Demirtaş’tan Dikkat Çeken ‘Macaristan Seçimleri’ Yorumu

Edirne F Tip Cezaevi’nde 5 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Macaristan’daki genel seçimde, 6 muhalefet partisinin oluşturduğu seçim ittifakının iktidarda bulunan Viktor Orban’ı yenememesi üzerinde Türkiye’deki muhalefet ve iktidar dinamiklerinin yorumlanmasıyla ilgili olarak yorum yaptı.

Haber Merkezi / Avukatları aracılığıyla kullandığı sosyal medya hesabından paylaşım yapan Selahattin Demirtaş, “Birçok kişi Macaristan seçimlerini yorumladı, tamamı da eksik yorumladı. Herkesin atladığı ya da görmek istemediği şu ki, Macaristan’da HDP yok” dedi.

Macaristan’daki genel seçimi Viktor Orban kazandı

Macaristan’da dün yapılan genel seçimlerinde 12 yıldır kesintisiz iktidarda bulunan Viktor Orban liderliğindeki Fidesz (Macar Yurttaş Birliği) ve Hristiyan Demokratik Halk Partisi (KDNP) koalisyonu kazandı.

Fidesz – Hristiyan Demokrat ittifakı 199 sandalyeli parlamentoda 135 milletvekili kazanarak, şimdiye kadar sahip olduğu üçte ikilik parlamento çoğunluğunu korumayı da başardı. Altı muhalefet partisinin oluşturduğu muhalefet ittifakı ise seçmenden beklenen desteği göremedi.

Demokratik Koalisyonu (DK), Jobbik, Momentum, Macaristan Sosyalist Partisi (MSZP), Macaristan Yeşiller Partisi (LMP) ve Macaristan için Diyalog Partisi’nin (PM) oluşturduğu çatı oluşumu “Macaristan için Birlik” oyların yüzde 35’ini, aşırı sağcı Bizim Ülkemiz (Mi Hazank) ise oyların yüzde 6’sını alarak mecliste temsil hakkı kazanıyor.

Beklentilerin üzerinde oy alan aşırı sağcı Bizim Ülkemiz (Mi Hazank) de oyların yüzde 6’sını alarak yüzde 5’lik seçim barajını geçip ilk kez parlamentoya girdi. Seçime katılanların oranı ise yüzde 68’in üzerine çıkarak 2018’de yapılan bir önceki genel seçimdeki rekor katılıma yaklaştı.

Kamuoyu araştırma şirketlerinin seçim araştırmaları, seçim öncesi gerçekleştirilen son yoklamalarda iktidar partisinin birkaç puan avantaja sahip olduğuna işaret ediyordu, ancak Viktor Orban’ın seçimleri bu kadar büyük bir farkla kazanabileceği beklenmiyordu.

Halk, referandum için de oy kullandı

Seçmenler ayrıca, muhalefet tarafından “homofobik yasa”, hükümet tarafından ise “çocukları koruma yasası” olarak nitelendirilen ve birçok Avrupa Birliği (AB) ülkesinin sert tepki gösterdiği, 18 yaşından küçükleri eş cinselliğe ve cinsiyet değişikliğine “teşvik etmeyi” yasaklayan yasal düzenlemeye ilişkin referandumda oy kullandı.

Yapılan kamuoyu araştırmalarına göre, muhalefetin çağrısı üzerine halk oylamasında birçok kişinin geçersiz oy kullanacağı ve bu yüzden oylamanın yüzde 50’nin altında kalarak referandumun geçersiz olacağı öngörülüyor.

“Ay’dan bile görülebilecek büyüklükte bir zafer kazandık”

Viktor Orban kesinleşen seçim zaferinin ardından başkent Budapeşte’de verdiği ilk demecinde, “Öyle büyük bir zafer kazandık ki Ay’dan bile bakıldığında görülebilir. Ve tabii ki Brüksel’den de” ifadelerini kullandı.

Mutluluğunu saklamayan başbakan, “Sanırım bu akşamki kadar güçlü hiç olmamıştık. 2010, 2014 ve 2018’de kazandık. Ve bu yıl muhalefet bize karşı birlik oldu. Aslında zaferimiz şu demek: Muhalefetin tüm çabalarına rağmen Macar halkı her zaman kalbi ile oy kullanacak” cümleleri ile zafer konuşmasını gerçekleştirdi.

Uluslararası kişi ve kurumları da eleştiren başbakan, Macaristan karşıtı gördüğü bu organların kendilerini yenmek için harcadığı her kuruşun “pencereden atıldığını” söyledi. “Bize karşı olan tüm bu güçlerle savaşmalıyız” diyen Orban bu güçleri, Brüksel, medya organları ve Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy olarak sıraladı.

“Eşit şartlarda yarışmadık”

Muhalefetin ortak başbakan adayı Peter Marki-Zay ise yenilgiyi kabul ederek “Üzüntümü ve hayal kırıklığımı saklamayacağım” ifadesini kullandı.

Orban’ı “nefret ve yalanlarla” dolu bir seçim kampanyası yürütmekle suçlayan muhafazakâr siyasetçi, muhalefetin “elinden geleni yaptığını” ancak “eşit olmayan” şartlarda mücadele ettiklerini, iktidar karşıtı politikacıların devlete ait medya organlarına çıkarılmadığını belirtti.

Macaristan’da, muhalefet partileri ilk kez böyle bir ittifakla seçime gitti. Orban’ı yenme ihtimallerini artırmak için aynı çatı altında seçime giden partiler arasında sol, yeşil, liberal ve sağ muhafazakâr partiler bulunuyordu.

Paylaşın

Trabzonspor, Gaziantep FK Deplasmanından Beraberlikle Ayrıldı

Süper Lig’in 32. hafta mücadelesinde Gaziantep FK ile Trabzonspor karşılaştı. Gaziantep Kalyon Stadyumu’nda oynana ve hakem Erkan Özdamar’ın yönettiği karşılama başladığı gibi sona erdi.

Haber Merkezi / Trabzonspor bu sonuçla  puanını 72’ye yükseltti. Gaziantep FK ekibi ise puanını 41 yaptı. Trabzonspor’a şampiyonluk için kalan 6 maçta 5 puan (rakiplerin alacağı sonuçlara bakmaksızın) yetiyor.

Karşılaşmadan dakikalar;

3. dakikada Gaziantep FK, taç çizgisi hizasında Denswil’in Kitsiou’ya yaptığı müdahale sonrası serbest vuruş kazandı. Topun başına geçen Maxim’in ortasında Caulker’ın kafa vuruşu üstten autta çıktı.

5. dakikada Trabzonspor’un kullandığı köşe atışı sonrası topla buluşan Visca’nın ceza sahasının hemen dışından vurduğu şut savunmadan sekti. 8. dakikada Trabzonspor’un Abdülkadir Ömür ile ceza yayı üzerinden kullandığı serbest vuruşta top üstten auta çıktı.

12. dakikada sol kanattan gelişen Trabzonspor atağında Bruno Peres’in ortası savunmadan sektikten sonra Abdülkadir Ömür’ün uzaktan çektiği şut üstten auta gitti.

18. dakikada ceza sahası dışı sol çaprazında buluşan Muhammet yakın köşeye doğru vuruşunu yaptı. Top direğin dibinden dışarı gitti. 25. dakikada ceza sahasına girmeden uzak köşeye Figueiredo’nun şutunu kaleci Uğurcan son anda kornere çeldi.

