Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan AK Partililere ‘Kibir’ Uyarısı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin genel merkezinde 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü kapsamında düzenlenen ‘İnsanlığın Medeniyeti’ programında konuştu.

Erdoğan, konuşmasında yerel seçimlerin önemine değinerek, “Kibir ve büyüklenme bataklığına düşenin AK Parti çatısı altında yeri yok” dedi.

Fransa’daki eylemler üzerinden Batı’yı eleştiren Cumhurbaşkanı  Erdoğan, “Gezi eylemlerinde insan hakları savunuculuğuna soyunanlar Paris’te yaşananlar karşısında kör, sağır, dilsiz hale dönüştüler” ifadelerini kullandı.

Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle:

“Türkiye’ye milyonlarca sığınmacı akın ederken, bizi sınırlarımızı açmaya davet edenler, kendi topraklarına yönelen aynı insanları dikenli teller ve duvarlar başta olmak üzere en sert tedbirlerle karşıladılar. Kim insan hakları savunucusu? Biz mi, onlar mı?

Artık hiç kimse ülkemize demokrasi, insan hakları, özgürlükler dersi vermeye kalkamaz.

Sadece darbe girişimi karşısında gösterilen duruş ile şehirlerimizde misafir ettiğimiz milyonlarca sığınmacıya gösterdiğimiz kardeşlik, bizi insan hakları ve demokrasi konusunda ibra etmeye yeter. Bundan sonra demokrasi ve insan hakları denilince sorun aranacak yer asla Türkiye değildir.

‘Partimize 15. zaferimizi yaşatmakta kararlıyız’

Türkiye insan hakları uygulamalarında modern çağa uygun adımları AK Parti döneminde attı. Ülkemizde hiç kimsenin kökeninden, inancından, kıyafetinden, insani tercihlerinden ötürü horlanmadığı, ötekileştirilmediği bir anlayışı hakim kıldık. Cebinde ay yıldızlı kimlik taşıyan herkesin ülkenin her yanında birinci sınıf muamele görebilmesini sağladık.

Gece gündüz çalışarak, 31 Mart 2019 akşamı partimize 15. zaferimizi yaşatmakta kararlıyız.

Hiçbir fiyakalı söz, hiçbir parıltılı söylem, hiçbir şaşaalı hayat biçimi, Batı’nın insan hakları ve özgürlükler konusundaki ikiyüzlülüğünü gizleyemez. Biz başından beri neysek bugün de oyuz.

Kibir ve büyüklenme bataklığına düşen, gözü şahsi çıkarından başka hiçbir şey görmeyenin, AK Parti çatısı altında yeri yoktur. AK Parti milletin partisidir. Milletin partisini milletten uzaklaştırmaya kalkan karşısında şahsımı bulur.”

Paylaşın

CHP’li Aykut Erdoğdu: Büyümedik Resmen Çakıldık

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, TÜİK’in üçüncü çeyreğe dair büyüme istatistiklerini yayınladığını belirterek, “Verileri bir cümleyle ifade etmek gerekirse çakılmanın resmi verisi geldi. Büyümedik resmen çakıldık. İnşaat ve betona dayalı AKP’nin ekonomi modeli inşaat ile çöktü” dedi.

Erdoğdu, TÜİK’in açıkladığı 1,6’lık bir büyümenin durgunlaşma demek olduğunu kaydederek, önümüzdeki dönemlerde daha fazla daralmanın beklendiğini söyledi.

Erdoğdu şöyle devam etti:

“Sırasıyla 7,3, 7,2 ve 5,3 büyüme oranlarından sonra yüzde 1,6 büyüme iddiası dengelenme sürecinin değil çakılmanın başladığına işaret. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış veriye bakarsak yüzde 1,1 daralma göreceğiz. Büyümenin bileşenlerine bakarsak, tarım sektörü yaz döneminin de etkisiyle yüzde 1 büyüyebilmiş. Ancak bu istikrarlı bir gidişatın işareti değil, zira Ağustos ayına ait istihdam rakamlarına göre son bir yılda tarımdaki ücretsiz aile işçilerinin ve ücretli çalışanların sayısı 250 bin kişi azaldı. Sanayi ise adeta yerinde saymış, sadece 0,3 oranında büyümüş. İmalat sanayi kapasite kullanım oranındaki tarihi gerilemeden de daralmanın düzeyini tahmin etmek mümkün.  Buradaki katkının ağırlıkla imalat sanayindeki binde 6 büyümeden geldiği söylenebilir. İmalat sanayi istihdamındaki yaklaşık 253 bin kişilik artış ile sadece binde 6 büyüme elde edilebilmiş. Makine teçhizat alanında gayri safi sabit sermaye oluşumunun yüzde 8,5 ile rekor düzeyde küçülmesi de bunda etkili. Yatırımlarda bu denli bir küçülme varken imalat sanayindeki istihdam artışının tek bir açıklaması sefalet ücreti ve kölelik koşullarından hallice çalışma ortamı olabilir.”

