Kovid 19 Tablosunda Skandal Hata: Aktif Vaka Sayısı Eksiye Düştü

CHP Kovid 19 Danışma Kurulu, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı Kovid 19 vaka sayılarına ilişkin yaptığı açıklamada “Sonunda bu da oldu; aktif vaka sayısı eksiye düştü. Sağlık Bakanlığı’nın ülkemizi dünyaya rezil eden; bilime, epidemiyolojiye, matematiğe aykırı bu durumu açıklamak zorunda olduğunu açık bir şekilde beyan ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi / Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) Kovid 19 Danışma Kurulu, Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiği Kovid 19 vaka sayılarına ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.

Açıklamada, Sağlık Bakanlığı’nın 29 Nisan’da bin 924 yeni vaka ve 8 bin 302 iyileşen vaka bildirmesinin ardından gelinen noktada, dünya üzerinde aktif vaka sayısı eksi olan ilk ve tek ülke olunduğunu; bunun bilimsel olarak mümkün olmadığını ve Bakanlıktan acilen bir açıklama beklendiği belirtildi.

Sağlık Bakanlığı verilerine göre hesaplanan eksi 4 bin 476 aktif vaka sayısının epidemiyoloji bilimine aykırı olduğu vurgulanan açıklamada, “Pandeminin başından beri verilerin şeffaf bir şekilde açıklanmadığını defalarca söyledik, kanıtları ile ortaya koyduk. 29 Nisan’da ortaya çıkan negatif aktif vaka durumu İktidarın, Sağlık Bakanlığının ve Bilim Kurulunun bilimsellikten uzak tutumunun yeni bir kanıtıdır” ifadelerine yer verildi.

Dünyaya rezil olduk

“29 Nisan’da Kovid 19 nedeniyle toplam iyileşen ve ölenlerin toplamı, toplam doğrulanmış vakalardan 4 bin 776 kişi daha fazla çıktı. Yani Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sürecince gerçek rakamları gizlediği, gerçek olmayan sayılar açıkladığı bu şekilde de kanıtlandı. Sağlık Bakanlığı’na göre COVID-19 vakası olmayan ama iyileşen var! Bunun derhal açıklanmasını bekliyoruz!” denilen açıklamanın devamında şu ifadeler kullanıldı;

“Verilerle oynandığı için ortaya böyle bir durum çıkmıştır. Negatif aktif vaka sayısı, Bakanlığın şeffaflıktan uzak, bilime aykırı, pandemiyi değil algıyı yönetmenin ve popülist zihniyetin sonucudur. Sağlık Bakanlığı’nın ülkemizi dünyaya rezil eden, bilime, epidemiyolojiye, matematiğe aykırı bu durumu açıklamak zorunda olduğunu açık bir şekilde beyan ediyoruz.”

Paylaşın

MHP’li Belediyeden 1,2 Milyon Liraya Bayrak Direği

Artan fiyatlar karşısında yurttaşın alım gücü düşerken MHP’li Karaman Belediyesi’nin, 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’na 1 milyon 249 bin TL maliyetle 70 metrelik bayrak direği dikeceği ortaya çıktı. Kentte yaşayan yurttaşlar, “Direk ve bayrağa baka baka karnımızı doyururuz artık” diyerek tepki gösterdi.

BirGün’de yer alan habere göre Savaş Kalaycı yönetimindeki Karaman Belediyesi 7 Nisan’da, “İnşaat İşleri Yaptırılacaktır” başlıklı ihale açtı. Fen İşleri Müdürlüğü’nün yetkilendirildiği ihalenin konusunun, Aktekke 15 Temmuz Demokrasi Meydanı’na dikilecek bayrak direği olduğu öğrenildi. İdare, ihale kapsamında 25 Nisan’da Muhammed Nurullah Atay ile sözleşme imzaladı. Sözleşmenin bedeli kayıtlara, 1 milyon 249 bin 750 TL olarak geçti.

MHP’li belediyenin kent meydanına dikeceği 70 metre uzunluğundaki bayrak direğinin, “Karaman’ın en yüksek bayrak direği” olacağı belirtildi. Direğin dikileceği alanın 25 metrekare temel alanı üzerine inşa edileceği ve bayrak direğinin asansör ve elektrik motoru ile çalışacağı bildirildi.

‘Direk ve bayrağa baka baka karnımızı doyururuz artık’

Belediyenin büyük bir heyecan ile çalışmalarına başladığı proje kent sakinlerini ise mutlu etmedi. Kentin başka öncelikleri olduğunu belirten yurttaşlar, tepkilerini şu sözlerle dile getirdi:

  • Halil İbrahim Gülcan (Eski Belediye Başkanı) zamanında şehrin birçok yerine büyük bayrak direkleri dikilmişti zaten. Şöyle bir ortamda milyonlarca lira gereksiz yere harcanmamalı.
  • Bu proje için harcanacak parayla fakir fukaraya yardım edilsin.
  • Ne anlamı var böyle projelerin? Yaparken kentlilere sordunuz mu?
  • Direk ve bayrağa baka baka karnımızı doyururuz artık.
Paylaşın

Elektriğe Büyük Zam Yolda!