33. dakikada Maxim ceza sahası içerisindeki Muhammet Demir’e pas verdi. Muhammet’in vuruşu, Uğurcan’ın müdahalesinin ardından direğe çarptı.

42. dakikada Hamsik’in pasında kaleciyle karşı karşıya kalan Visca topa istediği gibi vuramayınca meşin yuvarlak kaleci Günay’da kaldı.

45. dakikada ceza yayı hemen dışında topla buluşan Nwakaeme’nin yerden köşeye sert vuruşunu kaleci Günay son anda çeldi.

50. dakikada Trabzonspor etkili geldi. Visca’nın sıfıra inip içeri kestiği top Nwakaeme’nin önünde kaldı. Penaltı noktası üzerinden Nwakaeme’nin çektiği şut savunmada kaldı.

54. dakikada kaleci Uğurcan Çakır’dan dönen topu Muhammet Demir tamamladı ve topu ağlara gönderdi. Yan hakem ofsayt bayrağını kaldırdı ve gol geçerlilik kazanmadı.

57. dakikada Trabzonspor hızlı atağında. Peres’in pasıyla savunma arkasına sarkan Edin Visca’nın ceza sahasına girmeden yaptığı vuruş yan ağlarda kaldı.

66. dakikada Peres’in sağ kanattan kale önüne çevirdiği tehlikeli topu kaleci Günay rakipten önce araya girerek uzaklaştırdı. 78. dakikada ceza sahası hemen dışı sağ çaprazında topla buluşan Abdulkadir’in vuruşu üstten auta çıktı.

Stat: Gaziantep Kalyon

Hakemler: Erkan Özdamar, Hakan Yemişken, Caner Özaral

Gaziantep FK: Günay Güvenç, Stelios Kitsiou, Ertuğrul Ersoy, Steven Caulker, Alin Tosça, Angelo Sagal (Halil İbrahim Pehlivan dk. 83), Furkan Soylap (Recep Niyaz dk. 72), Doğan Erdoğan, Alexandru Maxim, Joao Figueiredo (Amedej Vetrih dk. 89), Muhammet Demir

Trabzonspor: Uğurcan Çakır, Stefano Denswil, Hüseyin Türkmen, Vitor Hugo, Brunu Peres, Marek Hamsik (Jean Kouassi dk. 77), Dorukhan Toköz (Berat Özdemir dk. 70), Abdulkadir Ömür (Yunus Mallı dk. 89)

Paylaşın

Volodimir Zelenskiy: Ukrayna Müzakerelere Hala Hazır

Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, Buça ve Kiev yakınlarındaki diğer kentlerde ortaya çıkan vahşete rağmen, Ukrayna’nın Moskova ile müzakerelere “hâlâ hazır” olduğunu belirtti.

Cumartesi günü Kiev’i ziyaret eden Avusturya Başbakanı Karl Nehammer ile görüşmesinin ardından açıklamalarda bulunan Zelenskiy, “Ukrayna her zaman için müzakerelere hazır olduğunu söylüyor ve bir şekilde bu savaşa son verilmesinin yollarını arıyor” dedi.

Rusya’nın yeni bir taarruzda bulanabileceğine işaret eden Zelenskiy, “Ne yazık ki buna paralel olarak bazılarının belirleyici olarak nitelendirdiği, ülkemizin doğusunda önemli bir çarpışma için hazırlıkların sürdüğünü görüyoruz” şeklinde konuştu. Zelenskiy, “Çarpışmaya ve buna paralel olarak bu savaşı diplomasi yoluyla sona erdirmeye hazırız” ifadesini de sözlerine ekledi.

“Doğuda ve güneyde, ülkemizin başka bir bölgesini daha işgal etmeye hazırlanan silahların, teçhizatın ve birliklerin yoğunlaştığınız görüyoruz” diyen Zelenskiy, Rusya’nın yeni bir saldırısının “birçok etkene” bağlı olduğunu ifade etti. Zelenskiy, Ukrayna’nın gücünün, ortaklarının Ukrayna’ya sağlayacağı silahların ve Rusya lideri Vladimir Putin’in ilerleme konusundaki isteğinin bu etkenler arasında olduğunu söyledi.

Türkiye arabuluculuk için çaba gösteriyor

Ukrayna ve Rusya arasında ateşkes ve barış sağlanması yönünde arabuluculuk girişimlerinde bulunan Türkiye’ye göre ise her iki taraf da müzakereleri sürdürmek istiyor. AFP’nin haberine göre, üst düzey bir hükümet yetkilisi, “Rusya da Ukrayna da Türkiye’de müzakereleri sürdürme konusunda istekliler. Ancak ortak bir metin üzerinde uzlaşmadan çok uzaklar” dedi. Hükümet yetkilisi, gelecek müzakere için henüz bir tarih belirlenmediğini de sözlerine ekledi.

Verilen bilgilere göre, Donbas bölgesi ile 2014 yılında Rusya tarafından ilhak edilen Kırım’ın statüsü; üzerinde uzlaşmaya varılamayan noktalar arasında bulunuyor.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da, Perşembe günü Brüksel’de yaptığı açıklamada Buça’dan gelen görüntülerin, oluşan “göreceli pozitif atmosferi” gölgelemesine rağmen Nisan ayı ortasında kadar dışişleri bakanları düzeyinde müzakerelere devam edilebileceğini söylemişti.

Ukrayna ve Rusya heyetleri arasındaki yüz yüze son görüşme 29 Mart’ta Türkiye’nin arabuluculuğu ile İstanbul’da gerçekleşmiş, Ukrayna heyeti bu görüşmede tarafsızlık statüsünü kabul etmenin karşılığında güvenlik garantisi talep etmişti. Garantör ülkeler arasında ise Türkiye’nin de adı geçmişti.

Paylaşın

Malatya’da Peş Peşe Depremler

İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) ve Kandilli Rasathanesi  saat 17.02’de Malatya’da 5,2 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini duyurdu. 

AFAD, depremin merkez üssünün Pütürge ilçesi olduğunu belirtirken, derinliğini 6,72 kilometre olarak açıkladı. Deprem, Malatya’nın ilçeleri başta olmak üzere, çevre iller Diyarbakır, Adıyaman, Maraş ve Urfa’dan da hissedildi.

Yetkililerden açıklama

Malatya Valisi Aydın Baruş, yaptığı ilk açıklamada, “Vatandaşlarımız bu artçı sarsıntılardan sonra bir müddet dışarıda kalsınlar çünkü artçı sarsıntılar olabiliyor önemli büyüklükteki depremlerden sonra” dedi.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum ise depremin ardından yaptığı açıklamada şunları söyledi: “İl Müdürlüğü ekiplerimizi incelemelerini yapmak üzere bölgeye sevk ettik. Süreci yakından takip ediyoruz. Malatya’mıza ve ülkemize geçmiş olsun.”

Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan Habertürk canlı yayınına bağlandı: “Pütürge ve çevresinde olumsuz bir ihbar yok. Can, mal ve yapılarla ilgili bize gelen ihbar yok. Şu anda iletişim kuramadığımız bir yer yok. Ama depremi baya hissettik.”

AFAD’dan yapılan açıklamada, “Geçmiş olsun Malatya. Pütürge ilçesinde meydana gelen 5,2 büyüklüğündeki deprem sonrası, an itibarıyla, olumsuz bir ihbarın bulunmadığı bilgisi alınmıştır. Saha tarama çalışmaları devam etmektedir. Gelişmeleri takip ediyoruz” denildi.

