ABD’den Çin’e ‘Rusya’ Uyarısı

Çin’in mali yaptırımların kıskacındaki Rusya’ya yardım etmesinin önüne geçmek isteyen Washington yönetimi, Pekin’i yaptırımlar nedeniyle ortaya çıkan fırsatlardan yararlanmaması, Moskova’nın ihracat kontrollerinden kaçmasına destek olmaması ve yasaklı finansal işlemleri yürütmesine yardımcı olmaması konusunda uyardı.

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, G7 ülkelerinin Rusya’nın, Çin veya başka herhangi bir ülkenin yardımıyla Ukrayna işgali nedeniyle uygulanan yaptırımlardan kaçmasını engellemek için ortak bir adım atacağını dile getirdi.

ABD Başkanı Joe Biden’ın katılacağı NATO toplantısına eşlik etmek üzere Brüksel’e gidişinde gazetecilere Ukrayna gündemini değerlendiren Sullivan, “Bu sadece Çin’e mahsus değil. Her önemli ekonomi ve bu ekonomilerden herhangi birinin uygulamaya koyduğumuz yaptırımları kasıtlı ve aktif bir şekilde baltalamak ya da zayıflatmak için alacağı kararlar için de geçerli olacak.” dedi.

Amerikan hükümetinin bu mesajı Çin’e ilettiğini belirten Sullivan, “Avrupa Birliği ve diğer Avrupa ülkelerinden de benzer adımlar bekliyoruz.” ifadesini kullandı.

Geçen hafta Biden’la Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in görüşmesinin ardından Pekin, ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarını kınayarak, “Kapsamlı ve ayrım gözetmeyen yaptırımların sadece insanlara acı çektireceği ve durumun daha fazla tırmandırılmaması” gerektiğini açıklamıştı.

ABD’nin ihracat kısıtlamaları, Rusya’nın ticari elektronik, bilgisayar ve uçak parçaları gibi kritik ürünlere erişimini engellemeyi amaçlıyor.

Washington, Çin’in ticaret kısıtlamalarını ihlal ederek Rusya’nın bu ürünlere erişmesine yardımcı olabileceğinden endişe duyuyor. Sullivan, ABD hükümetinin bunun olmamasını sağlayacak araçlara sahip olduğunu da sözlerine ekledi.

ABD Ticaret Bakanı Gina Raimondo Reuters’e verdiği demeçte, ABD’nin yarı iletkenler gibi ürünlere getirilen ihracat kontrollerini ihlal eden tüm şirketleri cezalandıracağını söylemişti.

“Çin’in Rusya’ya Ukrayna’da askeri destek sağladığını görmedik”

Bu arada Jake Sullivan, Çin’in Ukrayna’daki savaş için Rusya’ya askeri destek sağladığını görmediklerini ya da ellerinde böyle bir delil olmadığını söyledi.

Sullivan, bir soru üzerine, “Çin’den, Rusya’ya Ukrayna’da kullanılmak üzere askeri ekipman sağlandığını görmedik ya da buna dair elimizde bir delil yok ancak bu durumu yakından takip ediyoruz.” diye konuştu.

Pekin’in Moskova’ya olası bir askeri destek vermesi durumunda bunun ne tür sonuçlar doğuracağı konusunda Çinli yetkililere net mesajlarını ilettiklerini de kaydetti.

Rusya’ya yeni yaptırımlar açıklanacak

Öte yandan Sullivan, 24 Mart’ta Brüksel’de yapılacak görüşmelerde Rusya’ya yönelik yeni yaptırımların açıklanacağını, bu kapsamda çok sayıda Rus yetkilinin yaptırım listesine ekleneceğini belirtti.

Ukrayna’ya ne gibi savunma desteklerinin verileceği konusunun da görüşmelerde ele alınacağını vurgulayan Sullivan, G7 zirvesinde ise küresel enerji ve gıda politikalarının kapsamlı şekilde değerlendirileceğini söyledi.

Paylaşın

CHP, Seçim Hazırlıklarını Masaya Yatırıyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında düzenlenen “Büyük Örgüt Buluşması”yla seçim hazırlıklarını masaya yatırıyor. Antalya’nın Belek ilçesindeki bir otelde bugün başlayan ve yarın da Kılıçdaroğlu’nun konuşması ile devam edecek buluşmaya Parti Meclisi üyeleri, il ve ilçe başkanları ile il kadın ve gençlik kolları başkanları katılıyor.

DW Türkçe’den Eray Görgülü’nün haberine göre; CHP yetkilileri, yaklaşık bin 300 parti üyesinin katılım gösterdiği buluşmanın CHP tarihinde ilk olduğuna dikkat çekiyor. Parti yetkilileri, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) Seçim Yasası teklifiyle ittifakların durumu tartışmaya açılırken, örgüt buluşmasının daha önemli hale geldiğini ve seçim hazırlığına yön vereceğini vurguluyor.

Kılıçdaroğlu, uyarılarda bulunacak

Antalya Büyükşehir Belediyesi Muhittin Böcek’in ev sahipliğini yapacağı iki günlük etkinlikte Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun tüm örgüte, “Seçime hazır olun ve vatandaşla sık sık bir araya gelerek dertlerini dinleyin, CHP’nin çözüm önerilerini anlatın” talimatı vermesi bekleniyor. Kılıçdaroğlu ayrıca seçim yasası değişiklik teklifinin ardından diğer partilerle yapılacak iş birliklerinin daha önemli olduğunu belirterek, parti üyelerinden yerel siyasette daha dikkatli olmalarını isteyecek.

Genel başkan yardımcıları sunum yapacak

Toplantılarda ayrıca genel başkan yardımcılarının da örgüte sunum yapması bekleniyor. Bu kapsamda Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın, seçim hazırlıklarının yanı sıra ittifak üyesi partilerin teşkilatlarıyla yapılacak iş birliklerinin kapsamına dair sunum yapacağı belirtiliyor. Genel Başkan Yardımcısı Onursal Adıgüzel de, sunumunda seçim güvenliğine yönelik yapılan hazırlıklara ve örgütün dikkat etmesi gereken noktalara değinecek.

