İzmir: Tarihi Asansör

Tarihi Asansör; İzmir’in Konak İlçesi sınırları içerisinde yer alır. Tarihi Asansöre, Dario Moreno (Asansör Çıkmazı) Sokağı’nın iki yanındaki sakız evlerinin arasından geçilerek ulaşılmaktadır.

En sıcak havalarda bile gece, müzik ve İzmir’in eşsiz körfez manzarası eşliğinde yenilen yemekle tadına doyulmaz bir keyif yaşamanız mümkündür. Mithatpaşa Caddesi ile Halilrıfatpaşa semti arasındaki 50 metre yükselti farkından dolayı, iki semt arasında 155 basamakla çıkılan ulaşımı kolaylaştırmak amacıyla, 1907 yılında dönemin Bayraklı Mağazası sahibi Musevi işadamı Nesim Levi Bayraktaroğlu Paris ve İtalya’dan getirttiği mühendislere bir Asansör inşa ettirmiştir.

Eski taş ocağının bulunduğu yere inşa edilen Asansör kulesi 3 kattan oluşmaktadır. Birinci Dünya Savaşı sırasında asansörün alt katı kumarhane, orta katı fotoğrafhane ve üst katı da sinema olarak kullanılır. Su gücüyle çalışan ve Karataş Yahudi Hastanesinin başlıca gelir kaynaklarından birini oluşturan Asansör zaman içinde çeşitli kişilere kiraya verilir.

Cumhuriyetin ilk yıllarında dönemim oldukça popüler Gençlerbirliği Cemiyeti Lokali olarak kullanılan yapının sinema bölümü küçük bir düzenleme ile tiyatro salonu olarak hizmet verir. Asansör, 1942 yılında Şerif Remzi Reyent’e satılır. 1887 yılında doğan Reyent, Türk incirini dünyaya tanıtan kişi olarak bilinen İ.T.O ve Kuru Meyve İhracatçıları Birliği Başkanlığı yapmış iş adamıdır.

1960’lı yılların ortalarında İzmir Belediyesi ile Şerif Remzi Reyent arasında anlaşmazlık çıkar ve Asansör kapatılarak depo olarak kullanılır. Reyent 11 Şubat 1973 te vefat eder ve bir zaman kaderine terk edilen Asansör 1983 yılında yeğeni Ayla Ökmen tarafından İzmir Belediyesi’ne bağışlanır.

1985 yılında Tansaş tarafından restore edilen Asansör eşine az rastlanır bir yapı olarak 105 yıldan bu yana, dimdik ayakta durmakta ve bugün hem bu işlevini sürdürmekte hem de cafe, bar, restoran olarak eşsiz manzarasıyla görenleri bir kere daha bu güzel kente âşık etmektedir. Bir zamanlar ünlü sanatçı Dairo Moreno ‘nun yaşadığı ve sanatçının adıyla anılan sokak ta bu gün geçmişin anılarını sessizce korumaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

İzmir: Karabel Kaya Anıtı

İzmir, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Karabel Kaya Anıtı; İzmir’in Kemalpaşa İlçesi ile Torbalı İlçesi arasındaki yolun Karabel geçidinde bir tepenin güneye bakan yamacındadır.

Tarihçi Herodotos’a göre bu kabartmada betimlenen kişi Mısır kralı Sesotris’dir. Herodotos, bu kralın baş eğdirdiği ülkelerde sütunlar diktirdiğini ve bu sütunlardan Batı Anadolu kıyılarında iki tane olduğunu söyler. Bunlardan biri Fokaia ( Foça ) – Ephesos ( Efes ) yolu üzerinde, diğeri ise Sardes’ten İzmir’e giden yol üzerindedir diye ilave eder.

Bu iki yerde de iki buçuk dirsek yüksekliğinde bir heykel oyulmuştur; sağ elinde bir kargı, sol elinde yay tutar; öbür donatımları da gösterilmiştir. ; Mısır karakteri taşır, göğsünde bir omzundan öbürüne, kutsal Mısır harfleriyle bir yazı kazılmıştır ve bu yazının Herodotos’a göre anlamı : “ Sesotris’in bir omuz vuruşuyla bu ülkeyi yendiğini ve aldığını “ açıklamaktadır. Karabel’deki bu anıt bazı bilim adamlarınca Hititlerin Batı Anadolu’daki egemenliğinin bir kanıtıdır.

