Açlık Ve Sefalet Afganistan Nüfusunun Yüzde 90’nını Etkiliyor

Afganistan genelinde yetersiz beslenme büyüyen bir sağlık sorunu olmaya devam ediyor. Son üç ayda yaklaşık 13 bin bebek ve çocuk, açlık ve yetersiz beslenmeye bağlı hastalıklardan hayatını kaybetti.

Afganistan’da başta zatürre ve yetersiz beslenme olmak üzere çeşitli hastalıklardan ölen çocuk sayısının artmasından endişe duyuluyor. Yetersiz beslenen çocuk sayısının artmasının en büyük nedeni ise açlık ve fakirlik.

Dünya Gıda Programı (WFP)’nın yayımladığı rakamlara göre, Afganitan’da Taliban hakimiyeti öncesi açlık sınırı ülke nüfusunun yüzde 81’ini oluştururken, bu rakam Taliban döneminde yüzde 98’e ulaştı. 2022 yılı sonuna kadar, akut yetersiz beslenme sebebiyle 5 yaş altındaki 3,2 milyon çocuğun hayati tehlikeyle karşı karşıya kalacağı tahmin ediliyor.

Başkent Kabil’deki Çocuk Sağlık Hastanesi çocuk doktorlarından Prof. Dr. Aref Hasanzai, ülkedeki açlık ve fakirliğin en çok çocukları etkilediğini söyledi:

Devlet tarafından açıklanan rakamlar ürkütücü. Genel nüfusun yüzde 90’ı açlık sınırının altında. Bu ise fakir aileleri ve özellikle beş yaş altındaki çocukları negatif etkiliyor. Taliban’ın Afganistan hakimiyetini ele geçirmesiyle bu sıkıntılar daha da arttı. Ekonomik sıkıntılar, fakirlik ve kuraklık, yetersiz beslenen çocukların sayısının artmasına neden olacak.

Yabancı ülkelerin sağlık alanındaki yardımlarını kesilmesini de eleştiren Prof. Dr. Aref Hasanzai, Türkiye ve Avrupa ülkelerinin tekrar yardımlarına devam etmeleri gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Hasanzai, “Afgan halkına yapılacak olan insani yardımlar devam etmeli ve siyasi meselelerle karıştırılmamalı” dedi.

Prof. Dr. Aref Hasanzai, sözlerine şunları ekledi: Ekonomimiz zayıf, 45 yıllık savaşı geride bıraktık. Peş peşe kuraklıkların yaşanması, fakirliğin her geçen gün daha da artması, 9 milyar dolar değerindeki Afganistan rezervlerinin yabancı ülkelerde dondurulması ve eskiden var olan yabancı ülkelerin yardımlarının kesilmesi, bütün bunlar yetersiz beslenen çocukların sayısının artmasına neden olacak.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’ne (Human Rights Watch-HRW) göre, Afganistan nüfusunun yaklaşık yüzde 95’i şu anda yetersiz besleniyor ve ülkedeki 3,5 milyon çocuğun beslenme desteğine ihtiyacı var.

Afganistan’da Aralık 2021’de 135 çocuğun zatürre ve yetersiz beslenmeden yaşamını yitirdiği ifade edilen açıklamada, ülkedeki ailelerin yarısından fazlasının gerektiğinde sağlık hizmeti alamadığı dikkati çekildi.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), 26 Ocak 2022’de yaptığı açıklamada, Afganistan’daki sağlık sisteminin çöküşün eşiğinde olduğu uyarısında bulunarak, acil önlemlerin alınması çağrısı yaptı. Dünya Gıda programı (WFP), son dört ay içerisinde, sağlıksız beslenen Afgan çocuklarının sayısının 3,3 milyona ulaştığını duyurmuştu.

(Independent Türkçe)

Paylaşın

Demir Çelik Fiyatları Tüm Sektörleri Zorluyor!

Son dönemde tüm dünyada yaşanan hammadde sıkıntısı Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor. Petrol ürünlerinden gıdaya, pamuktan demir çeliğe kadar çok sayıda ürün grubunda yaşanan yüksek fiyat artışları tüketicinin karşısına zam olarak çıkıyor.

Özellikle çelik ve demir gibi ürünlerde önemli tedarikçi ülkelerden olan Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş da büyük bir belirsizlik yarattı. Bu yüzden otomotiv, inşaat ve beyaz eşya gibi sektörlerin vazgeçilmezi olan demir-çelik ürünlerinde hem tedarik sorunu hem de fiyatlama problemi yaşanıyor.

DW Türkçe’den Emre Eser’e değerlendirmelerde bulunan Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, uzun süredir çelik fiyatlarında artış yaşandığını ve savaşın başlaması ile beraber bu artışın hızlandığını, son günlerde yüzde 50’lik yükseliş gerçekleştiğini söyledi. Aslan, geçtiğimiz dönemde Rusya-Ukrayna tarafında 830 dolar, Uzakdoğu’da 750 dolar olan çeliğin ton fiyatının 1000 doları gördüğünü belirtiyor. Ancak fiyatlar savaşla beraber aniden 1500 dolar çıktı. Bu Avrupa’da 1500 Euro oldu. Savaş başlamadan önceki son 3-4 aylık dönemde fiyatlar yaklaşık yüzde 30 artış göstermişti.