İlk depremin ardından saat 18.37’de peş peşe 3,7 ve 4,1 büyüklüğünde iki deprem daha oldu. 5,2’lik depremin ardından 24 sarsıntı kaydedildi.

Paylaşın

Kovid 19’da Son Veriler Açıklandı: 35 Can Kaybı

Kovid 19’da son 24 saatte 6 bin 986 yeni vaka tespit edilirken, 35 kişi hayatını kaybetti. 18 yaş ve üstü nüfusta ikinci doz aşı uygulananların oranı yüzde 85,39 birinci doz aşı yapılanların oranı yüzde 93,11 olarak kayıtlara geçti.

Haber Merkezi / Sağlık Bakanlığı, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının Türkiye’deki seyrine ilişkin olarak yeni verileri yayınladı. Açıklanan verilere göre, son 24 saatte, 186 bin 226 test yapılırken, 6 bin 986 yeni vaka tespit edildi. 35 kişi hayatını kaybederken, 8 bin 825 kişi sağlığına kavuştu.

Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanan tabloda, 2 doz aşılama verilerine de yer verildi. En az 2 doz aşı olmuş 18 yaş üzeri nüfusu kapsayan verilere göre Türkiye’de 2. doz aşılama ortalama yüzde 85,39 oldu. 1. doz ortalaması yüzde 93,11 olurken, 1., 2. ve 3. doz aşısını olan vatandaşların sayısı toplamda 147 milyon 206 bin 133’e yükseldi.

Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en çok aşılamanın gerçekleştirildiği Osmaniye’yi, Ordu, Amasya, Muğla, Kırklareli, Çanakkale, Eskişehir, Balıkesir, Manisa ve Zonguldak takip etti. Bakanlığın tablosuna göre Türkiye’de en az aşılamanın gerçekleştirildiği Şanlıurfa’yı sırasıyla Batman, Siirt, Diyarbakır, Bingöl, Muş, Mardin, Bitlis, Ağrı ve Elazığ takip etti.

Bakanlığın 08 Nisan verilerine göre, 197 bin 554 test yapılmıştı. 7 bin 120 vaka tespit edilirken, 31 kişi hayatını kaybetmiş ve 11 bin 217 kişi sağlığına kavuşmuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu: Cumhurbaşkanı Adayı İçin İsim Telaffuz Edilmeyecek

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Merkezi’nde T24’ten Tolga Şardan ve Gökçer Tahincioğlu’nun sorularını yanıtladı. Cumhurbaşkanı adayının ne zaman açıklanacağı konusunda 6 muhalefet liderinin yeni bir karar aldığını söyleyen Kılıçdaroğlu, şu aşamada isim telaffuz edilmeyeceğini ifade etti.

Seçim Yasası düzenlemesine ilişkin de konuşan CHP Lideri, “Yeni seçim düzenlemesi tümüyle ittifakımızı yıpratmaya yönelik bir çalışma, ikincisi de ‘koltuğu koruma’ çabası” dedi.

Cumhurbaşkanı adayı

Kılıçdaroğlu, cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi hususunda Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayının, parlamenter demokrasiye geçiş mutabakat metnine imza atan altı parti liderinin oluşturduğu masa tarafından belirleneceğini, bu yönde ortak bir karar aldıklarını söyledi.

“Henüz Cumhurbaşkanı Erdoğan adaylığını açıklamadı. Niye bize ısrarla soruluyor” ifadelerini kullanan Kılıçdaroğlu, “Biz altı lider şu kararı aldık. Altı liderin belirlediği aday, tüm partilerin adayı olacaktır. Beraber belirleyeceğiz. Daha da ötesini söyleyeyim; adayımız, halkın adayı olacaktır. Dolayısıyla bir çatlak olmayacaktır. Biz bir karar daha aldık. Asla isim telaffuz edilmeyecek, bu konuda soru geldiğinde cumhurbaşkanı adayımızın niteliklerini anlatacağız” dedi.

İmamoğlu ve Yavaş’ın adaylıkları

Kılıçdaroğlu, Zafer Partisi’nin Cumhurbaşkanlığı’na Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ı aday göstermesine dair de şu açıklamalarda bulundu:

“İttifakımıza yönelik bir hamle olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki öyle bile olsa, Millet İttifakı sağlam temeller üzerine, demokrasiyi inşa etmek üzere kurulmuş bir ittifaktır. Şunu söylemek isterim, Mansur Bey değerli belediye başkanlarımızdan biridir. “Cumhurbaşkanlığı Seçimi” denildiğinde akla, aday olarak bir CHP’linin gelmesi, bizi memnun ediyor. Burada kırmızı çizgimiz 6’lı masadır. Adayımıza, Millet İttifakı’nın liderleri karar verecek.”

Kılıçdaroğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ya da Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın aday gösterilmeleri ya da gösterilmemelerinin bir çatlağa yol açıp açmayacağı konusunda da “Altı liderin ortaklaştığı aday niye çatlak yaratsın” yorumunu yaptı.

Sokak ve ekonomik gidişat

Muhalefet ve CHP’nin özellikle sokağa çıkılmaması, dikkatli olunması uyarıları hatırlatılan Kılıçdaroğlu, “Etkin muhalefet farklı, sahaya inmek farklı… Adım adım sandığa giderken, Sarayın provoke edeceği durumlardan kaçınmak gerekir” dedi.

Kılıçdaroğlu, enflasyon ve pahalılık karşısında iktidar olmaları halinde yapacaklarına dair de “Biz altı ayda nefes aldırırız topluma” dedi ve şunları ekledi:

“Bürokraside hala son derece nitelikli ve konusunu iyi bilen kişiler var ama bir köşeye atılmış durumdalar. Bunları süratle yetkilendirmek gerekiyor. Merkez Bankası’na, Hazine’ye, BDDK’ye, Maliye Bakanlığı’nda keza. Hızlı biçimde Stratejik Planlama Teşkilatı kurmak ve yetkilendirmek gerekiyor. Altı ayda taşlar yerine oturur.

“Dış ve iç politikada da neler yapacağınızı kamuoyu ile paylaşırsınız. Topluma güven verirsiniz. İlk yapacağınız işlerden biri israf genelgesi çıkartmaktır. Müthiş bir israf var. Anlamı şu; çok büyük tasarruf sağlanacak anlamında söylemiyorum ama oy veren vatandaşla, yetkilendirdiği siyasetçi arasındaki güveni pekiştirecektir. Bunlar israf yapmıyor, yolsuzluk da yapmazlar inancını vermektir.”

Röportajın tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

HDP’li Mithat Sancar: Üçüncü Yol Gerçek Çıkış Yolu

Partisinin il eşbaşkanları toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sancar, Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı dışında üçüncü bir yolun olduğunu ve bu yolun Türkiye’nin sorunlarını çözeceğini vurgulayarak, “Türkiye’de merkeziyetçi otoriter rejimin faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan iktidar düzeninin alternatifi bu nedenle biziz. Gerçek alternatif HDP’dir. HDP’nin öncülüğünde kurulacak kurulmakta olan ve genişlemesi için çaba harcadığımız demokrasi ittifakıdır. Buradan önümüzdeki dönemin mücadele hattının aynı zamanda fotoğrafını da net bir şekilde görme imkanımız vardır” dedi.