Nitekim Hitit kralı IV Tuthaliya’nın, Lydia’ya, ya da o zamanki adıyla Assuwa Bölgesine karşı birkaç sefer düzenlediğini biliyoruz. Bu düşüncelerle kabartmanın IV Tuthaliya olduğu da ileri sürülmüştü ve yaklaşık olarak M.Ö. 1 200 yıllarında yapılmıştır. Nitekim Ekrem Akurgal bu anıtı M.Ö. XIII yy.ın ikinci yarısına tarihler ve muhtemelen bir Hitit kralına ait olduğunu söyler.

Cevat Şakir Kabaağaçlı ise Hititlerin bölgeyi fetihleri sırasında bir Hitit savaşçısının kabartmasının yapıldığını söylemekle yetinir. Söz konusu esere gelince; geçitin batısında, düzgün bir kaya üzerine oyulmuş bir niş içerisinde sağ ayağını ileri uzatmış bir durumda, tipik Hitit giysileri içinde canlandırılmış bir erkek figürü alçak kabartma tekniğinde işlenmiştir. Sağ omzunda bir yay, sol elinde ucu yere bakan bir kılıç vardır.

Yüksekliği yaklaşık 2,5 m, eni ise 1,5 m olan kabartmada hiyeroglif yazıyla yazılmış bir yazıt varsa da, aşınmış olduğu için anlamı çözülemediğinden kabartmanın kesin olarak hangi kral tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Ancak kaya yazıtları üzerinde yalnız kralların değil, yerel krallar ve prenslerin de betimlendiğini göz önüne alırsak yukarıdaki bilgiler ışığında bir Hitit prens-kralının kabartıldığını söyleyebiliriz.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

Adana: İnkılap İlkokulu

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İnkılap İlkokulu; Adana’nın Seyhan İlçesi, Ulucami Mahallesi, 5. Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

İnkılap İlkokulu, 2 katlı ve yarı kagir olarak,geleneksel yapım tekniğiyle inşa edilmiştir. Buna göre yığma yapım sistemi ile taşınan zemin kat üstünde kagir dolgu ahşap karkaz sistemin kullanıldığı görülür.

Yapı,”L” formlu ve bir kol üzerinde açık koridorlu plan şemasına sahiptir.1.katta cephe boyunca devam eden açık koridor,basık kemerlerle bağlanan ahşap kolonlarla taşıtılmıştır. Açık koridorun üzerindeki saçaklık da bu kolonların devamı niteliğindeki ahşap dikmelerle taşınmaktadır.

Orta bölümde 2.kat açık koridor üstü kiremit,üst örtülü çatı devam ettirilmiştir. Saçak altları ahşap lambri tarzındador. Dış duvarlar taş,iç duvarlar ise bağdadi olarak yapılmış, orta bölmeyle sağdan yanaşan bölümün pencereleri sivri kemerli çift kanatlı ahşap kasalı ve camlıdır.

Soldan yanaşan bölümün kapı ve pencereleri basık kemerli, kemer üstü süslemeleri kabartmalı kasalar ahşap ve camlıdır. Üst katlarda mekanlara girişlerin bir kısmı ahşap döşemeli, balkonlu kısımdan, bir kısmı da içerden çıkılmaktadır.

Pencere üstü süsleme detayları kemerli kapı ve pencere detayları ve plan özelliği taşınmazın en önemli unsurları olup korunması gerekmektedir. Yapı, 1998 Adana depreminde önemli hasar görmüş ve sonrasında bir süre kullanılmamıştır. 2000’lerin başlarında başlayan restorasyon uygulamasının tamamlanmasının ardından yine eğitim yapısı olarak kullanılmaya devam edilmiştir.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

İzmir: Forbes Köşkü

Forbes Köşkü; İzmir’in Buca İlçesi, Kozağaç Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. 18. yy sonlarından itibaren İzmir’in Buca ve Bornova İlçeleri Levantenlerin sayfiye yeri olarak gelişmiştir. Bu yüzden her iki semtte de görkemli levanten köşkleri yer alır.

Forbes Köşkü, Buca’daki Levanten malikaneleri arasında en çarpıcı ve görkemli olanıdır. Kentsel dokunun dışında, zamanında çamlık bir koru ile örtülü tepenin üst noktasına yerleştirilmiş ve yapı formuyla tepeyi tamamlayan bir taç görünümündedir. İki kata ilaveten sivri çatısıyla yükseltilmiş ve bir kule biçimindeki köşe bloku yapıya başka bir değer katarak, çevresine egemen bir karakter vermektedir.

