Zelenskiy’den Putin’e: NATO Üyeliğinden Vazgeçmeye Hazırız

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le doğrudan barış görüşmeleri gerçekleştirme isteğini yineledi. Ukrayna medyasına konuşan Zelenskiy, Putin’le “her türlü formatta” görüşmeye hazır olduğunu ifade etti.

Ukrayna lideri, Putin’le yüz yüze görüşmediği takdirde Rusya’nın gerçekten savaşı sonlandırmak isteyip istemediğini anlamanın imkânsız olacağını söyledi.

Ateşkes sağlanması, Rus askerlerinin çekilmesi ve Ukrayna’nın güvenliğinin garanti edilmesi karşılığında kendilerinin de NATO üyeliği arayışına son vereceklerini taahhüt etmeye hazır olduklarını belirten Zelenskiy şu ifadeleri kullandı:

“Bu, herkes için uygun bir uzlaşma olur: NATO konusunda bizimle ne yapacağını bilemeyen Batı için de, güvenlik garantileri isteyen Ukrayna için de ve NATO’nun daha fazla genişlemesini istemeyen Rusya için de.”

Kırım ve Donbas’ın statüsü

Putin’le görüştüğü takdirde, Rusya’nın işgal ettiği Kırım ve Rusya destekli ayrılıkçıların kontrolündeki Donbas bölgesinin statüsünün de tartışılabileceğini belirten Zelenskiy, “Rusya Devlet Başkanı’yla yapacağım ilk görüşmede bu konuları tartışmaya açmaya hazırım” dedi.

Ukrayna Devlet Başkanı, “Böyle bir fırsatım olursa ve Rusya da isterse, bu sorunların tamamını ele alabiliriz. Hepsini çözer miyiz? Hayır. Ama kısmen başarabilme, en azından savaşı durdurma şansımız var” diye konuştu.

Kırım’ı 2014 yılında ilhak eden Rusya, geçen ay da Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesindeki ayrılıkçıların ilan ettiği “Donetsk Halk Cumhuriyeti” ve “Luhansk Halk Cumhuriyeti”nin bağımsızlıklarını tanımıştı.

Sovyetler Birliği’nin çökmesinin ardından Ukrayna topraklarında kalan Kırım ve Donbas’ın merkezinde olduğu sorunlar, Moskova ile Kiev arasındaki gerilimi 24 Şubat’taki Rus işgali ve sonrasında başlayan savaşa kadar götürdü.

Zelenskiy bu bölgelerin statülerini tartışmaya gönüllü olduğunun sinyalini vermiş olmasına karşın bu bölgelerin Ukrayna’nın parçası olduğunu ve ülkesinin teslim olmayacağını yineledi. Ukrayna lideri ayrıca, “tarihi” değişiklikler içerecek tüm barış anlaşmalarını ulusal referanduma sunacaklarının altını çizdi.

Paylaşın

CHP’den Asgari Ücret Teklifi: 6 Ayda Bir Belirlensin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, İş Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde, yılda bir kez belirlenen asgari ücret tutarının, 6 aylık periyotlarla belirlenmesini önerdi.

CHP’li Gürer, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik krizin etkilerinin her geçen gün artarak devam ettiğini ve krizin etkisinin azaltılmasına yönelik yapılan ekonomik hamlelerin ise bir yarar sağlamadığını, yaşanan çözümsüzlük halinin krizi daha derinleştirdiği belirtti.

Ekonomik krizin paraya değer kaybettirdiğini ve enflasyon rakamlarının süreç içinde artış eğilimi göstermesine neden olduğunu anlatan Gürer, “Düşük ve sürdürülebilir bir enflasyon düzeyine ulaşmak ve ekonomik birimlerin geleceğe yönelik daha sağlıklı karar almasını sağlamak tüm ülkelerin başlıca hedefleri arasında yer almakla beraber bu konuda çeşitli politikalar geliştirilerek uygulamaya konulmaktadır” ifadelerini kullandı.

TÜİK’e göre yüzde 54, ENAG’a göre yüzde 123

TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına göre Tüketici Fiyat Endeksinin (TÜFE) Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 4,81 arttığını, yıllık artışın ise yüzde 54,44 olarak kaydedildiğini ifade eden Gürer, “Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) de yıllık yüzde 105,1, aylık ise yüzde 7,22 arttı. Ancak halk tarafından kriz daha derinden hissedilirken çarşı, pazar ve marketlerde temel gıda ürünlerine dahi her gün zam gelmesi ve halkın alım gücünün açıklanan enflasyon rakamlarından daha yüksek hissedilmesi TÜİK’in rakamlarına olan güvenin de her geçen gün azalmasına neden olmuştur. Bu konuda ENAG tarafından açıklanan verilerde ise Tüketici Fiyat Endeksi Şubat’ta bir önceki aya göre yüzde 5,44 artarken yıllık artış ise yüzde 123,80 olarak ölçüldü” değerlendirmesinde bulundu.

Asgari ücretlinin aldığı zam ilk aydan itibaren eriyor

Ekonomik krizlerin her kesimi olumsuz yönde etkilediğini ancak asgari ücretle geçinmek zorunda kalanların daha çok etkilendiğini belirten Gürer, “2022 yılı asgari ücret rakamlarının belirlenmesinin üstünden geçen süreçte artan enflasyon ve neticesinde gelen hayat pahalılığı asgari ücretle çalışan işçinin aldığı zammı kısa bir sürede erimesine neden oldu. Her ay enflasyon rakamlarından yaşanan artış neticesinde geçim sıkıntısı çeken asgari ücretle çalışan kesimin maaşlarının enflasyona ezdirilmemesi için asgari ücretin altı aylık periyotlar halinde belirlenmesi, asgari ücretle hayatını idame ettirme çabasında olan vatandaşların enflasyona karşı dirençlerinin artırılması noktasında son derece önem taşımaktadır” dedi.

Gürer, enflasyon rakamlarının artışının engellenememesi sonucunda, asgari ücret tutarının her geçen gün değer kaybetmesinin önüne geçilmesi amacıyla asgari ücret miktarının altı aylık periyotlar halinde belirlenmesi gerektiğini de sözlerine ekledi.

Paylaşın

‘Kur Korumalı Mevduat Sistemi’nde Yeni Düzenleme

Resmi Gazete’nin bugünkü sayısında Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası (TCMB) tarafından yayımlanan tebliğler ile Kur Korumalı Mevduat Sisteminde düzenleme yapıldı.