Elektriğe 1 Mayıs’tan itibaren yeni zammın gelebileceği belirtiliyor. Enerji Piyasaları Uzmanı Çağada Kırım, normalde sektörde zammın temmuzda beklendiğini belirtirken, maliyet makasının açılmasıyla bu zammın mayıs ayına çekilebileceğini kaydetti.

Yılbaşı ve nisan ayında yapılan elektrik zamları sonrası maliyet artışları nedeniyle yeni zammın kapıda olduğu ifade ediliyor. Özellikle mesken abonelerine verilen elektrikte üretim maliyeti ile satış fiyatı arasındaki farkın yüzde 92’ye çıkması nedeniyle durumun sürdürülemez olduğu vurgulanıyor. Enerji Piyasaları Uzmanı Çağada Kırım, normalde sektörde zammın temmuzda beklendiğini belirtirken, maliyet makasının açılmasıyla bu zammın mayıs ayına çekilebileceğini kaydetti.

Katlanarak artıyor

Sözcü’den Taylan Büyükşahin’in haberine göre, şu anda mesken düşük tüketim satış fiyatının kilovatsaat (kWh) başına 1,26 TL, üretim maliyetinin ise 2,41 TL olduğuna dikkat çeken Kırım, maliyet artış hızının böyle devam etmesi durumunda ağustos ayında üretim maliyetinin 3,54 TL’ye çıkacağını aktardı. Bu durumda aradaki farkın yüzde 92’den yüzde 181’e çıkacağını ifade eden Kırım, zammın gecikmesi durumunda oranının da katlanarak artacağını, zammın büyütülmek istenmeyeceğini dile getirdi.

Tüm abone gruplarında fiyat artışı söz konusu

BOTAŞ’ın elektrik üretim doğalgaz tarifesinin Ocak 2021’den bu yana standart metreküp başına 1.41 TL’den 10.75 TL’ye yükseldiğini söyleyen Çağada Kırım, artış oranının yüzde 600’ü bulduğunu belirtti. Tüm maliyetin elektrik satışına yansıtılmadığını ifade eden Kırım, ancak bunun sürdürülemez bir noktaya geldiğini aktardı. Kırım, “Tüm abone gruplarına zam bekleniyor. Zam oranını tahmin etmek şu an mümkün değil ama rakamlar ortada” dedi.

Paylaşın

Erdoğan’ın Ziyareti Hem Siyaset Hem De Ticaret

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyareti, yerel iktisatçılar ve iş insanlarınca Riyad ve Ankara arasındaki ticaret, yatırım ve ekonomik ilişkilerin yanı sıra siyasetin bir uzantısı olarak görüldü.

Suudi yorumcu Fethurrahman Yusuf, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretini yorumlarken, ziyaretin Rusya-Ukrayna krizinin küresel ekonomi, tedarik zincirleri ve gıda üzerindeki etkisi ışığında, iki ülke arasındaki kapsamlı stratejik ilişkiler bağlamında gerçekleştiğini vurguluyor.

Yusuf’un Şarkulavsat’ta yer alan değerlendirmesine göre, “iktisatçılar ve iş insanları ise, bu ziyareti Riyad ve Ankara arasındaki ticaret, yatırım ve ekonomik ilişkilerin yanı sıra siyasetin bir uzantısı olarak gördü.

Suudi Arabistan’ın Cizan kentindeki Al-Şoruk Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı Dr. Abdurrahman Başin, Erdoğan’ın ziyaretinin iki ülke arasında ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesi, ticaretin artırılması ve stratejik ortaklıklara ulaşılmasına katkı sağlayacağını dile getirdi.

Suudi Arabistan’ın “2030 Vizyonu”

Başin, Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda, 2030 Vizyonu’nun birçok alanda sunduğu iddialı projeler ve Suudi Arabistan’ın özellikle Türkiye’nin zengin deneyime sahip olduğu sağlık ve eğitim sektörlerinde sunduğu özelleştirme programları ışığında, Suudi Arabistan-Türkiye ekonomik ilişkilerinin önümüzdeki dönemde istikrarlı bir gelişmeye tanık olmasını beklediğini ifade etti.

Al-Şoruk Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı, Erdoğan’ın ziyaretinin inşaat, finans ve bankacılık yatırımları sektörlerinde Suudi şirketlerinin Türkiye pazarındaki varlığının yeniden kazandırılması ve iki ülkenin iş sektörleri arasında gelecekteki temel bir anlayışın teşvik edilmesine ek olarak, Suudi Arabistan’daki altyapı projeleri alanında çalışan birçok Türk şirketine olumlu yansıyacağını belirtti.