Forbes Köşkünün başka bir değeri de detaylarındaki çok kaliteli malzeme ve işçiliktir. Gerek taş gerekse ithal edildiği anlaşılan ahşap çok özenli detay incelikleri yansıtmaktadır. Köşkün bir başka özelliği strüktürel yapısıdır. Yığma taş duvarlar içine gömülmüş ahşap karkas sistem, alışılmamış karma bir konstürksiyon düzeni oluşturmaktadır. İzmir’in zaman zaman depremden büyük zararlar gören bir yöre olmasının mimar yada mimarları böyle bir önlem almaya yönelttiği anlaşılmaktadır.

Yapının gerek planı gerekse formu tamamen kendine özgü bir karakter taşır.Ancak bu karakteri belli bir mimari üsluba bağlamak güçtür. Köşkün 1908 yılında yapıldığı , bir yıl sonra yandığı ve 1910 yılında yeniden yapılarak bugünkü görünümüne ulaştığı bilinmektedir.

Forbes ailesinin antimuan madeni, meyan kökü ihracatı ile zengin olduğu bilinmektedir. Bugün Buca SSK Hastanesi içinde ormanlık tepe üzerinde kalan Forbes Malikanesi’nde Forbes Ailesi’nin İzmir’den ayrılmasından sonra Whittall Ailesi ikamet etmiştir. Forbes Malikanesi bugün boş durmaktadır.

İzmir

Türkiye’nin üçüncü büyük kenti olan İzmir; çağdaş ve gelişmiş bir kent olmasının yanı sıra önemli bir kültür, sanat, turizm ve ticaret merkezidir. Ege Denizi, lacivertten turkuaza mavinin tüm renklerine hakim koyları ve plajlarıyla bir dantel zarafetinde ilin batı kıyısı boyunca uzanır.

“Güzel İzmir” olarak da adlandırılan İzmir; 8500 yıllık tarihi ile Anadolu yarımadasının batısında uzun ve dar bir körfezin başlangıcında yer alır. Antik Dönem’in ünlü tarihçisi Herodot, tipik Akdeniz ikliminin yaşandığı kenti binlerce yıl öncesinde; “Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular…” ifadesiyle tanımlamıştır.

Şehrin güneyinde yer alan Efes ve kuzeyinde yer alan Bergama, Antik Çağ’ın en büyük ve en ünlü kentleri arasında yer almaktaydı. Tüm İyon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran bu kentler yoğun sanatsal, kültürel, ticari ve dini etkinliklerle de adını duyuruyordu. Günümüzde de dünyaca bilinen Efes ve Bergama Antik Kentleri tarih meraklıları için büyüleyici birer çekim merkezidir. Şairlerin ustası Homeros’un doğduğu yer olan İzmir, Anadolu’nun hızla değişen tarihi ile Ege’nin renkli tarihinin bir harmanıdır. Kent, modern Türkiye’nin batıya açılan çağdaş yüzü olarak kültür, sanat, turizm, ticaret ve sanayi alanlarındaki gelişimini hızla sürdürmektedir.

İzmir; Tepekule(Bayraklı), Symrna, Efes, Pergamon(Bergama), Teos (Sığacık), Lebedos (Ürkmez), Kyme (Aliağa), Allianoi (Yortanlı), Thyrea (Tire), Phokaia (Foça), Kolophon (Değirmendere), Erythrai (Çeşme), Klazomenai (Urla), Metropolis (Torbalı), Claros (Ahmetbeyli) ve Myrina (Aliağa) gibi tarihte hüküm sürmüş olan uygarlıkların yaşadığı topraklara ve hâlâ gün yüzüne çıkmamış pek çok uygarlık merkezinin miraslarına sahip binlerce yıllık yerleşim yeridir.

İzmir tarihin her döneminde insan sağlığına hizmet etmiş dünyaca bilinen Agamemnon, Asklepion, Allianoi, Karakoç ve Çeşme-Şifne, Ilıca vb. şifa merkezleri ile günümüzde de özellikle İskandinav ülkelerinden ve dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerine sağlıklı yaşam alternatiflerini sunan ve potansiyeli çok yüksek olan sağlık ve termal turizm merkezidir.