Milyarlarca dolarlık ihracat kapasitesi

Dünyadaki önemli çelik üreticileri arasında yer alan Türkiye, ithal ettiği hurdayı çelik üretiminde kullanıyor. Çelik İhracatçıları Birliği verilerine göre 2021’de sektörün ihracatı 22,4 milyar dolar oldu. Bu büyüklük Türkiye’nin toplam ihracatının yüzde 9,9’una denk gelirken sektör, otomotiv ve kimyanın ardından üçüncü büyük ihracatçı konumunda. Ayrıca çelik sektörü 22,3 milyar dolarlık ihracatla bu alanda lider olan otomotiv sektörü için de oldukça stratejik bir öneme sahip.

Çelikle beraber demir ve alüminyum gibi metallerin ihracat büyüklüğü ise 8,6 milyar dolar. Yani sadece demir ve çelik gibi ürünlerin ihracatından 2021’de Türkiye’ye gelen para 30 milyar doları aşıyor. Ancak ihracatın yapılabilmesi için Türkiye, önemli oranda hurda ithal ediyor. Buradaki üretim için yapılan ithalat oranı yüzde 80’in üzerinde.

Fiyatlarda düşüş zor

Rusya ve Ukrayna pazarında yaşanan sıkıntıların uzun dönemde Türkiye’nin çelik sektörü için olumlu olacağını belirten Aslan, “Özellikle Avrupalı üreticiler bu savaştan çok etkilendi. Zira Rusya ve Ukrayna’dan ürün alamadılar. Bu açığı Türkiye, Hindistan ve Çin zamanla kapatacaktır. Ancak bu dönemde yaşanan tedarik sorunları iz bırakıyor. Savaş bitse bile fiyatlarda hissedilebilir bir düşüş beklemiyoruz. Çünkü çelik ve demir üretiminde en önemli maliyet kalemlerinden bir de enerji. Ve enerji fiyatlarında yaşanan yükselişin kısa sürede çözülmesi mümkün görünmüyor. ABD ve Avrupa bazı alternatif çözümler arıyor. Bunlar da zaman alacaktır. Ayrıca uzun dönemde hammaddede son üç aydaki gibi benzer bir fiyat artışı da öngörmüyoruz” diye konuştu.

Son tüketici hissedecek

Aslan’ın altını çizdiği önemli noktalardan biri ise son tüketiciye olan etkiler. Üretilen yassı çeliğin boru imalatında, beyaz eşya sektöründe ve makine üretiminde kullanıldığını belirten Aslan, “Diğer tarafta da yassı olmayan yani uzun mamuller var. Bunlar da inşaat gibi sektörlerde kullanılıyor. Ve burada da fiyatlar ton başına 750 dolardan 950 dolara geldi. Hatta Avrupa’da 1150 Euro’ya çıktı. Bunlar otomotiv, makine, altyapı, inşaat ve çok sayıda sektör için yeni zamlar demek” şeklinde konuştu.

Bir konutta yüzde 10

İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) Başkanı Tahir Tellioğlu da hammadde girdi fiyatlarında yaşanan artıştan şikayetçi. İnşaatta çimento ve demirin en önemli iki unsur olduğunu anlatan Tellioğlu, metrekare büyüklüğü ne olursa olsun bir inşaatta toplam maliyetin yüzde 10’unu çimento, yüzde 10’unu ise demirin oluşturduğunu söyledi.

Yaklaşık bir yıl önce demirin ton fiyatının 6 bin lira olduğunu ancak şu anda demirin ton fiyatının 16 bin liraya geldiğini ve bu maliyetlerle kimsenin başa çıkamadığını belirten Tellioğlu, “Bizim en büyük girdi maliyetimizi arsalar oluşturuyor. Demir ve çimento toplam maliyetin içerisinde küçük gibi görünse de aslında önemli bir yük. Ve fiyatlar sürekli artıyor. Bu konuda yapılması gereken en önemli düzenleme en azından demirdeki KDV oranının yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmesi. Çünkü demirsiz inşaat olmaz” ifadelerini kullandı.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan inşaat maliyeti endeksine göre bu yılın Ocak ayında maliyetler 2021 yılı ocak ayına göre yüzde 79,91 oranında artış göstermişti.

Konut fiyatları önlem alınmazsa artacak

Gerekli adımların atılmaması durumunda Haziran ayına kadar konut fiyatlarında yüzde 30’luk bir artışın daha yaşanacağını belirten Tellioğlu, “Evet burada küresel bir krizden bahsediyoruz. Enerji maliyetlerinin geldiği nokta belli. Ancak bunun yanında stokçuluk ve başka unsurlar da var. Küresel piyasalardaki fiyat artışı yüzde 50 ise maalesef Bunu bize yansıması 2-3 kat fazla oluyor. Yani fiyat artışı yolda artıyor. Burada bazı üreticilerin fiyatlara ‘köpük’ koyduğunu biliyoruz. Tüm ürünlerde bunun önüne geçilmesi lazım. Eğer gerekli düzenlemeler yapılırsa, vergi indirimleri uygulanırsa ve üretici sektörlerle görüşüp fiyat indirimleri sağlanırsa fiyatlarda artış olmayacağı gibi yüzde 20 düşüşte sağlanabilir. Ancak bunlar olmazsa yaz aylarında bu maliyet artışının etkisi konut sektörüne de yansıyacaktır” dedi.

