Can Atalay: AYM Kararı Derhal Uygulanmalı

AYM’nin hak ihlal kararına ilişkin açıklama yapan Can Atalay, “Anayasa Mahkemesi Kararı’nın derhal uygulanarak hukuka dönülmesini, Anayasa açık hükümlerinin uygulanmasını, zaten kaybettiğimi hiçbir zaman düşünmediğim vekilliğimin yeniden tanınmasını, hakkımda art arda verilen hak ihlalleri kararlarının doğal sonucu olarak tahliye edilmemi bekliyorum” dedi ve ekledi:

Haber Merkezi / “Yenileyerek diyorum ki: Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin ivedilikle uygulanmasını, Anayasa’nın açık hükümlerine daha fazla direnilmemesini, zaten hiç düşmediği tespit edilen milletvekilliğine ilişkin tüm prosedürün yerine getirilmesini, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili üç kararının doğal ve zorunlu sonucu olarak bekliyorum.”

Anayasa Mahkemesi (AYM), 1 Ağustos’ta Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay hakkında verdiği gerekçeli kararıyla, milletvekilliğinin düşmesinin yok hükmünde olduğunu tespit etti.

Can Atalay, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yazılı bir açıklama yaptı. Atalay, açıklamasında şu ifadeleri kullandı:

Anayasa’nın açık, hiçbir kuşkuya yer bırakmayan hükümlerine karşın “olmayan hükümlerle”, “olmayacak işlemlerle” seçilmiş bir milletvekilinin milletvekilliğini “düşürdüler”. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni Anayasa’nın açıkça çiğnenmesine ortak ettiler. Tepkim, itirazım, uğradığım haksızlığın yanı sıra ülkemize yaşatılan “anayasal kriz”dir. Kimin hangi hakkı, hangi yetkiyi nasıl kullanacağının öngörülemediği; kuralsızlığın egemen olduğu bu halin memlekete vereceği zararlardan ülkem adına endişe duydum.

Anayasa Mahkemesi’nin bir kez daha gelişmeyi hukuk zeminine çekme kararını hem kendim hem de ülkem için çok önemli buluyorum. Milli iradeye ve kolu bacağı budanmış dahi olsa demokrasiye zerre saygısı olanlar memlekete daha fazla zarar vermemelidir. Artık söz konusu olan meclisin hukukudur. Artık söz konusu olan meclisin saygınlığıdır. Artık söz konusu olan meclise talimatla işlem yaptırılmasına itirazdır.

Anayasa Mahkemesi Kararı’nın derhal uygulanarak hukuka dönülmesini, Anayasa açık hükümlerinin uygulanmasını, zaten kaybettiğimi hiçbir zaman düşünmediğim vekilliğimin yeniden tanınmasını, hakkımda art arda verilen hak ihlalleri kararlarının doğal sonucu olarak tahliye edilmemi bekliyorum.

Yenileyerek diyorum ki: Anayasa Mahkemesi kararının gereklerinin ivedilikle uygulanmasını, Anayasa’nın açık hükümlerine daha fazla direnilmemesini, zaten hiç düşmediği tespit edilen milletvekilliğine ilişkin tüm prosedürün yerine getirilmesini, Anayasa Mahkemesi’nin konu ile ilgili üç kararının doğal ve zorunlu sonucu olarak bekliyorum.

Paylaşın

Babacan’dan İktidarın Ekonomi Programına Tepki: Faiz Artır Vergi Artır

DEVA Lideri Ali Babacan, iktidarın uyguladığı ekonomi programına ilişkin Şu andaki bu programda enflasyonun düşmesini sağlayan en önemli faktör döviz kurunun aşağı yukarı sakin ve sabit gitmesi. Çünkü dövize siz şu anda aylık yüzde 5 faiz ödüyorsunuz” dedi ve ekledi:

“Çünkü yabancı birisi Türkiye’ye 100 milyon dolar getirdiğinde bir ay sonra 105 milyon dolar geri götürdü. Yüksek faizi verdiğiniz sürece bu para geliyor. Yüksek faiz indiğinde aynı döviz gelecek mi? Yoksa ben Türkiye’den kazanacağımı kazandım Afrika’da, Latin Amerika’da yüksek faizli bir başka ülke bulurum mu diyecek?… Aslında bir ekonomik program da yok, faiz artır, vergi artır.”

Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya‘ya konuştu. İktidarın uyguladığı ekonomi programını eleştiren Babacan, şu ifadeleri kullandı:

“Ekonomik programlar en az üç ayaklı olur, ama şu anda ekonomik programın sadece iki ayağı var. Bir para politikası ayağı var. Yani enflasyon yüksek, ben de faiz yükselteyim. Parasal sıkılaştırma diyoruz. Bir de maliye politikası ayağı var. O da enflasyon yüksek, bütçe açığını azaltayım. Bütçe açığını azaltmanın yolu da şu anda yaptıkları vergi artırımı. Tasarruf anlamında işe yarar bir şey yok. İki ayaklı bu program nihai başarıya ulaşamaz.

Üçüncü ayak yapısal reform ayağıdır. Yapısal reform ayağında kurumların güçlendirilmesi, kural bazlı ekonomi yönetimi vardır. Bütçe açığını azaltmak istiyorsanız gidin Avrupa Birliği’nin kamu ihalesi mevzuatını aynen Türkiye’de uygulayın. Asıl tasarruf oradan gelir. Milyar dolarlık projeler yarışmasız veriliyor. Garanti verilmiş 100 bin araç. Yarışma ile yapsan belki 50 bin araç garantili başkası yapacak.

