Adriyatik’in İncisi: Dubrovnik

Hırvatistan kıyılarında gizlenmiş, Adriyatik’in incisi Dubrovnik, eşsiz güzelliğiyle uluslararası üne kavuşmuş bir şehir. Dubrovnik, her yıl dünyanın farklı bölgelerinden gelen 1 milyondan fazla turisti ağırlamakta.

Haber Merkezi / Büyüleyici mağazalara, seçkin restoranlara ev sahipliği yapan şehre adım attığınız andan itibaren adeta başka bir dünyaya girmiş gibi olursunuz.

10 km kareden biraz fazla alana sahip Dubrovnik’in neresine bakarsanız bakın, mutlaka dikkatinizi çekecek bir şey görürsünüz.

Dubrovnik’in ana çekim odaklarından biri, şehri çevreleyen surlardır. 13. yüzyılda inşa edildikleri tahmin edilen surlar bugün hala şehri çevreliyor.

Stradun Caddesi, Pile Kapısı, Sponza Sarayı, Onofrio Çeşmesi, Rektör Sarayı ve Lovrijenac Hisarı, kentte “mutlaka” görülmesi yerler arasında.

UNESCO’nun kültür mirası listesinde bulunan Dubrovnik’te, 14. yüzyılda açılan Avrupa’nın en eski eczanesi ise Fransisken Manastırı’nın içinde.

Paylaşın

80. Altın Küre Ödülleri Sahiplerini Buldu

Hollywood Yabancı Basın Birliği (HFPA) tarafından Altın Küre Ödülleri, dün akşam sahiplerini buldu. Beverly Hills’deki Hilton Oteli’nde gerçekleşen törenin sunuculuğunu Afrika kökenli Amerikalı komedyeni Jerrod Carmichael yaptı.

Üyeleri arasında siyahların bulunmaması sebebiyle eleştirilerin hedefinde olan Hollywood Yabancı Basın Birliği (HFPA) ödülleri 80 yıldır veriyor.

Törende “The Banshees of Inisherin” ve Steven Spielberg’ün “The Fabelmans” sinema ödüllerinde öne çıkan yapımlar arasında yer alırken televizyon ödüllerinde ise Abbott Elementary ile HBO yapımları “Game of Thrones” ve “White Lotus” ödül aldı.

Bazı adaylar ve kazananlar şöyle:

En İyi Film – Drama

Avatar: The Way of Water
Elvis
Kazanan: The Fabelmans
Tár
Top Gun: Maverick

En İyi Film – Müzikal veya Komedi

Babylon
Kazanan: The Banshees of Inisherin
Everything Everywhere All at Once
Glass Onion: A Knives Out Mystery
Triangle of Sadness

En İyi Kadın Oyuncu – Drama

Kazanan: Cate Blanchett – Tár
Olivia Colman – Empire of Light
Viola Davis – The Woman King
Ana de Armas – Blonde
Michelle Williams – The Fabelman

En İyi Erkek Oyuncu – Drama

Kazanan: Austin Butler – Elvis
Brendan Fraser – The Whale
Hugh Jackman – The Son
Bill Nighy – Living
Jeremy Pope – The Inspection

En İyi Kadın Oyuncu – Müzikal ya da Komedi

Lesley Manville – Mrs Harris Goes to Paris
Margot Robbie – Babylon
Anya Taylor-Joy – The Menu
Emma Thompson – Good Luck To You, Leo Grande
Kazanan: Michelle Yeoh – Everything Everywhere All At Once

En İyi Erkek Oyuncu – Müzikal ya da Komedi

Diego Calva – Babylon
Daniel Craig – Glass Onion: A Knives Out Mystery
Adam Driver – White Noise
Kazanan: Colin Farrell – The Banshees of Inisherin
Ralph Fiennes – The Menu

En İyi Yönetmen – Film

James Cameron – Avatar: The Way of Water
Daniel Kwan, Daniel Scheinert – Everything Everywhere All At Once
Baz Luhrmann – Elvis
Martin McDonagh – The Banshees of Inisherin
Kazanan: Steven Spielberg – The Fabelmans

En İyi Senaryo – Film

Todd Field – Tár
Daniel Kwan, Daniel Scheinert – Everything Everywhere All At Once
Kazanan: Martin McDonagh – The Banshees of Inisherin
Sarah Polley – Women Talking
Steven Spielberg, Tony Kushner – The Fabelmans

En İyi Animasyon Film

Kazanan: Guillermo del Toro’s Pinocchio
Inu-Oh
Marcel the Shell with Shoes On
Puss in Boots: The Last Wish
Turning Red

