mevcut uygulamadaki 1. Bölge (Batı) ve 2. Bölge (Doğu) olarak iki bölgeye ayrılan iller; kendi arasında (2) gruba ayrılmış, illerimiz toplam (4) grupta sınıflandırılmıştır.

Yapılan düzenleme ile personelin ülke genelinde daha adaletli ve hakkaniyete uygun istihdam edilmesi, personelin istedikleri illerde görev yapmasının önünün açılması ve personel arasında huzursuzluğa yol açan uygulamaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Bu uygulama ile personelimizin meslek hayatı boyunca tüm bölge ve gruplarda belli bir sıra dahilinde görev yapması hedeflenmekle birlikte; teşkilatta halen görev yapan personelin mevcut yönetmelikteki (2) bölgeli sisteme tabi olması, aile düzenini ve çalışma hayatını buna göre planlamış olması nedeniyle, bahse konu uygulamaya 01.01.2024 tarihinden itibaren kademeli olarak geçiş yapılacaktır.

7) Halen teşkilatımızda tüm rütbelerdeki personelimizden sırası gelenler için zaten 2. şark görevi uygulaması yapılmaktadır.

Bu değişiklik ile bir personel meslek hayatı boyunca merkezden en fazla (4) atamaya tabi tutulacak olup daha sonra kendi isteği ile tercihlerine göre atama talep edebilecektir.”

Paylaşın

Ahmet Türk’ten ‘Newroz’ Çağrısı: Bu Bir Görevdir

Tanınmış siyasetçi Ahmet Türk, Newroz kutlamalarına dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirmelerde bulundu. Halkın 2022 yılı Newroz’unu, “Newroz’un sıcak ateşiyle kutluyorum” diyerek konuşmasına başlayan Türk, Newroz, Dünya halkları, özellikle Ortadoğu ve Kafkas halklarının kutladığı Newroz’un, Kürtler için daha önemli bir gün olduğunu söyledi.

“Newroz bizim için özgürlük günüdür” diyen Türk, “Bizim için kimliğine sahip çıkma günüdür. Bizim için geleceğini belirleme günüdür. Bunun mücadelesidir. Böyle bilmek gerekiyor. Tabi ki; Newrozlar hep coşkulu bir şekilde geçti, yaşandı. Gerçekten Newroz’da verilen mesajlar ve halkımızın Newroz’a katılımı, taleplerini çok açık şekilde orada dile getirmenin hep mutluluğunu yaşadık. İnanıyorum ki; bugün de yine o mutluluğu yaşayacağız” ifadelerini kullandı.

Kürtlerin Newroz kutlamalarının herkesçe önemsendiğini ve dünyanın gözünün Kürtlerin üzerinde olduğunu dile getiren Türk,  “Herkes ‘acaba katılım ne kadar olacak? Eskisi gibi bir katılım sağlanır mı’ diye mercek altından bizi izlemeye devam ediyor” dedi.

“Kürtler kendisine sahip çıkıyor, kimliğine sahip çıkıyor”

Halka, “Bu özgürlük gününü, bu kendinize, kimliğinize, şahsiyetinize çıkacak günü mutlaka büyük bir katılımla Newroz’u kutlayın. Büyük bir coşkuyla Newroz’u kutlayın” çağrısı yapan Türk, “Elbette ki; halkımızın ortak demokratik değerler etrafında buluşması ve gelecek ile ilgili düşüncelerini, fikirlerini, duruşlarını ortaya koyması geleceğimiz açısından çok önemlidir. Bu nedenle Newroz bu açıdan da çok önemli bir gündür. Evet, ‘Kürtler kendisine sahip çıkıyor, kimliğine sahip çıkıyor, bayramına sahip çıkıyor ve bunun mücadelesini vermeye kararlıdır’ mesajı ortaya çıkacaktır. Bu nedenle özellikle tüm halkımızla Newroz günü alanlarda buluşalım, hep birlikte alanlarda olalım” diye belirtti.

Kendisi için en önemli kutlamanın, 2013 yılında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın İmralı Cezaevinden gönderdiği mektubun okunduğu Newroz olduğunu dile getiren Türk, şunları ifade etti: “Sayın Öcalan’ın özellikle İmralı’dan halka gönderdiği mesaj ve o mesajın Newroz alanında okunması tarihi bir gündü. Bu bakımdan çok önemliydi o gün. Demokratik bir gelecek için mesajlar v ardı. Halkın demokrasiye sahip çıkması ve demokratik haklarını sonuna kadar kullanması açısından önemli mesajlar vardı. O Newroz, bütün Newroz’lara damgasını vurdu. Ve o Newroz’un coşkusu, kalabalığı, asla unutulmayacak düzeydeydi. Onu ifade etmek istiyorum. Ama genellikle bütün Newrozlar baskılara rağmen, yıldırmalara rağmen, devletin Newroz alanlarına giden insanlara karşı bazen gaz, bazen copla, bazen tehditle insanları yıldırmak istemesine rağmen coşkulu geçmiştir.”

Newroz’un kendisinin başlı başına da anlamlı olduğunu dile getiren Türk, Demirci Kawa’nın özgürlük mücadelesinin güncelleştirilerek, bugünlere taşıyan bir anlamı olduğunu ifade etti. Türk, “Önümüzdeki Newroz’un da bu anlamda kutlanacağına inanıyorum” dedi.