Sosyal medya kullanımı masaya yatırılacak

Adıgüzel, yapacağı sunumda örgüt üyelerinin sosyal medya kullanımı ve parti politikalarının sosyal medya üzerinden aktarımına ilişkin bilgiler de verecek. Bunun yanı sıra, sunumda sandık görevlisi, mahalle sorumlusu, okul sorumlusu gibi atamalarda örgüt üyelerinin dikkat etmeleri gereken noktalar üzerinde de durulacak. Parti üyelerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e ilişkin de bilgi verilecek. Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek’in yapacağı sunumda 6 partinin hazırlamış olduğu ortak metinle ilgili detaylar anlatılırken, parti üyelerinin merak ettiği sorular da yanıtlanacak. Ayrıca hazırlanan kitapçık parti üyelerine dağıtılacak.

Sürpriz konuk Hacer Foggo

Antalya’daki buluşmanın bir de sürpriz katılımcısı olacak. Yoksulluk üzerine önemli araştırmalar yürüten Derin Yoksulluk Ağı’nın Kurucusu Hacer Foggo, Antalya’daki toplantılarda örgüte kapsamlı bir sunum yapacak. Sunumda, yoksul mahallelerdeki seçim çalışmalarının önemine ve yoksul vatandaşların oy verme eğilimlerine değinilecek.

Paylaşın

Demirtaş’tan Cumhurbaşkanı Adayı İçin Yeni ‘Kriter’

Kasım 2016’dan bu yana Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’nde tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Gazete Duvar’da yayımlanan ‘Aşkı bilmeyene oy yok’ başlıklı yazısında cumhurbaşkanı adayı olacak kişilerle ilgili yeni bir ‘kriter’ belirledi. 

“En ciddi siyasi analizlerimden birini yazıyorum, yazının başlığı hafif gelmesin sakın. Başlık, okunduğu kadar hafif değil; aşk hiç değil” diyen Demirtaş, şunları kaydetti:

“(…)  ‘Nasıl bir cumhurbaşkanı adayı’ sorusu bu sıralar çok revaçta. Bana da soruyorlar, çaktırmadan kendimi tarif ediyorum. Herkes öyle yapmıyor mu? Dürüst, bilgili, cesur, deneyimli, hırstan ve kibirden azade, demokratik değerleri içselleştirmiş, gelmişi geçmişi temiz vs. Tamam, bu türden genel geçer kriterlere eyvallah diyelim.

“Aşk’ı biliyor mu? Hiç aşık olmuş mu?”

Ama bir kriter var ki hepsinden önemli, hepsinden kıymetlidir: Aşk’ı biliyor mu? Hiç aşık olmuş mu? Bu sorunun kıymetini ancak aşıklar bilir ve ancak aşkın ne demek olduğunu çözebilmiş ölümlüler cevabın ne kadar önemli olduğunu idrak edebilir. (…)”

Ardından Ömer Faruk’un ‘Aşk ve ereksiyon aşkı’ kitabından alıntı yapan Demirtaş, yorumlarını şöyle sürdürdü:

“(…) Aşk bir yaşam biçimi, hayata bakış açısıdır. Ölüm korkusunu yenmenin, ötekini sevmenin, doğanın bir parçası olduğumuzu anlamanın mucizevi sırrıdır aşk. Aşkı bilmeyenden, kıymet vermeyenden korkun bence. Ayrıca aşık olmak, aşkı çözmek için işin felsefesini bilmeye gerek yok. Siz aşkı çözemeden aşk sizi çözer, merak etmeyin. Kasıntı, kuruntu, abartı tiplerden kurtulmak istiyorsanız seçim kriterlerinize ‘aşk’ı da ekleyin derim. En azından bu tür uyduruk, göstermelik ‘seçme’ zorunluluğunun ortadan kalkacağı özgür zamanlara kadar böyle davranın.

“Aşık olmayana, aşkı bilmeyene oy yok!”

Yani ez cümle, ‘parlamenter sistem’, ‘başkanlık sistemi’, ‘altılı veya üstülü masa’ falan tamam da hiç aşık oldun mu be kardeşim? Dünyaya, evrene, insana, topluma, doğaya, diğer canlılara, ötekine hiç başka bir gözle bakmayı başardın mı? Yoksa dinlerin, ideolojilerin ve devletin kafana tıkıştırdıklarıyla mı yetindin bugüne kadar?

Ben olsam her yerde yüksek sesle bağırırdım; Aşık olmayana, aşkı bilmeyene oy yok!”

Demirtaş’ın yazısının tamamını okumak için TIKLAYIN

Paylaşın

DİB: Yarının Türkiye’si Halkçı Seçeneği Yaratarak Kurulabilir

Demokrasi İçin Birlik (DİB), CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA Partisi’nin Meclis’te yaptığı görüşmelerin ardından üzerinde uzlaştığı “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni”ni ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

DİB söz konuş metni “Tek adam rejiminin ekonomik, toplumsal, kurumsal, ekolojik yıkımı karşısında medyayı ve her türlü devlet gücünü elinde tutan iktidarın provokasyonlarına rağmen partilerin bir araya gelmesi, bu mutabakat metnini oluşturulabilmesi, tek adam rejimine karşı mücadelede önemli bir adım” sözleriyle değerlendirdi.

Metnin bir seçim ittifakı kurmak, seçimi kazanarak iktidarı değiştirmek bakımından da önemli olduğunu vurgulayan DİB, “Ancak yeni bir Türkiye’nin inşası için başka bir yaklaşım gerekli. Demokrasinin asgari koşullarını yaşama geçiren bir rejim, bir kolektif halk iradesinin ortaya çıkmasına olanak sağlayabilir” dedi.

