Kilis: Fellah Kasteli

Fellah Kasteli; Kilis’in Merkez İlçesi, Ebulula Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Arapça adının dilimizdeki karşılıklarından biri “ekinci, çiftçi, ekin eken ve biçen” sözcüğü olduğundan bu kastel daha çok bu tür insanları gereksinimi için inşaa edilmiştir.

1643 yılında yapılan bu kastel, canlı (kaynak kişi) ve yazılı kaynaklara göre yörede belediyece yapılan yol çalışmaları sırasında yeri değiştirilmiş ve özgünlüğünü yitirmiştir.

Dikdörtgen bir planı içeren yapı sundurmalı olup, tek yönlüdür. Yüzeysel bir nişe yerleştirilen musluklar yapının önünde olup, yol kotundan birkaç basamak alttadır.

1643 yılında Hasan Ağa tarafından yaptırılan kastelin biri yapım diğeri onarım olmak üzere iki tane yazıtı vardır. Halen akmakta olan suyu, Kurdağa Kasteli’nden gelmektedir.

İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş, bir kısmı da susuzdur. Yöredeki kastel, sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar, su depoları, maskemler (savak, maslak) ile getirilmiştir.

Paylaşın

Kilis: İpşir Paşa Kasteli

İpşir Paşa Kasteli; Kilis’in Merkez İlçesi, Şehit Sakıp Mahallesi, İpşir Paşa Caddesi üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Dikdörtgen planlı, önü sundurmalı bir kasteldir. İki girişi sivri kemerli olup, kemerler ayaklar üzerine oturtulmuştur.

Kastelin ana girişini sağlayan sivri kemerin tepesinde çevresi zincir biçimli bir motifle süslenmiş bir delik ve bunun iki yanında bitki desenli motiflerle süslenmiş birer rozet vardır. Ana girişin solundaki kemer ise yalındır.

Ayna taşının üzerinde bulunan ve çeşitli desenleri içeren (yaprak, palmet) yapım, onarım yazıtları ile rozeti mermer olup, oldukça dikkat çekicidir.

İpşir Paşa Kasteli lülesi, yazıtları, su teknesi,sekisi, maşrapalık olarak kullanılan iki küçük nişi ve rozetiyle döneminin özelliklerini yansıtan, tipik bir Osmanlı çeşmedir.

Günümüzde suyu akmayan kasteli 1654 yılında sadrazam Mustafa Paşa (İpşir Paşa) yaptırmış ve suyunu da İlizi yöresinden getirtmiştir.

İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş, bir kısmı da susuzdur. Yöredeki kastel, sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar, su depoları, maskemler (savak, maslak) ile getirilmiştir.

Paylaşın

Kilis: Salih Ağa Kasteli

Salih Ağa Kasteli; Kilis’in Merkez İlçesi, Tabakhane Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Tabakhane Camisi yakınında olan bu kastel, 1855 yılında Salih Ağa adlı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştır. Yol kotundan biraz aşağıda, sundurmalı bir yapı olan bu kastelin bir ana girişi, iki de yan girişi vardır.

Kasteli gösterişli kılan sivri kemerler ayaklara bindirilmiştir. Kastelin önündeki musluğun altında taştan yapılmış bir tekne; ayna taşının da iki yanında maşrapa koymağa yarara birer tane niş (maşrapalık) vardır.

Taştan yapılmış yazıtının çevresi bitki ve zincir desenli motiflerle süslenmiş, sivri kemerli bir pano içersindedir. Günümüzde suyu olmayan bu kastelin suyu, geçmişte İlezi yöresindeki beş ayrı kaynaktan sağlanırmış.

İlde bulunan “16” kastelden (çeşme) bir kısmı özgünlüğünü yitirmiş, bir kısmı da susuzdur. Yöredeki kastel, sebil ve şadırvanların suyu kent dışında (ilezi) açılan kuyulardan ve kaynak suları çevresinde yapılan kaptaşlardan sağlanıp; yerleşim birimlerine kanallar, su depoları, maskemler (savak, maslak) ile getirilmiştir.