“Bu bir görevdir, bu bir sorumluluktur”

Kürt siyasetine ve siyasetçilerine dönük uygulamalara dikkat çekerek, Newroz’un neden coşkulu geçmesi gerektiğini ifade eden Türk, sözlerini şöyle tamamladı: “Newroz’un coşkuyla güçlü geçmesi hepimiz açısından bir moraldir. Dışarıdaki arkadaşlarımız için bir moraldir. Bütün bu hastalığına rağmen, bütün bu durumuna rağmen inanıyorum ki; ekranlarda Newroz coşkusunu gördüğünde Aysel Tuğluk’u da etkileyecek. Onu da sevindirecek diye düşünüyorum. Bu Newroz’un coşkulu geçmesi ve katılımın her seneden daha fazla olması açısından halkımızı Newroz alanlarına davet ediyoruz. Bu bir görevdir, bu bir sorumluluktur, diye düşünüyorum.”

Paylaşın

JP Morgan, Merkez Bankası’nın Bir Sonraki Hamlesini Açıkladı

ABD merkezli yatırım bankası JP Morgan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Para Politikası Komitesi’nin dün yaptığı toplantıdan çıkan politika faizinin yüzde 14,00’da tutulması kararını değerlendirdi.

JP Morgan, TCMB’nin önümüzdeki aylarda da faiz değişikliği yapmasının beklenmediğini bildirdi. Ancak JP Morgan, temel göstergeler tersini söylese de TCMB’nin önümüzdeki aylarda faiz indirimine gitmesinin artırım yapmasından daha olası olduğunu da savundu.

Patronlar Dünyası’nın aktardığına göre; TCMB PPK açıklamasının geçtiğimiz ay yapılan açıklamadan farkının, bu sefer bölgesel çatışmanın çözüme kavuşmasının dezenflasyonun başlaması için bir ön şart olarak sunulması olduğuna dikkat çeken JP Morgan, bu ifadelerin önümüzdeki aylarda yüksek enflasyonun bahanesi olarak kullanılabileceğine işaret ettiğini belirtti.

JP Morgan, PPK açıklamasında daha sıkı politikalara ihtiyaç olduğuna atıfta bulunulmamasının sürpriz olmadığını da vurguladı. JP Morgan, Türkiye’de enflasyonun yılın son ayına kadar yüzde 60 civarında veya üzerinde olmaya devam etmesini beklediklerini de belirtti.

Yarkın Cebeci imzası ile yayınlanan raporda, “TCMB’nin yıl sonuna kadar faizi sabit tutmasını bekliyoruz. Ancak hala daha düşük faiz oranları için siyasi baskıda bir artış riski, özellikle büyümede keskin bir yavaşlama olur ise, var” ifadelerine de yer verildi.

Paylaşın

Dünya Mutluluk Endeksi; Türkiye, 112. Sırada

Dünya Mutluluk Endeksi raporu onuncu yılını doldurdu ve bu sene de en üst sıraları İskandinav ülkeleri kimseye bırakmadı. Bir önceki raporda 104’üncü sırada yer alan Türkiye sekiz basamak gerileyerek 112’nci oldu.

Euronews’ta yer alan habere göre; Dünyada 150’ye yakın ülkede yapılan anketler aracılığıyla halkın kendi hayatlarını nasıl değerlendirdiğini ölçen rapora göre 2021 yılında insanların mutluluk algısındaki en büyük etken Covid-19 salgını ve bu süreçte yaşadıkları oldu.

Daha önceki yıllarda yapılan anketlerde de halkın devlete ve kurullara olan güveni arttıkça kriz zamanlarında daha mutlu olabildikleri ortaya konmuştu.

Raporun editörü Kanadalı Ekonomist John F. Helliwell, “2021 yılında Gallup Dünya Anketi’nde takp edilen her üç iyilik kategorisinde de ciddi bir artış olduğunu gördük. Yabancılara yardım etme, gönüllülük faaliyetleri ve bağışlar 2021 yılında dünyanın her tarafında arttı ve pandemi öncesi seviyelerin neredeyse yüzde 25 üzerine çıktı,” ifadelerini kullandı.

Finlandiya üst üste beşinci yılında zirvede

Mutluluk endeksinde İskandinav ülkelerin hakimiyeti artık tartışılmaz bir gerçek fakat Finlandiya bu yıl arayı daha da açarak zirvedeki yerini beşinci yılında da korudu.

Danimarka da ikinciliğini sürdürürken İzlanda bir sıra yükselerek üçüncülüğe yerleşti.

İlk 10

  1. Finlandiya
  2. Danimarka
  3. İsviçre
  4. Hollanda
  5. Lüksemburg
  6. İsveç
  7. Norveç
  8. İsrail
  9. Yeni Zelanda

İlk 10’u sırasıyla Avusturya, Avustralya, İrlanda, Almanya ve Kanada takip etti. Geçen yıl beşinci sırada yer alan Kanada için büyük bir gerileme oldu.

Amerika Birleşik Devletleri 16’ncı olurken onu İngiltere, Çekya ve Belçika izledi. Fransa yirminci olarak şu ana kadarki en iyi sıralamasını elde etti.

Türkiye 112’nci sırada

Bir önceki raporda 104’üncü sırada yer alan Türkiye sekiz basamak gerileyerek 112’nci oldu.

Liste değerlendirilirken ülkelerin kişi başına düşen gelir, özgürlük, sağlık ve sosyal yardım imkanları, yolsuzluk karnesi, eğitim ve alım gücü gibi kriterleri baz alındı.

Son 10

Mutluluk endeksinde son sıraları alan ülkeler ise şunlar:

137. Zambiya
138. Malawi
139. Tanzanya
140. Sierra Leone
141. Lesotho
142. Botswana
143. Ruanda
144. Zimbabve
145. Lübnan
146. Afganistan

Paylaşın

Hazine, Uluslararası Piyasalardan 2 Milyar Dolar Borçlandı

Hazine ve Maliye Bakanlığının dolar cinsinden 2027 vadeli tahvilinde ihraç miktarı 2 milyar dolar oldu. Tahvile 150’nin üzerinde yatırımcı, ihraç tutarının 3 katından fazla talep gösterdi.