DİB, önsözünde “Yarının Türkiye’si”ni inşa etmek iddiasını taşıyan metnin şu sorulara verilecek yanıtlarla değerlendirilmesi gerektiğini savundu:

  • Ortaya konulduğu tarihsel-toplumsal konjonktürde, ülkenin birikmiş ve yakıcı sorunlarını nasıl bir bakış açısıyla, hangi önceliklerle ele alacak?
  • Önerdiği politikaların toplumun geniş/emekçi kesimlerinin ivedi ve temel ihtiyaçlarını ne denli karşılayabilecek?
  • Bu sorunlara adil, etkili ve kalıcı çözümler üretebilecek mi?

“Toplumsal muhalefet masanın dışında”

DİB’in açıklamasında şu ifadeler yer aldı:

“Altılı masa, siyasi liderler mutabakatına dayanıyor, yani arayış içinde, kendini bütün baskı koşullarına rağmen ifade eden toplumsal muhalefetle herhangi bir organik bağ kurma amaçlanmıyor. Gıda kuyruklarında bekleyenlerin, taksitle ayçiçeği yağı almaya uğraşanların, elektrik faturasını ödeyemeyenlerin, kışı soğukta geçirenlerin, yarınlarına endişeyle bakanların, eşitlik isteyenlerin derdine masada deva yok.

“Ülkenin ekonomik durumunun altılı masanın iddia ettiği gibi parlamenter sisteme dönüş, yolsuzlukların önlenmesi, beşli çeteye ağzının payının verilmesiyle iyileşmeyeceğini, tam tersine sermayenin dizginlenmesini, gelir ve bölüşüm adaletini, demokratik planlı bir ekonomiyi, kamulaştırmayı önceleyen bir sistemsel değişikliğin zorunlu olduğunu toplumun büyük çoğunluğu derinden hissediyor. Ancak bu dönüşüm talebini temsil edecek bir siyasi özne henüz ortada yok.

“Ezilen ve ayrımcılığa uğrayan kesimler dışarıda”

Demokrasi İçin Birlik, Türkiye’nin içinde bulunduğu koşulları sıralayarak ortaya konulan toplumsal mutabakat önerisinin, toplumun ezilen ve ayrımcılığa uğrayan kesimlerini dışarıda bıraktığını birkaç örnekle aktardı:

  • Kadınlara ve LGBTİ+ bireylere yönelik şiddetin önlenmesinde hayati önem taşıyan İstanbul Sözleşmesi’nin metinde adı geçmiyor.
  • İktidarın din ve inançlar arasında eşitsizlik, ayrımcılık ve dini istismar aygıtı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, siyasetteki merkezi yeri, bütçesi, yalnızca Sünni kesime hizmet etmesiyle bütün ülke için temel bir sorunken, bu konuya değinilmemiş. Yalnızca din ve inanç özgürlüğünün garantisi olarak metinde geçiştirilen laiklik ise, temel hak ve özgürlüklerin, çoğulcu demokrasinin ve eşit yurttaşlığın da güvencesi.
  • Kürt sorununda adil ve barışçı çözümü sağlayacak eşit yurttaşlık, anadilinde yaşam, yerel demokrasi gibi evrensel haklar metinde yer almıyor.
  • AİHM tarafından da eleştirilen zorunlu din dersi konusuna değinilmiyor.
  • Sosyal hakların hak temelli bir yükümlülük olarak güçlendirileceği gibi yuvarlak, hiçbir taahhüt içermeyen söylemlere yer verilmiş.
  • Emekçilerin sorunlarına, sendikalaşma, toplu sözleşme, grev haklarına hiç değinilmiyor.
  • Emperyalist güçlerin oyuncağı olmayan, onurlu, bağımsız bir dış politika belgede yer almıyor.

“Bilinen parlamenter sisteme dönüş reformları”

Metinde altı çizilmesi gereken önemli noktalar ise şöyle sıralandı:

  • Normal işleyen bir parlamenter sisteme dönüş
  • Erkler ayrılığının temsili demokrasi koşullarına uygun bir biçimde yeniden inşa edilmesi
  • Aslında tümüyle kaldırılması gereken seçim barajının yüzde 3’e indirilmesi
  • Siyasetin finansmanına saydamlık getirilmesi
  • Torba kanun uygulanmasına son verilmesi
  • Yasama sorumsuzluğu ve dokunulmazlığına ilişkin reformlar
  • Seçilmiş belediye başkanlarının görevden alınarak yerlerine kayyum atanmasının önlenmesi
  • YÖK’ün kaldırılması
  • HSK’nın yargıçlar ve savcılar için iki ayrı kuruldan oluşması
  • Adalet Bakanı ve müsteşarının Yargıçlar Kurulu’na üye olmaması
  • AYM’nin ve AİHM’in kararlarının uygulanması
  • Siyasal Partiler Yasası’nı ve Meclis İç Tüzüğü’nü demokratikleştiren, bütçe hakkını Meclis’e iade eden, yüksek mahkemelerin rolünü yeniden güçlendiren maddeler
  • Basın, ifade ve örgütlenme özgürlüklerine ilişkin taahhütler

Açıklama şöyle devam etti:

“Ancak Terörle Mücadele Yasası başta olmak üzere Ceza Yasası yeniden düzenlenmeden, güvenlik güçlerine cezasızlık politikaları ortadan kaldırılmadan adil ve bağımsız yargıdan söz edilebilir mi?

“Zaten anayasa güvencesi altındaki uluslararası sözleşmelere uyumun altı çiziliyor. Öte yandan Türkiye’nin çekince koyduğu Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri ve Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı gibi uluslararası sözleşmelere ilişkin bir taahhütte bulunulmuyor.