Paylaşın

Kilis: Ravanda Kalesi

Ravanda Kalesi; Kilis’in Polateli İlçesi, Belenözü (Ravandan) Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. İlçe Merkezi’nden Belenözü Köyü’ne günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Afrin Çayı’nın doğusunda oldukça geniş bir açısı olan kale yüksek konik bir tepe üzerine kurulmuştur. Kale, dağın sivri tepesi oyulmak suretiyle yapılmıştır. Kaleye ait yapılar zirvedeki düzlüktedir. Surlar ve birbirinden farklı uzaklıkta köşeli ve yarım yuvarlak biçimindeki burçlarının bir kısmı hala ayaktadır.

Surun büyük bölümü yıkılmış ve toprakla örtülmüş durumdadır. Kalenin iç kısmının doğu bölümünde ön  tarafında merdivenler bulunan iki büyük su sarnıcı vardır. Sarnıçlardan gizli bir yolla Afrin Çayı’na inilebildiği sanılmaktadır. Kuzey bölümünde ise, saray olduğu düşünülen bir yapı kalıntısı bulunmaktadır.

Kalenin giriş kapısı güneydedir. Kapının çeşitli tarihlerde onarım gördüğü, yapı tarzından ve kullanılan malzemenin farklılığından anlaşılmaktadır. İç kale kapısının genişliği 2.20 m., yüksekliği 3.10 metredir. Kalenin kaç kat olduğunu tespit etmek mümkün olmamıştır.

Ravanda Kalesi ve çevresinde günümüze kadar arkeolojik kazı gerçekleştirilmediğinden kalenin geçmişi hakkındaki bilgiler tahmine ve bölgede egemenlik kuran uygarlıklara dayanmaktadır. Yesemek Heykel Atölyesi’nin Ravanda Kalesi’ne olan yakınlığından ve  kalede görülen Hitit mimarisine ilişkin izlerden dolayı Hititler tarafından kullanıldığı görüşü ağır basmaktadır.

Memlukluların uzun süre egemen olduğu kale Bizans döneminin ardından Arap akınları sırasında ve Osmanlı Döneminde de kullanılmıştır. Bu dönemde kaleye yeni ilaveler yapılarak genişletilmiştir. Bugün ayakta kalan kısım iç kaledir. Dış kale duvarlarından ancak bazı yerlerde döküntüler ve temeller kalmıştır. İslami devirlerde de ilaveler yapılmış, tahkim edilmiş ve genişletilmiştir.

Kaleye ait kesin bilgiler XI. yüzyıla ve bu yıllardaki Haçlı Seferleri’ne dayanmaktadır. İslam ve Latin kaynakları kalenin varlığından ilk kez Haçlı Seferleri sırasında söz etmektedirler. İslam kaynaklarında “er-Ravendan”, Haçlı kaynaklarında “Ravendel/Ravandal/Ravenel”, Ermeni kaynaklarında “Aréventan” olarak geçen kale, tarihsel süreç içerisinde bölgeye egemen olan tüm devletlerce kullanılmıştır.

Özellikle VII. yüzyılın ortalarında bölgede yaşanan hristiyan-müslüman çatışmasında “avasım, sügur” adı verilen bölge içerisinde bulunan Ravanda Kalesi İslam Devletlerince hristiyan Bizans’a karşı verilen savaşlarda önemli bir askeri üs olmuştur. Bölge ilk islam devletlerini koruduğu için avasım şeklinde adlandırılmıştır.

Söz konusu bölge; Halep ile Antakya arasında yer almaktaydı. Yâkût el-Hamevî, Yezîd İbn-i Muaviye zamanındaki Avasım beldelerini sayarken şu isimleri yazar; Kınnassarin, Antakya, Menbic, Dülük, Raban, Korus, Tizin. Sayılan yerlerde bulunan kaleler de Avasımdan idi ki, bunlardan birisi de Ravandan’dır.

Ravanda Kalesi, 1097 yılından itibaren adından oldukça sık söz ettirmiştir. I. Haçlı Seferi’ne katılan Baudouin de Boulogne ile ön planda olmuş ve ünlenmiştir.

Paylaşın

Karabük: Eski Hamam

Eski Hamam; Karabük’ün Safranbolu İlçesi, Çeşme Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Hamamın Candaroğlu Süleyman Paşa tarafından 1322 yılından sonra yapıldığı sanılmaktadır. Eski Hamam, Osmanlı hamam mimarisinde Çifte Hamam plan düzenindedir. Kadınlar ve erkekler bölümleri simetrik olarak yapılmıştır.