Suudi Arabistan’ın sahip olduğu 2030 Vizyonu’nun kalkınma projelerinin sunduğu fırsatlarla, Türkiye ve Suudi Arabistan’ın önemli bir ticaret ortağı olacağına vurgu yapan Başin, bunun Türklere Suudi ekonomisinin gücü ve daha fazla yatırım çekme ve fırsatlar sunma kabiliyetinden yararlanma fırsatı sağlayacağını söyledi.

Suudi Arabistan Türk sermayesini çekmek istiyor

Suudi Arabistan’ın ülkede çeşitli alanlardaki Türk yatırımlarını artırma isteğini dile getiren Başin, Erdoğan’ın ziyaretinin ortak iş konseyi toplantıları ve ticaret heyetleri ziyaretlerinin başlamasıyla birlikte tüm yatırım olanaklarından yararlanma fırsatlarını artıracağını ve her iki ülkedeki yatırımcıların önündeki tüm engellerin kalkmasını kolaylaştıracağını ifade etti.

Başin, söz konusu ziyaretin, uluslararası ekonomik arenada bir gücü temsil eden Suudi Arabistan ve Türkiye’de mevcut olan avantaj ve yeteneklerden yararlanmak için iki ülkenin sürdürülebilir ittifaklar ve ortaklıklar kurulmasını sağlayacağını da sözlerine ekledi.

Paylaşın

Türkiye, Buğday Üretiminde 80 Yıl Geriye Gitti

1940’ta Türkiye nüfusu 17 milyon 820 bin 950, buğday üretimi 4 milyon 67 bin 950 ton iken kişi başına yaklaşık 1/4 ton (250 kg) olan yıllık  buğday üretimi nüfusun 84 milyon 680 bin 273’e ulaştığı 2021’de 17 milyon 650 bin tonda, yani kişi başına 208 kg’da kaldı. Türkiye buğday üretiminin tüketimi karşılama yeterliği düzeyinde 80 yıl öncesinin de gerisine gitti. 

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) bugün sona eren uluslararası ithalat ihalesinde alım yapmaya başlayarak yaklaşık 100 bin ton ekmeklik buğday satın aldı.

Reuters’in haberine göre, Ticaret kaynakları, ihalede en düşük teklifin 25 bin ton buğday için navlun dahil ancak sigorta maliyetleri hariç (c&f) ton başına 412 dolar olduğunun ve teslimatın İskenderun limanına yapılacağının tahmin edildiğini söyledi.

TMO son teklif tarihi bugün olan iki buğday ithalat ihalesi açmıştı. İhalelerden birinde halen Türkiye’de bulunan 210 bin ton buğday, ötekindeyse Türkiye’ye sevkiyatı yapılmak üzere yaklaşık 270 bin ton buğday alınması öngörülüyor. İhalelerde oluşan fiyatlar TMO’nun nihai onayına tabi olduğu için daha sonra değişebiliyor.

Ayçiçek yağı da…

TMO, dün de 18 bin ton ayçiçek yağı ithal etmişti. Ticaret kaynakları, ihalede 12 bin ton için teklifin Yayla tarafından verildiğini, teklifin navlun dahil ancak sigorta maliyetleri hariç (c&f) ton başına 1,997 dolar olduğunu ve teslimatın Mersin limanına yapılacağının tahmin edildiğini söylemişti.

Bakan: Karamsarlığa gerek yok, kendine yeterliyiz

Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişçi Gazete Ekonomi’ye verdiği demeçte, bu durumun “karamsarlığa yol açmaması” gerektiğini söyledikten sonra  “Ürünlerimiz hem kaliteli hem yeterli. Bazı ürünlerde üretim miktarını arttırmak için destekleri artıracağız. Önceliğimiz üretim, yeter ki üretme isteği olsun. Biz elimizden gelenin fazlasını vermeye hazırız.” diyor.

Ancak TMO istatistikleri özellikle buğday konusunda Kirişçi’yi doğrulamıyor.

Türkiye buğday üretiminde 80 yıl geriye gitti

1940’ta Türkiye nüfusu 17 milyon 820 bin 950, buğday üretimi 4 milyon 67 bin 950 ton iken kişi başına yaklaşık 1/4 ton (250 kg) olan yıllık  buğday üretimi nüfusun 84 milyon 680 bin 273’e ulaştığı 2021’de 17 milyon 650 bin tonda, yani kişi başına 208 kg’da kaldı. Türkiye buğday üretiminin tüketimi karşılama yeterliği düzeyinde 80 yıl öncesinin de gerisine gitti.

Üstelik 1976’dan bu yana Türkiye’nin yıllık buğday üretim miktarı nüfusun durmaksızın artmasına karşın 16-20 milyon tonda çakılıp kalırken ekilen alan genişliği 1976’da 9 milyon 250 bin hektardan, 2021’de 6 milyon 922 bin 236 hektara geriledi.