“Batılı anayasalarda özel meclis komisyonlarının denetimindeki ticari sır ve devlet sırrı konusunun gündeme getirilmesi önemli. Ancak halka karşı suç işleyen, devlet içinde yuvalanmış, devlet tarafında korunan, mafyayla işbirliği halindeki çeteler dağıtılıp, devletin kendisi saydam ve denetlenebilir hale gelmedikçe, ‘Narko devlet’ unvanını almaya ramak kalan devlet mekanizmasıyla demokrasi sözcüğü yan yana konulabilir mi?

“Halkın katılımı ve denetimi belgede yer almıyor”

“Mutabakat metni, ittifakı, bir liderler anlaşmasına döndürdüğü gibi halkın katılımını da seçimlerle sınırlıyor.

“Merkezin yerel üzerindeki baskı ve kontrolünün olağanüstü boyutlarda olduğu, aşırı merkeziyetçi kamu yönetim modeli geçerliyken, yerel demokrasinin koşulu olan mali ve idari özerklik ise, mali ve idari yetkilerin artırılmasıyla geçiştirilmiş ki, bu da katılımcılık açısından büyük bir sorun teşkil ediyor.

“Yeni ambalaj içinde eski model”

“Sorulması gereken soru şu: Bir dönemin sona erdiği yeni bir dönemin başlayacağı, yeninin inşa edilme fırsatının doğduğu bir sırada, halka tek sunulacak seçenek yeni bir ambalaj içindeki eski model mi olmalı? Gerçek bir demokrasinin, yeni bir sistemin, yeni bir toplumun inşasını öngören başka seçenekler hayal edemez miyiz?

“Halka sunulacak yeni bir seçenek, toplumun içinden doğan, ezilenleri örgütleyecek eşitlikçi ve özgürlükçü yeni bir hareket olmalı. Bu yatay örgütlenme, halkla birlikte kendi demokrasi modelini hazırlamalı.

“Altı siyasal partinin hazırladığı ortak metin, bir seçim ittifakı kurmak, seçimi kazanarak iktidarı değiştirmek bakımından önemli. Ama yeni bir Türkiye’nin inşası için başka bir yaklaşım gerekli. Demokrasinin asgari koşullarını yaşama geçiren bir rejim, bir kolektif halk iradesinin ortaya çıkmasına olanak sağlayabilir.”

“Çözüm halkçı seçenek”

DİB açıklamasının son kısmında “Demokrasinin korunması ve faşizmin engellenmesi, güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüşle kendiliğinden olmuyor. Demokrasinin var olabilmesi için halka adil ve onurlu bir yaşamı, güvenceli bir geleceği, etkin ve örgütlü kişiler olarak toplumsal yaşama katılma imkân ve kapasitesini kazandırılabilmesi gerekiyor. Bu da ancak halkın katılımına dayalı bir halkçı seçeneğin, ayçiçeği yağı kuyruğundakilere, otobüse bile zor binenlere umut ve güven verecek bir seçeneğin yaratılmasıyla mümkün” dedi ve halkın iradesinin damga vuracağı bir hareketin şu hedeflerle mümkün olduğunu söyledi:

  • İktidarın işlediği suçlardan adil yargılamayla hesap sorulması
  • OHAL/KHK’larının tüm sonuçlarıyla iptal edilmesi
  • İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönülmesi
  • Zeytinlik ve SİT alanlarındaki maden ruhsatlarının iptal edilmesi
  • Nükleer enerjiden vazgeçilmesi
  • Hasta tutsaklar başta olmak üzere adaletsiz yargılamalar sonucu içerde tutulan binlerce siyasi tutuklunun derhal serbest bırakılması
  • Kürt sorununda adil ve demokratik çözümü, emek haklarını, mülteci ve göçmenlerin insani ihtiyaçlarına çözüm üretilmesi
  • Laik, anadilinde nitelikli parasız eğitim
  • Engelsiz bir yaşam
  • İnsanların piyasanın eline terk edilmediği insani bir sağlık sisteminin hedeflenmesi
  • Temel ihtiyaçları üreten stratejik sektörlerin acilen kamulaştırılması
  • Kurumlar vergisi düzenlemeleriyle ve rant vergisiyle vergi ve gelir adaletinin sağlanması.

(Kaynak: Bianet)

Paylaşın

Seçim Kanunu Teklifi TBMM Anayasa Komisyonu’nda Kabul Edildi

Seçim barajının yüzde 10’dan 7’ye indirilmesini de içeren “Milletvekili Seçimi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”, TBMM Anayasa Komisyonu’nda 17 saat süren mesainin ardından kabul edildi. 

AK Parti ve MHP’li üyelerin oyları ile kabul edilen teklifle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne paralel olarak Seçim Kanunu’ndaki “Başbakan” ibareleri kanundan çıkartılıyor. Teklif ayrıca cumhurbaşkanının seçim yasaklarından “muaf tutulması” ve ittifak içindeki partilerin milletvekili dağılımı hesaplanmasındaki değişiklikler gibi düzenlemeleri de içeriyor.

Komisyon’daki kabul kararının ardından TBMM Genel Kurulu’na gönderilecek olan teklifte yer alan değişiklik ve düzenlemeler şöyle:

Baraj, ittifak, seçime katılma

  • Seçimlerde yüzde 10 olarak uygulanan ülke seçim barajı yüzde 7’ye indirilecek.
  • İttifakın aldığı oy toplamı ülke barajını geçtiği takdirde, seçim çevrelerinde milletvekili hesabı ve dağılımı, ittifak içinde yer alan her bir partinin o seçim çevresinde almış olduğu oy sayısı dikkate alınarak yapılacak.
  • İttifakı oluşturan siyasi partilerin her birinin çıkaracağı milletvekili sayısı, her seçim bölgesinde ittifak içinde elde ettiği oy sayısı esas alınarak genel D’Hondt uygulamasıyla belirlenecek.
  • Seçime katılma yeterliliği elde eden parti, Siyasi Partiler Kanunu’nda öngörülen ve parti tüzüğünde belirtilen süreler içerisinde ilçe, il ve büyük kongrelerini üst üste iki defa ihmal etmemiş olma koşuluyla seçime katılma hakkını muhafaza edecek. Salt TBMM’de grup kurmuş olmak, seçime katılabilmenin yeter şartından biri olamayacak.