Yandaş müteahhiti besleme sona erdi

İnşaat sektörünün eksi 5,3 ile çakıldığını, buna karşılık gayrimenkul faaliyetleri alanında yüzde 2,3 oranında büyüme olduğuna işaret eden Erdoğdu şöyle konuştu:

“İnşaat ve betona dayalı AKP ekonomi modeli inşaat ile çöktü. Son 1 yıl içinde 200 binden daha fazla inşaat işçisi işini kaybetti. Kamu ihaleleri ile yandaş müteahhit besleme modelinin sonuna gelindi. Taksitli ticari kredilerde Ağustos- Ekim arasında yüzde 7,4 daralma varken takibe düşen ticari kredilerde ise yüzde 20 artış oldu. Varlığa Dayalı Menkul Kıymet (VDMK) ihraçları gibi çeşitli yöntemlerle müteahhitlerin zararını toplumsallaştırma hamleleri önümüzdeki süreçte daha da önemli hale gelecek.”

Yüzde 1,6 büyümeye önemli bir katkının genel olarak hizmet sektöründen geldiğine dikkat çeken Erdoğdu, “Hizmet sektörü bütün olarak yüzde 4,5 büyürken, bankacılık sektörünün de içinde olduğu finans ve sigorta faaliyetleri yüzde 7,4 büyüdü. Daralan bir ekonomide finans sektöründe bu denli yüksek bir büyüme oranı izahat gerektiriyor” diye konuştu.

Buna ek olarak seçim ekonomisinin bir parçası olan kamu harcamalarının da etkisiyle kamu yönetimi, insan sağlığı ve sosyal hizmet alanında yüzde 10,2 gibi bir büyüme oranı görüldüğünün altını çizen Erdoğdu, büyümenin harcama yönünden bileşenlerine bakıldığında en dikkat çekici olanın kur şokunun etkisiyle daralan ithalat ve artan ihracattan kaynaklı katkı ve kamunun nihai tüketim harcamalarındaki yüzde 7,5 oranındaki artış olduğunu bildirdi.

Hane halkı hayatta kalma savaşı veriyor

Hane halkı tüketim harcamalarını ise yüksek enflasyon nedeniyle büyüme oranından bile daha az arttığını, hane halkının sadece yüzde 1,1 harcama ile kendisini ancak hayatta tutabildiğini ifade Erdoğdu şu görüşleri dile getirdi:

“Bunu daralan kredilerden de görmek mümkün. Tüketici kredileri Ağustos –Ekim arasında yüzde 2,6 oranında daraldı. Vatandaşların kullandığı konut kredisi hacmi yüzde 2,4 azalırken takibe düşen konut kredisi yüzde 4,7 oranında arttı. İmalat sanayiinde işgücü ödemelerine bakıldığında işçi başına yapılan ödemelerin son 1 yılda yüzde 12 oranında gerilediği görülüyor. Düzeltilmiş ücret payı ise son 3 yılın en düşük seviyesinde. Ücretli çalışan yurttaşlarımız son 1 yıl içinde ürettiği gelirin sadece yüzde 35,8’ini alabildi. Krizin ilk faturasını, krizde en küçük bir günahı bulunmayan ücretliler ödedi.”

Devletin nihai tüketim harcamalarında mevcut temposu olmasa çöküşün daha belirgin olacağını bildiren Erdoğdu açıklamasını şöyle tamamladı:

“Gayrisafi sabit sermaye oluşumu büyük darbe yemiş. İktisadi faaliyet kollarına göre sınıflandırmada mesleki hizmetler ve inşaat en yüksek gerilemeyi gösteren alanlar. Bu alanlar aynı zamanda milyonların istihdam edildiği alanlar. Eylül ve sonraki aylarda işsizlik katlanarak artacak. Ağustosta başlayan kredi çöküşü halen atlatılamadı. Elimizdeki veriler kredi piyasasının canlanması sağlanamazsa 2018’in son çeyreğinin de daralmayla biteceğini gösteriyor, çöküşün derinleşeceği anlaşılıyor.”

Paylaşın

CHP’li Öztrak: Krizin Faturası Emekçilere Ciro Ediliyor

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Parti Sözcüsü Faik Öztrak, 2018 yılı üçüncü çeyrek rakamların ilişkin yaptığı açıklamada, “Ekonomide başlayan sert yavaşlama ve durgunluğun maliyeti ise emekçilere ciro ediliyor” dedi.

CHP’li Öztrak, yılın üçüncü çeyreğinde Türkiye ekonomisinin mevsim ve takvim etkilerinden arınmış rakamlarla yüzde 1.1 küçüldüğünü belirttiği açıklamasında, “Türkiye, ekonomik durgunluğa ilk adımını resmen attı” ifadelerini kullandı.

2018’in üçüncü üç ayında geçen yılın ayını dönemine göre makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 8,5, inşaat yatırımları ise yüzde 1,8 gerilediğini ifade eden Öztrak, “Aynı dönemde toplam yatırımlardaki gerileme ise yüzde 3,8 oldu. Böylece yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez düştü” dedi.