Kesme taş ve moloz taştan yapılan hamam soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinden meydana gelmiştir. Soyunmalık ve ılıklığın üzeri tromplu kubbelerle örtülüdür. Sıcaklık bölümü haçvari plandadır. Bölümlerin üzerleri tromplu kubbelerle örtülmüştür.

Yalnızca sıcaklık haçvari planda olduğundan ortasında kubbe, bunun dışında kalan haçın kolları da beşik tonozlarla örtülüdür. Köşelerde kalan bölümlerde küçük kubbeler bulunmaktadır. Günümüze iyi bir durumda gelmiştir.

Paylaşın

Karabük: Yazıköy Hamamı

Yazıköy Hamamı; Karabük’ün Safranbolu İlçesi, Yazıköy Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. İlçe Merkezi’nden Yazıköy Köyü’ne günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Tarihi Yazıköy Hamamı, kitabesi ve vakfiyesi yıkılmış olduğundan dolayı yapım tarihi net olarak belli olmamakla birlikte, yapı üslubu göz önünde bulundurulduğunda 18. yüzyılın ortalarında yapıldığı tahmin edilmektedir.

Geleneksel hamam planı şemasının kullanıldığı Tarihi Yazıköy Hamamı’nda soyunma bölümü, ılıklık ve sıcaklık bölümleri bulunmaktadır. Moloz taş ve kesme taşın ağırlık olarak kullanıldığı Tarihi Yazıköy Hamamı’nda her bir bölüm dikdörtgen plan şemasına sahiptir.

Üzerleri basık birer kubbe ile örtülü olan bu bölümler, oldukça kullanışlı olup, geçmiş zamandan günümüze kadar sağlam bir şekilde gelmeyi başarmıştır. Günümüzde hala kullanılan bu hamam, yerli ve yabancı tüm turistlerin ilgi odağı olmaktadır.

(Görselle: doguvebatisanati.blogspot.com)

Paylaşın

Karabük: Bulak Hamamı

Bulak Hamamı; Karabük’ün Merkez İlçesi, Bulak Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. İl Merkezi’nden Bulak Köyü’ne günün belirli saatlerinde toplu ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Haftada 5 günü sabahları bayanlar için, geri kalan zamanlarda erkekler için hizmet veren Bulak Ayan hamamı, geleneksel Türk hamamları hizmetlerinin yanı sıra, akşamları sıra gecesi konsepti de bulunduğundan dolayı oldukça ilgi görmektedir.

Bölgenin en çok ilgi gören hamamları arasında yer alan bu hamam, çevresinde yer alan tarihi dokuları da hamamın ilgi çekmesi için kullanılmıştır. Tam olarak yapım tarihi bilinmemesine rağmen 18. Yüzyılda yapıldığı tahmin edilen bu hamam nesillerden bu yana aynı aile tarafından işletildiğinden dolayı işletme kalitesi açısından da beğenilmektedir.

Hamam içerisinde yer alan gösterişli aksesuarları ile de oldukça beğenilen ve rağbet gören Bulak Ayan hamamı, hamam içerisinde kullanılan suyu ön tarafta bulunan su kuyusundan sağlamakta, arka tarafta ise moloz ve kesme taş kullanılarak yapılan hamam kısmı, soyunma bölümü, ılıklık ve sıcaklık bölümlerinin üzerinde basık bir kubbe yer almaktadır.

Paylaşın

Karabük: Taş Minare Camii

Taş Minare Camii; Karabük’ün Safranbolu İlçesi, Hüseyinçelebi Mahallesi, Taşminare Sokak üzerinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Taş Minare Caminin kuzey tarafında bulunan Taş Minare Çeşmesinin kitabesine dayanılarak, caminin Zaim Osman Ağa tarafından 1763 tarihinde yaptırıldığı kabul edilmektedir. Diğer taraftan Taş Minare Caminin Candaroğulları döneminde kiliseden çevrildiği de rivayet edilmektedir.

Taş Minare Caminin tavanında bulunan H. 1218/ M.1803 tarihinin, onarım ve tamirini yapan ustalar tarafından yazıldığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan 1976 yılında yapılan onarım sırasında, caminin kuzeyine ortada giriş ve yanlarda iki odadan oluşan bir bölüm ilave edilmiştir.