Çanakkale Köprüsü, 1923 metre. Geçen bir mühendis grup geldiğinde anlattı. Normalde köprü 1500 metre, Cumhuriyet 1923 diyerek 423 metre eklemişler. İnanılır gibi değil. 1500 metre köprü ile 1923 metre köprünün maliyeti de öyle orantılı değil. Maliyet böyle eksponansiyel artıyor. Asma sistemleri değişiyor, belki iki, üç katına mal oluyor uzattığınız zaman.

Örneğin Merkez Bankası’nın yasasını değiştirirsiniz. Dersiniz ki Merkez Bankası Başkanı 5 yıllığına görevlendirilir, Cumhurbaşkanı bile görevden alamaz. Eskiden öyleydi. Üçüncü ayak eksik olunca herkes korkuyor. Cumhurbaşkanı izin verdiği için bunlar faizi yüzde 50’ye çıkarabildi ama acaba yarın birden değiştirir mi bilmiyorlar.

Yarın aileden birisi bir şey söyler, -torunu demiş ya Paris’e gitme- “Yeter milletin canına okudunuz yüzde 50 faizle” der. Ertesi gün ‘kardeşim ya faiz düşür ya da çek git’ diyebilir Merkez Bankası Başkanına? Bunun olmayacağının garantisi var mı? Onun için üç ayaklı program diyorum. IMF programlarının bile bir de dördüncü ayağı olur. O da sosyal destektir. Bu uyguladıkları programın sosyal ayağı da yok.

Başarılı olacağını nasıl tanımladığımıza bağlı. TÜİK’in enflasyonunu veri alalım, ilk yıl yüzde 40’a indirdi. Ama arkası gelmeyecek ki. Bu programda gerisi gelmez. Şu andaki bu programda enflasyonun düşmesini sağlayan en önemli faktör döviz kurunun aşağı yukarı sakin ve sabit gitmesi. Çünkü dövize siz şu anda aylık yüzde 5 faiz ödüyorsunuz.

Çünkü yabancı birisi Türkiye’ye 100 milyon dolar getirdiğinde bir ay sonra 105 milyon dolar geri götürdü. Yüksek faizi verdiğiniz sürece bu para geliyor. Yüksek faiz indiğinde aynı döviz gelecek mi? Yoksa ben Türkiye’den kazanacağımı kazandım Afrika’da, Latin Amerika’da yüksek faizli bir başka ülke bulurum mu diyecek?

Aslında bir ekonomik program da yok, faiz artır, vergi artır. Vergi kimin için artıyor? Meclis’e getirdiklerini gördük. İmar rantına vergi getirebildiler mi? Türkiye’de asıl büyük para orada. Pahalı arabaya binenlerin peşine düşüyorlar. Boşuna uğraşmasınlar ben söyleyeyim. Türkiye’de 20-30 milyon lira üzerinde satılan arabalar varsa bu arabaların üçte ikisinin kaynağında imar rantı vardır.

Türkiye’deki menkul ve imar rantı sanayiye göre çok daha hızlı ve kolay bir para kazanma alanı haline geliyor. İmar rantlarında büyük bir bölüm de kayıt dışı oluşuyor. Son 5 yıl içerisinde daire alıp da tapuyu, faturayı tam yapabilen var mı? 10 kat yerine 30 katlık izin veriyorsunuz. Belediyelerin hemen hemen hepsi bunu yapıyor. AK Parti, CHP farkı yok. Siyasetin ve siyasetçinin kayıt dışı finansmanı da buradan geliyor. Bu vergisizdir.

Türkiye’deki ekonomik kaynakların yanlış dağıtılmasına sebep olmaktadır. Asıl vergi almak istiyorsanız imar yasasına “Emsal değişikliği harcı” koyun, “değer artışı vergisi” deyin. Bakın asıl o zaman devlet olarak vergi topladığınızı göreceksiniz hem de kayıt dışılığı kökünde önlemiş olacaksınız. Ve ondan sonra da kolay para kazanma yolu kalmayınca sanayiye de daha çok yatırım olduğunu göreceksiniz. Asıl ekonomik yapının temelinde bu bozukluk var.”

“Erken seçim için erken”

CHP’nin “erken seçim” çağrısını da değerlendiren Babacan, şu ifadeleri kullandı: “Muhalefette olanlar refleks olarak hemen seçim olsun ister. Bir daha şansını denemek ister. Her seçim muhalefet için bir şanstır, bir fırsattır. Ama ben bu talebi zamanında ve gerçekçi yapmak gerektiğini düşünüyorum.

Yıpratır. Patinaj kötü bir şey. Bir gücünüz var mı? Sayılar tutuyor mu? Siz bastırınca iktidarın yapacağına inanıyor musunuz? Ben biraz erken görüyorum. Özellikle CHP’nin belediyeleri başarılı şekilde yönettiğini ispat etmesi lazım. Ondan sonra daha güçlü şekilde erken seçim diyebilir.”

Babacan’ın açıklamalarının tamamı için TIKLAYIN

Paylaşın

Özgür Özel: Partiyi İktidara Taşıyamazsam Görevi Bırakacağım

31 Mart 2024 seçimlerinden bugüne yapılan tüm anketlerden CHP’nin birinci parti olarak çıktığını ifade eden Özgür Özel, “İktidara geliyoruz” diye konuştu. Özel, “CHP’yi ilk seçimde iktidar yapmazsam genel başkanlığı bırakırım” sözünü de tekrarladı.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel, partisinin genel merkezinde düzenlenen CHP İl Başkanları toplantısına katıldı. Birgün’den Mustafa Bildirci‘nin aktardığına göre; 4-9 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek tüzük kurultayına yönelik gerçekleştirilen toplantıda Özel’in, “Örgütün kararına uyacağım” dediği bildirildi.