Faik Öztrak, 2018 yılı üçüncü çeyrek büyüme rakamlarıyla ilgili yaptığı yazılı açıklamada şunları belirtti:

Ekonomik durgunluğa resmen ilk adım

2018’in üçüncü üç ayına ilişkin büyüme verileri, Türkiye ekonomisinin sert bir yavaşlama sürecine girdiğini ve ekonomide durgunluğun başladığını gösteriyor. Piyasalar 2018’in üçüncü üç ayında yüzde 2 büyüme beklerken, gerçekleşen büyüme yüzde 1,6 oldu. Mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış milli gelir rakamlarına göre ise yılın üçüncü üç ayında ekonomi, bir önceki üç aya göre, yüzde 1,1 daraldı. Böylece Türkiye ekonomisi ekonomik durgunluğa ilk adımını resmen attı.

Yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez geriledi

Özellikle yatırım harcamalarındaki sert daralma önümüzdeki günler için parlak bir tablo ortaya koymuyor. Yatırım harcamaları, 2009 krizinden bu yana ilk kez bu yılın üçüncü üç ayında daraldı. 2018’in üçüncü üç ayında, geçen yılın ayını dönemine göre makine ve teçhizat yatırımları yüzde 8,5, inşaat yatırımları ise yüzde 1,8 geriledi. Aynı dönemde toplam yatırımlardaki gerileme ise yüzde 3,8 oldu. Böylece yatırım harcamaları 34 çeyrek sonra ilk kez geriledi.

Sadece yatırım harcamalarında değil, hane halkı tüketim harcamalarında da sert bir yavaşlama olduğu dikkati çekiyor. Hane halkı tüketim harcamaları üçüncü üç ayda sadece yüzde 1,1 artarken, özellikle dayanıklı tüketim malı harcamalarında yüzde 23,9; yarı dayanıklı tüketim malı harcamalarında yüzde 4,5 daralma olması, tüketicinin zaruri harcamaları dışında harcamalarını kestiğini gösteriyor.

Sanayide çok sert fren; İnşaat sektörü resmen durdu

Gerek yatırım gerekse dayanıklı tüketim malları harcamalarında yaşanan sert yavaşlamanın üretim cephesinde, özellikle sanayi üretimini olumsuz etkilediği görülüyor. Nitekim, sanayi katma değeri yılın üçüncü üç ayında, geçen yılın aynı dönemine göre sadece yüzde 0,3 artış gösterdi, mevsim ve takvim etkilerinden arınmış sanayi katma değeri ise bir önceki üç aya göre yüzde 1,8 daraldı.

İnşaat sektöründe mevsim ve takvim etkisinden arınmış katma değer, ikinci üç aydaki yüzde 0,4’lük daralmanın ardından, üçüncü üç ayda da yüzde 0,9 daraldı. Böylece inşaat sektörü iki çeyrek üst üste gerilemeyle resmen resesyona (durgunluğa) girdi.

Krizin faturası emekçiye

Ekonomide başlayan sert yavaşlama ve durgunluğun maliyeti ise emekçilere ciro ediliyor. 2018’in üçüncü üç ayında işgücünün milli gelirden aldığı payın geçen yılın aynı dönemine göre neredeyse bir puan gerilediği ve yüzde 31,6’ya düştüğü dikkati çekiyor.

Milli gelir 2011 seviyelerine indi

Yaşanan kur şoku ve ekonomik durgunluk dolar cinsinden milli geliri de aşağıya çekiyor. 2018’in üçüncü üç ayında 12 aylık dolar cinsinden GSYH 833 milyar dolar ile 2011 seviyelerine kadar indi.

En kötüsü geçmedi, önümüzde duruyor

Açıklanan yılın üçüncü üç ayına ilişkin veriler Türkiye ekonomisinde durgunluğun resmen başladığını teyit ediyor. Ekonomide yaşanan kur şokunun esasen 2018’in son çeyreğinde etkisini göstereceği dikkate alındığında Türkiye ekonomisi için en kötünün geçmediği, tersine tam önünde durduğu anlaşılıyor.

Saray algı yönetimini bıraksın, işini yapsın

Saray idaresi ise durumun ciddiyetini görmezden gelerek, algı yönetimi ve ardı gelmeyen aspirin cinsinden tedbirlerle seçimlere kadar durumu idare etmeye çalışıyor. Yaşanan krizin ağır yükünü ise başta emekçiler olmak üzere 81 milyon beraberce ödüyoruz. Saray İdaresinin atladığı ve görmek istemediği gerçeği biz kendilerine hatırlatalım: Milletimiz sağlam ferasetiyle, faturayı millete kesenlere, acı reçeteyi 81 milyona bölüştürmek isteyenlere Mart seçimlerinde okkalı bir tokat atmaya hazırlanıyor.

Paylaşın

Kılıçdaroğlu’ndan Bahçeli’ye Sert Sözler: Şimdi Kimin Gölgesindesin

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM’deki grup toplantısında yaptığı konuşmada, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin kendisine ve partisine yönelik eleştirilerine yanıt verdi. 