Bakanlığın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, 2022 yılı dış finansman programı çerçevesinde dolar cinsinden 2027 vadeli bir tahvil ihracı için 17 Mart’ta Citi, Goldman Sachs ve J.P. Morgan’a yetki verildi.

Söz konusu ihraç aynı gün sonuçlanırken, ihraç miktarı 2 milyar dolar olarak gerçekleşti. İhraç tutarı 24 Mart’ta hesaplara girecek.

Uzmanlar Fed’in faiz kararı ve enerji fiyatlarındaki artış nedeniyle zaten zorlaşan borçlanma koşullarında kredi notu yatırım yapılamaz seviyeye çekilen Türkiye’nin bunun da üzerinde faiz ödemek zorunda kaldığını belirtti.

Bloomberg’e konuşan Aberdeen Asset Management’tan Edwin Gutierrez dalgalı piyasalarda istediğini alabilmek için bunu yapmak zorunda olduklarını vurguladı.

24 Eylül 2027 vadeli tahvilin kupon oranı yüzde 8,6, getiri oranı yüzde 8,625 olarak gerçekleşti.

Tahvilin yüzde 27’si Orta Doğu ülkelerindeki yatırımcılara satıldı

İhraca 150’nin üzerinde yatırımcı, ihraç tutarının 3 katından fazla talep gösterdi. Tahvilin yüzde 27’si Orta Doğu, yüzde 25’i Türkiye, yüzde 23’ü Birleşik Krallık, yüzde 18’i ABD, yüzde 6’sı diğer Avrupa ülkeleri ve yüzde 1’i diğer ülkelerdeki yatırımcılara satıldı.

Hazine geçtiğimiz ayda 3 milyar dolar değerinde sukuk ihracı gerçekleştirmiş ve bunun getiri oranları da benzer tahvillerin üzerinde kalmıştı.

Bu tahvil ihracıyla birlikte 2022 yılında uluslararası sermaye piyasalarından toplam 5 milyar dolar tutarında finansman sağlandı.

Paylaşın

Volodimir Zelenski, Nobel Barış Ödülü’ne Aday Gösterildi

Bir grup Avrupalı ​​politikacı, Nobel Barış Ödülü’ne Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenski’yi aday gösterdi. Barış Ödülü için bu yıl 251 kişi ile 92 kuruluştan oluşan 343 aday gösterilmişti.

Avrupa Parlamentosuna dahil politikacılar 31 Ocak’ta süresi biten adaylık sürecinin 31 Mart’a kadar uzatılması için Nobel Komitesi’ne bir mektup gönderdi.

Hollanda, İngiltere, Almanya, İsveç, Estonya, Romanya, Slovakya, Bulgaristan’dan 36 politikacı imzaladığı mektupta ödülün Ukrayna haklı için Zelenski’ye verilmesi gerektiğini savundu.

Politikacılar mektupta, Rusya’ya karşı sürmekte olan savaşın ortasında Ukrayna’nın cesaretini övdü ve Zelenski’nin adaylığının Ukrayna halkına verilen desteği simgeleyeceğini belirtti.

Süresi biten adaylık süreci için “prosedürden bir kopuş olduğunun farkında olduklarını” belirten politikacılar mektupta şöyle dedi:

“Tarihsel olarak benzeri görülmemiş olayların ışığında, Nobel Barış Ödülü Komitesini, Nobel Barış Ödülü için 2022 adaylık prosedürünü yeniden açmaya ve yeniden gözden geçirmeye saygıyla çağırıyoruz.”

Mektupta imzası bulunan politikacılar arasında Estonya eski Başbakanı Andrus Ansip, Belçika eski Başbakanı Guy Verhofstadt, Hollanda eski Dışişleri Bakanları Bernard Bot, Bert Koenders ve Maxime Verhagen gibi isimler var.

Nobel Komitesi daha önce aday başvuru süresini hiç uzatmamıştı. Barış Ödülü için bu yıl 251 kişi ile 92 kuruluştan oluşan 343 aday gösterilmişti.

Paylaşın

Her On Kişiden Sekizi Kıt Kanaat Geçiniyor

Yeni yıl ile birlikte devreye giren enerji zamları, vatandaşın her alandaki tasarruf çabasını da boşa çıkarırken, 10 kişiden 8’i yoksulluğun pençesine düştü. İstanbul’da yaşayanların yüzde 83.9’u geçinemediğini veya kıt kanaat geçindiğini açıklarken, 2 kişiden 1’i ekonomisinin yakın dönemde daha da kötüleşeceğini düşündüğünü belirtti.

Sözcü’den Sayime Başçı’nın haberine göre; İstanbul’da yaşayanların yüzde 42’si kıt kanaat geçindiğini yüzde 19.4’ü geçinemediğini, yüzde 22.4’ü ise bazı ödemelerini yapamadığını ve borca girdiğini açıkladı. Gelirleri ile geçinebildiğini ve üstüne birikim yapabildiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 16.4’te kaldı. İstanbul Planlama Ajansı’nın hazırladığı İstanbul Barometresi’ne göre, halkın yüzde 47.9’u ise yakın dönemde Türkiye ekonomisinin kötüleşmesini bekliyor.

Katılımcıların yüzde 64.7’si fatura zamlarının, yüzde 7.6’sı Ukrayna-Rusya Savaşı’nın şubat ayında Türkiye’nin gündemi olduğunu belirtti. Katılımcıların yüzde 24.4’ü elektrik faturalarına gelen zamlar sebebiyle ütü, su ısıtıcısı, TV gibi elektrikli aletlerin kullanımını azalttığını belirtirken, yüzde 18.1’i ise aydınlatma kullanımını azalttığını ve TV ışığı ile aydınlatma yaptığını ifade etti.