Paylaşın

Adana: TCDD Gar Binası

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. TCDD Gar Binası; Adana’nın Seyhan İlçesi, Gazi Paşa Mahallesi, Atatürk Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Yapı gerek nitelikli detayları, gerekse anıtsal ifadesiyle 1.Ulusal Mimarlık Dönemi’nin Adana’daki en seçkin örneklerindendir. 1902’de Konya Yenice, 1912’de Fevzi Paşa-Adana demiryolu hattını yapan Alman bankası tarafından inşa ettirilmiştir.

Yığma yapım tekniğiyle taş malzeme kullanılar yapıda planda ve cephede simetrinin hakim olduğu görülür. Binanın ana kütlesinin son katı sonradan yapılan bir ilavedir. Bu ilave Kat Bölge Müdürlüğü olarak kullanılmış,1976’da müdürlüğün yeni binaya taşınmasının ardından lojman olarak kullanılmaya başlamıştır.

Ön cephesi boyunca payandalarla taşınan saçakla yataylık etkisi güçlendirilen orta kütlede yer alan ve iki yanından çini pano süslemeler bulunan sivri kemerli giriş kapısından ulaşılan bekleme salonunun tavanı oldukça yüksek tutulmuştur ve dekoratif alçı kabartma desenleriyle bezenmiştir.

Bekleme salonundan peronlara merdivenlerle ulaşılmaktadır. Ayrıca binanın dışından da çıkış verilmiştir. Orta kütleyi sınırlayan köşe kuleleri oluşturan lojmanların girişi yan cephelerden verilmiştir. Yapının köşeleri ve düşey pencere hatlarını belirleyen taş işçiliği kemer alınlıklarında yer alan altıgen yıldız desenli çini panolar ile yeni saçakların alt yüzeyinde yer alan ahşap desenler ve süslemeler yapının karkateristik özelliklerindendir.

Yapı, çevresindeki hizmet yapıları ile birlikte yoğun olarak kullanılmaktadır ve bir çok kez basit onarım geçirmiş olan yapı bakımlı durumdadır. İçinde lojmanların yer aldığı gar binası cephe kurgu ve geleneksel yapı bütünlüğü açısından sorunsuz bir görünüm arzetse de iç mekanların da genel kullanım dışı olan alanlarında bazı yapısal sorunların varlığı hissedilmektedir.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Çerçi Konağı

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Çerçi Konağı; Adana’nın Seyhan İlçesi, Sucuzade Mahallesi, 17 Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Adı geçen parselde yer alan taşınmaz iki katlı yığma karkas yapım tekniği ile ahşapve kagir elemanlardan inşaa edilmiştir. Zemin kat ahşap hatıllı kagir duvar örgü tekniğinde örülmüş, üst katta bir aksta zemin kat kagir duvan çatı silme kotuna kadar devam ederken, diğer mahal bölmelerin ahşap karkas ve karkas içi kagir dolgu malzeme ile inşa edilmiştir.

Zemin kat tavanında ahşap kirişler dış cephede devam ettirilerek payandalarla desteklenmiş ahşap iskelet bu sistem üzerine oturtularak cephe uzunluğunca ahşap çıkma oluşturulmuştur. Taşınmazda çıkma altında bulunan kemer boşluğu ahşap kafesli, ahşap çift kanatlı kapı ile hayat mahalline, hayat mahallinden taş ve ahşap merdivenlerle sofa mahalline çıkılmaktadır.

Sofa mahalli sokağa cepheli, balkon çıkması, mahaller, çardak ve merdiven sahanlığına açılmaktadır. Sofa mahallindeki mahaller sofa ve mahalleri ayıran duvarlar üzerinde mevcut ahşap pencerelerle aydınlatılmaktadır.

Taşınmazın cephelerinde cephe uzunluğunca ahşap payandalara oturan ahşap çıkma, simetrik iki çıkma arasında bağdadi sıvalı kemerli geçiş elemanı bulunan gömme açık balkon çıkması, bindirme tuğla örgülü saçak silme detaylan ahşap kafesli ve kemerli ahşap giriş kapısı, saçak silme kotu altında ahşap payandalara oturan oluklu sac üstü örtülü saçak çıkması ile yöresel doluluk-boşluk oranlarına uygun metal parmaklıklı ahşap pencereler yapının özgün unsurlardandır.