Haber Merkezi / Sancar, konuya ilişkin açıklamasının devamında da, “Üçüncü yol dediğimizde esas kastettiğimiz hususlardan biri de budur. Yani yerel demokrasi üzerine güçlü bir demokratik bir sistem inşa etmektir. Merkeziyetçiliğe, otoriterliğe, baskıya, zulme karşı halkın katılımının denetiminin, söz ve karar hakkının olduğu bir düzen kurmaktır. Bunu bizden başka dillendiren de yok, bizden başka programına koymayı bırakın tartışmaya yanaşan bile yok. O nedenle HDP ve üçüncü yol, HDP’nin öncülüğünde kurmak istediğimiz demokrasi ittifakı gerçek çıkış yoludur.” ifadelerini kullandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkan Mithat Sancar, partisinin genel merkezinde düzenlenen il eşbaşkanları toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Sancar şunları söyledi;

“Önemli bir dönemeçten geçiyoruz. Bu yılı final yılı olarak ilan etmiştik. Öyle olacağı da her açıdan her işarette anlaşılıyor. Bu konuda bizlere de çok önemli görev ve sorumluluklar düşüyor. HDP direnmenin adıdır, bunu herkes biliyor. Bunu en iyi ortaya koyanlar da yerellerde mücadeleyi ortaya koyan sizlersiniz. Direnmek bizim varlık şeklimizdir, mücadele özümüzdür, siyaset tarzımızın temelidir. Sadece direnmekle siyaset olmaz, direnmenin üzerine bir şeyler koymamız gerektiğini biliyoruz. Direnmeyi bütün baskılara rağmen en iyi şekilde gerçekleştiren bütün çalışanlarımızı, emekçilerimizi bir kez daha tebrik etmek istiyorum. Halklarımız adına hepsine teşekkürlerimizi iletiyorum.

Direnmeden sonra yolumuz şimdi inşadır demiştik 2 yıl önceki kongrede. Şimdi inşa zamanıdır. İnşa derken kastettiğimiz bu ülkeye demokrasiyi, toplumsal adaleti, barışı, özgürlüğü getirecek bir düzeni kurmaktır. Bu düzeni hep birlikte kuracağız. Bu düzeni öncelikle sizlerin yerellerde yürüteceği güçlü mücadeleyle inşa edeceğiz.

“Amacımız gerçek demokrasiyi inşa etmektir, büyük barışı kurmaktır”

Bu değişikliği, yeni başlangıcı ve inşayı yerellerden başlatacağız. Hedefimiz büyük bir demokrasi ittifakı oluşturmaktır. Amacımız da bu ülkeye güçlü demokrasiyi ve büyük barışı getirmektir. Esasen demokrasi mücadelesi halkın kendi kendini yönetme mücadelesidir. Demokrasi de gerçek anlamda oluşacaksa halkın kendi kaderine karar vermesidir. İşte bunun için en önemli kanal ve yol yerellerdeki mücadeledir. Biz burada merkezde demokrasi ittifakları için görüşmeler yapıyoruz, toplantılar düzenliyoruz, istişare yapıyoruz ama esas olan, yerellerdeki güç birliğini ve mücadele ortaklığını yaygınlaştırmaktır.

O nedenle sizlere düşen görev, il eşbaşkanlarımıza düşen sorumluluk son derece büyüktür. Bu inşa yolunda hayati önem taşımaktadır. Bizim amacımız gerçek ve güçlü demokrasiyi inşa etmektir ve bunun üzerinde büyük barışı kurmaktır.  Bunun da en önemli ayağı yerel demokrasidir. Yerel mücadele nasıl demokrasi ittifakının can damarıysa yerel demokrasi de güçlü demokrasinin kalbidir. Yerel demokrasi olmadan, güçlü hatta herhangi bir demokrasinin kurulamayacağını da gayet iyi biliyoruz.

Şimdi içinde yaşadığımız düzen merkeziyetçilikten otoriterliğe hızla ilerleyen bir yol katetmiştir. Bugün otoriterliği yerleştirmiş ve faşizmi kurumsallaştırmak için de elinden geleni yapan bir iktidar düzeniyle karşıyayız. Merkeziyetçilik otoriterlik üretir. Denetimsizlik keyfilik, yoksulluk, yolsuzluk ve yozlaşma üretir. Bunu gayet iyi biliyoruz. Topluma yabancılaşma ve toplumsal sorunlara kayıtsızlık üretir.

Tekçilik, ayrımcılık, bastırma, zorbalık ve asimilasyon üretir. İşte merkeziyetçiliğin üzerine inşa edilen bu otoriter düzenin alternatifi güçlü demokrasidir. Bu hedefe giden yolun adı da yerel demokrasidir. Yerel demokrasi katılım, denetim, özgürleşme ve çoğulculuğun gelişimi demektir. Eğer güçlü demokrasiyi bu şekilde yerelden inşa edebilirsek büyük toplumsal barışı da aynı şekilde inşa edebileceğimizi biliyoruz. Buna inanıyoruz, başka yolu olmadığını da görüyoruz.

“Genişlemesi için çaba harcadığımız Demokrasi İttifakı gerçek çıkış yoludur”

Yerel demokrasi aynı zamanda bir örgütlenme ve mücadele şeklidir. Yerel demokrasinin yerellerde kurulması ve ittifakların sadece merkezi görüşmelerle sınırlı kalmayacağının bilinmesi önemlidir. Her bulunduğumuz yerde, bütün illerde ve ilçelerde bütün demokrasi güçleriyle bir araya gelmek için merkezdeki gelişmeleri beklemeden sizlerin çalışması, çaba harcaması gerekiyor. Bizim bu hedeflerimize ulaşmamız açısından da önemlidir. Kendi kendimizi yönetebilmemiz, halkın kendi kendisini yönetebilmesi için bunun mutlaka sağlanması gerekiyor.

Türkiye’de merkeziyetçi otoriter rejimin, faşizmi kurumsallaştırmaya çalışan iktidar düzeninin alternatifi bu nedenle biziz. Gerçek alternatif HDP’dir, HDP’nin öncülüğünde kurulacak kurulmakta olan ve genişlemesi için çaba harcadığımız Demokrasi İttifakıdır. Buradan önümüzdeki dönemin mücadele hattının aynı zamanda fotoğrafını da net bir şekilde görme imkanımız vardır. Üçüncü Yol dediğimizde esas kastettiğimiz hususlardan biri de budur.

Yani yerel demokrasi üzerine güçlü bir demokratik bir sistem inşa etmektir. Merkeziyetçiliğe, otoriterliğe, baskıya, zulme karşı halkın katılımının, denetiminin, söz ve karar hakkının olduğu bir düzen kurmaktır. Bunu bizden başka dillendiren de yok. Bizden başka programına koymayı bırakın tartışmaya yanaşan bile yok. O nedenle HDP ve Üçüncü Yol, HDP’nin öncülüğünde kurmak istediğimiz Demokrasi İttifakı gerçek çıkış yoludur.

Türkiye çoklu krizler yaşamakta bunun en görünen yüzü ekonomik krizdir. Ekonomik kriz dediğimiz de ülkenin yüzde 90’ından fazlasının yoksulluğa ve açlığa mahkum edilmesidir. Eğer bugün enflasyon 3 haneli rakamlara çıkmışsa bunun temelinde tam da bu sistem yatmaktadır. Demokrasi, toplumsal adalet, özgürlük yoksa bunun yerine olacak şey yoksulluk, açlıktır, sömürüdür. Sömürünün, açlığın, yoksulluğun, yoksunluğun egemen olduğu düzende barıştan söz etmenin imkanı da yoktur. Çünkü saydığım her bir unsur aynı zamanda şiddeti hayatın her alanına yayar.