Kılıçdaroğlu, konuşmasında, CHP’ye ve kendisine yönelik eleştirilerde bulunan ve “Sayın Kılıçdaroğlu ve çevresi unutmasın, biz de gericiyiz” diyen Bahçeli’ye yanıt vererek, “Ülkücü kardeşlerime sözüm var. Onların bayrak, vatan, insan sevgisi benim yüreğimde de aynen vardır. Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmaz, medet ummayız” dedi.

Konuşmasında, MHP Lideri Bahçeli’nin, 2014’te “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” dediğini hatırlatan CHP Lideri Kılıçdaroğlu, “Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin?” diye sordu.

Konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Hiç kimseyi özel olarak suçlamadım hiç kimseyi! Ne bir siyasal parti lideri, ne de bir başka kişiyi özel olarak suçlamadım. Eğer bir yanlışı varsa, yanlışını hatırlattım. Özellikle bir şeye de özen gösteririm; muhalefet partilerini eleştirmem, çünkü muhalefet partilerinin, onların da hedefinin iktidar olması lazım, iktidarın yanlışlarını söylemesi lazım” diyen Kılıçdaroğlu, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Bahçeli’ye hatırlatmak istiyorum”

“Eğer muhalefet partileri birbirlerini eleştirirlerse, zaten en büyük avantajı sağlamış olurla iktidara karşı. Bugün Sayın Bahçeli beni eleştirmiş, partimizi eleştirmiş. Sayın Bahçeli’ye hiçbir şey söylemiyorum, hiçbir şey! Sadece şunu söylüyorum, onun ağzından söylüyorum, ben demiyorum. Şimdi okuyacağım sözler bana ait değil, Sayın Bahçeli’ye ait, ona hatırlatmak istiyorum. 8 Nisan 2014’de şunları söylüyor: “Türklüğü reddeden, TC’yi silen, milliyetçiliği ayaklar altına alan bir inkârcıdan Türkiye’ye cumhurbaşkanı olmaz, olamaz, olmayacaktır.” Devam ediyor:“Tekeden süt sağılmaz, balda tuz bulunmaz, suda ateş yanmaz, Recep Tayyip Erdoğan’dan da cumhurbaşkanı olmaz.” Devam ediyor: “Her vatan evladı cumhurbaşkanı olabilir, ne var ki Recep Tayyip Erdoğan olamaz” diyor. Kim diyor? Sayın Bahçeli diyor.

“Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız”

Sayın Bahçeli, şimdi kimin gölgesindesin, ben sana ne söyleyeyim şimdi? Ne söyleyeyim ben sana? Ben sana bir şey söylemiyorum, senin sözlerini sana hatırlatıyorum o kadar. Ama ülkücü kardeşlerime sözüm var, ülkücü kardeşlerimin bayrak sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin vatan sevgisi, ülkücü kardeşlerimizin insan sevgisi benim gönlümde ve benim yüreğimde de aynen vardır. Vatan sevgisi, bayrak sevgisi, insan sevgisi aynen vardır.

Biz hiç kimsenin gölgesine sığınmayız, hiç kimsenin! Hiç kimseden medet ummayız. Bizim sevgimiz vatan sevgisidir, bizim sevgimiz bayrak sevgisidir, bizim sevgimiz insan sevgisi. Birilerinin önünde diz çöküp yalvarmayıp yakarmayız, biz ayrıyız. O nedenle ülkücü kardeşlerim bilsinler, onlara hiçbir sözüm yok, onların benim başımın üstünde yeri var. Ama partisine sahip çıkmayanları, kusura bakmayın onun sözleriyle vurmak zorunda kaldım.”

 

Paylaşın

HDP’den Demirtaş’ın Cezasının Onanmasına Sert Tepki

HDP, partinin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verilen cezaların onanmasına sert tepki gösterdi. Konuya ilişkin yapılan açıklamada mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulandı.

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi İkinci Ceza Dairesi, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi’nin HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında verdiği 4 yıl 8 ay; HDP Eski İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında verdiği 3 yıl 6 ay hapis cezasını onadı.

HDP Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli, mahkemenin verdiği karara yaptıkları yazılı açıklamayla tepki gösterdiler.

Mahkeme tarafından verilen onama kararının hukuki değil siyasi olduğu vurgulanan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:

“Bu onama kararının alelacele ve dosyanın öne çekilerek alınmasının tek bir nedeni vardır: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Demirtaş için vermiş olduğu “derhal tahliye edilmelidir” kararının uygulanmaması için bahane üretmek. Yani karar hukuki değil, tamamen siyasidir.

Bu karar ile Demirtaş “tutuklu” konumundan “hükümlü” konumuna geçmiş ve yürütme tam anlamıyla yargıya hükmederek utanılacak bir kurnazlığa ve hileye imza atmıştır.

Erdoğan, AİHM’in son derece açık olan “Demirtaş tahliye edilmelidir” kararından sadece birkaç saat sonra, “Karar bizi bağlamaz, karşı hamlemizi yapar işi bitiririz” demişti. İşte karşı hamle budur.