Bitişiğindeki iki katlı konuta avludan bir merdivenle bağlanan yapı günümüzde de tüm görkemini korumasına karşın oldukça bakımsız durumdadır. Bazı bölümleri halen konut olarak kullanılmaktadır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Su Boğazı Köprüsü

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Su Boğazı Köprüsü; Adana’nın Kozan İlçesi’ne bağlı Ağzıkaraca Köyü ile Tepecikören Köyü arasında yer almaktadır. Su Boğazı Deresi üzerindedir.

Kabayonu taş örgülü yuvarlak tek kemerlidir. Köprü genel olarak taşıyıcılığını korumaktadır. Kemer yüksekliği 3 metre kemer açıklığı 6.20 metredir. Köprünün üst bölümünün uzunluğu 11.70 metredir. Karayla bağlantılı uçlarının iki tarafında toplanan dört adet istinat duvarı vardır. Köprünün hemen bitişiğinde ayakları taş köprüye dayanan bir köprü yapılmış durumdadır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Mestanzade Camii

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Mestanzade Camii; Adana’nın Seyhan İlçesi, Mestanzade Mahallesi, Depboy Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Kesme taştan yapılmış olan kare planlı caminin üst örtüsünün kurşunla kaplı yarım küre halinde büyük bir kubbe oluşturmaktadır. Kubbeye geçiş sade pandantiflerle sağlanmış, dışta köşeler saçaklarla gizlenmiştir.

Bütün duvarları köşelerde çıkıntı teşkil edecek şekilde inşa edilmiş ve duvarları adeta payandalarla takviye edilmiştir. Kuzey cephede hafif çıkıntılı olan kapı yay kemeri üzerinde yer alan iki hatlı ikinci bir kemer ile süslenmektedir.

Bütün cephelerde ikişer adet sivri kemerli pencereler yer almaktadır.1948 yılında bugünkü minaresi yapılmıştır. Mestanzade Camii ve Mestan Hamamı’nın inşaatına ait vakfiyede belirtildiğine göre cami ve hamamın Hicri 1093-1115 tarihleri arasında Ramazanoğlu evlatlarından Hacı Mahmut Ağa tarafından yaptırılmıştır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: İstiklal Ortaokulu

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. İstiklal Ortaokulu; Adana’nın Seyhan İlçesi, Hurmalı Mahallesi, Kurtuluş Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Bu yapı dönemin en önemli tüccarlarından Rum fabrikatör Tırpani tarafından kızına düğün hediyesi olarak inşa ettirilen 25 odalı bir konaktı. I.Dünya Savaşı’ndan sonra geçici bir süre Alman okulu olarak kullanılmıştır.

Mütareke yıllarında Fransız işgalinde kalan yapı karargah olarak kullanılmış, kuruluştan sonra ise 1923 yılında Azade Hulusi adlı bir hayırsever tarafından satın alınarak eğitim amaçlı olarak kullanılmak ön koşuluyla Seyhan İline bağışlanmıştır. 1925-30 yıllarında Kız Muallim mektebi olarak kullanılan yapı daha sonra karma ortaokula çevrilmiştir.

Kare planlı yapı simetrik düzendeki plan ve cephe kurgusu ile yapının mimari anlayışını yansıtmaktadır. Yüksek bir bodrum kat üzerine oturtulan yapının katları orta sofalı plan şemasıyla kullanılmıştır. Kuzey yönündeki ön cephede, 4 metre yüksekliğinde 4 iyonik sütun tarafından taşıtılan balkonun altında basamaklarla ulaşılan görkemli ana giriş oluşturulmuştur.

Yapının çatısının güney bölümünde yazlık 2 oda ve geniş bir taraça yer alır.1986 yılındaki restorasyon sonrasında ahşap döşemeleri betonarmeye dönüştürülen yapı yılında korunması gerekli kültür varlığı olarak tescillenmiştir. Yapı günümüzde ilköğretim okulu olarak kullanılmaktadır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın

Adana: Zeytinli Gar Binası

Adana, gezilecek yerleri ve tarihi yapılarıyla dikkat çekiyor. Zeytinli Gar Binası; Adana’nın Seyhan İlçesi, Zeytinlik Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Yığma yapım tekniğiyle Alman Mimarisi ile inşa edilmiş Zeytinli gar Binası sivri kemerli kapı ve pencereleri bulunan pencere kapı ve kenarları ile köşelerde kesme taşla desteklenmiş bir yapıdır. İki katlı olarak inşa edilen ve bodrum katı da olan yapıda girişin önünde kare kesit üzeri bombeli taş ayaklar arası sivri kemerle geçilmiş revak vardır.