Şiddet dediğimiz zaman sadece devletin çıplak baskı aygıtlarıyla uyguladığı yöntemleri kastetmiyoruz. Bunları fazlasıyla görüyoruz. Polis şiddetini görüyoruz, cezaevlerinde hasta mahpuslara yapılan muamele başta olmak üzere uygulanan baskıyı biliyoruz. İmralı’da uygulanan ağır tecrit rejimini biliyoruz. Yine cenazelere bile tahammül edemeyen, hakkıyla defin işlemine bile izin vermeyen uygulamaları biliyoruz.

Kadına karşı kırım haline gelen o acımasız şiddetin nasıl yayıldığını ve iktidar düzeni tarafından nasıl teşvik edildiğini, hatta bunun cezasız bırakılması için her yolun denendiğini de görüyoruz. Fiziksel çıplak şiddet işçiye de yönelmektedir. Sömürüye ve eşitsizliğe itiraz eden emekçilere hemen polisin şiddetli saldırısının gerçekleştiğini görüyoruz. Toprağını, suyunu, deresini savunan köylülerin de aynı şekilde şiddetle karşılaştığını görüyoruz. Fakat şiddet bundan ibaret değildir, en ağır şeklini çeşitli alanlarda yaşıyoruz.

“Mehmet Sevinç’in cenazesine yapılanları hangi inanç kabul eder?”

Bir örneğini dün yaşadık. Dün Manisa Akhisar’da cezaevinde bulunan tutuklu Mehmet Sevinç, hasta olmasına rağmen serbest bırakılmadı ve hayatını cezaevinde yitirdi. Bu başlı başına bir zulüm zaten. Başka arkadaşlarımıza, başka yurttaşlara da cezaevlerinde aynı muamele reva görülmektedir. Bunun sembollerinden biri de Aysel Tuğluk arkadaşımızdır. Cezaevinde kalmasının mümkün olmadığı hemen herkes tarafından bilinmesine rağmen bugün cezaevinde tutulmaya devam ediliyor.

Cezaevlerindeki bu uygulamaların fiili idam cezası olduğunu defalarca söyledik. Anayasa ve yasalardan idam cezası çıkarılmış olsa bile hasta tutukluların tedavilerinin engellenmesi ve tahliye edilmemeleri, içeride hayatlarını devam ettiremeyecekleri bilinmesine rağmen tahliye edilmemeleri ölüme bilerek göndermek anlamına gelir. Bunun da anlamı da fiili idam cezasıdır. Mehmet Sevinç’in ailesi ve dostları cenazeyi alıyorlar, defin işlemleri için Kocaeli’nin bir ilçesine gidiyorlar ama cami imamı cenazeyi yıkamayı reddediyor.

Bu yetmiyormuş gibi defin aracı da verilmiyor. Bunun ötesinde polis defin işlemini engellemek için her türlü yola başvuruyor. Düşünün bir cami imamı cenazeyi yıkamayı reddediyor. Hangi inançta var, hangi inanç kabul eder bunu? Bir cenazenin inancına göre, kendisinin ve yakınlarının inancına göre defin edilmesi konusunda bile ayrımcılık yapan bir zihniyetin bu topluma neleri dayattığını çok açık görebiliriz. Aynı şekilde cezaevlerinde tutulan mahpus arkadaşlara da uygulanan rejim tam da bu sistemin hangi zihniyete dayandığını apaçık göstermektedir.

“Kobanî Kumpas Davasında yoldaşlarımızın gösterdiği tutuma sahip çıkma konusunda eksiklerimiz var”

Pek çok alanda ayrımcılık üreten bu sistem aynı zamanda şiddetin her türünü bu toplumun her zerresine yaygınlaştırıyor. Fiziksel çıplak şiddet dedik işte bunlar onun göstergesidir. Her gün polis operasyonlarıyla karşı karşıya kalındığı, yargı kumpaslarının devreye sokulduğu bir zamanda yaşıyoruz. İşte Kobanî Kumpas Davası.

Her gün yeniden yeniden kumpas açığa çıkmasına rağmen keyfilik ve yüzsüzlükle yürütülen ve iktidar tarafından sahiplenilen bir dava söz konusu. Yoldaşlarımız bu düzeni mahkum etmek için her gün en etkili şekilde sözlerini kullanıyorlar ama bizlerin bu sözleri ve oradaki güçlü adalet direnişini yaygınlaştırmamız gerekiyor. Bu konuda eksiklerimiz ve yetersizliklerimiz var. Orada söylenen her sözün bulunduğumuzda her şehirde ve mahallede duyulmasını sağlamamız gerekiyor.

Kayyımlar sadece Kürt halkının iradesini gasp etmiyor, toplumsal yozlaşmayı da derinleştiriyor

İşte bu düzenin karşısına gerçek güçlü demokrasiyi koymak istiyoruz. İnşa hedefimizin merkezinde yer alan nokta budur. Yerel demokrasinin zerresinin kalmadığı bir dönemdeyiz. Kayyım uygulamalarını sizlere uzun uzun anlatmama gerek yok ama sizlerin uzun uzun anlatmanıza gerek var. Her yerde anlatmalıyız. Kayyım uygulaması bu rejimin en çıplak göründüğü alandır. Hem yolsuzluklar hem de her türlü kültürel gasp tam da kayyımlar eliyle yürütülmektedir.

Sadece bununla da kalmıyor kayyım sistemi. Aynı zamanda kayyımların bulunduğu her şehirde yozlaşmayı ve çürümeyi teşvik ediyor. Yandaşlar eliyle rant dağıtarak ahlaksızlığı geliştiriyor. Uyuşturucunun gençleri esir alacağı her türlü kanalı bilerek isteyerek oluşturuyor. Kısacası kayyımların atandığı şehirlerde sadece Kürt halkının iradesi gasp edilmiş olmuyor aynı zamanda Kürt halkının yoğun yaşadığı bu kentlerde bir yozlaştırma ve çürütme politikaları da uygulanıyor. Bunların hepsini durdurmak ve bunları değiştirmek önümüzdeki dönem en önemli ve büyük hedefimizdir.

Bunun için de yine yerellerde yürütülecek mücadelenin belirleyici olduğunu hatırlatmak isterim. Şüphesiz bu mücadelede hepimize sorumluluklar ve görevler düşüyor. Bizler de her türlü çabayı harcamak zorundayız ama bizim ağacımızın kökleri halkın içindedir, yerlerdedir. O kökleri sağlam tutup dalların büyümesini sağlayacak en güçlü su kaynağı da yine yerel mücadeledir. Yerel demokrasi yerel mücadele ile kurulur. Yerel demokrasi güçlü demokrasinin inşasında temel yoldur.

“Büyük barışa giden yolda en önemli adım Kürt sorununda demokratik çözümdür”

Bu kadar büyük bir şiddet düzeni içinde yaşıyoruz ve bizler de büyük barış hedefini önümüzdeki dönemin görevi olarak koymuş bulunuyoruz. Büyük barış her türlü yoksulluğa, ayrımcılığa, şiddete karşı çıkmak ve bunların ortadan kaldırılacağı bir düzen kurmaktır. Büyük barışa giden yolda en önemli adım Kürt sorununda demokratik çözümdür. Büyük barışın kilidini açacak anahtar budur. Bu anahtar da sizlerin, bizlerin elindedir.