Düzenlemeye göre; altın hesabı, ABD Doları, Euro ve İngiliz Sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyelerini, Kur Korumalı Mevduat hesaplarına çevirenlere, vade sonunda yenileme imkanı getirildi.

Yurt dışında yaşayan ve kur korumalı mevduat sistemine dahil olan vatandaşlara da vade sonunda yenileme hakkı getirildi. Hesap sahibinin, talep etmesi halinde Merkez Bankasınca belirlenen kapsam, usul ve esaslara göre yenileme hakkını kullanabileceği belirtildi.

Ayrıca, düzenlemeyle yurt içi yerleşik tüzel kişilerin sisteme dahil olabilmeleri tarih sınırı kalktı. Yurt içi tüzel kişiler içinse sisteme dahil olabilecekleri tarih 31 Aralık 2021 olarak belirlendi.

Yurt içi yerleşik gerçek kişilerin bankalardaki, yurt içi yerleşik tüzel kişilerin ise 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla bankalarda mevcut olan altın hesabı, ABD doları, Euro ve İngiliz sterlini cinsinden döviz tevdiat hesabı ve döviz cinsinden katılım fonu hesabı bakiyeleri, hesap sahibinin talep etmesi halinde dönüşüm fiyatı üzerinden TL’ye çevrilebilecek.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Saray, Bu Ülkenin Bereketini Kaçırdı

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sosyal medya hesabından, “Toplumun tüm kesimlerini dinlemeye devam ediyorum. Minibüs esnafının dertleri de ortada. Saray bu ülkenin bereketini kaçırdı, biz ise o bereketi yeniden sağlamaya talibiz. Yapacağız bunu.” notuyla yeni bir video paylaştı.

Haber Merkezi / Videoda minibüs esnafının sorunlarını dile getiren CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı;

“Esnaf öyle bir hale geldi ki, umutları kayboldu, sorunları çoğaldı. Mazotunu alamaz, parçasını alamaz hale geldi. Bankalara borcunu ödeyemez hale geldi.

2017 yılında biliyorsunuz, kendi minibüsümüzü kendimiz yapalım dedik. Bir minibüsü 140 bin liraya mal ediyorduk. O minibüs bugün 950 bin lira oldu. O zamanlar biz 600-700 lira para kazanırken, bugün 200 lira, 250 lira para kazanıyoruz. Soruyorum size, biz 100 yıl çalışsak bu minibüsü yenileyebilir miyiz?

Şu anda depolar dolmuyor. Şoförler çalışmıyorlar. Arabaların arkasında satılık yazıyor, kimse almıyor…Öyle bir duruma geldik.

1982’den beri bu işi yapıyorum. 40 yılımı bitirdim. Ama şu iki senedir yaşadığımız akıl tutulması… Arkadaşlar hep dile getirdiler. Eskiden hakikaten dörtte biri bile mazot olmazdı. Ama bugün dörtte üçü mazot oldu. KDV’siz, ÖTV’siz araç alımı temin etsinler. Bugün aldığımız aracın üzerinde 150 bin lira vergi var. Aldığımız mazotun yarısı vergi.

4.45’de kalkıyorum ben. Sabahın köründe kalkıyorum. Ne için kalkıyorum? Para kazanmak için kalkıyorum. Ama para kaybediyorum. Bize yüzde 36 zam verildi. Zam verildiği gün 1 lira 30 kuruş olan yakıta zam geldi. Ben Temmuz ayında 6,37’den yakıt alıyordum, şimdi 23 lira oldu. Yani biz bu minibüsleri çeksek İstanbul duracak aslında. Ama biz yine hizmet vermeye çalışıyoruz.

Benim bu millete sözüm var. Bu milletin bütün dertlerini, bütün sıkıntılarını çözeceğim. Bu memlekete barışı, huzuru, herkesin evine ekmeğini, alın terinin hakkını vereceğim.”

Paylaşın

Hipersonik Füzeler Savaşın Seyrini Değiştirebilir Mi?

Rusya Savunma Bakanlığı, hafta sonu Ukrayna’nın Mikolayiv bölgesinde bir yakıt deposunu “Kinjal” adlı hipersonik füzeyle vurduğunu açıkladı. Bakanlık, hipersonik füzenin Kırım hava sahası kullanılarak ateşlendiğini ve vurulan depodan ülkenin güneyindeki Ukrayna askeri güçlerinin yakıt ihtiyacını karşıladığını iddia etti.

Peki vurulması neredeyse imkansız olan bu füzelerle ilgili ne biliniyor? Ya da bu füzeler savaşın seyrini değiştirebilir mi?

Kinjal füzesini diğerlerinden ayıran özellikler neler?

Rus kaynaklarına göre yaklaşık sekiz metre uzunluğundaki bu füzeler çok hızlı ve manevra kabiliyeti de ulaştığı hıza rağmen son derece yüksek. Bu füzeler, ağırlığı 480 kilograma kadar ulaşan konvensiyonel ya da nükleer başlıkları taşıyarak hedefini vurabiliyor.

Bu füzeler ne kadar hızlı?

Moskova, bu füzelerin ses hızından 10 kat daha fazla hızlı ilerleyebileceğini, yani hızının 12 bin 350 kilometre/saate ulaşabileceğini söylüyor. Ancak Batılı ülkeler, Moskova’nın bu iddiasına şüpheyle yaklaşıyor.

Kasım 2020 tarihli bir NATO belgesinde Kinjal olarak nitelenen hipersonik füzelerin yanıltıcı olabileceği belirtiliyor ve bu füzelerin ses hızından 5 kat fazla uçamadıkları ifade ediliyor. Bir karşılaştırma yapmak gerekirse de hızlı füzeler arasında yer alan ABD yapımı Tomahawk seyir füzelerinin saatte ulaştığı hız yaklaşık 900 kilometre.

Bu füzeler nasıl fırlatılıyor?

Kinjal füzeleri, yüksek irtifada MiG-31 tipi savaş jetleri tarafından fırlatılıyor. Ancak savaş jetinden güvenli bir mesafede uzaklaşınca ateşleniyor. Kinjal, 20 kilometre yüksekliğe kadar çıkarıldıktan sonra hedefine doğru ateşleniyor. MiG-31’den fırlatıldıktan sonra füzenin menzili ise 2 bin kilometreye kadar ulaşabiliyor.