Bütün dünyanın gözleri önünde yaşanan bu rezalet, Cumhurbaşkanı’nın yargıyı maşa olarak kullandığının açık kanıtıdır. Artık gizli saklı değil, kameraların önünde yargıya talimat vermektedir. Yargı ise yürütmenin elinde bir araç olduğunu kanıtlamıştır.

“Barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz”

Demirtaş ve Önder’in ağzından bugüne kadar “barış” dışında bir sözcük çıkmamıştır. Bizler onların bu ülkenin barışı için söylediği her sözün altına imza atıyor, bunun hesabını hukuk ve demokrasi yolunda soracağımızın sözünü veriyoruz.

Bizler barışa ve adalete olan inancımızı asla kaybetmeyeceğiz. Sevgili Selahattin Demirtaş’ın dediği gibi, tek bir kişi bile kalsak mücadeleye devam edeceğiz.

Bu kararı alan yargı mensupları da, talimatı veren Erdoğan da şunu çok iyi bilsin: Bu halk, bu kararı unutmaz. Bu halk bu kararın sebebinin AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan olduğunu bilir. Bu halk bu kararın sebebinin Erdoğan’ın Demirtaş korkusundan kaynaklandığını bilir. Bu halk bunun hesabını er ya da geç sorar.”

Paylaşın

HDP’li 10 Vekil, TBMM’de Açlık Grevinde

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da aralarında bulunduğu 10 milletvekili, Abdullah Öcalan’a uygulanan tecridin kaldırılması ve cezaevinde açlık grevi başlatan Hakkari Milletvekili Leyla Güven’e destek olmak amacıyla TBMM’de iki günlük açlık grevine başladı.

Açlık grevine katılan isimler şöyle: HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, DTK Eşbaşkanı ve Ağrı Milletvekilleri Berdan Öztürk, HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Dilan Dirayet Taşdemir, HDP Meclis Başkanvekili Mithat Sancar ile milletvekilleri Kemal Bülbül, Şevin Coşkun, Serpil Kemalbay, Habip Eksik, Züleyha Gülüm ve Erdal Aydemir.

“Bu eyleme kulak verilmelidir”

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, açlık grevine ilişkin yaptığı açıklamada, “Bugün sabah itibariyle 2 günlük açlık grevimizi Meclis çatısı altında başlattık. Hakkari Milletvekilimiz Sevgili Leyla Güven’in 27 gündür Sayın Öcalan üzerindeki tecridin kalkması için başlattığı açlık grevine destek amaçlı yapıyoruz bu eylemi. Leyla Güven’in açlık grevinin amacı İmralı Cezaevi’nde Sayın Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecridin kaldırılmasıdır. Bu meselenin en fazla konuşulması gereken yer Meclis’tir” dedi.

“Kürt sorunu çözülmeden bu ülkede yaşanan hiçbir krizin çözülemeyeceği bir gerçektir” diyen Buldan, açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“3 buçuk yıldır ağırlaştırılmış bir tecride maruz bırakılan Sayın Öcalan üzerindeki bu tecridin kalkması için Leyla Güven’in başlattığı açlık grevine ses vermek amacıyla Meclis çatısı altından 2 günlük açlık grevi eylemi başlattık. Bu sorun Meclis çatısı altında çözülmeli, bu eyleme kulak verilmelidir. Bu sorun sadece Leyla Güven’in ve sadece HDP’nin değil, bir bütün olarak Türkiye’nin sorunudur.

Bu açlık grevinin en kısa zamanda amacına ulaşmasını umuyorum. Tecridin kaldırılması Türkiye’nin geleceği, barışı ve demokrasisi açısından önemlidir.

Biz iki gün burada açlık grevinde olacağız. Bu direniş başka yerlerde, başka mekanlarda devam edecek. Elbette bu eylemimiz semboliktir ama burada yapılması tarihi bir öneme sahiptir.”

 

Paylaşın

CHP’den TÜİK’in Açıkladığı Enflasyon Rakamlarına Tepki!

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kurmayları, Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı enflasyon rakamlarına tepki gösterdi. Öztrak, “Bu düşüşün arkasında ne var? Bir kere her şeyden önce ekonomideki yavaşlama var öyle anlaşılıyor” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak ile CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarına tepki gösterdiler.