Taş minare cami kuzey-güney doğrultusunda, 14,50 x 19,90 m boyutlarında dikdörtgen bir plana sahiptir. Caminin kuzeydoğu köşesinde; sekizgen kaideli, yivli gövdeli ve tek şerefeli taş malzemeyle inşa edilmiş bir minare bulunmaktadır.

Taş minare caminin beden (taşıyıcı) duvarlarının köşelerde kesme taş, diğer kısımlarda ise kaba yonu taş malzemeyle inşa edildiği ve hem içeriden hem de dışarıdan sıvandığı görülmektedir. Ayrıca caminin kiremit kaplı kırma çatıyla örtülü olduğu görülmektedir.

Taş minare cami ahşap tekne tavanlı camilerdendir. Caminin kuzeyinde ahşap mahfil yer almaktadır. Caminin tavan göbeği yirmi dört kollu dairesel yıldız motifi şeklidedir. Ayrıca tavanın tekne bölümünün güney kenarının orta kısmında çıta ve çivilerle ev biçiminde tasvir edilmiş bir motifin bulunduğu görülmektedir.

Diğer taraftan tavanın orta bölümü sahte bindirme tekniği kullanılarak çıtalarla diyagonal olarak yerleştirilmiş karelerden oluşmaktadır. Taş minare caminin minaresi kuzeydoğu köşesinde yer almaktadır. Minarenin şerefe ve petek kısmı birleştirilerek yekpare olarak düzenlenmiştir.

Söz konusu caminin minaresi tek şerefeli yivli yuvarlak gövdeli ve taş malzemeden inşa edilmiştir. Ayrıca minaresinin kaidesi de taştan yapılmıştır. Diğer taraftan yivli minare tezyinat (motif) açısından dikkat çekici özelliğe sahiptir. Ancak farklı zamanlardaki onarımlarla maalesef özelliğini yitirmiştir.

Paylaşın

Karabük: Lütfiye Camii

Lütfiye Camii; Karabük’ün Safranbolu İlçesi, Akçasu Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Akçasu Deresi üzerine bir kemere oturtularak yapılmış olan camiye, şehir içi ulaşım araçlarıyla ulaşım sağlanmaktadır.

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeye göre H.1269/M.1878-1879 yılında Müslih Beyzade Hacı Hüseyin Hüsnü tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Lütfiye Caminin mimarı Ulu Caminin de mimarı Anton Kalfadır.

Lütfiye cami Akçasu deresinin iki yanındaki kaya üzerine yuvarlak kemerlere oturtularak inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı olarak moloz taşlardan inşa edilmiş olan Lütfiye caminin dış görünümü sade şekildedir. Lütfiye cami, ahşap örtüsü ve ahşap minaresi ile çevresinde bulunan diğer yapılarla bütünlük sağlamaktadır.

Ayrıca Lütfiye caminin giriş kapısının üzerinde kalker taş üzerine rika (arap harflerinin en çok kullanılan el yazısı) biçiminde yazılmış bir kitabe bulunmaktadır. Lütfiye cami kuzey-güney doğrultusunda 13,70 x 7,30 m boyutlarında, düz ahşap tavanlı ve kiremit kaplı kırma çatıyla örtülüdür. Caminin kuzey kısmında ahşap mahfil (camilerde parmaklıkla ayrılmış yüksek yer) ve tavanın ortasında ise onikigen bir göbek bulunmaktadır.

Caminin beden (taşıyıcı) duvarları köşelerde düzgün kesme taş malzemeyle diğer kısımlarda ise kaba yonu taş malzemeyle inşa edilerek içeriden ve dışarıdan sıvanmıştır. Diğer taraftan caminin girişin kısmının solunda beden duvarları üzerinde ve mahfilden çıkılan çokgen gövdeli bir ahşap minare bulunmaktadır. Ayrıca Lütfiye caminin şerefe bölümü gövdeden hafif çıkıntılıdır.

Dıştan dışa 13,70 x 7,30 m boyutlarında olan Lütfiye caminin doğu cephesi duvarında altlı üstlü düzenlenmiş ikişerden dört adet pencere bulunmaktadır. Doğu ve Batı cephelerinin pencere düzenlemeleri ve sayısı aynıdır. Ayrıca caminin doğu cephesinin kuzey kenarında mahfile girişi sağlayan ikinci giriş kapısı bulunmakta ancak bu kapının günümüzde kullanılmadığı görülmektedir.