Kinjal ne zaman ve ne için geliştirildi?

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bu füzelerin varlığını Mart 2018’de duyurmuştu. Kısa bir süre sonra da füze testlerinin başarılı geçtiği açıklandı. Putin için bu füzeler Batı savunma sistemlerine karşı “dokunulmaz” olmayı sağlıyor.

Batılı istihbarat servislerine göre Rusya, bu füzeleri özellikle Avrupa’daki kritik askeri altyapılara saldırı amacıyla ya da ABD’nin füze savunma sistemine karşı geliştirdi. Uçak gemilerinin de bu füzelerin hedefi olabileceği belirtiliyor.

Hipersonik füze geliştiren başka ülkeler de var mı?

Evet, özellikle ABD ve Çin’in bu konuda devam eden çalışmaları olduğu biliniyor. Almanya, Fransa, İngiltere Avustralya ve Hindistan’ın da bu konuda araştırmalar yaptığı belirtiliyor.

Kinjal adlı hipersonik füzeler Ukrayna’daki savaşın seyrini değiştirebilir mi?

ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, CBS televizyonuna verdiği demeçte, bu füzelerin kullanılmasının Ukrayna’daki savaşta belirleyici rol oynayacağını düşünmediğini söyledi. Austin, Putin’in Ukrayna’daki birliklerinin ilerlemesini sağlamak için zaman kazanmaya çalıştığı kanısında.

NATO çevrelerinde de benzer tahminler yapılıyor. Rus hava kuvvetleri, Kinjal olmadan da zaten Ukrayna’nın hava kuvvetlerinden daha güçlü. Rusya’nın kararlılığını göstermek ve Ukrayna’nın teslim olmasını sağlamak için bu füzeyi kullanmış olabileceği de tahmin ediliyor.

(Kaynak: DW Türkçe)

Paylaşın

CHP’li Öztrak: Zulmü Artanın Zevali Yakındır

CHP Sözcüsü Öztrak, Hazine garantili Kamu-Özel İşbirliği Projelerinin yükünün Lira değer kaybettikçe arttığına dikkat çekerek, “Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yılsonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek. Buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek” dedi.

Haber Merkezi / CHP iktidarında uçulmayan havalimanlarına, geçilmeyen yollara, köprülere, dolarla avroyla bol keseden yatırılan garantilerin hesabını soracaklarını belirten Öztrak, bu hesabı sormamanın milletin verdiği görevi yapmamak anlamına geldiğini ifade etti. Öztrak, hafta sonu açılan Çanakkale Köprüsü’nde de benzer bir durumun söz konusu olduğunu kaydederek, “Köprü güzel! Ama milletten çok, yandaşa daha güzel” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın köprünün açılışında geçiş ücretinin “200 liracık” olacağı açıklamasını da eleştiren Öztrak, “Erdoğan’ın ufak gördüğü -cık dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot… 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla” diye konuştu.

CHP iktidarında, Kamu-Özel İşbirliği projelerinin hepsini tekrar masaya yatıracaklarını kaydeden Öztrak, “Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız” dedi.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin “Cumhurbaşkanımız ne zaman sizi yanılttı?” sözlerini de anımsatan Öztrak, “Erdoğan dolar alan yaya kalır dedi, ona inanan yaya kaldı. Enflasyonun belini kıracaktı, enflasyon şimdi milletin belini kırıyor. 2023 yılında bu ülkenin gelirini 2 trilyon dolara, kişi başına gelirini de 25 bin dolara çıkaracağının sözünü verdi. 2023’e şunun şurasında bir sene kaldı. Ortaya koyduğu hedeflerin yarısına dahi ulaşabilmiş durumda değil. Erdoğan bugüne kadar verdiği hangi sözü tuttu ki, bu millet bugün onun sözüne inansın” değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Nebati’nin “Dünya Türkiye ekonomi modelini izliyor” sözlerini de değerlendiren Öztrak, “El-hak doğru… Sayelerinde, eloğlunun ibretlik numune gösterdiği ülke olduk. Bundan 3 ay önce Rusya Devlet Başkanı Putin, ‘Doğru olan politikaları uygulamazsak, Türkiye gibi olabiliriz’ diye açıklama yapmıştı. Dün de Amerikan Merkez Bankası Richmond Şube Başkanı ‘Enflasyonu kontrol etmek için üzerimize düşeni yapmazsak Türkiye gibi oluruz’ deyiverdi. Türkiye ekonomisinin içler acısı hali, ABD ile Rusya’nın uzun süredir üzerinde anlaştıkları tek konu” ifadelerini kullandı.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün MYK gündemine dair düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

“OECD’ye göre; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, 2022’de küresel büyümeyi 1 puan aşağı çekecek. Yine bu işgalin küresel enflasyona katkısı 2,5 puan olacak. Ama bazı ülkelerin bu savaştan çok daha fazla etkilenecekleri de açık. Bunların arasında Türkiye, en başlarda yer alıyor. Türkiye, Rusya’dan enerji ithalatındaki sıkıntıdan, en fazla etkilenecek üç ülkeden biri olarak gösteriliyor. Bu, sarayın kötü yönetimi sonucu enerjide Rusya’ya aşırı bağımlı hale gelmemiz neticesi. Milletimizin hayat pahalılığı altında ezilen kesimlerini odağına alan yeni politikalara acil ihtiyacımız var.

Bu yıl tarımda olağanüstü hal ilan edilmesi gerektiğini, aylardır söylüyoruz. Çiftçimizin ayağa kaldırılması için bu şart, diyoruz. Fakat ne yazık ki saray hükümeti milleti tamamen unuttu. Vatandaşın sesini duymuyor, halini görmüyor. Bırakın savaşın yarattığı fırsatları kullanmayı, riskleri en aza indirmek için gerekli tedbirleri ve buna yönelik bir stratejiyi bile ortaya koyamadılar. Üyelerin ‘ne yaptınız’ diye resmen sormasından korktuklarından, zabıtlara geçmesinden korktuklarından Milli Güvenlik Kurulu’nu dahi toplayamadılar. Onun yerine sen, ben, bizim oğlan partilileri toplayıp sözde güvenlik zirvesi yaptılar. Şimdilerde sarayın kibirlisi, hangi devlet adamlarıyla görüştü, bunun üzerinden oy devşirmeye çalışıyorlar. Soruyoruz: Dış politikayı iç siyasete malzeme ettiğinizde, bu görüşmeleri ballandıra ballandıra anlattığınızda, aç bıraktığınız milletin karnı doyuyor mu? Saray için, varsa yoksa yandaş müteahhitler varsa yoksa rant varsa yoksa giderayak kazanın dibini sıyırma çabası.