Seçim kurulunun belirlenmesi

  • İl seçim kurulu, bir başkan, iki asıl üye ile iki yedek üyeden oluşacak.
  • İl seçim kurulu başkanı ve asıl üyeleri ile yedek üyeleri, iki yılda bir ocak ayının son haftasında, il merkezinde görev yapan, kınama veya daha ağır disiplin cezası almamış, en az birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini kaybetmemiş hakimler arasından, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca ad çekme suretiyle tespit edilecek.
  • Ad çekmede ilk çıkan hakim başkan, sonraki iki hakim asıl ve son çıkan iki hakim yedek üye olarak belirlenecek. Ad çekmeye katılacak hakim sayısının beşten az olması durumunda, bu hakimler arasında ad çekme işlemi yapıldıktan sonra eksik kalan asıl ve yedek üyeler, en kıdemli hakimden başlayarak belirlenecek.
  • Ad çekmeye katılacak hakimin bulunmaması durumunda ise başkan ve asıl üyeler ile yedek üyeler en kıdemli hakimden başlayarak belirlenecek. Bu suretle kurulan il seçim kurulu iki yıl süre ile görev yapacak.
  • Kıdemin belirlenmesinde kınama veya daha ağır disiplin cezası almış olanlar diğerlerinden daha az kıdemli sayılacak.
  • İl seçim kurulu başkanlığının boşalması halinde asıl ve yedek üyelerden en kıdemli hakim il seçim kuruluna başkanlık edecek.
  • İlçelerde, ilçede görev yapan kınama veya daha ağır disiplin cezası almamış en az birinci sınıfa ayrılmış ve birinci sınıfa ayrılma niteliklerini kaybetmemiş hakimler arasından, merkez ilçelerde ise aynı nitelikleri taşıyan hakimler arasından adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonunca ad çekme suretiyle belirlenen hakim, kurulun başkanı olacak.
  • Ad çekmeye katılacak hakimin bulunmaması durumunda ise en kıdemli hakim kurulun başkanı olacak.

Seçmenler ve sandık görevlileri

  • Sandık kuruluna üye bildirme hakkı olan bir parti; oluru olmadan başka bir parti üyesini sandık kurulu üyesi olarak gösteremeyecek.
  • Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun uyarınca yapılacak mahalli idareler genel seçimlerinde, yerleşim yeri adresine göre oluşturulan seçimin başlangıç tarihinden 3 ay önceki seçmen kütüğü üzerinden güncelleme yapılacak. Teklifin ilk halinde 1 yıl olarak öngörülen süre, önergeyle 3 aya indirildi.
  • Kütük düzenlemesi nedeniyle seçmen hiçbir şekilde oy kullanma hakkından yoksun bırakılmayacak. Adresi kapanmış olması sebebiyle adres kayıt sisteminde görünmeyenlerin, Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün adres kayıt sisteminde bulunan en son geçerli adres bilgileri esas alınacak.
  • Muhtarlık bölgesi askı listelerinin askı süresi içinde bir seçim çevresinden diğerine yapılan seçmen nakil istemleri hakkında, ilçe seçim kurulu başkanı tarafından itiraz üzerine veya nakil isteminin şüpheli bir girişim olduğu kanaatine varılması üzerine, resen yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde, nakil isteminin kabul edilmemesi halinde, seçmen kaydı dondurulamayacak ve bir önce kayıtlı olduğu adreste seçmen kaydı devam edecek.

Diğer düzenlemeler

  • Seçim sonucuna göre, ilk sırada yer alan muhtar adayı, seçilme yeterliliğine sahip olduğunu en geç 10 gün içinde belgelendirmesi halinde kendisine seçim kazandığına dair ilçe seçim kurulunca mazbata verilecek. Aksi halde ikinciye, daha sonra üçüncüye ve nihayet seçilme ehliyetine sahip aday bulunana kadar bu işlem yapılacak. İlçe seçim kurulunun bu hususta vermiş olduğu kararlara karşı iki gün içerisinde il seçim kuruluna itiraz edilebilecek. İl seçim kurulunun vermiş olduğu kararlar kesin olacak.
  • İl seçim kurulu başkan ve üyeleri ile ilçe seçim kurulu başkanları, teklifin kanunlaşarak yürürlüğe girmesinden itibaren 3 ay içinde, yapılan değişikliklere göre yeniden belirlenecek. Bu şekilde belirlenen başkan ve üyeler, önceki başkan ve üyelerin görev süresini tamamlayacak.
  • Teklifle, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine paralel olarak Seçim Kanunu’ndaki “Başbakan” ibareleri kanundan çıkartılacak.
Paylaşın

ABD: Rus Birlikleri, Ukrayna’da Savaş Suçu İşledi

ABD, Rus birliklerinin Ukrayna’da savaş suçu işlediğini savundu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken, açık kaynaklar ve istihbarat kaynaklarına dayanan dikkatli bir değerlendirme sonucu Washington’ın bu sonuca vardığını ifade etti.

Kuşatma altındaki Mariupol’a yapılan saldırılara dikkat çeken Blinken, sivillerin kasten hedef alınması ve yapılan zulüme ilişkin çok sayıda güvenilir raporun bulunduğunu açıkladı.

Blinken, ABD’nin savaş suçları raporlarını izlemeye ve topladığı bilgileri müttefiklerinin yanı sıra uluslararası kuruluşlarla paylaşmaya devam edeceğini belirtti. Hukuki soruşturmalar da dahil mevcut her aracı kullanmaya kararlı olduklarını ifade eden Bakan, suç iddiaları hakkında nihai kararı verme sorumluluğunun bir mahkemede olacağını da sözlerine ekledi.