Enflasyonla mücadele kapsamında gıda fiyatlarında uygulanan yüzde 8’lik Katma Değer Vergisi’nin (KDV) yüzde 1’e indirilmesini İstanbulluların yüzde 85.8’i enflasyonla mücadelede etkisiz kalacağını belirtti. Yine İstanbulluların yüzde 78.3’ü temel gıda fiyatlarında yapılan KDV indiriminin ürün fiyatlarına yansımadığını, indirimi yetersiz bulduğunu açıkladı.

‘Ekonomi kötüleşecek’

Her geçen ay yeni bir rekora imza atan enflasyonla birlikte toplumun gelecek kaygısı da yükseliyor. İstanbulluların yüzde 47.9’u yakın dönemde ekonominin kötüleşeceğini düşündüğünü belirtti. Ülke ekonomisine paralel olarak yüzde 42.9’luk kesim de kendi ekonomik durumlarının kötüleşeceğini düşünüyor. 5.000 TL ve altı gelire sahip katılımcıların yarısı kendi ekonomik durumlarının kötüleşeceğini düşündüğünü belirtti.

Araştırma kapsamında katılımcılara sorulan “Şubat ayında evde en çok ne konuşuldu” sorusuna verilen ana cevap ise yüzde 76.6 ile ekonomik sıkıntılar oldu. Ekonomik sıkıntılar içinde fatura zamları, akaryakıt zamları, gıda fiyatları ve kira ücretleri öne çıktı. İstanbul’da haneler içinde ailelerin ekonomik sıkıntılardan sonra gelen konusu ise Covid-19 oldu. Bu konuları ailevi olaylar, sağlık sorunları ve ulaşım problemleri takip etti. Şubat ayında İstanbul’da yaşayan 3 kişiden 1’i ise borç aldığını açıkladı.

Paylaşın

İnternet Kullanan Yaşlıların Oranı 4 Kat Arttı

İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2016 yılında yüzde 8,8 iken bu oran 2021 yılında yüzde 32,5’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2021 yılında yüzde 40,0 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 25,9 oldu.

Haber Merkezi / Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), İstatistiklerle Yaşlılar 2021 verilerini açıkladı. Verilere göre, yaşlı nüfus olarak kabul edilen 65 ve daha yukarı yaştaki nüfus, 2016 yılında 6 milyon 651 bin 503 kişi iken son beş yılda yüzde 24,0 artarak 2021 yılında 8 milyon 245 bin 124 kişi oldu. Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranı ise 2016 yılında yüzde 8,3 iken, 2021 yılında yüzde 9,7’ye yükseldi. Yaşlı nüfusun 2021 yılında yüzde 44,3’ünü erkek nüfus, %55,7’sini kadın nüfus oluşturdu.

Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının 2025 yılında yüzde 11,0, 2030 yılında %12,9, 2040 yılında yüzde 16,3, 2060 yılında yüzde 22,6 ve 2080 yılında yüzde 25,6 olacağı öngörüldü.

Yaşlı nüfusun yüzde 64,7’sinin 65-74 yaş grubunda

Yaşlı nüfus yaş grubuna göre incelendiğinde, 2016 yılında yaşlı nüfusun yüzde 61,5’inin 65-74 yaş grubunda, yüzde 30,2’sinin 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,2’sinin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görülürken, 2021 yılında yüzde 64,7’sinin 65-74 yaş grubunda, yüzde 27,3’ünün 75-84 yaş grubunda ve yüzde 8,0’inin 85 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldığı görüldü.

Yaşlı nüfusun toplam nüfus içindeki oranının yüzde 10,0’u geçmesi nüfusun yaşlanmasının bir göstergesidir. Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfusa göre daha yüksek bir hız ile artış gösterdi.

Küresel yaşlanma süreci olarak adlandırılan “demografik dönüşüm” sürecinde olan Türkiye’de, doğurganlık ve ölümlülük hızlarındaki azalma ile birlikte sağlık alanında kaydedilen gelişmeler, yaşam standardının, refah düzeyinin ve doğuşta beklenen yaşam süresinin artması ile nüfusun yaş yapısı şekil değiştirdi. Çocuk ve gençlerin toplam nüfus içindeki oranı azalırken yaşlıların toplam nüfus içindeki oranı artış gösterdi. Türkiye, oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre hala genç bir nüfus yapısına sahip olsa da, yaşlı nüfus sayısal olarak oldukça fazladır.

Türkiye nüfusunun ortanca yaşı yükseldi

Ortanca yaş, yeni doğan bebekten en yaşlıya kadar nüfusu oluşturan kişilerin yaşları küçükten büyüğe doğru sıralandığında ortada kalan kişinin yaşıdır. Nüfusun yaşlanması ile ilgili bilgi veren göstergelerden biri olan ortanca yaş, 2016 yılında 31,4 iken 2021 yılında 33,1 oldu. Ortanca yaş 2021 yılında erkeklerde 32,4, kadınlarda 33,8 olarak gerçekleşti. Nüfus projeksiyonlarına göre, ortanca yaşın 2025 yılında 34,1, 2030 yılında 35,6, 2040 yılında 38,5, 2060 yılında 42,3 ve 2080 yılında 45,0 olacağı öngörüldü.