Yabancı Dilde En İyi Film

All Quiet on the Western Front – Germany
Kazanan: Argentina, 1985 – Argentina
Close – Belgium/France/Netherlands
Decision to Leave – South Korea
RRR – India

En İyi Dizi

Better Call Saul
The Crown
Kazanan: House of the Dragon
Ozark
Severance

En İyi Kadın Oyuncu – TV Drama

Emma D’Arcy – House of the Dragon
Laura Linney – Ozark
Imelda Staunton – The Crown
Hilary Swank – Alaska Daily
Kazanan: Zendaya – Euphoria

En İyi Erkek Oyuncu – TV Drama

Jeff Bridges – The Old Man
Kazanan: Kevin Costner – Yellowstone
Diego Luna – Andor
Bob Odenkirk – Better Call Saul
Adam Scott – Severance

Paylaşın

‘2023 Olof Palme Ödülü’ Avukat Eren Keskin’e

Olof Palme Uluslararası Anlayış ve Ortak Güvenlik için Anma Fonu’nun 1987 yılından bu yana her yıl verdiği Olof Palme Ödülü’ne bu yıl Ukrayna ve İran’da iki hak savunucusu kadın ile birlikte İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı ve avukat Eren Keskin layık görüldü.

Kuruluşun internet sitesinden yapılan açıklamaya göre, Ukraynalı psikolog Marta Chumalo, İranlı gazeteci – hak savunucusu Narges Mohammadi ve Keskin, “insan haklarının savaş, şiddet ve baskı tehdidiyle karşı karşıya olduğu bir çağda kadınların özgürlüğünü güvence altına almak adına yürütülen mücadele için gösterdikleri çabalardan” ötürü ödüle layık görüldü:

Bu üç kadın, mücadeledeki pek çok kız kardeşiyle birlikte, hayatları boyunca ve eylemleriyle diğerlerine ilham oldu ve tüm insanların temel insan hakları için mücadele etmeyi sürdürme yolunda cesur genç kadın ve erkeklerin yolunu açtı.

Olof Palme Ödülü, 1 Şubat 2023’te başkentteki Stockholm Konser Salonu’nda düzenlenecek bir ödül töreniyle sahiplerine takdim edilecek. Töreni anma fonunun internet sitesi üzerinden canlı izlemek mümkün olacak.

Ödülü kazananlar hakkında

Feminist, toplumsal cinsiyet uzmanı ve psikolog Marta Chumalo, “Women’s Perspectives” (Kadınların Bakış Açıları) merkezinin kurucularından. 20 yıldır şiddete maruz kalan kadınları desteklemek için çalışan Chumalo, 2014 yılından bu yana, özellikle de Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana savaşın etkileri ve savaştan etkilenenlerin ihtiyaçlarını karşılama konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor. Chumalo, savaşta cinsel şiddete maruz kalan kadınlara destek olmak için İstanbul Sözleşmesi’nin etkili bir biçimde uygulanmasını talep ediyor.

İran’da kadın hakları ve ifade özgürlüğü mücadelesinin önemli isimlerinden biri olan gazeteci ve insan hakları aktivisti Narges Mohammadi, İran Ulusal Barış Konseyi’nin kurucularından. İnsan Hakları Savunucuları Merkezi ve Adım Adım İdam Cezasını Kaldırma Kampanyası’nın (Legam) önde gelen isimlerinden olan Mohammadi, bugüne kadar hak savunuculuğu eylemleri dolayısıyla pek çok kez gözaltına alındı ve tutuklandı. Narges Mohammadi, Kasım 2021’den bu yana “devlete karşı propaganda yaptığı” gerekçesiyle başkent Tahran’daki Evin Hapishanesi’nde tutuklu.

Avukat Eren Keskin, Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Bürosu kurucusu ve İHD Eş Genel Başkanı. Özgür Gündem gazetesi eş yayın yönetmenliği yaptı. İHD genel başkan yardımcılığı ve İstanbul Şubesi başkanlığı görevlerinde bulundu. Uzun yıllardır hak mücadelesi hareketi içinde. Hakkında açılmış çok sayıda dava halen sürüyor.

Keskin, hak savunucusu olarak çok sayıda ödül aldı: Aachen Barış Ödülü (2004), Theodor Haecker Politik Cesaret ve Dürüstlük Ödülü (2005), Uluslararası İfade Özgürlüğü Ağı (IFEX) 23 Kasım Cezasızlıkla Mücadele Günü’nde cezasızlıkla mücadelede sembol isim (2013).

28 Şubat 1986’da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden İsveç’in eski başbakanı Olof Palme anısına verilen ödül, 1987 yılından bu yana her yıl veriliyor. Ödülü daha önce alan isimler arasında Václav Havel, Harlem Désir, Aung San Suu Kyi, Kofi Annan, Gideon Levy gibi isimler bulunuyor.