Paylaşın

‘Dezenformasyon Yasası’ Hazır

AK Parti, internet ve sosyal medyada dezenformasyonu önlemeye yönelik bir yasa taslağı hazırladı. İttifak ortağı MHP’ye sunulan yasa taslağına göre, internet ve sosyal medyada neyin “yalan” olduğuna, kurulacak dijital suçlara bakacak ihtisas mahkemeleri karar verecek.

Milliyet’in haberine göre, AK Parti, internet ve sosyal medyada dezenformasyon yasası hazırlıklarında parti içinde de sıkça tartışılan “dezenformasyon tanımı” ve “dezenformasyona kimin karar vereceğine” ilişkin ihtilafı çözüme kavuşturdu. MHP’ye sunulan 60 maddelik yasa taslağına göre, internette neyin dezenformasyon olduğuna dair belirlemeyi yapmak üzere RTÜK benzeri bir kurul oluşturulmasından vazgeçildi. Bunun yerine internet ve sosyal medyada neyin “yalan” olduğuna kurulacak ihtisas mahkemeleri karar verecek.

Teklifle internet haberciliği yasal altyapıya kavuşacak; internet medyasında çalışan gazeteciler 212 sayılı yasaya tabi olacak; internet haber siteleri Basın İlan Kurumu’ndan ilan alabilecek.

Bu arada MHP’nin “kamuoyu araştırmalarında yapılan dezenformasyon faaliyetlerinin önüne geçmek” amacıyla teklife eklenmesini istediği düzenleme de gündemde. AK Parti ve MHP’li kurmaylar bayram sonrasında bir araya gelerek teklif üzerinde ortak çalışmayı tamamlayacak. Teklifin haziran ayında Meclis gündemine getirilebileceği ifade ediliyor.

AK Partili Ünal: Dönüm noktası

Öte yandan AK Parti Grup Başkanvekili Mahir Ünal, dezenformasyon teklifine ilişkin DHA’ya konuştu. AB’nin 23 Nisan 2022’de kabul ettiği, “Dijital Hizmetler Yasası”nı teklife aynen ekleyeceklerini belirten Ünal, şunları söyledi:

“Bu yasa internette bir dönüm noktası. Gerçek hayatta yasa dışı olanın, internet ortamında da yasa dışı olması gerektiği ilkesi esas alınıyor. Platformlar, bildirilen yasa dışı ürün veya hizmet içeriğini hızla kaldırmak zorunda kalacak. Dijital platformlarda dezenformasyon önlenecek ve platformların algoritmalarının şeffaflığı artırılacak. Yasayla büyük dijital platformlar ve arama motorları daha sıkı kurallara uymak durumunda kalacak. Dijital platformlar, AB Komisyonu tarafından denetlenecek. Benzer bir denetlemeyi biz de düşünüyoruz. Kural ihlâlinde bulunan dijital platformlara küresel cirolarının yüzde 6’sına ulaşan para cezaları uygulanacak. Çevrim içi platformların yasa dışı ve zararlı içerikle ilgili sorumlulukları artırılacak. Platformlar, sahip olduğu içerikleri sıkı biçimde denetlemek durumunda kalacak.”

Ünal, dezenformasyon ile ilgili yasal düzenleme üzerinde Cumhur İttifakı olarak mutabakat sağlandığını belirterek, “Sayın Cumhurbaşkanımız taslağı Sayın Devlet Bahçeli’ye verdi. Sayın Bahçeli de Sayın Erkan Akçay ve Feti Yıldız’ı görevlendirdiler. Salı günü bir toplantı gerçekleştirdik. Bu toplantıda taslak üzerinde genel bir mutabakat sağlandı. Önümüzdeki günlerde bir toplantı daha gerçekleştireceğiz. Ondan sonra biz de hızla bu düzenlemeyi TBMM’ye sunacağız” diye konuştu.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Dört Adımlı Suriyeli Mülteci Planı

İktidara geldiklerinde mültecileri ülkelerine geri göndereceklerini söyleyen Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, söz konusu politikanın uygulanması için 4 adımlı formül sundu.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu, Suriyeli mültecilerle ilgili açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, Suriye ile barışılacağını, ülkelerine dönen insanların can güvenliğinin sağlanacağını, onlara iş imkanı sağlanacağını ve bölgeye hastane-okul gibi kurumların yapılacağını söyledi:

“Suriyeliler kendi ülkelerine dönmeleri için can ve mal güvenliklerini sağlaması ile ilgili oturacağız, bir sözleşme yapacağız. Bu sözleşme Suriye ve Türkiye arasında değil, aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesini isteyeceğiz.”

Bunu Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Avrupa Birliği ile gideceğiz, oturacağız. Ben Avrupa’ya gittiğim zaman, Suriyeli sığınmacılarla ilgili bana sorduklarında, onların yanında açık ve net onları suçladım.