Yaşlı bağımlılık oranı 2021 yılında yüzde 14,3 oldu

Çalışma çağındaki yüz kişiye düşen yaşlı sayısını ifade eden yaşlı bağımlılık oranı, 2016 yılında yüzde 12,3 iken bu oran 2021 yılında yüzde 14,3’e yükseldi. Nüfus projeksiyonlarına göre, yaşlı bağımlılık oranının 2025 yılında yüzde 16,4, 2030 yılında yüzde 19,6, 2040 yılında yüzde 25,3, 2060 yılında yüzde 37,5 ve 2080 yılında yüzde 43,6 olacağı öngörüldü.

Türkiye, 167 ülke arasında 68. sırada

Nüfus tahminlerine göre 2021 yılı için dünya nüfusunun 7 milyar 831 milyon 718 bin 605 kişi, yaşlı nüfusun ise 764 milyon 321 bin 142 kişi olduğu tahmin edildi. Bu tahminlere göre dünya nüfusunun yüzde 9,8’ini yaşlı nüfus oluşturdu. En yüksek yaşlı nüfus oranına sahip ilk üç ülke sırasıyla yüzde 34,3 ile Monako, yüzde 28,8 ile Japonya ve yüzde 22,8 ile İtalya oldu. Türkiye, 167 ülke arasında 68. sırada yer aldı.

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il Sinop

Yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il, 2021 yılında yüzde 20,1 ile Sinop oldu. Bu ili yüzde 19,2 ile Kastamonu, yüzde 17,8 ile Artvin izledi. Yaşlı nüfus oranının en düşük olduğu il ise yüzde 3,5 ile Şırnak oldu. Bu ili yüzde 3,9 ile Hakkari, yüzde 4,0 ile Şanlıurfa izledi.

Yaşlı nüfus oranı il düzeyinde yıllara göre incelendiğinde, toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının en yüksek olduğu il sayısı 2016 yılında 8 iken, 2021 yılında 22 oldu. Nüfus projeksiyonlarına göre yaşlı nüfus oranının en yüksek olacağı il sayısının 2025 yılında 33’e çıkacağı tahmin edildi. Toplam nüfus içinde yaşlı nüfus oranının yıllara göre en düşük olduğu illerin, genç nüfus yapısına sahip olan Şanlıurfa, Şırnak ve Hakkari olduğu görüldü.

Türkiye’de 2021 yılında toplam 25 milyon 329 bin 833 haneden 6 milyon 112 bin 760’ında yaşlı nüfus olarak tanımlanan, 65 ve daha yukarı yaşta en az bir fert bulunduğu görüldü. Diğer bir ifadeyle, hanelerin yüzde 24,1’inde en az bir yaşlı fert yaşadığı görüldü.

En az bir yaşlı fert bulunan 6 milyon 112 bin 760 hanenin 1 milyon 561 bin 398’ini tek başına yaşayan yaşlı fertler oluşturdu. Bu hanelerin yüzde 74,9’unu yaşlı kadınlar, yüzde 25,1’ini ise yaşlı erkekler oluşturdu. En az bir yaşlı fert bulunan haneler içinde tek kişilik yaşlı hanehalkı oranının en yüksek olduğu il, 2021 yılında yüzde 35,2 ile Burdur oldu. Bu ili yüzde 34,9 ile Balıkesir, yüzde 34,4 ile Çanakkale izledi. Bu oranın en düşük olduğu il ise yüzde 6,5 ile Hakkari oldu. Bu ili yüzde 12,5 ile Şırnak, yüzde 12,9 ile Batman izledi.

Yaşlı nüfusun yüzde 0,1’ini oluşturan 100 yaş ve üzerindeki yaşlı kişi sayısı, 2021 yılında 5 bin 859 oldu. Türkiye’de 100 yaş ve üzerinde en fazla yaşlıya sahip ilk üç il sırasıyla 815 kişi ile İstanbul, 276 kişi ile Şanlıurfa ve 272 kişi ile Mardin iken en az yaşlıya sahip ilk üç il ise sırasıyla 7 kişi ile Bartın ve Bayburt, 8 kişi ile Ardahan ve Bilecik oldu.

Eğitimli yaşlı nüfus oranı arttı

Yaşlı nüfus içinde okuma yazma bilmeyenlerin oranı, 2016 yılında yüzde 20,8 iken 2020 yılında yüzde 15,6’ya düştü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranının, 2020 yılında yaşlı erkeklerin oranından yaklaşık 5 kat fazla olduğu görüldü. Okuma yazma bilmeyen yaşlı kadınların oranı yüzde 24,2 iken yaşlı erkeklerin oranı yüzde 4,7 oldu.

Yaşlı nüfus eğitim durumuna göre incelendiğinde, 2016 yılında yaşlı nüfusun yüzde 43,7’si ilkokul mezunu, yüzde 5,6’sı ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu, yüzde 5,9’u lise veya dengi okul mezunu, yüzde 5,8’i yükseköğretim mezunu iken 2020 yılında ilkokul mezunu olanların oranı yüzde 46,1’e, ortaokul veya dengi okul/ilköğretim mezunu olanların oranı yüzde 7,9’a, lise veya dengi okul mezunu olanların oranı yüzde 8,0’e, yükseköğretim mezunu olanların oranı ise yüzde 7,4’e yükseldi.

Yaşlı nüfusun eğitim durumu cinsiyete göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu gözlendi. Bitirilen tüm eğitim düzeylerinde yaşlı erkek nüfus oranının yaşlı kadın nüfus oranından daha yüksek olduğu görüldü.