Diğer taraftan caminin güney cephesinde, altta dikdörtgen açıklıklı iki adet ve bunların üstünde üst kısmı üçgen
şeklinde üç adet pencere olmak üzere, toplam beş adet pencere bulunmaktadır. Lütfiye caminin kuzey cephesinde ise giriş kısmı ile birlikte merdivenlerin başlangıç kısmının yukarısında dikdörtgen açıklıklı bir adet pencerenin bulunduğu görülmektedir.

Ayrıca caminin inşa kitabesi de bu pencerenin altında yer almaktadır. Diğer taraftan kuzey cephenin batı kenarında bulunan giriş kısmı cephenin içine doğru kaydırılmış ve çift kanatlı ahşap bir kapı ile harime giriş sağlanmaktadır. İç Mekan Lütfiye cami, içten 13 x 5,9 m boyutlarında dikdörtgen planlı ve üstü ahşap çatılı bir camidir. Caminin kuzey kısmında iki katlı kadınlar mahfili bulunmaktadır.

Lütfiye caminin minaresi kuzey cephesinin batı tarafında bulunmaktadır. Caminin minaresinin tamamen ahşap malzemeyle inşa edildiği, kaidesinin olmadığı ve petek kısımlarının birleştirilerek yekpare olarak düzenlendiği görülmektedir. Ayrıca bu ahşap minarenin soğan formunda bir külahla sonlandığı ve dışının tamamen sacla kaplandığı görülmektedir

Paylaşın

Karabük: Kazdağlıoğlu Camii

Kazdağlıoğlu Camii; Karabük’ün Safranbolu İlçesi, Çeşme Mahallesi sınırları içerisinde yer almaktadır. Şehir içi ulaşım araçları ile ulaşım sağlanmaktadır.

Caminin giriş kapısı üzerindeki kitabeden 1779 yılında yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Caminin inşasının Kazdağlı olarak tanınan Mehmet Paşa tarafından yaptırıldığı bazı kaynaklarda belirtilmesine rağmen camiye ait kitabede böyle bir isme rastlanılmamıştır. Kazdağlıoğlu Cami 1935 tarih ve 31 sıra numarası ile Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tapuya tescil edilmiştir.

Kazdağlıoğlu Cami taş ve tuğladan tek kubbeli olarak inşa edilmiştir. Caminin kubbesi sekizgen bir kasnak üzerine oturmuş ve tromplarla kubbeye geçiş sağlanmıştır. Caminin orta kısım kubbeyle yan kısımlar ise beşik tonozlarla örtülmüştür. Ayrıca Kazdağlıoğlu Caminde üç bölümlü son cemaat yeri ve bir kadınlar mahfili bulunmaktadır.

Caminin minaresi tuğla gövdeli tek şerefeli olarak girişin sağ tarafında bulunmaktadır. Diğer taraftan eğimli bir araziye inşa edildiği için caminin kuzeyi ve güneyi kısımları farklı kotlardadır. Kazdağlıoğlu Caminin doğu ve batı cephelerinin simetrik olduğu görülmektedir.

Her iki cephede saçak seviyesinde iki sıra kirpi saçaklarla sınırlandırılmıştır. Ayrıca her iki cephede en üstte sivri kemerli bir pencere, bu pencerenin altında sivri kemerli üç adet pencere ve bunların altında orta kısmın iki yanına yerleştirilmiş dikdörtgen çökertme kemerli iki adet pencerenin bulunduğu görülmektedir.

Caminin güney cephesinde yatay çift sıra, iki kirpi saçakla cephenin iki kısma ayrıldığı görülmektedir. Bu saçaklardan ilk sıra beden duvarının üst kısmında, ikinci sıra ise kubbe eteğinde yer almaktadır. Ayrıca caminin güney cephesinde üç sıra pencere düzenlemesi olduğu görülmektedir. Cephede üst kısımda duvarın ortasında sivri kemerli bir adet pencere, bu pencerenin altında sivri kemerli beş adet pencere ve en altta ise duvarın orta kısmının iki yanına yerleştirilmiş ikişerden dikdörtgen-çökertme alınlıklı dört adet pencere bulunmaktadır.