Üretim hızla düşüyor

Tellioğlu’a göre bu konudaki diğer bir tehlikede 5 yılda 1,5 milyondan 600 bin seviyelerine gerileyen yıllık konut üretiminin artan maliyetlerle daha da aşağı inmesi. Bu durumda arz sıkıntısının daha da büyüyeceğini aktaran Tellioğlu, piyasada maliyetleri azaltacak ve üretimi arttıracak tedbirlerin acil olarak uygulanmasını talep ediyor.

Maliyet artışları büyük projeleri ve üreticileri daha çok etkiliyor. Çelik İhracatçıları Birliği (ÇİB) Başkanı Adnan Aslan, “Kimse ocak ayında yaptığı anlaşmaya uyamıyor. 2-3 aylık stoklarla iş yapılıyor. Siz bir yıllık tedarik anlaşması yaptıysanız 3 ayda değişen fiyatlarla baş edemezsiniz” şeklinde konuştu.

Enflasyona da yansıyacak

Son günlerde yaşanan fiyat artışlarının yaz sonunda enflasyona yansımaya devam edeceğini belirten ÇİB Başkanı Adnan Aslan, durumu şöyle anlatıyor: “Benim Ukrayna’dan 980 dolara daha önceden verdiğim sipariş iptal oldu. Ben de iç pazara yöneldim aynı ürünü 1530 dolara almak zorunda kaldım. Ancak ürünü bugün teslim alamıyorum. Yani parasını verseniz bile ürünü bulamıyorsunuz. Ürün için haziran ve temmuz ayına anlaşma yapabiliyorsunuz. Bu ne demek? Ben yüksek fiyattan bu ürünü aldım ancak bana üç ay sonra gelecek. Ve ben ona göre üretim yapacağım. Daha sonra o günün fiyatıyla bu ürün diğer sektörlere satılacak. Yani otomotiv de ya da beyaz eşya da ürünler yüksek maliyetle üretilecek. Beyaz eşya da kullanın daha az olabilir ama çelik kullanımı yüksek olan ürünlerde bu daha fazla görülebilir. Yani özellikle yaz sonunda enflasyonda bunun etkisini daha fazla hissedeceğiz.”

Ev ve Mutfak Eşyaları Sanayicileri ve İhracatçılar Derneği (EVSİD) Başkanı Talha Özger de, “Hammadde fiyatları sürekli artıyor. Ve bu artış durdurulamıyor. Tencere ve tava gibi ürünlerde de yaz aylarında yüzde 60’a yakın zamlar görebiliriz” değerlendirmesinde bulundu.

Paylaşın

Ukrayna Neleri Başardı, Hangi Konularda Doğru Davrandı?

İşgalin başlamasından bir ay sonra, Ukrayna şimdiye kadar tüm zorluklara dayandı. Tank, asker ve uçak sayısı gibi neredeyse her açıdan Rusya’nın gerisinde olan Ukrayna kuvvetleri, gönüllü vatandaşların yardımıyla birçok yerde Rus ordusunu durdurdu.

Ukrayna, özellikle güneyde 2014 yılında Rusya’nın ilhak ettiği Kırım civarında toprak kaybetti. Ancak hızla başkent Kiev’i ve diğer büyük şehirleri ele geçirerek Ukrayna hükümetini istifaya zorlamak isteyen Moskova bu emeline ulaşamadı.

Her şey hala Ukrayna’nın aleyhine dönebilir. İlerleyen Rus kuvvetlerini durdurmak için batıdan aldıkları tanksavar veya uçaksavarların sayısı giderek azalıyor.

Ukrayna’nın doğusundaki düzenli birlikler, kuşatılma ve yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya. Ülke nüfusunun dörtte biri evlerinden kaçtı. Geride kalanlar, şehirlerinin acımasız Rus top ve roket ateşiyle harabeye dönmesini izlemek zorunda kalabilir.

Tüm bunlara rağmen, Ukrayna kuvvetleri bu savaşta bazı konularda Rus kuvvetlerinden daha iyi performans gösteriyor.

ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’un sözcüsü John Kirby, Ukraynalıları ülkelerinin bazı bölümlerini “çok akıllıca, çok çevik ve çok yaratıcı bir şekilde” savundukları için övdü. Peki Ukraynalıların başarısının sırrı ne?

1. Yüksek motivasyon

İki ordunun morali arasında dağlar kadar fark var. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna’yı “Rusya’nın yarattığı yapay bir ülke” olarak nitelemesinden dehşete düşen Ukraynalılar ülkelerinin egemen bir devlet olarak kalması için savaşıyor.

Ukrayna vatandaşları hükümetlerinin ve cumhurbaşkanlarının arkasında durdu. Daha önce askeri deneyimi olmayan Ukraynalılar, kasabalarını ve şehirlerini savunmak için silaha sarılmaktan çekinmedi.

Soğuk Savaş sırasında 35 yıl İngiliz subayı olarak Almanya’da kalan Tuğgeneral Tom Foulkes, “Ülkelerini böyle savunuyorlar. Cesaretleri hem şaşırtıcı hem de takdir uyandırıcı” dedi.

Sivillerin silaha sarılması, profesyonel askerlerin ön saflarda çarpışmak için serbest kalmasını sağladı.

Ukrayna’da savaşmaya gönderilen Rusya askerleri ise tam tersine, okuldan yeni mezun olmuş, şaşkın ve tatbikata gideceklerini sanırken kendilerini savaşta bulan mecburi askerlik hizmetini yapan gençlerden oluşuyor.