Biden Rusya’ya ek yaptırım istiyor

ABD Başkanı Joe Biden da, geçen hafta yaptığı açıklamada, Ukrayna işgalinden dolayı Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’i bir savaş suçlusu olarak nitelendirmişti.

Biden, bu hafta Varşova ve Brüksel’e dört günlük bir ziyaret gerçekleştirerek, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinden bu yana Avrupa’nın karşı karşıya olduğu en büyük krize ilişkin Avrupalı liderlerle istişarelerde bulunacak.

Brüksel’e gitmeden önce Beyaz Saray’da gazetecilerin “Rusya’nın kimyasal silah kullanma ihtimaline” ilişkin sorusuna cevaben, “Bunun gerçek bir tehdit olduğunu düşünüyorum” yanıtını verdi. ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, başkanın müttefiklerle Ukrayna’ya askeri yardımı ve Rusya’ya yeni yaptırımlar konusunu ele alacağını söyledi.

“NATO, Doğu Avrupa’da dört ülkede yeni muharebe grubu konuşlandıracak”

Öte yandan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, NATO üyesi ülkelerin liderlerinin, Doğu Avrupa’ya dört yeni muharebe grubunun konuşlandırılması konusunda anlaşacaklarını söyledi. Bu ülkeler Slovakya, Macaristan, Bulgaristan ve Romanya.

NATO genel sekreteri, bunun askeri ittifakın bölgedeki varlığında uzun vadeli büyük bir artış anlamına geldiğini ve mevcut muharebe gruplarının sayısını ikiye katlayacağını söyledi.

ABD Başkanı Joe Biden, Rusya’nın işgaline verilecek yanıtı görüşmek üzere NATO müttefikleriyle bir toplantıya katılacağı Brüksel’e gitmek üzere Washington’dan ayrıldı.

Paylaşın

Babacan: Milletin Vergilerini Bir Avuç İnsana Yatırdılar

Kur korumalı mevduat sistemini ‘devleti batırma kampanyası’ sözleriyle tanımlayan DEVA Lideri Babacan, “Milletin vergilerini bankada yüksek mevduatı olan bir avuç insana faiz olarak ödeyecekleri banka hesaplarına yatırdılar” dedi. 

Haber Merkezi / Babacan, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “Bu hafta, faiz miktarı netleşti. 21 Aralık’ta açılan kur korumalı mevduata 3 ayda %11,9 oranında faiz ve kur farkı ödediler. Vadeler değiştiği için faiz yıllık bileşik ile hesap edilir. Yıllık bileşik faiz tam %57! 22 Aralık’ta açılan hesaplar için 3 ayda %20,1 faiz ve kur farkı ödediler. Yıllık bileşik faiz tam %108! 23 Aralık’ta açılan hesaplar için yapılacak faiz ve kur ödemesi %27,3… 23 Aralık’ta 100 lira para yatıran bugün 27 lira 30 kuruş faiz alacak. Yıllık bileşiği %163! Bu, devleti batırma projesi değil de ne?” ifadelerini kullandı.

DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin genel merkezinde düzenlediği haftalık değerlendirme toplantısında konuştu. 27 Mart’ta ev sahipliğini yapacağı liderler zirvesinden önce toplantının gündemini birlikte belirlemek üzere diğer genel başkanlarla görüştüğünü söyleyen Babacan Adana’daki işkence görüntülerine ve kur korumalı mevduat sistemine tepki gösterdi. Babacan şu ifadeleri kullandı:

“Kolluk güçlerinin Furkan Vakfı gönüllülerine işkence uyguladığını gözlerimizle gördük. Anayasal hakkını kullanmak isteyen vatandaşın tepesine inen cop, hiçbir koşulda meşrulaştırılamaz. Polisin görevi milletin can güvenliğini sağlamaktır. Milletin canına kast etmek değil. Neymiş? ‘Yasa dışı’ yürüyüş yapmışlar. Ülkede parkur yürüyüşlerinden başka ‘yasa içi’ yürüyüş mü kaldı? Ülkede yasa mı kaldı ki böyle söylüyorsunuz?

Kendilerini yöneten siyasetçilerden cesaret almayan hiçbir polis memuru böylesine pervasızca işkence uygulayamaz. Kolluk kuvvetlerine ‘Bacaklarını kırın’, ‘Siz yıkın, mahkeme kararı arkadan gelsin’ diyen bir bakanın emrindeki kolluk kuvvetlerinin hukuk içinde hareket etmesi beklenebilir mi? Cumhurbaşkanı gereken tepkiyi ve talimatı vermiyorsa polis şiddetinin önüne geçebilir misiniz?

“Bahçeli, 12 Eylül’deki eziyetten ders çıkarmadığını gösterdi”

Polis şiddetinin münferit bir tavır değil, zihniyet meselesi olduğunu Sayın Bahçeli ispatladı.İşkencecileri alınlarından öperek kendisine yakışanı yaptı. Adı bunca kirli işle anılan ve işkence olayında dahi kendi vatandaşını suçlayan ilgili bakanın arkasında durdu. Sayın Bahçeli, 12 Eylül döneminde, kendi geleneğinin gördüğü onca eziyetten hiçbir ders çıkarmadığını gözler önüne serdi. Bilen bilir. Milliyetçi hareketin bir ‘cefasını çekenler’ olmuştur, bir de ‘sefasını sürenler’.‘Sefa sürenlerin’ bunları anlaması mümkün değildir.

Sayın Bahçeli artık şiddetle, mafyayla, çetelerle, hukuksuzlukla aranıza bir mesafe koyun. Siz siyaset yapıyorsunuz. Beğenseniz de beğenmeseniz de hukuka bağlı olmak zorundasınız. İnsanın ar damarı bir kez çatlamaya görsün. İşkenceyi meşrulaştırana da mağdura kimliğini sorana da yazıklar olsun.”