O nedenle büyük barışa giden yolda Kürt sorununda demokratik çözümü her aşamada ve her anda savunacak politikaları mutlaka geliştirmemiz ve uygulamamız gerekiyor. Büyük barışın aynı zamanda kadına şiddeti ortadan kaldıracak bir sistemi hedeflemesi gerektiğini bilmemiz gerekiyor. Doğaya karşı şiddeti ortadan kaldıracak bir düzeni inşa etmeyi gerektiriyor. Yoksulluk bir şiddet biçimidir, yoksullar aynı zamanda ekonomik şiddetin en çıplak yaşandığı bir düzenin ismidir. Yoksulluk talanla, ekonomik şiddetle ve bu sistemi yürütmek için kullanılan her türlü yöntemle bağlantılıdır.

Ülkede demokrasi yoksa, özgürlük yoksa, sosyal adalet yoksa bunun karşısında talan ve zorbalık vardır. Ülkenin kaynaklarının bir avuç sermayedarın, bir avuç yandaşın elinde toplanması vardır. Savaş politikalarıdır vardır, halka rağmen halkın çıkarlarına rağmen savaş politikalarını yaygınlaştırmak vardır. Ülkenin kaynaklarını, sadece kaynaklarını değil tabii ki canlarını da harcayan bir zihniyetin uyguladığı savaş politikaları aynı zamanda yoksulluğun da temelinde yatan en önemli faktördür. O nedenle büyük barış bu savaş politikalarını reddetmekle inşa edilebilir. Bunun bir kez daha burada sizlerle paylaşmak ve kamuoyuna hatırlatmak isteriz.

“Yoksulluğun en ağır yaşandığı şehirlerin başında yine Kürt şehirleri geliyor”

Bugünkü sistemde ekonomik soygunun boyutunu anlatmaya gerek yok ama yoksulluğun en ağır yaşandığı şehirlerin başında yine Kürt şehirleri geliyor. Yani ayrımcılıkla, ötekileştirmeyle ve kimliklerin, halkların haklarının gaspıyla yoksulluk iç içedir. Hiçbir zaman, hiçbir şekilde yoksulluk o bölgelerin fakirliği ya da insanlarının yeterince çalışmamasıyla ilgili değildir.

Tam tersine Kürt şehirlerinde yoksulluğun bu kadar büyük olmasının, en yoksul şehirler listesinde neredeyse her zaman ilk 10 şehir arasında Kürt şehirlerinin yer alması Kürt politikasında inkar, imha ve kimliksizleştirme politikalarıyla ilgilidir. O nedenle halkların, en başta Kürt halkının bütün haklarını savunacak ve anadilinde kendi her alanda yaşayabileceği sistemi kurabilecek bir mücadele hattına ve politikaya her zamankinden daha çok sahip çıkmak durumundayız.

“Üçüncü Yol, bu ülkenin halklarına barışı ve adaleti getirecek olan programın adıdır”

Aynı şekilde toplumun başka kesimlerinde de bunu görebiliriz. Örneğin neden Romanlar bu ülkenin en yoksul insanları arasında yer alıyor Kürtler gibi. Çünkü onlar da her türlü ayrımcılığa, her türlü ötekileştirmeye maruz kalıyorlar. Özgürlüğü, demokrasiyi, eşitliği ortadan kaldıran bu sistem, aynı zamanda bütün ötekileri yoksulluğa mahkum eden bir sistemdir. Bugün bu sistem ülkenin her tarafına yayılmıştır. Açlık kol gezmektedir, yoksulluk ve sefalet bu ülkenin en temel ve en büyük gerçekliği haline gelmiştir. Bizler, önümüzdeki dönemde mücadele ortaklığını büyüterek Demokrasi İttifakını güçlendirme görevini yerine getireceğiz.

Bu çoklu krizden çıkışın yolunun güçlü demokrasi, kalıcı büyük barış, sosyal adalet ve özgürlük olduğunu mutlaka her yerde ortaya koyacağız. İşte alternatif yol budur. Krizlerden gerçek çıkışın adresi bu mücadele hedefi ve hattıdır. Üçüncü Yol sözü bir slogandan ibaret değildir, bir programdır. Bu ülkenin halklarına özgürlüğü, barışı, adaleti getirecek olan programın adıdır. Bu programın hayata geçirilmesinde en büyük sorumluluk bizlerdedir ama en çok da yerellerde HDP ağacının köklerini sımsıkı toprağa bağlayan sizlerdedir.

“HDP fikriyatını bu topraklarda yok etmek mümkün değildir”

Bugüne kadar yaptığımız çalışmalarda da sizden önce il eşbaşkanlığı yapan yöneticilik yapan dostlarımızın emekleriyle bugüne geldik. Büyük bedeller ödendi hala cezaevlerinde binlerce arkadaşımız yatmaktadır. Binlerce arkadaşımız da sürgünde yaşamak zorunda kalmaktadır. Ama biliyoruz ki boşuna ödenmiyor bu bedeller. Ne yaparlarsa yapsınlar; kapatma davasıyla, Kobanî Kumpas Davasıyla bizleri sindirmek için ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar başaramayacaklar. Tarih, mücadele ve direniş çok açık bir şekilde ortaya koydu; HDP’nin fikriyatını bu topraklarda yok etmek mümkün değildir. Aksine baskının ve zulmün en yoğun olduğu dönem HDP’nin en güçlü olduğu dönem olmuştur.

Bu iktidarı göndermenin tam zamanıdır

Newroz coşkusu herkese gereken mesajı vermiştir. 8 Mart’ta ülkenin her yanında kadın mücadelesinin kararlılığını ortaya koyan yoldaşlarımıza buradan bir kez daha teşekkürlerimizi ve minnetimizi sunuyorum. Aynı şekilde Newroz meydanlarını ülkenin 70 merkezinde milyonlarla dolduran bütün arkadaşların emeklerine sağlık. Sadece Amed, Van, İstanbul’da değil ülkenin dört bir köşesinde milyonlar meydanlara aktılar ve kararlılıklarını, inşa ve yeniden başlangıç hedefinde nasıl sahip çıkacaklarına dair iradelerini ortaya koydular.

Sorumluluğumuz bununla daha da büyümüştür. Şimdi ülkeyi bu çoklu krizlerden; talan, yalan, savaş ve yandaş sisteminden çıkarmanın zamanıdır. Şimdi bu iktidarı göndermenin zamanıdır. Bu iktidarı göndecek esas yol halka güçlü ve gerçek bir alternatif sunmaktır. Biz bu alternatifi sunuyoruz. Bu iktidarı göndereceğiz ama bununla yetmeyeceğiz. Şiddeti her alana yayan bu düzenin değişmesi gerekiyor. Asimilasyon, inkar, imha, baskı ve yoksulluk üreten ne kadar düzen unsuru varsa bu iktidarla birlikte değiştirmek temel hedefimizdir.