Çoğu, karşılaştıkları çatışmaların vahşetine hazırlıklı değil. Orduyu terk edenler, yiyecek sıkıntıları ve yağmacılık olduğuna dair haberler alınıyor.

2. Komuta ve kontrol

Başlangıçta sanıldığı gibi, Rusya Ukrayna’da iletişimi felce uğratacak bir siber saldırı düzenlemedi. Ukrayna bir şekilde zemin kaybettiği yerlerde bile cephelerde savaşı etkili bir şekilde koordine etmeyi başardı.

Hükümet Kiev’de kaldı ve halkın gözü önünde olmayı sürdürdü, başbakan yardımcısı bile haki tişörtle halka hitaben konuşma yaptı.

Rus ordusu ise tam tersine, farklı cephelerde fazla koordinasyon içinde değil ve birlik içinde bir liderliğe sahip olduğu izlenimi vermiyor.

Bunun Rus ordusunun moralini olumsuz etkileme olasılığı yüksek.

En az beş Rus generalinin ölümünde, birliklerini çıkmaza girmekten kurtarmak için çatışma hatlarına fazla yaklaşmalarının etkili olduğu söyleniyor.

Rusya’nın askeri doktrinine göre, daha alt düzeydeki subayların neredeyse hiç karar alma yetkisi yok, her zaman üstlerinin emrini beklemek zorundalar.

Londra’daki King’s College’dan Profesör Michael Clarke, Rusya ordusundaki astsubayların etraflarında bir sürü yolsuzluk ve beceriksizlik görüldüğünü ve komuta ettikleri askerler arasında hiç sevilmediklerini söylüyor.

3. Etkili taktikler

Ukrayna kuvvetleri sayıca Rusya kuvvetlerinden çok az, ancak araziyi ve silahlarını işgalci Ruslardan daha iyi kullandılar.

Ruslar, genellikle birbirine yakın araçlarla yavaş ilerleyen, ağır zırhlı birlikler halinde yoğunlaşırken, Ukraynalılar başarılı bir şekilde iyi planlanmış vur-kaç baskınları yaptı, gizlice yaklaşıp tanksavar füzesi atarak, Rusların karşılık vermesine fırsat vermeden ortadan kayboldu.

İşgal öncesinde ABD, İngiltere ve Kanada’dan Ukrayna’ya giden NATO eğitmenleri, burada uzun süre kalarak Javelin füzeleri, İsveç tasarımı NLAW tanksavar silahları ve Stinger uçaksavar füzesinin son modeli gibi gelişmiş silahları en iyi şekilde kullanmanın yollarını öğrettiler.

Profesör Clarke, “Ukraynalılar, Ruslardan daha akıllı davrandı” diyor ve ekliyor: “Çünkü farklı silahları bir arada kullanma yoluna gittiler, Ruslar bunu yapmadı.”

Bir arada kullanıldığında farklı silahlar, tek başına kullanılmasına göre daha etkili olabiliyor.

Sibylline adındaki danışmanlık şirketinde askeri strateji uzmanı olan Justin Crump, Ukraynalıların özellikle de tedarik konvoyları gibi Rus birliklerinin zayıf olduğu noktaları belirleyip oralara yüklenmekte başarılı olduklarını söylüyor.

Ölü ve yaralı sayılarıyla ilgili doğru bilgi edinmek güç olsa da, ABD Savunma Bakanlığı’nın ihtiyatlı tahminlerine göre bile, çatışmalarda ölen Rus askerlerinin sayısı 7 bini aşıyor. Bu da neredeyse Sovyetler Birliği’nin Afganistan’da 10 yıl süren savaşta kaybettiği asker sayısının yarısı. Oysa Ukrayna’nın işgali üzerinden daha sadece bir ay geçti.

İngiliz tuğgeneral Tom Foulkes, ön cephede ölen Rus generali sayısının yüksek olmasına başka bir açıklama getiriyor: “Bana öyle geliyor ki, özellikle Rus komuta yapısını hedef alan çok başarılı bir keskin nişancı operasyonu var.”

4. Bilgi savaşı

Bir de bilgi savaşı var ki, Kremlin’in haberlere erişimi büyük oranda elinde tuttuğu Rusya’da olmasa bile, Ukrayna dünyanın birçok yerinde bu savaşı kazanıyor.

Justin Crump, “Ukrayna, hem ülke içinde hem de uluslararası alanda enformasyon ortamını kendi lehine seferber etti” diyor.

Londra’daki King’s College’da Sovyet dönemi sonrası güvenlik konusunda ders veren öğretim üyesi Dr. Ruth Deyermond da bu görüşe katılıyor.

Deyermond, “Ukrayna hükümetinin savaşla ilgili anlatılanları kontrol etmekte çok başarılı olduğu açık” diyor.

Ancak bu, Avrupa’nın doğu sınırlarında bir aydır ölüm-kalım savaşı veren Ukrayna’yı kurtarmak için yeterli olmayabilir. Bütün sıkıntılarına rağmen Rusya ordusunun sayıca üstün olması, Ukrayna’nın çıkarına değil.