Kur korumalı mevduat sistemini “devleti batırma kampanyası” sözleriyle tanımlayan Babacan şunları söyledi:

“Milletin vergilerini bankada yüksek mevduatı olan bir avuç insana faiz olarak ödeyecekleri banka hesaplarına yatırdılar. Bu hafta, faiz miktarı netleşti. 21 Aralık’ta açılan kur korumalı mevduata 3 ayda %11,9 oranında faiz ve kur farkı ödediler. Vadeler değiştiği için faiz yıllık bileşik ile hesap edilir. Yıllık bileşik faiz tam %57! 22 Aralık’ta açılan hesaplar için 3 ayda %20,1 faiz ve kur farkı ödediler. Yıllık bileşik faiz tam %108! 23 Aralık’ta açılan hesaplar için yapılacak faiz ve kur ödemesi %27,3… 23 Aralık’ta 100 lira para yatıran bugün 27 lira 30 kuruş faiz alacak. Yıllık bileşiği %163! Bu, devleti batırma projesi değil de ne?

“Hey gidi faiz düşmanı Erdoğan…”

Hey gidi faiz düşmanı Erdoğan hey! Nereden nereye! Siz faizlerin yüzde 8-9 olduğu dönemlerde, zamanın tertemiz bürokratlarını vatana ihanetle suçluyordunuz. Hesap ortada. Siz son üç gündür bu ülkenin hazinesinin katkısıyla %57, %108, %185 yıllık bileşik faiz ödediniz.

Bu hesaplar yabancı uyruklu insanların da kullanımına açıldı. Bütün dünyaya ‘En güzel faiz burada’ dediler. Ortalıkta ‘Faizle mücadele edeceğim’ diye dolananların geldiği nokta, tüm dünyaya ‘fahiş faiz’ vermek oldu. Dillerinden düşürmedikleri ‘faiz lobisi’ vardı. Eğer varsa öyle bir lobi, bu hükûmet faiz lobisine bugüne kadar görmedikleri bir saadet yaşatıyor.

“Erdoğan, vergilerimizi tüm dünyaya peşkeş çekmeye karar verdi”

Sayın Erdoğan, tüm dünyaya vatandaşlarımızdan toplanan vergileri peşkeş çekmeye karar verdi. Emekçiler, o vergileri ödemek için haftada en az 45 saat çalışıyor. Ev kadınları alışverişte o KDV’yi, ÖTV’yi de ödeyecekleri için kendi mutfaklarından kısıyorlar. Küçük ve orta ölçekli işletmeler kendi yatırımlarından kesiyorlar. O vergiler siz sağa sola faiz dağıtın diye ödenmiyor. Artık yeter.

Gerçeği örtbas etmeyin. Devleti batırma kampanyasının Hazineye yükünün iddia ettiğiniz gibi yıllık 15 milyar olmayacağını çıkın açıklayın. Döviz kur bugünkü seviyede kalsa bile, bütçeye yılda en az 40 milyar liranın üzerinde bir yük getiriyor. Kurdaki her yüzde 10’luk artış; 60 milyar lira daha yük getirecek. Sayın Erdoğan; Hazine kimsenin babasının malı değil. Kendi hazinen değil, milletin hazinesi. 40 milyarı şöyle düşünün: Bu senenin bütçesinde gençlere, kadınlara, insan haklarına, afet yönetimine, sanayinin üretim ve yatırımlarına tüm destekleri alt alta yazın, tamamı 40 milyar etmiyor.

Bir avuç mevduat sahibine garanti verilsin diye bütün yükün dar gelirlinin sırtında olmasına razı olamayız. İş başına geldiğimiz ilk gün bu devleti batırma kampanyasını bitireceğiz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Hazine’sini içine düşürüldüğü bu bataklıktan kurtaracağız. Dünyaya güven vererek, yatırımları çeken bir Türkiyeye hep beraber kavuşacağız. Bu milletin her bir ferdinin zenginleşmesini sağlayacağız.”

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 84 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 17 bin 161 yeni vaka tespit edilirken, 84 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85,30 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,05 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 301 bin 014 test yapılırken, 17 bin 161 yeni vaka tespit edildi. 84 kişi hayatını kaybederken, 20 bin 309 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,30 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,06 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaşların sayısı toplamda 146 milyon 618 bin 996’a yükseldi.

18 yaş üstünde en az iki doz aşı yaptıranların oranının en yüksek olduğu 10 il Osmaniye, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Zonguldak ve Manisa oldu. En az iki doz aşı uygulananların oranının en düşük olduğu iller ise Şanlıurfa, Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ olarak sıralandı.

Bakanlığın açıkladığı 22 Mart Salı gününe ait verilere göre, 17 bin 426 vaka tespit edilirken 90 kişi hayatını kaybetmişti. Dün, 296 bin 866 test yapılmış ve 22 bin 184 kişi iyileşmişti.

Paylaşın

Avrupa Konseyi: Türkiye’deki ‘Kayyum Valiler’ Yerel Demokrasiye Aykırı

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’de bazı kentlerde valilerin aynı zamanda belediye başkanlarının görevini üstlenmesinin “Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’nın ruhuna aykırı olduğu” uyarısında bulundu.

Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Slovenyalı Vladimir Prebilic ve İsviçreli David Eray tarafından kaleme alınan Türkiye raporu ve buna bağlı karar tasarı ile tavsiye tasarısını genel kuruldaki tartışmanın ardından oylayarak kabul etti. Genel kuruldaki oylamada rapor için 105 “evet”, 24 “hayır” oyu çıktı.

Oylamada bazı Türk üyelerin, “terörle mücadele yasasında, terör tanımının geniş anlamda kullanılması ve bunun yerel demokrasiye zarar verdiği” yolundaki eleştirilere karşı çıkmak için verdiği değişiklik önergeleri reddedildi.

Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Şartı’na yönelik taahhütlerini mercek altına alan izleme raporu ve buna bağlı kararlarda, Türkiye’de yönetimin terör suçlamasıyla görevinden alınan belediye başkanlarının yerine kayyum atamasını sürdürmesi eleştirilirken, bunun “adil seçim ilkesine aykırı olduğu” görüşü dile getirildi.

Raporda, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) seçimi kazanmalarına rağmen bazı belediye başkanlarına mazbatalarını vermemesi eleştirildi.

Türkiye’de devletin yerel yönetimlerin planlama kararlarına fazla müdahalede bulunduğu belirtilen rapor ve buna bağlı kararda, Türkiye’de merkezi yönetimin yerel yönetim temsilcilerini “terör suçlamasıyla” görevinden alarak seçilmemiş kişileri bunların yerine atamasının, “Türk vatandaşlarının demokratik seçimine ciddi şekilde zarar vererek, yerel demokrasinin düzgün işleyişini engellediği” görüşü dile getirildi.

Raporda, terörle mücadele yasasında yer alan terör suçlarının çok geniş anlamda tanımlanması eleştirildi.

Devletin yerel yönetimler üzerindeki kontrol yetkisinin çok fazla olduğu uyarısı yapılan tasarıda, yerel yönetimlerin planlama kararlarındaki aşırı devlet kontrolünün ve müdahaleciliğinin yerel yönetimlerin kendi görev ve sorumlulukları üzerindeki etkinliğini düşürdüğü eleştirisi yapıldı.

Yerel yönetimlerin tam ve etkili bir şekilde yetkilerinden yararlanma kapasitelerini merkezi yönetiminin sınırladığı kaydedilen kararda, merkezi yönetimin yerel yönetimlere danışmadan kararlar alabilmesi eleştirildi ve genel olarak Türkiye’de merkezi hükümet ve yerel yönetimler arasındaki iletişim ve hükümetler arası diyalogun yetersiz seviye olduğu uyarısı yapıldı.

“Yerel yönetimlerin yerel vergilerin belirlenmesinde sınırlı yetkileri var”

Yerel yönetimlerin yerel vergilerin belirlenmesinde de sınırlı yetkileri olduğu kaydedilen kararda, kaynakların yarısından fazlasının merkezi hükümetten geldiği için yerel yönetimlerin mali özerklikten yeteri kadar yararlanamadıkları eleştirisi getirildi.

Kabul edilen kararda, raportörlerin izleme komitesini düzenli olarak Türkiye’deki yerel demokrasiyle ilgili gelişmeler konusunda bilgilendirmesi istendi.

Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi, Türkiye’nin Avrupa Yerel Yönetimler Sözleşmesi’nin ihlal ettiği gerekçesiyle Ankara aleyhinde “izleme süreci” başlatmıştı. İlgili komite, Türkiye’ye yönelik bu süreçle ilgili ziyaretini geçen yıl aralık ayında gerçekleştirdi.

(Kaynak: Euronews)

Paylaşın

BM’den İklim Krizine Karşı Erken Uyarı Sistemi Girişimi

Birleşmiş Milletler (BM), iklim krizinin artan etkileri nedeniyle dünyanın tüm ülkelerinde hava muhalefetine ilişkin erken uyarı sistemlerinin hayata geçirilmesini amaçlıyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, doğal afetlere karşı geliştirilen beş yıllık erken uyarı sisteminin yeryüzünün tamamında hayata geçirilmesine yönelik projeyi duyurdu.

Cenevre merkezli Dünya Meteoroloji Örgütü’yle (WMO) birlikte yürütülecek projenin varlıklı ülkelerde halihazırda var olan sistemlerin gelişmekte olan ülkelerde de hayata geçirilmesinin amaçlandığını belirten Guterres, ağırlıklı olarak gelişmekte olan ülkelerde olmak üzere dünya nüfusunun üçte birinin, bu sistemlerden yararlanamadığına dikkat çekti.

Guterres, “Afrika’da durum daha da kötü, halkın yüzde 60’ı bu korumadan mahrum” diye konuştu. İklim krizinin giderek kötüleşen etkileri göz önünde bulundurulduğunda bunun kabul edilemez olduğunu belirten BM Genel Sekreteri, hava muhalefeti tahmin sisteminin herkes için geliştirilmesi gerektiğini ifade etti.

Erken uyarı sistemleri, karadaki ya da sudaki gerçek zamanlı atmosfer koşullarını gözlemleyerek şehirlerde, kırsal alanlarda, dağ ya da kıyı bölgelerinde yaklaşan hava muhalefetini tahmin etmeyi sağlıyor.

Bu sistemlerin kullanım alanının genişletilmesi, insanlara iklim değişikliğiyle artan olası ölümcül felaketlere hazırlıklı olmaları için daha fazla zaman kazandırması açısından giderek daha da elzem hale geliyor.

Günde ortalama 115 can kaybı

WMO’nun geçen yıl doğal afetlere ilişkin yayımladığı bir rapor, geçen yarım yüzyıl boyunca iklim ve su kaynaklı felaketlerin günde ortalama 115 kişinin hayatını kaybetmesine ve yine günlük ortalama 202 milyon dolar maddi zarara yol açtığını ortaya koydu.

BM, ortakları ve birçok hükümet, kürüsel ısınmayı 1,5 dereceyle sınırlandırma hedefine ulaşmak için çeşitli projeler hayata geçiriyor. BM Genel Başkanı, WMO ve BM meteoroloji ajansını gelecek Kasım ayında Mısır’da düzenlenmesi planlanan iklim konferansına kadar erken uyarı sistemlerine yönelik bir eylem planını geliştirmeleri için görevlendirdi.

WMO’nun mevcut tropikal kasırga, sel, tufan gibi afetlere karşı çoklu uyarı sisteminin geliştirilmesinin yanı sıra, kimi felaketler açısından en fazla risk altında olan insanları korumaya yönelik erken uyarı sistemleri üzerinde çalıştığı belirtiliyor.

Paylaşın