Görüldüğü gibi bu cephenin pencere düzenlemesi doğu ve batı cephelerinden farklılık göstermektedir. Ayrıca güney cephesinin alt kısmında sivri kemer alınlıklı, dikdörtgen şeklinde ahşap üç adet kapının bulunduğu görülmektedir. Bu kapıların caminin eğimli arazide olması nedeniyle alt kata giriş için yapılmıştır. Kazdağlıoğlu Caminin kuzey cephesinin de iki sıra kirpi saçakla üç bölüme ayrıldığı görülmektedir.

Bu saçaklardan ilk sıra saçak son cemaat yerinin üst örtüsü altında, ikinci sıra saçak beden duvarının üstünde ve üçüncü sıra saçak ise kubbe eteğinde yer almaktadır. Ayrıca bu cephede üç bölümlü son cemaat yeri bulunmaktadır. Son cemaat yerindeki yuvarlak kemerleri taşıyan sütunların üçünün serbest birinin ise duvara gömülü olduğu görülmektedir. Ayrıca son cemaat mekanının içten örtüsünün orta kısımda kubbe, yanlarda ise beşik tonoz şeklinde olduğu görülmektedir.

Dıştan ise kiremit çatı ile örtülüdür. Diğer taraftan son cemaat yerinin ortasında ise yuvarlak kemerli ve çift kanatlı ahşap bir giriş kapısı yer almaktadır. Bu girişin sağ tarafında bir mihrabiye ve solunda ise sivri kemer alınlıklı bir pencere bulunmaktadır. Son cemaat yerinin batı tarafı beden duvarı ile kapatılmış ve burada üstte sivri kemerli bir adet pencere ve altta dikdörtgen çökertme alınlıklı bir adet pencere olmak üzere iki sıra pencere düzeni bulunmaktadır.

Caminin doğu tarafının ise bir çeşme ile kapatıldığı görülmektedir. Kazdağlıoğlu Caminin cepheleri
sekizgen kasnak üzerine oturan kiremit örtülü kubbeyle son bulmaktadır. Ayrıca sekizgen kasnağın her köşesinde birer adet sivri kemer pencerenin yapıldığı görülmektedir.

Kare planlı Kazdağlıoğlu caminin iç mekanının üzeri tromplarla geçilmiş ve sekizgen kasnak üzerine oturan kubbeyle örtülmüştür. Taş malzemeyle yapılmış ve oldukça sade olan mihrap caminin güney cephesinin orta kısımda bulunmaktadır. Mihrap nişi üç yönden beden duvarlarından dışa doğru çıkıntı yapan bir bordürle çevrilmektedir.

Mihrap’ın dışa doğru taşan bölümün ortasında, yarım daire mihrap nişinin üzerinde, sivri tonozlu kavsarası bulunmakta ve kavsaranın iki kenarında da rozet içinde çiçek motifinin olduğu görülmektedir. Ayrıca mihrabın sağında batı duvarına bitişik olarak ahşap bir minber ve güney doğu köşesinde ise duvara bitişik olarak ahşap bir vaaz kürsüsü bulunmaktadır.

Caminin iç kısmının kuzeyinde zeminden yükseltilerek yapılmış ahşaptan kadınlar mahfili bulunmaktadır. Bu mahfili altı tane ahşap ayak taşımaktadır. Mahfilin alt kısmına iki basamak ve üst kısma ise doğuda bulunan bir merdiven ile çıkılmaktadır. Ayrıca mahfilin üst kısmının kenarlarının kare şeklinde dışa doğru taştığı ve cephelerdeki pencerelerle aydınlık bir mekan elde edildiği görülmektedir.

Kazdağlıoğlu caminin minaresi güneybatı köşesinde yer almaktadır. Kesme taştan yapılmış minarenin çokgen bir kaidesi bulunmaktadır. Bu kaideden sonra kenarları pahlanmış pabuçluk kısmına ve sonra da gövde kısmına geçildiği görülmektedir. Caminin minaresinin gövdesi ise tuğladan yuvarlak şekilde yapılmıştır. Ayrıca minarenin sade tek şerefesinin olduğu ve konik külahının kurşun ile kaplandığı görülmektedir.

Paylaşın