CHP kaynaklarından edinilen bilgiye göre Özel, parti tüzüğünün, “Yeni yüzyıla yakışır bir şekilde” hazırlanacağını söyledi. Toplantıda önceki dönemlere de atıf yaptığı belirtilen CHP Lideri Özel’in, “Gündem belirlenirken sizlerin, Parti Meclisi’nin ve MYK’nın görüşleri alınacak. Önceki dönemler gibi gündem, Genel Merkez’de hazırlanıp önünüze sunulmayacak” dediği belirtildi.

“CHP’yi ilk seçimde iktidar yapmazsam genel başkanlığı bırakırım”

Parti kaynaklarına göre Özel, anket sonuçlarını da il başkanlarıyla paylaştı. 31 Mart 2024 seçimlerinden bugüne yapılan tüm anketlerden CHP’nin birinci parti olarak çıktığını ifade eden Özel, “İktidara geliyoruz” diye konuştu. Özel’in öte yandan, daha önce de söylediği, “CHP’yi ilk seçimde iktidar yapmazsam genel başkanlığı bırakırım” sözünü de tekrarladığı kaydedildi.

Toplantıda il başkanları, tüzük değişikliği taleplerine yönelik önerilerini de sıraladı. İl başkanlarının bir bölümünün önerilerini rapor halinde CHP Genel Merkezi’ne sunacağı belirtilirken bazı başkanlar taleplerini sözlü olarak dile getirdi. Edinilen bilgiye göre, il başkanları tüzük konusunda en çok dile getirdiği öneri, “Önseçim” oldu. Milletvekilliği ile belediye başkanlığında üç dönem kuralı getirilmesi de önerildi.

CHP İl Başkanları Toplantısı’nda, “Kota” tartışması da yaşandı. Bazı başkanların, “Kota” ifadesinin cinsiyet ayrımcılığına yol açtığını savunarak kaldırılmasını istediği ifade edildi. Toplantıda söz alan bazı il başkanlarının tüzük kurultayının çalıştaya döndürülmesini, kurultayın ise daha geniş bir zamanda yapılmasını istediği aktarıldı. Ancak il başkanlarının büyük öneriyi sıcak karşılamadığı vurgulandı.

Paylaşın

Dışişleri Bakanlığı’ndan Lübnan İçin Seyahat Uyarısı

Lübnan’da güvenlik durumunun bozulabileceğini duyuran Dışişleri Bakanlığı, vatandaşlarımızın zorunlu olmadığı sürece Lübnan’a seyahat etmekten kaçınmaları uyarısında bulundu.

Haber Merkezi / Bakanlık, Lübnan’da bulunan vatandaşlarımızın ise tedbirli olmaları, zorunlu olmadıkça Nebatiyeh, Güney Lübnan, Bekaa ve Baalbek – Hermel vilayetlerine gitmemeleri ve Lübnan’da kalmaları zorunlu olmayanların mümkünse ticari uçuşlar halen devam ederken Lübnan’dan ayrılmaları tavsiye etti.

Dışişleri Bakanlığı, bölgedeki son gelişmeler sonrası, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına Lübnan için seyahat uyarısı yaptı. Bakanlık, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi:

“Kıymetli vatandaşlarımız, bölgemizdeki son gelişmeler nedeniyle, Lübnan’daki güvenlik durumunun hızlı bir şekilde bozulması ihtimali mevcuttur.

Bu itibarla, vatandaşlarımızın elzem olmadığı sürece Lübnan’a seyahat etmekten kaçınmaları; Lübnan’da bulunan vatandaşlarımızın ise tedbirli olmaları, zorunlu olmadıkça Nebatiyeh, Güney Lübnan, Bekaa ve Baalbek-Hermel vilayetlerine gitmemeleri ve Lübnan’da kalmaları elzem olmayanların mümkünse ticari uçuşlar halen devam ederken Lübnan’dan ayrılmaları tavsiye olunmaktadır.

Gelişmelerin Bakanlığımızın ve Beyrut Büyükelçiliğimizin resmi web sitelerinden ve sosyal medya hesaplarından takip edilmesi yararlı olacaktır. Acil durumlar için Beyrut Büyükelçiliğimize aşağıdaki telefonlardan ulaşılabilmektedir: + 961 3 944 904 / + 961 70 622 012”

Paylaşın

“Erken Seçim” Tarihini Erdoğan Ve Bahçeli Belirleyecek

AK Parti ve MHP’nin ana omurgasını oluşturduğu iktidardaki Cumhur İttifakı, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in “erken seçim” çağrısının çok anlamlı olmadığı görüşünde. 

Erdoğan’ın kendine en uygun zamanda erken seçim için “Hodri meydan” diyeceğini, bunu dediğinde muhalefetin kaçamayacağını savunan kurmaylar, “Erken seçim çağrısı ne zaman yapılırsa tıpış tıpış evet diyecekler. Başka şansları var mı? Erken seçim tarihini Özgür Özel değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, MHP lideri Bahçeli, yani Cumhur İttifakı belirleyecek” iddiasında.

Yerel seçimlerin ardından muhalefet partilerinden erken seçim çağrıları her geçen gün daha da yükselen seslerle dile getirilmeye başlandı. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, erken seçimle ilgili, “İki seçim arasında 5 yıl var. Bunun ortası 2.5 yıl. Erdoğan Meclis erken seçim kararı almazsa bir daha aday olamıyor. 2.5. yıl geldiğinde seçimleri yenileyelim, Erdoğan kendine güveniyorsa bir kere daha gelir, yarışırız” dedi.Özel bu tarihten sonra gelecek erken seçim talebine ise olumlu bakmayacaklarını söyledi.