Bu hafta, bu sözde kur korumalı hesaba yatan paraların ilk kısmının vadeleri doluyor. Toplamda 560 milyar liraya ulaşan bu mevduatların sadece bu hafta vadesi dolacak 70 milyar liralık ilk kısmından, hazinenin sırtına 15 milyar lira ek yük bineceği hesaplanıyor. Bu modelin kimi kurdan koruduğu ortaya çıkacak. Parasını bu hesaba yatıran zengin, önce bankadan faizini alacak. Üstüne bir de bu faizin dört katını, milletin hazinesinden, kur koruması olarak Erdoğan’ın paramızı pul etmesinden dolayı da alacak. Bir de üstüne üstlük bunun karşılığında beş kuruş vergi ödemeyecek. Ama bu millet ekmek alırken dahi ödediği vergilerle, zenginin parasına verilen döviz garantisini ödeyecek. Ne diyordu üstatları, ‘bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa…’ Hak, hukuk, adalet bunun neresinde? Milleti değil, yandaşı kayıran ekonomi yönetiminin, millete cebinizden bir kuruş çıkmayacak diye yutturmaya çalıştığı, hazine garantili kamu-özel iş birliği projelerinin yükü de paramız pul oldukça ağırlaşıyor. Bu yıl, bütçeye bu projelere ödenmek üzere 42,5 milyar lira konmuştu. Bu da 9 lira 27 kuruşluk dolar kuruyla hesaplanmıştı. Ama dolar kuru bugün yeniden 15 lira sınırına dayandı. Kur bu seviyelerde kalsa bile, yıl sonunda 42,5 milyar liralık ödenek yetmeyecek, buna en az 25 milyar lira ilave yük binecek.

Köprü güzel, ama milletten çok, yandaşa daha güzel. 12 yıl boyunca günlük 45 bin araç geçiş garantisi verilmiş. Hem de dolarla, avroyla hesaplanarak. Geçmeyen araç başına ödenecek garanti parası 15 avro, artı KDV. Bugünkü kurla 290 lira. Bu geçiş ücretleri Avrupa’daki enflasyona göre, avro cinsinden artacakmış. Erdoğan, Çanakkale Köprüsü’nün açılış töreninde, geçiş ücretinin ‘200 liracık’ olduğunu açıkladı. Erdoğan’ın ‘cık’ dediği 200 lira, asgari ücretlinin bütün bir gün çalışarak elde ettiği gelirinden, 60 lira fazla. Nitekim, Erdoğan da tören alanına getirdiği kalabalığa ‘pahalı mı’ diye sorduğunda, ‘pahalı’ yanıtını aldı. Erdoğan’ın ufak gördüğü ‘200 liracık’ dediği 200 lira, bu ülkedeki en değerli banknot. Bir de Erdoğan’ın, ‘millet hem hizmet isteyip hem de ‘bedava olsun’ diyor’ dediği haberleri çıktı. Ayıptır. Yazıktır. Günahtır. Erdoğan’ın açıkladığı fiyata göre; 290 liralık geçiş ücretinin 200 lirası geçenden alınacak ama Kars’ta, Iğdır’da, Şanlıurfa’da oturup, bu köprülerin yüzünü dahi görmeyenler de geçmiş gibi para ödeyecek. Hazine, köprüden geçen her araç için yandaşa 90 lira, geçmeyen her araç için de 290 lira ödeyecek. Yani milletin kesesinden alınacak, yandaş müteahhitlere ödenecek. Aynı hatta feribot fiyatı gidiş-geliş 107 lirayken, millet 400 liraya bu köprüden niye gidip gelecek? Et ve Süt Kurumu’nun satış mağazasından ucuz kıyma almak için soğukta saatlerce beklettiğiniz insanları, feribotun dört katı fiyatına köprüden geçmeye nasıl ikna edeceksiniz? Yoksa milletin kesesinden, yandaşın cebine döşenen bu köprüler çalışsın diyerek, feribot seferlerini mi kaldıracaksınız? Bir tarafta Gebze üzerinden, bir tarafta da Kınalı üzerinden Balıkesir’e ulaşan birbirine rakip iki köprü yaptınız. Osmangazi Köprüsü’ne 40 bin, Çanakkale Köprüsüne 45 bin araç geçiş garantisi verdiniz. Bu yaptığınız, hangi iktisadi akla sığar? Bu ne yaman bir peşkeştir? Marmara Denizi’ni her gün sağından solundan arşınlayacak 85 bin cengaveri nerede bulacaksınız? Bunlar ülkeyi yönetemiyor. Yapılan işin Türkçe meali şudur: Majestelerinin ordularını Çanakkale’de durduran bu aziz milletin boynuna, yüzyıl sonra, Çanakkale’de köprü görünümlü borç boyunduruğu geçirilmiştir. Ulusumuzun emperyalizme başkaldırışının alametifarikası olan Çanakkale, majestelerinin mahkemelerine emanet edilmiştir. Milletimizin sırtına, çoluk çocuk ödeyeceği milyarlarca dolarlık vergi yüklenmiştir. ‘Projelerin parasını ödemezseniz, uluslararası tahkimde söke söke alırlar’ diyerek bizi; hakkını, hukukunu aradığımız milletimizi tehdit edenler ve onların yandaşları duysun: İktidarımızda, bu projelerin hepsini tekrar masaya yatıracağız. Masrafını ve adil bir kârı önereceğiz, Kabul etmezlerse bunların işletme hakkını, hukuka ve adalete uygun olarak geri alacağız. Bu haksız vergiden milletimizi kurtaracağız. Milletimiz rahmetli Demirel’in, rahmetli Özal’ın yaptığı köprülerden kaça geçiyorsa, bu yandaş besleyen köprülerden de aynı paraya geçecek.