Batıdan gönderilen savunma silahları bir şekilde biterse, Ukrayna’nın daha uzun süre dayanma ihtimali az.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

ABD, Doha’da Taliban İle Yapacağı Görüşmeyi İptal Etti

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Afganistan’da kız öğrencilere yönelik ortaokul ve liseleri açacağını duyuran Taliban’ın bu kararı askıya alması üzerine, Doha’da yapılacak müzakereleri iptal etme kararı aldığını duyurdu.

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın bir sözcüsü, Reuters’a yaptığı açıklamda, Taliban’ın kararından geri adım atarak Afgan halkına ve uluslararası topluma verdiği taahhütlerden açıklanamaz biçimde caymasının “son derece üzücü olduğunu” ifade etti.

Yetkili, Doha’da ekonomik meseleler üzerine yapılması planlanan görüşmeler de dahil Talibanla bazı temaslarını kestiklerini kaydederek, “Bu kararı (Taliban’la) temaslarımız açısından potansiyel bir dönüm noktası olarak gördüğümüzü açık biçimde ifade ettik” dedi.

ABD’li yetkililerle Taliban yönetiminin Katar’ın başkentinde Cumartesi ve Pazar düzenlenecek bir konferans çerçevesinde masaya oturmasının planlandığı bildirilmişti. Reuters kaynaklarına göre, bazı toplantılara Dünya Bankası ve Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de katılması planlanıyordu.

Müzakerelerde Afgan merkez bankasının bağımsızlığı ve Afgan para biriminin banknotlarının basımı gibi meselelerin masaya yatırılması planlanıyordu. Kaynaklara göre, Dünya Bankası Yeniden Yapılandırma Güven Fonu’nda tutulan ve özellikle ülkenin eğitim sektörü için tahsis edilmiş milyonlarca doların aktarılmasının da gündeme alınması bekleniyordu.

Afganistan’da Taliban’ın yönetimi yeniden ele geçirmesinden bu yana para biriminin hızla değer kaybetmesi, enflasyonu tetikleyerek ekonomik krizi daha da derinleştirdi. Taliban’ın, ABD dahil yurt dışında bulunan milyarlarca dolarlık rezervlere de erişimi bulunmuyor.

“İptal kararı anlaşılabilir, ancak halk için trajik”

İnsan Hakları İzleme Örgütü Asya Direktörü John Sifton, ABD’nin Doha’daki görüşmeleri iptal etme kararını anlaşılabilir olarak nitelendirerek, Washington ve diğer donörlerin, eylemlerinin kabul edilemez olduğunu Taliban’a ifade etmeleri gerektiğini belirtti.

Sifton, diğer yandan Afgan ekonomisinin çöktüğüne, milyonlarca kişinin yetersiz beslendiğine ve her gün insanların açlıktan hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, bu önemli toplantının iptalinin “trajik” olduğunu savundu.

Birleşmiş Milletler verilerine göre, ülkede yaklaşık 23 milyon yetersiz beslenmeden muzdarip ve Afgan halkının yüzde 95’i yeterli gıdaya erişemiyor.

Paylaşın

Rusya: Ukrayna’nın Doğusundaki Savaşa Odaklanacağız

Rusya Genelkurmay Başkanlığı Ana Harekât Dairesi Başkanı Orgeneral Sergey Rudskoy, Rusya’nın savaş gücünü Ukrayna’nın doğusundaki Donbas bölgesinin “tam kurtuluşuna” odaklayacağını söyledi.

Yapılan basın toplantısında Rusya’nın “özel askeri harekat” için biri Ukrayna’nın tamamını kapsayan, diğeri Donbas’a odaklanan iki seçeneği değerlendirdiği belirtildi. Rus devletinin haber ajansları, Rusya’nın savaş hedeflerinde olası bir gerilemeye işaret ediyordu. Rusya kuvvetleri, Ukrayna’nın kuzeyinde ve Kiev çevresinde güçlü bir direnişle karşılaştı.

Sergey Rudskoy, Luhansk bölgesinin yüzde 93’ünün ve Donetsk bölgesinin yüzde 54’ünün Rus kontrolü altında olduğunu söyledi. Ayrıca Rusya’nın, Ukrayna’nın hava kuvvetlerinin ve donanmasının büyük kısmını yok ettiğini ve bunun çatışmanın ilk aşamasının başarılı bir şekilde sona erdiğini gösterdiğini belirtti.

Ancak Savunma Bakanlığı, kuşatılan Ukrayna şehirlerine yapılan saldırıları reddetmedi. Rusya’nın, Devlet Başkanı Zelenskiy’nin ısrarla istediği, Ukrayna üzerindeki hava sahasının kapatılması durumuna tepki göstereceğini ekledi.

Bakanlık ayrıca, hedeflerin ne olduğunu belirtmeden, Rusya’nın Putin tarafından belirlenen amaçlara ulaşılıncaya kadar işgale devam edeceğini söyledi.

Ukrayna: Rusya ile müzakerelerde 4 konuda anlaştığımız iddiaları doğru değil

Ukraya Dışişleri Bakanı Dmytro Kuleba, Rusya ile barış müzakerelerinin zor ilerlediğini söyledi, tartışıldığı öne sürülen 6 temel başlıktan 4’ünde anlaşmaya varıldığı iddialarının doğru olmadığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün NATO Liderler Zirvesi dönüşünde basına yaptığı açıklamada Ukrayna ve Rusya yetkililerinin 4 konu üzerinde anlaşmaya vardığını, müzakerelerde ilerleme kat ettiklerini ifade etmişti. Ancak Kuleba, bunun doğru olmadığını ifade etti.