Gazete Duvar’da yer alan habere göre; AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu iktidar cephesi ise bu çağrının çok anlamlı olmadığı görüşünde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendine en uygun zamanda erken seçim için “Hodri meydan” diyeceğini, bunu dediğinde muhalefetin kaçamayacağını savunan kurmaylar, “Erken seçim çağrısı ne zaman yapılırsa tıpış tıpış evet diyecekler. Başka şansları var mı? Erken seçim tarihini Özgür Özel değil, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile, MHP lideri Bahçeli, yani Cumhur İttifakı belirleyecek” iddiasında.

Normalleşmenin kazananı kim?

CHP yerel seçim sonrası diyalog kanallarının açılması için AK Parti ile “normalleşme” süreci başlattı. Karşılıklı yapılan ziyaretlerde CHP’nin gündeminde adalet talepleri, uygulanmayan AİHM, AYM kararları, ekonomik sorunlar, kayyım atamaları gibi birçok başlık vardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ana gündemi ise “yeni anayasa”ydı. CHP normalleşme sürecini “AK Parti’nin hukuka dönüşü” olarak değerlendirirken birçok konuda değişim ve yeni adım bekledi. Bu beklentilerin büyük kısmı ise hayata geçmedi. Sadece “yeni anayasa” diyen AK Parti’ye göre ise “normalleşme, CHP’nin normalleşmesi” oldu. Öyle ki Erdoğan bir konuşmasında CHP’nin 15 Temmuz ile ilgili değişen açıklamalarına dikkat çekerek, bunu “muhalefetin normalleşmesi adına kayda değer buluyoruz” dedi.

AK Partili yetkililer de bu sürece “CHP’nin normalleşmesi” olarak bakıyor, hatta “CHP’yi merkeze getirdik” yorumu yapıyor. AK Partili bir yöneticiye göre normalleşme aynı olmak demek değil. Konuşabilmek, diyalog kurabilmek demek. Seçmen tabanında çok olumlu bulunan sürecin devam etmesi gerektiği, Cumhurbaşkanının da iç toplantılarda parti yöneticilerine çok sertlik içeren seçim sürecine atıf yaparak, “seçim dilini bırakın” dediği aktarılıyor.

Paylaşın

CHP’li Vekille Silahlı Saldırı: AK Parti Uzantısı Provokatörlere Rağmen

Partisinin Gaziantep’te düzenlediği mitingde silahla saldırıya uğrayan CHP Milletvekili Melih Meriç, “AK Parti’nin vurdumduymaz tavrına ve onların uzantısı provokatörlere rağmen, fıstık üreticilerimizin yanlarında olmaya devam edeceğiz” dedi ve ekledi:

“Özelleştirme ve göçün merkezi haline gelen güzel ülkemde, tarımın göz göre göre katledilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Üreticilerimiz rahat olsun; bu sorun çözülene kadar peşini bırakmayacağız. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘Köylü milletin efendisidir’ demişti. Biz de köylülerimizin, çiftçilerimizin emrindeyiz, onlara hizmetkârız.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Gaziantep Milletvekili Melih Meriç, Gaziantep Nizip’te mitingde fıstıkçıların sorunlarını dile getirdiği sırada, yanına yaklaşan bir kişinin silahlı saldırısına uğradı. Saldırganın silahını ateşlediği olayda panik yaşanırken korumaların müdahalesi sonucu yaralanan olmadı.

“Tarımın göz göre göre katledilmesine asla müsaade etmeyeceğiz”

CHP’li Meriç saldırı sonrası şu açıklamayı yaptı: “Nizip’te fıstık üreticilerimizin sesini duyurmak için ‘Antep Fıstığına Sahip Çıkıyoruz’ temasıyla gerçekleştirilen mitinge katıldık. AK Parti’nin vurdumduymaz tavrına ve onların uzantısı provokatörlere rağmen, fıstık üreticilerimizin yanlarında olmaya devam edeceğiz.

Özelleştirme ve göçün merkezi haline gelen güzel ülkemde, tarımın göz göre göre katledilmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Üreticilerimiz rahat olsun; bu sorun çözülene kadar peşini bırakmayacağız. Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, ‘Köylü milletin efendisidir’ demişti. Biz de köylülerimizin, çiftçilerimizin emrindeyiz, onlara hizmetkârız.”

Paylaşın

YRP Lideri Erbakan’dan İktidara “SGK Borçları” Tepkisi

Belediyelerin SGK’ya olan borçlarına ilişkin konuşan YRP Lideri Fatih Erbakan, “İktidar, 31 Mart seçimlerinde Türkiye genelinde Türkiye’nin yüzde 70’lik bölümünde belediyeleri kaybettiler. Şimdi bu belediyeleri kaybettikleri noktada, akıllarına SGK borçlarını tahsil etmek geldi” dedi ve ekledi:

“Peki 20 seneden beri bu belediyeler AK Parti’deyken bunları tahsil etmek neden aklınıza gelmedi? Sizin AK Partili belediyelerinizin yaptığı borçlar bunlar. Yaptığınız bu borçları 20 sene tahsil etmediniz, şimdi belediyeleri kaybedince bunları tahsil etmek aklınıza geldi. Bu son derece samimiyetsiz ve çifte standartçı bir uygulama.”

Erbakan, konuya ilişkin açıklamasının devamında, “AK Partili belediyelerin yaptıkları borçları belediyeler el değiştirince tahsil edecekler. Bu muhalefet partili belediyeleri çalıştırmamak, elini kolunu bağlamak, kilitlemek ve böylece hem muhalefet partilerine, hem de o bölgelerde o partilere oy vermiş olan seçmeni cezalandırmak demek. Siz belediyenin elini kolunu bağlayıp hizmet yaptırmadığınız zaman bundan en zararlı çıkacak olan o bölgedeki halktır. Hizmetler aksayacak. 20 sene bu borçlara göz yumanların şimdi bunları aklına getirmesi samimi ve iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemez” ifadelerini kullandı.