“Size gelince kıyamet kopardınız”

‘Siz Suriye’de kan gövdeyi götürürken, insanlar birbirlerini öldürürken hiç sesiniz çıkmıyordu. Ama Suriyeliler size gelmeye başlayınca kıyameti kopardınız. Şimdi diyorsunuz; Suriyeliler niye geliyor? Neden Suriye’de savaş çıktığı zaman savaşın engellenmesi veya durdurulması konusunda müdahale etmediniz? Bu da Avrupa’nın etik değerlerine uygun değildir’ dedim.

Onlara şunu söyledim; ‘Suriyelileri biz kendi ülkelerine göndereceğiz. Bunların yolları, okulları, kreşleri…Siz para veriyorsunuz ama bu parayı biz bunun için kullanacağız. Siz her türlü denetimi yapabilirsiniz, bizim bütün harcamalarımız şeffaf olacak. Dolayısıyla bu okulları, kreşleri yapacak olan da bizim müttehitlerimiz, ihaleye çıkacağız gelip yapacaklar.

“BM’nin devreye girmesi lazım”

Yeter mi? Yine yetmez. Bu insanların can ve mal güvenliği gerekiyor. Can ve mal güvenliği için de bizim oturup bir protokol yapmamız lazım merkezi yönetimle, yani Suriye yönetimiyle. Ayrıca Birleşmiş Milletler’in de devreye girmesi lazım. Bunlar kendi ülkelerine geldiğinde, evlerine yerleştiklerinde bunlara herhangi bir siyasal müdahale ve baskı olmayacak, bu güvenliğini de alacağız.

Yeter mi? Yine yetmiyor. Bu insanlara iş lazım. Daha önce o bölgede Gaziantepli iş adamlarının, bizim iş inşalarının orada çok sayıda fabrikaları vardı, onları yine teşvik edeceğiz. Diyeceğiz ki ‘Siz gidin, fabrikaları yeniden kurun ve bu insanlar orada çalışsınlar’.

Yani sığınmacı ülkesi olmak ve onların Türkiye’de kalmaları için altyapı oluşturmak, bir süre sonra bunlara vatandaşlık vermek doğru değil. Biz bunu kabul etmiyoruz ve doğru da bulmuyoruz.”

Paylaşın

Hazine, Mayıs Ayında 59 Milyar Lira Borçlanacak

Hazine ve Maliye Bakanlığı, Mayıs-Temmuz 2022 dönemine ilişkin iç borçlanma stratejisini açıkladı. Buna göre, Hazine söz konusu dönemde 83 milyar liralık iç borç servisine karşılık 107 milyar liralık iç borçlanma gerçekleştirecek. Bu dönemde dış borçlanmaya gidilmeyecek.

Bakanlığın Mayıs-Temmuz 2022 dönemi iç borçlanma stratejisinde, Mayıs’ta 53 milyar liralık iç borç servisine karşılık 59 milyar liralık, Haziran’da 19,2 milyar liralık iç borç servisine karşılık 28 milyar liralık, Temmuz’da ise 10,8 milyar liralık iç borç servisine karşılık 20 milyar lira iç borçlanma yapılması öngörülüyor.

Bakanlık, Mayıs-Temmuz 2022 dönemine ilişkin iç borçlanma stratejisini açıkladı. Buna göre, Hazine söz konusu dönemde 83 milyar liralık iç borç servisine karşılık 107 milyar liralık iç borçlanma gerçekleştirecek. Bu dönemde dış borçlanmaya gidilmeyecek.

Bloomberg HT’nin haberine göre; bakanlığın Mayıs-Temmuz 2022 dönemi iç borçlanma stratejisinde, Mayıs’ta 53 milyar liralık iç borç servisine karşılık 59 milyar liralık, Haziran’da 19.2 milyar liralık iç borç servisine karşılık 28 milyar liralık, Temmuz’da ise 10.8 milyar liralık iç borç servisine karşılık 20 milyar lira iç borçlanma yapılması öngörülüyor.

Mayıs ayındaki iç borçlanmanın 36,8 milyar lirasının piyasadan, 18.5 milyar lirasının doğrudan satışlardan, 3,7 milyar lirasının kamuya satışlardan; Haziran iç borçlanmasının yaklaşık 22.4 milyar lirasının piyasadan, 5,6 milyar lirasının kamuya satışlardan; Temmuz iç borçlanmasının 1.9 milyar lirasının piyasadan, 1,1 milyar lirasının doğrudan satışlardan, 1 milyar lirasının ise kamuya satışlardan oluşması bekleniyor.

Bu dönemde 16 tahvil ihalesi düzenlenecek, 2 kira sertifikasının, 1 altına dayalı kira sertifikasının, 1 altın tahvilinin doğrudan satışı yapılacak, 1 Hazine bonosunun yeniden ihracı gerçekleştirilecek. Mayıs’ta 60.5 milyar liralık, Haziran’da 25.5 milyar liralık, Temmuz’da ise 17.9 milyar liralık ödeme yapılacak. Bu ödemelerin 21 milyar lirası dış borç servisinden oluşacak.