Kuleba, Facebook üzerinden yaptığı paylaşımda “4 konu üzerinde Rusya ile herhangi bir anlaşmaya varamadık. Müzakere süreci zor ilerliyor. Ukrayna’nın pozisyonu çok güçlü ve taleplerimizden vazgeçmiyoruz. İlk etapta ateşkes ilan edilmesini istiyoruz, ardından güvenlik garantileri verilmesi ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün kabul edilmesini talep ediyoruz” açıklamasını yaptı.

Rusya: Ana meselelerde ilerleme yok

Rus müzakere heyeti üyesi Vladimir Medinski’ye göre, ana siyasi meselelerde çok az ilerleme kaydedildi. Medinski, esas meselelerde iki tarafın da “yerinde saydığını” söyledi. Fakat ikincil konularda anlaşmaya yaklaştıklarını belirtti. “Müzakereler Pazartesi’den Cuma’ya video konferanslarıyla tüm hafta boyunca devam etti ve yarın da devam edecek” dedi.

Paylaşın

Açlık Sınırı 5 Bin 738, Yoksulluk Sınırı 17 Bin 349 Liraya Yükseldi

Enflasyon, yoksulluk ve açlık sorunu büyütmeye devam ediyor. Temel gıda maddelerinin fiyatlarında yüzde 17’nin üzerinde artış yaşanan martta dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 5 bin 738 liraya kadar yükseldi. Yoksulluk sınırı da 17 bin liranın da üzerine çıktı.

Haber Merkezi / Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, dört kişilik bir ailenin, dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için tüketmesi gereken gıda miktarlarını esas alarak belirlediği açlık sınırı ile gıdanın yanı sıra diğer ihtiyaçlarını da yoksunluk hissine kapılmadan karşılayabilmesi için yapması gereken gıda dışındaki harcamaları dikkate alarak hesapladığı yoksulluk sınırı araştırmasının Mart 2022 sonuçlarını açıkladı.

Buna göre, açlık sınırı martta bir önceki aya göre 601 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 428 lira artarak 11 bin 611 liraya yükselirken yoksulluk sınırı da toplam bin 29 lira yükseldi.

Geçen yıl mart ayına göre ise açlık sınırı 2 bin 342 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 3 bin 432 lira lira arttı. Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da son bir yılda toplam 5 bin 774 liralık artışla 17 bin 349 lira oldu.

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR, rapora ilişkin yaptığı değerlendirmede ise şu ifadelere yer verdi;

Açlık sınırı, yaşanan bu artışla birlikte 2022 yılı için belirlenen 4 bin 253 liralık asgari ücretin bin 485 lira üzerine çıkarken, emekli aylıklarına ve çalışanların ücretlerine yılbaşında yapılan zamları da anlamsız kıldı. Çalışanların yüksek enflasyon karşısında üç ayda eridiği için çalışanların yıl sonu beklenmeden yeniden belirlenmesini talep ettiği asgari ücret dört kişilik bir ailenin ancak 22 günlük dengeli beslenmesine yetebilecek bir noktaya düştü.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 68 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 15 bin 303 yeni vaka tespit edilirken, 68 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85,32 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,07 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 288 bin 140 test yapılırken, 15 bin 303 yeni vaka tespit edildi. 68 kişi hayatını kaybederken, 18 bin 965 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,32 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,07 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaşların sayısı toplamda 146 milyon 733 bin 931’e yükseldi.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Manisa ve Zonguldak takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Bakanlığın 24 Mart verilerine göre, dün 298 bin 461 test yapılmıştı. Dün, 16 bin 894 vaka tespit edilirken, 77 kişi hayatını kaybetmiş ve 19 bin 553 kişi sağlığına kavuşmuştu.

Paylaşın

Ukrayna Daha Ne Kadar Direnebilir?

Savaş alanındaki gelişmeleri dışarıdan gözlemlemek oldukça zor olsa da Batılı yetkililer sahada potansiyel olarak önemli gelişmeler yaşandığına işaret ediyor. Ukrayna donanması, dün yaptığı açıklamada bir Rus çıkarma gemisini batırdığını duyurmuştu.

Euronews’ta yer alan habere göre; Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bir ayını geride bırakırken, ‘hızlı bir zafer’ elde edemeyen Rusya Devlet Başkanı Putin’in başlattığı savaşın artık potansiyel olarak daha tehlikeli bir aşamaya yaklaştığından endişe ediliyor.

Uluslararası güvenlik stratejisi uzmanlarına göre, Rusya’nın Ukrayna’ya sevk ettiği kara birliklerini nasıl ve nereye göndereceği, Ukrayna’ya Batı’dan yapılan silah sevkıyatına yönelik saldırı düzenleyip düzenlemeyeceği bilinmezliğini korurken, en önemlisi Putin’in savaşı tırmandırıp, genişletme konusunda ne tür bir yol izleyeceği ilk akla gelen soruların başında geliyor.

Ukrayna karşısında hızlı bir zafer elde edemeyen Putin, ülke ekonomisini sarsan yaptırımlar da dahil olmak üzere uluslararası baskılar karşısında şu anda pes etmiş gözükmüyor. Batı dünyası Rusya karşısında birleşmesine rağmen Putin’in Rus halkının çoğunluğunun desteğini hala aldığı tahmin ediliyor.

