Cildinizin Gerçekten İhtiyacı Olan Nedir? Altı İpucu

Hiç kendinizi bir cilt bakımı reyonunda, çok sayıda ürüne bakarken ve hangisini seçeceğinizi merak ederken buldunuz mu? Hangi ürünlerin cildiniz için gerekli olduğuna nasıl karar veriyorsunuz? Peki günlük cilt bakımı rutini fark yaratır mı? 

Haber Merkezi / Cilt bakımı rutinleri, hedeflerinize bağlı olarak basit veya karmaşık olabilir. Bazıları için, temizleme, nemlendirici ve güneş kremi içeren tutarlı bir cilt bakımı rutini, genel cilt sağlığı için ihtiyaç duydukları tek şey olabilir.

Bazıları için ise, yaşlanma ve cilt hasarının belirtilerini yavaşlatmak için daha agresif bir yaklaşım isteyebilir. Bu, cildinizin gerçekten neye ihtiyacı olduğunu bulmanızla ilgilidir.

Cilt sağlığınızı tetikleyen faktörler:

Toz ve kirlilik: Kalabalık bir şehirde yaşıyorsanız veya sürekli kirliliğe maruz kalıyorsanız, cilt sağlığınız tehlikede olabilir. Toz ve kirlilik cildinizdeki gözenekleri tıkayabilir ve cildinizin görünümünü donuklaştırabilir. Ayrıca akne alevlenmelerine de neden olabilir.

Güneş ışığı: Güneş ışığından uzak kalmak çoğu zaman zor olabilir. Cildinizi kapatarak veya sadece gölgede kalarak, Güneş ışığıyla saklambaç oynamanız gerekebilir. Güneş’in ultraviyole ışınlarına sürekli maruz kalmak erken cilt yaşlanmasına yol açabilir.

Kötü beslenme: Ne yiyeceğinizi seçerken yaptığınız yanlış seçimler cildinizin sağlığını bozabilir. Gereğinden fazla karbonhidrat, kafein, sodyum ve şeker tüketmek, sivilce patlamasına ve cildinizin doğal ışıltısının kaybolmasına neden olabilir.

Düzensiz uyku: Uyku yoksunluğu vücudunuzu daha fazla kortizol (stres hormonu) üretmeye zorlar. Kortizol seviyesi arttığında, cilt iltihabı yaşayabilirsiniz, bu da gözlerinizin etrafında koyu halkalar ve şişkinliklere neden olabilir.

Sağlıklı bir cilde sahip olmanın etkili yolları:

Uygun temizlik: Söylemeye gerek yok, doğru cilt temizliği cildinizi şımartmanın en temel ve önemli adımıdır. Sabah gözlerinizi açar açmaz, nazik bir yüz yıkama jelini köpürtün ve en az 45 saniye boyunca dairesel hareketlerle cildinize uygulayın. Bu, ölü hücreleri çıkarır ve cilt gözeneklerinizi açar.

Sağlıklı beslenme: Vücudunuzun ihtiyacı olan enerjiyi sağlamak, önünüze çıkan her şeyi tüketmeniz anlamına gelmez. Araştırmalara göre, cilt hücreleri her 30 günde bir yenilenir. Bu, tam olarak yediğiniz şey olduğunuzu gösterir. Sağlıklı beslenme, mükemmel bir cilt elde etmenize yardımcı olabilir.

Yaşam tarzı alışkanlıkları: Sigara içiyor ve alkol alıyorsanız, bu cildinizin sağlığını önemli ölçüde etkileyebilir, sağlıklı ve parlak bir cilt için, bırakmayı deneyin.

Yeterli su. Çocukluğunuzdan beri bunu çok sık duymuş olmalısınız, günlük vücudunuzun ihtiyacı olduğu kadar su için. Su, cildinizi içeriden canlandırır ve yüzünüzdeki ışıltıyı ortaya çıkarır.

Güneşten korunma: Sağlıklı ve parlak bir cilt söz konusu olduğunda güneş kremini nasıl unutabiliriz? UV ışınlarına karşı en iyi koruyucudur. Her gün SPF 30 veya 50+ güneş kremi uygulayın.

Sağlıklı uyku: Bu muhtemelen uyulması en zahmetsiz ipucu. Tek yapmanız gereken uyku programınızı düzenlemek. Kortizol seviyesini dengelemek için ortalama 8 saatlik derin uyku yeterlidir.

Paylaşın

Vücuttaki İltihabı Azaltmak İçin 5 Beslenme İpucu

İltihaplanma, normal bir durumda, vücudun geçici bir tepkisidir. Ancak bazı durumlarda kronik iltihaplanma meydana gelebilir ve bu, ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Haber Merkezi / Kronik iltihaplanma, diyabet, kalp hastalığı ve otoimmün bozukluklar dahil olmak üzere çeşitli sağlık sorunlarının bir faktörüdür.

İltihap önleyici bir beslenme alışkanlığı edinme semptomları yönetmeye yardımcı olabilir.

İltihap önleyici gıdalar: Beslenmeye iltihap önleyici özellikler açısından zengin yiyecekleri dahil etmek çok önemlidir. Bu yiyecekler vücuttaki iltihaplı tepkileri azaltmaya yardımcı olur. Bu gıdalardan bazıları:

Omega-3 yağ asitleri (somon, uskumru ve sardalya gibi yağlı balıklarda bulunur)
Yapraklı yeşillikler (ıspanak, kara lahana ve kara lahana)
Meyveler

Bu gıdalar iltihabı azaltmaya yardımcı olan antioksidanlarla doludur.

Tam tahıllar: Tam tahılların, kanda iltihabın bir belirtisi olan C-reaktif protein (CRP) seviyesini düşürdüğü bilinmektedir. Rafine karbonhidratları aşağıdaki gibi tam tahıllarla değiştirilmeli:

Kahverengi pirinç,
Tam buğday,
Yulaf,
Kinoa,
Karabuğday,
Darı.

Bu tahıllar sindirimin düzenli olmasını ve vücudun daha az iltihaplanmasını sağlar.

İşlenmiş gıdalar ve şekerin azaltılması: İşlenmiş gıdalar ve şekerler kan şekeri seviyesini yükseltebilir ve iltihaplı tepkilere yol açabilir. Şekerli içecekler, rafine karbonhidratlar ve kızarmış yiyeceklerin tüketiminin azaltılması genel sağlık açısından oldukça faydalıdır.

Sağlıklı yağları: Tüm yağlardan kaçınmaya gerek olmasa da avokado, kuruyemiş, çekirdek ve zeytinyağında bulunan sağlıklı yağlar genel sağlık açısından oldukça faydalıdır ve vücuttaki iltihabı azaltabilir.

Bol su: Vücudu oluşturan her hücrenin sağlığını korumak için su olmazsa olmazdır. Sus içeren bitki çayları gibi diğer sıvıları da tüketilebilir.

Paylaşın

Yaşa Bağlı 5 Yaygın Rahatsızlık Ve Önlenme İpuçları

Yaşlandıkça vücudunuz çeşitli sağlık sorunları riskini artırabilecek çok sayıda değişikliğe uğrar. Bu nedenle yetişkinlerin yaklaşık yüzde 95’i en az bir kronik hastalığa sahiptir.

Haber Merkezi / Ancak daha sağlıklı yaşam tarzı seçimleri, yaşa bağlı birçok hastalığı önleyebilir. İşte yaşa bağlı beş yaygın rahatsızlık ve bunların nasıl önlenebileceğine dair ipuçları:

Kalp hastalığı: Kalp hastalığı yaşlı yetişkinler arasında önde gelen ölüm nedeni olmaya devam ediyor, ancak riski düşürmenin etkili yolları var. Kalp hastalığı geliştirme riskini önemli ölçüde azaltmak sekiz adımı kapsar:

Daha iyi beslenme,
Fiziksel aktivite,
Kilo yönetimi,
Kolesterol kontrolü,
Kan şekeri yönetimi,
Kan basıncı yönetimi,
Tütün ürünlerinin bırakılması,
Sağlıklı uyku.

Osteoporoz: Vücut yaşlandıkça bir dizi değişikliğe uğrar, bundan kaynaklı bazı değişiklikler de beklenir. Ancak kemik zayıflaması (osteoporoz) yaşlanmanın kaçınılmaz bir parçası değildir. Riski azaltmak için atılacak adımlar vardır.

Osteoporoz, özellikle kalçada, omurgada ve bileklerde kırık riskini artırır. Kemikleri güçlü tutmak için yeterli kalsiyum ve D vitamini tüketilmesi çok önemlidir.

Yürüme, koşma ve direnç antrenmanı gibi ağırlık taşıma egzersizleri de kemikleri güçlü tutmak için aynı derecede önemlidir.

Menopozdan sonra, kemikleri koruyan östrojen kaybı nedeniyle kadınlar osteoporoz açısından daha yüksek risk altındadır.

Bilişsel gerileme: Bilişsel gerilemeyi önlemek beyni aktif ve meşgul tutmayı içerir. Bulmacalar, okuma ve yeni beceriler öğrenme gibi zihinsel egzersizler beyin işlevini canlandırabilir. Sosyal etkileşim de beyin için aynı derecede önemlidir.

Antioksidanlar, omega-3 yağ asitleri ve diğer beyin sağlığına yararlı besinler açısından zengin bir beslenme bilişsel sağlığı destekleyebilir. Düzenli fiziksel aktivite ayrıca beyne giden kan akışını destekler ve bilişsel gerileme riskini azaltır.

Artrit: Artrit, özellikle osteoartrit, eklem ağrısı ve sertliğine neden olan yaygın bir yaşa bağlı rahatsızlıktır. Artriti önlemenin kesin bir yolu olmasa da, kilo gibi bazı risk faktörleri kontrol dahilindedir.

Yüzme, yoga ve yürüyüş gibi düşük etkili aktiviteler de dahil olmak üzere düzenli egzersiz, eklemleri esnek ve kasları güçlü tutar. Güç antrenmanı, etraflarındaki kasları güçlendirerek eklem sağlığını destekler.

Beslenmeye gelince; yağlı balıklar, kuruyemişler, meyveler gibi besinler iltihabı azaltabilir.

Tip 2 diyabet: Tip 2 diyabet yaygın bir rahatsızlık olsa da, 45 yaşından sonra çok daha yaygındır, ancak bazı yaşam tarzı değişiklikleri, bu hastalığa yakalanma şansını azaltabilir. Rafine karbonhidratlar ve ilave şekerler sınırlandırılırken, bol lif, yağsız protein ve sağlıklı yağlar içeren dengeli bir beslenmeye odaklanılmalı.

Düzenli egzersiz sağlıklı kan şekerini desteklemede de önemlidir. Fiziksel aktivite insülin duyarlılığını iyileştirir ve kan şekeri seviyesini kontrol etmeye yardımcı olur.

Paylaşın

Cildinizin Daha Hızlı Yaşlanmasına Neden Olan 5 Şey

Kolajen, vücudun protein içeriğinin yaklaşık yüzde 30’unu ve cildin protein içeriğinin yaklaşık yüzde 70’ini oluşturan hayati bir proteindir. Cildimizin genç bir ışıltı yayması, esnek, pürüzsüz ve canlı görünmesinin nedeni bu proteindir.

Haber Merkezi / Yaşamınızın bir parçası olan ve vücudunuzda kolajen hasarına neden olabilecek belirli faktörler vardır. Kolajen kaybına neden olan bu tür beş faktöre bir göz atalım:

Yaş nedeniyle: Yaşlanma, kolajen kaybına neden olan birincil faktördür. Fibroblastlar, vücuttaki kolajen üreten hücrelerdir; yaşlandıkça, kolajen üretme potansiyelleri azalır. İlerleyen yaşla birlikte, fibroblastların miktarı da azalır.

Genç görünümlü bir cilt için gerekli olan elastin ve hyaluronik asit gibi cildin diğer bileşenleri de yaşla birlikte azalmaktadır. Bu, cildin daha esnek hale gelmesine ve gerektiği kadar su tutamamasına neden olur. Bu, ince çizgiler ve kırışıklıklarla dolu donuk görünümlü bir cilde yol açar.

Ancak, cilt yaşlanması, kolajen hasarının yalnızca yüzde 3’ünü oluşturur. Bu, kalan yüzde 97’nin hala sizin elinizde olduğu ve birkaç yaşam tarzı değişikliğiyle kontrol altına alınmasının kolay olduğu anlamına gelir.

UV maruziyeti nedeniyle: Korunmasız güneşe maruz kalma, kolajen kaybının ve cilt yaşlanmasının birincil dış nedenidir. Güneşin zararlı ultraviyole ışınları, dermis olarak bilinen cildin orta tabakasına girer ve kolajeni normalden daha hızlı bir oranda parçalar.

Ayrıca, ciltteki enzimlerin varlığını artırarak kolajenin daha fazla parçalanmasına yol açan serbest radikallerin ortaya çıkmasına neden olur. UV maruziyeti ayrıca vücuttaki normal kolajen üretim oranını da etkiler. Bu durum, SPF 30 veya üzeri geniş spektrumlu bir güneş kremi kullanılarak önlenebilir.

Sağlıksız beslenme: Kolajen bozulmasına yol açan bir diğer önemli faktör sağlıksız beslenmedir. Vücuttaki kolajen üretimi besin alımından büyük ölçüde etkilenir ve et ve kümes hayvanları gibi gıda maddelerini dahil etmek kolajen üretimini artırmanın mükemmel bir yoludur.

Aşırı şeker tüketimi de cilt için oldukça zararlıdır, çünkü vücuttaki elastik ve kolajenin parçalanmasına yol açarak erken yaşlanma belirtilerine neden olur. Bu nedenle, rafine şeker alımını diğer doğal şeker seçenekleriyle değiştirmek gerekir.

C vitamini eksikliğinden dolayı: C vitamini serbest radikallerle savaşır ve güneşin UV ışınlarının neden olduğu hasarı sınırlar. C vitamininin antioksidan bakımından zengin özellikleri cildin, kirlilikten kaynaklanan hasardan korunmasına yardımcı olur.

Vücuttaki antioksidan miktarını artırmak, serbest radikallerin neden olduğu hasarı sınırlamanın en basit yoludur. Bunu yapmanın mükemmel bir yolu, beslenmenize C vitamini içeren çok sayıda meyve ve yeşillik eklemektir. C vitaminini topikal olarak uygulamak ayrıca cilt dokusunu yumuşatmaya ve cilt parlaklığını artırmaya yardımcı olur.

Stres: Stresin, vücudun doğal kolajen üretme özelliğini engelleyen pro-inflamatuar olduğu bilinir. Stres ayrıca, kolajen üretiminin azalmasına yol açan kortizol hormonunda artışa yol açar.

Vücut yüksek stres durumundayken, vücudun kaynaklarının çoğu strese ve bunun sonucunda oluşan iltihaplanmaya karşı koymaya odaklanır. Bu, kolajen üretimine zarar verir ve ciltte yaşlanma belirtilerine yol açar.

Paylaşın

Daha Genç Görünmenizi Sağlayacak 10 Cilt Bakım Sırrı

Cilt, beslenme ve egzersiz gibi kontrol edilebilen ve çevresel etkiler gibi kontrol edilemeyen bazı faktörler nedeniyle yaşlanır. Bu nedenle, cildin yaşlanma süreci kaçınılmaz bir şeydir ve herkes zamanla belirgin yüz çizgileri edinir. 

Haber Merkezi / Cildinizin gençlik ışıltısını korumak için hala yapabileceğiniz çok şey var. İşte 10 ipucu:

Günlük temizlik ve nemlendirme yapın: Güne, gece boyu yüzünüzde biriken kiri ve yağı temizlemek için hafif bir temizleyiciyle yüzünüzü temizleyerek başlayın. Ardından, cildinizin gün boyu beslenmesini ve esnekliğini korumak için bir nemlendirici kullanın. Düzenli temizlik ve nemlendirme, cildinizin doğal dengesini koruma, onarma ve yenileme yeteneğini desteklemeye yardımcı olur.

Antioksidanların gücünü açığa çıkarın: C ve E vitaminleri gibi doğal antioksidanlar içeren cilt bakım ürünleri kullanmayı tercih edin. Antioksidanlar, cildi yaşlandıran serbest radikallere karşı bir koruma kalkanı sağlar. Ayrıca, antioksidan açısından zengin yiyecekleri diyetinize dahil edebilirsiniz. Temel antioksidanlarla güçlendirilmiş cilt bakım ürünleri kullanmak, mevcut hasarı onarmaya ve genç cildi korumaya yardımcı olur.

Her zaman güneş kremi kullanın: Evden çıkmadan önce ve hatta içerideyken bile her sabah en az SPF 30 içeren güneş kremini ihmal etmeyin. Bu basit ama çok önemli cilt bakımı adımı sadece güneş yanığını önlemekle kalmayacak, aynı zamanda kırışıklık, koyu leke ve cilt kanseri riskini de azaltacaktır.

Uygun beslenmeye odaklanın: Cilt sağlığını desteklemeye yardımcı olmak için vitaminler, mineraller ve omega-3 yağ asitleri gibi temel besinler açısından zengin, dengeli bir beslenme yapın; bunun için beslenmenize somon, avokado ve taze meyve ve sebzeler gibi yiyecekleri dahil etmelisiniz. Bununla birlikte, cildinizi nemli ve temiz tutmak için gün boyu susuz kalmadığınıza emin olun.

Güzellik uykusunu ihmal etmeyin: Uyku eksikliği, cildin donukluğunun ve göz çevresindeki koyu halkaların arkasındaki en büyük suçludur. Dahası, uyku eksikliği stresi artırabilir ve cilt yaşlanmasını hızlandırabilir. Bu nedenle, genç cildinizi korumak için derin uyku şarttır. Cildinizin biraz dinlenmesini ve tazelenmiş görünmesini sağlamak için her gece 7 – 9 saat kaliteli uyku alın. Kuru cildiniz varsa, bu süreci desteklemek ve esnek ve parlak bir cilt ile uyanmak için gece nemlendiricisi kullanabilirsiniz.

Düzenli egzersiz yapın: Egzersiz yaptığınızda kan akışında artış olur, bu da cildinize daha iyi oksijen ve besin ulaştırılmasına yol açar. Bu yüzden yoğun bir antrenmandan sonra cildiniz taze ve kızarmış hissedersiniz. Dahası, düzenli egzersiz ter yoluyla toksinlerin atılmasına yardımcı olur, bu da daha temiz bir cilde katkıda bulunabilir. Tek ihtiyacınız olan 30 dakikalık orta düzeyde kardiyo egzersizi.

Etkili cilt bakım içeriklerini arayın: Retinoidler, hyaluronik asit ve peptitler gibi aktif içeriklere sahip cilt bakım ürünlerini arayın. Bunlar yaygın yaşlanma karşıtı kremler ve serumlardaki süper kahraman içeriklerdir. Retinoidlerin kolajen üretimini uyardığı ve cilt dokusunu iyileştirdiği bilinirken, hyaluronik asit cildi nemlendirir ve dolgunlaştırır. Peptitler, ince çizgileri ve kırışıklıkları azaltmaya yardımcı olan cilt elastikiyetini artırıcılardır.

Ölü deriyi eksfoliye edin: Ölü deri hücreleri tabakası cildinizin düzensiz ve donuk görünmesine neden olabilir. Bunu önlemek için, ölü deri hücrelerini temizlemek ve daha pürüzsüz bir cilt ortaya çıkarmak için cildinizi haftada 1 – 2 kez nazik bir eksfoliye edici ile eksfoliye edin. Eksfoliasyonun bir bonus noktası da cilt bakım ürünlerinin emilimini iyileştirmeye yardımcı olması ve cildinizin parlak kalmasını sağlamasıdır. Ancak, cilt tahrişine ve iltihaplanmaya neden olabilecek sert peelinglerden kaçının.

Stres yönetimi: Uzun süreli stres vücutta hormonal bozukluklara neden olabilir ve bu da sivilce ve pigmentasyon gibi cilt sorunlarına yol açabilir. Bunu yenmek için yoga, meditasyon veya derin nefes egzersizleri gibi stres azaltıcı teknikler uygulayabilirsiniz.

Kozmetik tedavileri tercih edin: Yüz bakımı, kimyasal peeling ve mikrodermabrazyon gibi profesyonel tedaviler, kuruluk, donukluk, düzensiz cilt ve düzensiz cilt dokusu ve tonu gibi cilt sorunlarını yönetmeye yardımcı olan yaygın cilt bakımı prosedürleridir. Cilt tipiniz ve endişeleriniz için hangi tedavinin en uygun olduğunu belirlemek için bir dermatoloğa veya lisanslı bir cilt bakım uzmanına danışın.

Paylaşın

“Kırmızı Tırnak Teorisi” Nedir, Neden Bu Kadar İlgi Gördü?

Moda ve güzellik dünyası, özellikle sosyal medyada ortaya çıkan trendlere hiç yabancı değil. Bu trendlerden biri de “Kırmızı Tırnak Teorisi”. Bu fenomen sadece bir renk tercihi değil; bir ifade, bir ruh hali ve bir tür güç.

Haber Merkezi / Peki “Kırmızı Tırnak Teorisi” tam olarak nedir ve neden bu kadar ilgi gördü?

Kırmızı tırnak teorisi nedir?

Kırmızı tırnak teorisi, tırnaklara kırmızı oje sürmenin görünüşünüzü ve özgüveninizi önemli ölçüde etkileyebileceğini öne sürmektedir. Bu trendin savunucuları, kırmızı tırnakların sizi daha güçlü, sofistike ve çekici hissettirebileceğini ifade etmektedirler.

Kırmızı tırnaklar nasıl şekillendirilir?

Kiraz kırmızısı tırnakları şekillendirmenin, kişisel tercihlere ve zevklere göre uyarlanmış çeşitli yolları var. İşte birkaç seçenek:

Nötr eşleştirme: Kiraz kırmızısı tırnaklarınızı siyah, beyaz veya bej gibi nötr tonlarla eşleştirerek canlı rengin parlamasını sağlayabilirsiniz.

Renk blokajı: Kiraz kırmızısı tırnaklarınızı pembe, turuncu veya lacivert gibi diğer cesur renklerle eşleştirerek çarpıcı ve modaya uygun bir görünüm elde edebilirsiniz.

Monokrom görünümler: Baştan ayağa kırmızı bir kıyafetle kiraz kırmızısı tırnaklar kullanarak cesur bir görünüm yaratın veya derinlik katmak için farklı kırmızı tonlarını karıştırabilirsiniz.

Mükemmel kırmızıyı nasıl bulabilirsiniz?

Mükemmel kırmızı tonunu bulmak için cildinizin alt tonlarını göz önünde bulundurun ve farklı tonları deneyebilirsiniz.

Sıcak alt tonlar (altın, sarı veya şeftali) için, turuncu veya mercan tonlarıyla sıcak kırmızıları tercih edebilirsiniz; Domates Kırmızısı ve Tuğla Kırmızısı gibi tonlar ten renginizi mükemmel bir şekilde tamamlayacaktır.

Eğer soğuk alt tonlara (mavi veya pembe) sahipseniz, mavi veya meyve alt tonlu soğuk kırmızıları tercih edebilirsiniz. Yakut Kırmızısı, Kızıl ve Şarap Kırmızısı cildinizin doğal zarafetini artıracaktır.

Nötr alt tonlara (sıcak ve soğuk karışımı) sahip olanlar için hem sıcak hem de soğuk kırmızıları keşfedebilirsiniz. Kiraz Kırmızısı, tüm alt tonlara uyan ve evrensel olarak hoş bir görünüm sunan çok yönlü, klasik bir tondur.

Paylaşın

Yağlı Ciltler İçin Adım Adım Cilt Bakım Rutini

Cilt bakımı söz konusu olduğunda, yağlı cilt tipleriyle başa çıkmak diğer cilt tiplerine kıyasla biraz daha zordur. Yağlı ciltler için cilt bakımı rutini, siyah noktalar, beyaz noktalar, sivilceler ve genişlemiş gözenekler gibi nedenlerle biraz daha karmaşıktır.

Haber Merkezi / Cildinizin sağlıklı kalması için doğru bakımı sağlayacak basit ve etkili bir yağlı cilt rutini arıyorsanız okumaya devam edin.

Yağlı ciltler için en iyi cilt bakım rutininin içerikleri

C Vitamini: C Vitamini, cildinizi serbest radikallerin neden olduğu hasarlardan korumaya yardımcı olacak bir antioksidandır.

Salisilik asit: Yağda çözünen bu beta-hidroksi asit (BHA), yağlı ciltler için cilt bakım rutinine ekleyebileceği harika bir bileşendir. Salisilik asit, ciltteki gözeneklere nüfuz ederek kir, yağ ve ölü deri hücrelerini temizlemeye yardımcı olur.

Azelaik asit: Bu, anti-inflamatuar, antibakteriyel ve peeling özellikleri olan doğal olarak oluşan bir dikarboksilik asittir.

Retinoidler: Yağlı cilt bakımı rutinine retinol ve adapalen ve tretinoin gibi retinoidler eklemek, cilt dokusunu iyileştirmeye, sivilceleri gidermeye ve kırışıklıkların görünümünü azaltmaya yardımcı olabilir.

Yağlı ciltler için adım adım cilt bakım rutini

1’nci adım: Sabah ve akşam cildinizi temizleyin: Sabah ve akşam cilt bakım rutinine, toza ve diğer kirlere maruz kalan cildinizi temizleyerek başlayın. Sabah temizliği için C vitamini içeren bir yüz yıkama jeli, gece veya akşam temizliği için önce misel temizleme suyu, ardından C vitamini içeren yüz yıkamayı tercih edebilirsiniz.

2’nci adım: Tonik kullanın: Cilt bakım rutininizin bir sonraki adımı tonik kullanmaktır. Tonik, cildinizin doğal nemini tüketmeden tazelenmesine, ayrıca, yağlı cildi sağlıklı tutmak için temizlik sonrası serumların ve nemlendiricilerin emilmesine de yardımcı olur.

3’ncu adım: Yüz serumu uygulayın: Yağlı cilt rutinindeki bir sonraki adım yüz serumu uygulamak olmalıdır. Yüz serumları, belirli cilt sorunlarını hedef alan ve bunları gideren konsantre ürünlerdir. Örneğin, bir C vitamini serumu koyu lekelerden ve akne lekelerinden kurtulmanıza yardımcı olacaktır.

4’üncu adım: Nemlendirici kullanın: Nemlendirme önemlidir, çünkü su eksikliği ciltteki yağ dengesizliğini telafi etmek için sebumun aşırı üretilmesine neden olabilir. Cildinizi sabah ve akşam nemlendirmelisiniz.

Yağlı ciltler için cilt rutininizin bir parçası olarak sabah, UV koruması da sağlayan niasinamid ve salisilik asit içeren bir nemlendirici kullanabilirsiniz. Gece için ise retinol ve azelaik asit içeren bir nemlendirici kullanın.

5’inci adım: Güneş kremini unutmayın: Yağlı ciltler için cilt bakım rutini güneş kremi olmadan eksik kalır. İster güneşli bir gün olsun ister yağmur yağıyor olsun, her gün mutlaka güneş kremi kullanın. Avobenzon, benzofenonlar ve metoksisinnamat gibi gözenek tıkayan içeriklerden kaçının.

Paylaşın

Yağlı Saç Derisi Ve Saçlar İçin En İyi Doğal Çözümler

Yağlı saç derisi ve saçlardan endişe mi ediyorsunuz? Endişelenmeyin, yağlı saç derisi ve saçlar, birçok kişinin hayatının bir noktasında karşılaştığı yaygın bir sorundur. 

Haber Merkezi / Yağlı saçlarla mücadele etmek için çok sayıda ticari ürün mevcut olsa da, yağlı saç derisi ve saçlar için için doğal çözümleri de tercih edilebilirsiniz.

Fesleğen: Fesleğen yaprağı macunu saç köklerini ve saç derisini temizlemek uygulanabilir. Bu macun yapmak için taze fesleğen yapraklarını kullanabilirsiniz.

Macunu saçınıza ve saç derinize eşit şekilde uygulayın ve bir süre sonra ılık suyla yıkayın. Saçınızı ve saç derinizi fesleğen macunu ile yıkamak, saçınızdaki ve saç derinizdeki yağdan kurtulmanıza yardımcı olabilir.

Elma Sirkesi: Çok yönlü bir bileşen olan elma sirkesi, yağlı saç derisi ve yağlı saç tedavisinde kullanılabilir.

Elma sirkesini kullanmak için bir ölçü sirkeyi iki ölçü suyla karıştırıp sprey şişesine doldurun, saçlarınızı yıkadıktan sonra eşit şekilde saç derisine ve saçınıza sıkın. Birkaç dakika bekledikten sonra iyice durulayın.

Çay Ağacı Yağı: Çay ağacı yağı, öncelikle antimikrobiyal, iltihap önleyici ve temizleyici özellikleri nedeniyle en bilinen yağlı saç ve yağlı saç derisi doğal çözümlerinden biridir.

Çay ağacı yağı, saç derisinin yağ üretimini düzenlemeye yardımcı olur, saç derisini yatıştırır ve daha sağlıklı görünen saçlara sahip olmanızı sağlar.

Birkaç damla çay ağacı yağını taşıyıcı bir yağ (örneğin Hindistan cevizi yağı veya zeytinyağı) ile karıştırın. Karışımı saç derinize masaj yaparak uygulayın, özellikle saç köklerine odaklanın. 20 – 30 dakika kadar bekleyin, ardından saçınızı iyice yıkayın.

Aloe Vera Jeli: Aloe vera jeli, yağlı saçlar için en sık kullanılan doğal çözümlerinden biridir. Taze aloe vera jelini doğrudan saç derinize ve saçınıza uygulayın. 15 – 20 dakika kadar beklettikten sonra iyice yıkayın.

Yumurta Akı Maskesi: Yumurta akı, saç ve saç derisindeki fazla yağı emme özelliği nedeniyle oldukça popüler doğal yağlı saç ve yağlı saç derisi çözümlerinden biridir.

Yumurtaların beyazlarını sarılarından ayırıp köpürene kadar çırpın, saç derinize ve saçınıza nazikçe masaj yaparak uygulayın. Yaklaşık 20 dakika kadar bekleyin, ardından soğuk suyla durulayın ve ardından her zamanki gibi yıkayın.

Paylaşın

Sınırda Kişilik Bozukluğu İlişkileri Nasıl Etkiler?

Sınırda kişilik bozukluğu (BPD), ilişkilerde istikrarsızlık ile karakterize bir akıl sağlığı durumudur. Tedavi, hem sorunu yaşayan kişiyi hem de bu kişilerin ilişkide bulunduğu diğer kişiler için faydalı olabilir.

Haber Merkezi / Sınırda Kişilik Bozukluğu (BPD) gibi bozukluklar karmaşık yapıları nedeniyle sıklıkla yanlış anlaşılmakta ve yanlış teşhis edilmektedir.

Kişilik bozukluklarının türleri: Kişilik bozuklukları A Kümesi, B Kümesi ve C Kümesi olarak sınıflandırılır.

A kümesi (tuhaf, eksantrik): Şizoid kişilik bozukluğu gibi durumları içerir.
B kümesi (dramatik, öngörülemez): Sınırda kişilik bozukluğunu içerir.
C kümesi (endişeli, korkulu): Obsesif – kompulsif bozukluk (OKB) gibi durumları içerir.

Sınırda kişilik bozukluğunun belirtileri:

Yoğun terk edilme korkusu,
Dengesiz ve yoğun ilişkiler örüntüsü,
Kendini yok etme davranışları,
İstikrarsız kimlik duygusu,
Duygusal istikrarsızlık,
Tekrarlayan intihar veya kendine zarar verme tehditleri,
Yoğun öfke veya öfkeyi kontrol edememe.

Sınırda kişilik bozukluğuna ne sebep olur?

Çocukluk çağı istismarı ve travması: Sınırda kişilik bozukluğu olan kişilerin yüzde 70’e yakını çocukken cinsel, duygusal veya fiziksel istismara maruz kaldığını ifade etmiştir.

Genetik: Ailenin geçmişinde sınırda kişilik bozukluğu varsa, ailedeki kişilerin bu durumu geliştirme olasılığı daha yüksektir.

Sorunlu beyin: Sınırda kişilik bozukluğu olan kişilerde, beynin duygu ve davranışı kontrol eden kısımları düzgün bir şekilde iletişim kurmaz.

Sınırda kişilik bozukluğu ilişkileri nasıl etkiler?

Sınırda kişilik bozukluğu olan kişiler genellikle düşük öz saygıyla mücadele etseler de, arkadaş canlısı ve ilgi çekici olma eğilimindedirler.

Bu sorundan muzdarip olan kişiler sürekli değişen bir kimliğe sahip olma eğiliminde olduklarından, kişilikleri ve tercihleri ​​birlikte oldukları kişi veya kişilere veya içinde bulundukları duruma bağlı olarak değişebilir.

Sınırda kişilik bozukluğu olan reddedilmekten ve terk edilmekten korkarken aynı zamanda yakınlık özlemi çekerler. Bu içsel çekişme, sağlıklı ilişki sürdürmede zorluğa neden olabilir.

Sınırda kişilik bozukluğunun tedavisi

Sınırda kişilik bozukluğunun tedavisi zaman ve sabır gerektirir. Tedavi psikoterapi (konuşma terapisi), ilaçlar veya her ikisini de içerebilir.

Sınırda kişilik bozukluğu tedavi edilmezse veya tedavi başarısız olursa, aşağıdakilere yakalanma riski artar:

Madde kullanımı veya alkol kullanımı,
Depresyon,
Kendi kendine zarar verme,
İntihar.

Paylaşın

Dansı Keşfetmek: Tarihi Ve Unsurları

Kişinin kendisini, müzik veya ritimle fiziksel olarak ifade etme yeteneği olarak tanımlayabileceğimiz dans, birçok açıdan mutluluğun kişileştirilmiş halidir, solo veya bir grubun parçası olarak icra edilen bir beceridir (veya en azından yaratıcılıktır).

Kurtuluş Aladağ / Antik ritüellerden modern koreografiye kadar dans, değişen zamanları ve icra edildiği toplumları yansıtacak şekilde değişime uğramıştır ve uğramaya da devam ediyor.

Arkeolojik kazılar ile ortaya çıkarılan kanıtlar, dansın antik toplumlarda, tanrıları onurlandırmak, zaferleri kutlamak ve önemli olayları işaretlemek için kullanıldığını göstermektedir.

Hindistan, Çin, Mısır, Yunanistan ve Roma gibi antik uygarlıklarda dans, dini törenlerin, sosyal toplantıların ve eğlencenin önemli bir parçasıydı.

Örneğin; Rönesans dönemi Avrupa’sında dans, büyük bir dönüşüm geçirdi ve pavane, galliard gibi saray dansları popüler hale geldi. 17. yüzyılda kendine özgü teknik ve gelenekleri belirgin olan bale, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında, balenin biçimselliğini ve katılığını reddeden modern dans ortaya çıktı. 20. yüzyılda caz, hip-hop ve breakdance gibi dans stillerinin yükselişiyle dans, popüler kültürün ayrılmaz bir parçası haline geldi.

Dansın, herhangi bir dilin veya dinin kadar köklü bir geçmişi vardır. Ancak, arkasında tanımlanabilir fiziksel eserler bırakmadığı için, dansın ne zaman başladığına dair net bir tarih belirlemek neredeyse imkansız. Buna rağmen, dansın en eski uygarlıklardan beri törenlerin, ritüellerin ve kutlamaların önemli bir parçası olduğu bilinmektedir.

Arkeolojik keşifler dansın kökenlerini tarih öncesi Hindistan’a kadar götürüyor, Orta Hindistan’daki 10 bin yıllık Bhimbetka kaya sığınaklarında bulunan tasvirler dansa ilişkin ilk kanıtlar olarak ifade ediliyor.

Hindistan’ın yanı sıra, tarih öncesi dönemde dansa dair en ikna edici kanıtlardan bazıları da İran’da bulunmuştur. Siyalk Tepesi, Hissar Tepesi ve Chogha Mish gibi tarihi yerlerdeki kazılarda, dans sahnelerini tasvir eden ve tarihi MÖ altıncı binyıla kadar uzanan çok sayıda eser ortaya çıkarılmıştır. Bunlar arasında, çanak çömlek parçaları, mühürler ve figürinler yer almaktadır.

Çin’de Neolitik dönemden kalma çanak çömleklerde, el ele tutuşarak sıra halinde dans eden insan grupları tasvir edilmiştir. Çok eski olmasa da, MÖ 3 bine dayanan antik Mısır’da dansın yapıldığına dair sağlam kanıtlar vardır.

Dansın, müzik, sanat ve moda ile bağlantısı: Dansın tarihi, müzik, sanat ve moda ile tarihiyle derinden bağlantılıdır, ki bu bağlantılın etkileri, dans kostümlerinde ve üniformalarında görülebilir.

Klasik Roma kıyafetleri, on altıncı yüzyılda dans kostümlerini derinden etkilemiştir. On yedinci yüzyılda, karakter veya mesleği belirtmek için kostümlere saten, ipek ve değerli taşlar eklenmiştir, bu yüzden dans kostümleri çok süslüdür. Yunan geleneksel dansları da, yirminci yüzyılın başlarında danslara kadınsılığı katmıştır.

Dansın bir meydan okuma geçmişi vardır: Dansın toplumsal normlara, hatta otoriteye meydan okumak gibi bir geçmişi vardır. Bu meydan okumaları ve etkilerini anlamak, dansla daha derin bağlantı kurulmasını sağlar.

Danslar toplumlara kimlik verir: Dansların toplumlara ve toplumu oluşturan bireylere, kimlik sağlamak gibi bir özelliği de vardır. Bir toplumda öne çıkan dansın geçmişine giderek, o toplumun karşılaştığı sorunları ve bunlara nasıl tepki verdiği öğrenilebilir.

Dansların 5 küresel unsuru:

Vücut: Vücut dansın birincil enstrümanıdır. Dansçılar tüm vücutlarını kullanabilir veya hareketi belirli vücut parçalarıyla sınırlayabilirler.
Hareket: Hareket, dansçının dans ederken yaptığı şeyleri ifade eder; tek bir noktada sabit kalması ya da yerde ve havada hareket etmesi gibi.
Hava: Dansçılar, dansın biçimi ne olursa olsun, hareket ederken seviyelerini, yönlerini ve yollarını değiştirerek havada mümkün olan her şekilde hareket ederler.
Zaman: Zaman, hareketlerin ritmiyle ilgili olduğu için dansın temel unsurlarından biridir.
Enerji: Dansın son unsuru olan enerji, dansçıların hava ve zamanda nasıl hareket ettiğini anlatır.

Dans, zamana uyum sağlamaya ve gelişmeye devam ediyor. İster sanatsal bir ifadenin biçimi, ister bir hikayeyi anlatma aracı, isterse sadece hareket etmenin neşeli bir yolu olsun, dans kültürel mirasın ayrılmaz bir parçası olmaya devam ediyor.

Paylaşın