Öztrak, “Bu düşüşün arkasında ne var? Bir kere her şeyden önce ekonomideki yavaşlama var öyle anlaşılıyor” ifadelerini kullanırken, Erdoğdu ise, “ÜFE’nin yüzde 41 olduğu yerde, TÜFE’de aylık düşüş gerçekçi değil. Bu tamamen ücretlerdeki artışı düşük tutmak için bir oyun” dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, MYK sonrası yaptığı açıklamada konuya ilişkin özetle şu ifadeleri kullandı:

“Kasım’da tüketici fiyatlarındaki düşüş beklentilerin de ötesinde gerçekleşti. Tüketici fiyatlarında piyasalar yüzde 0,6 civarında bir gerileme beklerken, gerçekleşme bunun iki katına çıktı ve Kasım ayında tüketici fiyatlarındaki düşüş yüzde 1,44 oldu. 12 aylık enflasyon ise Kasım’da yüzde 21,6 olarak gerçekleşti. Bir önceki 12 aylık enflasyon yüzde 25,2’ydi. Peki bu düşüşün arkasında ne var? Bir kere her şeyden önce ekonomideki yavaşlama var öyle anlaşılıyor. İthalat verilerinden, diğer göstergelerden de ekonomide gerçekten ani duruş diyebileceğimiz ölçüde hızlı bir yavaşlama dikkati çekiyor. Bu da tabi fiyatların aşağı doğru gitmesine neden oluyor.

İkincisi, yapılan çeşitli vergi indirimleri var. Yine ulaştırma fiyatlarında, kurdaki gerilemeyle birlikte akaryakıt fiyatlarında yapılan indirimler var. Bunlarında etkili olduğu gözüküyor. Çünkü gerçekten indirimin en fazla göze çarptığı alan ulaştırma fiyatları. Ve birde tabi en önemlisi TÜİK’te değişen bir Başkan Yardımcısı var. Tüm bu gelişmeler enflasyonu Kasım ayında aşağıya çekmiş gözüküyor.

“Hala enflasyonu en yüksek 10. ülkeyiz”

Ancak Kasım ayında yüzde 21,6 enflasyon ile Türkiye hala daha dünyada enflasyonu en yüksek 10 ülkeden biri, 10. Ülke. Peki enflasyonu bize yakın kimler var diye baktığımız zaman işte Zimbabve, Liberya, Sierra Leone gibi ülkeler yer alıyor. Dolayısıyla enflasyonu G-20’de en yüksek ikinci ülke Arjantin’den sonra Türkiye gözüküyor. Kasım’da da üretici fiyatları yüzde 2,5 düşmüş, yıllık üretici enflasyonu yüzde 38,5 olmuş. Üretici fiyatları ile tüketici fiyatları arasında makasın daha hala çok açık olduğunu görmek mümkün. Ama özellikle dar gelirlinin enflasyon sepetinde ağırlığı olan temel gıda ürünlerinde fiyat artışlarının hala çok daha yüksek olduğunu görüyoruz. Kuru soğanın fiyatı bir ayda yüzde 51 artmış. Patatesin fiyatı yüzde 15 artmış, kuru fasulyenin fiyatı % 14 artmış. Listeyi böyle uzatıp götürmek mümkün. Vatandaşın mutfağında yangının devam ettiğini bu fiyatlar gösteriyor. Kaldı ki ürün sepetine baktığımızda öyle tüm mallara yaygın bir fiyat düşüşü olmadığını aslında düşüşün büyük ölçüde ulaştırma sektöründen kaynaklandığını biraz önce ifade etmiştim. 261 kalem ürünün fiyatı artmış, 28 kalem ürünün fiyatı değişmemiş, sadece 108 kalem üründe fiyatlar düşmüş.

“TÜİK’in açıkladığı bu enflasyon rakamlarına zerrece güvenmiyoruz”

Erdoğdu ise, geçtiğimiz ay açıkladığı enflasyon rakamı beğenilmediği için TÜİK Başkan Yardımcısı Enver Taştı’nın görevden alındığını hatırlatarak şunları söyledi:

“Başkan Yardımcısı görevinden alındıktan sonra enflasyon gerçeklerden uzak şekilde düşük açıklandı. Üretici fiyatlarının yıllık yüzde 41’lerde olduğu bir ülkede, enflasyonun düştüğünü söylemek, ekonominin temel ilkelerine ve hayatın gerçeklerine aykırı bir durum. Herhalde dünyada fiyatlar artarken enflasyonu düşen tek ülkeyiz. Kağıt üzerinde enflasyonu istediğiniz gibi düşürebilirsiniz ama vatandaş, marketlerde, elektrik ve doğalgaz faturalarında, ödediği vergilerde enflasyonun düşüp düşmediğini yaşayarak görüyor. Market rafları, faturalar bu verinin tam tersi rakamlarla dolu. Daha önce de milli gelir hesaplarında hile yapan TÜİK’in açıkladığı bu enflasyon rakamlarına zerrece güvenmiyoruz.”

“Ücretlilerin hakkı hükümetin üzerinde”

Enflasyonun düşük gösterilmesindeki amacın ücretlilere yapılacak zammı düşük tutmak olduğunu vurgulayan Erdoğdu şöyle devam etti:

“Bugün açıklanan rakamlar, ücretlilere yapacakları maaş artışını düşük tutmak için yaptıkları bir matematik oyunu. Muhtemelen Aralık’ta biraz daha düşürecekler. İşçiye, memura ve emekliye o rakamdan zam yapacaklar. Yani ücretlilerin zamlarını yaşanan gerçek enflasyonun altında bırakacaklar. Ücretlilerin hakkı, hükümetin talimatı doğrultunda enflasyon rakamını düşüren TÜİK ve bu kurumun başkan yardımcısını görevden alarak yandaşını atayan hükümetin üzerindedir.”