Paylaşın

Şanlıurfa’daki Kabartma Arkeoloji Tarihine Geçti: Penisini Tutan Adam

Şanlıurfa’nın Karaköprü İlçesi’ndeki Sayburç Antik Kenti’nde yer alan 11 bin yıllık duvar kabartması, arkeolojik kayıtlardaki bilinen en eski anlatı sanatı örneklerinden biri olarak kayda geçti.

Sayburç’un avcı-toplayıcıların tarıma ve yerleşik yaşama geçtiği MÖ 9000’de kurulduğuna inanılıyor.

Duvar oymasında 5 figür tasvir ediliyor: İki insan, bir boğa ve iki leopar. İnsanlardan biri elinde bir yılan, diğeri ise kendi penisini tutuyor.

Bilimsel dergi Antiquity’s Project Gallery’de yayımlanan araştırmanın yazarı Eylem Özdoğan, “Bu kabartmayı yapan topluluğa dair çok az bilgimiz var” ifadelerini kullandı.

İstanbul Üniversitesi’nde arkeolog olan Özdoğan, Gizmodo’ya yaptığı açıklamada, sözlerini şöyle sürdürdü: Bu bölgede yaşayan topluluklar ortak bir kültürel ortamı paylaşıyor. Birbirleriyle kesinlikle iletişim kuruyor ve yenilikleri, sosyal ideolojiyi ve ortak bir kültürü paylaşıyor.

Bölgeden alınan örneklerin radyokarbon tarihlendirme çalışmaları sürüyor. Ancak araştırmacılar bu kabartmaların MÖ 9000 civarında yapıldığına inanıyor.

Zira kabartma, Şanlıurfa’daki Sayburç antik kentinde bulundu. Sayburç’un avcı-toplayıcıların tarıma ve yerleşik yaşama geçtiği MÖ 9000’de kurulduğuna inanılıyor.

1949’da Sayburç antik kentinin büyük bölümü yerleşime açıktı. Ancak geçen yıl başlayan kazılar, kentte Neolitik dönemden kalma bir yapıyı ortaya çıkarmıştı.

Kentin arkeolojik değeri anlaşıldığı için bazı modern yapıların yıkılması planlanıyor. Şimdiye dek tarihi yapının yalnızca yarısı gün yüzüne çıkarılabildi.

Yeni keşfedilen kabartmanın da arkeolojik kayıtlardaki en eski anlatı eserlerinden biri olduğu ifade ediliyor.

Endonezya’da 2021’de keşfedilen 44 bin yıllık domuz resmi, bilinen en eski figüratif sanat eseri olarak kayda geçmişti. Ancak bu eserde bir sahne tasviri yoktu.

2011’de de arkeologlar, üzerinde kuş ve insan tasvirlerinin olduğu 12 bin yıllık bir kaya keşfetmişti. 2019’da yazılan bir makalede bu eser, anlatı sanatı diye tanımlanmıştı. Ancak bazı arkeologlara göre bu çıkarım tartışmaya açık.

Özdoğan’a göre Sayburç’taki figürler, iki sahneyi tasvir ediyor. İlkinde bir insan ve boğa, diğerinde ise iki leoparın çevrelediği bir insanın hikayesi anlatılıyor. İki insan da erkek ama birinin penisi varken, diğerinin yok.

Yaklaşık 3,7 metrelik bir alanı kaplayan eserdeki figürlerin tehlikeli özelliklerinin de vurgulandığı göze çarpıyor.

Leoparların dişleri ve boğaların da boynuzlarının öne çıkarıldığı kabartmada tam olarak ne anlatılmak istendiği ise bilinmiyor.

Özdoğan, “Göbeklitepe ve Sayburç gibi bölgelerde eril bir dünya ve bunun yansımaları var” ifadelerini kullandı: Erkek yırtıcı hayvanlar, falluslar ve erkek tasvirleri, bir anlatı oluşturmak üzere bir araya gelmiş.

Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde Neolitik dönem üzerine çalışan arkeolog Jens Notroff, Livescience’a yaptığı açıklamada Sayburç’taki kabartmayı yorumladı.

Eserin bir çeşit erkeklik anlatısı olduğu fikrine katılan Notroff, şöyl ekledi: Neolitik avcılar bu eserin mesajını kolayca anlamıştır. Ancak biz gerçek anlatıyı henüz anlamış değiliz.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

Dünya Dillerindeki Küfürlerin Bir Ortak Noktası Daha Bulundu

Küfür veya sövgü, hoş olmayan, kırıcı, incitici ve görgüsüz, mahalle ağzının kullandığı sözlerdir. Bir küfür ifadesinin içinde ne var? Muhtemelen dünyanın en iğrenç kelimeleri, genellikle kaba ya da tabu bir kavramı ifade eder.