Paylaşın

Türkiye, G-20’den Çıkacak Mı?

Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) raporuna göre Türkiye 2021’de dünyanın en büyük 21. ekonomisi oldu. Bu gelişme Türkiye’nin G-20’den düştüğü ve G-20’den çıkarılacağı yorumlarını beraberinde getirdi. Peki, Türkiye G-20’den düştü mü? 

Türkiye G-20’den düşmedi, G-20’de kalmaya devam edecek. Zira “20’ler Grubu” olarak bilinen G-20 için tek kriter ekonomi değil ve dünyanın en büyük 20 ekonomisinden oluşmuyor. Dünyanın en büyük 20 ekonomisinde olan ülkelerin hepsi G-20 üyesi olmadığı gibi tüm G-20 üyeleri de en büyük 20 ekonomiden birisi değil. Peki, G-20 nedir? G20 üyeleri hangi ülkeler? Türkiye ekonomisi dünyada kaçıncı sırada? Satın alma gücü paritesine göre gayrisafi yurtiçi hasılasıda (GSYH) Türkiye kaçıncı sırada?

IMF, Nisan 2022 tarihli Dünya Ekonomik Görünüm Raporu’nu açıkladı. Buna göre Türkiye dünyanın en büyük 21. ekonomisi. Türkiye’nin 2021’de GSYH’si 806,8 milyar Amerikan Doları oldu. Türkiye 2020’de 720 milyar dolar GSYH ile dünyanın en büyük ekonomisi olmuştu. Türkiye’nin 20. sıradan 21.liğe gerilemesi G-20’den düştüğü haber ve yorumlarına yol açtı. Ancak bunlar gerçeği yansıtmıyor. Türkiye G-20 üyesi ve üye kalmaya devam edecek.

Ülkeler dünyanın en büyük 20 ekonomisi arasına girince G-20 üyesi olmuyor. 2021 yılında ilk 20 ekonomi arasında yer alan İran, İspanya, Hollanda ve İsviçre G-20 üyesi değil. Benzer şekilde Güney Afrika ve Arjantin en büyük 20 ekonomi içinde yer almamasına rağmen G-20 üyeleri.

2021 yılında dünyanın en büyük ekonomileri hangileri?

IMF’nin Nisan 2022 tarihli raporuna göre 2021 yılı dünyanın en büyük ekonomilerinin zirvesinde 22 trilyon 998 milyar dolar ile ABD var. İkinci sıradaki Çin’in GSYH’si 17 trilyon 458 milyar dolar. Bu iki ekonomik devden sonra ise Japonya 4 trilyon 937 milyar dolar ile üçüncü sırada. Almanya 4 trilyon 226 milyar ile dördüncü, İngiltere 3 trilyon 188 milyar ile beşinci sırada.

807 milyar dolar ile 21. sıradaki Türkiye’nin hemen üstünde ise 813 milyar dolar ile İsviçre geliyor. İran ise 1 trilyon 426 milyar dolar ile 14. durumda.

Türkiye 2020’de 20. sıradaydı

IMF raporuna göre Türkiye 720 milyar dolar GSYH ile 2020’de dünyanın en büyük 20. ekonomisi durumundaydı. IMF verilerine göre Türkiye 2003 yılında 315 milyar dolar GSYH ile dünyanın en büyük 21. ekonomisi idi. Çin ise 2003’te 6. sıradaydı.

Türkiye 2015’te en büyük 16. ekonomiydi

IMF verileri Türkiye’nin 2015’te dünyanın en büyük 16. ekonomisi olduğunu gösteriyor. Türkiye’nin GSYH’si 2015’te 864 milyar dolar idi.

Türkiye 2022’de 23. sıraya düşecek

Türkiye’nin hedefi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek ancak. IMF verileri Türkiye’nin sıralamada daha da gerileyeceğini gösteriyor. Nisan 2022 tarihli rapora göre IMF’nin tahmini Türkiye’nin 692 milyar GSYH ile dünyanın en büyük 23. ekonomisi olacağı yönünde.

Satın alma gücünde Türkiye 2021’de 11. sırada

Öte yandan, satınalma gücü paritesine (SAGP) göre hesaplanan GSYH’ye bakıldığında ise Türkiye çok daha iyi durumda. SAGP, ülkeler arasındaki fiyat düzeyi farklılıklarını ortadan kaldırarak farklı para birimlerinin satın alma güçlerini eşitleyen bir değişim oranı. 1 doların ABD veya Avrupa’da satın alabileceği mal ve hizmetler ile Türkiye’de satın alabileceği mal ve hizmetler aynı miktarda değil. Ülkeler arası kıyas yapabilmek için bilimsel yollarla çok sayıda ürün ve hizmetin hesaplanmasıyla satın alma gücü belirleniyor.