Yaşlı nüfus yasal medeni duruma göre incelendiğinde, cinsiyetler arasında önemli farklılıklar olduğu görüldü. Yaşlı erkek nüfusun 2021 yılında yüzde 1,3’ünün hiç evlenmemiş, yüzde 83,7’sinin resmi nikahla evli, yüzde 3,6’sının boşanmış, yüzde 11,4’ünün eşi ölmüş olduğu görülürken yaşlı kadın nüfusun %2,7’sinin hiç evlenmemiş, yüzde 46,0’sının resmi nikahla evli, yüzde 4,0’ünün boşanmış, yüzde 47,4’ünün ise eşi ölmüş olduğu görüldü.

Yaşlı nüfusun yoksulluk oranı yüzde 16,7

Gelir ve yaşam koşulları araştırması sonuçlarına göre, eşdeğer hanehalkı kullanılabilir fert medyan gelirinin yüzde 60’ına göre hesaplanan yoksulluk oranı, 2016 yılında Türkiye geneli için yüzde 21,2 iken 2020 yılında yüzde 21,9 oldu. Bu oran, yaşlı nüfus için 2016 yılında yüzde 16,0 iken 2020 yılında yüzde 16,7 oldu. Yaşlı nüfusun yoksulluğu cinsiyete göre incelendiğinde, yaşlı erkeklerde yoksulluk oranı 2016 yılında yüzde 14,7 iken 2020 yılında yüzde 15,6 oldu. Yaşlı kadınlarda yoksulluk oranı ise 2016 yılında yüzde 17,0 iken 2020 yılında yüzde 17,6 oldu.

İşgücü istatistiklerine göre, işgücüne katılma oranı 2016 yılında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfus için yüzde 52,0 iken 2020 yılında yüzde 49,3 oldu. Bu oran yaşlı nüfus için 2016 yılında yüzde 11,8 iken 2020 yılında yüzde 10,0 oldu. İşgücüne katılma oranı cinsiyete göre incelendiğinde, bu oran yaşlı erkek nüfusta 2020 yılında yüzde 16,8 iken yaşlı kadın nüfusta yüzde 4,6 oldu.

Yaşlı nüfustaki işsizlik oranının 2016 yılında yüzde 2,6 iken 2020 yılında yüzde 2,7 olduğu görüldü. İşgücü istatistiklerine göre, istihdam edilen yaşlı nüfusun sektörel dağılımı incelendiğinde, 2020 yılında yaşlı nüfusun yüzde 64,2’sinin tarım, yüzde 27,7’sinin hizmetler, yüzde 6,1’inin sanayi, yüzde 2,0’sinin ise inşaat sektöründe yer aldığı görüldü.

Mutlu olduğunu beyan edenlerin oranı yüzde 56,2

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, mutlu olduğunu beyan eden 18 ve daha yukarı yaştaki bireylerin oranı 2021 yılında yüzde 49,3 iken bu oran 65 ve daha yukarı yaştaki bireyler için yüzde 56,2 oldu. Yaşlı bireylerin genel mutluluk düzeyi cinsiyete göre incelendiğinde, 2021 yılında erkeklerin yüzde 51,2’si, kadınların ise yüzde 60,1’i mutlu olduğunu beyan etti.

Yaşam memnuniyeti araştırması sonuçlarına göre, yaşlı bireylerin 2016 yılında en önemli mutluluk kaynağı yüzde 64,2 ile aileleri, yüzde 18,0 ile çocukları, yüzde 6,9 ile eşleri, yüzde 6,4 ile torunları iken 2021 yılında yüzde 59,9 ile aileleri, yüzde 21,5 ile çocukları, yüzde 8,1 ile torunları ve yüzde 6,2 ile eşleri oldu.

İnternet kullananların oranı 4 kat arttı

Hanehalkı bilişim teknolojileri kullanım araştırması sonuçlarına göre, İnternet kullanan 65-74 yaş grubundaki bireylerin oranı 2016 yılında yüzde 8,8 iken bu oran 2021 yılında yüzde 32,5’e yükseldi. İnternet kullanan yaşlı bireyler cinsiyete göre incelendiğinde, erkeklerin kadınlardan daha fazla İnternet kullandığı görüldü. İnternet kullanan yaşlı erkeklerin oranı 2021 yılında yüzde 40,0 iken yaşlı kadınların oranı yüzde 25,9 oldu.

Paylaşın

‘Seçim Kanunu’nda Değişiklik Neden Yapıldı, Muhalefet Ne Yapabilir?

Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ”Milletvekili Seçimi Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni TBMM Başkanlığı’na sundu. 14 milletvekilinin imzasıyla hazırlanan 15 maddelik teklif seçim barajının yüzde 7’ye düşürülmesiyle öne çıkıyor.

Barajın yüzde 7’ye düşürülmesi, “yönetimdeki istikrarı örselemeden daha fazla partinin ve fikrin yasama organında temsil edilebilir olması” olarak gerekçelendirildi. Kanun teklifine göre ittifakı oluşturan partilerin her birinin çıkaracağı vekil sayısının hesaplanmasında seçim bölgelerinde aldıkları oy oranları dikkate alınacak.

Yani doğrudan siyasi partinin seçim çevresinde aldığı oy sayısına göre partilerin milletvekili sayısı belirlenecek. Böylelikle, artık oylarla partiler, ittifak içinde ve dışında diğer partilerden daha az oy almasına karşın milletvekili çıkaramayacak.

Seçime katılmak için TBMM’de grup kurma şartı kalkacak

Yeni kurulan partilerin milletvekili transferiyle seçime girmesinin engellenmesi için katılım şartları arasında yer alan “TBMM’de grup kurma” hükmü kaldırılacak. Ve partilerin teşkilatlarını kurması ve kongresini yapması esas alınacak. Yani salt grup kurmuş olmak seçime katılmak için yeterli olmayacak. Bu durumda da partilerin seçime girebilmek için altı ay öncesinden en az 41 ilde örgütlenmeyi tamamlamaları gerekecek.