Ancak dünya dillerindeki küfürlerin başka bir ortak noktası daha bulunuyor. Tamamında belki ninnilerde duyulması daha muhtemel olan daha melodik ünsüz seslerin eksik olması.

Londra Üniversitesi’nden araştırmacılar tarafından yapılan yeni bir çalışmaya göre, küfür sözcüklerinde Çince, İngilizce ve İspanyolca dahil birçok dilde l, r, w ve y ünsüz sesleri yer almıyor.

Ekip, farklı lehçelerdeki küfürlerde “fonetik kalıplar” bulmak için yola çıkmış.

“Küfür, din ya da müzik gibi kültürler arasında her yerde bulunan bir olgudur” diyen araştırmanın eş yazarlarından psikoloji profesörü Ryan McKay, yaptığı açıklamada, “Çalışmamız, kelimelere güçlerini veren şeyin sadece anlamsal içerikleri olmadığını, bu kelimelerdeki seslerin de bir rol oynayabileceğini gösteriyor.” şeklinde konuştu.

Küfürdeki ‘ses sembolizmini’ anlamak

McKay, Batı Avustralya’da büyürken “oldukça renkli bir dile” maruz kaldığını söylüyor. İngilizcedeki küfür kelimelerinin, sesi oluşturduktan sonra ağzın tamamen kapandığı “p, t ve k” gibi plosive (ünsüz) sesleri içerdiğini fark etmiş.

McKay, plosive seslerin “özellikle vurgulu bir duygu ifadesine olanak tanıyıp tanımadığını” merak ettiğini dile getiriyor.

Kelimelerin anlamlarına uygun seslere sahip olduğu ‘ses sembolizmi’ konusunda uzman olan psikolog Shiri Lev-Ari’nin bilgisine başvurmuş.

“Glass” (cam) ya da “glisten” (parıldama) gibi sesleri parlak ve pürüzsüz bir şeyi çağrıştıran ve tanımları da buna uyan sözcükleri düşünün.

McKay, ikilinin diller arasında “plosive” seslere dair kanıtlar ya da “küfür için evrensel bir fonetik şablon” bulmayı beklediklerini, seslerin farklı dillerdeki küfürlerin evrimini belirlediğini aktarıyor.

Ancak ulaştıkları sonuç; birçok dilde küfür sözcüklerinde “l, r, w ve y” seslerinin eksik olması.

(Kaynak: Euronews Türkçe)

Paylaşın

‘2022 Nobel Ödülleri’ Törenle Sahiplerine Verildi

2022 Nobel Ödül töreni, Alfred Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık’ta İsveç’in Stockholm Konser Salonu’nda yapıldı. Törende Nobel Fizik, Kimya, Fizyoloji veya Tıp, Edebiyat Ödülü ile ekonomi bilimleri ödülü Nobel Ödülü sahiplerine verildi.

Haber Merkezi / Çok sayıda davetlinin katıldığı Nobel ödülünü kazananlara birer diploma, Nobel madalyası ve yaklaşık 900 bin avro para ödülü verildi. Yeni tip koronavirüs (Kovid 19) salgını nedeniyle ödül törenleri, 2020 ve 2021’de yapılamamıştı.

2022 Nobel Ödülleri tıp, kimya, fizik, barış, edebiyat ve ekonomi alanında 12 isim ve 2 sivil toplum kuruluşuna verildi. Ödüllerin sahipleri şöyle:

2022 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü, “soyu tükenmiş homininlerin genomları ve insan evrimine ilişkin keşifleri nedeniyle” Svante Pääbo’ya verildi.

2022 Nobel Kimya Ödülünün bu yılki sahipleri klik kimya ve bioortogonal kimya alanındaki çalışmaları ile Carolyn R. Bertozzi, Morten Meldal ve K. Barry Sharpless oldu.

2022 Nobel Fizik Ödülü’nün bu yılki sahipleri “dolanık fotonlarla yapılan deneyler ile Bell eşitsizliklerinin ihlal edildiğini ortaya koyan ve kuantum bilgi bilimine öncülük eden” çalışmaları ile Alain Aspect, John F. Clauser ve Anton Zeilinger oldu.

2022 Nobel Barış Ödülü antikomünist Belarus Halk Cephesi kurucularından Ales Bialiatski ile Rusya’daki antikomünist “insan hakları örgütü” Memorial’a ve Ukrayna’dan Center for Civil Liberties’e verildi.

2022 Nobel Edebiyat Ödülünün bu yılki sahibi Annie Ernaux oldu. Ernaux, ödüle “kişisel hafızanın köklerini, yabancılaşmalarını ve kolektif kısıtlamalarını ortaya çıkarma cesareti” nedeniyle layık görüldü.