Yeniden Refah Partisi (YRP) Genel Başkanı Fatih Erbakan, partisinin “Aylık Olağan İl Başkanları” toplantısında konuştu. Fatih Erbakan’ın gündeminde İsmail Haniye suikasti, İsrail ile ticaret, belediyelerin SGK borçları, emekli maaşları ve Instagram’a getirilen erişim engeli vardı.

Suikaste uğrayan Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye için taziyede bulunan Fatih Erbakan, “Acımız çok büyük bebek ve çocuk katili, terörist rejim hain bir saldırıyla Filistin Davası’nın kahramanlarından büyük mücahid Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’yi şehit etti. Şehit İsmail Haniye’ye tüm Yeniden Refah Partisi camiası olarak en içten dileklerimizle baş sağlığı diliyoruz. Başta Filistin halkı olmak üzere bütün İslam aleminin başı sağolsun. Böyle bir dava adamına şahadet yakışırdı” dedi.

Erbakan, İsrail Dışişleri Bakanı Yisrael Katz’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik açıklamalarına ilişkin şunları söyledi: “Geçtiğimiz günlerde iki ayrı sefer İsrial’in sözde Dışişleri Bakanı, Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik gerçekten de çirkin ve haddi aşan sözlerle saldırıda bulundu. Aslında hem Cumhurbaşkanı’na hem de tüm Türkiye’ye yönelik bu sözleri asla kabul etmediğimizi ifade ediyoruz. En şiddetli şekilde kınıyoruz. Tabi Sayın Cumhurbaşkanı’nın İsmail Haniye’nin şehit edilmesiyle ilgili olarak milli yas ilan etmesi, yurt dışı temsilciliklerimizde ve Türkiye’mizde, kurumlarda bayrakların yarıya indirilmesi son derece olumlu bir adımdır. Bundan dolayı kendilerine teşekkürlerimizi iletiyoruz.”

“‘Kürecik Üssü’ kapatılmalı”

Erbakan, Kürecik Radar Üssü’nün kapatılması talebini de yeniden dile getirerek “Yeniden Refah Partimizin büyük çabasıyla sürekli olarak bu konuda açıklamalar yapmasıyla İsrail’le olan ticaretin durdurulduğu ifade edildi. Şimdi bir diğer adım olarak bunu yapmamız lazım. Madem oradaki kardeşlerimize doğrudan destek olamıyoruz. En azından alçak katillere destek olan Kürecik üssünü kapatmamız gerektiğini bir kez daha ifade ediyorum” ifadelerini kullandı.

“Büyük bir haksızlık ve adaletsizlik”

Emeklilere yapılan zam oranının yetersiz olduğunu belirten Erbakan, şu ifadeleri kullandı: “TÜİK’in enflasyonunun dahi yüzde 75 olduğu bir ülkede 10 bin lirayı 12 bin 500 liraya çıkardılar. Tabii ki böyle bir ortamda emeklinin yaşamını idame ettirebileceğini düşünmelerinin yanında, emeklilerin verdikleri bu maaş zammından memnuniyet duyacağını umarak bu zammı bir müjdeymiş gibi açıklamaları da aslında çok büyük bir gaftır. Milletin, dar gelirlinin, emeklinin, emekçinin gündeminden kopmuşlar. Milletten uzaklaşmışlar ve bu paraların hesabını artık yapamayacak noktaya gelmişler.

Bir müjdeymiş gibi açıklayabiliyorlar. Hükümetin yıllardan beri süregelen ekonomik başarısızlığının faturasının emeklilerimize yüklenmesini asla kabul edemeyiz. Ödedikleri faizlerin, kamudaki israfın, imtiyazlı holdinglere yapılan milyarlık garanti ödemelerinin, vergi muafiyetlerinin yükünü; üç maaşlı, beş maaşlı, milyonluk maaşlı bürokratların yükünü getirip maalesef milyonlarca emekliye yüklüyorlar.

Bunu kabul edebilmemiz mümkün değildir. Bu büyük bir haksızlık ve adaletsizlik. Bütçe yükü nedeniyle bunu ancak yapabildik gibi mazeretlere sığınmalarını asla kabul edebilmemiz mümkün değil. Sayın Maliye Bakanı’nın kamuda çift maaş alanları savunduğu kadar emeklilerimizin de hakkını savunmaya ediyoruz. Yeniden Refah Partisi olarak hükümete en düşük emekli maaşının mutlaka asgari ücrete endekslenmesi ve bunun da insani şartlara getirilmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatıyoruz.”

“AK Partili belediyelerin yaptıkları borçları…”

Erbakan, belediyelerin Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçlarına ilişkin de şunları söyledi: “İktidar, 31 Mart seçimlerinde Türkiye genelinde Türkiye’nin yüzde 70’lik bölümünde belediyeleri kaybettiler. Şimdi bu belediyeleri kaybettikleri noktada, akıllarına SGK borçlarını tahsil etmek geldi. Peki 20 seneden beri bu belediyeler AK Parti’deyken bunları tahsil etmek neden aklınıza gelmedi? Sizin AK Partili belediyelerinizin yaptığı borçlar bunlar. Yaptığınız bu borçları 20 sene tahsil etmediniz, şimdi belediyeleri kaybedince bunları tahsil etmek aklınıza geldi. Bu son derece samimiyetsiz ve çifte standartçı bir uygulama.

AK Partili belediyelerin yaptıkları borçları belediyeler el değiştirince tahsil edecekler. Bu muhalefet partili belediyeleri çalıştırmamak, elini kolunu bağlamak, kilitlemek ve böylece hem muhalefet partilerine, hem de o bölgelerde o partilere oy vermiş olan seçmeni cezalandırmak demek. Siz belediyenin elini kolunu bağlayıp hizmet yaptırmadığınız zaman bundan en zararlı çıkacak olan o bölgedeki halktır. Hizmetler aksayacak. 20 sene bu borçlara göz yumanların şimdi bunları aklına getirmesi samimi ve iyi niyetli bir yaklaşım olarak değerlendirilemez.

Yeniden Refah Partisi olarak iktidar gücüyle muhalefet belediyelerini çökertip hizmet yapamaz duruma getirme, belediyelere iş yaptırmama planını açık bir şekilde kınıyoruz ve kabul etmiyoruz. Tabii ki buna rağmen ‘iman varsa imkan da vardır’ anlayışıyla, Yeniden Refah Partili belediyeler hizmete devam edecek. Biz milli görüş ruhuyla 1994’te İstanbul’un çöplerini gençlik teşkilatımızla beraber topladık, ellerimizle topladık. O zaman da kısıtlamalar, engellemeler yapıldı ama milli görüş ruhuyla hizmete hiçbir engelleme mani olamadı.”

“Sosyal medya platformları Siyonizm’in kontrolünde”

Instagram’a getirilen erişim engeline ilişkin konuşan Erbakan konuşmasını şöyle sürdürdü: “Instagram; bizim her zaman söylediğimiz bu sosyal medya platformları maalesef Siyonizm’in kontrolünde. İnsan haklarından hatta hayvan haklarından dem vururken, bir balinanın bir yunusun ölmesine çok büyük olaylar yaparken, elbette hiçbir hayvan ölmesin, orada yüz binlerce kadın, çocuk, yaşlı, engelli katlediliyor. Buna karşı bir tepki konulduğu zamanda bunu kısıtlama yoluna gidiyorlar. Kendi sosyal medya platformlarımızı kurmamız, aynı kendi bankacılık ve finans sistemimiz gibi bunları da oluşturmamız lazım.”

Paylaşın

CHP Kadın Kolları Kurultayı’nda Gergin Anlar: Erkekleri Dışarı Alın

Partisinin kadın kolları kurultayında yaptığı konuşma sırasında salondan seslerinin yükselmesi üzerine CHP Lideri Özgür Özel, “Bu yapılan doğru değil. Ben sizi her ortamda dinliyorum. Kapının önünde de yine dinlerim ama burası kadın kolları kongresi” dedi ve ekledi:

“Burayı buraya bırakacaksınız. Lütfen arkadaşlar. Burayı kadınlara bırakacaksınız.  Erkeklere burayı provoke ettirmem. Ne diyecekseniz kapının önünde söylersiniz. Erkek arkadaşları dışarı alın. Bula bula bu örgütün bu kadar emeğinin taçlandırılacağı bu ortamı mı buldunuz provoke etmek için.”

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 15. Olağan Kadın Kolları Kurultayı, “Eşitlik ve Adalet” temasıyla bugün Ankara Congresium Kongre ve Sergi Merkezi’nde gerçekleştirildi. Kurultay başlamadan önce adaylar Birsen Bayar ve Birsen Temir Saraç çekildiğini duyurdu.

Kurultayda, CHP Osmaniye Milletvekili Asu Kaya, CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka ve CHP Kadın Kolları MYK Üyesi Merve Kır olmak üzere 3 isim başkanlık için yarışacak.

Özel konuşmasına başladığı sırada salondan slogan sesleri yükseldi. Bunun üzerine Özel şu ifadeleri kullandı: Kadın kolları kongresini lütfen başka amaçlara alet etmeyin. Çok rica ediyorum. Kadın kolları kongresi kadın kolları kongresidir. Uzunca bir emeğin karşılığını almak için burada toplanmış CHP Kadın Örgütü varken onların sesine başka bir ses karıştırmam, doğru değil bu.

Özel salondaki güvenliklere, “Arkadaşlara yardımcı olun. Kadın kolları kongresinin bu kapsamda devam etmesine katkı sağlayın” diye seslendi. Salondaki kadınlardan da dışarı sloganı atıldı.

“Erkek arkadaşları dışarı alın”

Özel sözlerini şöyle sürdürdü: Bu yapılan doğru değil. Ben sizi her ortamda dinliyorum. Kapının önünde de yine dinlerim ama burası kadın kolları kongresi. Burayı buraya bırakacaksınız. Lütfen arkadaşlar. Burayı kadınlara bırakacaksınız. Erkeklere burayı provoke ettirmem. Ne diyecekseniz kapının önünde söylersiniz. Erkek arkadaşları dışarı alın. Bula bula bu örgütün bu kadar emeğinin taçlandırılacağı bu ortamı mı buldunuz provoke etmek için.

Özgür Özel, konuşmasında ise şu ifadeleri kullandı: Tüm emeklerinize teşekkür ediyor ve iyi ki kadın kolları var diyorum. Bazen eşitlik ilkesi adına kadın kolları kapansa mı gibi tartışmalar oluyor, eğer her kolda kadınların eşit temsili sağlanırsa bunu tartışırız. Ama o güne kadar kadın kollarını tartışmam, tartıştırmam.

Parti programının belirleneceği kurultayda CHP’nin oklarının en ortasındaki devletçilik ilkesinin yarısını yeşile yarısını mora boyayacağız. 31 Mart seçimleriyle Aydın’daki topuklu efemizin yanında Eskişehir ve Tekirdağ’da da kadın belediye başkanlarımız eklendi. Metropol ilçelerin pek çoğunu CHP’li kadın belediye başkanlarımız yönetiyor. Amiral gemimiz İzmir’de 9 kadın adayımızdan 8’i İzmirliler tarafından göreve getirilmiştir.

Biz kadın konusunda partide devrim yapacağız derken, bir abla çıkıp “siz kotaları değil kafaları değiştirin” demişti. Oluşturduğumuz Merkez Yönetim Kurulu’nun yarısının kadın olduğu bir gölge kabinesi var. Mevcut kabinenin bir simetrisi ve iktidara geldiğimizde bu işi nasıl yapacağımızın bir göstergesi. Tayyip Bey’in kabinesinde tek kadın var, o da kadın ve aileden sorumlu. Bu ikimizin de nasıl bir Türkiye vadettiğini gösteriyor. Tayyip Bey’e göre kadının yeri sadece evinin, ailesinin yanı.

Onun kafasındaki tek kadın bakan budur. Bizim görevlendirmemizde de 9 kadın var. Eğer 9 erkek bakanınız varsa 9 tane de kadın bakan olacak. Bu nedenle tüzükte halihazırda yüzde 30 olan kadın kotasını kademeli olarak artırarak önce yüzde 40, sonra yüzde 50 ile artıracağız. CHP milletvekillerinin de belediye başkanlarının da yarısını kadın yapacağız. CHP’nin 1935’te 17 kadın milletvekili vardı ve çok uzun yıllar boyunca bu tekrar yakalanamadı bile. Atatürk’ün vizyonunu yeniden yakalayacağız.

İstanbul Sözleşmesi vurgusu

Kadınlar şiddet yaşarken, yasadaki boşluklarla bu durum daha kötüye gidiyor. Bana “Bir nazar boncuğun var ve AK Parti’ye takacaksın” deseler, İstanbul Sözleşmesi konusunda takardım. Ancak bu sözleşmenin bir takım meczupların, çağ dışındakilerin isteğiyle ve Meclis iradesi hiçe sayılarak bir gecede terk edilmesi AK Parti’nin tarihteki en büyük utancıdır.

Biz buna karşı çıktık, Danıştay’a başvuru yapan tek erkek oldum. Zaman zaman “İstanbul Sözleşmesi’nden çıksak ne olur” gibi şeyler söylüyorlardı. Bakanlık raporunda cezaların yetersiz olduğu itirafı yer alıyor. Kadın cinayetleri sayısının sözleşmeden çıkıldıktan sonra arttığı görülüyor. Kadın cinayetlerini önlemek için CHP iktidarını beklemeyelim, gelin hep beraber İstanbul Sözleşmesi’ne evet diyelim.

İlk yerel seçimlerde başardık. Aldığımızın oyların yüzde 40’ı hayatında ilk kez CHP’ye oy veren seçmenler. Bunların yüzde 60’ı kadınlar. Bu kadınlar geçmişte daha fazla AK Parti’ye oy vermiş ev hanımlarından, muhafazakar kadınlardan oluşuyor. Çünkü zor günde kıt günde onların yanında olan CHP’den etkilendiler. Biz o insanları yanımıza katmalı, emek verebiliyorlarsa birlikte çalışmalıyız.

Genel başkan olarak benim bu salondan istediğim budur. Biz o kadının şiddet karşısındaki yegane güvencesiyiz. Hakkının arayan kadının bu süreçte yanında olacak olanlarız. Türkiye ittifakı bir siyasi ittifak değildir. Gençlerin ve kadınların ittifakıdır. Yoksul ve emekçi kadınların kendilerine yer buldukları bir ittifaktır. Karşımızda ise kendilerine oy verenin kıymetini bilmeyen, oy vermeyenlere sırtını dönenler var. Biz böyle olmayacağız.

Kadın kollarımız da bu süreçte çok önemli bir yerde. Ben her birine de kefilim. Buraya kadar verdiğiniz her karar başımızın üstünde oldu, bundan sonra da böyle olacak. Ben genel başkanınız olarak kadınlar için sizler kadar çalışacağıma söz veriyorum. Ayağa kalkın ve bu partiyi iktidar yapın! Hepinizle gurur duyuyorum, hepinize güveniyorum. Biz başaracağız, Türkiye kurtulacak.”

Paylaşın

CHP Ve İYİ Parti’den “Instagram” Hamlesi

CHP ve İYİ Parti, BTK’nın sosyal medya platformu Instagram’a erişimin engellenmesi kararının iptali iptali için dava açtı: Erişim engeli kararı subjektif ve aynı zamanda keyfi.

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal ve İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun (BTK) sosyal medya platformu Instagram’a erişimi engelleme kararına karşı dava açtı.

Sosyal medya hesabından açıklama yapan CHP Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Tanal da kararın iptali için Ankara 10. İdare Mahkemesi’ne başvurduğunu aktardı. Tanal, “Erişim engeli kararı somut gerekçelere dayanmamaktadır. Karar subjektif ve aynı zamanda keyfi bir karardır. Karar Anayasamızın 2, 26 ve 28. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesine açıkça aykırıdır. Ankara İdare Mahkemesi’ne yürütmeyi durdurma istemiyle davası açtık” dedi.

İYİ Parti’den yapılan yazılı açıklamaya göre, İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu yargıya başvurarak kararın iptali için dava açtı.