“Seçim stratejimizi merak edenler deklarasyonumuza baksınlar”

Biz sadece basit bir iktidar değişikliği değil, bir düzen değişikliğini hedef olarak önümüze koyduk. Ortak mücadele büyüdükçe bu hedefe daha hızlı yaklaşacağız. Seçimleri de seçim ittifaklarını da seçim stratejimizi de ortak mücadele üzerine kurulu bu demokrasi ittifakı üzerinden inşa edeceğiz. Seçim stratejimizi merak edenler deklarasyonumuza baksınlar. Bu deklarasyonda da açıkça söylediğimizi gibi parlamento seçimine Demokrasi İttifakıyla gireceğiz ama bundan önce ortak demokratik mücadeleyi her alanda güçlendireceğiz.

Seçim, mücadelemizin bir parçasıdır; seçim ittifakları da Demokrasi İttifakımızın bir unsurudur. Önümüzde zorlu bir yol ama bu aşacak kararlılık ve gücümüz de var. Mutlaka bu düzeni de bu iktidarı da değiştireceğiz ve bu ülkede gerçek barış ve demokrasiyi, alternatifi hayata geçireceğiz. Bu konuda büyük emekler sarf ettiğinizin farkındayız. Pek çoğunuz yeni seçildiniz. Yeni seçilen arkadaşlara başarılar diliyorum. Bundan önce çalışan arkadaşların emeklerine sağlık. Yolumuz açıktır riya me vekiriye. Bimînin di xêr û xweşiyê de.”

Paylaşın

İmamoğlu, Erdoğan’ın 5.8 Puan Önünde

Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi, 1-4 Nisan 2022 tarihleri arasında gündeme ve seçmen eğilimine dair Türkiye genelinde yaptığı anketin sonuçlarını açıkladı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerini de içeren ankete göre, yüzde 42,5’i “Ekrem İmamoğlu’na oy veririm” derken, Recep Tayyip Erdoğan diyenlerin oranı yüzde 36,7’de kaldı.

İstanbul, Ankara, Adana, İzmir, Bursa, Konya, Mersin, Samsun,  Antalya, Erzurum, Ağrı,  Diyarbakır, Şanlı Urfa, Mardin, Batman, Şırnak, Van ve Adıyaman kentlerini kapsayan ankete 2 bin 10 kişi katıldı. Hata payı yüzde 3 güven aralığı yüzde 98 olarak açıklanan anketin yarısı yüz yüze, yarısı da bilgisayar destekli gerçekleştirildi.

AKP-MHP’nin oyu düştü

24 Haziran 2018’deki genel seçimlerde yüzde 38,3’ünün AKP, yüzde 23,2’si CHP, yüzde 9,1’i HDP, yüzde 10,2’si İYİ Parti, yüzde 8,6’ı MHP, yüzde 0,8’i Saadet Partisi’ne oy veren ve yüzde 9,8’i oy kullanmayan katılımcılara “Bu Pazar seçim olursa hangi partiye oy verirsiniz” sorusu yöneltildi. Soruya, katılımcıların yüzde 28,9’u “AKP”, yüzde 26,1’i “CHP”, yüzde 10,7’si “İYİ Parti”, yüzde 9,6’sı “HDP”, yüzde 6,1’i “MHP”, yüzde 3,3’ü “Deva Partisi”, yüzde 1,2’si “Gelecek Partisi”, yüzde 0,5’i “Saadet Partisi” yanıtını verdi.  Katılımcıların yüzde 7,8’i aynı soruya “Kararsızım”,  yüzde 5,6’sı ise “Oy kullanmayacağım”  cevabını verdi.

CHP’nin oyu yüzde 30,2’yi gördü

Kararsızların ve oy kullanmayacakların toplam oranının dağıtılmasından sonra AKP’nin oy oranı 33,4, CHP’nin yüzde 30,2, İYİ Parti’nin yüzde 12,4, HDP’nin yüzde 11,2, MHP’nin yüzde 7,1, Deva Partisi’nin yüzde 3,8, Gelecek Partisi’nin yüzde 1,4, Saadet Partisi’nin yüzde 0,6 olarak ölçüldü.

AKP-MHP 11,9 puan kaybetti

Verilen yanıtlara göre, AKP’nin 2018 Haziran seçimlerine göre 9,4 puan, MHP’nin 2,5 puan oy kaybettiği, CHP’nin 2,9 puan, HDP ve İYİ Parti’nin 0,5 puan oylarını arttırdığı tespit edildi.

İmamoğlu Erdoğan’ın 5.8 puan önünde

Bu Pazar Cumhurbaşkanlığı seçiminin olması durumunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın olası rakipleriyle arasındaki oy oranlarının tespit edildiği ankete göre, Erdoğan’ın Ekrem İmamoğlu ile karşı karşıya gelmesi durumunda oy oranı yüzde 36,7 olarak ölçülürken, İmamoğlu yüzde 42,5 ile Erdoğan’a 5,8 puan farkla en çok fark atacak aday oldu. Erdoğan ve İmamoğlu adaylığında katılımcıların yüzde 10,7’si kararsız, yüzde 10,1’i ise oy kullanmayacağını bildirdi.

Kılıçdaroğlu muhalefetin oylarını yükseltiyor

Erdoğan ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşı karşıya gelmesi durumunda katılımcıların yüzde 38,1’i “Recep Tayyip Erdoğan”,  yüzde 40,5’i “Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 10,5’i “Kararsızım” ve yüzde 10,9’u ise “Oy kullanmayacağım” yanıtını verdi.

Mansur Yavaş beklenen ilgiyi görmüyor

Ankete göre, muhalefet yüzde 40, 5 ile Erdoğan karşısında en yüksek oyu Kılıçdaroğlu ile ardından yüzde 36,7 ile İmamoğlu, en düşük oyu ise ismi popüler adaylar arasında bulunan Yavaş alacak. Ankete göre Yavaş, Erdoğan’ın yüzde 32,5 oyuna karşılık yüzde 34 oyda kalacak. Yavaş’ın aday olması durumunda muhalefet cephesinde kararsız seçmenin yüzde 19,5’e, oy kullanmayanların oranı ise yüzde 13,9’a yükseldi.

Erdoğan’la İYİ Parti lideri Meral Akşener’in karşı karşıya gelmesinde, Erdoğan yüzde 34,5, Akşener ise 28,7’de kalacak. Erdoğan-Akşener adaylıklarında seçmenlerin yüzde 19,5’i “Kararsızım” ve yüzde 17,3’ü ise “Oy kullanmayacağım” yanıtını verdi.

Erdoğan rakibi Ali Babacan olması durumunda yüzde 36,6, Babacan’ın ise yüzde 21’de kalacağı ankette, ikilinin adaylık durumunda kararsızların oranı yüzde 18,2, oy kullanmayacakların oranı ise yüzde 24,1’e yükselecek.

Kararsız ve oy kullanmayacaklar yüzde 47’yi buluyor 

Karsızların oranında en fazla yükselme ise Erdoğan ve HDP’nin önceki dönem Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın karşı karşıya gelmesi durumunda ölçüldü. Diğer muhalefet adayları arasında Erdoğan’ın Demirtaş’la karşı karıya gelmesi durumunda oyunu yüzde 40 çıkaracağı tespit edilen ankette göre Demirtaş’ın oyu yüzde 12,7’de kalacak. Erdoğan-Demirtaş’ın karşı karşıya gelmesi durumunda kararsızların oranı yüzde 27,2’ye, oy kullanmayacakların oranı ise yüzde 20’ye yükselecek.