ABD ve NATO’dan son yıllarda eğitim alan ancak yeterli silah donanımın olmayan Ukrayna ordusu, Rusya karşısında savaşırken, Batı’dan gelen silah sevkıyatı ve moral desteği ile ülkesini savunan Kiev yönetiminin ve halkın psikolojik olarak kendine olan güveninin de arttığı gözlemleniyor.

Rus ordusu tahmin edildiği gibi güçlü değil mi?

Rus ordusunun Ukrayna’da yaşadığı sorunlar savaşın şu ana kadar ki en önemli şoku olarak görülüyor. Son 20 yıldır aralıksız süren modernleştirme çabalarına rağmen Putin’in birliklerinin hazırlıksız, yetersiz olması ve koordinasyonsuz bir performans sergilemesi, en azından artık karşı konabilecek bir güç olarak görülmesine yol açıyor. NATO kaynaklarına göre, Rusya şu ana kadar 7 bin ila 15 bin arasında kayıp verdi.

CIA’nin eski yöneticilerinden Robert Gates, bir toplantıda yaptığı konuşmada Putin’in Rus ordusunun performansından memnun olmaması gerektiğinin altını çizerek, “Rus askerlerinin neden Ukrayna’da olduklarını tam olarak bilmediklerini, bu birliklerin gerçekte çok iyi eğitilmediğini, komuta ve kontrol ile ilgili büyük sorunlar yaşandığını, Rus ordusunun inanılmaz derecede berbat taktikler uyguladığını görüyoruz.” diyerek görüşlerini özetledi.

Ukrayna daha ne kadar direnebilir?

Savaş alanındaki gelişmeleri dışarıdan gözlemlemek oldukça zor olsa da Batılı yetkililer sahada potansiyel olarak önemli gelişmeler yaşandığına işaret ediyor.

İngiltere’nin ABD’deki savunma ataşesi Mick Smeath, İngiliz istihbaratına göre Ukrayna birliklerin Kiev’e yakın iki kasabada kontrolü tekrar ele geçirdiğini belirterek, “Büyük ihtimalle Ukrayna birliklerinin karşı saldırıları, Rus birliklerinin yeniden organize olma ve Kiev’e yeniden saldırma planlarını büyük ölçüde sekteye uğrattı.” dedi.

Ukrayna donanması, dün yaptığı açıklamada bir Rus çıkarma gemisini batırdığını duyurmuştu.

Ukrayna ordusu karşı saldırıya geçebilir mi?

Ukrayna’nın gösterdiği direnme devam ederken, Kiev yakınlarındaki bölgeleri bombalamayı sürdüren Rus birliklerinin başkent Kiev’i ele geçirme konusunda fazla ilerleme sağlayamadıkları yine gelen haberler arasında.

Pentagon, çarşamba günü yaptığı açıklamada, Kiev’in etrafındaki Rus birliklerinin saldırı hazırlığı değil savunma hazırlığı içinde olduklarını rapor etti.

Atlantik Konseyi ise dün açıkladığı değerlendirme raporunda, Rus birliklerinin önemli bir saldırı gerçekleştirme olasılığının olmadığını duyurdu. Putin’in işgale başlamasından önce tahminlerde bulunan ABD askeri kaynakları, Kiev’in bir kaç gün içinde düşeceği yorumunu yapmıştı.

Putin’in savaş stratejisi ne?

Ukrayna’nın önemli şehirlerine karşı kuşatma taktiği uygulayan ancak kara birliklerini büyük ölçüde harekete geçirmeden bu kentleri bombalayan Putin’in taktikleri ise Batılı uzmanlar tarafından farklı yorumlanıyor.

Columbia Üniversitesi Dış Politika Profesörü Stephen Biddle, Putin’in yoğun çatışma içine girmektense Kiev yönetiminin yenilgiyi kabul edeceği beklentisiyle savaşı sürdürdüğünü belirterek, “Bu planın işe yaraması pek olası değil. Masum sivilleri katletmek ve evlerini ve topluluklarını yok etmek çoğunlukla Ukrayna’nın direnişini ve kararlılığını güçlendirmekten başka bir işe yaramaz.” diyerek görüşlerini açıkladı.

“Sonucu Zelensky’nin müzakere edilmiş anlaşmayı kabul etmeye istekli olup olmadığı belirleyecek”

2013 ila 2016 yılları arasında NATO’nun Avrupa’daki ordusuna komutanlık yapmış olan ABD ordusundan emekli general Philip Breedlove, Ukrayna’nın Rus ordusunun gücü hesaba katıldığında savaşı şimdi kazanma ihtimali bulunmadığını belirterek, görüşlerini şu şekilde özetledi:

“Ukrayna savaşı doğrudan kazanmayabilir, ancak sonucu Zelensky’nin müzakere edilmiş bir anlaşmayı kabul etmeye istekli olup olmadığı belirleyecek. Rusya’nın savaş alanında yenilmesi pek olası değil, çünkü Rusya’nın başvurabileceği büyük bir askeri gücü var. Ancak Ukrayna kazanmayı, Rusya’yı bir anlaşmaya varıp geri çekilmeye razı olacak kadar yüksek bir bedel ödemeye zorlamak olarak görebilir. Bence bu ihtimal oldukça fazla.”