“Yaptıkları zamları geri alsınlar”

Hükümetin, TÜİK’in açıkladığı rakamları doğrultusunda elektrik ve doğalgaz ile vergilerde indirim yapması gerektiğini ifade eden Erdoğdu, “Eğer enflasyon düşüyorsa hükümet Ağustos ve Eylül aylarında doğalgaz ve elektriğe yaptığı fahiş zamları geri almalı, trafik cezaları ile vergilerdeki Yeniden Değerleme Oranlarını da bu rakamları baz alarak güncellemelidir. Aksi halde açıkladıkları enflasyon rakamlarına kendilerinin de inanmadığını ortaya koymuş olurlar” diye konuştu.

Paylaşın

Ayhan Bilgen: HDP Kimsenin Şamar Oğlanı Değil

HDP Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, partisinin tüm önergelere “çekimser” kaldığı yönündeki paylaşımlara tepki göstererek, “HDP, kimsenin şamar oğlanı değil” dedi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Ayhan Bilgen, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Partisinin tüm önergelere “çekimser” kaldığı yönündeki paylaşımlara tepki gösteren Bilgen, “Biz ilke olarak muhalefet partilerinin birbirleri üzerinden polemik yapmasını siyaseten şık görmüyoruz” dedi.

“Ülkede iktidarın uygulamalarıyla ilgili eleştirilecek, konuşulacak birçok şey varken muhalefet partilerinin sadece birbirleriyle polemik yapmasını, muhalefetin bir alternatif inşa etmesi bakımından, siyasetçiye güven açısından ciddi bir sorun olarak görüyoruz” diyen, Bilgen, konuya ilişkin açıklamasının devamında şu ifadeleri kullandı:

“Ama dün akşamdan beri sosyal medyada paylaşılan bir liste var. Bu liste üzerinden hangi partinin Meclis’te hangi gündemde nasıl davrandığına dair, baştan sona yalan ve uydurma beyanlar paylaşılıyor. Bunu herhangi bir trol yapsa dersiniz ki “profesyonel olarak bu işten geçinenler var, bunu yapıyorlar”. Ama partilerinde önemli konumda olan isimler, milletvekilleri siyasi partilerin performansıyla ilgili bu kadar gerçeklikten uzak bilgiler paylaşıyorsa siyasetçilerin önce kendi tarzıyla, kendi performanslarıyla yüzleşmeleri gerekiyor.

HDP kimsenin şamar oğlanı değil

Kendi paylaştıkları ifadeleriyle “Gazi Meclis’te görüşülen ve kabul edilmeyen konular” diye bir liste. Meclis’te ne görüşülür; kanun teklifleri, araştırma önergeleri görüşülür, denetim faaliyetleri vardır. Bunun bile ayrımını yapmamışlar. Hangi parti hangi önerge üzerinde ne konuşmuş; böyle bir veri de yok. Sadece adeta şans oyunu gibi, skor tahmini yapar gibi şunu görüyorsunuz; İyi Parti bütün önergelere “evet” demiş, CHP bütün önergelere “evet” demiş, iktidar ve MHP ile ilgili yaklaşım gündem değil. HDP de kimsenin şamar oğlanı değil. HDP’nin hanelerinin tamamına “çekimser” ifadesi yazılmış. Sadece zahmet edip tutanaklarına baksalar bu paylaştıkları şeyin hiçbir ciddiyeti olmadığını görürler.

HDP üzerinden tartışma yürüterek koltuk kapmaya çalışmak yanlış hesap 

Bazı İyi Partililer için işler iyi gitmiyor olabilir ya da bazı milletvekilleri adaylık hesapları yapıyor olabilir. Ama bunu başka zeminlerde yapsınlar. Bunu parti içinde çözsünler. HDP üzerinden bir tartışma yürüterek, kendilerine alan açmayı, koltuk kapmayı, pozisyonlarını korumayı hesap ediyorlarsa bu hesap yanlış bir hesap. HDP’nin ne kadar ağır bedeller ödediğini herkes görüyor. Seçilmiş milletvekilleri cezaevinde. Seçilmiş yöneticiler, belediye başkanları her gün tutuklanıyorlar. Kendileri Meclis’e bile gelmeden yalan yanlış evraklar paylaşacaklar, HDP’yi de etkin ve ciddi muhalefet yapmamakla itham edecekler!

Bu resmen sahte evrak ittifakı  

Birileri ittifaktan sahte evrak ittifakını anlıyorsa bizim söyleyecek sözümüz yok. Bu resmen sahte evrak ittifakı. Muhalefetten beklenen bu değildi. Muhalefet ciddi, etkili, umut oluşturacak bir siyaset yapma becerisi gösterseydi 16 yıllık iktidar bu kadar keyfi davranmazdı.