2022 Nobel Ekonomi Ödülü, “Bankalar ve finansal krizler üzerine araştırma yaptıkları için” Ben S. Bernanke, Douglas W. Diamond ve Philip H. Dybvig’e verildi.

Paylaşın

Bakanlık “Kurak Günler” Filmine Verdiği Ödeneği Faiziyle Birlikte Geri İstedi

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kurak Günler” isimli son filmi için verdiği ödeneği faiziyle birlikte geri istedi. Yönetmen Emin Alper, Kurak Günler filmi için 2019 yılında bakanlıktan 950 bin TL’lik destek almıştı.

Yönetmen Emin Alper, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın “Kurak Günler” isimli son filmi için verdiği ödeneği faiziyle birlikte geri istediğini söyledi. Alper konuya dair açıklamasını sosyal medya hesaplarından paylaştı:

Emin Alper, “kamuoyuna duyuru” başlığıyla paylaştığı yazıda, Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın filme sunduğu finansal desteği yasal faiziyle birlikte geri istediğini belirtti. “Bu karar, 2018 yılı Kasım ayında başvuru yaptığımız ilk taslaktan sonra, proje geliştirme sürecinde senaryoda gerçekleştirdiğimiz değişikliklerin uygun görülmemiş olması gerekçesiyle alınmıştır” ifadelerine yer veren Alper, kararın “filmi karalamaya dayalı medya kampanyalarının baskısıyla” alındığını belirtti.

Yönetmen, “dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde kamu fonları destek verdikleri filmlerin senaryolarındaki değişiklikleri denetlemez. Senaryolar yazıldığı andan çekim gününe kadar, proje geliştirme sürecinde, çekim sırasında, sette ve en nihayetinde kurguda değişir” sözlerine yer verdi.

“Keyfi ve son derece tehlikeli”

Kararı “keyfi” ve “sinemanın geleceği için son derece tehlikeli” olarak değerlendiren Alper, “Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2019’da yapılan yönetmelik değişikliğiyle, senaryolar üzerindeki değişiklikleri takip etmek bahanesiyle eserlerimize yönelik açık bir sansür süreci işletmektedir” dedi.

Emin Alper, filminin Cannes Uluslararası Film Festivali’nde Türkiye’yi temsil eden tek uzun metraj film olarak bu sene yer aldıklarını belirttiği yazıyı, “Ne yazık ki, filmimizin başına gelenler, ülkemizde hiçbir başarının cezasız kalmadığının talihsiz bir örneği” cümleleriyle sonlandırdı.

Bakanlık konuya ilişkin henüz bir açıklama yapmadı.

Film dünya prömiyerini bu sene 75. Cannes Film Festivali’nde gerçekleştirdi. Ekim ayında 59’uncusu düzenlenen Antalya Altın Portakal Film Festivali’nden En İyi Yönetmen ödülü dahil olmak üzere dokuz ödül kazandı. Kurak Günler Cuma günü Türkiye’de vizyona giriyor.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Sinema Genel Müdürlüğü, kısa ve uzun metraj filmler ile birlikte belgesel ve dizi yapımlarına finansal destek veriyor. Emin Alper de Kurak Günler filmi için 2019 yılında bakanlıktan 950 bin TL’lik destek almıştı. Medyada filmin bakanlığa gönderilen ve maddi destek alınan senaryodan daha farklı bir senaryo ile tamamlandığına yönelik pek çok haber çıkmıştı.

SİYAD: Kınıyoruz

Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) bakanlık kararını kınadı ve geri alınmasını talep etti: Emin Alper’in Kurak Günler filmine verilen finansal yapım desteğinin geri ödenmesi talebini, sinemamız için çok sakıncalı bir sürecin başlangıcı olarak görerek kınıyor ve bu kararın geri alınmasını talep ediyoruz.

Kurak Günler

Çiçeği burnunda bir savcı olan Emre’nin tayini Yanıklar kasabasına çıkar. İşini büyük bir ciddiyetle yapmaya çalışan Emre, Belediye Başkanı Selim Bey ve kasaba halkı tarafından saygıyla karşılanır. Yer altı suyunun kullanılması çevre kurulları ve mahkemelerce yasaklanması kasabada ciddi bir sorun yaratır.

Selim Bey de büyük borularla yer altı sularını kasabaya bağlayacak olan büyük projesini hayata geçirmeye çalışır. Ancak Selim, yerel bir gazete sahibi olan Murat başta olmak üzere ciddi bir muhalefetle karşı karşıya kalır. Murat, Emre’yi belediye başkanına karşı kışkırtmaya çalışsa da Emre olaylara temkinli yaklaşır.