Kürt sorunu tüm sorunların kaynağı

Yüzde 51,7’si erkek, yüzde 48,3’ü kadın görüşmecilerden oluşan ankette, katılımcıların yüzde 62,7’si Türkiye’nin birinci sorunu olarak ekonomi/işsizliği, yüzde 11’i demokrasinin olmayışını, yüzde 9,9’u hukuk sisteminin mevcut durumunu, yüzde 8,1’i Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yüzde 4’ü ise eğitimi gördü.

Türkiye’nin birinci sorunu şıklarında “Kürt sorunu” yer almazken, bu soruyla bağlantılı olarak katılımcılara sorun olarak tanımlanan alanlara Kürt sorunun etkisi soruldu. Kürt sorunun diğer sorunlara etkisine birden fazla seçeneği işaretleme olanağı tanınan soruya katılımcıların yüzde 33,1 Kürt sorunun ekonomiyi ve işsizliği, yüzde 50,4’ü demokrasi sorununu, yüzde 49,2’si hukuk sistemini, yüzde 23’ü Cumhurbaşkanlığı sorununu, yüzde 64,1’i çatışma ve şiddet ortamını, yüzde 34,9’u dış politikayı etkilediğini belirtti.

Seçmen eğilimlerine dair sorulara verilen yanıtlara göre; araştırma grubunun yüzde 59,6’sı erken seçime gidilmesi gerektiğini beyan etti.

Kürtlerin tercihini HDP belirleyecek

Katılımcılara olası bir seçimde hangi ittifaka oy verecekleri sorulan ankette, katılımcıların yüzde 36,2’si “Millet İttifakına oy veririm”, yüzde 34,9’u “Cumhur İttifakına oy veririm”, yüzde 15,7’si “Oy verdiğim parti içinde olursa ancak oy verebilirim”  yüzde 6,7’si “Hayır, hiçbir koşulda oy vermem” dedi. Katılımcıların yüzde 6,5’i ise bu soruya “Kararsızım” yanıtını verdi.

Katılımcılar, yüzde 45,5’i güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme dönüş için muhalefet partilerinin bir araya gelmesini olumlu yüzde 33,7’si olumsuz buldu. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’nin Türkiye’nin sorunlarını çözebileceğini düşünenler yüzde 35,4 bulurken yüzde 22,9’u sorunlarını çözemeyeceğini, yüzde 41,6’ı ise kısmen çözebileceğini görüşünü dile getirdi.

(Kaynak: MA)

Paylaşın

Pakistan’da İmran Han’ın İktidarı Tehlikede

Pakistan Başbakanı İmrah Han, güven oylamasında hükümetinin düşürülmesi halinde, muhalefetin kuracağı bir hükümeti tanımayacağını söyledi. Muhalif milletvekilleri, Han’ı iktidardan düşürmek için geçen Cumartesi günü güvenoylaması talep etmişti.

Bugün yapılacak ve kaybetmesi beklenen güvenoylamasından önce konuşan Han, Anayasa Mahkemesi’nin oylamanın yapılması kararını tanıdığını belirtmekle birlikte, ABD’nin kendisini iktidardan göndermek için komplo kurduğu iddiasını yalanladı. Ancak bu iddiasına yönelik herhangi bir kanıt sunmadı. Washington ise iddiayı yalanlıyor.

Han, Rusya Ukrayna işgaline girişirken Vladimir Putin ile görüşmüş ve daha önce ABD’nin “terörle savaşını” eleştirmişti. BBC Muhabiri Secunder Kermani, Han’ın ordunun yardımıyla iktidara geldiği yönünde genel bir kabul olduğunu, ancak gözlemcilerin şimdi aralarının açıldığını söylediğini belirtiyor.

Koalisyon ortaklarının bazıları da Han’ı terk etti. Han ayrıca halka, Pazar günü dışarı çıkıp “yabancı fonlu dramayı” protesto etmeleri çağrısı yaptı. İmran Han “Ben de orada sizinle olacağım ve Pakistan’a karşı bu yabancı komployu asla kabul etmeyeceğim” dedi.

Muhalif lider Şahbaz Şerif ise, Yüksek Mahkeme’nin güvenoylamasının yapılması kararının “Pakistan ve anayasayı kurtardığını” belirtti. Muhalif milletvekilleri, Han’ı iktidardan düşürmek için geçen Cumartesi günü güvenoylaması talep etmişti.

Ancak Han’ın partisine üye Parlamento Başkan Yardımcısı Kasım Suri, “yabancı müdahalesi” olduğu iddiasıyla güvenoylamasını engellemiş ve devlete bağlılık çağrısı yapan anayasaya aykırı olduğunu savunmuştu.

Han ise daha sonra parlamentoyu feshetmiş ve erken seçim çağrısı yapmıştı. Yüksek Mahkeme Perşembe günü güvenoylamasının durdurulmasının anayasaya aykırı olduğuna hükmetmiş ve bugün yapılmasını emretmişti.

Han, Rusya ve Çin ile dostane ilişkileri yüzünden ABD’nin muhaliflerle işbirliği yapıp, kendisini devirmeye çalıştığını savunuyor. Eski kriket yıldızının güvenoylamasını kaybetmesi bekleniyor.

Han’ın oylamayı kaybetmesi halinde, muhalif partilerin genel seçimlerin yapılması öngörülen Ağustos 2023’e dek iktidarda kalacak yeni bir başbakan ataması bekleniyor.

BBC Urdu Servisi’nden Abid Hüseyin, “Han’ın güven oylamasını önlemek için elinde ne tür seçeneklerin olduğu belirsiz. Bir seçeneği, oylamayı kaybetme utancını önlemek için milletvekillerinin topluca istifa etmesi” diyor.

(Kaynak: BBC Türkçe)

Paylaşın

Yoksulluk Gözler Önünde

MetroPOLL Araştırma Şirketi tarafından paylaşılan ankete göre, halkın yüzde 60’ı et tüketmeyi bıraktığını, yüzde 50’3’ü öğünlerini azalttığını, yüzde 31,9’u ise zaman zaman aç kaldığını söyledi.

Halkın ekonomik krizi günden güne şiddetlenirken, bu durum anketlere de yansıyor. MetroPOLL’ün, “Son yıllarda ekonomik durumunuzdan dolayı aşağıdakileri yaptığınız oldu mu?” sorusu üzerine yaptığı ankette çarpıcı sonuçlar elde edildi.

Katılımcıların soruya verdiği yanıtlar şöyle:

“Yemek öğünlerini azalttım” diyenlerin oranı yüzde 50,3; ‘azaltmadım’ diyenlerin yüzde 49. Cevap vermeyenlerin oranı yüzde 0,7.

“Zaman zaman aç kalıyorum” diyenlerin oranı yüzde 31,9; ‘kalmıyorum’ diyenlerin yüzde 67,2. Fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 0,9.

“Et tüketmeyi bıraktım” diyenlerin oranı yüzde 61,8, ‘bırakmadım’ diyenlerin yüzde 37,3. Fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 1.

“Kalın giyinip evi ısıtmıyorum” diyenlerin oranı yüzde 53,7; ‘ısıtıyorum’ diyenlerin yüzde 44,7. Fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 1,6.

“Daha az çamaşır yıkıyorum” diyenlerin oranı yüzde 57,9; değişmediğini belirtenlerin yüzde 40,5. Fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 1,7.

“Özel araç kullanımını bıraktım” diyenlerin oranı yüzde 62,5; ‘bırakmadım’ diyenlerin oranı da yüzde 34,9. Fikir belirtmeyenlerin oranı yüzde 2,6.

Paylaşın