Sonunda enflasyonla mücadeleyi küresel barışa bıraktılar. Küresel barış ortamının yeniden tesis edilmesiyle dezenflasyonist süreç başlayacakmış. Bu, ‘ben enflasyonla mücadele edemiyorum, elim kolum bağlı’ demenin; Şahap Kavcıoğlucası. Oynamak istemeyen gelin, ‘yerim dar’ dermiş. Peki beyler, ayıptır sorması, siz orada neden oturuyorsunuz? Madem bir iş yapmayacaksınız, o koltukları boşuna işgal etmeyin.

Yine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne sahip çıkan bir bildiri yayınlayan emekli amirallerin davası da bugün başlıyor. Hükümetin dün ‘tu kaka’ dediği, bugün dört elle sarıldığı, son savaşta da ülkemize büyük bir manevra alanı kazandıran, Montrö’ye sahip çıkan, emekli amirallerimizle ilgili bu dava da siyasidir. Bu davada da hakimlerin hiçbir siyasi baskıya boyun eğmeden, özgür iradeleriyle karar vermelerini bekliyoruz.”

Furkan Vakfı

Furkan Vakfı’nın eylemine yönelik polis müdahalesi üzerine gelen soruya Öztrak, şu yanıtı verdi:

“Bir kere yasaya uygun şekilde gösteri yapmak herkesin hakkıdır. Ancak bu gördüğümüz; Anayasa’ya uygun olarak gösteri yapanlara uygulanan ölçüsüz şiddetin ilk örneği de değildir. Kadınlar Günü’nde kadınlara müdahale, haksızlığa karşı duran Boğaziçi öğrencilerine müdahale. Bu şirketin arkasında polisi aşan siyasi karar mekanizması olduğu aşikardır. Zalim için kim olduğunuz değil kendisinden yana olup olmadığınız önemlidir. Adaleti savunan herkes, sarayın zulmüyle karşı karşıya kalmaktadır. Sanılmasın bu böyle sürecektir. Adaleti savunanlar galip gelecektir. Zulmü artanın zevali yakındır.”

AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan’ın “asgari ücretliyi, emekliyi, çalışanı enflasyona ezdirmeyeceğiz” ve AKP Adana Milletvekili Abdullah Doğru’nun “haziranı bekleyin” ifadelerinin beklenti oluşturması sonrası Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’in “Yasal durum aralık ayını gösteriyor” açıklamasının sorulması üzerine Öztrak, şunları söyledi:

“Bu soruya çok teşekkür ederim. Her şeyin tek kişinin iki dudağı arasında olduğu bu ucube rejimde yaşananları özetlemiş. Konu milyonlarca insanı ilgilendiriyor. Öyle görünüyor ki Saray ve şürekası, milletin derdine derman olma konusunda bir mutabakata varamamış. Bakan Bilgin’i uyaralım, yasa falan diyor da kendisi onu oraya atayan kişi, Anayasa’yı bile takmıyor. Tarafsız kalacağına namusu şerefi üzerine yemin etti sonra geçti partisine genel başkan oldu. Ne demek kanun? Anayasa’yı tanımayan kanun falan tanımaz. Bakan’a tavsiyemiz: Dışarıdan para gelsin diye ‘bürokrasiyi de alaşağı ederiz’ diyen Nebati Bakanı örnek almasıdır. Kanun falan derken affını istemek zorunda kalabilir.”

Paylaşın

Pervin Buldan: Bu Ülkeye Barışı Biz Getireceğiz

Diyarbakır Newroz’unda konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, konuşmasında hükümete yüklenerek, barışa, demokrasiye, halkların kardeşliğine, özgürlüğüne, diline, kültürüne tecrit uyguladığını söyledi ve ”Demokratik siyasete karşı darbe politikalarını hayata geçiren bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi.

Haber Merkezi / HDP Eş Başkanı Pervin Buldan, “Bugün Barış günü, bugün özgürlük günü, bugün Newroz… Hepiniz hoşgeldiniz. Türkiye’nin dört bir yanında tüm ateşlerin başında Selahattin Demirtaş var, Figen Yüksekdağ var, Aysel Tuğluk var, Sebahat Tuncel var,… Hepsi aramızda, hepsi bu meydanda” diye konuştu.

Deniz Poyraz ve Kemal Kurkut’u anan Buldan, sözlerine şöyle devam etti: “Newroz ulusal birlik iradesinde buluşmaktır. Newroz, zalimlere boyun eğmeyen Mazlum’ların bayramıdır. 9 yıl önce bu meydanda okunan mutabakat, Kürt sorununda çözümün yol haritasıydı. 9 yılda yaşananlar bu çözüm mutabakatının ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Biz HDP olarak, Kürtler olarak 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatının da 2013’te Amed Newrozunda okunan o mektubun da arkasında olduğumuzu ve onu savunduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

Bizlere zulüm ettiler, zor kullandılar ancak başaramadıklarını da aslında biliyorlar. Bir kez daha diyoruz ki bu halk bu meydanda olduğu sürece siz asla kazanamayacaksınız, asla başaramayacaksınız. Bugün bu meydanlar işte bunun teyididir. Bu meydanlar bir kez daha 2013’teki mektubun arkasında olduğumuzun teyididir. Bu meydanlar Selahattinlerin, Figenlerin, Gültenlerin, Sebahatlerin cezaevinde olmasına karşı çıkmanın teyididir. Bu meydanlar Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kabul etmediğimizin teyididir.

Bizler Kürt halkı olarak, Türkiye halkları olarak, HDP olarak barışın ne kadar elzem olduğunu, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın bir gerçeği olduğunu bir kez daha ilan ediyoruz.

Ukrayna savaşı bizlere bir kez daha barışın aciliyetini göstermiştir. Bunun için HDP olarak diyoruz ki büyük barışlara ihtiyaç var ve bu büyük barışlar sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde hayata geçmek zorundadır. Bizler büyük barış için, halklarımızın ortak geleceği için her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Barışın etrafında büyük bir kenetlenmeye ihtiyaç olduğunu ilan ediyoruz.

Türkü ile Kürdü ile Alevisi ile Ermenisi ile Süryanisi ile Lazı ile Çerkezi ile bu topraklarda yaşayan bütün halklarla birlikte büyük barışın aciliyetini vurguluyoruz. Barış bu ülkeye geldiği zaman, bütün ülkelere geldiği zaman arkasından nelerin geleceğini biliyoruz. Savaşlar acıdır, kandır, gözyaşıdır; barışlar ise umuttur, gelecektir. Bunun için diyoruz ki büyük barışın tam da zamanıdır. Şimdi barış, hemen barış, büyük barış diyoruz.