Burada 19 tane önergeyle ilgili hangi partinin ne oy verdiğine dair, hiçbir gerçekliği olmayan şeyler paylaşılmış. Oysa bu Meclis’te sadece 2 haftada 18-19 önerge görüşülür. 3 gün çalışsa 1 haftada en az 9 önerge görüşülür. Biz son iki haftanın çizelgesini paylaşacağız. Bakalım, göreceğiz kim hangi önergeye nasıl yaklaşmış. Bizim açımızdan önergeyi kimin verdiği değil önergenin ne dediği, kimin yararına olduğu önemlidir.

Siyaseti partiler arası polemik zeminine indirirseniz bütün ülke kaybeder 

Siyaseti sadece partiler arası polemik zeminine indirirseniz bütün ülke kaybeder. Bu konuda siyasi partileri grup yönetimlerini milletvekilleri kamuoyuyla bir şey paylaştıklarında daha ciddi davranmaya davet etmelerini bekliyoruz. Biz bu konuyu yarın da Genel Kurul’da gündeme getireceğiz. Açık bir biçimde soracağız. Bunu sosyal medyada paylaşan ve sonra silen milletvekilleri de zahmet edip Genel Kurul’a gelirse bir açıklama yaparlar.

Türkiye’de siyaset can yakıcı sorunlarla karşı karşıya. Böyle basit polemiklerle siyaset meşgul olmazsa daha can yakıcı, sahici sorunlarla ilgili etkin siyaset yapmayı, topluma karşı görevimizi yerine getirmeyi başarırız”

 

Paylaşın

Akşener’den Kritik ‘İttifak’ Açıklaması

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İstanbul Bilgi Üniversitesi Santral Kampüsünde Atatürkçü Düşünce Kulübü tarafından düzenlenen ‘Türkiye’de Gençlik ve Siyaset’ konulu panele konuşmacı olarak katıldı.

İyi Parti Genel Başkanı Akşener, katıldığı programda, Mart 2019’da yapılacak olan yerel seçimlerde partisinin CHP ile ittifak yapıp yapmayacağına ilişkin değerlendirmede bulundu.

Akşener’in ittifak konusuna ilişkin yaptığı değerlendirme özetle şöyle:

  • Belediye seçimlerine giderken İttifak’a kimisi ‘işbirliği’ diyor biz ‘güç birliği’ diyoruz ama konuşmalarımız var.
  • Henüz basına yansıyan ‘şu şehir, bu şehir’ diye haberler gerçeği yansıtmıyor. Şehirler üzerinden konuşmadık. Ankara’ya hem Cumhuriyet Halk Partili seçmenin razı olabileceği, hem de sağ seçmen kitlesinin razı olabileceği bir kişi, iki partinin ortak adayı da olabilir.
  • İstanbul’a gelince elbette Cumhuriyet Halk Partisi başa güreşiyor. Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul’da adayını çıkarır. İzmir’i tartışmaya bile değmez.
  • Bizim 9 ilçe belediyemiz var. Karabük, Uşak, Afyon ve Niğde illerinde çok iddialıyız.

Öte yandan İYİ Parti’de aday adaylığı başvuru tarihi açıklandı. İlk yerel seçim sınavını 31 Mart seçimlerinde verecek olan partide aday adaylığı başvurularının 1 Aralık itibariyle başlayacağı duyuruldu. Duyuruda başvuru sürecinin 15 Aralık’ta sona ereceği bildirildi.

 

Paylaşın

Selahattin Demirtaş’ın Tahliye Başvurusu Reddedildi

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AHİM) HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasına dair kararı sonrası tahliyesi için yapılan başvurunun mahkeme tarafından reddedildiği bildirildi.

Karar sonrası twitter üzerinden açıklama yapan Demirtaş’ın avukatlarından Ramazan Demir, tahliye talebinin ‘AİHM kararı kesinleşmedi’ gerekçesiyle kabul edilmediğini belirtti.

Ramazan Demir, konuya ilişkin açıklamasının devamında “Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesi AİHM kararına rağmen Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun devamına karar verdi. Mahkeme gerekçe olarak da AİHM kararı henüz kesinleşmedi demiş, sonra da Adalet Bakanlığı’na yazı yazmışlar öyle değil mi diye. Bu rezaletin tarifi yok” ifadelerini kullandı.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 20 Kasım’da verdiği kararda 2 yıldır cezaevinde bulunan Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğunun sona erdirilmesi gerektiğine hükmetmişti.

Demirtaş, AİHM kararına rağmen ilk derece mahkemesinin tahliye talebini reddetmesine tepki gösterdi.

Selahattin Demirtaş, twitter hesabından yaptığı açıklamada, “Beni yargıladığını zanneden mahkeme zaten ilk günden beri açıkça, kanun falan tanımam diyordu. Kanunu tanımayana biz mahkeme mi diyeceğiz peki? 12 Aralık’ta, Ankara’daki duruşmada yüzüme nasıl bakacaklar bilmiyorum. Fakat beklesinler, duruşmaya geliyorum. Söyleyeceklerim var…” ifadelerini kullandı.

Paylaşın