Dervişoğlu “İfade özgürlüğü demokrasinin ve insan haklarının anası olarak kabul edilen bir haktır. Bu hakkın fütursuzca engellenmesi düşünce özgürlüğünün ve insan haklarına dayanan demokratik hukuk devletinin tahrip edilmesi hatta ortadan kaldırılması demektir. Demokratik ve kalkınmış bir Türkiye için yola çıkan İYİ Parti olarak; ülkemize bu kötülüğün yapılmasına müsaade etmeyeceğiz. Bu karanlık zihniyete karşı mücadelemizi arttırarak devam edeceğiz” dedi.

Açtıkları davanın sadece basit bir idari işlemin iptali talebini içermediğini hukuk devletinin, demokratik düzenin ve insan haklarının korunmasını amaçladığını belirten Dervişoğlu, “Engelleme kararının gerekçesi belirtilmemiş, kamu düzeni ile milli güvenliğin korunması için bu kararın alındığı söyleniyor, fakat gün içerisinde ise kararın katalog suçlarla ilgili olduğu belirtildi. Bu da gerçekte erişim engellemesinin başka bir maksat ve gaye ile yapıldığını göstermektedir. Bu maksat da bir kişinin keyfiliğinden başka bir şey değildir. Açmış olduğumuz bu dava, işte bu tek adam rejiminin keyfiliğine karşı da mücadelemizin bir parçasıdır. Bu yasaklama hukuk bilmezliğin ve hak tanımazlığın göstergesidir” ifadelerini kullandı.

Dervişoğlu’nun dava dilekçesinde erişim engeli kararının sansür anlamına geldiği, Anayasa Mahkemesi’nin benzer kararlarda belirtmiş olduğu ağır hak ihlalinin bir benzeri olduğu bu nedenlerle kararın başta Anayasa olmak üzere, hukuka aykırı olduğu için yürütmenin durdurulması talep edildi.

Avukatlar BTK’ye dava açtı

Ayrıca, Avukat Hakları Grubu, BTK’nin, Instagram’a erişimin engellenmesi kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle Ankara İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Davanın dilekçesinde, Anayasa başta olmak üzere ifade ve basın özgürlüğüne ilişkin ulusal ve uluslararası mevzuattaki düzenlemelere yer verildi.

Erişimin engellenmesi kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali istemiyle açılan davaya ilişkin dilekçede, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) basın özgürlüğüne ilişkin kararlarına işaret edildi.

Dilekçede, “Sadece toplumun ve devletin olumlu, doğru ya da zararsız gördüğü ‘haber’ ve ‘düşüncelerin’ değil, devletin veya halkın bir bölümünün olumsuz ya da yanlış bulduğu, onları rahatsız eden haber ve düşüncelerin de serbestçe ifade edilebilmesi ve bireylerin bu ifadeler nedeniyle herhangi bir yaptırıma tabi tutulmayacağından emin olmaları gerekir” ifadesine yer verildi.

Dava dilekçesinde, “BTK tarafından Instagram üyeliği olan birtakım yayıncıların TCK’da sayılan katalog suçları işlediği gerekçesiyle platformun tamamen erişilemez hale gelmesinin, Anayasa ile teminat altına alınmış çok sayıda temel hakkı da bertaraf etmesi bakımından hukuka uyarlık arz etmediği” gerekçesiyle yürütmenin durdurulması ve iptali istendi.

Paylaşın

Türkiye İle İsrail Arasında “Bayrak” Krizi

Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği ve Filistin nezdindeki Kudüs’teki Başkonsolosluğu’ndaki bayrağın, İsmail Haniye için ilan edilen milli yas nedeniyle yarıya indirilmesi İsrail ile Türkiye arasında yeni bir krizi tetikledi.

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Büyükelçilik temsilcileri yas tutmak istiyorsa Türkiye’ye gitmeli ve terör örgütü Hamas’ı kucaklayan, onun cinayet ve terör eylemlerini destekleyen Erdoğan’ın yanında yas tutmalı” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli ise, Israel Katz’ın açıklamalarına, “Müzakerecileri öldürerek, diplomatları tehdit ederek barışa ulaşamazsınız” şeklinde yanıt verdi.

Türkiye’nin, Hamas’ın Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye’nin Tahran’da suikasta uğraması üzerine ilan ettiği 1 günlük milli yas nedeniyle Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçiliği ve Filistin nezdindeki Kudüs’teki Başkonsolosluğunda bayrağın yarıya indirilmesi İsrail’le yeni bir kriz yarattı.

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın tepki olarak İsrail’deki Türk maslahatgüzarı bakanlığa çağırdığını bildirdi.

Israel Katz, konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, “Dışişleri Bakanlığı yetkililerine, terör örgütü Hamas’ın lideri İsmail Haniye’nin ortadan kaldırılmasına yanıt olarak Tel Aviv’deki Türkiye Büyükelçiliği’nde Türk bayrağının yarıya indirilmesinin ardından, Türkiye’nin Büyükelçi vekilini ağır bir kınama için çağırmaları talimatını verdim” dedi.

Israel Katz, açıklamasına şöyle devam etti: “İsrail Devleti, 7 Ekim’de Hamas’ın zulmüne öncülük eden ve televizyondaki korkunç görüntüleri izlerken arkadaşlarıyla birlikte dua ederek, katillere başarılar dileyen İsmail Haniye gibi bir katil için yas ifadelerine tolerans göstermeyecektir. Büyükelçilik temsilcileri yas tutmak istiyorlarsa Türkiye’ye gitmeli ve terör örgütü Hamas’ı kucaklayan, onun cinayet ve terör eylemlerini destekleyen efendileri Erdoğan’ın yanında yas tutmalılar.”

İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz’ın açıklamalarına yanıt veren Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada “Müzakerecileri öldürerek, diplomatları tehdit ederek barışa ulaşamazsınız” ifadelerini kullandı.

(Kaynak: Birgün)

Paylaşın