İnkarla ve baskıyla, yok saymayla bu meydanları boş bırakmayı asla beceremezsiniz. 8 Mart’ta kadınlar size her yerde gösterdi. 8 Mart’ta kadınlar alanlarda, meydanlarda Türkiye’nin her yerinde zılgıtlarıyla, renkleriyle asla size biat etmeyeceklerini, sizin önünüzde diz çökmeyeceklerini, meydanı boş bırakmayacaklarını gösterdiler.

Şimdi de Newroz’da 3 gündür Türkiye’nin her yerinde milyonlarca insan bir kez daha gösterdi ve şunu dedi: Size boyun eğmeyeceğiz, size biat etmeyeceğiz, sizin önünüzde diz çökmeyeceğiz.

Elbette bu sorunları toplumla birlikte çözeceğimize inanıyoruz. O yüzden el ele, yürek yüreğe bütün sorunlar karşısında, her türlü baskıya ve engellemeye rağmen asla taviz vermeden, korkmadan, direnerek mücadelemizi sonuna kadar götüreceğimize söz veriyoruz.

Biz HDP olarak 27 Eylül’de Ankara’da açıkladığımız deklarasyonumuzun arkasındayız. Bu deklarasyon Türkiye’nin barışına, adaletine, demokrasisine büyük katkı sunacak bir deklarasyondur. O yüzden yanımızda olmayan, bizimle beraber olmayan her kesime buradan bir kez daha çağrımızı yapmak istiyoruz. Esas sorunların çözümünün halkla birlikte olacağına inanıyoruz, toplumla birlikte gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz.

Bu ülkeye barışı biz getireceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi, adaleti, her türlü özgürlüğü, hakkı ve hukuku biz getireceğiz ama halkımızla birlikte getireceğiz. Bir kez daha bu Newroz’un barışa, adalete, özgürlüğe vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.” Pervin Buldan sözlerine “Jin, Jiyan, Azadî” ile son verdi.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 80 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 14 bin 933 yeni vaka tespit edilirken, 80 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85,28 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,05 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 281 bin242 test yapılırken, 14 bin 933 yeni vaka tespit edildi. 80 kişi hayatını kaybederken, 18 bin 537 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,28 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,05 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaşların sayısı toplamda 146 milyon 503 bin 050’e yükseldi.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Bakanlığın 19Mart verilerine göre, dün 395 bin 4 test yapılmıştı. Dün, 17 bin 328 vaka tespit edilirken, 105 kişi hayatını kaybetmiş ve 18 bin 269 kişi sağlığına kavuşmuştu.

Paylaşın

Diyarbakır’da Coşkulu ‘Newroz’ Kutlaması

Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) 29 ilde hafta sonu düzenlediği Newroz kutlamaları Diyarbakır’daki organizasyon ile son buldu. ‘Şimdi Kazanma Zamanı’ sloganıyla yapılan kutlamalara binlerce kişi katıldı.

Haber Merkezi / Newroz nedeniyle Diyarbakır’da yoğun güvenlik önlemleri alınırken, kutlamaların yapılacağı alana girişte 5 ayrı kontrol noktası oluşturuldu. Saat 10:00’da başlaması planlanan kutlamalar, alana girişlerin tamamlanamaması nedeniyle öğleden sonra başladı.

Kutlamalara gelenlerden gözaltına alınanların olduğu belirtildi, ancak resmi bir sayı paylaşılmadı. Arama sonrası alan girenler binlerce kişi, çalınan şarkılar eşliğinde Newroz’u kutladı. Diyarbakır Nevruz kutlamasına, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk, Ahmet Türk ve Kürdistani ittifak partilerinin temsilcileri ile çok sayıda yabancı delegasyon katıldı.

Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu, Murat Sarısaç, Ahmet Türk ve Sırrı Sakık ile Newroz alanına gelen HDP Eş Genel başkanı Pervin Buldan, protokole geçmeden önce, Kemal Kurkut’u andı. Kurkut cinayetiyle ilgi dava sürecini eleştiren Buldan, davayı takip edeceklerini söyleyerek faillerin yargılanmasını istedi.

HDP Diyarbakır il Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, Newroz Tertip Komitesi adına yaptığı konuşma ile programı başlattı: “Qamişlo’nun, Mahabad’ın, Hewlêr’in Newroz’u kutlu olsun. Kürdistan’ın dört parçasının Newroz’u kutlu olsun. Zulüm oldukça Newroz direnişi sürecektir. Kürt siyasi iradesini kıracağız, diyenlere işte cevap, işte Amed.”

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Berdan Öztürk “Direniş dışında hiç bir seçeneğimiz yok. Zaman özgürlük zamanı, zaman Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın artık fiziki özgürlüğünün zamanı…” diye konuştu.

Kürsüde söz alan siyasetçi Ahmet Türk, tutuklu siyasetçi Aysel Tuğluk’un sağlık durumuna dikkat çekti, ayrıca Kürt siyasetçilerine çağrı yaparak “Kürt birliğinin zamanıdır” dedi. Tutuklu Kürt siyasetçi Leyla Güven’in ve Diyarbakır’ın tutuklu Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Dr. Selçuk Mızraklı’nın mektupları okundu.

Güven, Elazığ Cezaevinden yazdığı mektubunda Kürt siyasal hareketinin mücadelesinin her türlü baskı ve engellemeye rağmen sürdüğünü vurguladı: “Biz burada, zindanlarda, siz alanlarda direnişe devam ediyorsunuz. Destansı mücadelemizi her alanda, Kürt gençlerinin ve kadınların öncülüğünde sürdüreceğiz. Amed gençlerinin ve kadınlarının şahsında direnen herkesin Newroz’u kutlu olsun.”

Buldan: Bu ülkeye barışı biz getireceğiz

HDP Eşbaşkanı Pervin Buldan da “Bugün Barış günü, bugün özgürlük günü, bugün Newroz… Hepiniz hoşgeldiniz. Türkiye’nin dört bir yanında tüm ateşlerin başında Selahattin Demirtaş var, Figen Yüksekdağ var, Aysel Tuğluk var, Sebahat Tuncel var,… Hepsi aramızda, hepsi bu meydanda” diye konuştu.