Kısa bir süre sonra yapılacak olan yerel seçimlerde taraf olmaktan kaçınmaya çalışan Emre, ona karşı yükselen sesler sonucu kendisini zor bir durumun içinde bulur. Çok geçmeden Emre, bir kısır döngü içine hapsolur.

Paylaşın

TIME, ‘Yılın İkonu’nu Belirledi: Michelle Yeoh

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) merkezli haber ve politika dergisi TIME, “Yılın İkonu”nu belirledi. TIME’den yapılan açıklamaya göre Çin asıllı Malezyalı ünlü oyuncu Michelle Yeoh, 2022’nin ikonu seçildi.

Michelle Yeoh, oyunculuk kariyerinde 40 yılı devirdi. Hollywood’a adım atmadan önce de Asya’da ünlü olan aktris, 1980’lerin sonu itibarıyla popüler Hong Kong aksiyon filmlerinde rol aldı. Yeoh, aksiyon sahnelerinde kendisinin oynamasıyla dikkat çekti.

60 yaşındaki oyuncu, TIME’a yaptığı açıklamada 1990’ların sonunda setlerden emekli olmayı ve çocuk yapmayı planladığını ifade etti. Ancak başarılı oyuncu, Ucuz Roman’ın (Pulp Fiction) tanıtımı için 1995’te Hong Kong’a gelen Quentin Tarantino’yla görüştükten sonra fikrini değiştirdi.

Tarantino, Yeoh’un dövüş sahnelerini ezbere anlatınca aktris etkilendiğini belirtti. Yeoh böylece sinemada henüz işini bitmediğini düşündü.

Aktris bunun ardından Hollywood’da James Bond serisinin 18. filmi Yarın Asla Ölmez’de (Tomorrow Never Dies) rol aldı. Yeoh, Kaplan ve Ejderha (Crouching Tiger, Hidden Dragon) ve Mumya: Ejder İmparatoru’nun Mezarı (The Mummy: Tomb of The Dragon) gibi filmlerle adını iyice duyurdu.

Yeoh ayrıca Galaksinin Koruyucuları 2 (Guardians of the Galaxy Vol. 2) ve Shang-Chi ve On Halka Efsanesi (Shang-Chi and the Legend of the Ten Rings) gibi Marvel filmlerinde de rol aldı.

Ancak Yeoh adını, 8 Nisan’da vizyona giren Her Şey Her Yerde Aynı Anda’yla (Everything Everywhere All at Once) bütün dünyaya duyurabildi.

Yıldız oyuncu nisanda GQ’yla yaptığı röportajda “izleyicilere neler yapabileceğini gösterebilmek için uzun zamandır beklediğini” söyledi.

Malezyalı aktris, filmdeki rolüyle Oscar’da En İyi Kadın Oyuncu dalında favoriler arasında.

Hollywood’daki Asyalı ve Asyalı kadın klişelerine karşı kariyeri boyunca mücadele etmesi gerektiğini söyleyen Yeoh, şöyle konuştu: Bu benim ırkımla ilgili olmamalıydı. Ancak bir savaş verdim. Denememe izin verilmeliydi.

Oscar’la ilgili de konuşan Yeoh, ödülü istediğini vurguladı.

Yeoh ayrıca Cate Blanchett, Olivia Colman ve Helen Mirren gibi Batılı oyuncularla aynı fırsatları olmadığını ve bu yüzden Her Şey Her Yerde Aynı Anda’da elinden gelenin en iyisini yaptığını söyledi: Böyle bir fırsat yakaladığınızda tüm kalbinizi ve ruhunuzu adamalısınız. Çünkü bir sonraki şansın ne zaman olduğunu bilemezsiniz.

Yeoh, Oscar’da En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanırsa bunu başaran ilk Asyalı olacak.

(Kaynak: Independent Türkçe)

Paylaşın

2021’de Konser, Sinema Ve Tiyatro Harcamaları Yüzde 29 Azaldı

TÜİK’e göre izleyicilerin sinema, tiyatro, konser harcamaları 2020’de 518 bin 192 TL’den 2021’de 367 bin 850 TL’ye düştü ve toplam hanehalkı kültür harcamalarının yüzde 2’sinden yüzde 1’ine geriledi. Düşüşün yaşandığı diğer kalemler arasında kütüphane, kitap ve yazılı basın ve gösteri sanatları var.

Haber Merkezi / TÜİK’e göre hanehalklarının kültür harcamaları 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 41 arttı. Hanehalklarının gerçekleştirdiği kültür harcamalarında; televizyon ve ekipmanı masrafları yüzde 20,5, kablolu/özel TV yayın hizmetlerine ödenen ücretler yüzde 15,7 ve veri işlem ekipmanları yüzde 15,5 ile en yüksek paya sahip oldu.