Yasaklarda ‘Başbakan’ ibaresi kalkacak

Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine uyum düzenlemesi de kanun teklifinde yer alıyor. Teklifin 11. maddesi ile yapılan uyum düzenlemesinde başbakan ve bakanlara ilişkin yasaklarda düzenlemeye gidilecek.

“Başbakan ve bakanlara ilişkin yasaklar” kapsamında yer alan “Seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar olan süre içinde başbakan ve bakanlarla milletvekilleri yurt içinde yapacakları seçim propagandası ile ilgili gezileri, makam otomobilleri ve resmi hizmete tahsis edilen vasıtalarla yapamazlar, gezilerde protokol icabı olan karşılama ve uğurlamalarla törenler yapılamaz ve resmi ziyafet verilemez” ve “Seçim propagandasının başlangıç tarihinden oy verme gününü takip eden güne kadar geçen süre içinde başbakan, bakanlar, milletvekilleri ve adayların seçim propagandası yapacak gezilere hiçbir memur katılamaz” maddelerinde geçen ‘başbakan’ ibaresi kaldırılacak. Kanun teklifinde, partili cumhurbaşkanına yönelik propaganda yasağına ilişkin bir düzenleme yer almadı.

Sandık kurulu kurayla belirlenecek

Meclis Başkanlığı’na sunulan çalışmada Seçim Kurulu’na ilişkin de yeni bir düzenleme var. Bu düzenlemeye göre il seçim kurulu başkan ve üyeleri ile yedek üyelerinin birinci sınıfa ayrılmış hakimler arasından kura çekmek suretiyle belirlenecek.

Ayrıca Mahalli İdareler ile Mahalli Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak seçimlerde, yerleşim yeri adresine göre oluşturulan bir yıl önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme işlemleri yapılacak.

Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde gözükmeyenler en son seçmen olduğu adrese göre seçmen listelerine kaydedilecek.

Seçim sonucuna göre ilk sırada yer alan muhtar adayı seçilme yeterliliğine sahip olduğunu en geç bir ay içinde belgelendirmesi halinde kendisine seçim kazandığına dair ilçe seçim kurulunca mazbata verilecek.

Ak Parti ve MHP’nin yaklaşık iki yıldır üzerinde çalıştığı teklifi IstanPol Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz ve Siyasal Araştırmacı Dr. İbrahim Uslu değerlendirdi.

IstanPol Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, seçime az bir süre kala iktidar partisi ve ortağının attığı bu adımların altında muhalefeti bölme amacının olduğu görüşünde.

”En son muhalefet güçlendirilmiş parlamenter sistem önerisi ile bir araya geldi. HDP de üçüncü ittifakı kuracaktı. Şimdi iktidar buna karşı önlem aldı. Aslında tam da bu stratejiyi bölen, hatta seçime az bir zaman kala muhalefeti strateji değiştirmeye iten bir adım atmış oldu. Burada DEVA ve Gelecek Partisi gibi partilerin bir anlamda etkili olmasını engelleyerek, kendi kararsız seçmeninin de muhalefete kaymasının önüne geçecek bir önlem almış oldu.”

Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz’a göre yapılan düzenlemeler seçmenin iradesinin yansıması için değil, tam aksine iktidarın kazanması için yapılan düzenlemeler.

Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, seçim barajının yüzde 7’ye düşürülüp demokratikleşme adımı olarak yansıtılmak istenmesini inandırıcı bulunmuyor ve AK Parti’nin seçim sistemini kendisinin kazanabileceği şekilde düzenlediği kanısında.

”Gelecek seçim otoriterleşme ve demokratikleşme arasında olacak”

Yapılan bu düzenlemeyle muhalefetin manevra alanının kısıtlanmak istendiğine dikkat çeken Korkmaz, gelecek seçimin otoriterleşme ve demokratikleşme arasında olacağını söylüyor.

”Barajın yüzde 7’ye çekilmesiyle geniş muhalefet bloğunu dağıtmak istemiş olabilirler. İktidar en son kendi lehine ittifakları ortaya çıkardı, muhalefet karşısına bir formül geliştirdi. Bu sefer muhalefetin stratejisini boşa çıkaracak bir düzenleme geliştirdiler. O yüzden şu an bu seçim sistemi muhalefetin aday dinamiklerini etkileyebilir. Ama tek bir şey var, bu seçim otoriterleşme ve demokratikleşme arasında olacak. Dolayısıyla yine muhalefetin her türlü ayrışmayı anlamsız kılacak bir şekilde yeni bir strateji geliştirmesi lazım. Tek sıkıntı zamanın az kalmış olması, il il bakıp bir formülasyon yapılması gerekiyor. Bu kadar az zamanda yapılan değişiklik demokratikleşmeye hizmet etmek için değil, muhalefetin manevra alanını kısıtlamak ve iktidarın kazanması için yapılan bir manipülasyon değişimidir. Seçim güvenliği ile ilgili de sorunlar çıkaracaktır.”

Her ne kadar mevcuttaki partilerin örgütlenmelerini tamamlasa da bu kanun teklifiyle yeni kurulacak partilerin vekil transferlerinin önünü kesmenin esas alındığını söyleyen IstanPol Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, ittifak oylarının ittifak partilerine yaramaması istendiğini vurguluyor.

Böyle bir durumda HDP’nin de oy oranının düşebileceği noktasında ayrı bir parantez açıyor Korkmaz.