Deniz Poyraz ve Kemal Kurkut’u anan Buldan, sözlerine şöyle devam etti: “Newroz ulusal birlik iradesinde buluşmaktır. Newroz, zalimlere boyun eğmeyen Mazlum’ların bayramıdır. 9 yıl önce bu meydanda okunan mutabakat, Kürt sorununda çözümün yol haritasıydı. 9 yılda yaşananlar bu çözüm mutabakatının ne kadar ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Biz HDP olarak, Kürtler olarak 2015’teki Dolmabahçe Mutabakatının da 2013’te Amed Newrozunda okunan o mektubun da arkasında olduğumuzu ve onu savunduğumuzu bir kez daha ilan ediyoruz.

Bizlere zulüm ettiler, zor kullandılar ancak başaramadıklarını da aslında biliyorlar. Bir kez daha diyoruz ki bu halk bu meydanda olduğu sürece siz asla kazanamayacaksınız, asla başaramayacaksınız. Bugün bu meydanlar işte bunun teyididir. Bu meydanlar bir kez daha 2013’teki mektubun arkasında olduğumuzun teyididir. Bu meydanlar Selahattinlerin, Figenlerin, Gültenlerin, Sebahatlerin cezaevinde olmasına karşı çıkmanın teyididir. Bu meydanlar Sayın Öcalan’a uygulanan tecridi kabul etmediğimizin teyididir.

Bizler Kürt halkı olarak, Türkiye halkları olarak, HDP olarak barışın ne kadar elzem olduğunu, sadece Türkiye’nin değil tüm dünyanın bir gerçeği olduğunu bir kez daha ilan ediyoruz.

Ukrayna savaşı bizlere bir kez daha barışın aciliyetini göstermiştir. Bunun için HDP olarak diyoruz ki büyük barışlara ihtiyaç var ve bu büyük barışlar sadece Türkiye’de değil dünyanın her yerinde hayata geçmek zorundadır. Bizler büyük barış için, halklarımızın ortak geleceği için her türlü sorumluluğu almaya hazırız. Barışın etrafında büyük bir kenetlenmeye ihtiyaç olduğunu ilan ediyoruz.

Türkü ile Kürdü ile Alevisi ile Ermenisi ile Süryanisi ile Lazı ile Çerkezi ile bu topraklarda yaşayan bütün halklarla birlikte büyük barışın aciliyetini vurguluyoruz. Barış bu ülkeye geldiği zaman, bütün ülkelere geldiği zaman arkasından nelerin geleceğini biliyoruz. Savaşlar acıdır, kandır, gözyaşıdır; barışlar ise umuttur, gelecektir. Bunun için diyoruz ki büyük barışın tam da zamanıdır. Şimdi barış, hemen barış, büyük barış diyoruz.

İnkarla ve baskıyla, yok saymayla bu meydanları boş bırakmayı asla beceremezsiniz. 8 Mart’ta kadınlar size her yerde gösterdi. 8 Mart’ta kadınlar alanlarda, meydanlarda Türkiye’nin her yerinde zılgıtlarıyla, renkleriyle asla size biat etmeyeceklerini, sizin önünüzde diz çökmeyeceklerini, meydanı boş bırakmayacaklarını gösterdiler.

Şimdi de Newroz’da 3 gündür Türkiye’nin her yerinde milyonlarca insan bir kez daha gösterdi ve şunu dedi: Size boyun eğmeyeceğiz, size biat etmeyeceğiz, sizin önünüzde diz çökmeyeceğiz.

Elbette bu sorunları toplumla birlikte çözeceğimize inanıyoruz. O yüzden el ele, yürek yüreğe bütün sorunlar karşısında, her türlü baskıya ve engellemeye rağmen asla taviz vermeden, korkmadan, direnerek mücadelemizi sonuna kadar götüreceğimize söz veriyoruz.

Biz HDP olarak 27 Eylül’de Ankara’da açıkladığımız deklarasyonumuzun arkasındayız. Bu deklarasyon Türkiye’nin barışına, adaletine, demokrasisine büyük katkı sunacak bir deklarasyondur. O yüzden yanımızda olmayan, bizimle beraber olmayan her kesime buradan bir kez daha çağrımızı yapmak istiyoruz. Esas sorunların çözümünün halkla birlikte olacağına inanıyoruz, toplumla birlikte gerçekleşeceğine yürekten inanıyoruz.

Bu ülkeye barışı biz getireceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi, adaleti, her türlü özgürlüğü, hakkı ve hukuku biz getireceğiz ama halkımızla birlikte getireceğiz. Bir kez daha bu Newroz’un barışa, adalete, özgürlüğe vesile olmasını yürekten temenni ediyorum.” Pervin Buldan sözlerine “Jin, Jiyan, Azadî” ile son verdi.

Paylaşın

Avrupa Birliği’nden Sert Açıklama: Rusya ‘Savaş Suçu’ İşliyor

Avrupa Birliği’nin yeni güvenlik doktrini “Stratejik Pusula”ya son halini vermek için Brüksel’de bir araya gelen dışişleri ve savunma bakanları, Rusya’ya uygulanacak yeni yaptırımları masaya yatırıyor.

DW Türkçe’de yer alan habere göre; Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, AB’nin yeni savunma ve güvenlik doktrini olarak nitelendirilen “Stratejik Pusula” belgesinin bugün üye ülke dışişleri ve savunma bakanları tarafından kabul edilmesini umut ettiğini söyledi.

“Askeri olarak daha güçlü olmak için çalışacağız”

Belgenin iki yıl önce hazırlanmaya başlandığını hatırlatan Borrell, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısına işaret ederek, “belgenin onay aşamasında bu kadar vahim gelişmeler yaşanmasını hayal dahi etmemiştik” dedi.

Savaş gerçeği ile karşı karşıya bulunduklarını, bu nedenle AB üye ülkelerinin askeri yetkinliklerini koordineli bir şekilde artırmak zorunda olduklarını söyleyen Borrell, hazırlanan güvenlik konseptinin Ukrayna savaşına verilen yanıtın bir parçası olduğunu vurgulayarak, “Askeri olarak daha güçlü olmak için çalışacağız” dedi.