Çatı saçağı ahşap payandalarla taşınmaktadır. Saçak altı ahşap kaplamada geometrik desenli süslemeler mevcuttur. Zemin kata giriş kuzeyden olup gişe bekleme salonu ve idare bölüm olarak kullanılmaktadır.

Üst kata giriş ise doğudan merdivenle sağlanmaktadır. Üst kat halen lojman olarak kullanılmaktadır. Çatı ise kırma çatı ile inşa edilmiş ve üzeri marsilya kiremit ile kaplanmıştır. Gar binasının hemen doğusunda aynı yapım tekniğinde yapılmış ve WC ile yaklaşık 200 metre batısında aynı dönem ve yapım tekniğiyle yapılmış lojman bin ası vardır.

Adana’nın Kısa Tarihi

Adana’nın tarihi, Hititler dönemine kadar uzanmaktadır. MÖ 18. yüzyılda Hitit İmparatorluğu’nun bir parçası olan Adana, daha sonra Asur, Pers ve Makedonya İmparatorluğu gibi farklı medeniyetler tarafından kontrol edildi ve MÖ 333’te Büyük İskender’in Pers İmparatorluğu’nu yenmesiyle Adana, Makedonya Krallığı’nın bir parçası oldu.

Roma ve Bizans Dönemi: MÖ 64’te Roma İmparatorluğu tarafından ele geçirilen Adana, önemli bir Roma eyaleti olan Kilikya’nın başkenti oldu. Roma döneminde Adana, önemli bir ticaret merkezi haline geldi ve zenginleşti. Ancak, 5. yüzyılda Bizans İmparatorluğu’nun doğu sınırlarını savunan şehir, Pers İmparatorluğu tarafından ele geçirildi ve 7. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethedildi.

7. yüzyılda Arap Müslümanlar tarafından fethedilen Adana, daha sonra Abbasiler, Emeviler ve Selçuklular gibi farklı İslam devletlerinin yönetimine girdi. Selçuklular döneminde, şehir önemli bir ekonomik merkez olarak gelişti ve kültürel açıdan da zenginleşti. 12. yüzyılda ise Haçlı seferleri sırasında Adana, Haçlılar tarafından işgal edildi, ancak daha sonra tekrar Selçuklu hâkimiyetine geçti.

1517’de Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğine giren Adana, bu dönemde de önemini sürdürdü ve Osmanlılar döneminde Adana, tarım ve ticaret alanında büyük bir gelişme kaydetti. 19. yüzyılda ise şehir, modernleşme sürecine paralel olarak Avrupa etkilerini hissetmeye başladı. Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ise Adana, birçok etnik ve siyasi olaya tanıklık etti.

1920’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla Adana, modern Türk devletinin bir parçası oldu. Cumhuriyet döneminde Adana, ekonomik, kültürel ve sosyal açıdan önemli gelişmeler kaydetti. 1920’lerde başlayan tarım reformlarıyla Adana, modern tarım tekniklerine geçti ve tarım sektörü önemli bir ekonomik faaliyet haline geldi. Şehirdeki sanayi, ticaret ve ulaşım da hızla gelişti. Adana, Türkiye’nin önemli bir sanayi merkezi haline geldi ve birçok fabrika ve işletme burada faaliyet göstermeye başladı.

Ayrıca, Adana’nın kültürel ve sosyal hayatı da Cumhuriyet dönemiyle birlikte ivme kazandı. Şehirde, modern eğitim kurumları, kültürel etkinlikler ve sanat faaliyetleri arttı. Adana, üniversite ve araştırma merkezleri açısından da gelişti ve birçok bilim insanı, yazar, şair ve sanatçı burada yetişti.

Günümüzde Adana, Türkiye’nin önemli şehirlerinden biridir. Ekonomik, ticari, kültürel ve sosyal açıdan canlı bir şehir olan Adana, aynı zamanda turistik potansiyeli de yüksek bir yerdir. Çeşitli tarihi ve kültürel mekanları, festivalleri, doğal güzellikleri ve gastronomik zenginlikleriyle ziyaretçileri çekmektedir.

Paylaşın