Müzeler, hayvanat bahçeleri gibi yerlere giriş için yapılan harcamalar iki katına çıktı ve bunların genel içindeki payı yüzde 0,2’den 0,3’e yükseldi. Müzik enstrümanları için yapılan harcamarın payı da yüzde 4’ten yüzde 3,3’e geriledi.

TÜİK’e göre toplam kültür harcamaları 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 31,8 artarak 79 milyar 530 milyon 334 bin TL oldu. 2021 yılında toplam kültür harcamaları içinde genel devlet harcamalarının payı yüzde 52,4 oldu.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılı için kültür ekonomisi ve kültürel istihdam istatistiklerini yayımladı. Buna göre, kültür harcamaları 2021 yılında 2020 yılına göre yüzde 31.8 artarak 79 milyar 530 milyon 334 bin TL oldu. Kültür harcamalarının, gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2021 yılında yüzde 1.1 olarak gerçekleşti.

2021 yılında toplam kültür harcamaları içinde genel devlet harcamalarının payı yüzde 52.4 oldu. Genel devlet kültür harcamaları önceki yıla göre yüzde 25.1 artarak 41 milyar 698 milyon 592 bin TL olurken harcamaların yüzde 72.2’si merkezi devlet bütçesinden gerçekleşti. Genel devlet kültür harcamalarında en yüksek pay yüzde 17.8 ile mimarlık alanında oldu.

Hanehalklarının 2021 yılında gerçekleştirdiği kültür harcamalarında; televizyon ve ekipmanı masrafları yüzde 20.5, kablolu/özel TV yayın hizmetlerine ödenen ücretler yüzde 15.7 ve veri işlem ekipmanları yüzde 15.5 paya sahip oldu.

Kültürel sektörlerdeki girişimlerin cirosu yüzde 61.4 arttı

Kültürel sektörlerde faaliyet gösteren girişimlerin cirosu önceki yıla göre yüzde 61.4 artarak 145 milyar 186 milyon 559 bin TL olurken, faktör maliyetiyle katma değeri yüzde 64.1 artarak 27 milyar 846 milyon 992 bin TL oldu. Katma değerin yüzde 20.9’u kayıtlı medyanın basılması ve çoğaltılması, yüzde 13.3’ü sinema filmi, video ve televizyon programları yapımcılığı, ses kaydı ve müzik yayımlama faaliyetleri ve yüzde 12.3’ü mücevher ve benzeri eşyaların imalatı alanında faaliyet gösteren girişimler tarafından üretildi.

Kültürel mal ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 110.6 artarak 87 milyar 36 milyon 925 bin TL olurken kültürel mal ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 29.8 artarak 37 milyar 817 milyon 263 bin TL oldu. Kültürel mal ihracatının toplam mal ihracatı içindeki payı 2021 yılında yüzde 4.3 olurken kültürel mal ithalatının toplam mal ithalatı içindeki payı yüzde 1.6 oldu.

Kültürel istihdam yüzde 8.4 arttı

Kültürel istihdam 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 8.4 artarak 642 bin kişi oldu. Kültürel istihdamda olanların yüzde 63.1’i 30-54 yaş grubunda, yüzde 28.8’i 15-29 yaş grubunda, yüzde 7.9’u ise 55 ve daha yukarı yaş grubunda yer aldı.

Kültürel istihdamda olanların yüzde 40.2’sini yükseköğretim mezunları, yüzde 36,4’ünü lise altı eğitimliler, yüzde 23.4’ünü ise lise ve dengi meslek okulu mezunu olanlar oluşturdu.

Kültürel istihdamda olanların, yüzde 60.4’ü ücretli, maaşlı veya yevmiyeli çalışırken, yüzde 39.6’sı işveren, kendi hesabına veya ücretsiz aile işçisi olarak çalıştı. Kültürel istihdamda olanların yüzde 74.1’i tam zamanlı çalışırken, yüzde 25.9’u yarı zamanlı çalıştı. Kültürel istihdamda yer alan kişilerin haftalık ortalama normal çalışma süresi 38.7 saat oldu.

El sanatları çalışanlarının payı yüzde 40 oldu

Kültürel istihdamın yüzde 89.3’ünü kültürel meslek alanlarında, yüzde 10.6’sını ise kültürel olmayan meslek alanlarında çalışanlar oluşturdu. Kültürel istihdamda olanların yüzde 40,0’ını el sanatları çalışanları, yüzde 19.9’unu mimar, planlamacı ve tasarımcılar, yüzde 8.4’ünü sanat ve kültür ile ilgili yardımcı profesyonel meslek mensupları, yüzde 7.9’unu ise sanatçılar ve sahne sanatçıları oluşturdu.