”Bu listeler seçmen davranışını değiştirebilir. DEVA ve Gelecek Partisi gibi AKP’den ayrılan ama AKP seçmeninin tanıdık olduğu partileri oy pusulasından silip, seçmenin elinin CHP ya da İYİ Parti’ye gitmemesi için yapıldığını düşünüyorum.O nedenle bu senaryolara baktığımızda muhalefet için en doğru şey belki DEVA ve Gelecek partilerinin seçmenlerinin alternatif CHP ve İYİ Parti listelerinden seçime gitmesi. Büyük ihtimalle büyük illerden CHP listelerinden gidildiğini düşünürsek, DEVA ve Gelecek Partisi seçmeninin CHP’ye oy vermeyeceği düşünülmüştür. Bununla birlikte HDP oylarının da düşmesi gibi bir durum olabilir. Yüzde 10 barajında bir motivasyon vardır. Bir de CHP listelerinden girmemek için üçüncü sağ ittifak tartışmaları vardı. Bu da hesaplanmış olabilir. Muhalefetin bu senaryoları nasıl değerlendireceği bu oyunu bozabilir ya da tuzağa da düşürebilir.”

Siyasal Araştırmacı Dr. İbrahim Uslu ise Seçim Kanunu’nda bazı değişiklikler öngören yasa teklifinin, seçim sistemimi açısından yeni bir şey getirmediğini söylüyor.

Uslu’ya göre yapılan 2018’de hayata geçirilen düzenlemelerin kaldırılmasından ibaret. Başka bir ifadeyle sadece son genel seçimde bir kez uygulanan modelden vazgeçip, eski sisteme geri dönülüyor.

”Yeni teklifte özellikle iktidar partilerinin daha fazla milletvekili çıkarmasını yahut muhalefet partilerinin az vekile sahip olmasını sağlamak amacıyla özel bir mühendislik çalışması yer almıyor. Sistem, partilerin aldıkları oylara göre D’Hondt sisteminin ilkeleri uyarınca milletvekili dağılımının yapılması esasına dayanıyor ve her partiye eşit şekilde uygulanıyor. Geçen sefer yapılan mühendisliğin elde patladığı görünüyor. Yani D’Hondt sistemini uygulayacağım diyor. Aslında 2018 sistem garip bir sistemdi. Şimdikinde partinin oyu neyse dağıtırım, vekil çıktı veya çıkmadı deniliyor.”

Siyasal Araştırmacı Dr. İbrahim Uslu teklifin, özellikle küçük partilerin sistem dışında kalması yahut ittifaklardan ayrılmaları için özel düzenlemeler içermediği görüşünde.

Aksine yeniden teklif edilen sistem iddia edilenin aksine ittifakları küçük partiler açısından değil, büyük partiler açısından önemsiz hale getiriyor. Mevcut sistemde zannedilenin aksine “artık oy”lardan yararlananlar küçük partiler değil büyük partiler oluyordu.

Dolayısıyla milletvekili seçiminde büyük partiler açısından ittifakın önemi kalmıyor, ama küçük partilerin hala hem ülke barajını aşabilmek hem de listeler konusunda iş birliği yapabilmek için ittifaklara ihtiyacı var.

O nedenle sistemin büyük partilere avantaj sağlaması için kurulduğunu, özü itibariyle de düşük oy oranlarına sahip partiler için bir dezavantaj yarattığının altını çiziyor.

”Sistemin amacı parlamentodan iktidar çıkarmak yani hükümetin kolay kurulmasının yolunu açmak. Teklif, özellikle küçük partilerin sistem dışında kalması yahut ittifaklardan ayrılmaları için özel düzenlemeler içermiyor. Sistemin doğası zaten düşük oy oranlarına sahip partiler için bir dezavantaj yaratıyor. Çünkü ülke barajının yanı sıra bir de doğal bölge barajları var. Düşük oy oranına sahip partiler, ittifak mekanizması ile ülke barajını aşıyor ancak bölge barajları nedeniyle milletvekili çıkaramıyor.”

Bu teklifle HDP’nin olası bir kapatılma durumunda yeniden partileşme sürecinin de önünün kesilmek istendiğine vurgu yapıyor Siyasal Araştırmacı Dr. İbrahim Uslu.

”Böyle bir durumda, HDP ya seçime yeterliliği olan bir partinin listesinden girecek ya da ittifak içinde. Mevcutta HDP TİP’in listesinden girecek gibi görünüyor. Sonrasında da kendi partilerini kurup bir sonraki seçime katılma ehliyetini kazanacaklar. Ama düzenlemenin amacı HDP kapatılırsa önümüzde bir karar olsun ve HDP’nin seçime girmesini engelleyelim kaygısı. Fakat bu mühendislik işe yaramaz çünkü HDP’nin bunu bypass edecek çok sayıda alternatifi var.”

İktidar ve ortağının bu teklifi kerhen getirdiğini söyleyen Uslu, ortada siyasi bir mühendislik olmadığı görüşünde. Fakat doğal bölge barajlarını aşma konusunda yeterli olmayan partiler için olası dört senaryo çiziyor.

Büyük partilerin listelerinden seçime girmek, CHP dışındaki bütün partilerin İYİ Parti ile tek liste olarak seçime gitmesi, CHP ve İYİ Parti kendi listeleriyle seçime girerken, geri kalan dört partinin kendi aralarında ortak liste çıkarması ve son olarak da yerel seçimlerde olduğu gibi seçim çevresi bazında hareket etmek.

Bu kanun teklifiyle yerel seçimlerde olduğu gibi daha dinamik ve esnek ittifak modelleriyle karşılaşılmasının büyük olasılık olduğunu ifade eden Siyasal Araştırmacı Dr. İbrahim Uslu bu sürecin bir ayrışma yaratmayacağı görüşünde. Tam aksine ilişkiler daha girift hale gelecek, daha da derinleşecek ve güçlenecek.

(Kaynak: euronews)

Paylaşın