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Çiftçinin İktidardan 211 Milyar Lira Alacağı Var

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Anlalya, Kumluca Toptancı Hali’nde düzenlenen “Kumluca Expo İhtisas Domates Fuarı”nın açılışında yaptığı konuşmada, çiftçinin kazanmasının toplumun her kesimi için kazanç olduğunu söyledi.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Tarım artık stratejik sektördür, pandemi bize gerçeği gösterdi ki tarımı olmayan, tarımı gelişmemiş bir ülke bir şekliyle açlığa mahkum olabilir. Tarım ürünlerini dışarıdan getirmek zorunda kalabilir” diye konuştu.

Türkiye’nin toprağı, güneşi, suyu ve çalışkan insanlarının olduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, buna rağmen arpa, mercimek, pamuk, et ve canlı hayvanın dışarıdan alındığını dile getirdi.

Tüm üreticilerin neden yurt dışından ithalat yapıldığını düşünmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Değerlerimiz, imkanlarımız, bereketli topraklarımız, çalışan insanımız var, evet o zaman neden dışarıdan getiriyoruz. Neden bir açlık, yoksulluk kriziyle karşı karşıya kalıyoruz. Bunu hepinizin düşünmesini isterim. Çözümü var, çözümsüz bir sorun yoktur. Sorunu çözmekte samimiyseniz sorunu yaşayanı, çiftçiyi dinleyeceksiniz” dedi.

Gübre, yem, naylon, ilaç ve elektriğe yapılan zamları herkesin bildiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, “Nasıl aşacağız, çözeceğiz? Çözümün adresi siyaset kurumudur. Siyaset çözecek bunu. Siyaset de akılla, bilgiyle birikimle bunu çözecek” ifadesini kullandı.

Planlamasız hep beraber domates, soğan ekildiği için ertesi yıl herkesin iflas ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, devletin havza bazlı planlama yapması gerektiğini ifade etti.

Planlama yapılırsa herkesin üretim yapıp alın teri dökeceğini belirten Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

“O zaman dışarıdan almaz, ürettiğimiz ürünleri dünyanın her yerine ihraç ederiz. Herkes çalışıyor, biz gidiyoruz ‘Hep birlikte Afrika’da arazi kiralıyoruz. Afrika’da üreteceğiz.’ Türkiye, bizim vatanımız değil mi, bizim bayrağımız yok mu? Bu ülkede ekip biçmeyecek miyiz, kazanmayacak mıyız? Bunun olması lazım. İşin özeti maliyet artı makul kar eşittir taban fiyat.”

“Rusya ve Ukrayna’ya 80 milyonu alamadık”

Üretilen ürünün daha çok Rusya ve Ukrayna’ya ihraç edildiğine dikkati çeken Kılıçdaroğlu, orada savaş çıktığını, ihracatçının alacağı olan 80 milyon doları alamadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, iktidarın devreye girmesi, üreticinin hakkını ve hukukunu koruması gerektiğini ifade etti.

Ukrayna, Rusya ilişkilerinin sürdürülmesi gerektiğini anlatan Kılıçdaroğlu, “Eskiden karşılığını dolar olarak alıyordunuz, şimdi savaştan dolayı ruble vereceğiz diyor. Ruble dolar karşısında sürekli değer kaybediyor. Değer kaybetmesi üreticinin hakkını alamaması demektir” dedi.

“Çiftçinin iktidardan 211 milyar lira alacağı var”

Kılıçdaroğlu, Ziraat Bankası, kamu bankaları, hatta tüm bankaların devreye girerek üreticiye en az iki yıl faizsiz kredi açması, “Sen al, üret, ihraç et.” demesi gerektiğini dile getirdi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir devlet olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “CHP var ya, hep eleştiriyor.’ diyorlar. Sorunun nasıl çözüleceğini üç öneri olarak paylaştım. ‘Paramız yok’ diyorlar. Bu siyasi bir tercihtir. Elin oğluna dünyanın parasını veriyorsunuz, çiftçiye gelince vermiyorsun. Arabanız, buzdolabınız, çamaşır makineniz, evde koltuğunuz da olmayabilir ama günde üç sefer yemek yemek, karnınızı doyurmak zorundasınız. Onun için tarım sektörüne önem vermek lazım.” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu, milli gelirin en az yüzde 1’inin çiftçiye verilmesi gerektiğinin yasalarla belirtildiğini, çiftçinin iktidardan 211 milyar lira alacağı olduğunu söyledi.

Paylaşın

10 Vekilin Dokunulmazlık Dosyası TBMM’de: 9 HDP, 1 DBP

TBMM Başkanlığı’na Halkların Demokratik Partisi’nden (HDP) 9,  Demokratik Bölgeler Partisi’nden (DBP) de 1 milletvekiline ait 10 dokunulmazlık dosyası sunuldu. Meclis’e gönderilen Cumhurbaşkanı fezlekeleri, Anayasa Adalet Karma Komisyonu’na sevk edildi.

Haber Merkezi / Dosyalar arasında HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca, HDP Siirt Milletvekili Sıdık Taş, HDP Van milletvekilleri Murat Sarısaç ile Tayip Temel, HDP Muş Milletvekili Şevin Coşkun, HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, HDP Gaziantep Milletvekili Mahmut Toğrul, HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, HDP Mardin Milletvekili Ebru Günay ve DBP Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz’a ait dosyalar bulunuyor.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın