Her Gün 20 Dakika Kitap Okumanın 5 Avantajı

Okumak harika bir zaman geçirme etkinliği veya kişisel gelişim için harika bir araç olabilir. İster eğlence amaçlı okuyor olun, ister yeni bir beceri edinmek veya belirli bir konu hakkında bilgi toplamak için…

Haber Merkezi / Daha fazla kitap okumakla ilgileniyorsanız ama biraz motivasyona ihtiyacınız varsa, bu içerik tam size göre.

Beyni uyarır: Düzenli kitap okumak beyni uyarır ve aktif kalmasını sağlar. İster büyüleyici bir romana dalıyor olun, ister kurgu olmayan, düşündürücü bir kitabı keşfediyor olun, ister bir kişisel gelişim rehberinin sayfalarını karıştırıyor olun, okumak beyni yeni fikirlere, bakış açılarına ve bilgilere maruz bırakır.

Stres azaltır: Bir kitabın sayfalarının arasına karışmak, günlük yaşamın stresinden hoş bir soluklanma sağlayabilir. Okumanın stresle ilişkili hormon olan kortizol düzeyini düşürdüğü, böylece rahatlamayı sağladığı ve gerginliği azalttığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Kelime haznesini arttırma: Düzenli olarak okumak, yeni kelime ve ifadelerle tanışmanızı sağlar ve bu da kelime dağarcığınızın gelişmesine katkıda bulunur. İster edebi kurguda alışılmadık terimlerle, ister kurgu dışı eserlerde teknik jargonla, ister akademik metinlerde özel terminolojiyle karşılaşın, her yeni kelime dil dağarcığınızı zenginleştirir.

Geniş bir kelime dağarcığı yalnızca iletişim becerilerini geliştirmekle kalmaz, aynı zamanda kendinizi hem yazılı hem de sözlü olarak etkili bir şekilde ifade etme konusunda katkıda bulunur.

Odaklanma ve konsantrasyon: Dikkat dağıtıcı unsurların bol olduğu günümüzün dijital çağında, odaklanma her zamankinden daha önemli. Okumak, sürekli dikkat ve konsantrasyon gerektirir. Her gün 20 dakika okuma, beyninizi, dikkatinizi daha uzun süre koruyacak şekilde eğitebilir.

Kişisel gelişme: Kitapların hayatları dönüştürme gücü vardır. Okumak sizi farklı bakış açıları, deneyimler ve içgörülerle tanıştırarak dünyaya ve kendinize dair anlayışınızı genişletir. Her okuma deneyimi kişisel gelişmeyi tetikleme potansiyeline sahiptir.

Paylaşın

77. Kez Dağıtılan BAFTA Ödülleri Sahiplerini Buldu

İngiliz Film ve Televizyon Sanatları Akademisi (BAFTA) Ödülleri, Londra’daki Royal Albert Hall’de David Tennant’ın sunduğu törenle sahiplerini buldu. Oppenheimer filmi geceye damgasını vurdu.

13 adaylığı olan Oppenheimer filmi gecede “En İyi Film” dahil 7 dalda ödül kazandı. Filmin yönetmeni Christopher Nolan en iyi yönetmen, başrol oyuncusu Cillian Murphy en iyi erkek oyuncu ödülüne layık görüldü. Yine filmin yıldız isimlerinden Robert Downey Jr. da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülüne layık görüldü.

11 dalda aday gösterilen Poor Things de 5 ödül kazandı. En İyi Kadın Oyuncu Ödülü ise “Poor Things” filmindeki beğenilen performansıyla Emma Stone’a gitti.

İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi komutan Rudolf Höss’ün Auschwitz toplama kampının yanındaki eve yerleşmesini konu edinen The Zone Of Interest filmi ise En İyi Yabancı Dilde Film ve En İyi Britanya Yapımı Film kategorilerinde ödül aldı.

Uzun süre Rus kuşatmasında kalan Ukrayna’nın Mariupol kentini konu alan “Mariupol’de 20 Gün” ise en iyi belgesel dalında ödül kazandı.

En İyi Film: Oppenheimer
En İyi Yönetmen: Christopher Nolan, Oppenheimer
En İyi Özgün Senaryo: Anatomy of a Fall
En İyi Uyarlama Senaryo: American Fiction
En İyi İngiliz Filmi: The Zone of Interest

En İyi Kadın Oyuncu: Emma Stone, Poor Things
En İyi Erkek Oyuncu: Cillian Murphy, Oppenheimer
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’Vine Joy Randolph, The Holdovers
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr., Oppenheimer

İngiliz Yazar, Yönetmen veya Yapımcıdan En İyi İlk Film: Earth Mama
Yabancı Dilde En İyi Film: The Zone of Interest
En İyi Belgesel: 20 Days In Mariupol
En İyi Animasyon Filmi: Çocuk ve Balıkçıl (The Boy and the Heron)

En İyi Oyuncu Kadrosu: The Holdovers
En İyi Sinematografi: Oppenheimer
En İyi Kostüm Tasarımı: Poor Things
En İyi Kurgu: Oppenheimer
En İyi Saç ve Makyaj: Poor Things

En İyi Orijinal Müzik: Oppenheimer
En İyi Prodüksiyon Tasarımı: Poor Things
En İyi Görsel Efekt: Poor Things
En İyi Ses: The Zone of Interest

Paylaşın

75. Emmy Ödülleri Sahipleriyle Buluştu

ABD televizyon endüstrisinin en prestijli ödüllerinden Emmy Ödülleri, grevler nedeniyle yaşanan gecikmenin ardından 75. kez sahipleriyle buluştu. Ödül törenine Succession dizisi damga vurdu.

Eylül ayında yapılması planlanırken Hollywood’daki grev nedeniyle ertelenen 75. Emmy Ödül Töreni, Los Angeles’taki Peacock Tiyatrosu’nda gerçekleşti.

Medya patronun bir ailenin hikayesini konu alan Succession dizisi geceye damga vurdu. Succession, Beef ve The Bear en iyi yapımlar olarak öne çıktı.

Succession’ın başrolleri Sarah Snook, Kieran Culkin ve Matthew Macfadyen büyük ödülleri kazanırken, dizi de En İyi Drama Dizisi Ödülü’nü aldı.

Ödülleri kazananların listesi şöyle:

Drama

En İyi Dizi: Succession
En İyi Erkek Oyuncu: Kieran Culkin, Succession
En İyi Kadın Oyuncu: Sarah Snook, Sucession
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Matthew Macfadyen, Succession
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Jennifer Coolidge, The White Lotus
En İyi Yönetmen: Mark Mylod – Succession, “Connor’s Wedding”
En İyi Senaryo: Succession, “Connor’s Wedding” – Jesse Armstrong

Komedi

En İyi Dizi: The Bear
En İyi Erkek Oyuncu: Jeremy Allen White, The Bear
En İyi Kadın Oyuncu: Quinta Brunson, Abbott Elementary
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ebon Moss-Bachrach, The Bear
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Ayo Edebiri, The Bear
En İyi Yönetmen: Christopher Storer – The Bear, “Review”
En İyi Senaryo: The Bear, “System” – Christopher Storer

Mini dizi / TV filmi

En İyi Mini Dizi: Beef
En İyi TV Filmi: Weird: The Al Yankovic Story
En İyi Erkek Oyuncu: Steven Yeun, Beef
En İyi Kadın Oyuncu: Ali Wong, Beef
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Paul Walter Hauser, Black Bird
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Niecy Nash-Betts, Dahmer – Monster: The Jeffrey Dahmer Story
En İyi Yönetmen: Lee Sung Jin – Beef, “Figures of Light”
En İyi Senaryo: Beef, “The Birds Don’t Sing, They Screech In Pain” – Lee Sung Jin

Paylaşın

Altın Küre Ödülleri Sahiplerini Buldu: Oppenheimer Ve Succession

Senarist ve oyuncular grevi nedeniyle geçen yıl ertelenen ve “Oscarların habercisi” olarak nitelendirilen Altın Küre ödülleri Los Angeles’ta düzenlenen törenle sahiplerini buldu. Ödül töreninin sunucusu komedyen ve aktör Jo Koy’du.

Televizyon dalında “Succession”, geceden En İyi Drama dizisi dahil, dört ödülle ayrılırken, “The Bear” ve “Beef” üçer ödül aldı. Sinema dalında ise “Oppenheimer”, En İyi Film dahil beş ödüle değer görüldü.

Oppenheimer, yönetmen koltuğundaki Christopher Nolan’a “en iyi yönetmen” ödülünü getirirken, fizikçi Julius Robert Oppenheimer’e hayat veren başrol oyuncusu Cillian Murphy “en iyi erkek oyuncu” dalında ödüle layık görüldü. Robert Downey Jr, aynı filmdeki rolüyle “en iyi yardımcı erkek oyuncu” ödülünü alırken “en iyi özgün film müziği ödülü” de Oppenheimer’e gitti.

“En iyi kadın oyuncu” dalındaki ödülün sahibi Poor Things’teki rolüyle Emma Stone olurken, “en iyi yabancı film” ve “en iyi senaryo” ödüllerine ise Fransa yapımı Anatomy of a Fall’a layık görüldü. The Boy and the Heron ise “en iyi animasyon” ödülünü kazandı.

2023’te Oppenheimer ile birlikte kitleleri sinema salonlarına çeken ve gecenin favorileri arasında olan Barbie geceden iki ödülle ayrıldı. Dokuz dalda aday gösterilen film, “en iyi özgün şarkı” (Billie Eilish O’Connell & Finneas O’Connell  – “What was I made for?”) ve yeni bir kategori olan “sinema ve gişe başarısı” dalında ödüle layık görüldü.

Televizyon dünyasının bu yılki yıldızı ise son sezonuyla rekor dalda aday gösterilen Succession oldu. ABD’de medya imparatorluğu sahini bir ailenin içindeki iktidar mücadelesini anlatan dizi, drama dalında “en iyi dizi” ödülünün sahibi oldu. Succession’un yıldızları Kieran Culkin, Sarah Snook ve Matthew Macfadyen de geceden ödülle ayrıldı.

Komedi kategorisinin kazananı ise The Bear oldu. Dizi, “en iyi komedi dizisi” dalında ödüllendirilirken; dizinin başrol oyuncuları Jeremy Allen White ve Ayo Edebiri de geceden bu kategoride en iyi erkek ve en iyi kadın oyuncu dallarında ödülle ayrıldılar.

Mini dizi dalında ise Netflix yapımı Beef, Altın Küre’nin sahibi oldu. Dizi, başrol oyuncuları Ali Wong ve Steven Yeun’a da bu dalda en iyi kadın oyuncu ve en iyi erkek oyuncu ödüllerini kazandırdı.

Sinema ödülleri:

En İyi Film (Drama): Oppenheimer
En İyi Film (Komedi/Müzikal): Poor Things
En İyi Yönetmen: Christopher Nolan – Oppenheimer
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Cillian Murphy – Oppenheimer

En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Lily Gladstone – Killers of the Flower Moon
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi/Müzikal): Paul Giamatti – The Holdovers
En İyi Kadın Oyuncu (Komedi/Müzikal): Emma Stone – Poor Things
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Da’Vine Joy Randolph – The Holdovers
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Robert Downey Jr. – Oppenheimer

En İyi Senaryo: Justine Triet & Arthur Harari – Anatomy of a Fall
En İyi Özgün Müzik: Oppenheimer
En İyi Özgün Şarkı: “What Was I Made For?” Billie Eilish O’Connell & Finneas O’Connell – Barbie
En İyi Yabancı Film: Anatomy of a Fall
En İyi Animasyon Film: The Boy and the Heron

Televizyon ödülleri:

En İyi Dizi (Drama): Succession
En İyi Dizi (Komedi): The Bear
En İyi Mini Dizi / TV Filmi: Beef
En İyi Erkek Oyuncu (Drama): Kieran Culkin – Succession
En İyi Kadın Oyuncu (Drama): Sarah Snook – Succession
En İyi Erkek Oyuncu (Komedi): Ayo Edebiri – The Bear

En İyi Kadın Oyuncu (Komedi): Jeremy Allen White – The Bear
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Drama/Komedi): Matthew Macfadyen – Succession
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Drama/Komedi): Elizabeth Debicki – The Crown
En İyi Erkek Oyuncu (Mini Dizi/TV Filmi): Steven Yeun – Beef
En İyi Kadın Oyuncu (Mini Dizi/TV Filmi): Ali Wong – Beef

Paylaşın

Mücadele Ve Zafer: Bir Geyşanın Anıları

Arthur Golden tarafından kaleme alınan “Bir Geyşanın Anıları” romanı, Japonya’nın Kyoto şehrinde yaşayan bir geyşanın, İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası kurgusal hikayesini anlatır.

Haber Merkezi / Romanın açılış cümlesi, “Ne kadar acı çekersek çekelim, hepsi çok çabuk akıp gidiyor, tıpkı kağıt üzerindeki sulu mürekkep gibi.”, hayatta yaşanılan olay ve duyguların sönüp gidebileceğini ya da yoğunluğunu kaybedebileceğini ima eder.

Açılış cümlesi yansıtıcı bir ton taşır ve romanda geçen ana kahramanın hayatındaki bir noktadan, geçmişi anlatılacağını gösterir. Bu, ana kahramanın deneyimlerine ilişkin bakış açısının zaman içinde nasıl geliştiğini görmesine olanak tanıdığından anlatıya derinlik katar.

Geyşa: Geyşa, dans, müzik ve sohbet gibi çeşitli konularda yetenekli geleneksel bir Japon kadın şovmen olarak tanımlanır. Geyşalar zarafetleriyle, güzellikleriyle ve aldıkları titiz eğitimleriyle tanınırlar.

Romanın başlığı: Romanın başlığı, bir geyşanın iç dünyasına dair içgörüler sunan kişisel ve samimi bir anlatım tarzını akla getirir.

Başlıktaki “Anılar” kelimesi, kitabın birinin yaşam deneyimlerinin otobiyografik bir anlatımı olduğunu öne sürer. Bu durum, daha sonra ünlü geyşa Sayuri olacak olan baş kahraman Chiyo’nun hayat hikayesine atıfta bulunulmakta.

Başlığa “Geyşa”nın dahil edilmesi, ana karakterin bir geyşa olarak yolculuğunun ve deneyimlerinin anlatının önemli bir odağı olacağı anlamına gelir.

“Anılar”ın kullanımı kişisel ve samimi bir anlatım tarzını ima eder. Okuyucu, baş kahramanın, hayat öyküsünü paylaşırken düşüncelerini, duygularını ve deneyimlerini derinlemesine anlamasını bekleyebilirler.

“Bir Geyşanın Anıları”, Japonya’nın İkinci Dünya Savaşı öncesi ve sonrası kültürel değişimine dair tarihsel içgörü temaları nedeniyle mutlaka okunması gereken romanlar arasında:

Kimlik ve dayanıklılık temaları: Roman, kimlik, dayanıklılık ve kişinin hayallerinin peşinde koşma gibi evrensel temaları araştırır. Chiyo’nun dezavantajlı bir geçmişten ünlü bir geyşa olmaya uzanan yolculuğu, okuyucularda yankı uyandıran bir kararlılık ve kendini keşfetme öyküsüdür.

Tarihsel bilgi: “Bir Geyşanın Anıları”, II. Dünya Savaşı’nın etkisi de dahil olmak üzere, Japonya’daki kültürel değişime dair tarihsel bir bakış açısı sağlar. Okuyuculara dönemin sosyal ve politik bağlamına dair daha derin bir bakış açısı sunar.

Güçlendirici kadın anlatıcı: Roman, ana kahraman Chiyo/Sayuri tarafından anlatılır ve onun hikayesi güçlenme ve eylemlilik üzerine kurulu. Kadınlara yönelik fırsatların sınırlı olduğu bir toplumda başarılı olma kararlılığı, ilham verici ve bağ kurulabilir bir anlatı işlevi görür.

Paylaşın

Geçmiş Ve Şimdiki Zamanın Kendine Özgü Karışımı: Nessebar

Bulgaristan’ın en çok ziyaret edilen sahil kasabalarından biri olan Nessebar, geçmiş ile modern zamanının kendine özgü bir karışımı. Arkeolojik bulgular Nessebar’ın Tunç Çağı’ndan beri yerleşim alanı olduğunu gösteriyor.

Haber Merkezi / Kuruluş aşamasında Mesambria olarak bilinen şehir, kurucusu Melsas’ın Şehri anlamına gelir. Yunanlılar bölgeyi egemenlik altına aldıktan sonra birçok tapınak, okul ve tiyatro inşa ettiler. Bu dönem, sürekli büyüyen şehrin etrafına devasa duvarların örüldüğü zaman.

Romalılar şehri M.Ö. 72’de fethettiler ve şehrin adını Messemvria olarak değiştirdiler. Roma İmparatorluğu Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul etikten sonra Messemvria’da birçok kilise inşa edildi.

Şehir, ilk olarak 812 yılında Krum Han’ın yönetimi altında Bulgaristan’ın bir parçası olmuş ve o dönemde adı Nessebar olarak değiştirildi.

Nessebar’ı 14. yüzyılda egemenlik altına alan Osmanlılar döneminde de şehir gelişimini sürdürdü. Şehirde bu dönemde karakteristik ahşap cephelere sahip birçok ev inşa edildi.

Bu ev tipinin güzel örneklerini bugün Eski Nessebar’da ve şehrin simgelerinden biri olan yel değirmenlerinde görebilirsiniz.

Eski Nessebar sokaklarında dolaşırsanız 12. ve 13. yüzyıldan kalma pek çok kilisenin kalıntılarını görebilirsiniz: Aziz Stephan, Aziz, Vaftizci Yahya ve Aziz Paraskeva gibi…

Nessebar, 1956 yılında mimari ve arkeolojik koruma alanı ilan edildi, 1983 yılında ise UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girdi.

Paylaşın

İyi Şeylerin Öğrenildiği Yer: Fianarantsoa

Afrika kıtasına bağlı ada konumunda olan Madagaskar’ın tarihi yerleşim yerlerinden Fianarantsoa, ülkenin orta bölümünün güney kesiminde Haute Matsiatra Bölgesi’nde yer almaktadır.

Haber Merkezi / Ülkenin başkenti Antananarivo’nun güneyinde kalan Fianarantsoa, Malgaşça dilinde iyi şeylerin öğrenildiği yer anlamına gelmektedir. Bu isme uygun olarak şehirde bir üniversite bulunmaktadır.

Fianarantsoa, bir zamanlar Merina kraliyet ailesinin kullandığı bir sarayın bulunduğu etkileyici bir tepe üzerinde kurulmuştur. Saray artık orada olmasa da, 1870 ile 1900 yılları arasında kraliyet maiyetine bağlı kişiler tarafından inşa edilen yaklaşık 500 ev hala şehrin pitoresk Arnavut kaldırımlı sokaklarında sıralanıyor.

Fianarantsoa, Madagaskar’da on dokuzuncu yüzyıl binalarının tutarlı bir mimari bütün oluşturduğu tek yerdir. Yerel yönetim, geleneksel mimariyle tutarlı olacak şekilde birçok yapıyı onarmıştır.

Madagaskar ya da resmî adıyla Madagaskar Cumhuriyeti, Afrika kıtasına bağlı bir ada ülke olup, kıtanın doğu kesiminde Hint Okyanusu’nun batı kısmında yer almaktadır. Mozambik Kanalı ülkeyi Afrika ana kıtası ile birbirinden ayırmaktadır.

Madagaskar adası, dünyanın dördüncü büyük adasıdır. Ülke ada ülkesi olması nedeniyle sınır komşusu bulunmamakta olup, en yakın anakara ülkesi adanın batısında yer alan Mozambik’tir.

Bunun haricinde komşu ada ülkeler ise kuzeybatıda Komorlar ve Fransa denizaşırı bölgesi Mayotte, doğuda Mauritius ile yine Fransa denizaşırı bölgesi olan Reunion adalarıdır. Ülkenin başkenti Antananarivo’dur.

Madagaskar’da yaşayan farklı etnik kökene sahip gruplar kendi inanışlarına göre yaşamaktadır ve tarihten gelen kendilerine özgü kimliklerine katkıda bulunmuş yaşam yolları uygulamaktadırlar. Ada genelinde yaygın olan çekirdek kültürel özellikler güçlü ve birleşik bir Madagaskar kültürünün kimliğini oluşturmaktadır.

Ortak bir dil ve geleneksel dini inançların yanı sıra geleneksel Madagaskar dünya görüşünde vurgulayan değerler mevcuttur. Bu değerler fihavanana (dayanışma), vintana (kader), tody (karma) ve hasina (kutsal yaşam gücü) olarak adlandırılmaktadır.

Ülke genelinde kendi ifade etmenin en önemli kültürel yollarından biri de müziktir. Madagaskar’da müzik yelpazesi geleneksel halk müziklerinden, kıyı kesimlerinde salegi olarak adlandırılan müziğe kadar uzanmaktadır. Madagaskar’ın geleneksel müzik aletleri arasında bambustan yapılan ve valiha olarak adlandırılan arp gelmektedir.

Bambus arp valihalar günümüzde de Madagaskar’da hala üretilmekte ve kullanılmaktadır. Madagaskar geleneksel tiyatrosu olan hira gasy ile sanatsal formda stilize edilmiş konuşma türü olan kabary Madagaskar kültürel hayatında günümüzde de önemli bir yer tutmaktadır.

Madagaskar kültüründe fanorona olarak adlandırılan masa oyunu toplum arasında sık bir şekilde oynana bir masa oyunu türüdür. Bu oyun geçmiş yıllarda Madagaskar kralı ve kraliçeleri tarafından da sık bir şekilde oynanmış hatta oynadıkları oyunun sonucuna göre siyasi kararlar vermişlerdir.

Paylaşın

2023’te En Çok Uluslararası Ziyaretçi İstanbul’a Geldi

Euromonitor International ve veri şirketi Lighthouse’un ortaklaşa hazırladığı Seyahat İçin En İyi 100 Şehir Endeksi’ne göre, 2023’te en çok uluslararası ziyaretçi İstanbul’a geldi. İstanbul’u Londra, Dubai ve Antalya takip etti.

Turizm altyapısı, politikaları ve performansı, sürdürülebilirlik, ekonomik performans, sağlık ve güvenlik gibi kriterlere göre sıralanan endekse göre Paris bir kez daha dünyanın en cazip seyahat şehri oldu.

Küresel pazar araştırma şirketi Euromonitor International ve veri şirketi Lighthouse’un ortaklaşa hazırladığı Seyahat İçin En İyi 100 Şehir Endeksi, 2023 yılı için dünyanın dört bir yanından önde gelen şehirleri inceledi.

VOA Türkçe’nin aktardığına göre; Turizm altyapısı, politikaları ve performansı, sürdürülebilirlik, ekonomik performans, sağlık ve güvenlik gibi kriterlere göre sıralanan endekse göre Paris bir kez daha dünyanın en cazip seyahat şehri oldu. 2023’te en çok uluslararası ziyaretçi ise İstanbul’a geldi.

En cazip seyahat şehirlerinde Avrupa, ilk 10 şehirden yedisi ve ilk 100’de yer alan 63 şehir ile üstünlük sağladı. İlk 10’da Avrupa’dan olmayan şehirler ikinci sıradaki Dubai, dördüncü Tokyo ve sekizinci olan New York.

Madrid üçüncü sırada yer alırken, Amsterdam, Berlin ve Roma sırasıyla 5, 6 ve 7 numaralarda yer aldı. Barselona ve ardından Londra ilk 10’u tamamladı. Türkiye’den İstanbul 23’üncü sırada yer alırken, ilk 100’de Antalya 57’inci, Muğla 93’üncü oldu.

İlk 100’e bu yıl turizm performanslarını arttıran dört yeni şehir de girdi. Bu şehirler 48’inci sıradaki Washington, 68’inci sıradaki Montreal, 88’inci sıradaki Santiago ve 92’nci sıradaki Vilnius oldu.

Rapor Avrupa’nın başarısını “hızlı kentleşme ve teknolojinin yaygın olarak benimsenmesine” bağladı. Gezginler artık yüksek hızlı internet, esnek rezervasyon seçenekleri ve uzaktan çalışmaya uygun rahat çalışma ortamları sunan hizmetler istiyor.

Singapur (11), Seul (14), Osaka (16) ve Hong Kong’un (17) listeye girmesiyle Asya, ilk 20’de güçlü bir şekilde temsil edildi.

Tokyo, turizm altyapısındaki gelişmeler sayesinde ilk kez ilk 10’a girdi. COVID-19 ile ilgili düzenlemelerin hafifletilmesine ek olarak, 2022’den bu yana Yen’in zayıflamaya devam etmesi turistleri şehre çekerek otel doluluklarını arttırdı ve çok düşük fiyatlarla tüketici deneyimlerinin tadını çıkardı.

Pandemi sonrası uluslararası seyahatler güçlü şekilde toparlanmayı sürdürdü. İstanbul bir önceki yıla göre yüzde 26’lık artışla, 2023 yılında uluslararası ziyaretçi sayısı açısından listenin başında yer aldı. İstanbul’u Londra, Dubai ve Antalya takip etti.

2023 yılı sonuna kadar seyahat sayısının 1,3 milyara ulaşarak küresel turizm harcamalarında yaklaşık 1,7 trilyon dolar yaratacağı tahmin ediliyor.

Tüketici güvenini düşüren hayat pahalılığı ve dalgalı enflasyonun, özellikle küresel durgunluğun ortaya çıkması halinde, 2024 ve 2025 yıllarında turizm sektörün büyümesinin önündeki en büyük zorluklar olması bekleniyor. Jeopolitik dalgalanmalar da seyahat sektörü için bir başka risk teşkil ediyor.

Aşırı turizmin yarattığı zorluklar

Ancak Euromonitor International’dan yapılan açıklamada, aşırı turizmin yarattığı zorluklara da dikkat çekildi.

Turizmin COVID-19 krizinden toparlanırken yerel toplulukları ve çevreyi etkilediği belirtilen açıklamada, “Bazı destinasyonlar turist akınını sınırlandırmak ve kültürel mirası korumak için kısıtlamalar, yüksek vergilendirme veya otel kapasitesini azaltma yoluna giderken, diğerleri alternatif veya alışılmışın dışındaki destinasyonları teşvik eden stratejileri benimsiyor” denildi.

Paylaşın

Bir Suç Başyapıtı: “Yabancı”

Stephen King’in “Yabancı (The Outsider)” adlı eseri, öncelikle korku, gizem ve gerilim türlerini seven yetişkinlere hitap ediyor. King’in romanları, karmaşıklıkları, derinlikleri ve okuyucuları geniş bir tercih yelpazesi sunmasıyla biliniyor.

Haber Merkezi / “Yabancı”, bir yandan açıklanamayan olayları, bir yandan da iğrenç bir suçu çözmenin karmaşıklığını derinlemesine inceliyor. Roman, okuyucuya, hem gerilim hem de entelektüel meydan okuma hissi sunuyor.

Örneğin, romanında yer alan “İnsanlar kendi gerçeklik algılarının dışında kalan açıklamalara karşı kördürler” sözü, önyargılı veya yerleşik fikirlere meydan okuyor.

“İnsanlar açıklamalara karşı kördür”: Bu ifade, bireylerin dar görüşlü olabileceği veya alternatif açıklamaları veya bakış açılarını dikkate alma konusunda dirençli olabileceği anlamına geliyor.

“Onların gerçeklik algısının dışında kalanlar”: King, deneyimlerimiz, inançlarımız ve kültürel yetiştirilme tarzımız tarafından şekillendirilen gerçeklik anlayışımızın, halihazırda doğru olarak algıladığımız şeylerden sapan açıklamaları kavrama veya kabul etme yeteneğimizi sınırlayabileceğini öne sürüyor.

Romandan alınan cümle, bireylerin mevcut inançları veya dünya görüşleriyle çelişen bilgileri reddetme eğiliminde olduğu bilişsel uyumsuzluk psikolojik kavramını vurguluyor. Kökleşmiş önyargıların üstesinden gelmenin ve yerleşik gerçekliğimize meydan okuyabilecek farklı bakış açıları ve açıklamaları dikkate almaya açık olmanın zorluklarına işaret ediyor.

Bilinmeyen, doğaüstü ve insan ruhuna ilişkin temaları keşfetmesiyle bilinen “Yabancı” bağlamında alıntılanan cümle, karakterlerin geleneksel açıklamalara meydan okuyan ve onları kendi durumlarını sorgulamaya zorlayan olayları kabul etme veya anlama mücadelelerine gönderme yapıyor olabilir.

Cümle aynı zamanda, Stephen King’in pek çok eserinde yinelenen bir tema olan, alışılmadık veya rahatsız edici olanla yüzleşmek gibi daha geniş bir temayı da yansıtıyor olabilir.

“İnsanlar, kendi gerçeklik algılarının dışında kalan açıklamalara karşı kördür” sözü, insan davranışlarına ve bilişine dair derin bir içgörüyü özetliyor: Bildiğimiz ve anladığımız şeylere bağlı kalma veya yerleşik inançlarımıza meydan okuyan fikirleri veya açıklamaları reddetme, bunlara direnme eğilimimiz.

“İnsanlar kördür” ifadesi, görüşümüzü engelleyen bir perde imgesini çağrıştırarak, mevcut inançlarımızın ötesini algılama konusundaki yetersizliğimizi veya isteksizliğimizi simgelemektedir. Bu körlük fiziksel bir körlük değil, tanıdık gerçekliğimizin sınırları dışındaki kavram veya olguları kavramamızı sınırlayan bilişsel ve duygusal bir engel.

‘Gerçeklik algımız’ yetiştirilme tarzımızın, kültürümüzün, deneyimlerimizin ve inançlarımızın karmaşık bir etkileşimi ile şekillenir. Bize bir düzen ve anlayış duygusu sağlayarak, dünyayı yorumladığımız bir çerçeve görevi görür.

Stephen King, bu algısal çerçevenin istemeden de olsa zihinsel bir filtre görevi görebileceğini, onunla uyuşmayan fikirleri veya açıklamaları eleyebileceğini ima ediyor.

Zihin, çoğu zaman tutarlılık duygusunu sürdürmeye çalışır ve çelişkili veya zorlayıcı bilgiler rahatsız edici veya sıkıntı verici bulabilir. Bu, bireylerin çatışan inançları veya fikirleri reddederek iç uyumu sürdürmeye çalıştıkları bilişsel uyumsuzluk gibi psikolojik teorilerle uyumludur.

Sıradan ile doğaüstü arasındaki çizgileri bulanıklaştıran bir roman olan “Yabancı” bağlamında bu cümle, karakterlerin geleneksel açıklamalara meydan okuyan olayları anlamlandırma mücadelesine ışık tutuyor.

Hikaye onların gerçeklik anlayışına meydan okuyacak, onları önyargılı fikirleriyle boğuşmaya ve bilinmeyenin olasılığını kabul etmeye zorlayacak şekilde gelişiyor. Stephen King’in bu temalara ilişkin araştırması kurgunun ötesine geçiyor ve daha geniş insan deneyimini yansıtıyor.

Okuyucuları kendi bilişsel sınırlamaları üzerinde düşünmeye teşvik ederek, onları açık fikirlilik geliştirmeye ve tanıdık gerçekliklerinin dışında kalan açıklamaları veya bakış açılarını dikkate almaya teşvik ediyor. Bu sayede King bizi algısal körlüğümüzün perdeleriyle yüzleşmeye davet ediyor.

Paylaşın

Picasso’nun Başyapıtı “Saatli Kadın” 139 Milyon Dolara Satıldı

Pablo Picasso’nun başyapıtı “Saatli Kadın”, New York’taki Sotheby’s müzayedesinde 139,3 milyon dolara satıldı. Eser, sanatçının bugüne kadar satılan resimleri arasında en yüksek ikinci fiyata sahip oldu.

Tablo, müzayedeye çıkmadan önce değeri 120 milyon doların üzerindeydi.

Picasso’nun 1932 yılında yaptığı “Saatli Kadın” tablosunda İspanyol sanatçının yol arkadaşlarından ve ilham perilerinden olan Fransız ressam Marie-Therese Walter yer alıyor.

1973 yılında 91 yaşındayken vefat eden Pablo Picasso’nun ölümünün üzerinden yarım yüzyıl geçmesine rağmen hâlâ modern zamanların en etkili sanatçıları arasında sayılıyor ve yaratıcı bir deha olarak kabul ediliyor.

“Femme a la montre”, Sotheby’s’in bu yıl 102 yaşında ölen New Yorklu sanat hamisi Emily Fisher Landau’nun koleksiyonunda bulunuyordu.

Sotheby’nin empresyonist ve modern sanat başkanı Julian Dawes, Landau’nun oturma odasında asılı olan Picasso tuvalini “her açıdan bir başyapıt” olarak nitelendirdi.

Dawes, eserle ilgili “1932’de yapılan bu resim, neşeli ve tutkulu bir vazgeçmişlikle dolu ama aynı zamanda tamamen düşünülmüş ve kararlı” dedi.

Picasso’nun “altın ilham perisi” olarak kabul edilen Marie-Therese Walter, onun Christie’s’de sergilenecek bir başka eserinde de yer alıyor. ‘Uyuyan Kadın’ın (Femme endormie) 25-35 milyon dolara satılacağı tahmin ediliyor.

Marie-Therese, ayrıca 2021 yılında 103,4 milyon dolara satılan “Femme assise pres d’une fenêtre” adlı eserde de yer aldı.

Picasso’nun 1932 tarihli bir başka tablosu 2010 yılında 106 milyon dolara satıldı. En pahalı Picasso tablosu 179,4 milyon dolara satılan 1955 tarihli “Cezayirli Kadınlar (Versiyon O)” adlı yağlı boya çalışmasıydı.

Bu rekor, Kasım 2017’de Leonardo da Vinci’ye atfedilen “Salvator Mundi” tablosunun 450 milyon dolara satılmasıyla kırıldı.

Paylaşın