Kültürel istihdamın yüzde 27.9’unu kültürel faaliyet alanlarında, yüzde 72.0’ını ise kültürel olmayan faaliyet alanlarında çalışanlar oluşturdu. Kültürel faaliyet alanlarına göre; mimarlık ve uzmanlaşmış tasarım faaliyetlerinde çalışanların toplam kültürel istihdam içindeki payı yüzde 10.7 sanatlar, gösteri sanatları ve eğlence faaliyetlerinde çalışanların payı yüzde 4.2, programcılık, yayıncılık ve haber ajanslarının faaliyetlerinde çalışanların payı ise yüzde 4.0 oldu.

Paylaşın

Dünyanın En Eski Yıldız Haritası Bulundu: 2 Bin Yıldır Kayıptı

Bilim tarihinde son derece büyük bir öneme sahip olan, millattan sonra 2. yüzyılda yaşayan gökbilimci Hipparchus tarafından derlenen dünyanın en eski yıldız haritası Fransa’da yapılan yeni bir çalışmayla ortaya çıkarıldı. 

Hipparchus tarafından derlenen yıldız haritası, sabit koordinatlarla gök cisimlerinin doğru konumlarını kaydetmeye yönelik tarihteki ilk girişim olarak kabul ediliyor. Bilim insanları, el yazmasındaki çizimlerin, MÖ 129’daki yıldızların konumuyla aynı hizada olduğunu kanıtladı.

Birçok eski belge gibi, yıldız haritasının nüshaları da yazıldıktan sonraki yüzyıllarda kayboldu ve buralardaki bilgiler sadece daha sonra kaleme alınınan eserlerdeki referanslardan biliniyordu.

Fransız Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi’nde (CNRS) profesör olan Victor Gysembergh liderliğindeki bir ekip, Mısır’daki Saint Catherine Manastırı’ndan gelen bir Ortaçağ Hıristiyan el yazmasının metninin altında Hipparchus’un yıldız haritasının çeşitli parçalarını keşfettiklerini duyurdu.

NTV’nin aktardığı habere göre, Sage Pub adlı bilimsel dergide yayımlanan çalışmanın yazarları, “Yeni bulgular bugüne kadarki en güvenilir kanıtları oluşturuyor ve Hipparchus’un yıldız haritasının yeniden inşasında büyük ilerlemeye izin veriyor” ifadelerini kullandı.

‘Bi̇li̇mi̇n doğuşunda önemli̇ bi̇r ki̇lometre taşı’

Prof Dr. Gysembergh ise konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hipparchus’un yıldız haritası, insanlık tarihinde sabit yıldızların konumlarını tam olarak ölçmek için yapılan ilk girişimdir. Söz konusu çalışma, evrenimizin sınırlarını ölçmek ve tahmin etmek için kolektif bir çaba olarak bilimin doğuşunda önemli bir kilometre taşıdı” değerlendirmesinde bulundu.

Bununla birlikte, Hipparchus’un yıldız haritası 800’den fazla yıldızın boylam ve enlemlerini belgeleyerek, onu iki koordinat kullanmayan önceki haritalardan ayırıyor. Uzun zamandır tarihe karışmış olmasına rağmen, araştırmacılar onun hem var olduğunu hem de daha sonraları, daha iyi bilinen astronomik metinleri etkilediğini belirtti.

Gysembergh, “Bu keşif, genellikle antik Yunanistan’ın en büyük astronomu olarak kabul edilen Hipparchus’un, bilinen diğer girişimlerden yüzyıllar önce göklerin haritasını gerçekten çıkardığını kanıtlıyor” dedi.

İzni̇k’te doğdu

Diğer taraftan gök bilimci Hipparchus hakkında günümüzde fazla bir şey bilinmiyor. Sadece bugünkü Türkiye’de o dönemle Bithynia İzmit Körfezi, İstanbul, Sakarya, Düzce ve Bursa arasında kalan bölge) olarak adlarılan bölgedeki bir şehir olan Nicea’da (İznik) doğduğu ve Rodos’ta öldüğü belirtiliyor.

Ancak, Hipparchus uzay hakkında çok şey yazdı, Sokrates öncesi filozoflardan, Samoslu Aristarkus, Eratosthenes Babil ve Mısır kaynaklarından ilham aldı.

Kuzeyin Tacı olarak da bilinen Corona Borealis modern astronomların gökyüzünü böldüğü 88 takımyıldızından birine deniliyor. Ursa Major takımyıldızı ailesinin bir parçası olan Corona Borealis, Kuzey Yarım Küre’de en iyi temmuz ayında gözlemleniyor.

Paylaşın