IMF’nin Nisan 2022 raporuna göre Türkiye’nin 2021 yılında satın alma gücü paritesine göre GSYH’si 2 trilyon 943 milyar dolar oldu. Türkiye bu alanda dünyada 11. sırada bulunuyor. İtalya, Kanada, Güney Kore, İspanya ve Hollanda gibi birçok ülke Türkiye’nin gerisinde kaldı.

SAPG GSYH listesinin zirvesinde 27,2 trilyon dolar ile Çin var. Hemen ardından 23 trilyon ile ABD geliyor. Hindistan 10,2 trilyon dolar ile üçüncü, Japonya 5,6 trilyon dolar ile dördüncü ve Almanya 4,9 trilyon dolar ile beşinci sırada yer alıyor.

Ülke ekonomilerinin büyüklüğü kadar kişi başına milli gelir de önemli bir unsur. Örneğin Çin ve Hindistan ilk üçte yer almasına rağmen kişi başına gelirde çok daha gerideler çünkü nüfusları çok yüksek.

G20 üyeleri hangi ülkeler?

Şu ülkeler G-20 üyesi: Avrupa’dan Türkiye, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, Rusya ve Avrupa Birliği (AB), Amerika kıtasından ABD, Kanada, Meksika, Arjantin, Brezilya; Asya-Pasifik’ten Çin, Hindistan, Japonya, Güney Kore, Endonezya ve Avustralya, Afrika kıtasından Güney Afrika ve Ortadoğu’dan Suudi Arabistan. İspanya üye değil ancak toplantılara “daimi konuk üye” sıfatıyla katılıyor.

G-20 nedir, ne zaman neden kuruldu?

G-20 uluslararası sistemde başlıca gelişmiş ülkeler ile önemi ve ağırlığı artmakta olan yükselen ekonomilerin küresel ekonomik karar alma süreçlerinde daha fazla temsil edilmesi ve uluslararası mali sistemin daha istikrarlı bir yapıya kavuşturulması amacıyla 1999 yılında kuruldu.

2008’de ise ilk G20 liderler zirvesi gerçekleşti. Türkiye, 1 Aralık 2014 tarihinde üstlendiği G20 Dönem Başkanlığını 15-16 Kasım 2015 tarihlerinde Antalya’da düzenlenen Liderler Zirvesi ile tamamladı. G-20 dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 85’ini, ticaretinin yüzde 75’ini ve nüfusunun yüzde 60’ını temsil ediyor.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

14 Vekile Ait Dokunulmazlık Fezlekeleri Meclis’te: 1 CHP 13 HDP

Aralarında TBMM Başkanvekili Nimetullah Erdoğmuş ve CHP Grup Başkanvekili Engin Altay’ın da bulunduğu 14 milletvekiline ait dokunulmazlık dosyaları Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanlığına sunuldu.

Haber Merkezi /Milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması için Meclis Başkanlığına gönderilen fezlekeler, Anayasa Adalet Karma Komisyonuna sevk edildi. Vekiller ve fezlekeler şöyle:

HDP Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, HDP Ağrı Milletvekili Berdan Öztürk, HDP Van Milletvekili Sezai Temelli, HDP Van Milletvekili Tayip Temel, HDP Diyarbakır Milletvekili Remziye Tosun, HDP Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki, HDP Şanlıurfa Milletvekili Nusrettin Maçin, HDP Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer, HDP Iğdır Milletvekili Habip Eksik, HDP Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü, HDP Diyarbakır Milletvekili Salihe Aydeniz, HDP Batman Milletvekili Feleknas Uca.

Gelen fezlekeler arasında Semra Güzel’in 2, Berdan Öztürk’ün 3, Tayip Temel’in 2, Remziye Tosun’un 2 dosyası bulunuyor.

Süreç nasıl işliyor?

Hakkında suç isnadı bulunan milletvekillerinin dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmamasına ilişkin talepler, Adalet Bakanlığına sunuluyor. Bakanlık, talebi gerekçeli bir yazıyla Cumhurbaşkanlığına, Cumhurbaşkanlığı ise TBMM Başkanlığına iletiyor.

Meclis Başkanlığına gelen fezlekelerin gündeme alınmasındaki süreç, İçtüzüğe göre işliyor. Milletvekili dokunulmazlığı, İçtüzüğün “Yasama Dokunulmazlığı ve Üyeliğin Düşmesi” başlıklı dokuzuncu kısmının “yasama dokunulmazlığı” alt başlıklı birinci bölümünde düzenleniyor.

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler, TBMM Başkanlığınca “Gelen Kağıtlar” listesinde yayınlanarak Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona havale ediliyor.

Söz konusu fezleke ile Meclis’teki mevcut fezlekeler, sevk edildikleri Karma Komisyonda bekletilebiliyor ya da komisyonda gündeme alınabiliyor. Fezlekelerin gündeme alınması halinde süreç başlıyor. Karma Komisyon toplanıyor ve hangi fezlekeye ait dosyayı değerlendireceğine karar veriyor.