Bugünkü toplantıya Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov’un videokonferansı yoluyla bağlanarak gelişmeler hakkında bilgi vereceğini söyleyen Borrell, kendisiyle AB’nin nasıl bir destek sağlayabileceğini ele alacaklarını aktardı.

“Rusya savaş suçu işliyor”

Rusya’nın Ukrayna’da “muazzam boyutta” savaş suçu işlediğini aktaran Borrell, “Rusya çok fazla savaş suçu işliyor, bunu söylemek zorundayız. Mariupol’da olanlar muazzam boyutta savaş suçudur. Gelişi güzel bombalamak, herkesi ama herkesi ayrım gözetmeksizin öldürmek, bu korkunç bir durum, en sert şekilde kınanmalı, bir şehir bütünüyle yok ediliyor, insanlar ölüyor” sözlerini kaydetti.

Rusya’nın Ukrayna’da hipersonik füzeler kullanması konusunda, “Artık Rusya tüm askeri yetkinliklerini kullanıyor” diyen Josep Borrell, “Sorun şu ki, sivillere yönelik askeri yetkinlik kullanmak savaş değildir, bu savaş hukukunu yok sayarak bir ülkenin yıkımıdır. Savaşın da bir hukuku vardır… Yaptıkları şey savaş değil… Putin, medeni dünyanın en sert ve en şiddetli kınamasını hak ediyor” diye konuştu.

Enerji yaptırımları ele alınacak

AB’nin Ukrayna’ya destek için “tüm kaynaklarını” kullanacağını vurgulayan Borrell, Rusya’ya ne tür ilave yaptırımlar uygulanacağını da görüşeceklerini açıkladı. Özellikle enerji alanında ne tür yaptırımlar uygulanabileceğini ele alacaklarını aktaran Borrell, bakanların petrol alımına yaptırım uygulanması konusunu değerlendireceklerini söyledi.

Baerbock: Hastaneler bilinçli olarak hedef alınıyor

Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock da toplantı öncesinde yaptığı açıklamada Rusya’ya ağır suçlamalar yöneltti. Rusya’nın Ukrayna’da artan oranda sivil altyapıyı hedef aldığına işaret eden Baerbock, “Bilinçli olarak hastanelerin, sivillerin, insanların, ailelerin içinde olduğunu bile bile tiyatroların bombalanması hakkında mahkemeler karar vermek zorunda olacak ama benim için yapılan, kesin ve açık bir şekilde savaş suçudur” dedi.

“Bağı keseceğiz”

Putin liderliğinin uluslararası toplum tarafından izole edilmesi gerektiğini aktaran Baerbock, bu nedenle AB olarak yeni yaptırımlar kararlaştıracaklarını söyledi. Almanya’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını büyük bir hızla sona erdirmeye çalıştığını, hükümet olarak dünya genelinde petrol ve doğalgaz alımı için görüşmeler yürüttüklerini anlatan Baerbock, “Rus hükümeti, Rus devlet başkanını izole etmek amacıyla, Rusya ile tüm bağları keseceğimizi açıkça ortaya koyuyoruz” dedi.

Askeri destek artırılıyor

AB ülkelerinin, Ukrayna’ya askeri yardımı 1 milyar euroya çıkaracağını açıklayan Alman bakan, “Bunu Ukrayna’nın yanında olduğumuzu, Ukrayna’da sivillerin korunmasından yana olduğumuzu açıkça göstermek için yapacağız” diye konuştu.

Baerbock, Almanya’nın sağladığı askeri, silah desteği ile ilgili soruları da yanıtladı. Rusya’nın Ukrayna’daki kimi saldırılarını, silah tedariği ile gerekçelendirdiğini anımsatan Baerbock, Almanya’nın Ukrayna’yı desteklediğini söylemekle birlikte, “bir savaşın ortasındayız, güvenlik gerekçesiyle hangi silahların nerede nasıl verildiğini kamuoyunda açıklamak konusunda son derece dikkatli olunmalı” dedi.

Yaptırımları delenlere yaptırım

Alman Bakan, Rusya’nın yaptırımları delmesini engellemek ve diğer bazı ülkelerin bu yaptırımların baypas edilmesi için sahip oldukları “oyun alanlarını” kapatmak için “tüm boşlukları kapatacaklarını” da sözlerine ekledi. Annalena Baerbock, Putin’e mali kaynak akışı sağlayacak, bu savaştan fayda sağlacak herkese, aile fertleri dahil, yaptırım uygulanmasını öngördüklerini vurguladı.

Batılı ülkelere “Ukraynalıları kabul edin” çağrısı

AB’nin, Rusya’nın “insanlık dışı, zorba savaşına, insanca karşılık verdiklerini” vurgulayan Baerbock insani yardımları da artıracaklarını anlattı. 3 milyonu aşkın Ukraynalının ülkelerinden kaçtığını, savaşın şiddetlenmesinden dolayı daha milyonlarca kişinin ülke dışına çıkmaya çalışacağını kaydeden Baerbock, acilen hava köprüsü kurulması gerektiğini söyleyerek, transatlantik partnerleri dahil tüm Avrupa ülkelerine Ukraynalılara ev sahipliği yapma çağrısı yaptı.

Türkiye yaptırımları delerse ne olacak?

Bu arada AB dışişleri bakanlarının toplantısı öncesinde dikkat çekici bir açıklama da Litvanya Dışişleri Bakanı Gabrielius Landsbergis’den geldi. Bir gazetecinin, “Yaptırımların Türkiye veya Sırbistan üzerinden delinmeyeceğinden nasıl emin olacaksınız?” sorusunu Landsbergis şu ifadelerle yanıtladı:

“Çok açık bir mesaj verilmeli. Rusya’ya, yaptırımların delinmesi için yardım edecek her ülkeye, üçüncü ülkeye, çok açık bir mesaj verilmeli. Bu mesaj da şu olmalı: Yaptırımların delinmesine yardım eden her ülkeye aynı yaptırımlar uygulanabilir. Bu konuda çok ciddi olmalıyız, burada söz konusu olan güvenilirliğimiz. İkinci olarak da yeni bir yaptırımlar evresine girdiğimizi düşünüyorum. Bugüne kadar bu kapsamda hiç yaptırım uygulanmadı. Bu nedenle salt bu konuyla ilgilenecek, yaptırımların uygulanmasını, tüm süreçleri takip edecek izleyecek bir kurumumuz olmalı.

Paylaşın