Hazırlık Komisyonu kuruluyor

Hazırlık Komisyonu, kurulduğu andan itibaren en geç 1 ay içinde dosyayı inceleyerek raporunu hazırlıyor. Bu komisyon bütün kağıtları inceleyip gerekirse o milletvekilini dinliyor ancak tanık dinleyemiyor.

Hazırlık Komisyonu, yasama dokunulmazlığının kaldırılması yönünde karar alırsa dosya Karma Komisyona havale ediliyor. Karma Komisyon da 1 ay içinde Hazırlık Komisyonu raporunu ve eklerini görüşerek sonuçlandırıyor.

Karma Komisyon, dokunulmazlığın kaldırılmasına veya kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar veriyor.

Karma Komisyon kovuşturmanın ertelenmesini kararlaştırmışsa bu yöndeki raporu Genel Kurulda okunarak bilgiye sunuluyor. Bu rapora milletvekilleri tarafından 10 gün içinde itiraz edilmezse kesinleşiyor, itiraz edilmesi halinde ise rapor Genel Kurul gündemine alınıyor. İtiraz edilmeyen dosyalar Cumhurbaşkanlığına gönderiliyor.

Dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki Karma Komisyon raporları, doğrudan Genel Kurul gündemine giriyor. Genel Kurul, raporu kabul ederek dokunulmazlığın kaldırılmasını kararlaştırabileceği gibi, raporu reddederek yargılamanın dönem sonuna ertelenmesine de karar verebiliyor.

Kovuşturma ertelenmiş ve bu karar Genel Kurulca kaldırılmamış ise dönem yenilenmiş olsa bile milletvekilliği sıfatı devam ettiği sürece ilgili hakkında kovuşturma yapılamıyor.

Genel Kurul aşaması

Milletvekillerine dağıtılan Karma Komisyon raporu, Genel Kurulda okunarak görüşülüyor. Biri lehte diğeri de aleyhte olmak üzere, iki milletvekili rapor üzerinde konuşma yapıyor.

Fezlekesi olan milletvekili isterse Hazırlık Komisyonunda, Karma Komisyonda veya Genel Kurulda kendi savunmasını yapabiliyor ya da başka bir milletvekili arkadaşına savunma yapması için bu hakkını verebiliyor.

Söz ve savunma talebi yoksa görüşmeler tamamlanıyor. Daha sonra Karma Komisyonun yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına dair raporu oylamaya sunuluyor. Genel uygulamaya göre açık oylama yapılıyor. Genel Kurulda dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin oylamada, karar yeter sayısı (151) yeterli oluyor.

Her dosya için ayrı oylama yapılıyor

Genel Kuruldaki oylamada, her milletvekili ve fezleke için ayrı oylama yapılıyor. Bir milletvekili hakkında iki dosya varsa iki dosya ayrı ayrı oylanıp karara bağlanıyor. Dokunulmazlık hangi dosya hakkında kaldırıldıysa yalnızca o fezleke hakkında yargılama yapılabiliyor. Milletvekilinin dönem sonuna bırakılan dosyası hakkındaki dokunulmazlığı devam ediyor.

Genel Kurul kararından sonra milletvekilinin dokunulmazlığı, söz konusu dosya için kaldırılmış oluyor.

Meclis Başkanlığı, dosyayı Cumhurbaşkanlığı aracılığıyla Adalet Bakanlığına gönderiyor. Bakanlık da dokunulmazlığı kaldırılan milletvekili hakkında gereğinin yapılması için dosyası ilgili savcılığa havale ediyor.

Savcılık da dosyanın ulaşmasının ardından soruşturmaya kaldığı yerden devam ediyor, söz konusu milletvekilini tutuklanması talebiyle mahkemeye de sevk edebiliyor ya da tutuksuz olarak yargılanmasına da devam edebiliyor.

Dokunulmazlık kalkıyor, vekillik devam ediyor

Bir milletvekilinin dokunulmazlığının kalkmasıyla milletvekilliği düşmüyor, devam ediyor. Milletvekili maaşını alıyor ve diğer sosyal haklarından yararlanıyor. Tutuklanmamışsa Meclise gelerek yasama çalışmalarına da katılabiliyor.

Ancak milletvekili hakkındaki ceza kesinleştikten sonra Genel Kurulda okunuyor ve o zaman milletvekilliği düşürülüyor.

Milletvekilinin yasama dokunulmazlığının kaldırılmasına veya milletvekilliğinin düşmesine karar verilmesi halinde, Genel Kurul kararının alındığı tarihten itibaren 7 gün içinde ilgili milletvekili veya bir diğer milletvekili, kararın Anayasaya, kanuna veya İçtüzüğe aykırılığı iddiasıyla iptal için Anayasa Mahkemesine başvurabiliyor. Anayasa Mahkemesi, iptal istemini 15 gün içinde kesin karara bağlıyor.

Paylaşın